MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)

By Gizemlikimlik

8.1M 454K 105K

" Mum olmak kolay değil, ışık saçmak için önce yanmak gerek." More

>>Bölüm 1<<
>>Bölüm 2 ( İYİ BİLMEK)<<
>> Bölüm 3(Gazete)<<
>> Bölüm 5 ( İŞLER)<<
>> Bölüm 6 " Şaşırtıcı"<<
>>Bölüm 7 (KALEM)<<
>>Bölüm 8 ( KAYBETTİM)<<
>> Bölüm 9 (SORUN SENDE)<<
>>Bölüm 10 (BERE)<<
>>BÖLÜM 11 (SENİ SEVMİYORUM)<<
>>Bölüm 12 ( GEÇMİŞ) <<
>> Bölüm 13 ( İZEL)<<
>> Bölüm 14 ( İYİLİK) <<
>>Bölüm 15 ( UYKU)<<
>>Bölüm 16 ( YENİ KIZ) <<
>> Bölüm 17 ( ŞEREFSİZ)<<
>>Bölüm 18 ( HASTANE) <<
>> Bölüm 19 ( HAYLAZ)<<
>> Bölüm 20 ( RİCA)<<
>> Bölüm 21 ( OYUN)
>> Bölüm 22 ( ALTUĞ)<<
>>Bölüm 23 ( CESARET) <<
>>Bölüm 24 ( ÇERÇEVE)<<
>> Bölüm 25 ( BARKIN)<<
>>Bölüm 26 ( YEMEK)<<
>>Bölüm 27( İZİN VERMEK)<<
>>Bölüm 28 ( AŞIRI SICAKLAR) <<
>>Bölüm 29 ( SANDALYE)<<
>>Bölüm 30 ( YA O YA BEN)<<
>>Bölüm 31 ( YAZAR HEDİYESİ:)<<
>>Bölüm 32( GERÇEKLER)<<
>>Bölüm 33 ( Video)<<
>> Bölüm 34 ( CEKET)<<
>>Bölüm 35 ( EN GÜZEL HEDİYE)
>>Bölüm 36 ( GÜNAH KEÇİSİ)<<
>>Bölüm 37( BOŞ SAYFA)
>>Bölüm 38 (MUM 2)<<
>>Bölüm 39 (İKİ ADAM)<<
>>Bölüm 40 ( ARKADAŞLAR)<<
>>Bölüm 41 ( KAYBOLMAK)<<
>>Bölüm 42 ( TEKLİF)<<
>>Bölüm 43 ( YAZI)<<
>> Bölüm 44 ( BİR KEZ DAHA)<<
>> Bölüm 45 (GÖZYAŞI)<<
>>Bölüm 46( MEKTUP)<<
>> Bölüm 47 ( SEVGİ)<<
>> Bölüm 48 ( İSİMLER)<<
>>Bölüm 49 ( LİSE)<<
>>Bölüm 50 ( DEJAVU) <<
>>Bölüm 51 ( BİRLİKTE)<<
>> Bölüm 52 ( GÖKALP)<<
>>Bölüm 53 ( KORKU) <<
>>Bölüm 54 ( TATLI ÇEKİŞME)<<
>>Bölüm 55 ( YARDIM)<<
Bölüm 56( ACI VERİCİ)
Bölüm 57 ( MUTLULUK)
>>Bölüm 58 (YANMAK GEREK)<<

>> Bölüm 4<<

177K 9.7K 1.2K
By Gizemlikimlik

Resimleri Barkın'ın telefonundan sildirmek için Altuğ Semra'yı kullanmıştı. Sanırım benim bilmediğim şey Barkın'ın Semra'ya olan düşkünlüğü kullanılmasıydı. Bunu Semra'nın da bilmediğine emindim. Barkın'ın Semra'dan böyle bir kazık yemesi onu sinirlendirmesi normaldi.Altuğ aptal gibi görünse de iyi bir gözlemci olduğunu söyleyebilirdim. Semra'nın yüzünde küçük sinirli bir gülümseme oluşurken eğer Semra Barkın'a hoşlanmayacağı bir şey söylerse hiç iyi olmayacağını düşündüm. Onu susturmak için yeltenmiştim ki o çoktan " Olmayan o küçük beyninle bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama o bile olmadığı için işte beceremiyorsun. " dedi.

