KARANLIĞA SIĞINAN IŞIK (DÜZEN...

By ekinnoz

1.1K 204 149

KOYU TENLİ, AK SAÇLI BİR KIZ KENDİ LANETİ YÜZÜNDEN TÜM İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR! Zamanın durduğu o gece bir be... More

GENEL TANITIM
1. Bölüm: Ruhsuz Bağ Kardeşliği
2. Bölüm: Terk Edilmiş Köşk
3. Bölüm: Orman Sessiz Değildir
4. Bölüm: Aşksız Tanrılar
5. Bölüm: Zâlim ve Merhametli
6. Bölüm: Vadedilmiş Kutsal Miras
7. Bölüm: Acı ve Keder Kuyusu
8. Bölüm: Işık Saçan Kabus
9. Bölüm: Mühürlüler
10. Bölüm: Gerçekler ve Kavgalar
11. Bölüm: Sınırın Etrafında
12. Bölüm: Geçmişin Külleri
13. Bölüm: Yedi Alâmet
14. Bölüm: Gizlenen Tutkular
15. Bölüm: Dolunay Sözleri
16. Bölüm: Sahte Lider
17. Bölüm: Bağlanan Bedenler
18. Bölüm: Ayrılan Kalpler
19. Bölüm: Dağın İçindeki Tutsak
20. Bölüm: Savaşın İlk Çığlığı
21. Bölüm: Sözler ve Yalanlar

22. Bölüm: Kahrolan Gözler

22 2 0
By ekinnoz

Austin'e telaşla baktığımda kaskatı kesildiğini gördüm. Benim kadar oda korkuyordu, kız kardeşlerinin burada olduklarını idrak etmek hâlâ çok zordu. Rüyalarımda, transa geçtiğimde onları görüyordum ama gerçeklikte gördüğüm zaman içimde titreme oluyordu.
Kız kardeşler aynı anda Austin'e döndü.

"Mühürlü, bizim olan şeyi bize ver!"

Austin'in korkusunu şimdi anlamıştım, güç bölündüğü için tehlikede bölünmüştü.

Austin bana kalkık kaslara bakıp, "Güçlerimi kaybettim sayın kız kardeşler,"

Yediler bunu duyunca yere ritimli vuruşlar yaptılar.

"BU NE DEMEK OLUYOR?" Tiz sesleri kulaklarımı ağrıtmıştı.

Daha fazla dayanamayıp araya girdim. "Güçleri bende!"

Yediler bana dönünce nefesim kesilmişti. "Hayır! Yalan söylüyor onda değil..."
"SUS!"

Austin başını iki yana hızla sallayarak beni uyarmaya çalışıyordu. Cesaretimi toplayıp öne adım attım, onlardan korkmam gerekiyordu aslında benden kat kat daha güçlüydü.

"Yalan değil güçleri bende," diye devam ettim.

"Yalene annenin yolundan gitmem bizi duygulandırdı," dedi cılız olan kız kardeş.

Tek kaşımı kaldırıp onlara baktım, "Annemin yolu derkene neyi kast ettiniz?"

"Annen bizden yardım istedi,"

"Kara büyüye başvurdu,"

"Ve bizde bunun karşılığında onun ruhunu aldık."

Kız kardeşler birbirlerinin laflarını tamamlar şeklide konuşmuştu. Boğazım düğümlenmişti, Annemin yaptığı fedakarlık çok büyüktü, onun ruhu şu an özgür değildi kız kardeşlerin elindeydi.

"Demek Mühürlünün güçleri sende,"

Başımı kaldırıp, "Evet," dedim.
"Ve bir anlaşma yapmak istiyorum."

Kızıl halka daha kalınlaştı. "Anlaşma mı?" dedi sağ tarafta duran kız kardeş.

Başımı sallayarak onayladım.
"Söyle." Dediler.

Derin bir nefes alıp anlaşmanın şartını söyledim.

"Rüyamda bana gelip bir şey söylemiştiniz," kızıl kafalarını salladılar.

"Eğer bir gün ölürsem güçler sizin olacak aynı zamanda ruhum da,"

"Yalene yapma bunu!" Austin'in sesine kulak asmadım.

"Bir şartım daha var," derin bir nefes alıp, "Annemin ruhunu serbest bırakacaksınız." Dedim titreyen sesimle.

Yediler 'den çıt çıkmadı, uzun bir sessizlik çöktü.
"Şartlar uygun, kabul edildi!"

