REKABET • yarı texting

By vaenarctic

474K 22.4K 6.1K

Uraz: Bu rekabetin bir kazananı bir de kaybedeni olacaktı. Uraz: Şimdi ikimiz de kaybettik Deva. Uraz: Sen ya... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
5.0
5.1
5.2
FİNAL
GÖZLERİNİN GALAKSİSİ

4.9

4.6K 288 71
By vaenarctic

şarkı önerilerinizi alayım mı buraya?

iyi okumalar :)

Deva

Hayat, karmaşaların sebep olduğu olaylar silsilesinden ibaretti. Doğardınız, yaşardınız, âşık olup acı çekerdiniz ve ölürdünüz. Kısaca özetlediğinizde bir cümleden fazlası değildiniz. İnsanlar da bir beden, bir ruh ve bir kalpten ibaretti.

Ruhunu kaybettiğinde canavar, bedenini kaybettiğinde ölü, kalbini kaybettiğinde âşık oluyordun.

Kalbimi kaybettim ama bu kadar acıtacağını kestirememiştim.

Onun mesajları saçma şekilde ağlamama sebep olmuştu. Öyle durduk yere, anlamsız, ağlamaya başlamıştım. Bunu bana neden yapıyordu? Tamamen yok olup onu unutmama izin vermesini istiyordum. Bana bu izni vermesi gerekti çünkü o ve ben olmuyorduk işte, daha da zorlamanın anlamı yoktu.

Parmaklarım kaç kere mesaj yazdı; kaç kere mesaj sildi hesaplayamadım ama vereceğim en büyük cevap, cevapsızlık oldu. Sadece telefonu kapattım ve uyudum, zaten saat geçti, neden mesaj atıyordu ki?

Cevap vermesem de içim içimi yedi, kalbimin üzerine bir ağırlık oturdu. Yine de kendimi tuttum, yazmamak için binlerce sebep buldum, yazmadım. Ne kadar doğru yaptığım tartışılırdı ama bir cevap vermek meseleyi uzatmak demekti. Başarısının devamını dilerdim, çünkü artık başarısını onun yanında onunla kutlayamayacaktım. Bitmişti işte.

Bir hafta daha su gibi akıp giderken sınava bir hafta kalmıştı. Kafamı diğer meselelerle yorup kendimi strese sokmak istemiyordum çünkü aklımda olması gereken tek şey, önümdeki sınavdı. Odaklanmam şarttı çünkü olası bir dikkat kaybı bana geleceğimi kaybettirirdi. Ne kadar acı olsa da hayatımı belirleyen en büyük etken, iki buçuk saatten ibaret olan bir sınavdı.

İçimdeki gerginlik ve stres içten içe beni korkutuyordu ama kontrolü elime almaya çabalıyordum. 

Okuduğum kitabı kapatıp yatakta doğruldum. Biraz daha ders mi çalışsam bilemedim, günler bomboş geçiyordu. Biraz kitap karıştırıyor, ders notlarımı pekiştiriyor, film ya da dizi izleyip günü bitiriyordum. Hava çok güzel olmasına rağmen sınavın gerginliğinden dışarı çıkasım da gelmiyordu. 

Bugün Ela'yla görüntülü konuşmuş, kafamın dağılmasını sebebiyet vermiştim. Mezuniyet için yaptığı kombini göstermiş, biraz çevresindeki insanlarla dalga geçmiş sonra da Kaya'yla aralarının iyi olduğundan bahsetmişti. Tabii ben sorana kadar bahsini açmamıştı ama bunu benimle konuşmasının sakıncasını göremiyordum, ilişkim bitti diye çevremdeki her ilişkiye tiksinerek bakmıyordum ya da bana acı vermiyordu bu. Benim için sakıncası yokken onun için de olmamalıydı.

Hava çoktan kararmış, saat gece yarısına dayanmıştı. Tam kalkıp kendime zıbarma atıştırmalığı hazırlamak için mutfağa yönelecekken zil sesi açık kalan telefonum zırıl zırıl ötmeye başladı. Annemlerin çoktan yatmış olacağını bildiğimden hızla telefonu elime aldım ve ilk işim kimin aradığına bakmadan sesini kapamak oldu.

Gözlerim ekrana kaydığında beklemediğim isim olduğum yerde sendelememe sebep oldu. Sorguladım içimden. Ben şaşkınlığımı üzerimden atamadan kapandı arama. Fakat hâlâ afallamış hâldeydim. Yatağa çöker gibi oturduğumda birkaç dakikanın ardından telefon yeniden çalmaya başladı. Ekrandaki isim ona aitti, yine.

Uraz Kayhan.

Aslında açmayacaktım, açmazdım ama bir his gelir ya bazen içinize. Eğer o an yapmazsan bir daha yapamazsın hissi. Anlık bir cesaret gibi. Telefon tam kapanacakken parmağım yeşil tuşa dokundu. Açtıktan sonra iki taraftan1 da ses gelmedi ama ben şimdiden pişman olmuştum. Bunu yapmamalıydım.