Barkın'ın yüzünde alaycı bir gülümseme belirirken elini yavaşça Semra'nın omzuna yerleştirdi. Gözlerindeki kaynayan öfke Semra'ya zarar vereceğine dair küçük bir kanıt gibiydi.

" Semra o ağzını topla yoksa ben toplarım." ikisinin arasında o kadar gergin bir hava vardı ki buna dayanamayacaktım.

" Barkın artık şu konuyu kapatın." Ağzımı kısa bir süreliğine açmamla birlikte öfkeyi üzerime çekmiştim.

Bir anda Barkın'ın öfkeli bakışları gözlerime kaymış " Fazla düzenbaz bir gazeteci. Senin haberlerine de güvenilmez artık. " elini Semra'nın omzundan çekip benim omzuna uzanacakken birden Barkın'a birisi hızla çarpmış Barkın küçük bir sendelemeyle az kalsın yere düşecekti. Altuğ beceriksiz bir şekilde elini ensesine yerleştirirken yüzündeki aptal bir gülümsemeyle Barkın'ın karşısında durmadan hafifçe eğilip " Çok özür dilerim. Bir anda oldu. Çok özür dilerim. Bir şeyin var mı?" dedi.

Altuğ onun yanına bir adım yaklaşıp elini onun omzuna yerleştirdi.

" Çok özür dilerim bilader ya. Bir şeyin var mı?.. He İzel'i müzik hocası seni çağırıyordu. Çok önemliymiş. Seni aradım her yerde. "

Bana git der gibi bakış atarken hoca neden beni çağırıyor ki şimdi diye düşündüm. Altuğ bakışlarını Semra'ya çevirip "Semra Yonca senden intikam almak için kalemliğini karıştırıyordu. Eşyalarına zarar gelmeden..." daha bunu söyler söylemez Semra çılgına dönmüş bir şekilde hızla arkasını dönüp koşarak sınıfa giderken gözüm tekrar Altuğ'a kaydı.

Semra eşyalarının karıştırılmasından nefret ederdi.

" Oğlum dikkatli olsana biraz." Barkın Altuğ'u hafifçe ittirip kendinden uzaklaştırdığında Altuğ tekrar özür diledi. Ben onların yanından ayrılırken bir yandan ikisine bakmaya çalışıyordum. Altuğ sanki çok yanlış bir şey yapmış da onun ayaklarına kapanacak gibi davranıyordu. Bu davranış ilk tanıdığım Altuğ'a uysa da diğer gördüğüm Altuğ'a tamamen zıt düşüyordu. Altuğ'unun bir gözü bende bir yandan benim gidişimi izliyordu. Öğretmen odasının kapısına yaklaştığımda kapının önünde alt sınıflardan bir öğrenciyle konuşan müzik öğretmenimi gördüm. Müzik öğretmenim beni görmesine rağmen bir şey dememiş karşısındaki öğrenciyle konuşmasını bitirip öğretmenler odasına girmişti. Merakla kaşlarım havaya kalkarken öğretmenler odasının kapısının önünde durdum.

Altuğ'unun ne yapmaya çalıştığını şimdi anlamıştım. Bizi korumak için böyle bir yalan söyleyebileceği aklımın ucumdan geçmezdi. Karşıdan Faruk elindeki telefonla uğraşarak gelirken yüzünde yine o sıkıntıyla kaplanmış bir ifade vardı. Yanımdan geçerken benim orada durduğumu bile fark etmemiş ama ben onun ağzından dökülen kelimeleri gayet açık bir şekilde duyabilmiştim.

" O.. kadın! Benim adımda Faruk'sa sana bunu ödeteceğim." Onun sesi kulaklarımda çınlarken Faruk'un ilk kez küfür ettiğini duyuyordum. Normalde birileriyle dalga geçme potansiyeli vardı ama ağzını bu konuda bozmazdı. Burada durmanın bir anlamı yoktu. Sınıfa yöneldiğimde tek tük kişinin elinde gazeteyi görüyor bir yandan alt sınıf kızlardan dedikodular duyuyordum.

"Son sene olmaları çok üzücü değil mi! Çok havalılar. ...Onlardan biriyle çıkmak isterdim.. ..Aslında şu Altuğ denen çocuk yakışıklı ama çok salak hareketleri olduğu söyleniyor.... Niye o grupta olduğu bile tartışılıyor.." kulaklarımı tıkamak mümkün değildi. Mutlaka böyle şeyleri duyacaktım. Gerçekten Altuğ'unun nasıl o grupta olduğuna şaşırıyordum.

