disiplin

By simaayss

2.6M 191K 105K

Yeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını... More

TANITIM
1 - Yaralı Çehreler
2- Ocakbaşı
3- Sarhoş Bedenler
4- Sorgulanan Suretler
5- Sinir Harbi
6- Titreyen Dizler Ve Çarpışan Kalpler
7- Şeytan'ın Kuklası
8- İki Kalp Tek Ritim
9- Erez Hattı
10- Sabah Rutini
11- Kararsızlığın Pençelerinde
12- Teslim Olmak
13- Ev
14- Bira Krizi
15- Korku
16- Geriye Kalan İzler
17- Enkazın Altında
18- Kabustan Uyanmak
19- Cinnet
20- Şafağa Kadar
21- Sanrı
22- Limonlu Kek
23- Bu Gece
24- Buğu
25- Tekel
26- Umutlar ve Hayaller
27- Gece Yarısına Kadar
28- Veli Toplantısı
29- Sınırları Aşmak
30- Paramparça
31- Artçı Sarsıntı
32- Sonumuz
33- Umut ve Çaresizlik Arasında
34- Kutlama
35- Betül
37- Yıkıntı
38- Kördüğüm
39- Akşam Yemeği
40- Sinirli Şirin
41- Gerçekler
42- Gecenin Işıltısı
43- Kıskançlık
44- Özlem Dolu Bedenler
45- Ayrılık
46- İzmir
47- Metro
48- Huzurun Kıyısında
49- Meyus
50- Köprüden Önceki Son Çıkış
Final
Özel Bölüm - Düğün
Özel Bölüm - Kedi Yuvası

36- İlk Çatlak

36.1K 3K 1.9K
By simaayss

Medya: Devran
Uzun bir bölüm, sakince okuyun

Keyifli okumalar kuzular!

SINAV SABAHI 06:38

- Hasan-

Elimdeki kimlik kartını ve belgemi cebime sıkıştırırken tekele doğru ilerledim.

Su almak için yarım saat daha erken kalkmış ve evime on beş dakikalık uzaklıktaki yere gelmiştim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum, sorgulamayıda bırakmıştım. İyi hissediyordum ama aşırı stresliydim.

Tekelden içeri girdiğimde yorgun bir şekilde sandalyede oturan Salih'i gördüm. "Hoşgeldiniz" dedi bitkin sesiyle, bana bakmıyordu.

Bakışlarım ellerine döndü, daha yeni geçen yaraları tekrar açılmıştı. Titrek bir nefes çektim içime. Bu saate neden uyumak yerine çalışıyordu ki? Yorgundu zaten.

"Ben su alacaktım" sesimi duymasıyla bakışları hızla bana dönerken uykusuzluktan kızarmış gözlerini daha net gördüm. Hafifçe ayağa kalkıp buz dolabını es geçti ve ılık bir su çıkartıp bana uzattı.

Elinden alırken üzerindeki kağıdını tutup çıkardım. Kaşları çatıldığında "Sınava gireceğim de bugün..." dedim.

"Üniversite sınavı mı?" dedi şaşkınlıkla. Yavaşça kafamı salladığımda ruhsuz görüntüsü birden kayboldu, dudakları kıvrıldı. Birden omuzlarımdan tutup beni tam karşısına getirdi ve "Kıpırdama" dedi.

Ben şaşkınlıkla Salih'e bakarken ellerini hafifçe kaldırıp, gözlerini kapattı ve dudakları kıpırdamaya başladı.

Dua ediyordu.

Şaşkınlıktan ben zaten kıpırdayamazken midem kasılmaya başladı, aşırı garip hissediyordum. Elindeki tesbih bileğine kaymıştı. Dakikalar sonra dudakları durdu ve elini yüzüne sürüp nefesini yavaşça yüzüme doğru üfledi. Gözlerimi kapattım.

Midemde dinazorlar çiftleşiyordu şu an, iguanalar can çekişiyordu. Düğün alayı halay çekiyordu, iyi değildim.

Gözlerimi araladığımda dudaklarında minik bir gülümsemeyle bana baktığını gördüm. "Şey... sağ ol" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. İstemsizce duygulanmıştım.

Sınavım iyi geçsin diye bana dua mı etmişti şimdi Salih?

Salih bu sefer de karşı reyona gidip avucuna doldurduğu şekerleri alıp elime sıkıştırdı. "Ye bunları, kafan çalışır"

"Kafam zaten çalışıyor" dedim ağzımın içinden. "Daha çok çalışır" dedi sırıtarak.

"Teşekkür ederim, borcum ne?" dediğimde elleriyle alnıma düşmüş saçlarıma geriye doğru yatırdı.

Dokunuşu bacaklarımın bir anlığına titremesine yol açarken kendime minik bir küfür bahşettim. "Borç falan yok Hasan, hatta dur..." dedi heyecanla, arkasını dönüp masadan telefonunu ve araba anahtarını aldı. "Ben bırakacağım seni"

"Ama..."

"Saat daha çok erken sınav başlayana kadar ne yapacaksın okulun önünde? Arabada otururuz" dediğinde Hasan'ın itiraz etmesine izin vermeyerek kolundan tutarak dışarı çıkardı.

Tekelin hala kapı kolu yoktu.

İleride duran siyah renkli fiat marka arabaya doğru ilerlediğinde transa girmiş gibi bende arkasından ilerledim. Hala kolumu sıkıca tutuyordu, elini bileğime indirdi.

Asla böyle bir şey yapmasını beklemiyordum. Ve şimdi Üniversite için bu şehirden gidince bir daha onu göremeyecek, canım sıkılınca tekele gidip onunla uğraşamayacak olmak anlamsız bir şekilde midemde tekme yemiş gibi bir his uyandırmasına sebep oldu.

Ben galiba Salih'e alışıyordum.

SINAV SABAHI 08:45

- Uygar -

"Kimliğini aldın mı, kontrol et" dedi Doğu tekrar. Kulağımdaki telefonu omuzum ile sıkıştırırken tekrar bıkkınca "Aldım" dedim.

"Giriş belgen?"

"Aldım"

"Suyunu aldın mı?"

"Almadım onu daha" diye mırıldandım.

"Ne! Salak mısın Uygar, neden almadın daha suyu, sınav başlayacak az sonra ne zaman alacaksın? Sen geç okula ben alır getiririm, gerizekalı"

"Doğu, kafamı sikme" dedim suratımı buruşturarak. "Hem sen kardeşini niye aramıyorsun oğlum, o da girecek sınava"

"Aradık paşayı ama Ekin bey arayınca suratıma kapattı" dediğinde sesindeki tını sırıtmasına sebep oldu. "Üzüldün mü sen?" dedim sırıtarak.

İçim kaynıyordu Doğu'ya bazen.

"Sen kahvaltını yaptın mı?" diyerek konuyu değiştirdi ve ahiret sorularına devam ettiğinde derin bir nefes aldım. "Yapıyoruz" dedim ağzımın içinden. Karşı taraftan bir süre ses gelmedi.

"Kiminlesin?" diye sorduğunda Uygar bir kaç saniye duraksadı, mutfakta hala kahvaltısını yapan kıza baktı göz ucuyla. "Bir arkadaşım" dedi üstü kapalı bir şekilde.

"Ben tanıyor muyum?"

"Sen benim arkadaşlarımı nereden tanıyacaksın yavrum?" dedim bana söylediği cümleye gönderme yaparak. Ama Doğu söylediklerime takılmak yerine "Yavrum mu?" dediğinde bende duraksadım.

"Yavrun muyum yani?" dedi bu sefer. Uygar anında sıcaklarken üzerindeki tişörtü çekiştirdi. "Öyle, lafın gelişi..." diye mırıldandım.

Yine bir süre sessizlik olduğunda bu uzun süreli sessizlikler garip hissettirmeye başlamıştı. Yine sessizliği Doğu bozdu.

"Sınavdan sonra ara beni, her şeyi anlat" dedi hevesle. Kaşlarım havaya kalkarken "Sen niye bu kadar heyecanlısın, bildiğin üniversite sınavı işte" diye geveledim ağzımın içinde bir yandan da kimliğimi ve giriş belgelerimizi masaya koyuyordum.

"Ben giremedim de sınava, merak ediyorum"

Duraksadım. Gözlerimitı sıkıca kapatırken durumu bildiğim halde imâ ettiğim şey yüzünden kendimde güzel bir küfür ettim. Doğu küçük yaştan beri çalışıyordu, babası okuldan almıştı.

"Doğu" dedim, keyfim kaçmıştı birden. "Beni almaya gelsene, sen bırakırsın okula"

"Gerçekten mi?" diye sordu saf bir heyecanla. "Evet, olmaz mı?"

"Olur yavrum, çıkıyorum yola" dediğinde anında hat hışırdadı. "Tamam, bekliyoruz seni" diye mırıldandım.

"Kimle bekliyorsun beni amına koyayım" diye mırıldandığını duydum telefonu kapatmadan önce.

Suratımda bir gülümseme peydah olurken Doğu'yu beklemeye başladım. Kendime itiraf edemesemde bazen sadece telefonla konuşmak yetmiyordu, onu görmek istiyordum.

SINAV SABAHI 09:28

- Devran -

"Devran" diye bağırdı Bera tekrar, kapının arkasında durmadan yumruk atıyordu. Kafama yastığımı bastırdım.

"Evde yokum, defol lütfen"

"Ulan ben çok gerginim sınava girmeyeceğim ne demek, aç hemen şu kapıyı. Geç kalıyoruz" dediğinde az sonra ağlamaya başlayacağıhissedebiliyordum.

Uyanalı saatler olmuştu ama gerginlikten kıpırdayamıyordum. Ya sınavda bayılırdım ya da heyecandan ölürdüm zaten gidersemde. Acaba gidip sınavda ölse miydim? Sayemde tam puan alırlardı ve bende belki onların duaları sayesinde cennete gider köpek gibi üniversite okuyan arkadaşlarımı ve Bera'yı izleyerek dalga geçerdim.

"Oğlum, çıkar şunu ne olur" annemin ağlamaklı sesini duyduğumda yorganı üzerimden itekleyip kapıya doğru ilerledim.

"Devran, aç hadi kuzum şu kapıyı" dedi Bera daha sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

Kilidi açıp geri arkamı döndüm ve bedenimi yatağa bıraktım. Kapı direkt açılırken Bera anneme bir şeyler söyleyerek annemi gönderdi ve kapıyı kapattı. Saniyeler sonra yatağımın bir kenarı çökerken saçlarımda dolanan ellerini hissettim.

"Bebeğim hadi kalk, bak sonra çok pişman olursun" dediğinde omuzlarımı silktim. "Bu sene hazır hissetmiyorum, inşallah seneye hazır hissederim"

"Devran, Ekini hiç düşünmüyor musun? Ne kadar üzülür" dediğinde ismini duymamla bile gözlerim dolmuştu. En büyük korkum zaten üniversiteyi kazanamayıp onu hayal kırıklığına uğratmaktı. Bir de diğerleri kazanıp başka şehirlere giderse ben burada yalnız mı kalacaktım, Bera giderse...

"Ama ya kazanamazsam" dedim, ağlamaya başladığımı bile yeni fark ediyordum. Gece gayet iyiydim, sabah olmuştu ne olduysa.

"Kazanacaksın güzelliğim, kazanamazsan da seneye tekrar gireriz" dediğinde kaşlarımı çatıp kafamı yavaşça yastığımdan kaldırdım ve gözlerine baktım. Yaşlı gözlerimi görünce yüzündeki ifade sarsıldı.

"Gireriz mi?" dediğimde ellerini yanaklarıma çıkardı ve ıslak tenimi nazikçe sildi. "Herhalde, seni olmadan gider miyim ben?" dediğinde sertçe yutkundum.

"Bera" diye mırıldandım. "Beni bir öpsene" dediğimde tüm yüz hatları gerildi.

Siyah gözleri daha da koyulaşırken "Devran..." diye mırıldandı. Ya sen niye naz yapıyorsun, beni deli etme ya!

"Öpmezsen sınava girmem" dedim sertçe. Gözleri dudaklarıma kaydı ama bir atak yapmadı. Gözlerimi devirdim.

Parmaklarımı ensesine geçirip kendime doğru çektim ve hiç düşünmeden kalın dudaklarını kavradım.

Beni günlerdir öpmemek için naz yapan Bera dudaklarımızın birbirine dokunmasıyla boğazdan gelen bir sesle hırlayıp üzerime doğru abandı ve bir elini belime sıkıca sararak beni büyük bir açlıkla öpmeye başladı. Dilim ile buluşan dili kısık bir sesle inlememe sebep olurken Bera dudaklarımı içine çeker gibi öpüp bıraktı. Dilimi kavrayıp emdiğinde ellerimi ensesine bastırdım.

Sonra iki eliyle yanaklarımı tutup sıktı ve dudaklarım büzüşerek öne doğru çıktı. Sıkılı dişleriyle bir kaç saniye yüzüme baktı, sonra kısa kısa ama sertçe dudaklarımı öpmeye başladı. Odada tok bir ses yankılanıyordu.

Bazen kısaca öpüyor, bazen emiyordu. Dakikalar sonunda beni bırakmayacağını ve annemin her an odaya girebileceği ihtimalini anlayarak "Bera..." diye mırıldandım.

