class b ✓

Por taeggukfect

1.1M 81.5K 72.7K

Herkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook v... Más

!
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43- FİNAL
KARAKTERLERLE SORU CEVAP

-38-

14K 1.1K 513
Por taeggukfect

"Ailesinin, onun hayatı üzerinde bir söz hakkı kalmadı artık. Sorumluluğu tamamen bize ait. Taehyung psikolojik destek alacak ve bu durumu olabilecek en az hasarla atlatacak. Biz her zaman yanında olacağız."

Annemin doktorla olan konuşmasını dinlerken kollarım arasında uyuyan Taehyung'un saçlarını okşayarak rahatlamasına yardım ediyordum. Dünden beri doğru düzgün bir uyku çekememişti. Göz altlarındaki morluklar canımı sıkıyordu. Böyle giderse yakında hasta olurdu ve o zaman hiç kıyamazdım ona.

Batmaya başlamış olan güneş yüzünden gökyüzü turuncuya dönmüştü. Odaya güneş ışığı girmediği için rahattım. Çünkü sabahları güneş tam da yatağın olduğu kısma vurduğundan uyumak hiç kolay olmuyordu.

Odanın kapısı açıldığında ve annem içeri girdiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Elinde çantası ve bir de dosya vardı. Hiçbir şey söylemedi. Yalnızca dosyayı bana uzattı ve aldığımda yeniden odadan ayrıldı.

Sessiz olmaya dikkat ederek dosyayı açtım. İçinde yaklaşık dört sayfa vardı. İntihara teşebbüsün ardından insan psikolojisi ve nasıl en az etkilenmeyle yeniden hayata tutunmasının sağlanacağına dair şeyler yazıyordu.

Asla yalnız bırakılmamalılar. Sizi istemediklerini düşünseniz de yanlarında birine her zaman ihtiyaçları vardır. İletişimi asla kesmeyin. Onlar konuşmasalar da bunlatmayacak seviyede ısrarcı olun.

Dosyayı kapatıp yatağı ve yanındaki komodinin çekmecesine koydum. Bunu okumak istemiyordum. Taehyung'un böyle bir şeyi görmesini de istemiyordum. Sinir bozucuydu.

Yaklaşık bir saat boyunca böyle durdum. Akşam yemeği saatinde Taehyung uyandı. Yemeğin ardından hastaneden çıkacağımız için odada yalnızdık. Kaşığa doldurduğum çorbayı ona uzattığımda dudaklarını aralayarak içti. Ancak beşinci kaşıktan sonra söylediği tek şey "Midem bulanıyor." oldu.

Onu zorlamadım. Görevli yemeği aldığında Taehyung camdan dışarı bakıyordu. Aslında izlenilecek hiçbir şey yoktu. Manzara bok gibiydi. Hava karardığı için bir sürü ışık vardı. Taehyung'un benimle göz göze gelmemek için bunu yaptığını ufak bir çocuk bile anlardı.

Sorun değildi.

Telefonuma gelen mesaja baktıktan sonra uzanıp onun saçlarına dokundum. "Annem gelmiş. Gidelim artık." Bir şey demedi.

Ayakkabılarını giymesine yardım ettim. Sabah Jimin onun için temiz kıyafetlerle beraber ayakkabılarını da getirmişti. Odadan çıktığımızda beraber asansöre ilerledik. Hastanenin bahçesine çıkıp arabaya binene kadar konuşmadı. Elini sımsıkı tutuyordum.

Annem biz güler yüzüyle karşıladı. Babam işi yüzünden gelememişti ama dün sürekli yanımızdaydı. Bizi yalnız bırakmadıkları için mutluydum.

"Bir yere uğramak ister misiniz? Tatlı bir şeyler alabiliriz."

Bakışlarımı Taehyung'a çevirdim. Yine camdan dışarı bakıyordu. Camdaki yansımasını izledim. Çok yorgun görünüyordu.

Benim Taehyung'uma bunu yapan herkesten öyle nefret ediyordum ki içimdeki öfke gittikçe beni ele geçiriyordu.

"Bizim evimizde gidebilir miyiz? Almam gereken şeyler var." diye mırıldandı sessizce.

Annesinin ya da babasının orada olmasını umursamıyor gibiydi artık. Sadece onları değil, kimseyi veya hiçbir şeyi...

Annem onu onayladıktan sonra kısa süre içinde oraya ulaştık. Taehyung'la beraber indim. Kapıyı çaldığında açan kişi annesiydi. Dişlerimi sıkarak kendime hakim olmaya çalıştım. Aralarında herhangi bir diyalog geçmedi. Taehyung doğrudan odasına yöneldi. Ben de peşinden gittim.

Dolabından çıkarttığı valizini yatağının üzerine koyuşunu izledim. "Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sorduğumda bana baktı.

"Şurdaki iki kutuyu ve okuma kitaplarımı alır mısın?"

"Tabii ki."

O kıyafetlerini ve diğer eşyalarını valize yerleştirirken küçük kutuları kitapların üzerine yerleştirip kucağıma aldım. Taehyung odasından çıktı. Ben de peşinden gittim vakit kaybetmeden.

Odasının karşısındaki yere ilerledi. Banyonun kapısında duraksadığında yutkundum. Elini kapının kulpuna atmasına rağmen indirip açmadı. Bekledi. Bakışlarını yere sabitlemişti.

Kafasını bana doğru çevirdiğinde ve göz göze geldiğimizde banyoya girmekten vazgeçti ve yeniden odasına yöneldi. Yine onu takip etmeden önce birkaç dakika koridorda kaldım. Bir şey söylemem gerekiyordu. Bir şey söylemeliydim. Ama ne?

İşimiz bittiğinde Taehyung'un valizini aldım. Diğer elimde de kutular olduğundan kendisine alacak bir şey bulamamış ve kutuların üzerindeki okuma kitaplarını kucaklamıştı.

Birlikte evden çıktık. Annem bizi beklerken arabanın bagajını açmıştı. Valizi ve diğer eşyalarını yerleştirdikten sonra Taehyung'un yanına, arka koltuğa oturdum. Eve gidene kadar hepimiz sessizdik. Annem yol üzerinde bir pastanede durup tatlı şeyler aldı yalnızca.

Eve ulaştığımızda Taehyung'un eşyalarını benim odama taşıdım. Dinlenmesi gerektiğini bildiğimden onu yalnız bırakmak istemesem de odadan çıkmıştım çünkü sürekli etrafında olup rahatsız etmek istemiyordum.

Annemin yanına gittim. Kendimle baş başa kalmaya da cesaretim yoktu. Sürekli bir şeyler düşündükçe kafayı yiyecek gibi hissediyordum.

"Sıcak bir şeyler içer misin?"

"Hayır, teşekkürler anne."

Kendisi için kahve demledi. Masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturdum ve ellerimi çenemin altına yasladım.

Konuşmayı çok istiyordum. Her şey hakkında konuşmak, sorulara yanıt vermek... Ama dilim bir türlü varmıyordu. Karşımdaki kişi annem bile olsa konuyu nasıl açacağıma dair bir fikrim yoktu.

Sanki bunu fark etmiş gibi hüzünlü bakışlarını yüzümde gezdiren annem uzanıp yanağıma dokundu.

"İyi olacaksınız."

Ağlayacak gibi hissettim. Canim acıdığında ya da üzüldüğümde ağlamazdım ben. Çaresiz hissettiğim zamanlarda ağlardım. Elim ayağıma dolaşınca ya da kendimi çıkmazda gibi hissedince hislerimi gözyaşlarımla dışarı vuruyordum.

"Nasıl bu kadar emin oluyorsun?" diye mırıldandığım sırada bakışlarımı onun gözlerinden kaçırmakta buldum çareyi.

"Güven bana. Yanınızda olan çok fazla kişi var. Yalnız değilsiniz. İnsan, ona destek olan birileriyle daha çabuk atlatır bazı şeyleri."

Ağlamasam da akmaya başlamış olan burnumu çektim ve kafamı onaylar anlamda salladım. Ona güvenmeyi seçecektim elbette. Zaten kendi başıma hiçbir şey yapamazdım ki böyle bir durumda.

Taehyung'un bana ihtiyacı vardı. Benim de ona.

"Akşam arkadaşlarınız gelecek. Arayıp benden izin aldılar. Çok şirinler."

Anneme gülümseyerek karşılık verdim. Son günlerde onlar da çok fazla destek olmuşlardı bize. Taehyung için üzülseler bile bunu ikinci plana atarak beni kendime getirmeye odaklanmışlardı. Onlara teşekkür borçluydum.

Odada oluşan sessizliği fırsat bilip bakışlarımı bir noktaya sabitledim ve öylece durdum. Hiçbir şey düşünmedim. Zihnim bomboştu.

Dakikalar sonra annemin omzuma dokunmasıyla kendime gelmiştim. "Bence sen de dinlenmelisin." dedi gözlerime bakarak. Ardından itiraz etmeme izin vermeden beni üst kata yolladı.

Tuhaf bir şekilde Taehyung'a karşı çekingen hissetsem de cesaretimi topladığım ilk an odama girdim ve onu uyurken bulduğum için rahat bir nefes aldım. Aramızdaki tuhaf enerjiyi istemiyordum. Sanki onu suçlamamdan korkar gibi bakıyordu gözlerime. Zorunda kalmadıkça benimle ya da hiç kimseyle konuşmuyordu ve ben de onu rahatsız edeceğim diye üstüne gitmeye utanıyordum.

Yatağın boş kısmına uzanıp elimi enseme atarak tavana baktım. Bu zor zamanlarında çabucak atlatmak tek dileğimdi. Eski günlere dönmek istiyordum. Saçlarını maviye boyadığı o günlere...

-

Dayanılmaz bir baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda hızla elimi yan tarafa atarak Taehyung'u kontrol ettim ancak yatakta değildi. Bakışlarım komodinin üzerindeki dijital saate döndü. Yaklaşık kırk dakikadır uyuyordum. Hangi ara uykuya daldığımı hatırlamıyordum bile.

"Taehyung!" diye seslendim korkuyla. Annem evdeydi. Bir yere gitmediğini umuyordum. Taehyung da evde olmalıydı. Belki de duş alıyordu. Ya da alt katta olmalıydı. Bahçeye çıkıp hava almak istemiş de olabilirdi.

Odadan çıkarken elimi alnıma götürerek kendime gelmeye çalıştım. Aniden kalktığım için gözlerim kararmıştı.

"Anne?" dedim bu defa. "Jungkook?" diyerek bana yanıt verdiğinde bir nebze olsun rahatlamıştım.

"Taehyung nerde?"

Annem kaşlarını çatarak beni süzerken "Seninle birlikte uyuyordu." dedi. Ses tonundaki merak içime bir korku yaydı.

"Az önce uyandım. Yanımda yoktu."

"Banyoya bak."

Yeniden üst kata çıktım. Banyo dahil tüm odalara bakıp ona seslenmeme rağmen yoktu işte. Taehyung evden çıkmıştı.

Titreyen elimi saçlarımın arasına atarak nefesimi üfledim. Sakin kalmalıydım. Mantıklı düşünmem gerekiyordu. Nereye giderdi ki? Doktorun başarısız bir intihar girişiminin ardından ikinci deneme kaçınılmaz demesi yankılandı beynimde.

Evin içinde zil sesi duyulduğunda kendime ancak gelebilmiştim. Merdivenleri yavaş yavaş indim bu defa. Annem çoktan kapıyı açmıştı ve Jimin'in sesini duymuştum. Göz göze geldiğimizde gülümsemesi silindi.

"Taehyung nerde?"

"Bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum?" diye bağırdığında yutkundum. Hak ediyorsun Jungkook. Elindeki poşet düştü. Üzerime yürüyüp beni ittiğinde geriledim.

"Cevap versene Jungkook? Nereye gitti? Ne demek bilmiyorum!?"

"Jimin sakin ol biraz."

Yoongi onu geri çekmeye çalıştığında "Bırak!" diye bağırdı. "Kaç gündür sessiz kalıyorum, senin daha çok desteğe ihtiyacın var diyorum ama yeter artık! Sen ona iyi gelirsin diye güvenip yalnız bıraktık ve sen ona bakamıyor musun gerçekten? Aklın nerde senin?"

Aklın nerde senin Jungkook?

Aptal, aptal, aptal...

"Jimin, ağır konuşuyorsun." dedi Hoseok aramıza girerek. Yere sabitlediğim bakışlarımı diğerlerine çevirdim. Yoongi Jimin'i mutfağa doğru çekti. Bu defa anneme döndü bakışlarım. Elini ağzına siper ederek bizi izliyordu.

Hoseok bana doğru döndü ve omuzlarımı kavradı. "Hepimizin sinirleri bozuk Jungkook. İyisin, değil mi?"

Kafamı iki yana salladım. Yalan söyleyecek halim yoktu. Hiç ama hiç iyi değildim ve bunun sebebi Jimin falan değildi. O hak ettiğim şeyleri söylemişti sadece. Benim hemen Taehyung'u bulmam ve ona sımsıkı sarılmam gerekiyordu. Yoksa hiç iyi hissetmeyecektim.

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım ve kapıya yöneldim. Henüz iki adım atmışken zil çaldığında kaşlarımı çattım. Birilerini ağırlamak için hiç uygun bir zaman dilimi içinde değildik.