Gökalp baskın sinirli bir karakterdi, Faruk onun tersi olarak beyaz teniyle hem huy hem ten olarak daha masum kalıyordu onun yanında. Barış etliye sütlüye karışmaz orta karar bir çocuktu. Altuğ neden bu salak haliyle o gruptaydı. Başından beri Barış'la daha iyi olduklarını biliyordum. Barış'la aralarında bir şeyler olmalıydı ki lise ikideyken Altuğ Barış'ın yanında dolaşmaya başlamıştı. O zamanlar diğerleri biraz ona karşı soğuk davranıyordu ama onlarda yavaş yavaş Altuğ'a alışmaya başlamışlardı. Şimdi de grubun şebeği olarak aralarında sempatiyi üstüne topluyordu.

Sınıftan içeri girdiğimde " Faruk tuvalete düştün sandık." Gökalp Faruk'a bağırırken gözüm Altuğ'a kaydı. Sırasında yayılmış dudaklarında hafif bir gülümsemeyle Gökalp'in dediğine tepki gösteriyordu.

" Orası seni bizden daha çok görüyor hayırdır kardeşim." Barış Faruk'un omzuna kolunu yerleştirirken Faruk keyifsiz bir şekilde Barış'ın omzuna koyduğu kolundan kurtulup " Hiç havamda değilim. Uğraşmayın benle." Dedi bıkkın bir sesle. Yerine geçip oturduğunda Barış Altuğ'a ciddi bir bakış atıp neyi var bunun der gibi başını hafifçe salladı. Altuğ başını arkaya doğru çevirip ciddi bir surat ifadesiyle Faruk'u iyice süzdü. Sonra başını önüne çevirdiğinde başını hafifçe yukarı kaldırıp küçük bir hareketle boşver işareti yaptı.

Yerime geçememiştim çünkü Barış'ın yolumdan çekilmesini bekliyordum. Ona doğru yürüyüp çekilmesini bekledim. Çekildiğinde tam geçecekken önümü kesip gözlerimin içine bakıp gülümsedi. Onun diğer yanından geçmeye çalıştığımda tekrar önümü kesti. Barış'a ters ters bakarken kulağıma doğru eğilip " Resmimi hala saklıyormuşsun." Dediğinde yüzüm şekilden şekle girmiş bir halde bakışlarımı şuan Barış'a oğlum ne halt yiyorsun der gibi bakan Altuğ'a kaydırmıştım. Altuğ birden Barış'ın gömleğinin yakasından tutup onu kendi üstüne çekerken ellerini onun saçlarına sokarak hızla karıştırdı.

" Bu akşam yemek biz de, gel. Annem yemeğe bekliyor seni ve aileni. " Altuğ'un yüzüne gözlerimi kısarak bakarken dudakları kıpırdattım.

" Pislik."

Her şeyi arkadaşlarına anlatıyor muydu bu? Neden kendi yaptıklarını bir sır gibi saklıyordu da benim hakkımdakileri başkasına söyleme gereği duyuyordu. Sıramın yanına gergin adımlarla yürüyüp sıramın üstünde duran telefonumu alıp hemen o fotoğrafı sildim. Barış zorla Altuğ'dan kurtulduğunda benim ne yaptığımı anlamış gibi hemen yanıma gelip " Hadi ama sildin mi!" kulağımın dibinde bağırırken Altuğ'un gülme sesini duydum. Başımı o tarafa çevirdiğimde Gökalp'le ikisi ellerini birbirine tokuşturmuşlar işbirliği yapmış gibi birbirlerine kıkırdıyorlardı.

"Resmin kalması için bir sebep mi var?" kaşlarımı hafifçe havaya kaldırmış onun sıkıntıyla bakan gözlerine odaklanmıştım. Aslında fotoğraflar bilgisayarımda duruyordu. Telefonumdan silmiş olabilirdim ama bilgisayarımdan silmeyecektim. Sonuçta onlar benim için bir anıydı.

Barış arkasını dönüp cevap vermeden yanımdan uzaklaşırken Altuğ'a tekrar ters bir bakış attım. Beni umursamadan önüne dönüp Gökalp'le muhabbetine devam etmişti.

