tabildot // yarı texting

By mucevherr_

108K 7.3K 1.9K

[tabildot // yarı texting , tamamlandı] 05×× : Geçenlerde sana 'Yemeği beğenmedin mi?' diye sorduğumda bana... More

t // I
t // II
t // III
t // IV
t // V
t // VI
t // VII
t // VIII
t // IX
t // X
t // XI
t // XII
t // XIII
t // XIV
t // XV
t // XVI
t // XVII
t // XVIII
t // XIX
t // XX
t // XXI
t // XXII
t // XXIII
t // XXIV
t // XXV
t / XXVI
t // XXVII
t // XXVIII
t // XXIX
t // XXX
t // XXXI
t // XXXII
t // XXXIII
t // XXXIV
t // XXXV
t // XXXVI
t // XXXVII
t // XXXVIII
t // XXXIX
t // XL
t // XLI
t // XLII
t // XLIII
t // XLIV
t // XLV
t // XLVI
t // FİNAL
t // ÖZEL BÖLÜM - 2

t // ÖZEL BÖLÜM - 1

1.5K 112 52
By mucevherr_

Selamun Aleyküm,
nasılsınız canlarım?

upuzun bir aradan sonra ben geldim <3

burada olmayı o kadar özlemişim ki anlatamam.. beni ve minnoş tabildot'umuzu özleyen var mı? çünkü ben sizleri çoookk özledim ("

neyse bu ufak giriş sohbetini uzatmayıp, siz bekleyen güzel insanları daha fazla bekletmeyeceğim.

buyurun bakalım, iyi okumalar okurcanlarr <3

×

Yattığım yatakta sağa dönerken bir kere daha uyumak için gözlerimi kapattığım an Umut'un Ecrin'e olan bakışları gözümün önüne gelince soğuk bir rüzgarın odamda dolandığını hissetmiştim bir anlığına.

Doğruydu. Umut hala Ecrin'i seviyordu ve bunu söyleyebilecek kadar cesurdu. Bense kendi kendime, sessizce seviyor ve asla bunu dile getiremiyordum.

Odaya çöken kasvetle uzun süredir uyumaya çalıştığım ama bir türlü başaramadığım yatağımdan kalktım.

Piknik gününden sonra iki gün geçmişti. Umut'un başlattığı oyunu yine Umut'un bitirmesi üstünden geçen iki koskoca gün.

Ecrin'in ufak itirafından sonra birden bastıran yağmur sonrası istemesek de evlerimize dağılmıştık. Ama asıl dağılan benim kalbim olmuştu.

Ben böyle olsun istememiştim. Başkasından çıkan bir teklif değildi istediğim. Her şeyi benim planladığım, her şeyin benim için, Ecrin için, bizim için olacağı bir şekilde hayal etmiştim hep. Ama olmamıştı.

Derin bir nefes alıp, geri verdim. Adımlarımı kapıya çevirdim ve kapının arkasında asılı duran ceketimi alıp üstüme geçirdiğim gibi odamdan çıktım.

Ses çıkarmamaya dikkat ederek de evden dışarı çıktım.

Sabahın en güzel vakitlerinde dışarıda durmak ruhuma biraz olsun ferahlık vermişti. Saate baktım, yakında cemaat namaza başlardı. Camiye gitsem iyi olurdu.

Evin yakınlarındaki camiye doğru ilerlemeye başladım ve çoktan camiye giden babama haber vermek için telefonu cebimden çıkarıp elime aldım.

Gönderilen : Babam

Baba, ben camiye geliyorum haberin olsun.

Bana da ön saflardan yer tutması için attığım mesajdan sonra telefonun ekranını kapatıp ilerlemeye devam ettim.

Düşünceme gülümsedim. Çocukluktan beri çoğu namazı babamla beraber camide kılardık ve ben babamın yanından hiç ayrılmazdım. O camideki huzurun yanında bir de baba huzuru apayrıydı.

"Kardeşim, hayırlı sabahlar."

Karşıdan bana doğru gelen Faruk'a baktım ve neşeli olmaya çalışarak "Hayırlı sabahlar Faruk." diye karşılık verdim.

Halimi anlayan dostum sesini çıkarmazken nereden geldiğini anlamadığım Fatih Amca "Hayırlı sabahlar evlat." diyerek sırtıma iki defa vurdu.

