ÖLÜMCÜL SIR

By maysamellia

1.7M 92.7K 96.4K

"Gözlerime bak Ezgi..." Artık yaşlarım akıyor muydu bilmiyorum. Sadece tek gördüğüm; karanlık. Islak ve sıcak... More

GİRİŞ
1. Bölüm: ORMAN
2. Bölüm: ACI KARŞILAŞMA
3. Bölüm: ŞOK DALGASI
4. Bölüm: GÖREV
5. Bölüm: KUPA
6. Bölüm: SONUÇ
7. Bölüm: ZAMAN EN İYİ ÖĞRETMEN
8. Bölüm: NE İLE MUTLUSUN?
9. Bölüm: NEFRET VE FEDAKÂRLIK
10. Bölüm: KAÇIŞ VE YÜZLEŞME
11. Bölüm: DERİN KORKU
13. Bölüm: GÖRÜNENİN ÖTEKİ YÜZÜ
14. Bölüm: KAR KOKUSU
15. Bölüm: ÖLÜMÜN CESARETİ
16. Bölüm: AKLIN OYUNU
17. Bölüm: CAM KIRIĞI
18. Bölüm: AVCILIK ZAMANI
19. Bölüm: YALNIZLIK ORTAĞI
20. Bölüm: ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL
21. Bölüm: ÖLÜMÜN HUZURU
22. Bölüm: ATEŞTEN TAHT
23. Bölüm: ZEMHERİNİN ACI KESİĞİ
24. Bölüm: HAYATIN SOĞUK YÜZÜ
25. Bölüm: UYANIŞ
26. Bölüm: ÜMİTLERDEN VAZGEÇİŞ
27. Bölüm: KORKUNUN KARANLIK SOĞUĞU
28. Bölüm: SICAK FIRTINA
29. Bölüm: SIĞINAK
30. Bölüm: BEYAZ KALP
31. Bölüm: KARANLIK ZİHNİN SULARI
32. Bölüm: BİLİNMEZLİĞE YOLCULUK
33. Bölüm: KARDELENİN YALNIZLIĞI
34. Bölüm: GÖRÜNMEZ ZİNCİR
35. Bölüm: GİRDAPTAKİ İHTİRAS
36. Bölüm: ÖLÜMÜN YASAKLI YERİ
37. Bölüm: ÖFKE VE ŞOK
38. Bölüm: KARANLIKTA UZANAN EL
39.Bölüm: ARZULU ARAF
40. Bölüm: GERÇEĞİN SIRATINDAKİ CEHENNEM
*AYDINLANMA METNİ*
41. Bölüm: KALBE AKAN ZİFİR
42. Bölüm: İKİ TEN, TEK NEFES
43. Bölüm: CESARETE BÜRÜNEN HIRS
44. Bölüm: ÖLÜMLE GELEN İLK İLHAM
45. Bölüm: KIRIK PARÇALAR, AYRI HİSLER
46. Bölüm: KÂBUS VE GERÇEK
AÇIKLAMA
47. Bölüm: ZAMANSIZ DÜET
48. Bölüm: SÜRPRİZ BAĞ
49. Bölüm: DEJAVU

12. Bölüm: UMULMADIK HABER

38.8K 1.8K 1.7K
By maysamellia

Siyah fon perde, beyaz tüllerin üzerini örtmüş, güneşin solgun griye bulanmış ışıklarının odaya girmesine izin vermiyordu. Beyaz yorgana sıkıca sarılmış olan adam, çalan alarmın geniş odaya hükmetmesiyle yeşil gözlerini istemsizce araladı. Kendi bedeniyle ısınmış yorganı çıplak gövdesinden kaldırdığında evin hafif serinliği sert tenine vurunca istemsizce irkildi. Soğuğu sevmemesine rağmen üstsüz yatması pek de mantıklı değildi ama uykudayken böyle rahat ediyordu.

Çıplak ayaklarını soğuk zemine temas ettirdiğinde uykusu biraz daha açılmıştı. Kış aylarında sıcak ve geniş yatağından kalkmak ne kadar zor olsa da, o bu duruma alışmıştı. Sabahları 8:00 'da kalkmayı kendine kural olarak koymuştu. Belli başlı kuralları olan bir insandı. Ve kendine koyduğu kurallara uymazsa gününde yarım kalmış bir şeyler varmış gibi hissediyordu. Yatak odasının içerisinde bulunan banyoya yöneldi. Yine siyah ve beyazın hakim olduğu banyoda kapının hemen karşısında bir duşakabin, kapının yan tarafında ise lavabo bulunuyordu. Lavabonun altında siyah bir ihtiyaç dolabıyla karşısında da şampuanlarını koyduğu beyaz bir raf vardı. İdeal bir ebeveyn banyosu boyutundaydı.

