Yarı'm #wattys2016

By gulusunusevsinler

18.4M 632K 38.3K

Hikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen ya... More

Memnun oldum Yarı'm.
İyiyim..
"Dediğimi Duydun."
Bak Küçük Hanım;
"Sevgilisiyim Canım."
"Senden Güzel Anne Olur.."
"Zorundasın."
"Derdin ne senin?"
"Boşver güzelim."
"Düzgün Dur."
"Hele bir baksın.."
"Bir şey demeyecek misin?"
"Saklı cennetteki melek.."
"Her Gün Daha Çok Sev Beni"
"Özür Dilerim."
"Sıra bize geliyor."
"Gidiyoruz Buradan."
"Neden mutsuz olayım?"
"Seni, Helin'e emanet ediyorum."
"Kendi Canıyla Ödeyecek."
"Sana güveniyorum."
"Bir sen, bir de uyku.."
"Adamı adam yapan sözüdür."
".. hayatımda yaptığım en akıllıca şeydi."
"Ben artık sen olmuşum.."
"Yalvarırım bırakma beni.."
"Daha çok mutlu olmanı istiyorum."
"Beni oraya getirtme."
"Belki de, güzel gelin.."
"Korkmuyorum."
"Yaşayamayacağımı Düşündüm."
"Hasta mısın?"
"Nefret Ediyorum!"
"Ne oldu şimdi?"
"Burası, tamamen senin.."
"Sana Dokundu!"
"Melek gibisin.."
"Söz sözdür."
"Beni dinle şimdi.."
"Bu olayı unutalım.."
"Haberin olsun, hayatım."
"Hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin.."
"Seni seviyorum."
"Canım istediği içindi.."
Kesit - "İyi Ki.."
"Senden uzak kalmak.."
"Çok teşekkür ederim!"
"Sizi seviyorum.."
"Dengesiz oğluna sor.."
"Sen de gelsen?" Part I
"Sen de gelsen?" Part II
"Ne halin varsa gör!"
"... merak etme.."
"Baba olmak.."
"Laf etme oğluma."
"Bitkin Düştün.."
"Aklın yolu bir."
"Ben sanırım.."
"Öyle söyleme.."
"O herif için.."
"Geç dalganı.."
"Çünkü seni.."
"Cesaret yavrum."
"Söz ver bana.."
"Getireceğim."
"Ba-ba!"
"Bir de şey var.."
"Ne kadar harika.."
"Nasıl baş edeceksin?"
"Kaprisini sevdiğim.."
"On dedi!"
"Bırakmam tabi.."
"Helin Karalar" Hakkında;
"Yok canım!"
"Al benden de o kadar.."
"Olur ya.."
"Lütfen gelme.."
Kesit; "Sana inanmıyorum."
"Ben çok kötü bir şey yaptım."
"Baba ne demek?"
Final - "Ben senden razıyım."
Birkaç soruya cevap;
Özel Bölüm: "Öpersin geçer.."
Gulusunusevsinler'den sürpriz. ❤️
Yarı'm 2 Yayınlandı!
Özel Bölüm: "Anca beraber kanca beraber!"
"Ben senin yuvanım."

"Gülümsemeni seviyorum."

216K 6.2K 137
By gulusunusevsinler

Ekteki müziği çoğunuz biliyorsunuzdur. Mutlaka onunla okuyun. Pişman olmayacaksınız.. ;)

"Sayın yolcularımız, yolculuğunuz yaklaşık olarak 10 saat, 50 dakika sürecektir. Lütfen kalkış ve iniş sırasında kemerlerinizi kapalı tutunuz. Kabin görevlilerinin talimatlarına uyunuz..."
"Dear passengers.."
"İki saattir konuşuyor, beynim patlayacak.." Diye mırıldandım, dizlerimi karnıma çekip başımı yaslarken.
"Uykuluyken ne kadar huyusuz olduğunu söylemiş miydim?"
"Uykulu olduğum için değil, düğünde nereye kaybolduğunu hala söylemediğin için huyusuzum.."
"Söylemeyeceğimi biliyorsun." Dedi, koltuğunu hafifçe yatırıp arkasına yaslanırken.
"Bir de bana huyusuz diyor.." Diye mırıldandım. Karşıdan bize doğru elindeki portakal sularıyla gelen hostesi tek bir işaretimle geri gönderdim.
"Ama ben yapacağımı biliyorum Tolga Bey.." Diye mırıldanıp, koltuğumu yatırdım. Kolunu uzatıp omzuma attı, aklınca kendine çekip göğsüne yaslayacak, uyumamı sağlayıp konuyu unutturacaktı.
Kolundan kıvrak bir hamleyle kurtulup koltuğun yanındaki gözden paketteki uyku bandını çıkardım, başıma takarken ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Sırıtıp bandı gözlerime taktım ve mırıldandım.
"İyi uykular, KOCACIĞIM."

--------------

"Pişt. Helin! Kalk hadi."
Gözümdeki banttan kurtulup tek gözümü açarak ona baktım. Evliliğimizin ilk gününde bu derece öküz olması... Diyecek laf bulamıyorum..
Bu halime sırıtır gibi oldu, sonra büyük ihtimal uyumadan önce onu terslediğim aklına geldi, tekrar ciddileşti;
"Kahvaltı yap. Açım diye beynimi yiyorsun sonra."
"Tamam." Dedim.
Bunu beklemediği açıktı. Başta takmıyor gibi davranıyordu, ama dayanamayıp döndü sonunda;
"Özür falan dilemeyecek misin?"
"Ne için?"
Ters bir bakış attı, hemen atıldım;
"Yani, yaptıklarımın hangi biri için canım, sinirini bozacak bir sürü şey yaptım.." Diye mırıldandım. Hahah! Karını tanımıyorsun sevgilim!
"Hepsi için toptan özür dileyebilirsin." Dedi ciddi bir sesle.
"Ah? Öyle mi? Bu şahane oldu!" Dedim, ona dönüp ciddileştim, konuşmaya başladım;
"Düğünde Özkan ve Vural'ı tehdit edip peşine taktığım, evliliğimizin ilk sabahında, uyandığımız gibi dırdır etmeye başlayıp, bu uçağa binene kadar susmadığım, dün düğünde nereye kaybolduğunu sorup durduğum, ve bir saat önce, uyumadan seni terslediğim için..."
Bir an duraksadım, tek kaşını kaldırdı.
"Ve balayı boyunca kanepede uyduğundan emin olacağım için, tüm kalbimle özür diliyorum.."
"Yemeği ye." Dedi ciddi bir ifadeyle. Sırıtarak kahvaltı yapmaya devam ettim..

-----------

Uçağa Türkiye'den sabah 7'de binmiştik, ama arada 4 saat fark olduğu ve yolculuk yaklaşık 11 saat sürdüğü için, biz indiğimizde Tayland'da akşamdı..
Valizlerimizi alıp otelin gönderdiği özel şoförle otele gittik.
Double Pool'da kalacaktık. Bu otelin özelliği, her odanın kendisine ait havuzu ve spa alanı vardı..
Tam Tolga'lık bir oteldi yani. Bikini-mayo tartışması olmadan, kafama göre istediğimi giyebilecektim. İçten içe ben de sevindim, yalan yok..

Otel görevlileri valizlerimizi bırakıp odadan ayrılınca kendimi koşarak yatağa attım. Saçlarımdaki lastikten kurtulup onları da özgür bırakmayı ihmal etmedim..
"Oh be! Sonunda dinleneceğim!" Diye olduğum yerde tepinirken Tolga odanın öteki ucundan ciddi ciddi bakıyordu. Ay aman, ondan gözlerimi kaçırınca sırıtarak baktığını bilmiyorum sanki..

"Ben bir duş alacağım." Dedi, elimi havaya kaldırıp sağa sola salladım.
"Tamam, sen çık ben girerim."
Kapının sesini duyunca yaptığım şımarıklıklara kendi kendime gülüp ayağa kalktım, odanın giyinme odası bölümündeki raflara valizlerdeki giysileri yerleştirmeye başladım..

10-15 dakika içinde bitmişti tüm işim. Siyah Kors'umdan telefonumu alıp odanın ucundaki berjerlerden birine geçtim. Odanın ön cephesi tamamen cam olduğu için, manzara mükemmeldi.
Uçaktan beri kapalı olan telefonu açmamla bildirimlerin yağması bir oldu.
Tebrik mesajları, etiketlendiğim fotoğraflar, takip istekleri..
Hepsini birer birer açmaya üşenip haberlere bakmaya karar verdim. Popüler bir haber sitesine girdiğimde soyadımı görmemle ağzım açık kaldı. Çok pardon, eski soyadımı. Haberin içine girip okumaya başladım;

"Ünlü iş adamı Ahmet Karalar'dan, damadı Tolga Han Kurt'a büyük jest!

Karalar Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve hissedarı Ahmet Karalar, geçtiğimiz pazar günü evlenen kızı Helin Karalar Kurt'un eşi, Tolga Han Kurt'a büyük bir düğün hediyesi verdi.
Yüksek güvenlik önemleriyle yapılan düğüne kesinlikle hiçbir medya görevlisi alınmadı. Düğünden hemen sonraki sabah, Ahmet Karalar'ın avukatı, Karalar ve Karalar Holding adına yaptığı açıklamada, Ahmet Karalar'ın holding üzerindeki hisselerinin %50'sinin, Tolga Han Kurt'a devredildiğini bildirildi.
Bu da, Karalar Holding hisselerinin %25'i demek oluyor.
Güncel hissedar payları şu şekilde;
Mustafa Karalar %50, Ahmet Karalar %25 ve Tolga Han Kurt %25...."

Haber böyle devam ediyordu. Ben şaşkınlıkla telefonu kilitledim, önümdeki sehpaya bıraktım. Evet, babamın Tolga'ya esaslı bir düğün hediyesi vermesini ben de bekliyordum ama beklediğim şey, şirketteki hisselerinin yarısı, kesinlikle değildi.
Babamın Tolga'ya olan güvenini, onu evladı gibi gördüğünü biliyordum ama, şimdi bir kere daha kanıtlamış olmuştu.

"Helin, valizden giysi versene bana!"
"Veriyorum.."
Koşarak giyinme odasından birkaç parça giysi çıkarıp Tolga'ya uzattım kapıdan.
Sonra odaya gidip berjerin önündeki sehpadan telefonumu aldım, açtığım sayfayı kapattım. Tolga babamın ona bıraktığı ufak mirası biliyorsa, onun söylemesini bekleyecektim. Yok bilmiyorsa, ben de bilmiyor gibi yapacaktım. Benden öğrenirse nasıl tepki vereceğini kestiremiyordum çünkü.
Elimdeki telefonla öylece dururken banyonun kapısının sesini duydum. Dönüp baktığımda, her zamanki gibi eşofmanın üstüne hiçbir şey giymemiş Tolga'yı gördüm. Hemen arkamı döndüm, üstüne bir de gözlerimi kapattım ellerimle.
"Tişörtünü giysene! Sapık herif!"
Bir kahkaha attı.
"Helin, iyi misin?"
"İyi falan değilim git üstüne tişört giy!"
"Nedenmiş?" Dedi, hareketlerinden ne yaptığını anlamaya çalışıyordum, yatağa uzanmıştı büyük ihtimalle.
Evet Helin, neden giysin üstünü? Çünkü pislik herif çok yakışıklı ve tribim yarıda kalsın istemiyorum.
Böyle dersem trip diye bir şey kalmayacak zaten..
Düşün Helin, düşün hadi..
"Çünkü ayıp tamam mı? Ben ortalıkta tişörtsüz geziyor muyum?!"
Bu sırada ona dönmüştüm, ama gözlerimi hala ellerimle kapıyordum.
"İstersen gezebilirsin." Şaşkınlıkla gözlerimi pörtletip ellerimi indirdiğimde, yatağa uzanmış, elleri ensesinde, pis pis sırıtan Tolga'yı gördüm.
"Pis sapık.." Diye mırıldandım, gözlerimi kısarak..
Bir kahkaha daha attı.
Bunun üzerine berjerdeki kırlentlerden birini alıp üstüne fırlattım.
Sonra yaptığım hatayı düşünüp kedi bakışları atmaya başladım. Ciddi bir şekilde yatakta doğruldu, bir bana, bir de elindeki kırlente bakıyordu.
"Sen bana yastık mı attın?" Dedi, bakışlarını yastıktan bana doğru çevirirken, gözlerini kısarak.
Başımı iki yana salladım.
"Yanlışlıkla oldu."
Ters bir bakış attı,
"Yanlışlıkla yastık mı attın?"
"Yanlışlıkla adam ölüyor! O niye olmasın?!"
Bir kahkaha attı.
"Git bir duş al, hava çarptı seni, saçmalıyorsun."
Mal herif, karşımda Zeus heykeli gibi geziyorsun, suçu havaya atıyorsun. İyi! Ben de yapacağımı biliyorum!