"Hayırlı sabahlar Fatih Amca. Görmedim seni, kusura bakma." dedim şaşkınlıkla.

"Estağfurullah evlat, ne kusuru. Biz yaşlandık artık Faruk beklemiyor bizi." cümlesinden hemen sonra gözlerim yanındaki Mustafa Amca'ya kaydı istemsizce.

Her zamanki mesafeli sesinin aksine samimi bir ses tonuyla "Hayırlı sabahlar Selim evladım." dedi ve beni bir dakikalığına çektiğim vicdan azabından kurtardı.

"Hayırlı sabahlar Mustafa Amca." derken sesimdeki heyecanı bastırmaya çalışıyordum. Sevdiğim kızın babasıyla konuşmak kendiyle konuşmaktan çok daha zor. Üstelik bir de bundan haberi varsa..

"Selim, durgun gibisin birkaç gündür. Hayrola?"

Dalgın dalgın yürürken omzumu tutan bir elle kendime gelmiş ve elin sahibine bakmıştım.

"Mustafa Amca, hayırlı günler." derken tedirgindim. Beklemiyordum bu karşılaşmayı. Yüzüme bakan soran bakışlarına karşılık "Afedersin amca, bir şey mi demiştin?" diye sordum hemen.

"Diyorum ki, birkaç gündür durgun gibisin. Neyin var oğlum? Her şey yolunda mı?" sorusu beni kendime getirmişti. Neyim vardı sahi? Daha da önemlisi her şey yolunda mıydı? Hiç sanmıyordum.

"İyiyim Mustafa Amca." deyip gülümsedim ve tam 'sen nasılsın?' diye soracakken "Nasılsın diye sormadım evlat. Neyin var diye sordum." demesiyle başımı önüme çevirdim.

"Demek bu kadar derin bir konu." cevabıyla bakışlarımı Mustafa Amca'ya çevirdim ve kaçamak bir cevapla "Kafam biraz karışık Mustafa Amca. Ondan dolayıdır." dedim.

"Senin demenle, kafa karışıklığını bilirim evlat. Ama sandığının aksine bu kafa karışıklığı değil, bu-" deyip susmasıyla kalp atış hızım artmaya başlamıştı. İmâ ettiği şeyi anlamadığımdan dolayı bir müddet daha yüzüne bakarken bakışları bana döndü.

"Gel bakalım, seninle şu bankta oturup konuşalım biraz." demesiyle işaret ettiği banka geçip oturduk.

Derin bir nefes alan Mustafa Amca "Biz de genç olduk, biz de sevdik oğlum." dedi ve ben o an yerde bir kapı açılsa da içine atlasam diye düşündüm.

"Ama böyle bir durumu önce kendi babamıza anamıza anlattık. Anlattık ki onlar bize olması gerekeni, doğru yolu göstersinler. Bizler de hata yapmayalım."

Demek ki bir şeyler anlaşılıyordu davranışlarımdan. İnşallah bu kişinin kim olduğu da anlaşılmıyordur.

"Ecrin'im, benim ilk göz aydınlığım." dedikten sonra bana dönen bakışlarıyla "Anlaşılan seninde gönlünü kaptırdığın kafa karışıklığın." demesiyle yerdeki bakışlarımı daha da yere diktim.

"Bak evlat, anlıyorum bu konu hakkında konuşmaktan çekiniyorsun. Özellikle de benden ya da benimle konuşmaktan. Ama sen de bilirsin ki derdini söylemeyen derman bulamaz."

Yerden kaldırmadığım başımla "Daha altı yaşındaydım Mustafa Amca. Hiçbir şey bilmezken tek bildiğimdi o." diye konuştum. Şimdi devamını nasıl getirecektim? Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim.

"Her şeyden ziyade kalbimin tek bildiğiydi." derken gülümsedim. Benim için her zaman Ecrin vardı. Her kokladığım çiçekte, her baktığımda gökyüzünde, her esen rüzgarda Ecrin vardı.

Ve en önemlisi kalbimde...

"Anlamadığım, anlayamadığım gerçekler tarafından ablukaya alınmıştım. O benim arkadaşımdı ama ne Faruk gibiydi ne Mehmet ne de Neşe. Hepsinden her zaman farklıydı." dedim ve bir nefes verdim.

"Buradan gitmek istememendeki sebepde mi buydu?"

"Bir nevi öyle."