Suyun soğukluğuna aldırmadan avuçlarını doldurmasını bekleyip sertçe yüzüne çarptı. Ne kadar soğuktan rahatsız olsa da sabahları soğuk su, dinçleşmesine sebebiyet veriyordu. Islak yüzünü aynaya kaldırdığında gözlerini inceledi. Dünün yorgunluğu az da olsa hafiflemiş gibiydi. Beynini kemiren düşünceleri her zamanki gibi durdurmakta zorlansa da sonunda başarmıştı. Kirli sakallarının arasından süzülen su damlası yer çekimine direnemeyip lavabodaki diğer su damlalarıyla buluştu. Hafif kemerli burnu, esmer tenini süsleyen kahverengi sakalları, soluk pembe dudaklarına inat koyu yeşil gözlerinin varlığı, karşısındaki kişiyi derinlerine gömebilecek cinstendi. Uzun kirpiklerinin ardındaki saklı yeşilleri, her daim derinlerinde gizemli bakışları barındırıyordu.

Soğuk suyu bir kez daha yüzüyle buluşturduktan sonra banyodan çıkarak yatak odasının çıkışına doğru adımlarını yönlendirdi. Bulunduğu katta sadece kendi yatak odasının sol tarafında küçük bir misafir odası bulunuyordu.
Kapının hemen yanındaki kirişlerin arasında bulunan çubuğa iki eliyle tek hamlede tutunup ayaklarının yerle temasını keserek onları üst üste verdi.
Yavaşça dirseklerini bükerek bedenini kolları vasıtasıyla yukarı doğru çekmeye başladı. Çıplak göğsünü barfiks çubuğuna değdirirken kollarındaki kaslar iyice kasılmış, damarları kendini belli etmeye başlamıştı. Derin bir nefes alarak başladığı yukarı çekme işlemine, bedenini yavaşça aşağı indirirken soluğunu vererek sonlandırmıştı. Aynı döngüyü yaklaşık on dakika boyunca devam ettirdi. Sonlara doğru yaklaştığında geniş gövdesindeki tüm kaslar kasılmış, çıplak sırtında kullanmış olduğu kuvvetin sonucu terler süzülmeye başlamıştı. İşte bu ona çok iyi gelmişti. Isınmanın en iyi yollarından biriydi. Hızlanmış nefesini kontrol altına almaya çalışarak, tekrardan banyosuna yönelip ılık bir duş alması gerekiyordu.

Ilık duşla bedenini rahatlattıktan sonra yatağının karşısında bulunan beyaz sürgülü dolaptan siyah bir t-shirt alıp geniş gövdesine geçirdi. Altına yine siyah dar paça bir eşofman giyip yatak odasının karşısında bulunan ahşap merdivenlerden ağır adımlarla ilerledi. Merdiven bitiminin sağ tarafında bulunan mutfağa adımını attı. Kapının yanından başlayıp L şeklinde ilerleyen dolaplar beyaz renkteydi. U şeklinde olan beyaz üzerine kırmızı desenli mermer tezgâh, ucunun biraz gerisinde musluğu barındırıyordu. Musluğun arkasındaki dikdörtgen pencereden süzülen gri havanın yansıması, mutfak ne kadar beyaz olsa da bu beyazlığa gölge düşürmüştü. Kapının karşısında bulunan kırmızı renkteki oval cam masanın etrafında yine beyaz renkte gayet hoş gözüken sandalyeler bulunuyordu.

Yavuz, musluğun yan tarafındaki kettle'ın düğmesine basarak, suyun fokurdayarak kaynamasını sağladı. Sabahları sert kahve içmek gününü dinç geçirmesine olanak sağlıyordu. Kaynar suyu toz kahve dolu olan kupaya doldurduğunda sıcak kahvenin kokusu burnunu doldurmuştu. Elindeki kupayla ara salona yönelip girişin çaprazında, mutfağı yan tarafında bırakan rahat, çift kişilik, krem rengi koltuğuna yerleşti. Önünde bulunan şeffaf cam sehpaya uzanıp sigara paketini aldı. Sıcak kahvesini yudumlayıp, kalın dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasını yakarak sırtını rahat koltuğa yasladı.

