Keyifli Okumalar...
✨
Bir serçe kanat çırpıyordu içimde, herkes buradaydı. Ben o çirkin hastane kokusunun tesiri altında, vücuduma verilmiş narkoz yüzünden bayık gözlerimle onları izliyordum.
Az sonra ameliyata girecektim. Korkmuyordum artık, dinginleşmiştim. Oturur bir pozisyonda yatıyordum hasta yatağında, göğsümde anlayamadığım bir çok kablo vardı.
Cam pencerenin önündeydiler, gülümsedim onlara.
Doktor, bir şeylere bakıp bana odaklandı tekrar. "Yirmi dakikaya tamamen uyuşmaya başlayacaksın Ekin, daha sonra ameliyata alacağız seni" dediğinde kafamı salladım yavaşça. "Şimdi arkadaşlarını çağıracağım içeri" dediğinde tekrar kafamı salladım.
Erez bana gülümsedi ama açılan kapıdan içeri görmeyi en son beklediğim kişi girdi. Babam.
Yıllardır hasret kaldığım bedeni çökmüştü. Beni gördüğünde yüzü acıyla sarsıldı, Doktor odadan ayrıldığında kısık gözlerimle babamın çehresini izledim.
"Oğlum" dediğinde, titrek bir nefes aldım. "Canımın içi" yavaşça yatağımın yanağına oturdu, bir elini çökmüş yanağıma bastırdı.
Zayıflamıştı, çökmüştü, hastaydı sanki.
"Baba" dedim, sesin titriyordu. Ne bir kızgınlık kaldı o an içimde ne bir kin ne de bir nefret...
Şiddetle ağlamaya başladığında tepkisiz bir şekilde izledim onu. Annemin ölümünden sonra beni her şeyden sakınmak istemişti, ama beni öyle çok boğuyordu ki aramızdaki o pamuk ipliğine bağlı ip kopuvermşti.
Allah en çok neden korkarsan onu başına veriyordu işte. Neyi en çok seversen, seni onunla sınamaktan geri durmuyordu.
"Her şey için özür dilerim Ekin" dedi, yanaklarımı okşuyordu. "Yanlışlar yaptım, ama tek istediğim senin iyiliğindi, yemin ederim"
"Sorun değil baba" dedim kelimelerimi zar zor toparlayarak. "Ben seni affettim"
"Oğlum, ben seni hep çok seveim" dedi, öyle büyük bir hararetle konuştu ki, yutkunma ihtiyacı ile dolup taştım. "Bu hayattaki her şeyden daha çok, belli edemedim şimdiye kadar ama bunu bil, olur mu?"
Benimle vedalaşır gibi konuşan tek kişi, babam oldu.
"Eksik olma baba" dedim gülümsemeye çalışarak. "Hakkını helal et"
"Oğlum ne hakkın var ki bende senin? Sen bana helal et"
"Helal olsun baba" dedim düşünmeden. "Kendine iyi bak"
Ağlaması daha da çok arttı, onu en son yıllar önce bu denli ağlarken görmüştüm. Titrek bir nefes aldım, gözlerimi ondan çektiğimde cam pencereden beni izleyen Erez ile göz göze geldim.
Erez... öyle çok sıfat ve tamlamalar ile doldurabilirdim ki onun ismini, bir sonu olamazdı.
"Baba, o adamı görüyor musun?" diye mırıldandım, gözlerimi ela gözlerinden çekmeden. Babam baktığım kişiye baktı. "O adam benim sevgilim"
Babam'ın gözleri yavaşça bana döndü. Gülümsedi sadece. "O halde iki oğlum var" dedi titreyen sesiyle. "Menderes Yakuz'un tüm mal varlığı sizindir bundan sonra"
"Benim hakkımı onlara ver olur mu? Ne kadar payım varsa hepsini onlara pay et" diye mırıldandım, gözlerimi ela gözlerinden ayırmadım.
Babam beni onaylayıp alnımı öptüğünde gözlerimi kapattım. "Hoşçakal oğlum" diye mırıldandı ve odadan çıktı.
Duygularım öyle dağıldı ki, bacaklarımın uyuşmaya başlamasını, bana bastıran uykuyu dahi anlamadım.
Saniyeler sonra içeri, Bera, Uygar, Doğu ve Hasan girdi. Gülümsedim.
"Bebeğim" dedi Uygar, yanaklarımı sıkı sıkı öperken. "Ameliyattan sonra sana ne yemek yapayım? Ne istiyor canın?"
Gülümsemeye çalıştım. "Limonlu kek" dedim, gözleri yaşardı Uygarın ilk defa. "Limonlu kek yapar mısın?"
"Yaparım tabii" dedi, tekrar yanaklarımı öptü. Hasan en arkada duruyordu, benimle göz göze gelmekten çekiniyor gibiydi.
Bera geldi yanıma, büyük kollarını zayıf bedenime doladı sıkıca. İyiden iyiye narkozun etkisi altına girmeye başlamıştım. "Sen benim hayatımı değiştirdin" diye fısıldadı kulağıma, sesi titriyordu. "Ölsem hakkını ödeyemem"
Kolumu kaldırıp tüy gibi bir dokunuşla beline sardım. Tek kelime edemedim. Geri çekildiğinde Doğu gülümseyerek yanıma geldi ve Bera'nın bıraktığı boşluğu o doldurdu.
"Aylar önce o veli toplantısında Erez'i sana emanet etmiştim, hatırlıyor musun?" dediğinde kafamı boyun girintisine yaslayıp kafamı salladım. "Eyvallah Ekin, hem kardeşimin hem benim gözümü açtın" dedi.
