ÖLÜMCÜL SIR

By maysamellia

1.8M 95.5K 97.7K

"Gözlerime bak Ezgi..." Artık yaşlarım akıyor muydu bilmiyorum. Sadece tek gördüğüm; karanlık. Islak ve sıcak... More

GİRİŞ
1. Bölüm: ORMAN
2. Bölüm: ACI KARŞILAŞMA
3. Bölüm: ŞOK DALGASI
4. Bölüm: GÖREV
5. Bölüm: KUPA
6. Bölüm: SONUÇ
7. Bölüm: ZAMAN EN İYİ ÖĞRETMEN
8. Bölüm: NE İLE MUTLUSUN?
9. Bölüm: NEFRET VE FEDAKÂRLIK
10. Bölüm: KAÇIŞ VE YÜZLEŞME
11. Bölüm: DERİN KORKU
12. Bölüm: UMULMADIK HABER
13. Bölüm: GÖRÜNENİN ÖTEKİ YÜZÜ
14. Bölüm: KAR KOKUSU
15. Bölüm: ÖLÜMÜN CESARETİ
16. Bölüm: AKLIN OYUNU
17. Bölüm: CAM KIRIĞI
18. Bölüm: AVCILIK ZAMANI
19. Bölüm: YALNIZLIK ORTAĞI
20. Bölüm: ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL
21. Bölüm: ÖLÜMÜN HUZURU
22. Bölüm: ATEŞTEN TAHT
23. Bölüm: ZEMHERİNİN ACI KESİĞİ
24. Bölüm: HAYATIN SOĞUK YÜZÜ
25. Bölüm: UYANIŞ
26. Bölüm: ÜMİTLERDEN VAZGEÇİŞ
27. Bölüm: KORKUNUN KARANLIK SOĞUĞU
28. Bölüm: SICAK FIRTINA
29. Bölüm: SIĞINAK
30. Bölüm: BEYAZ KALP
31. Bölüm: KARANLIK ZİHNİN SULARI
32. Bölüm: BİLİNMEZLİĞE YOLCULUK
33. Bölüm: KARDELENİN YALNIZLIĞI
34. Bölüm: GÖRÜNMEZ ZİNCİR
35. Bölüm: GİRDAPTAKİ İHTİRAS
36. Bölüm: ÖLÜMÜN YASAKLI YERİ
38. Bölüm: KARANLIKTA UZANAN EL
39.Bölüm: ARZULU ARAF
40. Bölüm: GERÇEĞİN SIRATINDAKİ CEHENNEM
*AYDINLANMA METNİ*
41. Bölüm: KALBE AKAN ZİFİR
42. Bölüm: İKİ TEN, TEK NEFES
43. Bölüm: CESARETE BÜRÜNEN HIRS
44. Bölüm: ÖLÜMLE GELEN İLK İLHAM
45. Bölüm: KIRIK PARÇALAR, AYRI HİSLER
46. Bölüm: KÂBUS VE GERÇEK
AÇIKLAMA
47. Bölüm: ZAMANSIZ DÜET
48. Bölüm: SÜRPRİZ BAĞ
49. Bölüm: DEJAVU
50. Bölüm: GÖĞSÜNE EMANET
51. Bölüm: KAN VE KIRMIZI

37. Bölüm: ÖFKE VE ŞOK

26.9K 1.7K 1.5K
By maysamellia

Ayy aramıza yeni katılanlar varrr! Hoş geldiniz diyeyim öncelikle:)

Bu bölümü biraz daha kalabalık okuyacaksınız. Yeni gelenler umarım kendilerini oy ve yorumlarıyla belli ederler🥹

Gittikçe büyüyoruz ve bu beni inanılmaz heyecanlandırıyor.

Çok konuşmadan sizlere bölümü bırakıyorum.

Göz simgemiz👉🏻

Keyifli okumalar 💙

~~~

Tüm dürtülerimiz sanki bir vantuz tarafından vücudumuzdan çekilirken kapının şiddetle çarpması Yavuz'un üzerimden komidine uzanıp silahını almasına sebep olmuştu. Duygularım bir boşluğa düşmüştü ve bir rüyadan aniden uyanmış gibi sersem hissediyordum.

Yavuz yataktan hızla kalkıp kapıyı açtığında içeriye büyük bir korkuyla dalış yapan kadınla bozguna uğramıştım. "Lütfen, lütfen yardım edin bana!" Yavuz kaşları çatık bir şekilde kadını süzerken kapı hâlâ açıktı.

"Ne oluyor? Kimden kaçıyorsunuz?"

Karşımızda titreyen ve telaşlı gözlerle bize bakan kadının uzun sarı saçları dağılmış, gözlerindeki rimel gözyaşlarıyla akmıştı. Üzerinde siyah renkte etekleri pileli ve dizinin biraz üzerinde bir elbise vardı. Aniden içeriye girip bakışlarını kapıyla bizim aramızda gezdirdi.

"Sevgilim..." Nefes nefeseydi. Korku dolu gözlerle kapıya bakarken bir anda duyduğumuz sesle üzerimdeki şoku atlatmaya çalışarak kadının yanına gittim.

"Asya!" Adamın bağırışı öfke saçıyordu ve isminin Asya olduğunu öğrendiğim kadın gözyaşları içinde titremeye başlamıştı. Damarlarıma bir anda hücum eden öfkeyle kadını sarstım. "Ne istiyor bu piç!?"

Yavuz sakin olmam konusunda elini hafifçe kaldırıp bana bir bakış atmıştı. Sustuğumda, kadın gözlerini kaldırıp bana ve Yavuz'a baktı. "Koray... İsmi Koray ve sarhoş şu anda. Eğlenmeye gittik ve orada bir adamın bana bakışlarından rahatsız olup kıskançlık yaparak kavga çıkardı. Şu an hâlâ o kavganın derdinde. Benim de adamı ayartmaya çalıştığımı düşünüyor. Elinde bıçak var. Sarhoş ve sinirlendiğinde çok tehlikeli olabiliyor." Kesik bir nefes alıp aceleci konuşmasına devam etti. "Lütfen kapıyı kapatın."

Yavuz'un gözlerine daha önce şahit olduğum o karanlık gölge tekrar düştüğünde işlerin kızışacağını anlamıştım. Arkasını dönüp kapıyı sonuna kadar açarken elindeki silahını bırakmamıştı. "İlk değil yani..." diye söylendiğini duymuştum.

"Asya! Neredesin lan!"

Kadın titrerken çaresizce bize yalvardı. "Kapıyı kapatın lütfen."

Yavuz kadını duymazdan gelip kapının önünde beklerken diğer odalardaki sakinler de kapılarını aralayıp telaşlı gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Yavuz çıplak sırtını kapı pervazına yaslayıp elindeki silahla kollarını göğsünde birleştirdi. Rahat bir tavır takınıp adamın geldiği yöne doğru yeşillerini kısıp bakarken merakla onu seyrediyordum. "Hey, aslan parçası! Sanırım sevgilin benim odamda."

Yavuz... Ateşe körükle gidiyorsun. Kıskanç, sarhoş ve gözü dönmüş olan bir adama üstü çıplak bir şekilde "Sevgilin benim odamda," demek ne demek?!

Kadın daha da telaşlanırken onu yatağa oturtup ona köşedeki mini dolaptan su verdim.

"Sen kimsin be!" Adam kapının önüne gelmişti ve görüş alanımızdaydı. Sesindeki öfke beni ürkütürken yanımdaki kadına destek olabilmek adına bunu belli etmemeye çalıştım. Üzerinde gövdesini saran beyaz bir gömlek vardı. Tahminen 1.75 boylarındaydı ve boyuna göre kilosu da gayet idealdi. Seyrek sakallı olan yüzü, beyaz tenli olmasından kaynaklı öfkelendiği için kızarmış olmalıydı.

Yavuz büyük bir sakinlikle sırtını kapı pervazından ayırıp elindeki silahı yere koyarak ayağıyla iterek odanın içine sürükledi. Yavuz'un bu kadar sakin olması normal değildi.

"Tahminin ne yönde?"

Adamın kaşları öfkeyle çatılırken alev almış bakışları içeriye kaydı. "Lan Asyaa! Dışarı çık, sürtük!" Kapıya doğru atıldığında Yavuz elini adamın göğsüne koyup hafifçe geri itti. "Şşş, odama böyle giremezsin ama..." Kadın yatakta tedirginlikle yerinde kıpırdanırken ben ise kapının görüş açısından onları seyrediyordum.

Adam içtiği içkiden kaynaklı, Yavuz ona büyük bir kuvvet uygulamadığı hâlde birkaç adım geriye sendelemişti. Yavuz'un bu tavrıyla öfke saçan bakışlarını Yavuz'a dikip yaklaşmaya başladı. Onu baştan aşağı süzerken ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. "Benim sevgilimin senin odanda ne işi var lan?"

Yavuz'un sırtının bana dönük olmasına rağmen karşısındakini aşağılayıcı gülüşünü suratına yerleştirdiğine emindim. " Koraycığım, senden sıkılmış sanırsam."

"Ne diyorsun lan sen!" Yavuz'un üzerine sertçe atılıp içeriye girmeye çalıştı. "Çekil şuradan piç evladı!"

Yavuz, adamın üzerine atılmasıyla boğazından tutup bu sefer daha sert bir şekilde onu ittiğinde adam karşı duvara çarpmıştı.

Yavuz adamla oyun oynuyordu ve adam Yavuz'un sabrını zorluyordu. Kaşınma adam... Sonun kötü olacak...

Adam düştüğü yerden zorlukla kalkarken büyük bir hırsla omuzlarını dikleştirdi. Fakat bu sefer arkasından çıkardığı bıçakla... Gözlerim korkuyla büyürken Yavuz'un hâlâ sakin kalıp adamı seyretmesi hiç hayra alamet değildi. Bu fırtına öncesi sessizliğin işaretiydi çünkü.

"Seni de sikerim içerdekini de! Çekil önümden şimdi, asabımı bozma!" Kafasıyla beni işaret etmişti.

Ne! Ne dedi bu orospu çocuğu?

Tekrardan öfkelendiğim anda adam cümlesini bitirirken Yavuz'un üzerine bıçakla atılmıştı ki Yavuz ani bir manevrayla adamın bıçak tuttuğu bileğini kavradı ve ters çevirip hızla karşı duvara yapıştırdı.

Yapıştırdı kelimesi hafif kalırdı. Resmen çaktı. Evet, adamı duvara çaktı.

Adam haykırıp ağzındaki küfürü tamamlayamadan saçından tutup yüzünü tarif edemeyeceğim bir hızla duvara çarptığında gelen iç burkucu sesten adamın burnunun kırıldığını anlamıştım. Ne kadar şiddete karşı olsam da bu durum beni hiç endişelendirmemiş, tam tersi zevk vermişti. Ettiği cümlenin iğrenç karşılığını almalıydı.

Adamın acı dolu sesi uzun koridorda yankılanırken ben de kapının ağzına gelmiştim. Bazı kişiler korkup odalarının kapılarını kapatmış, bazı kişilerse telaşla kapıdan olanları seyretmeye devam ediyordu. Buranın güvenliğinin nerede kaldığını düşünsem de şu an erken gelmelerini istemiyordum. Bu piçe haddini bildirecek kişi varsa o da Yavuz'du.

Yavuz, adamın suratından gelen kırılma sesine aldırmadan bir kez daha suratını duvara çarptığında adamın dudaklarından büyük bir haykırış döküldü. Yavuz'un yeşillerinde oluşan o soğuk alev hiç olmadığı kadar yakıcıydı. Çenesi kasılmıştı ve dişlerini sıkarak adamın kulağına yaklaştı. "Kimi sikeceğini bir kez daha söylemek ister misin?"

Adam iniltileriyle cebelleşirken dudaklarından "Orospu çocuğu..." diye bir küfür döküldü.

İşte Yavuz'u şu an ben bile durduramayabilirdim...

Yavuz adamın tuttuğu bileğini bükerek elindeki bıçağı düşürmesini sağladı. Sonrasında sert bir şekilde bir kez daha büktüğünde tekrar çıkan sesle yüzümü buruşturmuştum. Arkamda kalan kadın her bir darbeyle çığlık atıyordu ve bu durum ortamı daha çok geriyordu.

Adam acıyla tekrar haykırdığında Yavuz adamın haykırışlarına aldırmadan parmaklarının arasındaki saçını büyük bir kuvvetle çekip adamın sırt üstü yere düşmesini sağladı. Adamın yüzü kanlar içinde boğuk inlemelerle sağlam elini yüzüne koyup kıvranırken Yavuz dizlerini kırarak yere çömeldi.

Adama doğru eğilirken sırt kasları daha da gerilmişti. Şu an çekici göründüğüne takılmamalıydım.

Kendine gel Ezgi.

"Lütfen güvenlik çağırın!" Kadın koridorda bağırırken Yavuz hiç duymamış gibi buza dönmüş bakışlarını adamdan ayırmadan konuşmaya başladı. "Şimdi önünden çekildim Koraycığım... Odaya gir bakalım." Adamın yere düşürdüğü bıçağı aldığında erkekliğine getireceğini hiç tahmin etmemiştim. İşte şu an gerçekten korkmaya başlamıştım. "Ama sana soru sordum. Önce onu cevapla."

Adamın gözleri hayretle ve büyük bir korkuyla açıldı. Boğuk bir sesle konuşmaya başladı. "Ne yapıyorsun lan ruh hastası herif!"

Yavuz bıçağı dik bir şekilde adamın erkekliğine bastırıp büyük bir sakinlikle adama baktı. "Şşş, soruma cevap ver. Yoksa kendi bıçağınla..." Biraz daha bastırdığında adamın inlemelerine büyük bir haykırış daha eklendi. Yavuz bu durumdan zevk alırcasına tebessüm ettiğinde yavaşça ona yaklaşmıştım. "Anladın sen..."

Elimi çıplak omuzuna koydum. "Yavuz, dersini aldı bence."

Beni duyduğunu belli eden bir bakış atıp bıçağı kasıklarına daha çok bastırdı fakat adamın haykırışı bu sefer diğerlerinden daha büyüktü. "Kimse yok mu lannn! Kopardın resmen amına koyayım!"

Kadın da aynı şekilde korkuyla çığlık atıp "Yardım edin!" dediğinde koridorun başından güvenlik görevlileri gözükmüştü. Kıyamet koptuktan sonra gelmeleri de ayrı bir saçmalıktı.

Yavuz diğer eliyle adamın yakasından tutup kana bulanmış yüzünü kendine yaklaştırdı. "Seni elimden kurtarabileceklerini mi sanıyorsun? Cesaretin varsa kimi sikeceğini bir kez daha söyle! Yoksa ortada onu yapacak organın da kalmayacak." Yavuz'un öfkeyle harmanlanmış bağırışıyla istemsizce bir adım geriledim.

Adamın kasıklarına baktığımda Yavuz'un bastırdığı bıçağın altından açık kot rengi pantolonuna kan yayılmaya başlamıştı. Adamın keskin feryatları yüzümü daha da buruşturmama sebep oldu. "Kimseyi, kimseyi sikmeyecektim. Allah kahretsin! Bırak beni ruh hastasıı!"

Güvenlik görevlileri yanımıza koşarak vardığında Yavuz adamı hâlâ bırakmamıştı. "Yavuz bırak adamı, tamam!" Ben de hızla omuzundan tutarak onu kendime çevirmeye çalışsam da pek etkili olmamıştı.

"Neler oluyor burada!"

Yavuz iki güvenlik görevlisinin kendisine doğrulttuğu silaha bakarak tebessüm etti. Cidden gözü döndüğü zaman tanınmayacak bir adam olduğunu bugün bir kez daha anlamıştım. "Sakin olun arkadaşlar, bu şahıs bu bıçakla polis teşkilatından olan bana saldırmaya kalktı."

Bıçağı bir kez daha bastırdığında adamın uzvunun kopup kopmadığını merak etmiştim. Ve adamın acıyla saydırdığı bilmem kaçıncı küfrü duyarken yüzümü buruşturmaktan kendimi alamıyordum. "Alın şunu üstümden! Koptu, koptu!"

Yavuz aniden adamın yakalarından tutarak onu da kendisiyle birlikte ayağa kaldırdı. Bıçağı yere attı. "Cezai Soruşturma'da görevli dedektifim. Ve bu adamı kendim polise teslim edeceğim."

Güvenlik görevlileri Yavuz'a sorgulayıcı bir şekilde bakarken aralarında uzun boylu olan güvenlik görevlisi konuştu. "Kimlik ya da rozetiniz var mı?"

Yavuz adamı görevlilerin üzerine atarcasına iterken arkamdaki kadın ağlayışlarının dinmediğini fark etmiştim. "Siz arkadaşı tutun. Biraz dengesi yerinde değil de..." Böyle bir durumu bile alaya alması komiğime gitmişti. Yanımdan içeri geçip giderken çıplak gövdesi bana sürtünmüştü. Ben de arkamı dönüp kadının yanına giderek onu kollarından tuttum. "Sakin ol... Böyle bir pislikten kurtuldun ve sana daha şiddet uygulayamayacak. Ağlama, tam tersi sevin ve hayatına bak. Şimdi polise gideceğiz ve bu adamın ceza alabilmesi için bıçakla peşine düştüğünü, tüm olanları anlat."