Yediler üzerime gelmeye başlayınca geriye adım atacakken tökezleyip yere düştüm! Yediler etrafımda dönüp rüyamda gördüklerime benzer şeyler yapmaya başladılar. En sonunda durdular ve beyaz saçıma dokundukları anda kafama giren sinsi ağrıyı hissettim... Sanki beynimin içine kılıç sokuyorlarmış gibiydiler!

"Anlaşma yerine getirilmezse bunu sevdiklerin öder."

Gözlerimi kapatıp acının dinmesini bekledim. Göz kapaklarım aralandığında yediler gitmişti. Yaşlı gözlerle gökyüzüne baktım, ayın beyaz ışıklarını görünce rahatladım, kanlı ay bitmişti.
Austin yanıma gelip omuzlarımdan tutuğunda yüzümü acıyarak büzdüm. Austin yaşlı gözlerle bana baktı.

"Bunu neden yaptın Yalene?"

"Bunu kimseye söyleme lütfen..."

Austin başını sallayıp beni ayağa kaldırdı. Arkadan Tina apar topar babamla geliyordu.

"Yalene kasabadan çıkmamız gerekiyor." Dedi Tina aceleyle.

"Ama diğerleri?"

Sonra aklıma takıldı, Loxias'ı kendime bağlamak istemiyordum bunu ona yapmak istemiyordum. Ben tehlike arz eden biriydim ve bunu içine onu atamazdım.

"Sen iyi misin Yalene?" Dedi babam.
"Evet iyiyim."

Dudaklarımı ıslatıp.

"Pekâlâ, gidiyoruz ama köylüleri buradan almamız gerek."

"Köylüler nerede?" diye sordu Austin.

"Kilisenin içerisine." Austin vakit kaybetmeden kiliseye girdi ve kısa bir ardan sonra köylüleri çıkarmaya başladı.

Anneler çocuklarını kucaklarına almışken, adamlar apar topar çıkıyordu. Köylülerin beni görünce dualar etmeye başladılar.

"Tanrı sana yol göstersin."

Bunları duyunca için az da olsa umutla dolmuştu. Köylüler artık hakaretler değil dualar ediyordu bana.

"Austin! Babamı sen al." Austin tek kaşını kaldırarak kafası karışmış şekilde baktı.

"Sonra anlatırım." Dedim ona.

"Ben kendim yürürüm," dedi babam Tina'dan çekilerek.

"Dert etmeyin hallederim."

Gülümsediğim anda Fergus arkadan hızla koşup üzerime doğru geliyordu! Elinde yamuk bir hançer tutuyordu.

"Yalene dikkat et!" Tina bağırmaya başlamıştı!

Üzerime gelip hançeri sallayacakken şokla gözlerimi kapattım... hançerin cink sesini duyunca göz kapaklarımı yavaşça açınca sırtı dönük olan babamı gördüm! Hançerin ucu sırtından çıkmıştı, kanlar içerisinde karşıda duran Fergus'a bakıyordu.

Büyük bir çığlık koparıp elimi kaldırdım ve Fergus'u geriye savurdum. Babam yere sersemleyerek düştüğünde yanına çömeldim ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Donuk gözlerle yüzüme bakıyordu. Ağzının kenarından kan akmaya başlayınca çaresizce silmeye çalıştım.
Babam elimi tutup bana gülümsedi.

"Seni seviyorum kızım, hep sevdim."

Bağırarak ağlamaya başladığım.

"Hayır iyileşeceksin!" diye fısıldadım ona.

Bir kez daha gülümseyip bana baktı.

"Seninle gurur duyuyorum." Dedi ve soluğu kesildi.

Bağırarak etrafa bakmaya başladım, ölmüş olamazdı bunu bana yapamazdı! Ailemden birine kavuşmuşken aynı gün kaybedemezdim! Ama o gitti, bıraktı beni! Sesim kısılana kadar başımı ona gömüp ağlamaya başladım.
Tina omzumdan tutup kaldırmaya çalıştı ama debelenerek direndim.

"Yalene gitti o!" Tina'nın ağlayan sesini duyunca daha çok ağlamaya başlamıştım.

En sonunda Austin beni sırtına alıp kaldırdı. Babamın cansız bedeni gökyüzüne dönük şekilde yatıyordu. Austin'in sırtına vurarak beni indirmesi için yalvardım ama beni dinlemiyordu bile! Babam gitmişti, artık yoktu. Yıllarıdır bir mağarada acı çekti ve tam kurtulduğu vakit öldü, bu adil değildi!

