-28-

19.6K 1.4K 836
                                    

"Ya sus, popom acıyor!"

Tüm sesimle bağırdığım için okuldan birkaç kişi gülerek bize baktı ancak Jungkook tek bakışıyla onları önüne döndürdü. Ardından bana dönüp beni kendine çekti. "Ama sana sordum duralım mı diye, hayır dedin bebeğim."

"O ara azgındım. Sen niye benim lafıma bakıyorsun?"

Gözüme çarpan şeyle konuyu tamamen unutarak elimi uzattım ve önümüzde yürüyen orta yaşlı amcayı gösterdim. "Pamuk şeker alalım."

"Tamam, sen Jimin'in yanına git. Alıp geliyorum."

Uslu uslu kafamı salladım ve o satıcıya yönelirken ben de bir köşede öğrencilerin yanaklarına boya çizen Jimin'e yöneldim. Maçın yapılacağı sahaya gelmiş, erken gelmenin keyfini çıkarıyorduk. Tıpkı bizim gibi etrafa pankart asmak için erken gelmiş bazı karşı takımın öğrencileri vardı ama aramızda bir bakışma dahi geçmemişti. Henüz bir sorun yoktu ortada.

Sabah uyanıp Bayan Jeon ile beraber kahvaltı yapmış ve sonra evimize -artık evimiz diyorum çünkü orda beraber yaşıyoruz- geçmiştik. Üstümüzü değiştirip saat öğlene geldiği için doğrudan maçın yapılacağı kısma gelmiştik. Jimin, Yoongi, Lisa ve tanıdık birkaç kişi daha burdaydı. Etrafa pankartlar asıp maç sonrası eğer kazanırsak yapılacak kutlama için de birkaç şey ayarlamıştık.

"Birazdan herkes gelecek. Takımlar antrenman için sahaya çıkıyor."

Jimin'in yanındaki çocuk bilgi verip giderken bakışlarımı spor salonunun girişine çevirdim. İki lisenin izleyicileri dışında başka okullardan desteklemeye gelenler de oluyordu. Bu kişiler genellikle bizim desteklediğimiz okullardı. Çünkü biz onların arkasındaysak onlar da bizim arkamızda olmalıydı.

"İçeri girelim." dedi Jimin kolumu tutarak. "En önü kapmalıyız. Çok eğlenceli olacak."

Jungkook'a son bir bakış atıp beni çekiştiren arkadaşımın peşinden yürüdüm. Jungkook elindeki iki pamuk şekerle beraber, yanına gelmiş olan bizim yaşlarımızda bir çocukla konuşuyordu. Birazdan onun da geleceğini bildiğim için beklemeden içeri girdim.

Merdivenleri çıkıp üst kattaki spor salonu kısmına ulaştık. Karşıda görünen kısım tamamen onlara aitti ve burası da bizim olacaktı. Etrafa asılmış olan bayrakları ve pankartlar incelerken hâlâ elimi tutarak beni yönlendiren Jimin'i takip ettim.

Tıpkı istediği gibi en önü kaptık. Sahaya çıkıp ısınma hareketlerine başlayan takımlarla beraber izleyici kısımları da doluyordu yavaş yavaş. Sürekli kapıya bakıp Jungkook'u bekliyordum ama o maç başlayana kadar gelmedi. Yanaklarıma bizim takımın renkleri olan turuncu ve lacivert boyalardan sürmüştüm.

Maç başlar başlamaz tüm salonu tezahüratlarla inletmeye başladık. Geçen hafta soyunma odalarında görüp Jungkook'un biraz tartıştığı çocuk da takımdaydı. Maç başlamadan önce kısa bir anlığına bana bakmıştı ama çabuk toparlamıştı.

Maç başladıktan birkaç dakika sonra gelmiş olan sevgilim tıpkı benim gibi yanaklarına çizgiler şeklinde boya sürmüştü. Eğilip dudaklarıma bir öpücük bıraktı ve beni kolunun altına alıp zıplamaya başladı. Gülerek ona eşlik ettim. Sonuçta buraya eğlenmek için gelmiştik, değil mi?

"Ooooo... Bir, iki, üç!"

Jungkook bağırmaları için tek eliyle diğerlerine işaret veriyordu. Jimin elinde tuttuğu okulun atkısını sallayarak bir oturma kısmına çıkmış, tüm sesiyle bağırıyordu. Cebimden çıkardığım telefonumla birkaç fotoğraf ve video çektim. Böyle anılar biriktirmeyi çok seviyordum. Mezun olurken bu okulda boş okumadığımı düşünmek istiyordum. Zaten hiç boş okumamıştım. Hep bir olay vardı.

class b ✓Where stories live. Discover now