Onun da içinde olduğu bir asansöre binmiştim. Önce yükseklere çıkmış, o tuhaf hissin içimizde dolanmasına izin vermiştik. Yukarı çıkma hissi ne kadar güzelse, kopan halat bizi o hızla aşağıya bıraktı. Sarsıldık ve düşüşümüz de bir o kadar sancılı oldu.

Kulağıma yasladığım telefonun ahizesinden gelen tek ses nefes sesleriydi ama arkadan boğukça duyulan melodiyi tanıyordum. Unutama beni. En sevdiği şarkı olduğunu söylemişti odasında ellerim plaklarının arasında dolanırken, nasıl unuturdum. O günü nasıl unuturdum, unutamazdım. Unutma beni demişti, bencilce, unutamıyordum, yine de. Konuşmuyorduk, nefes sesleri bile bu kadar yabancı gelmemeliydi şimdi.

Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Titrek bir iç çekiş duyuldu, o titreşimi tenimde hissettim. Gözümden bir damla yaş akarken elimi hızla dudaklarımın üzerine kapattım sesim duyulmasın diye. Sesime engel oldum ama iç çekişini duymak içimi paramparça etti. Engel olamadan hıçkırdım ama dudaklarımın üzerindeki elim sesi boğuklaştırmıştı.

Hafif bir hışırtının ardından, "Ne çok özlemişim seni güzelim benim." Sesinin yorgunluğu vardı ama içinde dolanan merhamet tanelerini hissetmiştim. Tam şu anda telefonu yüzüne kapatıp sabaha kadar duvarı izleyerek ağlamak istiyordum. Hayali bir el elimin üzerine kapandı, kapatamadım telefonu. O yüzümüze birçok kapı kapatmıştı ancak ben telefonu bile kapatamıyordum. Alt dudağımı ısırdım sesime daha büyük bir engel koymaya çalışarak. Gözlerim sımsıkı kapandı. Ayaklandım ne yapacağımı bilemez bir hâlde. Etrafa bakıp neyi aradığımı bile bilmeden kaldım öylece.

"Konuşmayacaksın." dediğinde sesi kısıktı. Konuşacak bir şeyim mi vardı ki? Ben yeterince konuşmuştum zaten. Yalvarırım kapat telefonu.

Şarkı bitti, yeniden başladı. Biraz hışırtı oldu karşı tarafta, soluklarını dinledim. 

"Konuşmasan da, nefeslerini bile hissetmeyeli upuzun bir süre geçmiş gibi." Sesi pürüzlü ve kısıktı. Yorgunluğunu somut bir şekilde hissedebiliyordum. Telefonu kapatmalıydım. Sesini duymak bana iyi gelmiyordu. Üstelik acı çektiğini de duymak istemiyordum. Bu sonu kendisi yazmıştı bizim için.

"Yine de, güzel sesini duymak için birçok şey feda edebilirdim." Sus. Kulaklarıma kapatıp ellerimi, sesini engellemek istedim. Ayrıydık işte, özgür hayatına devam edebilirdi.

Tekrar bir süre sessizlik oldu.

"Senden bana değecek kelimelerini bile almış olmak..." Unutma beni, unutama beni. Sevişirken, öpüşürken; yapayalnız dolaşırken, unutmaya çalışırken, unutama beni...

"Çok özledim seni, anlatamam," Nefeslendi. "Anlatamıyorum yemin ederim." Gözlerimden akan yaşları temizledim. Sırılsıklam olmuştu yüzüm. Ses çıkarmamak için kendimi sıkmaktan vücudum yorulmuştu. Her sözlerinin ardından bir süre susuyordu, cevap vermemi bekler gibi, bana zaman tanırmış gibi.

"Adımı sesinden duymayalı asırlar geçmiş gibi." Sesinde başka bir yorgunluk seziyordum. Onu görme istediği doğdu içimde bir anda fakat bastırdım bu isteği. Artık sevgili değildik biz, unuttum mu yoksa?

"Sen yanımdayken," Boğazına bir şey takılmış gibi pürüzlendi sesi, hafifçe öksürdü. "Bu boktan hayatım daha katlanılırdı." Büyük bir itirafı gerçekleştiriyordu sesi ama zorlukla konuşuyordu. Sesindeki sızlanmaları duyuyordum. Yine de görüyordum, sesindeki gizli sitem kendisineydi. Parçaladığı tabloyu görüyordu ve içerlediği şey buydu.

"Sen gidince," Sesi kısık çıktı bu sefer. Uzun süre duraksayınca konuşmayacak sandım fakat devam etti. "Ben yapayalnız kaldım." Yalandı; ailesi, arkadaşları ne güne duruyordu. İnanmak istediğim buydu. Ağlamak üzere gibi çıkan sesi, sesiyle senkronize olan şarkı bana hiç iyi gelmiyordu.

"Koskoca kalabalıkta, kendi yalnızlığımla boğuşuyorum." Gözyaşlarım duruldu biraz da olsa. "Eskiden, yani alışık olduğumdan–" Derin bir of çekti. Kelimeleri bir araya getiremiyormuş gibi bir hâli vardı.