Kadın zoraki tebessüm ederek bana baktı. Bakışlarında minnet vardı... "Teşekkür ederim. Eşin mi sevgilin mi bilmiyorum ama ikinizin de bu iyiliğini unutmayacağım." Başıyla arkamda görevlilere rozetini gösteren Yavuz'u işaret etmişti.

Sahi biz neydik?

Sevgili ya da evli gibi gözüktüğümüz düşüncesi dudaklarımın yukarı kıvrılmasını sağlasa da bunu belli etmemek adına mimiklerimi kontrolüm altına aldım.

"Yok, evli değiliz," alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda dudaklarımdan çıkan bu cümleyle gerilmiştim. "Henüz..."

Ne diyorsun, Ezgi?

Kadın yanağındaki yaşları eliyle silip tebessüm etti. "Senin adına çok sevindim." Elini koluma koydu. "Böyle bir adamla sevgili olduğun için şanslısın. Cesaretli ve kadınları ezdirmeyen bir adama benziyor."

Ben de tebessüm ederek kolumdaki elini okşadım. "Evet, öyledir..."

Şu an bizi sevgili sanması içimi okşadığı gibi germişti de. Gerçi sanması gereken bir durum değil miydi zaten? Yavuz ve ben... Eğer kadın kapıya gelmese...

Aklıma gelen düşünceler karnımdaki kelebeklerin hareketlenmesine yetmişti. Kendimi hislerimin etkisinden kurtarıp arkamdaki Yavuz'un yanına gittim. Ne ara üstünü giyinmişti? Üzerine rahat bir sweatshirt geçirmişti. Biraz evvel bir adamı haşat etmiş Yavuz'dan eser yok gibiydi. Gözlerindeki o dehşet verici soğuk alev gitmiş bu sefer yerini donuk bakan bakışları almıştı.

"Ben gidiyorum. Sen burada kal."

Yavuz sırtını güvenlik görevlilerine dönüp yüzünü benimle konuşurken eğdi. Arkadaki adam hâlâ söyleniyordu. "Acıdan başka bir şey hissetmiyorum. Acilen doktora gitmemiz lazım. Kopmuş olabilir mi?"

Adamın sondaki sorduğu soruyla gülümsemek istesem de kendimi tutmuştum. Çünkü şu an Yavuz'la konuşuyordum. "Neden?"

"Senlik bir şey yok çünkü. Ben hem şahitlik yapacağım hem de bu şerefsizin içeri girmesi için ne gerekirse onun bilgisini vereceğim." Bakışlarını gözlerime sabitleyip elini boynuma koyup parmağını yanağıma sürttü. "Uykusuzsun... Bugün yoruldun, dinlen. Ben işimi erkenden bitirip gelirim. Burada güvendesin."

Gözlerimi kırpıp başımla onu onayladım. "Peki."

Adamlarla ve kadınla birlikte aşağı inerken diğer otel görevlileri de katta kapıdan izleyenlere açıklama yapıyordu. Ben ise yüzüme yayılmış sersem tebessümle Yavuz'un odasına girip kapıyı kapattım. Ağır adımlarla yatağa girdiğimde onun yastığına sinmiş olan kokusuyla gözlerim kapanmıştı. Bu kokuyu ciğerlerime derince çektikten sonra yaşadığımız şeyleri düşünmeden edemedim. Bugün yaşadıklarımız, bu akşam olanlar... Hepsi o kadar karışıktı ki... Her duyguyu bir güne sığdırmıştık. Fakat bu kadar duygu olurken en baskın hissettiğim şey: güvendi...

Onun yanında güvendeydim.

Onun en dehşet verici öfkesinde de güvendeydim.

Onun kokusunda güvendeydim...

Gözlerim ağırca karanlığa gömülürken içime çektiğim bu kokuyu teninden de almayı diledim.

----

Arkamda hissettiğim hareketlilikle gözlerim hızla aralanmış, yerimden doğrulmak için hareketlenmiştim ki belimi saran kollarla birlikte kulağıma sıcak bir nefes vurdu.

"Şşş, korkma benim." Fısıltıyla çıkan sesi bana güven verirken başımı hafifçe arkaya yatırıp yüzünü görmeye çalıştım. Belimi saran kolları beni kendine biraz daha çekmişti. Burnunu boynuma gömüp derin bir iç çekti. "Hâlledip geldim. Uyumaya devam et."