"Selim... Bunları anladığım zamanlar sen daha küçük bir çocuktun. Başta çocukluk desem de öyle olmadığını anladığımda üzdün beni evlat."

Korkarak bakışlarımı Mustafa Amca'ya çevirdim.

Yüzündeki tebessümle "Ben senin Mustafa Amcan değil miyim? Benim için böylesine önem taşıyan bir konuyu gelip bana anlatmanı beklerdim. Hatta anlatmaktan çekinmemeni de isterdim." demesiyle bir nefes verdim.

"Anlatmanı istedim çünkü bu olayda kötü bir şey yok. Gelip anlatman, saklamaman en doğru karar olurdu."

"Haklısın galiba Mustafa Amca." diye mırıldanırken bir nefes daha verdim. Kendi babama söylediğim gün bile kendimi bu kadar hafiflemiş hissetmemiştim. Sanırım bir şeyleri söylemek, saklamamak çok daha iyiydi.

Hâlâ düşüncelerimle savaşırken anlık bir gazla "Ben Ecrin'e bilinmeyen olarak mesaj attım Mustafa Amca." dedim daha fazla düşünmeme fırsat vermeden. Ardından da "Ama sonra pişman oldum. Hem de çok pişman oldum. Çünkü yaptığım çok büyük bir yanlıştı. Ve ben hata yaptığımı fark edince düzeltmek için elimden gelen her şeyi yaptım." dedim ve sustum.

Oluşan sessizlikten fırsat bularak düşündüm. Doğruları birine anlatmak iyi geliyordu ama anlattığım kişinin Mustafa Amca mı olması gerekiyordu cidden!?

"Çok üzgünüm." diye usulca mırıldandım en sonunda.

"Niye yaptın böyle bir şeyi?" derken kızmıyordu Mustafa Amca. Aksine sakince soruyordu sorusunu.

Aldığım derin nefes havaya karışırken "İnanın ben de bu soruyu kendime çok sordum. Ve hiçbir zaman cevaplanamadı bu soru maalesef." diye mırıldandım.

"Yaptığın kötü bir şey ama hatanı anlayıp sonlandırman bir ders çıkardığın anlamına geliyor. Bunu gelip bana anlatman da pişmanlığını simgeliyor. Bunun için teşekkür ederim ama bir daha böyle bir olayın yaşanmasını istemiyorum. Ve senin de beni anlayacağını biliyorum."

"Zaten uzun zaman önce 'her şeyi burda sonlandıracağım.' demiştim ve öyle de yapmıştım. Bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğim. Emin olabilirsiniz."

"Küçüklüğünden beri sana her zaman güvenirim Selim. Bu konu da beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum ama seni yine de uyarayım. Beni hayal kırıklığına uğratma!"

"Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım ve bunun için de elimden gelen her şeyi yapacağım."

"Biliyorum." diyen Mustafa Amca banktan kalkarken az önceki ciddi ses tonunun aksine "Ve sabret. Sabrın sonu selamettir." dedi ve ilerlemeye başladı.

Onun ardından başımı banka yaslarkenzlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.

Genç adam düşüncelere boğulmuşken kendinden oldukça tecrübeli adamın söylediği cümleyi bile duymamıştı.

"Sabret evlat. Zamanı gelince bu sevdayı yalnız yüklenmediğini öğreneceksin."

"Selim camiye mi gidiyorsun? Selim! Sana sesleniyorum kardeşim, burada mısın?"

Faruk'un beni dürterken sorduğu sorusuyla başımı salladım ve "Buradayım Faruk, nerede olabilirim başka?" diye cevapladım.

"O zaman soruma cevap ver. Ben ne demiştim?"

Kaşlarımı kaldırıp Faruk'a baktım ve "Evet, camiye gidiyorum." diyerek sorusunu cevapladım.

Faruk'un şaşkın bakışlarını es geçip yürümeye devam ettim.

Sevdiğim kızın babası yanımdaydı ama onunla konuşamıyordum. Çünkü her şeyden haberdardı. Arada kendime kızsamda 'iyi ki o zaman söylemişim.' demekten de kendimi alamıyordum.

Yoksa olaylar çok fena karışabilirdi.

