20. Bölüm: Savaşın İlk Çığlığı

8 2 0
                                    

Günler sonra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günler sonra...
Valentina

Tina yorgunluktan bayılacaktı. Günlerdir yoldaydı, üstesinden gelemediği tek şey Sarah'ın cesedini taşımasıydı. En sonunda da cadıların kasabasına varmıştı, buraya genellikle cadıların kasabası denirdi fakat aslında burası: Terra Sancta'dır.

Cadıların toprakları, huzur ve şefkatin tek bir cinsin olduğu kasabadır.
Tina'nın çocukluğu o leş kasabada geçmiş olsa bile gençliğini bu muazzam kasabada geçirmişti. Etrafta Süsen çiçeklerinin kokusu vardı. Terra Sancta'nın cadıları üçgenin tüm cadıların kapsıyordu, aralarından çürük olanlar oluyordu fakat hemen kasabadan sürgün edilirlerdi. Tina bir çok olaya şahit olmuştu burada. Birbirlerine ihanet edenleri, yasaklı büyü kullananları, ölümleri ve daha nicesini, kısacası Tina'nın zor ama güzel bir geçmişi vardı ama bir ceset getireceği hiç aklına gelmezdi, üstüne üstlük bu kişinin en yakını olması gerçeği canını yakıyordu. Kasabadan geçerken tüm cadılar ona baktığında kendini çok kötü hissetmişti.

Teyzesini görünce göz yaşları birikmeye başlamıştı. Teyzesi onu görünce yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti. Atan inmeden önce Sarah ile olan bağını çözdü ve inip teyzesine koştu. Teyzesinin kızıl saçları iki yandan örülmüştü, üzerinde siyah kumaş bir elbise vardı.

"Ah, cara filia en nihayetinde geldin!" diyerek Tina'ya sarıldı.

Teyzesi ona sarılınca Tina ağlamaya başladı. Duyguları sarılmanın üstüne dökülmeye başlamıştı, yasın acısı dinmiyordu, onu çok özlüyordu, tüm ailesini özlüyordu. Teyzesi çekilince yüzüne garipseyerek baktı ama atın üzerindeki örtüyü görünce kasları kalktı. Yavaşça oraya doğru yürüdü ve örtünün başını açtığında gözlerini kapayıp diğer tarafa baktı. Derin bir nefes aldı ve sakinlikle bedeni geri örtü. Tina hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ama Teyzesi gayet sakin şekilde duruyordu. Diğer cadılar atın etrafında toplandığında at ürkerek geri adım attı ama teyzesi atın yelesini okşayarak bir şeyler mırıldandı. At yavaşça diz çöküp başını eğdi.

Cadılar Sarah'ın bedenini alıp götürdüklerinde Tina arkasından yaşlı gözlerle baktı.

"Serena, başın sağ olsun." Dedi bir kaç cadı Tina'nın teyzesine.

Fakat Serena cevap vermedi, sadece durup atın yelesini okşadı sadece...

Akşam olunca tüm cadılar meydanda toplandı. Sarah'ın bedeni keten beyaz bir kumaşla örtülmüştü, başına gümüş ince bir taç takılmıştı ve bedenin üzerine Süsen çiçekleri ve doğal taşlar serpilmişti. Tina cadıların cenazelerinin hiç sevmezdi. Cadılar önce gül suyu ile yıkanır sonra da beyaz bir örtü ile kaplanırdı, bu aşamaları annesinde görmüştü.

Tüm cadılar beyaz giyinmiş ellerindeki meşale odunlarını ellerinde tutuyordu.

"Valentina, hadi kızım dua ritüeli için öne çık." Dedi kocakarı soyundaki bir cadı.

KARANLIĞA SIĞINAN IŞIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin