-9-

32.6K 2.1K 3.7K
                                    

-FLASHBACK-

Jeon Jungkook

"Akşam bir şeyler yapacak mıyız?"

Telefonuyla ilgilenen Yoongi kafasını kaldırıp cevap vermemi beklerken alt dudağımı ısırdım. Her gün aynı yerlere gidip aynı şeyleri yaşamak sıkıcı geliyordu artık. Yine de eve gidip babamla tartışmak yerine dışarıda olacaktım. Tabii Yoongi ve Hoseok'ta benimle olacaktı.

Teneffüs zili çaldığında derste olanlar sınıflarından çıkmaya başladılar. Bir anda artan sesle gözlerimi kapattım. Okuldayken kafamı dinleyebileceğim hiçbir yer yoktu. Yangın merdiveni ve temizlik malzemeleriyle dolu oda bile azgın çiftleri ağırlıyordu.

Kollarımı göğsümde birleştirmiş, kafamı soğuk duvara yaslamış bir şekilde kulağa uğultu gibi gelen bu sesleri dinliyordum. Seslerden birine odaklandığımda cümleleri ayırt edebiliyordum ama duyulan farklı bir ses vardı.

Gözlerimi açmadan kaşlarımı çatarken tek odaklandığım şey o ses oldu. Birisi ağlıyordu. "Kim bu?" diye sorarken gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. "Kim kim?" Ani çıkışımdan dolayı şaşıran Hoseok'a boşver dercesine elimi salladıktan sonra tekrar duvara yaslandım.

"Sabahtan beri ağlıyor."

"Herkes etrafında dolanıyor. Neye ağladığını öğrenebilsek bir de."

Ağlama sesi duyduğuma emin olurken merak duygusuyla kafamı çevirdim. Kapısı açık olan müzik sınıfından birileri çıkıyordu ve onlar da ağlayan kişi hakkında konuşuyorlardı.

Adımlarım istemsizce o tarafa yönelirken tek istediğim farklı bir heyecandı. Ağlayan birisiyle uğraşmaktan heyecanlı ve eğlenceli ne vardı?

Müzik odasına girdiğimde gördüğüm ilk şey bir köşeye sinip küçücük kalmış olan çocuk oldu. O kadar küçük görünüyordu ki sarı saçları dikkat çekmese onu göremezdim bile. "Hey," Sesimden dolayı irkildiğinde kaşlarım havalandı.

Yanında duran dağınık çantaya bakılırsa buraya zorbalık yapmaya gelen tek kişi ben değildim. Ona yaklaştığımı fark edip kendini geri çektiğinde sıkıntıyla nefesimi üfledim. "İyi misin? Bunu kim yaptı?"

"İyiyim. Gidebilirsin."

Dizimi yere yaslayarak dağılmış olan kitapları siyah sırt çantasına soktum. Yaptıklarımı izlerken kaşlarını çatmış olmasına rağmen yanaklarından süzülen gözyaşlarını görebiliyordum. İşim bittiğinde çantayı tek omzuma takarak ayaklandım ve ona elimi uzattım.

Şanslı günündeydi. Heyecan isteyen tarafım ağlamaktan kızarmış gözlerini ve bu korkmuş halini görünce piçlik yapmaktan vazgeçip yardım etmeye karar vermişti. "Sırf çantandakileri döktüler diye ağlayıp kendini üzmemelisin."

Bakışları yerdeyken çekinerek uzattığım elimi tuttu ve ayağa kalktı. "O yüzden ağlamıyordum." dediğinde merakım artmıştı. Hadi ama, bazen hepimiz normalden üç kat meraklı oluruz. "Evcil hayvanım öldü."

"Üzüldüm. Ama yenisi alınabilir, değil mi?"

"Sen de onlar gibi duygusuzsun."

Tekrar gözleri dolduğunda panikledim. Ne demem gerekiyordu ki? Ailesinden birisi ölmediyse içi dışına çıkana kadar ağlaması gereksizdi.

"Tam bir senedir benimleydi. O aptal sürücü ona çarpmasaydı daha uzun bir süre benim köpeğim olarak kalabilirdi de!"

"Üzgünüm. Sadece seni rahatlatmaya çalışıyordum."

Masumca kaşlarımı kaldırdığımda bakışlarını benden kaçırdı. Onu burdan çıkarmalı ve en azından bugünlük eve gidene kadar kimsenin onunla uğraşmadığından emin olmalıydım. Müzik odasından çıkarken bileğini tuttuğumda tepki vermedi. Amacımı anlamış olmasını diliyordum.

class b ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin