Romandaki Kötü Kadın Oldum!

By rmsarm

133K 11.7K 2.6K

Kurgu bana aittir. Violet bir tır çarpıp öldükten sonra kendini en sevdiği romanda, en sevdiği karakter olan... More

Işınlanma Tırı
Qi Olmak mı?
Akşam Yemeği
Koruma
Üç Adet Unlu Kafa
Şehir Merkezi
Çuval Giysek Yakışır Beh
Pislik Veliaht
Lili'nin Ağzından
Salak Herifler
Keyifli Anılar Mı? Dük İle Mi?
Qi Qi Neden Qi'sin Sen
Baloya Hazırlanış
Kıllarımız Aynı Renkte
Artık Bir Nişan Yok
Baloya Devam
Sarı Mühür
Kara Büyü
Peri Qi
Meditasyon Zamanı
Saray
Bir Dedemiz Eksikti
Günün Sonu
Önemli İnsanlar Evimize Teşrif Ettiler
Neler Oluyor Anam
PısırıkVeliaht
Yeni Bir Balo
Yavaş Yavaş Herkes Öğrenecek
Yeni Duygular
Yaz İçin Güzel Bir Yere
Gerçek Qİ BENİM
Sen Çok İyi Kalplisin Anne
Dedemizin Pişmanlığı
Aşık Mısın Yoksa Qİ
Herkes Eşini Buldu
From The Mouth Of Elias
Çöpçatanlık Is Start
BU KLİŞEYİ YAŞAMASAK OLMAZDI
Diğerlerinin Durumu

Anisa'nın Odası

3K 283 33
By rmsarm

Şimdi yatakta yeni bir güne merhaba diyordum. Normalde hep üzerimde olan suçluluk duygusu artık hissettirmiyordu kendini. Çok çabuk kabullenmiştim belki de asıl Qi'nin ben oluğumu ama öğrendiğim anda üzerimdeki yük hafiflemişken bir de reddedip, isyan mı çıkaracaktım.

Yataktan kalkarak aynanın karşısındaki sandalyeye oturdum. Kendimi izliyordum. Bu zümrüt yeşili gözler, gül kırmızısı saçlar, kiraz dudaklar, süt gibi olan ten hepsi bana aitti. Bendim yani karşımdaki yüzün sahibi. Sonrada davetsiz bir misafir gibi dalmamıştım başkasının bedenine. Kendi bedenime girmiştim.

Ben kendime aşık aşık bakarken kapı çaldı, benim gir komutum ile birlikte odaya iki hizmetli girdi. Kendilerini tanıtmaya başladılar.

"burda kaldığınız süre boyunca size yardımcı olacağız leydim."

Burda yardımcılığımı Latte yapmayacaktı, sonuşta hep beraber bir tatile çıkmıştık birde kıza gel bana üstümü giyinmemde yardım mı et diyecektim?

Ben gene kendi kendime derin düşüncelere dalmışken çoktan üstümü giyinmiş ve kahvaltı için aşağı inmeye başlamıştım.

Ben merdivenlerden inerken lucas gözüktü gözüme.

"lucas, bekle" hızlıca yanına adımladım.

"naber yakışıklı korumam." lucas ona yakışıklı demem ile burnunu kaldırmış ve eline saçının içinden geçirmişti.

"iyi leydim, siz nasılsınız" ona hızlıca iyi olduğumu söylemiştim.

Sessiz sedasız yürürken sıkılmış ve ortaya rastgele bir konu atmaya karar vermiştim.

"lucas farkettin mi?" lucasa sır verir gibi sessiz sessiz fısıldıyarak yürüyordum.

"neyi leydim" oda meraklanmış bir şekilde fısıldamış ve yavaş adımlarla yanımda yürümeye başlamıştı.

"dedem diyorum. Yaşına rağmen hiç çökmemiş" dedim hayranlıkla. Adamın torunu vardı ama bir çok yaşıtıma taş çıkarırdı.

"bende farkettim acaba özel bir formülü mü var." lucas beni ciddi bir şekilde cevaplıyordu. İkimizde farketmiştik adamda ki olağanüstü cazibeyi. Hala bir çok takipçisi olduğuna emindim.

"umarum sadece geni ile alakalıdır ve o genler bende de vardır." o genlere sahip değilsem çok üzülürdüm.

Luas ile yemek salonuna geçene kadar dedemin pürürüssüz yüzünü eleştirmiştik ve en sonunda bu güzelliğini büyü sayesinde devam ettirebildiğine kanat getirmiştik. Yoksa böyle bir gen olması imkansızdı.

Büyük yemek salonunun kapısına geldiğimizde görevliler bizim için kapıyı açmış ve kafalarını eğerek selam vermişlerdi.

Salonda, lili, latte ve dük masanın etrafında oturmuş sohbet efiyorlardı. Alışık değildim bu ortama, normalde Lowell'lerin malikanesinde ben masaya geldiğimde herkes susar ve bana dik dik bakmaya başlardı. Şimdi ise karşımdaki insanlar içten bir gülümseme ile beni çağırıyorlardı.

"hadisenize, sizi beklicez diye açlıktan öldük burada." Lili bize hayıflanarak söylemişti bu sözleri.

"hadi ama Lili duyanda saatlerdir bizi bekliyorsunuz sanar" kıkırdadım ve Liliye göz kırptım.

" en son dün gece yemek yedim ama" somurtmuş bana trip atıyordu. İnsan best friendine trip atar mıydı be?

"tamam geldik, artık buradayız leydim. İstefiğiniz gibi karnınızı doyurabilirsiniz" Lucas'ın bıkmış sesi ile kıkırdamış ve dedemin çaprazında ki sandalyeye oturmuştum.

"günaydın dede" benim dedemdi.

"günaydın güzel torunum."

Şu an oldukça huzurluydum. Çevremde beni kötü kadın olarak görmeyen ve hatta sevgilerini esirgemeyen insanlar vardı. Şimdi babamın evinde olsam ben yokmuşum gibi sadece Butterfly'dan bahseder gün geçtikçe daha da güzelleştiğini konuşurlardı. Ben son derece huzurlu olduğum bu masada ömrümün sonuna kadae yemek yiyebilirdim.

Dedeme baktım benim gibi zümrüt yeşili gözleri ve artık beyazların da bulunduğu kızıl saçları. Ben genlerimi annemden, annem genlerini dedemden almıştı anlaşılan.

Gülücüklerimi etrafa saçarak konuştum.

"ben buraya geldiğim için çok mutluyum." bana anlamayan gözler ile bakan dedemin aksine arkadaşlarım mutluluğumun sebebini anlamıştı. Gereksiz laflarla yerin dibine sokulmadan ettiğim ilk kahvaltımdı bu benim.

"bende buraya geldiğiniz için mutluyum." dedem elimi sıkmış ve bize doğru gülümsemiştim.

Bu yaşlı bunak geçmişte genç kızların kalplerini az çarptırmamıştı anlaşılan. Baya yakışıklı bir ihtiyara dede diyordum.

Kahvaltı masasında her şeyi unutmuş ve o anın güzelliği ile masadakilerle sohbet etmiştim.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra biraz malikaneyi gezmek istemiştik. Şimdi ise dedem Daymos bize malikaneyi gezdiriyordu.

Bir odaya girdik. Camın önünde bir çalışma masası ve üzerinde düzenli bir şekilde duran bir sürü kağıt. Duvarlar tamamen kitaplıklar ile kaplıydı, kitaplıkların içinde bir sürü dosya. Çalışma masasının hemen önünde bir koltuk takımı ve onun ortasındada küçük bir sehpa vardı. Burasının dedemin çalışma odası olduğunu hemen anlamıştım.

"burası benim çalışma odam. Her türlü işimi burada halleder, küçük toplantılarımı burada yaparım" güzel bir çalışma odasıydı.

Çalışma odasından çıkmış bir kaç farklı odaya daha girmiştik. Sonunda yorulduğumuz için dinlenme kararı vermiş ve bahçeye çıkmıştık.

Bir kaç şey atıştırmak için bahçeye masa kurdurduk. Hava güneşli ve sıcaktı. Kuşkarın cıvıltısı, arıların vızıltısı ile önüme konan tatlıdan bir çatal aldım. Mmm çilekli bir pasta. Kakaoluyu daha çok sevsemde çileklide oldukça güzeldi.

"dede ülkenizdeki tüm tatlıları yemek istiyorum" buraya boşuna gelmemiştik, tatlı yemeden gidemezdik.

"sen iste dünyadaki tüm tatlıları getirirm buraya" bu adam beni nasıl cezbedeceğini biliyordu.

"olur." masadakiler kıkırdadı. Birde gerek yok mu diyecektim saçmalamasınlar.

"ne zaman başlarız ülkeyi gezmeye." dedi Lili. Ben ne kadar tatlılar için gelmişsem Lili de gezip görülecek yerler için gelmişti.

"en yakın zamanda" dedi lucas.

"yarın başlarız o zaman" tatlımdan bir çatal daha alarak konuştum.

"nere gideceğiz" latte mantıklı bir soru sorarak hepimizin düşünmeye başlamasına sebep olmuştu.

Dedem düşünürken oldukça zaman harcadığımızı görünce ortaya bir teklif atmıştı.

"eğer daha karar vermediyseniz sizin için gezilecek yerlerin bir listesini oluşturabilirim." dedemin teklifini hemen onaylamıştık.

Daha gezilecek tozulacak ve yiyecek bir sürü tatlımız vardı ve biz yaz bitip evimize döndüğümüzde, keşke şunu da yapsaydık demeyeceğimiz bir yaz geçirecektik. Bundan emindim.

Tatlılarımı bititmiştim. Dikkatinizi çekerim tatlılarımı. Az önce burada bir orduya yetecek kadar tatlı yemiştim. Bilmiyorum daha önce söyledim mi ama ben tatlı için ölürüm.

Dedem Daymos daha fazla yiyemeyeceğimi gördüğünde benimle konuştu.

"Qi daha fazla yemeyeceksen seni bir yere götürmek istiyorum." dedem ayağa kalkmış ve beni beklemeye başlamıştı.

Belki gelmeyeceğimi söyleyecektim neden hemen ayaklanıyorsun be ihtiyar.

"peki" diyerek ayağa kalktım. İstesem reddedebilirdim fakat çoktan ayaklandığını görğnce kıyamadım.

Dük hemen yanımda uzun uzun nefesler alarak ilerliyordu. Her nefes alış verişinde nefesini tutma süresi uzuyor ve nefes alıp verirken daha da yavaş hareket etmeye başlıyordu.

"nereye dede" takıldım peşine gidiyordum ama nereye gidiyordum.

"annenin odasına."

Dedem gideceğimiz yeri söylediğinde, dedemin aksine daha hızlı nefes alıp vermeye başlamıştım ben. Daha önce hiç görmediğim annemin çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği yere onun için en özel olan yere gidiyorduk, nasıl heyecanlanmazdım.?

Diğer odalara göre daha süslü ve zengin görünüme sahip olan odanın kapısında durduk.

"ilşe burası."

Kapıyı aötım ve içeri girdim ama dedem hala dışarda bekliyordu.

"dede gelsene" kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"kendi kendine keşfetmeni istiyorum. Sana kolay gelsin Qi." dedem hafif tebessümü ile ayrılmıştı kapının önğnden.

Demek beni, annemin çocukluğu ile baş başa bırakmak istiyordu. Bende öyle istiyordum. Dedemin ardından kapıyı kalatmış ve ilk önce nereden başlamam gerektiğini bulmak için odada göz gezdirdim.

İlk başta gözüme duvardaki dengesiz aralıklarda birbirine paralel olan çizgiler takıldı, onlara doğru adımladım. Her bir çizginin yanında birşeyler yazılıtdı. Eğildim ve en alttaki dizine gelen çizginin yanındaki yazıyı okudum.

Anisa 7 yaşında.

Hemen üstündeki çizgide

Anisa bugün 12 yaşına girdi.

En üst çizgiye çıktım ve onu da okudum.

Anisa 17 yaşında bu boyda

Anlaşılan bu çizgiler annemin kaç yaşında iken, hangi boyda olduğunu gösteriyordu. 17 yaşındaki hali ile kendimi kıyasladım. Annem ile aynı yaşlarımızda aynı boydaydık. Yüzümüz gibi boylarımızda aynıydı anlaşılan. Kadının resmen kopyasıydım ve ben bununla gurur duyuyordum.

Çekmecelere ilerledim. İçlerinde çoktan tarihi geçmiş balo davetleri vardı.

Kendi resminin olduğu tabloya baktım. Yatağının hemen üstünde bulunan kocaman bir tabloydu bu.

Portresine doğru adımladım ve elimi üzerinde gezdirdim. Ben dikkatle resmi incelerken sağ altta küçük bir şekilde yazlılmış bir not ilişti gözüme.

Hemen okumaya başladım.

Gardolapın üstündeki gizli bölme.

Yazıyı okur okumaz hemen dolaba bakmaya başladım. Uzaktan bakmakla olmayacağını anladığımda oraya doğru yürüdüm ve dolabın üatüne bakmaya başladım. Burada gizli bölme falan yoktu.

Tam vazgeçecektim ki dolabın üstündeki anahtar deliğini görmem ile hemen elimi oraya atmış ve anahtar deliği ile uğraşmaya başlamıştım.

Şimdi eminim odanın her hangi bir yerinde buranın anahtarı vardı ama ben hiç uğraşamazdım. Saçımdan bir tel toka almış ve önceden izlediğim dizi ve filmlerden öğrendiğim kadarıyla kilidi açmaya çalışmaya başladım.

Bir iki dakika sonra halletmiştim. Kilidin üzerinde bulunduğu kapağı kaldırmıştım. Karşımda tozlu bir kitap ve bir bileklik vardı. İkisinide alıp yatağa uzanmaya gittim.

Bileklik ile biraz oynadıktan sonra kitabım ilk sayfasını açıp el ile yazılmış yazıları okumaya başladım.

Eğer şuan bu günlüğü okuyan kişi benim ailemden değilse hemen geri yerine bırakmasını rica ediyorum çünkü burda yazılanlar ailem dışında kimseyi ilgilendirmez.

Demek bir günlüktü.

Daha ilk cümleden kibarlığını belli eden annemin diğer yazdıklarını okumak için kitaba geri döndüm.

Continue Reading

You'll Also Like

332K 5K 27
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
486K 81.4K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...
7.7M 449K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
22.1K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...