Şair, o hastaneden birisiydi bu kesindi ama ne yaşamıştı? Geçmişinde ne olmuştu? Öldürdüğü kişilerde ne buluyordu? Sır... Sırlara takıntısı vardı. Ama herkesin bir sırrı olmaz mıydı? Peki kendisinin sırrı var mıydı? Her zaman net bir adam olmuştu. Kimseden gizli bir şey yapmamıştı. Yapanlar neyden korkuyordu? İnsan ne ise o değil miydi?

Belki de sırra şahit olanları öldürüyordu. Ve şahit olmalarına vesile olan gözleriydi. Belki de bu yüzden göz kapaklarına çizik atıyordu. Ama en son yaptığı... Göz deşmişti. Bunun ayrı bir sebebi mi vardı yoksa Şair duygularının tatminsizliğine mi yenik düşmüştü? Kerim Dinç'in evinde gördüğü tablo... Adem Çet hediye etmişti ve kendisi bir göz doktoruydu. Bir kadın gözlerini minnetle avucunda tutarak karşısındaki adama sunuyordu tabloda. Fedakârlığı temsil eden bir tablo... İstemsizce Adem Çet'e karşı şüpheler oluşmaya başlamıştı içinde. Herhangi bir delil de yoktu ona dair. Önce Gökhan Namlı'yı hâlletmeliydi. Sonuçta Hakan ve Gökhan'ın bir bağı vardı. Aynı zamanda Sevda'yla da iletişimi geçmişti.

Kahvesinden son yudumunu alarak sigarasını söndürüp odasına doğru yöneldi. Hazırlanıp Gökhan Namlı'yla görüşmesi gerekiyordu.

- - - -

Düne göre hava daha sıcak olmasına rağmen güneş griliğini çekmemişti yeryüzünden. Haki yeşili gövdesini saran badysinin üzerine yine siyah renkte dik yaka paltosunu çekmiş, krem rengi atkısını boğazına sarıp paltosunun içinde bırakmıştı. Siyah rengi pantolonunun altına yine siyah renkte giydiği deri botlar, kombiniyle bütünlük oluşturmuştu. Bugün hava biraz daha sıcak olduğu için saçlarını örten bir bere takmamıştı. Kahverengi saçları rüzgarın etkisiyle hafifçe hareketlenmişti.

Evinin önüne park ettiği arabasına binip Aslan'ın attığı adrese doğru yol aldı. Dün geceden beri istemediği, bastırdığı duygular tekrardan zihninde canlanmaya başlamıştı. Bu hâlinden kurtulması gerekiyordu. Kendisi hayatında olanları bir sebebe bağlayamazken, başkalarının hayatında olanları bir sebebe bağlamaya alışıyordu. "Ne tuhaf..." diye düşündü. Belki başkalarının gözünde zeki bir adamdı ama zeka koşullar el verdiğince işe yarardı. Koşulsuzluğun, sebebiyetsizliğin olduğu yerde zeka bir işe yaramazdı. Sebep aranacağı zaman, mutlaka en derinlerinde ya da görünmeyen tarafında bir neden, bir amaç barındırırdı. İşte o zaman, zeka devreye girerdi.

Gökhan Namlı'nın yaşadığı apartman dairesine yaklaştığında arabayı sokağın köşesine bir kaldırım kenarına park etti. Adımlarını hızlandırıp cebindeki not defterini kontrol etti. Kamera sistemiyle çalışan diafondan Gökhan'ın kaldığı daire numarasını tuşlayıp zili çaldı.

"Kim o?" Kameranın çalıştığını belli den sensör yandı.

"Cezai Cinayet Soruşturma Büro'sundan Özel Dedektif Yavuz Özer. Hakan Sert cinayeti için geldim." Dedektif'in sesi tok çıkmıştı.

"Cinayet mi?" diafonun karşısındaki ses şaşırmış bir hâlde geliyordu.

"Kapıyı açar mısınız?" Dedektif biraz evvelki sesinden daha soğuk bir şekilde komut vermişti.

Diafonun karşısında bir sessizlik olduktan yaklaşık otuz saniye sonra apartmanın kapısının açıldığını belli eden kilit sesi gelmişti.

Birinci katta oturan Gökhan Namlı'nın dairesine vardığında, aralık kapının ardında Gökhan Namlı bekliyordu.

Dedektif Yavuz adamın kendisini buyur etmediğini fark edince istemsizce göz devirdi.

"Kapıda konuşmak pek konforlu olmaz diye düşünüyorum Gökhan Bey. Bir daha kendimi tanıtmama gerek yok sanırım. Zaten daha önce de tanışmıştık."

Şakaklarına düşen hafif kırlardan orta yaşın biraz daha üzerinde olduğunu tahmin ettiği Doktor, Dedektif'in geçmesi için kapı eşiğinde yer verirken şaşkınlıkla konuşmaya başladı. "H-Hakan Sert cinayeti mi dediniz siz?"

Dedektif Yavuz eve girdiğinde her zamanki gibi istemsizce kısmış olduğu gözleriyle etrafı inceledi. Ev iki koridordan oluşuyordu. Kapının sağındaki duvarda boydan bir ayna, iki adım ilerisinde geniş, kırmızı renkte dolapların olduğu bir mutfak vardı. Sol tarafındaki odaya göz ucuyla baktığında ise aralık kapıdan gördüğü lavaboya dayanarak banyo olduğunu tahmin etmişti. Önünde ise uzun bir koridor bulunuyordu. Evin duvarları Kerim Dinç'in evinde olduğu gibi beyaz renkteydi.

Gökhan, cevap bekler gibi endişeyle Dedektif'in yüzüne bakıyordu.

"Evet, Hakan Sert cinayeti için geldim. Kerim Bey size söylemedi mi Hakan Sert'in öldürüldüğünü?" Tek kaşını kaldırmıştı.

"Evet... Söyledi ama ben hâlâ şoktayım. Buraya gelmenizi beklemiyordum." Dedi zoraki gülümsemeye çalışarak.

Dedektif Yavuz hâlâ ayakta bekliyor Gökhan' a bakıyordu. Gökhan ayakta dikildiklerini fark etmiş olacak ki "Ah, buyurun bu tarafa geçelim." dedi mahcubiyetle uzun koridoru gösterirken.

Dedektif, Gökhan'ın arkasından ilerleyerek onu oturacakları odaya yönlendirmesine izin vermişti. Geniş bir odada kapının karşısında boydan boya olan bir çift pencere ve kenarlarını örten tarafında mat kumaşlı bordo renkte bir fon bulunuyordu. Beyaz ve bordonun zıtlığı tüm odayı kuşatmış gibiydi. Pencerenin önünde krem rengi bir üçlü bir chester koltuk, yine yanında aynı model ve renkte bir koltuk daha bulunuyordu. Yan tarafındaki koltuk duvara sabitlenmiş TV'ye bakıyordu. TV'nin yan tarafında beyaz renkli oval modelde bir raf ve üzerleri kitaplarla doluydu.

Yavuz, pencerenin önündeki koltuğa oturup sırtını yasladı. Gökhan Namlı Dedektif'in oturduğu koltuğun hemen yanındaki koltuğun ucuna derin bir nefes alarak yerleşti.

"Kerim bana söyleyince yıkıldım diyebilirim. Çok üzüldüm." Baş ve işaret parmağını burun kemerine yerleştirip kafasını eğerek hafifçe bir sağa bir sola sallıyordu.

Dedektif kısık gözlerini aralayarak konuşmaya başladı.

"Yakındınız sanırsam. Olay gecesini bir de sizin ağzınızdan duymak isterim." Sol eliyle paltosunun sağ iç cebinden çıkardığı küçük not defteriyle kalemini, tek ayağını diğer dizinin üzerine koymuş olduğu bacağına yerleştirdi.

"Evet yakın sayılırdık", dedi hüzünlü sesiyle. Adamın hareketleri Dedektif'e samimi gelmiyordu. Hiç kimseye güvenmiyordu.

Doktor bir yandan parmaklarının ucuna bastığı ayaklarını aşağı yukarı hareket ettiriyordu. Genelde heyecanlandığımız da bu hareketi yapmaz mıydık? Dedektif'in gözünden kaçmamıştı bu durum.

"Kerim'le beraber Hakan'ı evine bıraktık. Yine beraber bir şekilde üst kata çıkardık." Derin nefes alıp bakışlarını Dedektif'e yönlendirerek devam etti. "Sarhoştu, eve tek başına çıkamayacağını düşündük."

Dedektif bakışlarını ayırmadığı Gökhan'a tekrardan sorularını yöneltti. "İçeri girdiniz mi? Kaç civarıydı eve bıraktığınızda?"

Gökhan ellerini, sallanan dizlerinin üzerine sabitlemiş bir şekilde konuşmaya başladı. "Hayır, içeri girmedik. Saat... Saati net hatırlamıyorum." Sağ eliyle sakalsız çenesini sıvazlayıp, bakışlarını yerdeki krem püsküllü halıya indirip düşünmeye başladı. Yavuz sesini çıkarmadan sadece bakışlarını Gökhan Namlı'nın üzerinde gezdiriyordu.

"Mm... Tam hatırlayamıyorum ama yaklaşık 3 civarıydı. Emin değilim tabii saatlerden." Bakışlarını Dedektif Yavuz'a yöneltmişti.

"Saat 4 sularında ölü bulundu ve bulunmadan yaklaşık bir saat önce ölmüş." Dedektif tek kaşını kaldırıp Gökhan Namlı'nın tarafına doğru eğilmişti.

Doktor bakışlarını Dedektif'e sabitleyerek kaşlarını çattı. "Yani biz mi öldürdük?"

Dedektif Yavuz, Gökhan'ın sorusunu cevapsız bırakarak tekrardan sırtını geriye yasladı. "Yakınlığınız olduğunu söylediniz. Hayatında bir kadın var mıydı?" Bu sorunun cevabını biliyordu ama karşındaki şüphelinin bilgilerini analiz etmesi gerekiyordu.

Gökhan Namlı biraz evvel çatmış olduğu kaşlarını düzeltmeyerek derin bir nefes aldı. "Hakan... Kadınlarla arası iyiydi." Tekrardan gözlerini halıya kaydırmıştı.

"Peki şu son dönemde? İlişkisi var mıydı? Kısa süreli veya uzun?"

Gökhan gözlerini halıdan kaldırarak devam etti. "Şu son dönemde bir ilişkisi olduğunu biliyorum bayağı sıkıntılı bir dönemdi onun için." Sevda'yı bildiğini söyleyemezdi. Bir önceki ifadesinde yalan söylediği ortaya çıkabilirdi. Ne kadar Hakan ölmüş olsa da hâlâ sakladığı bir sır vardı. Kariyerinden olabilirdi. Gökhan, eğer yalan söylediği ortaya çıkarsa polise yalan ifade vermekten de ceza yiyebileceğini düşünüyordu.

"Sıkıntılarından bahsediyordu yani size?" Dedektif, kısmış olduğu gözlerini Gökhan Namlı'nın üzerine sabitlemişti.

Gökhan bacaklarının hareketlerini yavaşlatıp çatık kaşlarını düzelterek cevap verdi. "A... Hayır. Bana da anlatmıyordu. Ama sıkıntılı bir dönemden geçtiği belliydi. Normalde neşeli bir insandır ama bu son dönemde biraz morali bozuktu sanki."

"Peki kapıdan bıraktığınızda?" dedi Dedektif defterine not alırken gözlerini kaldırmadan.

"Nasıl?" dedi Gökhan tekrardan kaşlarını çatarak. Buğday tenli, keskin yüz hatlarına sahip bir adamdı. Sakalsız yüzü ne kadar pürüzsüz dursa da saçlarının kenarlarındaki aklar ve kırışmaya başlamış olan alnı orta yaşlarının ortalarında olduğunu gösteriyordu.

Yavuz, gözlerini defterden ayırarak bakışlarını Gökhan'a yönlendirdi. "Yani bu kadar mı? Herhangi bir diyalog vs. geçmedi mi aranızda?"

Gökhan , "Hayır geçmedi, sarhoş olduğu için bir şeyler saçmalıyordu işte..." dedi Hakan'ın son cümlesini söylemeyerek.

"Ne tür şeyler saçmaladı? Bunları söyler misiniz?" elinde tuttuğu kalemi parmaklarının arasında döndürüyordu.

Doktor, boncuk boncuk terlemeye başlamış olan alnını bileğinin üzeriyle silip cevap verdi. " 'Çocuğum öldü', falan diye bir şeyler saçmaladı." Evet, bebekten haberi vardı.

"Gerçekten böyle bir şey saçmalamış mıdır? Genelde sarhoşlar içlerindeki gerçekleri dökerler de..."

" Olabilir," diyerek tebessüm etmeye çalıştı Gökhan.

Dedektif yaslanmış olduğu koltukta tekrardan öne doğru eğildi. " 'Ne', olabilir?" 'Ne' kelimesini bastırarak söylemişti.

Gökhan'ın bacakları biraz evvelkine göre daha hızlı hareket ediyordu. "Sarhoşlar gerçekleri döker, dediniz ya. Ondan bahsediyorum."

Dedektif, adamın gözlerine dikmiş olduğu bakışlarını bir an olsun ayırmamıştı. "Evet, dedim. Bu durumda gerçekleri söylemiş oluyor yani size göre?" Yüzünde tek bir mimik oynamamıştı.

"E-evet, söyledikleri gerçek olabilir belki ama benim herhangi bir şeyden haberim yok. Bu yüzden pek üzerine düşmedik. Sadece canının sıkkın olduğunu biliyordum, o kadar."

Dedektif Yavuz pozisyonunu bozmadan tüm soğukkanlılığıyla devam etti. "Biraz gergin gördüm sizi."

Doktor Gökhan bacaklarını titretmeyi bırakarak sırtını yavaşça koltuğa yaslayıp zoraki tebessüm etti. "Siz böyle üst üste sorunca ister istemez gerildim."

"Neden? Doğruları söylüyorsanız gerilmemeniz gerek diye düşünüyorum." Tek kaşını havalandırmıştı.

Gökhan Namlı, ellerini göğsünde birleştirip cevap verdi. " Şu an yakın arkadaşımı öldürmekle itham ediliyorum. Şokunu bile atlatamadan sorguya çekiliyorum. Gerilmem sizce de normal değil mi Dedektif Bey?"

Dedektif Yavuz sakince dikleşip tek ayağını diğer bacağının üzerinden indirip yerle buluşturdu.

"Size herhangi bir ithamda bulunduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca maktülü son gören kişi sizlersiniz ve bu sizi şüpheli yapacağı gibi katil de yapmaz."

" Şu an şüpheli miyim?" diyerek işaret parmağıyla kendini gösterdi.

Dedektif Yavuz gayet tok bir sesle ,"Evet." dedi.

Gökhan Namlı'nın gerginliği daha da artmıştı. "Ben şüpheli sayılacak bir şey yapmadım ki..."

Dedektif Yavuz sıkıntıyla nefesini verip konuşmaya başladı. " Dediğim gibi son gören sizlersiniz. Bu yüzden bilgi almaya geldim. Seve seve yardımcı olmanız gerekmez mi? Sonuçta bir arkadaşınız öldü."

Gökhan Namlı elini fütursuzca havada sallayıp konuştu. "Ah, doğru söylüyorsunuz. Aldığım haberle sinirlerim bozuldu sanırsam."

Dedektif Yavuz'un gözleri odayı dolaşırken bir şey fark etti. Ayaklanıp kitap rafının olduğu tarafa doğru yöneldiğinde Gökhan Namlı'nın gözleri onun üzerindeydi.

Rafın en alt rafında bulunan kitaplardan birkaçını çıkarıp inceledi. Çoğunluğu tıp makalelerinden oluşan bu kitapların arasında farklı bir tarzda kitap olması dikkatini çekmişti.

"Şiir... Sever misiniz?" dedi gözlerini incelemiş olduğu elindeki kitaptan ayırmayarak.

"Evet, severim." Dedi Gökhan büyük bir sakinlikle. "Neden sordunuz?" kaşlarını çatmıştı.

"Hiç, bir doktorun şiir okuması biraz tuhafıma gitti. Sonuçta sayısal zekanız daha baskın ve genelde bu tür insanlar daha somut şeyler okumaktan hoşlanırlar." Konuşurken bir yandan da raflara yönelmiş gözlerini kitaplarda gezdiriyordu.

" 'Şiiri sayısal zekalar okumaz', diye bir kural hiç duymadım. Bilgilendirici makalelerin yanında şiir okumaktan da zevk alırım." Dedi çatık kaşlarının ardından gözlerini kısarak.

Elindeki kitabı tekrardan yerine koyarken cevap verdi. "Peki."