Banyoya geçip güzel bir duş aldım, saçlarımı kurutup güzelce taradım. Banyodan havluyla çıktığımda Tolga telefonuyla uğraşıyordu. Ona görünmeden hızlıca yandaki giyinme odasına geçtim, altıma kısa, oldukça kısa bir kot şort giydim. Üstüme de kısa kollu, v yaka, dar, beyaz bir tişört geçirdim. Saçlarımı salık bıraktım, duşa girmeden önce çıkardığım makyajımın yerine kalınca bir eyeliner çektim, şeftali rengi, belli belirsiz bir ruj sürdüm. Hızlıca rimel de sürüp son bir bakış attım kendime. Sen Zeus'san, ben de Afrodit'im, Tolga Bey!

İçeri girdiğimde yatağa uzanmış, gözlerini kapamıştı. Uyuyor muydu?
Uyandırmaya kıyamayacağım için yatağın çaprazındaki berjere oturdum, dizlerimi karnıma çektim, tam önümdeki dergiye bakacakken sesini duydum;
"Oha!"
"Ha?"
"Böyle mi intikam alıyorsun Helin?"
"Ne intikamı?
"Böyle sadece kendinden intikam alırsın, farkındasın değil mi?" Dedi alaycı bir ifadeyle.
Cümlesindeki imayı farketsem de, farketmemiş gibi yaptım,
"Kimseden intikam aldığım yok." Dedim, ayağa kalkıp yanına gittim, yatağa oturup iyice eğilerek, ateşi var mı diye bakarmış gibi yapıp alnına dudaklarımı bastırdım.
"Ateşin de yok, paranoyak gibi davranıyorsun."
"Kaşınıyorsun." Dedi, sırıtarak.
"Kocamla ilgilenmem de mi suç oldu?" Dedim, saf ayağına yatarak.
Bir anda kendimi onun altında buldum.
"Öyle değil de, belki daha farklı ilgilenmelisin." Dedi, dudaklarıma eğilirken.
Tam kollarımı ensesinde birleştirdiğim sırada kapı çalınca bir küfür savurdu;
"Sikerim böyle işi ama!"
Kıkırdadım.
"Şansına küs."
Hala üstümde duruyordu. Kaşlarını çatarak bir kapıya, bir de bana baktı,
"Otel çalışanlarıyla anlaştın değil mi lan?!"
"Ay manyak mısın? Nece konuştuklarını bile bilmiyorum bu milletin!"
Ters bir bakış attı, gözleri dudaklarımda durdu yine. Tekrar eğilmeye başlayınca ben iki elimi göğsüne koyup ittirmeye çalıştım. Yerinden kıpırdamadı ya, herneyse.
"Kapıyı açmalıyız."
"Yok öyle bi' dünya." Yine eğilince elimi dudaklarına götürdüm bu sefer,
"On gün boyunca buradayız, kapıyı açsan ölmezsin."
"Açmazsam da ölmezsin." Dedi, dudaklarındaki elimi çekerken.
"Ay meraktan ölürüm Tolga! Yeminlen ölürüm yani!"
Bir küfür daha edip kalktı yataktan. Dayanamayıp bir kahkaha attım, dönüp öyle ters bir bakış attı ki, bir daha kahkaha atmamaya yemin edebilirdim.
Kapıyı açıp adamla konuştu, sertçe kapadı kapıyı.
"Ne diyor?"
"Yemeği nerede yemek istediğimizi sordu."
"Nerede istiyormuşuz?" Dedim, yatağa yüzüstü uzanmış, iki elimi çeneme koymuş, ayaklarımı ileri geri sallıyordum.
"Düzgün hareketler yapmazsan yemek falan yiyemeyeceksin, uyarmadı deme."
Anlamayıp kaşlarımı çattım, bu sefer valla anlamamıştım.
"Diyorum ki, o şortu biraz daha üstünde tutarsan ben çıkarırım."
Gözlerimi pörtletip olduğum yerde doğruldum,
"Yemeği nerede yiyeceğiz?"
"Sahilde."
Ayağa kalkıp giyinme odasına yöneldim, yanından geçerken kulağına,
"Sapığın tekisin." Demeyi de ihmal etmemiştim. Acısı çıkacak ya, haydi hayırlısı..

Üstüme beyaz, şifon, askılı bir elbise giydim. Şifon, çiçekli bir fuları saçlarıma taç görevi yapacak şekilde başıma dolayıp uçlarını fiyonk yaptım, alnımın sağ üst tarafına denk getirdim onu da. Saçlarım çok güzel görünüyordu, kabul.
Ayağıma rengarenk taşlı, parmak arası sandaleti geçirip, yüzüğümü taktım.
Tekrar dolaba yönelip kot ceketimi aramaya başladım. Tam bu sırada içeri Tolga girdi, dolaptan beyaz bir gömlek alıp üstüne geçirdi.
Biscolata erkekleri yanında halt yemiş, diye düşünmeden edemedim.
"Daha bakacak mısın?"
"Ha?"
Cevap vermeden, cümleyi anlamamı bekledi.
"Aman! Çok meraklıydım senin vücuduna! Yeşil dev Hulk gibi kasların var zaten! Kesinlikle Biscolata erkeklerine benzemiyorsun!"
"Evet, çok meraklısın, kaslarıma bitiyorsun.. Bir dakika. Sana ne lan elin adamlarından?!"
Sırıttım.
"Kavgaya gece devam ederiz, çok açım ben."
Sırıtıp gömleği ilikledi, kollarını uzattı, manşetlerini ilikledim. Sonra da dirseğine kadar katladım.
"İçerideyim." Deyip yanından geçerken bileğimden çekip dudaklarıma hızlıca bir öpücük bıraktı.
Sırıta sırıta içeri geçtim. Birkaç dakika sonra gömleğinin altına geçirdiği bej pantolonla Tolga geldi.
Komodinin üstünden cüzdanını ve telefonunu alıp cebine attı, elini uzattı.
Olduğum yerden kalkıp yanına gittim, elini tuttum, odadan çıktık.
-------------
Sahildeki mükemmel ve romantik sofradan kalkıp yürümeye başladık. Ayakkabılarımızı masanın orada bırakmıştık. Etrafta kimse olmadığı için kot ceketimi de çıkarmıştım üzerimden. İlk başta ters bir bakış atıp etrafa bakmıştı, kimseyi göremeyince bir şey diyememişti tabi.
Pantolonunun paçalarını katlamıştı o da.
Sahilde ıslanmamak için kıyıya uzak yürüyorduk. Biraz ıslanmaktan zarar gelmez, diye düşünüp denize doğru yürümeye başladım.
"Helin!" Adımı duymamla yürümeyi bırakıp denize doğru koşmaya başladım.
"Helin buraya gel!"
"Hayır!"
Denizin soğuk suyu çıplak ayaklarıma değince ürperdim, ama elbisenin eteklerini toplayıp biraz daha ilerledim. Su dizimin bir karış altına falan değerken belimde iki el hissedince kıkırdadım.
"Bırak!"
Bırakmayınca ayaklarımla sular sıçratmaya başladım etrafa.
"Helin ikimizi de ıslatıyorsun!"
"Tatildeyiz! Rahatla biraz! Giysilerinle denizde ıslanmadan tatil olmaz!"
Belimdeki elleriyle beni kendine çevirdi.
"Delinin tekiyle evlenmişim." Dedi çattığı kaşlarıyla.
"Sıkıcı adamın tekiyle evlenmişim." Dedim, yalandan dudaklarımı büzerek.
Dudaklarıma odaklanıp yaklaşmaya başladığında bir anlık boşluğundan yararlanıp ellerinden kurtuldum, denizin içinde sahil boyunca koşmaya başladım.
"Helin! Dursana! Manyak mısın kızım!"
"Gelip yakalasana!"
Koşmayı bırakıp ters bir bakış attı, olduğum yerde durup kollarımı iki yanıma açtım;
"Hadi! Gel!"
Bana doğru denizin içinde sakin adımlarla gelmeye başladı. Su bileklerinin iki karış kadar üstündeydi.
İyice yaklaşınca eğilip ellerimle su sıçrattım üstüne. O kısa şokunu atlatmadan koşmaya başladım.
"Sen öldün!" Diye bağırıyordu arkamdan.
Yorulunca birkaç saniyeliğine durup ellerimi dizlerime koydum, bir kahkaha attım. Tolga'ya bakmak için doğruldum, tam arkaya döndüğüm sırada üstüme çarpan tuzlu suyla ne olduğumu şaşırdım.
"Ne yapıyorsun! Elbisem tamamen ıslandı!"
"Daha bitmedi!" Diye bağırarak yaklaşınca kaçmaya başladım yine, ama daha birkaç adım atamadan, belimde çekip sıkıca sarıldı arkamdan.
"Çocuk gibisin!"
"Çocukla çocuk oluyorsun..!" Diye bağırdım.
"Çocukları severim." Dedi.
"Çocukları seven adamları severim."
Dövmemin üstüne bir öpücük kondurdu.
"Ipıslağız. Aferin sana Helin."
Ona doğru döndüm, saçlarına kadar ıslatmayı nasıl becermiştim?
"Aferin bana." Dedim çocuksu bir ifadeyle.
Çattığı kaşlarına bakıp kıkırdadım. Islakken ciddi bakışlar atınca bir komik oluyordu.
"Bana mı gülüyorsun sen?!"
Kıkırdamalarım yerini kahkahaya bırakmıştı.
Elleri hala belimdeydi, benim ellerim ise onun göğsünde.
Tam gülmeyi bırakmaya karar veriyordum, yüzündeki ciddi ifadeyi görüp tekrar gülmeye başlıyor, kendimi geriye atarak kahkahalar atıyordum.
Artık o da sırıtıyordu.
Biraz daha sakinleşince bir elimi yanağına koydum, hala gülümsüyordu,
"Gülümsemeni seviyorum." Dedim.
"Kahkaha atmanı, doğallığını, şımarıklığını, çocukluğunu, hepsini seviyorum." Dedi.
Bu sefer onu beklemeden parmaklarımın ucunda yükselip ben bir buse kondurdum dudaklarına. Sabahtan beri tersleyip duruyordum, adamı balayında kendimden soğutacak halim yoktu. Ayrıca kabul ediyorum, bu herife trip atmak dehşet zordu. Böyle bir adama nasıl karşı koyabilirdiniz ki?
Ben geri çekileceğim sırada yanaklarımdan sıkıca tutup sertçe kendine çekmiş, yine tüm kontrolü eline almıştı..
-------------