"Evladım, sen niye babanla gitmedin de tek başına gidiyorsun şimdi?" sorusuyla başımı Fatih Amca'ya çevirdim ve hafif bir tebessümle "Sessizliği daha çok seviyorum ben. Kendimi dinlemek, kendi düşüncelerime yön vermek için daha faydalı oluyor sessizlik bana." diyerek sorusunu cevapladım.

Cevabım üstüne gülümseyen Fatih Amca "Yalnızlığı sevmek zor iştir, helal olsun." dedi.

"Yalnızlığın içindeki kalabalığı seviyorum ben." dedikten hemen sonra "Betimlemelere bak be! Çocukluğundan beri böyle, kıskanmıyorum değil. Sınavları hep çok yüksek, hep en başarılı öğrenci, bir sürü yarışmada da birinci. Çok çalışkandı hep." diyerek beni öven cümleler sıraladı Faruk.

"Maşallah, kendini geliştirmen çok güzel." diyen Mustafa Amca'nın ardından Faruk 'seni kayınpederine sevdiriyorum' bakışıyla bakmaya başladı. Ben de ters bakışlarımı kendisine iletmiştim.

Caminin avlusuna gelince önden büyükler geçerken Faruk'un kolundan tuttum ve "Ne yapıyorsun oğlum!? Saçmalamasana!" diye sinirle fısıldadım.

"Senden iyi damat mı bulacaklar?"

"Ulan Faruk, çok fena sinir oluyorum sana!"

"İleride Mustafa Amca'nın damadı olduğunda hatırlatırım ben sana bu cümlelerini."

Faruk'un cümlesi anlık kalp atışlarımı hızlandırırken adımlarımın durmasına neden olmuştu.

Böylesine bir hayal, gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. Hiçbir şeyin gerçek olmadığını bile bile bunun hayalini kurmak saçmaydı ama çok güzeldi.

Gelmediğimi fark eden Faruk arkasını dönüp "Ne duruyorsun oğlum? Yürüsene." dedi. Başımı sallarken "Tamam, tamam." deyip, daldığım hayal dünyasından çıktım ve yürümeye başladım.

Faruk'un "Şimdi bu haller sevdaya dahil mi oluyor?" cümlesi üstüne sadece gülümsedim. Başka yapabilecek bir şeyim yoktu ki.

"Sus da yürü Faruk!" derken pis pis gülümsedim ve "Senin sevdanı da biliyoruz aslan parçası." deyip hızlı adımlarla camiye girdim. Zaten kısa bir süre sonra da namaz kılmaya başlamıştık.

"Es-selamu aleyküm ve rahmetullah, es-selamu aleyküm ve rahmetullah."

Namazımızı bitirdikten sonra yavaştan cemaat dağılmaya başlamıştı.

Ve ben bir kere daha duâlarımda hayırlısını istemiştim Rabbim'den. O, her şeyin en iyisini bizim için bilirdi ve karşımıza çıkarırdı. Bize hayırlısını istemek düşerdi.

× kırk sekizinci bölüm sonu ×

vee bölüm sonu..

size bir sürprizle, Tabildot Bey'ciğimizle geldiimm. nam-ı diğer Selim'le.. nasıl bir dönüş yapacağımı bilemediğim için bir Tabildot'tan bölüm yazmak geldi içimden ve de işte bölüm sizlerle.. umarım beğenmişsinizdir (:

aslında hikayenin sonunun geldiğini düşünüyordum 47. bölümde ama gelmemiş.. ansızın bir gün, kendiliğinden yazılan kelimeler ve oluşan bir bölümden sonra anladım bunu.

böylesi daha mı iyi olur bilmiyorum ama denemeye de değer.

merak edilip sorulduğu için cevaplamak istiyorum. evet, yeni bölümler yazmaya çalışacağım. umarım başarılı olabilirim ("

bir aksilik olmazsa en kısa sürede görüşmek üzere.. kendinize çok çook iyi bakın, hoş kalın.. <3

2️⃣.2️⃣.2️⃣3️⃣ (:

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 622 16
Tarık; "Hiç kimsem yokken, hiç kimsem oldun..." Bilinmeyen Numara; "Her şeyim varken, her şeyim oldun..."
1.1M 74.1K 56
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
844K 58.3K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
104K 4.6K 18
Birlikte haberleri çıkan Yağız Ege ve Güneş, bir anda sosyal medyanın en yakıştırılan çifti olma yolunda adım atarlar. Olay yanlış anlaşılmadan ibare...