Köylüler ormana doğru koşmaya başladılar, birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Austin beni uçurumun oraya gelince yere bırakmıştı dalgın şekilde yere bakıyordum. Hâlâ şokun içerisindeydim.

"Köprüden geçin çabuk!"

Köylüler kök sarmış köprüden hızla geçip Melesandra'nın topraklarına koşmaya başladılar. Tüm köylüler karşıya geçince Tina yanıma yaklaşıp.

"Hadi gidelim Yalen,"

Son kez ormana bakıp karşıya doğru yürüdük.
Hepimiz geçtikten sonra Tina öne geçti ve ellerini toprağa bastırıp gözlerini kapatıp köprünün köklerini çürütmeye başladı. Kökler yavaşça kararıp kopmaya başlayınca karşı tarafta nefes nefese duran Loxias'ı gördüm. Onu görünce kalbim teklemişti, ona ihanet etmiştim, sözümü çiğnemiştim. Bana sorgular şekilde bakıyordu, Victor ve diğer kurtlar arkada belirmeye başlamıştı. Gölgelerin arasından Fergus'u görünce bakışlarım değişti ve ellerimi kaldırıp içimde biriken son güçleri haykırmaya başladım.

"Sesleniyorum ki geçmişe... Olmuşsun yine bir duvar uzak dursun aşıklar ve canavarlar!"

sözleri defalarca kez tekrarlayıp durdum.
Rüzgar esmeye başladı ve uçurumun dibinden sesler yükselmeye başladı! Loxias kaşlarını çatıp hiçbir şey söylemeden duruyordu. Bir kaç kurt üzerimize atlayınca uçuruma düştüler, uluma sesleri büyünün seslerine karıştı ve parçalanan topraktan uzun bir perde göğe doğru kalktı!

Sınırın beyaz şeffaf perdesini etrafa dağıtım, içimdeki son gücü de harcayarak yere düştüm, burnumdan kan akmaya başlamıştı. Sınır tamamlanmıştı. Tina ve Austin korkuyla sınıra bakıyordu, ayağa kalkıp tepki vermeden burnumu sildim ve arkama bakmadan çalılıkların arasından geçip Melesandra'nın yolunu tutum...

*

İki ay sonrası...

Sarayın penceresinden sınırın dalgalanan ışıltılarına bakıyordum. Loxias'dan ayrılalı iki ay geçmişti... Hasret ve vicdan azabıyla geçen tam iki ay. Kralın yanına çağırmasıyla saraya yerleşmiştik Tina ile. Austin Vasilios'un yanında kalıyordu.

Geçen ay Tina bayılmıştı, sarayın şifacısı onu tedavi ederken bir şey öğrenmiştik. Tina hamileydi... Vasilios bunu duyunca Tina ve Austin'e çok kızmıştı, aslında komik anlardı ama Vasilios oldukça ciddiydi.

Hayat benim için sakin ve berbat geçiyordu. Onu çok özlüyorum. Victor ve Loxias'a haksızlık yaptığımı bilmiyordum ama güvende oldukları gerçeği içimi az da olsa rahatlatıyordu.

Derin bir nefes alıp sınıra baktığımda pencerenin kenarın sıkıca tutup gözlerimi kısarak sınıra daha net bakmaya çalıştım. Işıltılar çatlak bir biçimde hareket ediyordu, sanki dökülüyormuş gibiydi... Boğazım düğümlenmişti! Sınır yavaş yavaş dökülüyordu, yeni bir tehdit ortaya çıkmıştı... Hızla arkama dönüp diğerini uyarmak için odamdan çıktım.




Ve karanlık orman serisi sezon finaline girdi! 1 buçuk yıllık emeğin ardından bu güne gelmek çok gurur verici bir şey. Hepinize teşekkür ederim...

Continue Reading

You'll Also Like

A0023 By ruhperver

Science Fiction

845K 71.2K 58
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke...
156K 6.5K 25
Duvarlarım bir tek onun önündeyken yıkılıyordu. Ruined: yıkılmış, harap olmuş, mahvolmuş
10.2K 446 44
Asıl Yollu: Diyet listen için bir kaç soru sormam gerekiyor. 05....: Bu sefer çıplak fotoğrafımı istemeyeceksin değil mi? Asıl Yollu: Canlı kanlısı...
295K 25.8K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...