"Zor gelmezdi buna katlanmak. Sonra sen girdin hayatıma, sen gelince, sana da alışınca," Durdu. "Ben hiç gitmezsin sandım." İçtendi, acı çekiyordu; benim gibi. O zaman neden bize bunu yaptın?

"Nefret ediyorum ellerimden," Sesi takıldı, ona takıldığım gibi. "Senin gidişini bizzat ellerimle hazırladım çünkü." Sözleri, gözyaşlarıma hız kazandırdı. Asıl veda buydu değil mi? Bu bir mektuptu, son dizelerini yazıyordu; adres bendim fakat bu son mektuptu.

Boğazından gelen o acıya ev sahipliği yapan sesi duyduğumd gözlerim sımsıkı kapandı. Her kalp bir gün acıyı tadar, neden şimdi yutkunamıyorum öyleyse?

"Sarışın," dediğinde feryattı bu. İstemsiz hıçkırdım. "Çok âşığım sana, biliyorsun; beni affet diyemem, bunu da ben biliyorum."

Birine âşık oldum, kısacık zamanda hayatım ondan ibaret oldu. Vazgeçtim, hayatım sis altına yuva kurdu. O da biliyordu işte; bazı bitişler kesindir, geriye dönemezsin.

"Bitirdin." dedim dakikalar sonra konuştuğumda. Başka bir şey söylemedim çünkü ağlamaktan konuşacak gücüm bile yoktu. Boğazından acılı bir inleme döküldü.

"Biliyorum, güzelim, ve bunu bilmek mahvetti beni."

Bir daha konuşmadım. Birkaç hışırtı sesi geldiğinde hareketlendiğini düşündüm. Kısıkça inledi ama duydum, müziğin sesi uzaklaştı uzaklaştı, sonunda bitti. Olduğu yerden uzaklaşmış olmalıydı.

"Rahatsız etmeyeceğim daha fazla seni, merak etme." dediğinde sesi aksini iddia ediyor gibiydi. Sanki hiç kapatmak istemiyor, sürekli konuşalım istiyor gibiydi. Bu konuşma ne kadar bir diyalog olmasa da. O konuşuyor ben sadece dinliyordum bu sefer. Ben çok konuşmuştum zaten...

"Yine de geçenlerde karşıma çıkan söz gibi," Derin bir nefes çekti içine. "Bazen beklemek gerekir," dedi.

"En güzeli için." diye devam etti.

Bu bir vazgeçiş değildi.

merhaba öncelikle, nasılsınız?

bölüm çok kısa oldu farkındayım çünkü günlerin ardından bile ilk kez bugün hesaba girdim. yarısından çoğunu haftalar önce zaten yazmıştım ama ülkenin yoğun gündeminden dolayı elim bir türlü gitmedi aslında. nasıl bir kafayla yazdım onu bile bilmiyorum, umarım yanlışlık yapmamışımdır. özür diliyorum bu kadar beklettiğim için de.

o kadar üzgünüm ki olanlardan dolayı, anlatamam, keşke böyle olmasaydı, keşke tüm meslek sahipleri işini hakkıyla yapsaydı da onca insanın vebaline girmeselerdi. nasıl bir şey, nasıl bir his anlayamam bile. çok çok geçmiş olsun herkese.

istanbul'da en çok etkilenecek yerlerden birinde yaşamak da yanında epey endişe, stres ve korku ekledi yoğun üzüntümün yanına.

psikolojik olarak sürekli sallanacakmışız ve her yer saniyeler içinde yerle yeksan olacakmış hissiyatı içimi kuşattı iki haftadır. uyutmuyor bile bu insanı.

ölümün aslında ne kadar yakın olduğunu görmek aşırı sarstı beni kabul etmek gerekirse. hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyormuşum, her şey bundan ibaretmiş aslında.

vaktiniz varken, sevdiğiniz insanlara sevildiklerini hissettirin ve başka kalpleri dünyevi şeyler için kırmayın lütfen.

hayat ve ölüm çok anlık, yaşayın o yüzden, hayatı kendinize zehir etmeden.

sizi seviyorum çok çok, öpüldünüzzz<3

Continue Reading

You'll Also Like

23.3K 1.5K 57
0532***: Selam kaptan :). Demirkan: Selam ama kimsin? Demirkan: Kaptan dediğine göre bizim okuldasın. 0532***: Tüh çabuk yakalandık. Demirkan: ? 0532...
430K 18.7K 27
Markete birkaç şey almak için girmişti oysa ki, kalbini vermek için değil... Emir'le Ayda'nın garip ama tatlı hikayesine hazır mısınız? *Bu bir yarı...
34.8K 2K 20
Okulun 4 tane serserisi eğer aşık olursa ne mi olur görücez
51.6K 2.4K 39
Etrafımda oturan dört şahısa bakışlarımı çevirdim. Odanın içinde hepsi bir köşeye geçmiş türlü türlü şeylerle uğraşıyorlardı. Arya elindeki kitabı bü...