Üstümdeki ıslak giysilerden kurtulup makyaj masasının önündeki pufa oturdum, makyajımı silmeye başladım. Tamamen silince de sadece rimel ve ruj sürdüm.
Ayağa kalkıp dolaplardaki giysilere bakmaya başladım.
Tam bu sırada içeri Tolga girince olduğum yerde tepinmeye başladım.
"Sapık! Çık dışarı!"
"Neden?"
"İç çamaşırlarımla duruyorum çünkü!"
"Düğün günü gelin odasında kendin o manzarayı sunmadın mı bana? O zaman neden utanmadın?" Diye sordu alaycı bir ifadeyle.
"Düğün günü gelin odasına gelip ayrılmayı teklif ettin sinir herif! Ayrıca oradaki amaç sana karnımdaki..."
Çenemden tutup dudaklarıma kısa ama sert bir öpücük bıraktı.
"Utanınca çok güzel oluyorsun." Diye mırıldandı. Alnını alnıma yaslamıştı.
"Ben her zaman güzelim.." Diye mırıldanınca bir kahkaha attı.
"Evet güzelim, öylesin."
Gözlerimizi ayırıp dolaptan bordo mini bir sabahlığı aldım, onu giyip belindeki kuşağı bağlarken konuştum;
"Üstünü değiş, üşüyeceksin."
Sonra da odadan çıktım, yatağa yöneldim.
Birkaç dakika sonra belimde ellerini hissedince ona doğru dönüp iyice sokuldum.
Saçlarıma bir öpücük kondurdu hemen. Bir kolu boynumun altındaydı, öteki de belime sarılmıştı.
"Tolga?"
"Söyle güzelim?"
"Bir şey diyeceğim ama kızmak yok."
"Söyle."
"Kanepe."
"Ha?"
"Kanepede uyuman lazım."
"Nedenmiş?"
"İçimden yemin ettim çünkü."
"Ne diye?"
"Düğünde nereye gittiğini söylemezse balayı boyunca yatakta uyumasına izin vermeyeceğim, diye."
"Helin 11 saatlik yolculuk yaptık, saçmalamayı bırak da uyu. Ha uykum yok diyorsan, başka eğlenceler bulmasını bilirim ben."
"Yemini bozamam Tolga! Kanepede uyuyacaksın veya söyleyeceksin."
"Olmaz. İkisi de olmaz. Boz yemini gitsin."
"Yemin bozulmaz ki.. Senin inadın yüzünden uyandığımda ağzımla burnum yer değiştirecek.."
"Uyu Helin."
"Ama burnumla ağzım yer değiştirirse gerçekten çirkin olurum. Yani ciddi manada çirkin olurum bir düşünsene.."
"Helin, Allah'ını seversen sus."
"Severim tabi. Sevmesem yeminimi tutmak için bu kadar uğraşır mıyım?!"
Sinirle olduğu yerden doğruldu, bana dönüp;
"Bunun acısını çıkaracağım." Demeyi ihmal etmedi. Yatağın ayak ucundaki büyük kanepeye uzandı.
İçimden kendi kendime sövüyordum. Balayında herifi kanepede yatırıyordum. Çekilmez bir kadınım, diye düşündüm..
Gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım..
---------------
Yatakta sağa sola dönmekten yorgun düşmüştüm resmen. Saatlerdir uyuyamıyordum. Tolga kanepede, ben yatakta.. O ise horul horul uyuyordu. Yattığım yerden kalkıp sabahlığın kuşağını düzeltip kanepenin önünde diz çöktüm.
Uyurken öyle huzurlu görünüyordu ki..
Kalkıp yatağın üstündeki ince pikeyi aldım, üstüne örttüm.
Dayanamayıp dudaklarına eğilip hızlı bir öpücük bıraktım. Yani benim amacım buydu aslında. Ama dudaklarım dudaklarına değdiği an iki güçlü kol beni kanepeye çekti, bir anda kendimi altta buldum. Dudaklarımdan ayrılıp omuzlarıma öpücükler kondurmaya başladı. Her öpücükte vücuduma elektrik dalgası verilmiş gibi hissediyordum.
"Madem yemini bozamıyoruz.." Dedi, omzuma bir öpücük daha bırakıp devam etti;
"O zaman on gün boyunca ikimiz de bu kanepedeyiz."
Bir kahkaha atıp kollarımı boynuna doladım, tekrar dudaklarıma yöneldi.
-------------
Uyandığımda yanımda değildi. Üstümde veya altımda mı demeliydim? Bu kanepede yan yana yatmak imkansızdı da..
Nerede bu adam? Diye düşünüp ayağa kalktım, yerdeki sabahlığı alıp hızlıca üzerime geçirdim, kuşağını gelişigüzel bağladım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım, banyodan çıktım.
Cam kapının arkasında Tolga'yı görünce gülümsedim. Odanın balkonuna çıkmış, denize doğru dönmüş, bir eli eşofmanının cebinde, öteki eli kulağına götürdüğü telefondaydı. Cam kapıyı yavaşça açıp yanına gittim, tam karşısına dikildim.
"Hala mı konuşmadı?" Diye dişlerinin arasıdan konuştu.
Kim konuşmadı?
"Yapın her türlü eziyeti. Konuşacak."
"Ne dedin?!"
"Tamam Özkan kapa."