"Sus" dedi sertçe, tekrar sıkıca dudaklarımı öptü. "Günlerdir iflahımı siktin, sus"

Tekrar dudaklarımı emip nefes nefese geri çekildi ve hızla ayağa kalktı. Öylece yatakta durup tavana baktım.

Ben öp demiştim, pezevenk yemişti...

"Erez" dedim konuyu dağıtmak için. "Uyanmış mı, aradın mı?"

"Ekin sabahın beşinde ayağa dikmiştir onu, hadi kalk" dedi ve kalkacağımı bildiği için büyük adımlarla odadan ayrıldı.

Anın yoğunluğunu üzerimden atıp ayağa kalktım ve üzerime rahat şeyler geçirip banyoda kişisel bakımımı hallettim. Zaten okul aşırı yakındı, yürüyerek iki dakika sürüyordu.

Mutfağa girdiğimde annem hızla elime bir şeyler tutuşturdu. "Aldın mı belgeni, kimliğini?" dedi Bera.

Elimle cebime vurup "Aldım" dedim.

"Çocuklar hemen yiyin, tatlı da vereceğim. Kan yapsın"

"Gülizar teyze ben yemem sağ ol" dediğinde Annem kaşlarını çattı. "Neden oğlum?"

"O tatlısını yedi anne" dedim sırıtarak. Bakışları hızla bana dönerken gergin çenesiyle dudaklarıma baktı. Sırıttım.

Şerefsiz birden tüm hayat enerjimi tekrar doldurmuştu, şu an tıp bile kazanabilirdim.

SINAV SABAHI 09:44

- Erez -

"Ya Ekin yok, bulamıyorum" dedim hararetle odayı ararken. Sikeyim, giriş belgem yoktu...

"Ya nasıl bulamıyorsun beni deli etme, bak iyice etrafa" dedi korkuyla. Sıkıntıyla nefesimi üfledim. Ekin okuldan ayrılacağı için bir kaç dosya teslim etmek ve imza vermek için okula gitmişti erkenden. Ama belgemi bulamadığımı söyleyince hızla okuldan çıkıp eve doğru gelmeye başlamıştı. Arabasını da bana bırakmıştı.

"Fıstığım yok işte, delireceğim yok!" dedim, öfkelenmeye başlıyordum. Bir bulsam buradan okula gitmem beş dakikaydı ama bulamıyordum işte.

Karşı hattan öksürük sesleri geldiğinde kaşlarımı çattım. "İyi misin sen?" dedim korkuyla. Çok öksürmüştü.

"İyiyim" dedi çatallı sesiyle. "Dolaptaki ceketinin cebine baktın mı?" dediğinde gözlerim büyüdü.

Hassiktir, doğru lan!

Hızla dolabı açtım, askılara bakarken ceketi arıyordum bir anlığına korksamda askılıktan yere düşmüş ceketi görünce nefesimi rahatlamayla dışarı üfledim. Ekin olmasa ne yapardım, bilmiyordum.

Ceketi tutup hızla çektiğimde yere dağılan kağıtlarla kaşlarım çatıldı ama görmezden gelerek ceketin cebinde katlı halde duran belgemi çıkardım. "Buldum" dedim rahatlamayla.

Ekin sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi. "Öldüm öldüm dirildim burada" dedi ve tekrar öksürdü.

"Hemen sınava, tamam mı bebeğim. Dikkatlice çöz ama zamanı da iyi değerlendir, zaman önemli bak!" dediğinde sesi artık daha rahat geliyordu, ayrıca karşı hat hışırdamayı bırakmıştı.

Koşmuş muydu bir de?

"Tamam fıstığım, merak etme" dediğimde kısaca vedalaşıp telefonu kapattık. Dışarı çıkacağım sırada bakışlarım yere saçılmış kağıtlara takıldı. Üzerinde Ekin'in adını görmemle çatık kaşlarımla yere eğilip elime aldım.

Doğruydu, bugün herkes hayatının sınavını yaşayacaktı.

Kitap nasıl bitecek bende bilmiyorum inanın o yüzden boşuna sormayın... Ama sizin görüşlerinizi özellikle dikkate aldığımı bilin.

Bu sene sınava girecekler var mı? Sizin için yirmi defa sınav giriş belgesi ve kimlik lafı geçirdim, sakın ha unutmayın.

Unutursanız hangi şehirdeyseniz oraya gelirim ve hoş olmayan şeyler yaşarız.

Şaka değil.

Continue Reading

You'll Also Like

4M 354K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.
1.6M 93.4K 59
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
781K 45.5K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
25.2M 900K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...