Hasana kaydı bakışlarım, odanın bir ucunda öylece duruyordu. "Hasan?" diye mırıldandım güçsüz sesimle. "Gelsene" dedim.
Tereddütle minik adımlar atarak yanıma geldi, ve hemen dibime oturdu. "Ben seninle vedalaşmayacağım" dedi sertçe.
"Sarılayım bir kere o zaman?"
"Neden?" diye sordu. "İnsanlar vedalaşırken sarılmaz mı Ekin hocam?"
"Hayır" dedim, ellerimi omuzlarına yasladım. "İnsanlar sevdiği kişilere hep sarılmak ister" dediğimde çenesi titredi. Saliseler içinde bedenini bedenime hızla sardı. Tek kelime etmedi, ama benimle vedalaşır gibi sarıldı. Geri çekildiğinde ben sıkıca sol yanağını öptüm. Gözlerini silerek hızla yataktan kalktı.
Doktor girdi içeri "Son on dakika" dediğinde hepsi odadan çıktı ve içeri Devran ile Erez girdi. Erez kapıyı kapatıp duvara yaslanırken Devran küçük adımlarla yanıma doğru geldi.
"İlgiyi hep üzerine çekmeye çalışıyorsun" dedi sırıtarak. "Benimle ilgilenmeniz için kendimi yerlere mi atmam gerekiyor sürekli?"
Narkozdan dolayı yarım bir şekilde gülümsedim. "İlgi manayağı" dedim, "Hep kıskandın zaten beni"
"Hmm" dedi, gözleri dolu doluydu. "Ben seni hep kıskandım"
Kollarını sıkıca boynuma dolayıp kafamı göğsüne bastırdı, dudaklarını şakaklarıma bastırdı derince. "Ameliyattan çıktığında görüşeceğiz" dedi, cevap vermedim."
"Hep söyledim yine söyleyeceğim, aşırı taşşaklı bir adamsınız" dediğinde sesli bir şekilde güldüm. Geri çekildiğinde ıslanmış yanaklarına bakmamaya çalıştım.
Son defa sıkıca boynumu ve sol gözümün üzerini öptü. Hızla oturduğu yerden kalkarken bakışları yerdeydi. "Ben sizi yalnız bırakayım" dedi ve cam pencerenin görüşünü kapatarak bizi odada yalnız bıraktı.
Erez yavaşça yaslandığı duvardan ayırıldı. Diğerleri gibi hemen yatağımın ucuna oturdu, üzerime doğru eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı hiç konuşmadan. Gücü gitmiş ellerimi ensesine bastırdım ve soğumuş dudaklarını öptüm derince.
Geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı. "Hazır mısın bakalım?" dedi gülümsemeye çalışarak. Kafamı salladım.
"Ameliyathanenin kapısından bir saniye ayrılmayacağım, hiç korkma tamam mı güzelim?" dediğinde gülümseyerek kafamı salladım. "Korkmuyorum merak etme" dediğimde dudakları titredi.
Kapı açıldığında Erez hafifçe geri çekildi. Doktor "Ekin beyi almamız gerekiyor artık" dediğinde sıkıca Erez'in kolunu tuttum. "Bir dakika" diye mırıldandım, artık gözlerim kapanıyordu.
Doktor anlayışla kafasını dallayıp odadan çıktığın elimin altındaki kolunu okşadım, yaşarmış ela gözlerini izledim bir kaç saniye.
"Konuş" dedi titreyen sesiyle. "Sesini sevdiğim susma, konuş"
Narkoz öyle çok tesiri altına almıştı ki beni, kapanmaya başlamış göz kapaklarım yüzünden zar zor seçiyordum güzel çehresini.
"Seni seviyorum" dedim, ilk defa.
Göz bebekleri titredi, dudaklarından bastıramadığı bir hıçkırık firsr ederken alnını tekrar alnıma yasladı.
"Seni sevdiğimi sakın unutma" dedim tekrar, göz kapaklarımı artık açık tutamıyordum. "Başka bir dünya varsa, orada tekrar karşılaşırız belki. Yoksa da, seni tanımak benim cennetimdi zaten"
Gözyaşlarını çökmüş suratımda hissettim, sesli bir şekilde ağlaması kapalı göz kapaklarımın dolmasını sağlarken sağ şakağıma doğru bir göz yaşının uzadığını hissettim. Erez hızla parmaklarıyla sildi.
"Ekin" dedi fısıldayarak. "Seni seviyorum"
İlk defa beni sevdiğini söyledi. Gözlerim kapanmıştı ama bilincim açıktı, dudaklarım kıvrıldı sadece. Parmaklarını bu sefer dudak kıvrımlarımda hissettim.
"Unutma" dedi, dudaklarımı sıkıca tekrar öptü. "Sen bir sona gidersen, ben bu hikayenin ortasında tek başıma kalamam"
Göğsümde bir kaya hissettim sanki. Dudaklarını art arda dudaklarıma bastırıp içine büyük nefesler çekerek öptü.
"Seni bekliyorum birtanem" dedi, ve ben bunun hem mecazi hem gerçek anlamda söylediğini anladım. Tepki veremedim.
Çok geçmeden üzerinde bulunduğum hastane yatağı hareketlenmeye başladığında Erez'in sıcacık elleri tenimden ayrıldı.
Bilincin tamamen kapanmadan önce ruhum bir savaşın içinde, kuş gibi atan kalbim mütemadiyen Erez'de idi.
✨
Biz
o zamana kadar
o kadar karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen, biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
-Nazım Hikmet Ran
Diğer bölüm, final...