Meraklı gözlerle Tolga'ya bakıyordum. O da bana dönmüş, kaşlarını çatmış, öylece bakıyordu.
"Neler oluyor?" Dedim.
"Bir şey yok." Dedi, devam etti;
"Baban hisselerinin yarısını bana devretmiş, duydun mu?" Konuyu değiştirmeye çalışıyordu.
Bildiğim halde güzel bir numara yaparak yeni öğrenmiş gibi yaptım.
"Ne? Vay canına.." Dedim neşeyle.
"İyi bir şey değil bu Helin."
"Neden?"
"Boşver."

Yanına sokulup onun gibi denizi izlemeye başladım. Bir elini belime koydu, ben de bir elimi sırtına koydum.
"İstanbul'a döndüğümüz hafta ilk davama çıkıyorum." Dedi, ciddi bir ifadeyle.
"İlk davan ne peki?" Diye sordum.
"Babamla ilgili."
"Ha?"
"Babamın resmi olmayan yollardan kazandığı paralarla başlıyorum işe. Parasını kaybederse gücünü kaybeder. Gücünü kaybederse hapislerde çürümesini sağlamam daha kolay olur."
"Bunu yapmak istediğine..."
"Eminim Helin. O benden hem abimi, hem de annemi aldı. Ne istediğimi biliyorum."
"İstediğini alacağını, biliyorum."
"Acıkmadın mı?" Dedi bir anda sıcak bir ifadeyle.
Ona dönüp başımı salladım gülümseyerek.
-----------------

Kahvaltının ardından, odanın havuzuna girmeye karar vermiştik. Yatak odasının hemen yanındaki bir oda, devasa balkon kısmı da dahil olmak üzere tamamen havuzdu. Balkon kısmının üstü açıktı, odanın içindeki kısmın tavanı aynadandı. İkimize bu havuz kocaman, diye düşünmeden edemedim.
Elinde iki havluyla, siyah şortuyla Tolga geldi.
"Giyinmedin mi?"
"Giyineceğim şimdi." Dedim.
Aklıma gelen fikirle sırıtıp, giyinme odasına yönelmiş gibi yaptım. O da elindeki havluları şezlonga koydu bu sırada. Beklemediği bir anda koşarak onu itip havuza düşmesini sağladım.
Anlık şokuna kahkahalarla gülüyordum.
"Helin!" Diye böğürdüğünde bile gülmeye devam ettim. Ama merdivenlere yönelince hızlıca koşup giyinme odasına girdim, kapıyı kilitledim.
Kapıyı yumrukluyordu.
"Helin bunun öcünü çok fena alacağım!"
"Git havuza gir! Islak ıslak geziyorsun parkeler kabaracak!"
Yumruk sesleri kesilince gittiğini anlayıp rahatça dolaba döndüm. İçime siyah üçgen bikinilerimi giyip üstüme siyah pareomu geçirdim.
Şifon kırmızı bir fuları geçen akşam yemeğindeki gibi saçlarıma taç görevi yapması için fiyonk şeklinde bağladım. Waterprof makyaj malzemelerimle hafif bir makyaj yaptım, yüzüğümü çıkarıp makyaj aynasının önündeki kutuya koyup odadan çıktım. Havuz odasına girdiğim gibi nasıl havuza düştüğümü hatırlamıyorum bile. Sudan çıkınca "Tolga!" Diye bağırmıştım sadece. Kahkahasının sesini duyunca su yüzünden kapalı tuttuğum gözlerimi açtım, merdivenin yanına yüzüp havuzdan çıktım, yanına gittim.
"Gıcık!"
Yanındaki şezlongdan bir havlu alıp kurulandım, tip tip bakıyordu.
"Ne?!" Dedim sinirle.
"Yüzmeyecek misin?"
"Hayır! Balkon tarafında güneşleneceğim!"
Bir kahkaha attı.
"Dalgıç mayosu giydikten sonra yapabilirsin."
"Ha?"
"Bikiniyle orada güneşlenemezsin."
"Nedenmiş?!"
"Görünürsün."
Göz devirdim.
"Ne yapacağız o zaman?"
"İyi yüzer misin?" Dedi pişkin bir gülümsemeyle.
"İyi yüzerim."
"Güzel.." Dedi, tekrar havuza iterken.
---------------

Çalan telefonun sesiyle uyandık. Kanepe inadımız sürüyordu ve ciddi ciddi, rahatsız bir kanepede iki kişi uyuyorduk.
"Şu telefonu açar mısın?!" Diye sızlandım.
"Çalar çalar susar, boşver." Diye mırıldandı, sırtımdaki kollarını sıkılaştırırken.
"Uykum kaçarsa uyuyamam. Aç veya reddet."
"Üşeniyorum uyu işte."
"Evde de kanepede uyumak istemiyorsan aç şu telefonu!"
"Ben durumumdan şikayetçi değilim küçük hanım. Ayrıca telefon çok rahatsız ettiyse sen aç."
"İyi!" diye cırlayıp kalktım yataktan. Hemen arkamdan o da kalktı.
"Açma!"
"Neden?"
"Karım neden elin adamlarıyla konuşsun?"
"Uyku sersemiyken bile hastalık derecesinde kıskançsın."
"Sus telefon konuşacağım."
Kanepeden bir yastık alıp fırlattım kafasına.
Ters bir bakış attı ama telefonu açmış bulunduğu için tepki veremedi.
"Saat kaç orada?"
"Söyle."
"Siktir."
"İçeride birisi var mıymış??"
"Tamam."
Telefonu kapattı. Bu adam bu ara fazla küfür ediyordu ya, hayırlısı.
"Ne olmuş?" Dedim sinirden gözü dönen Tolga'ya merakla ve korkuyla bakarak.
"Şirkette yangın çıkmış."

Continue Reading

You'll Also Like

84.8K 5.1K 19
+18 öğeler içermektedir. Dağ sandığım, sırtımı yasladığım, yıkılmaz gördüğüm koskoca Narkotik büro amiri Tuna Atabeyli, dizlerinin üstüne çöküp ayakl...
145K 10.9K 18
"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİR...
12.9K 669 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...
1.8M 52K 49
-"Ah Tanrım! Beni korkuttun." Kelimelerin döküldüğü dudaklarının kıpırtısıyla dudaklarımı yaladım. Ona eşlik eden sesi kulaklarımı okşadı. Erkekliğ...