Semra sınıf kapısından içeri girerken saçları biraz dağılmış yumruklarını sıkarak Altuğ'un karşısına geçti. Elini hızla Altuğ'un sırasının üstüne vurup yüksek bir ses çıkarmıştı. Semra'yı bu kadar delirten şeyin ne olduğunu çok merak ediyordum. Altuğ ile ikisi birbirlerine bakışırlarken Altuğ elini ensesine getirip iyice sırttı.

" Ne oldu buna?" Faruk'un meraklı sesini duyduğumda başımı ona çevirdim. Bilmiyorum dercesine başımı tam sallarken Semra yüksek sesle " Bana bak aptal çocuk! Ne kim olduğun umrumda değil. Senin yüzünden o gerizekalı kızdan özür dilemek zorunda kaldım!" bağırıp hızını alamamış bir şekilde onun sırasını hızla ittirdi ve bir de üstüne küfretti. Sıranın devrilmesini Gökalp engellemiş Altuğ ise sadece onun bu haline gülümsüyordu.

Demin Yonca'nın onun eşyalarını karıştırma konusunda ona yalan söylediğini şimdi hatırlıyordum. Semra Yonca gibi birisinden özür dilemektense ölmeyi tercih ederdi ki baya zor durumda olduğu için bunu yapmış gibi görünüyordu. " Gökalp Altuğ'unun omzuna elini yerleştirip " Yine ne yaptın oğlum?Kızı delirtmişsin." kısık sesle soru sorarken ben de Semra'yı sakinleştirmek için onun omzuna elini koymuştum ki hızla elime vurup elimi bir kenarı ittirdi.

Yonca yüzündeki zafer gülümsemesiyle içeri girerken omuzlarını dikleştirmiş " Ah bazıları hala öğrenemedi. Böyle gelip ayaklarıma kapanıyorlar sonra." bunu duyar duymaz elimi Semra'nın omzuna tekrar yerleştirip hızla bastırdım.

Semra'nın hiçbir şeyi umursamadan saç baş kıza girişeceğini biliyordum. Onu sakinleştirmek için bu sefer onun önüne geçtim. Kaşlarımı çatarak onun gözlerine kızgın bir şekilde baktım.

" Bırak uğraşmaya değmez. Büyüyün artık biraz. O çocuk gibi davranıyor sen ondan betersin."Semra gözlerini benden kaçırdığında sırasının üstündeki kalemi alıp defterini sinirle karalamaya başladı.

Yonca küçük bir kahkaha attı."İşte böyle köpek gibi ..." o konuşmaya başlar başlamaz Semra yerinden hızla fırladığında bana sert bir şekilde çarpınca arkaya doğru dengemi kaybedip düştüm.

" Yonca o senin gevşek ağzını var ya ben..." Semra deli gibi bağırırken başımı kaldırıp nereye düştüğüme baktım. Altuğ'uyla göz göze geldiğimizde şaşkın şaşkın bana bakıyor bir yandan bir eliyle benim kolumu tutuyordu. Uzun süre ne olduğunu anlamadan onun gözlerinin içine bakmıştım.Onun kucağına doğru düştüğümü fark edince beceriksiz bir tavırla oradan kalkıp " Özür dilerim." dedim utanarak.

Semra'yı Faruk tutmuş onun Yonca'ya doğru gitmesini engellemeye çalışıyordu. Bir anda sınıfa hoca girdiğinde bize bağırdı.

" Ne bu gürültü! Ne oluyor burda! Herkes yerine geçsin!" Gözüm Altuğ'a kaydığında dikkatimi sıranın kenarına sürtülmüş kanayan elinin üst kısmı çekti. Benim baktığımı fark edince hemen elini saklayıp önüne döndü.

" İzel , Semra ve Faruk yerlerinize geçin ! Ayakta durmayın!" hoca tekrar bağırınca sırama doğru ilerlerken derin bir iç çektim. Semra'nın yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş dudakları oynarken fısıltıyla Yonca'ya saydırıyordu. Gürültülü bir şekilde sırasına oturup ayağıyla sertçe sıraya vurdu.

" Semra yeter artık!" fısıltıyla bağırdım. Bende iyice sinirlenmiştim. Beni ne kadar sert ittirdiğinin farkında bile değildi. Sinirden gözü dönünce sanki aklını tamamen kaybediyordu bu kız. Yere düşen kan damlası dikkatimi çekince Altuğ'un başını eğip eline doğru baktığını gördüm. Başını hızla kaldırıp " Hocam hemen lavaboya gidip gelebilir miyim?" diye sorduğunda hoca izin vermişti. O sınıftan çıktığında Semra'ya tekrar kızdım. Ben de hocadan izin alıp sınıftan çıktım.

Önde yavaş adımlarla yürüyen Altuğ'a yetiştiğimde " İyi misin?Özür dilerim.Bir anda Semra beni ittirince..." onunla konuşmaya çalışırken yüzüme bile bakmadan yürümesine devam ediyordu. Saçları hafifçe dağılmış yüzünde anlayamadığım bir ciddilik ve bitkinlik vardı. Adımları aheste aheste atarken gözleri dalıp gitmişti sanki. Onun önüne geçtiğimde o bir anda durup yüzüme kısa bir bakış attı ve derin bir iç çekti.

"Birilerini korumaya çalışırken zarar görüyorsun. Bunu yapma." onun kanla kaplanmış eline doğru baktım. Kan parmak uçlarından süzülüp yere damlalar halinde düşüyordu. Gerçekten yolunda gitmeyen şeyler vardı ve onun durumu iyi görmüyordum.

"Beni ve ya Semra'yı korumana gerek yoktu. Zararlı sen çıktın görüyorsun!"

Altuğ'unun dudakları alaycı kıvrımlarla süslenirken baygın baygın gözlerimin içine baktı.

"İşime karışma." sesi tüyler ürpertici çıkmıştı. Altuğ bu değildi. O bu tavırlarının altında asıl kendini saklıyordu. Normal de oturup konuşabilen bir çocukken bu konu hakkında ona bir şeyler söylediğimde sinirleniyor ve bana ters cevaplar veriyordu.

"Karışırım. Arada sen kalıyorsun!" beni sinirlendirmeye başlamıştı ve yine bir şeyleri savunma pozisyonuna geçmiştim. Söylemek istediklerimi içimde tutamıyordum. İnsanları kendi haline bırakıp ne halt yerse yesin demek istiyordum ama şu boş çenemi tutamıyordum.

Altuğ'unun yüz hatları gerilmiş kanlı elini yavaşça sallayıp elinde biriken kanları yerlere saçmıştı. Başını dikleştirip gözlerim içine baktı.

"Sen ve Semra umrumda değilsiniz. Sen dostluğun ne demek olduğunu daha öğrenememişsin. Şimdiki dostluklar üç beş çocuğun elinde oyuncak olmuş.Biz de söz verildi mi tutulur. Allah şahidim olsun sözümü sonuna kadar tutacağım. O üç aptal çocuk benim can kardeşim gibi. Onlar için ömrümü veririm. Bırak bana zarar gelsin. Dostum olmayana da yol vermesini bilirim. " Altuğ beni yerime sabitlemiş ve sözlerinin derin etkisiyle ne diyeceğimi bilememiştim.

Kendimi toparlayıp ciddi bir şekilde kaşlarımı çattım. "Peki onlar senin için böyle düşünüyorlar mı?"

Altuğ yanımdan geçerken kısa bir süre yanımda durdu.

" Menfaat için yapılan dostluk, menfaatin bittiği yerde biter ama ben onlardan bir şey beklemiyorum İzel.Duydun mu şöyle bir söz var. Ben dostlarımı ne kalbimle ne aklımla severim.Olur ya; kalp durur, akıl unutur.Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur ne de unutur. Ben böyleyim işte." yanımdan gittiğinde başımı arkama çevirip onun gidişini izledim. Sözleri beni gerçekten etkilemişti ama bu zaman da böyle yürekli bir aptal var mıydı?

ERKEN YAZMAYA ÇALIŞTIM. BİR DAHAKİ BÖLÜMÜ NE ZAMAN YAZARIM BİLMİYORUM. Yorumlarınız ve oylarınız için çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı kesinlikle okuyorum:)

Continue Reading

You'll Also Like

5.9K 2K 28
O yağmurlu sabah; gökyüzünü kara bulutlar kaplamış, etrafı ölümün kokusu sarmışken aşk denilen kavramı inkar eden Efsun kendine çizdiği sınırlardan d...
51.7K 474 2
Kartal yaşlı gözlerime bakarken, "Gözlerinde her gün başka bir gökyüzü görüyorum Ezgi." Dedi. Gözlerine gülerek bakarken, elleri yüzümde geziyordu...
395K 3.2K 23
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
3.3M 98.2K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...