Dedektif Yavuz koltuğa bırakmış olduğu defterini alırken kaşlarını kaldırıp gözlerini Gökhan Namlı'ya yönlendirdi. "Adem Çet'le Hakan'ın arası nasıldı?"

"Gayet iyiydi. Hakan'ın kimseyle bir musibetinin olduğunu duymadım." Kollarını tekrardan göğsünde birleştirmişti.

Dedektif koltuğa oturmadan devam etti. "Peki ya sizin? Samimiyetiniz ne derece?"

"Benimle mi?" dedi sesinde şaşkınlık tınıları barındırarak.

Dedektif başıyla onaylarken bakışlarını ondan ayırmamıştı.

Dudaklarını aşağı büzüp cevap verdi. "Öyle büyük bir samimiyetimiz yok. Yani Hakan kadar. Ah, Nasıl böyle bir şey geldi Hakan'ın başına? Anlamıyorum."

Dedektif Gokhan Namlı'nın sorusunu cevapsız bırakarak kapıya yöneldiğinde, Gökhan Namlı onu uğurlamak için peşinden ayaklandı. Dedektif Yavuz kapıya geldiğinde aklına bir şey gelmiş gibi aniden Gökhan Namlı'ya döndü.

"Son olarak," paltosunun yakalarını düzeltti, "Hobileriniz şiir ve makale okumak dışında neler?"

Gökhan Namlı bir elini kapı koluna yerleştirirken Dedektif'e sorgulayıcı bir bakış attı.

"Yürüyüş yapmak ve bir de dinlemek."

Dedektif tek kaşını kaldırarak dudaklarını araladı. "Neyi?"

Gökhan Namlı kendinden emin bir şekilde devam etti. "Şiir dinlemeyi..."

Yavuz bakışlarının ifadesizliğini bozmadan konuştu. "Anladım. Dikkat edin Gökhan Bey, sakladığınız şeyler belki de bir gün ölümünüz olur. Tıpkı Hakan gibi."

Gökhan Namlı'nın cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp merdivenleri inmeye başladı. Gökhan Namlı şüpheyle kapıyı kapatırken bakışlarını Dedektif'ten ayırmamıştı.

Dedektif, Gökhan'ın Hakan'ın geçmişine dair bir şeyler sakladığını hissediyordu. Madem bu kadar yakındı ve Sevda Kartaş'la ilişkilerini bilmesi gerekmez miydi? Belki de biliyordu. Belki de o yaptı ve bu yüzden yakın arkadaş oldukları bilindiği için olayda sanki gözlemciymiş, haberi yokmuş gibi davranmıştı. Ya da haberi yoktu bir şeyden. Hakan ve Sevda arasındaydı bu sır. Peki ya Şair. Şair nerden biliyordu? Hayır, kesinlikle bilen birisi yapmıştı bunu. Gökhan bu sırrı biliyor olmalıydı. Şiirlerden hoşlanması da dikkatinden kaçmamıştı.

Dedektif apartmanın çıkış kapısına yönelirken kapının üzerinde bulunan kamera dikkatini çekmişti. Aklına gelen fikirle kapıyı kapatırken telefonda her zaman tuşladığı numarayı aradı. Hattın karşısındaki ses, Dedektif Yavuz'un alıştığı bir yorgunlukla açmıştı telefonu.

"Efendim?"

"Aslan? Gökhan Namlı'nın apartmanında olan kamera kayıtlarına ulaşmanızı istiyorum."

Bir eli telefondayken diğer eliyle pantolonunun cebinden sigarasını çıkarıp dudaklarına yerleştirmeye çalışıyordu.

"Tamamdır, ulaşırız. Bu sefer ne tilkiler dönüyor kafanda?"

Dedektif diğer cebinden zorlukla çıkardığı çakmağı ateşleyip, dudaklarının arasındaki sigarasının ucuna doğru götürerek derin bir şekilde içine çekti.

"Kerim Dinç'in apartmanında bulunmayan kamera burada var. Madem masumlar, bakalım olay gecesi Gökhan saat kaçta eve geçmiş?"

Hattın karşısında olan Aslan nefesini sertçe dışarı verip konuştu. "Umarım bir şeylere ulaşabilirsin. Can sıkmaya başladı artık bu iş."

Dedektif varmış olduğu arabasının kapısını aralarken devam etti. "Sen şu olay yerindeki kameralara baktırdın mı?"