Kapıyı öfkeyle açtığımda ve karşımdaki kişiyi gördüğümde bir anlığına bacaklarım bedenimi taşıyamıyormuş gibi hissettim.

Elindeki ufak pastanın üzerinde yanan mum sönmesin diye tek elini siper eden Taehyung gözlerime bakarken hafifçe tebessüm etti.

"Üçüncü yılımız kutlu olsun."

"Taehyung..." diye mırıldandım sessizce. Ani bir hamleyle ona sarıldığımda dudaklarından şaşkınlık dolu bir ses döküldü.

"Mumu söndürsene, yanacağız!"

Parmaklarımı hızla muma bastırarak dediğini yaptım ve kollarımı daha sıkı sardım bedenine. Yüzünü boynuma sokup gizlenerek bana karşılık verdi.

Taehyung gitmemişti. Hatta aklından bile geçirmemişti böyle bir şeyi. Nasıl beni bırakıp gideceğini düşünebilmiştim ki? Gerçekten aptaldım.

"Bir daha haber vermeden gitme." dedim ve yanağını öptüm. Sırıtarak baktı bana. İyi görünüyordu. En azından uyuyunca enerjisini toplamıştı ya da bugün sevgili oluşumuzun yıldönümü olmasının bir etkisi vardı.

"Sürpriz olması gerekiyordu."

"Unutmuştum zaten. Öperek kutlasaydın da sürpriz olurdu benim için bebeğim."

Tekrar sarıldım ona sımsıkı bir şekilde. Taehyung ne hissettiğimi anlıyordu. Onun için endişelendiğimi de biliyordu. İkimiz de çocuk değildik. Özellikle hisler konusunda birbirimize karşı her şeyi deneyerek öğrenmiştik.

"Unutmuş muydun?" diye azarladı beni. Gülümseyerek kafamı onaylar anlamda salladım. Bu konu için tartışmak bile zevkli geliyordu gözüme.

Taehyung karnımı cimcikledi. Yüzsüzlük yaparak tekrar öptüm yanağını. Bu defa aldığı pastayı bana gösterdi. "Dışı çilekli içi çikolatalı olanı bulmak zordu. Biraz uzun sürdü."

"Birlikte yapabilirdik aslında."

Parmağımı pastanın dışındaki çilekli kremaya sürdüm ve ona uzattım. Dudaklarını aralayarak kremayı yedi. Ardından güzel olduğunu belli edercesine mırıltılar çıkardı.

Taehyung'u böyle görmeyi özlediğimi fark ettim.

Futbol takımındaki piç ona dokunduğundan beri durgundu. Sanki hayata karşı bakış açısı değişmiş gibi, enerjisi sömürülmüş gibi davranıyordu. Sonrasında ailesiyle sorunlar yaşaması ve intihar etmeye kalkması da üst üste gelince tamamen bitkin bir hâle düşmüştü.

Bakışlarını benden çekip arkamdaki bir noktaya baktığında gözleri kocaman açıldı. Pastayı benim elime tutuşturdu ve "Jimin!" diyerek arkadaşına sarıldı. Yutkundum. Jimin'in ağlayarak ona karşılık verişini izlemek kalbimi kırmıştı.

Gerçekten de onların hislerini ikinci plana atmalarına sebep olmuştum ve bunu şimdi fark edebilmek canımı sıkıyordu. Ben de elimden geldiği kadar onlara destek olacaktım artık. Hatalarımı telafi etmem gerekiyordu. Çünkü Taehyung gibi bir erkek arkadaşı ya da arkadaşlarım gibi hiç kimseyi bulamazdım.

Taehyung ve Jimin sarıldıktan sonra Taehyung diğeriyle de sarılıp sohbet ederek onlara iyi olduğunu anlattı. Beraber eve girdik. Elimdeki pastayı mutfağa bıraktıktan sonra salona döndüğümde sevgilim yerde oturmuş, heyecanla Hoseok'un ona anlattığı yavru köpek hikayesini dinliyordu.

"Arka sokaktaydı! Annesi kovalamasaydı alıp sana getirecektim ama götümü zor kurtardım."

Taehyung kıkırdayarak onun yanağını sıktı. "Annesinden ayırmasak daha iyi aslında."

Gülümsedim.

Taehyung ölen evcil hayvanı için ağlarken onu bulmuştum. Yenisini alabileceğini söylediğim için beni azarladığını hatırlıyordum. O an benim için bir anlam ifade etmemişti ama şimdi daha iyi anlıyordum demeye çalıştığı şeyi.

İnsanın sevdiği şeyler satın almaktan ibaret olmuyordu her zaman. Basit bir hisse de ihtiyaç duyabiliyordu. Veya kaybettiği birini geri de isteyebiliyordu. Bunlar almaktan ibaret şeyler değildi.

Beraber vakit geçirip sohbet ederek gece geç saatlere kadar oturduk. Günün bitiminde Taehyung kucağıma kıvrılıp uyuklarken arkadaşlarımıza bizde kalmalarını teklif ettim. Herkese yetecek kadar yatağımız olmasa da hepimiz salona sığabilirdik. Hem de Taehyung kendini iyi hissediyordu.

"Size de rahatsızlık verdik ama Bayan Jeon."

"Ne demek kuzularım benim. Sizinle sohbet etmek çok keyifli."

Annem elindeki yastıkları koltuğa bırakırken ona yardım eden Namjoon battaniyeleri taşıyordu. Kucağımdaki bedeni sımsıkı tutarak oturduğum için onlara yardım edemiyordum. Burdan kalkmaya niyetim yoktu açıkçası.

"Ggukkie," diye mırıldanarak boynumu okşayan sevgilimin yüzüne doğru eğildim. "Efendim güzelim?"

"Beni affettin mi?"

Kaşlarımı çatarak "Ne için affedecektim ki?" diye sorduğum sırada biraz daha sokuldu göğsüme. Saçlarını okşamaya başladım.

"Seni bıraktım diye... Bana kızmadın mı?"

"Hayır." dedim fısıldayarak. "Kesinlikle hayır. Sana kızmaya hakkım yok. Yoksa bu yüzden mi konuşmuyordun benimle?"

Sessiz kaldı. Cevabımı aldığım için onun alnına bir öpücük bıraktım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Taehyung onu suçlandığımı düşünmüştü. Neyse ki ona kendimi açıklayabilmiştim.

Taehyung'a sımsıkı sarılarak rahat bir uykuya daldım. Sabah üstümüze atlayan Seokjin ve Jimin ile güne başlamak pek keyifli olmasa da Taehyung'un kahkahalarını duymak öyle güzeldi ki o an benim için hiçbir şeyin önemi yoktu. Dünya yansa umrumda olmazdı.

Ona baktığımı fark ederek bana döndüğünde göz göze geldik. Uzandım ve güzel dudaklarını öptüm. Günüm kesinlikle güzel başlamıştı. Taehyung her göz göze gelişimizde beni öpüyor, banyoya peşimden girip orada da öpüyor ve bir de alay ediyordu.

"İşemem lazım ama!" diye yakındım. Belime sardığı bacaklarını sıkılaştırdı. İnleyerek onu öptüm. İlk defa inleme sebebim azgınlık değil de böyle saçma bir sebepti.

"Taehyung."

"Hm?"

"Altıma işemek istemiyorum. İki dakika bekle kapının önünde. Sonra seni çok fazla öpeceğim, olur mu?"

"Ne kadar fazla?" dedi arsızca. Kucağımdan inmesini sağlayıp onu banyodan çıkardım. Kapıyı kapatmadan önce de "Çoook, çok fazla." diyerek bir çocuğu kandırır gibi konuştum.

Sırıtarak bana el salladı. Aniden içeri girmesinden korktuğum için kapıyı da kilitledim.

Elbette Taehyung'un görmediği bir şey yoktu ama işerken gelip belime sarılması pek de hoşuma gitmezdi.

Sonunda işimi bitirip ellerimi yıkadıktan sonra banyodan çıktığımda sevgilim bıraktığım yerde değildi. Annem alt kattan seslendiği için kahvaltının hazır olduğunu düşünerek alt kata indim.

Taehyung çoktan mutfağa gelmiş, masaya oturmuştu. Onun saçlarına bir öpücük bıraktım ve yanına oturdum.

huhh yoruldum.

Bir oturuşta iki bin kelime yazınca gözüme fazla geliyor. Öyle olmadığını biliyorum ama öyle.

Seguir leyendo

También te gustarán

1.8M 172K 57
taehyung, sınıfta kalmaması için jungkook'a özel ders vermeye başlar. texting + düzyazı 05.12.2021 - 25.03.2022
121K 13.3K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
1.9M 202K 44
Jungkook abisi için kendisine mesaj atıp duran abisinin arkadaşı Taehyung'dan çok bunalmıştı.
1.5M 164K 35
Alfa Jeon Jungkook okula yeni gelen omega öğrencinin çantasına mektup koyar. Eh, en azından öyle zanneder.