Boynuma değen sıcak nefesiyle duyularım mayışsa da gövdemi ona çevirmek adına dönmeye çalıştığımda kollarını gevşeterek bana müsaade etti. Üzerinde yine kıyafet yoktu. Yüzüyle aynı hizaya gelebilmek için kendimi biraz geri çektim.

"Sonuç ne oldu?"

Kolları gevşese de hâlâ belime sarılıydı. Otelin dışarıdaki aydınlatmalarıyla içeri zoraki süzülen loş ışıkla yüzünü görebiliyordum. "Olması gereken oldu. Kadın şikayetçi oldu."

Merak ettiğim şeyle gözlerimi gözlerinden kaçırıp alt dudağımı dişledim. "Peki... Adamı haşat ettin. En son 'Koptu,' diye haykırıyordu." Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde dikkatle beni dinliyordu. "Yani... Öyle miymiş?"

Dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştu. "Hayır tabii ki... Sadece kesilmiş."

Ben de gülümsememi tutamazken konuşmaya devam ettim. "Her ne kadar korkunç bir an olsa da sonrasında adamın 'Koptu galiba,' demesi komikti."

"Eğer lafını geri almasaydı muhtemelen sonuç o olacaktı."

Ciddiydi...

"Gözün döndüğünde yapacağın şeyler çok uçuk."

Bir eli belimin altındayken üstte kalan diğer elini saçlarıma uzattı. "Evet... Hele ki söz konusu sen olunca gözümün karardığını bugün bir kez daha anladım." Sesi yorgun ve boğuktu.

"Bunu ben de anladım."

Cümlemle gözleri parıldamıştı. "Anlamana sevindim."

Aklıma gelen aynı detayla gülümsedim. "Seni bundan sonra telefonuma 'Uçkur kesen' olarak kaydedeceğim."

Tebessümü büyürken saçlarımdaki parmakları hâlâ yerini koruyordu. "Adımız çıktı, iyi mi?"

"Bundan sonra değişmeyecek gözümde, anısı var." Dedim kıkırdayarak.

"Benim de seni 'Kardelenim' olarak kaydetme zamanım geldi." Cümlesindeki detayla gözlerimi ondan kısa bir an kaçırdığımda yutkundum. O kardelen detayında o geceki öpüşmemiz saklıydı...

Bu detay hoşuma gitmişti ve kendimi toparlayıp bakışlarımı gözlerinde sabitleyerek gülümsedim. "Öyle hoşuna gidiyorsa öyle kaydet."

Belimin altındaki koluyla beni kendine yaklaştırıp göğsüne bastırdı. Diğer elini de belimin üstüne koyarak bana sarıldı. Sıcak nefesini yine saçlarımda hissetmiştim. "Senin hoşuna gitti mi?"

Şu an kalbini bu kadar yakından hissetmek... Teninin kokusunu içime çekmek... Sıcak göğsünde güveni tatmak... Hepsi farklı bir boyuttu. Göğsüne biraz daha sokulurken başımı usulca salladım. "Evet, gitti."

Bu anda kalmak istiyordum... Göğsünde güveni tattığım adamla...

Sesi uykulu gelirken ağır bir şekilde konuşmaya devam etti. "Bu gece benim en çok hoşuma giden şeyi öğrenmek ister misin?"

Benim de yarıda kalan uykum tekrar gelmeye başlamıştı. "Neymiş en çok hoşuna giden şey."

Derin bir nefes aldı. "Yanıma gelmek istemen, şu an göğsüme sığınman... Bunların dışında en çok hoşuma giden şey de ben gitmeden bizden yardım isteyen kadına söylediğin cümle..."

Bir dakika...

Kadına ne demiştim?

Duymuş muydu o cümleyi?

"Ne cümlesi?" Gerildiğimi sesime yansıtmamaya çalışmıştım.

Sesi git gide daha da mahmur çıkıyordu. "Yok, evli değiliz," Uykunun kollarına teslim olmak üzereydi. "Henüz..."

Ona ne cevap vereceğimi düşünmek için bile uykuya direnme aşamasında değildim. Göz kapaklarıma ağırlık çökerken kalbinin düzenli ritminin yanında sıcak nefesinin de düzenliliğini saçlarımın arasında hissetmeye başladım.

Ne olduğumuz umurumda değildi ve ben hissettiğim bu kalbe ait olduğumu biliyordum.

&&

Yaz ayında öğle güneşi fazlasıyla kendini evin içinde hissettirmeye başlamışken üzerine beyaz renkli salaş bir tişört geçirdi. Duştan yeni çıkmasına rağmen sıcaktan kaynaklı saçları ıslaklığını neme bırakmıştı.

Artık genç bir delikanlı olmaya başlamıştı. Geniş odasında yatağına uzanıp eline yarım bıraktığı kitabını alarak okumaya başladı. Yaşıtları bu sıcakta kendini dışarı atsa da annesinden kaynaklı pek de arkadaş canlısı olduğu söylenemezdi. O her zaman sessiz ve kendi hâlinde bir çocuk olmuştu. Ergenliğinde de birkaç arkadaş edinse de fazla samimiyet kurmamaya özen gösteriyordu. Annesi böyle olması gerektiğini söylemişti çünkü.

Herkes ondan farklıydı.

Kimse O'nun gibi değildi...

Olamazdı.

Ders notları herkesten daha yüksekti. Her zaman en yüksekte o olmalıydı. Çünkü o özeldi...

Okuduğu kitaba dikkatini vermişken duyduğu bağırtı sesleriyle başını kitaptan kaldırdı.

Ne oluyordu şimdi?

Muhtemelen Serdar'ın ve annesinin kavgalarından birisiydi. Yaklaşık dört senedir ara ara evlerine gelen bu adamı sevmese de alışmıştı. En azından annesi mutluydu fakat son zamanlarda kavga etmeye başlamışlardı. Kavgalarının sebebi Serdar'ın karısından kaynaklıydı fakat Serdar sürekli bu durumu geçiştiriyor gibiydi.

Kavganın her zamanki kavgalardan biri olduğunu düşünerek dikkatini tekrar kitabına vermeye çalışsa da bu pek mümkün olmamıştı. Çünkü bu kavga diğer kavgalara benzemiyor gibiydi. Kitabını yatağına bırakıp yavaşça yerinden doğruldu. Kapısını açıp adımını uzun koridora attığında sağ tarafında koridorun başında kalan aralık kapıya takıldı gözleri. Üvey babası her zamanki gibi tekerlekli sandalyesiyle yerindeydi. Gözleri bir an gözleriyle denk gelse de onu umursamayıp bağırışma seslerinin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.

Sesler oturma odasından geliyordu.

"Bıktım artık anlıyor musun?!" Bu annesinin sesiydi ve oldukça öfkeli geliyordu.

"Neyden bıktın Hülya? Bu zaten bildiğin bir gerçekti." Serdar'ın da sesi öfkeli çıksa da annesi gibi yüksek tonda konuşmamıştı.

"Bunu bilerek seninle birlikte olmam değişmeyeceği anlamına gelmiyor, Serdar. Bu durumumuzdan artık sıkıldım."

Kapı kapalıydı ve içeriyi göremiyordu. Hemen yan tarafta durup dikkatle aralarında geçen diyaloğu dinlemeye başladı.

"Peki ya sen? Sen de evlisin. Benim karımı boşamamı istiyorsun sen ne yapacaksın? Ha?!" Bu sefer Serdar'ın da öfkesi artmış gibiydi.

"Benim durumumla sen bir misin? Benim kocam ölü gibi. Karı-koca gibi miyiz? Sadece kıyıda köşede yaşıyor. Onu boşasam ne yazar boşamasam ne?!"

"Bu senin de evli olduğun gerçeğini değiştirmez."

Aniden gelen cam bir şeyin kırılma sesiyle ortalık daha da kızışmıştı. "Sen her akşam o eve gidiyorsun! Kanlı, canlı, hareket eden karının yanına..." Annesi haykırarak konuşuyordu ve sesinin titremesinden ağladığı belliydi. Aralarına giremezdi. "Ben burada tekim. Sensizim Serdar! Bunu sır olarak saklamanı istemiyorum artık. Karına her şeyi anlat ve boşan!!"

"Hülya, sen anlamıyor musun? Yapacağım diyorum, biraz daha beklemeni istiyorum. Oğlum yatılı okulda. En azından o gelip karımın yanında durduktan sonra bir bahane bulup boşanacağım." Sesi Hülya'yı yatıştırmaya çalışırcasına sakin çıkmıştı.

"Hala bahane diyorsun... Beni söylemekten korkuyorsun... Beni sevdiğini söylemiştin. Ama sevginin arkasında değilsin."  Yorgunlukla ve hayal kırıklığıyla çıkan sesi O'nun kalbine dokunmuştu.

"Hülya..."

"Dokunma bana!" Bağırmıştı. Serdar yanına yanaşmıştı anlaşılan. "Üç buçuk senedir birlikteyiz. Hatta neredeyse dört sene oldu ve hep aynı tantana. Ben sana inanmıştım. Senin sevgine inanmıştım!"

"Beni baştan çıkaran sensin! Bana o kafede yanaşan sensin! Birkaç defa cebime şiir sıkıştırıp dikkat çekmeye çalışan da!" Bu sefer bağıran taraf Serdar olmuştu.

"Ne! Ben sana zorla benimle birlikte ol mu dedim şerefsiz adam?! Her şey olduktan sonra beni sevdiğini söyleyip peşimden koşan da sendin!" Annesinin öfkesine saçılmış hayal kırıklığını hissedebiliyordu.

"Beni biraz daha bekle diyorum ve sen neden bu kadar ısrarcı davranıyorsun anlamıyorum? Neyin peşindesin sen!"

"Neyin peşinde olduğumu ısrarla söylüyorum. Ama sen beni anlamak istemiyorsun Serdar. Sadece seni istiyorum, başka bir şey değil..." Sakin çıkan ses tonu ürkütücüydü.

"Bu konuyu daha fazla uzatmayacağım. Ya beklersin ya da..." Serdar'ın hareketlendiğini anlayarak koridordaki duvarın diğer köşesine geçti.

"Ya da? Ya da ne demek!?"

"Ya da bu iş burada biter! Anladın mı!?" Serdar'ın sesi çok keskin çıkmıştı.

Kapıya doğru adım sesleri geldiğinde hızla koridorun ortasına doğru ilerlemişti ki duyduğu cümleyle yerinde donakalmıştı.

"Bitemez Serdar! Hamileyim!"

##

Noluyo noluyooo?! Yazarken modum buydu akndlsmdşsnx.

Bu bölüm hakkında teoriniz varsa alayım buraya.

Yavuz'un kolay kolay öfkelenmediği ama öfkelenince içinden neler çıktığı konusunda ben bile bazen şaşırıyorum. Hele ki söz konusu kadınlar olunca bu dengesi daha da şaşıyor. Özellikle Ezgi'yse kesip biçer sldnsşdn

Bu arada bu bölümü atmak için 100 bin olmamızı bekledim🥹 Minik Ölümcül Okur ailemiz büyümeye başladı ve ben biraz duygusalım. Daha da artacağımıza çok inanıyorum. Bir gün ellerinizde Ölümcül Sır'ın basılı bir şekilde görebilmek için çok çabalıyorum. Bu çabalarımın sizin desteklerinizle de karşılığını alacağım umarım💙

100 bin olmamız şerefine İnstagram sayfamda storye soru ekledim. Bana dair, kitaba dair aklınıza takılan tüm soruları sorup etkinliğe katılabilirsiniz. Hadi oraya gelin de biraz sohbet edelim😊

İnstagram hesabı: maysamellia

Sonraki bölüme daha da büyümemiz dileğiyle... Sizleri seviyorum💙

Continue Reading

You'll Also Like

113K 6.9K 34
İyi kahramanlara ait masum aşkların tatmin etmediği, tehlikeyi seven ve her seferinde hikayenin kötü adamına aşık olan kadınlar için. 🌑🌙 "Planda bu...
1.8M 96K 30
Cennetteki ırmağı kirleten her kötülüğe... "Vicdan, varlığında tedirgin ederken yokluğunda ağır gelirdi. En savunmasız anınızda içinizde yükselip tüm...
Ateş'in Evi By Pelin Cansu

Mystery / Thriller

33.6K 1.5K 50
Siyah Güz Semti denilen ruhsuz insanlarla dolu bir yerleşim yerine annesi ile birlikte taşınmak durumunda kalan Destina durumdan hiç memnun değildir...
AYAZ EKSENİ By ☆

Teen Fiction

28.7K 907 12
☙ Rusya Hava Kuvvetleri Komutanlığında pilot olarak görev alan Ayaz Hun Mironov'un kalbi, yakın dostu Çınar Erdem'in her keskin gözden uzak ardında s...