Baş komiser Aslan heyecanla konuşmaya başladı. "Birkaç gelişme var. Tam sonuçlara varmadan seni aramak istememiştim."

Dedektif arabasının kapısını sertçe kapatıp sürücü koltuğuna yerleşirken Baş komiser Aslan'ın dediklerine kulak kesildi.

"Ne gibi?" kaşlarını çatmıştı.

Aslan derin bir nefes aldı. "O saatlerde sokağın arka tarafındaki cadde de tek bir kişi var. Komşunun dediği gibi hızlı hızlı ilerlemiş kaldırımda. Bir kuyumcunun yanındaki sokağa girmiş ve kuyumcunun kamerasından bu kadarını görebildik."

Dedektif heyecanlanmaya başladığını hissetmişti. "Boy, yüz, herhangi bir eşgâl?"

"Adam çok zeki, kameraları fark etmiş olacak ki kendini göstermeden altından geçmiş, sadece siyah kapşonu gözüküyor kamerada. Kafası kapşonla örtülüydu. Baştan aşağı siyah giyinmiş. Muhtemelen Şair'imiz O."

Dedektif hızla bitirdiği sigarasını araladığı araba camından dışarı fırlattı.

"Bu kadar mı yani Aslan? Başka görüntü yok mu? Adam girdiği ara sokakta uçtu mu?"

"Hayır. Zaten kuyumcudaki kamera girdiği sokağın tam köşesinde. Sokağı göstermese de girenler ve çıkanlar gözüküyor."

Dedektif çatık kaşlarını daha da çatarak derinleştirmişti. "Ne yani, girdiği sokaktan yine mi çıktı?"

"Evet, hem de bir arabayla. Gittiği yönde bir kamera yok. Ara sokakları tercih ederek ilerledi sanırsam. Daha sonra anayola çıkmıştır. Belki de yakınlarda oturuyordur bilemiyorum."

Dedektif duydukları karşısında tam küfredecekken Aslan konuşmasına devam etti. "Bir yandan şanslıyız ki plaka kamerada gözüktü." Dedektif'in yükselen siniri yatışmaya başlamıştı.

"Süper bir ha.." cümlesini tamamlarken hattın karşısında uzaktan gelen bir kadın sesi duydu.

"Kime aitmiş bulduk baş komiserim." Hattın karşısında hareketlilik oldu.

Dedektif Yavuz telefonu kulağına daha da sıkı bastırdı. "Neler oluyor Aslan?"

Tekrardan Aslan'ın sesi duyuldu. "Çıkabilirsin Gizem'ciğim."

Dedektif sabrının son demlerine gelmek üzereyken Aslan'a bir kez daha seslendi. "Aslan, plaka kime aitmiş buldunuz mu?"

Konuşmaya başlayan Aslan'ın sesi düşünceli geliyordu. "Bulduk ama ummadığımız bir şey var."

Dedektif tekrardan nükseden sinirine hakim olmaya çalışarak konuştu. "Aslan çatlatmasana adamı! Kime aitmiş?"

Aslan sıkıntıyla konuşmasına devam etti.

"Plaka bir kadına ait."

İşte, Dedektif Yavuz böyle bir haber alacağını gerçekten ummamıştı.

##



Selamm. Yeni bir bölümü daha bitirdiniz. Gökhan Namlı'nın sorgusu hakkindaki düşünceleriniz neler?

Peki son kısım için neler düşünüyorsunuz?

Oy vermeyi unutmayın canlarım:)
İnstagram hesabı: maysamellia

Tiktok hesabım: maysamellia

Twitter hesabımı da yeni kullanmaya başladım henüz: Biryazarr

Takip edip desteklerinizi bekliyorum. Büyürken ki anımıza beraber şahit olalım🥹

En kısa sürede görüşmek dileğiyle💙

Continue Reading

You'll Also Like

5.4K 273 12
İntikamın gölgesinde kaybolan bir ruhun zaferi içsel bir yıkımın başlangıcıydı... Savaşı kazanmıştı. Ama kim? Uzaklarda onu kahkahalarla izleyen şey...
7 Numara By Beril Sancar

Mystery / Thriller

6.4K 645 4
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...
24.8K 1.9K 18
Park Jimin nereden bilebilirdi ki deliler gibi sevdiği Min Yoongi'nin de onu sevdiğini...
9.2K 6.2K 65
Bir kafestir şiir, yürek içinde Bir kafestedir yürek, şiir içinde