disiplin

By simaayss

2.6M 191K 105K

Yeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını... More

TANITIM
1 - Yaralı Çehreler
2- Ocakbaşı
3- Sarhoş Bedenler
4- Sorgulanan Suretler
5- Sinir Harbi
6- Titreyen Dizler Ve Çarpışan Kalpler
7- Şeytan'ın Kuklası
8- İki Kalp Tek Ritim
9- Erez Hattı
10- Sabah Rutini
11- Kararsızlığın Pençelerinde
12- Teslim Olmak
13- Ev
14- Bira Krizi
15- Korku
16- Geriye Kalan İzler
17- Enkazın Altında
18- Kabustan Uyanmak
19- Cinnet
20- Şafağa Kadar
21- Sanrı
22- Limonlu Kek
23- Bu Gece
24- Buğu
25- Tekel
26- Umutlar ve Hayaller
27- Gece Yarısına Kadar
28- Veli Toplantısı
29- Sınırları Aşmak
30- Paramparça
31- Artçı Sarsıntı
33- Umut ve Çaresizlik Arasında
34- Kutlama
35- Betül
36- İlk Çatlak
37- Yıkıntı
38- Kördüğüm
39- Akşam Yemeği
40- Sinirli Şirin
41- Gerçekler
42- Gecenin Işıltısı
43- Kıskançlık
44- Özlem Dolu Bedenler
45- Ayrılık
46- İzmir
47- Metro
48- Huzurun Kıyısında
49- Meyus
50- Köprüden Önceki Son Çıkış
Final
Özel Bölüm - Düğün
Özel Bölüm - Kedi Yuvası

32- Sonumuz

40.3K 3K 1.4K
By simaayss

{bölümde +18 var. Rahatsız olacaklar o kısmı geçsin}

Medya: Ekin

Birisi göz kapaklarımı kaldırıp beyaz bir ışık tuttuğunda olduğum yerde kıpırdandım, kaşlarım çatıldı.

"Uyanıyor" dediğini duydum birinin. Sağ yanağımda birinin eli vardı, yumuşakça dokunuyordu. "Ekin, bak buradayım"

Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm ela gözler oldu. Ömrümün sonuna kadar bu gözlere bakabilirdim, ama o endişe havası hoşuma gitmemişti. Bakışlarım tepemizde dikilen doktora kaydığında gergince bana baktığını gördüm.

Aniden "Devran?" diye sordum, yattığım yataktan kalkmak istediğimde Erez hızla iri ellerini güçsüz omuzlarıma bastırıp beni yatağa geri yatırdı. "O nasıl?"

Erez'in kaskatı suratını gülümsemek için zorlamasından bile ne kadar harap olduğunu anlayabiliyordum. "İyi" dedi. "Atlattı, normal odaya alacaklar"

Gözlerimi sıkıca kapatırken saatler sonra gerçekten rahatladığımı hissettim. Şükürler olsun.

"Bera nerede?" dedim diğer aklıma gelen şeyi sorarak. "Kurban keseceğim diye tutturdu ama Hasan kızınca baklava almaya gitti. Devran yesin diye"

"Beyefendi kaç defa söyledim ameliyattan yeni çıktı, şerbetli tatlı yiyemez!" dedi doktor bıkkınca. Erez gözlerini devirdiğinde sadece ben gördüğüm için hafifçe gülümsedim.

Doktor ile göz göze geldiğimizde gülümsemem yavaşça kayboldu.

"Ne zamandır uyuyorum?"

"Bir gündür, çok halsiz düşmüşsünüz" dedi doktor. Bakışlarım kolumda takılı seruma kayarken yavaşça kafamı salladım. "Bu sırada sizden EKG ve MR aldım" dediğinde aramızda kimsenin anlayamayacağı bir bakışma geçti. Yutkunurken bakışlarımı kaçırdım, Erez dikkatle suratıma bakıyordu.

"Doktor ile yalnız görüşebilir miyim?" dedim Erez'e bakarak. Kaşları anında çatılırken "Hayır" dedi direkt. "Ne konuşacaksan yanımda konuş" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Beyefendi" dedi doktor otoriter sesiyle. "Bir test daha alacağım, siz kapıda bekleyin lütfen" dediğinde Erez'in çenesi anında gerildi.

"Ne testi daha? Yeter, yoruldu" dediğinde ona dokunma arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Büyük ihtimalle kafamı çarptığım için onu bahane ediyordu doktor, yoksa Ekin o testlerin sebebini öğrenmeden durmazdı. Ama söylediklerinin aksine yavaşça yanımdan kalktı, o an doktoru umursamadan üzerime doğru eğildiğinde gözlerimi kapattım. Buz gibi dudaklarını hemen dudağımın kenarına bastırıp sıkıca öptü.

"Bir Devran'ı kontrol edeyim, diğerleri de merak ediyor seni haber veririm" dediğinde kafamı salladım sadece. Erez odadan çıktıktan sonra öğreneceklerim beni o kadar çok korkutuyordu ki belki o yanımda olsa daha da cesaretli olurdum. Ama o da olmazdı.

Erez odadan çıktığında bir süre odadan ses çıkmadı. Doktor bile konuşmak istemiyor gibiydi.

"Sonuçlarınızı aldım" dediğinde bakışlarımı beyaz tavandan ayırmadan yavaşça kafamı salladım. "Bu hastalıkta erken teşhis çok önemlidir. Ne yazık ki hastalık üçüncü evreye ulaşmış" dediğinde titrek bir nefes aldım.

Hastalığı öğrenmek bile istemiyordum. Aklımdaki tek soruyu sordum. "Yaşama şansım ne kadar?" dediğimde doktor gergince derin bir nefes aldı.

"Yüzde yirmi" dediğinde gözlerimi sıkıca kapattım.

Ölmek istemiyordum, sikeyim. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde avuç içimi hızla yüzüme bastırıp ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ekin" dedi doktor yatağın bir ucuna oturup samimiyetle konuşarak. "Ben dördüncü evreden bile sağ çıkan binlerce hasta tanıyorum. Üçüncü evrede hayata tutunan milyonlarca hasta biliyorum. Şu an en önemli olan şey moral ve motivasyonun, sakın umutsuzluğa kapılma"

Umutsuzluğa kapılma mı? Ölecektim.

"İlk olarak kemoterapi başlayacağız, hastalığı bu şekilde küçültüp daha sonra ameliyat ile alacağız" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Kemoterapi mi?"

"Evet ama hemen başlaman lazım ve bu kasabada bunu tam anlamıyla yapamayız. Büyük şehre gitmen gerekiyor"

"Olmaz" dedim hızla yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona gelirken "Bana iki hafta kadar zaman lazım" dedim hararetle, çocukların üniversite sınavı vardı. Erez öğrenirse umursamazdı, benimle gelirdi şehir dışına. Bunu istemiyordum, aylardır uğraşıyordum iki hafta daha uğraşırdım.

"O zaman burada başlayalım minik dozlarla" dediğinde derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. "Yan etkileri olacak mı?"

"Küçük dozlarla başlayacağımız için çok fazla olmaz. Halsizlik, iştahsızlık ve biraz saç dökülmesi yapar" dedi. Saç dökülmesi olursa Erez anlardı bir şeyleri, bana sadece iki hafta lazımdı ama burada kemoterapiye başlamak da zorundaydım.

Daha sonra Erez üniversite sınavını kazanınca ve bu şehirden gittiğimizde ona düzgün bir dille açıklayacaktım. Ama o zamanda üniversite hayatına değil bana odaklanmak isteyecekti, peşimden mi sürükleyecektim? Bir çuval inciri berbat edecektim.

Elimi uzun saçlarıma attım ve parmaklarımın arasında çekiştirdim. "Bu arada..." dedim çatallı sesimle. "Ne hastasıyım?"

"Kanser" dedi. Nefesimi tuttum. "Mide kanseri"

- Erez -

"Devran saçmalama!" dedi Hasan hararetle. Bera'nın elinde Devrana uzatmaya çalıştığı baklavayı alıp kutusuna geri attı. "Yiyemezsin dedi doktor"

Çatallı ve kısık sesiyle "Ya beni şişlediler, istediğimi yiyebilirim" dediğinde gülümsedim. Allah biliyordu, canımdan can gitmişti iyi olduğunu duyana kadar. Sonra Ekin'in buz gibi zemine düştüğünü görünce aklımı kaybedeceğim sanmıştım.

Bakışlarım göğsümde kıvrılmış yatan bedene kaydığında dolu gözleriyle diğerlerini izlediğini gördüm. Elimi saçlarında gezdirdiğimde aniden uzun parmaklarıyla bileğimi tuttu. Kaşlarım çatıldı.

Sonra yavaşça bileğimi bıraktı, refleksle yapmış gibiydi. Hastaneye geldiğimizden beri herkesten daha kötü bir haldeydi, sürekli bir yerlere dalıyordu. Neyi olduğunu her sorduğumda Devran için çok korktuğunu söylüyor ve susuyordu. Birden göğsümde kafasını hafifçe kaldırdığında göz göze geldik, uzanıp yanağımı öptüğünde gözlerimi kapattım.

İçim gidiyordu Ekin'e, aklımı durduruyordu.

"Seni özledim" dedi kulağıma doğru. Bedenim anında kasılırken belindeki elimi sıkılaştırdım.

"Bende seni özledim fıstığım" dedim, dudaklarımı saçlarına bastırdığımda bedeni yine kaskatı kesildi. Yavaşça geri çekildim yüzünü görmek için. Ama bu ona izin vermeden oturduğu yerden kalkıp "Gel" diye mırıldandı. Onu ikiletmeden yavaşça ayağa kalktım.

Ekin beni bırakıp Devran'ın yanına doğru gittiğinde derin bir nefes alıp onları izledim. Yanına gidip bir elini yanağına koydu ve sıkıca alnını öptü. "Eve gidince sana limonlu kek yapacağım" dedi gülümseyerek. "Ama şimdi baklava yemiyorsun" dediğinde saatlerdir herkese kök söktüren Devran sakince Ekin'i onayladı. Ailesine bir şeyler saçmalamıştık ama inanmışlardı.
Zaten sık sık beraber kaldığımız için yadırgamıyorlardı, zaten Devran'da öğrenmelerini istemiyordu.

"Tamam Ekin'im" dediğinde getirdiği sahiplik eki bile beni kızdırmadı. "Sizi basamam şu an, umarım kantine felan gidiyorsunuzdur" dediğinde gözlerimi devirdim.

Ekin son defa Devran'ın yanaklarını öptü ve yavaşça geri çekilip arkasını döndü, ince uzun parmaklarıyla bileğimi kavradığında dişlerimi sıktım. Ufacık bir hareketi bile beni etkiliyordu.

Beni odadan dışarı çıkarttığında ona engel olmadım ve boş, sessiz koridorda beni çekiştirmesine izin verdim. Gece yarısı olduğu için bu kat bomboştu. Beni tuvaletlere doğru sürüklediğinde dişlerimi sıktım.

Boş tuvalete girer girmez beni hızla kapıya doğru yasladığında ben daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Yumuşak dokusu ve alıştığım tadını aldığımda derin bir nefes içime çekip sıkıca belini tuttum ve kendime bastırdım.

Ekin öyle hızlı öpüyordu ki ilk defa ona yetişmekte zorluk yaşıyordum. Dilini ağzımın içine gönderdiğinde zevkle inleyip kendime daha çok bastırdım. Kollarını boynuma sıkıca doladı ve bir kaç saniye kendini benden ayırdı.

"Kucağına al" dediğinde hızla bacaklarını tutup belime dolamasını sağladım, incelmiş belini kavrayıp onu havalandırdığımda boynumdaki kolları daha da sıkılaştı. Yerlerimizi değiştirip bu sefer ben sırtını kapıya yasladım.

Hafiflemiş bedeni ani bir sinir dalgasını vücuduma yayarken tekrar onu azarlamak için geri çekilmek istedim ama izin vermedi.

Elini ereksiyon olmuş aletime attığında dudaklarımızı ayırdım. "Burada olmaz" dediğimde sensörlü lamba kapandığı için karanlıkta suratını seçemiyordum.

"Şimdi istiyorum" dedi boğuk sesiyle. Zaten kendimi zor tutuyordum, bir de bu ses tonuyla benimle konuşursa kendime hakim olamazdım.

"Canın acır bebeğim, yanımızda hiçbir şey yok" dediğimde omuzlarını silkti umursamazca. "Acısın, umurumda değil"

Dudaklarını boynuma bastırıp elini hareket ettirmeye başladığında dişlerimi sıktım. Kapıya yasladığım bedeni tek elimle sıkıca tutarken diğer elimle kapıdaki kiliti bulup çevirdim. Üzerine bol gelen eşofmanı baksırıyla beraber bacaklarına doğru sıyırdığımda elini pantolonumdan içeri soktu. Sıcak elini aletimin üzerinde hissetiğimde dudaklarımı boynuna bastırdım.

"Ekin" dedim hararetle. "Ben seni hazırlayana kadar nefes bile alma" dediğimde güldüğünü duydum. Bunu evet olarak kabul edip parmaklarımı küçük, kırmızı dudaklarına bastırdım. Ne istediğimi anlayıp parmaklarımı sıcak ağzının içine alıp yaladığında sıkılı dişlerimle ağzının hareketlerini izledim.

Az önce dursun istiyordum ama şimdi durmak istese devam etmek için yalvarabilecek kıvama gelmiştim.

Islak parmaklarımı deliğine bastırıp hiç beklemeden tek parmağımı içine soktuğumda inleyip kafasını boynuma gömdü. Hızlı olmamız gerektiği için acele etmem lazımdı. Bir süre onu hazırlamak için sadece parmaklarımı kullandım ama bu süreçte patlayacak kıvama gelmiştim.

Ekin sabırsızca "Hadi..." dediğinde öpmek için deli olduğum çenesine dudaklarımı bastırdım. Ereksiyon halindeki aletimi deliğine konumlandırdığımda sıkıca omuzlarıma tutundu. Yavaşça içine girdiğimde sesli bir şekilde inledi, dudaklarımı dudaklarına bastırdım hızla. Her zamankinden daha hassastı.

"Hareket et Erez, bu ne yavaşlık?" dedi, acıdan sesi kısık çıkıyordu. Dudaklarım kıvrılırken onu dinlemeden yavaş hareketlerime devam ettim. Neden bu kadar hızlı ve ısrarcı olmaya çalıştığını anlayamıyordum, normalde parmaklarımı soktuğumda bile mızmızlanırdı.

Tamamen içine girdiğimde nefes nefese öylece bekledim. Ekin küçük nefesler alıyordu ama sürekli kasılıp gevşeyen deliği durmamı zorlaştırıyordu. Yavaşça hareket etmeye başladığımda Ekin dudaklarını boynuma bastırdı.

Dakikalar sonra hareketlerim hızlanmıştı, elimi kalçasına atıp kendime daha çok bastırdığımda inledi. Dişlerimi sıktım, o inleyince daha da kötü oluyordum. Sırtını kapıya yaslayıp içine büyük hareketlerle girmeye başladığımda inleme sesleri yükselmişti, ağlar gibi inliyordu. Kafasını kapıya doğru yasladığında avuç içlerimi dudaklarına bastırdım sesinin çok dışarı gitmemesi için. Dilini elimde gezdirdiğinde gözlerimi kapatıp kendimi sertçe içine tekrar bastırdım. Her vuruşumda sırtı kapıya vuruyordu, hafiflemiş bedeni hafifçe zıplıyordu.

"Geleceğim" dedim, içinden çıkmak istediğimde belimdeki bacakalarını sıkılaştırıp iyice derine girmeme yol açtı ve çıkmama izin vermedi. Yaptığı hareketle sıcak duvarlarının içine inleyerek geldiğimde, o zaten benden bir kaç saniye önce gelmişti. Nefes nefese öylece bekledim sakinleşmek için. Hastanede olduğumuz gerçeği yüzüme tekrar çarparken dudaklarımı sıkıca sıcak boynuna bastırdım. Ekin, gerçekten aklımı durduruyordu.

İç çekme sesi duyduğumda bir an nereden geldiğini anlayamadım, lavaboda birinin olduğunu düşünüp telaşlansamda boynumda hissettiğim ıslaklık kaskatı kesilmemi sağladı.

"Ekin" dedim korkuyla, suratını görmek için geri çekmek istediğimde kendini boynuma daha çok sakladı. "Canını mı yaktım?" dedim, sikeyim tabii canı yanardı. Kafasızdım çünkü.

"Evet" dedi içli içli ağlarken. Dudaklarından bir hıçkırık kaçarken bu kadar yoğun ağlamasıyla istemsizce kendi gözlerimin de dolduğunu hissettim.

Gözlerimi kapatıp sıkıca belini tuttum, yavaşça sırtını okşadım. "Canımı yaktın"

Bir kaç mevzuya açıklık getirmek istiyorum...

Öncelikle bu sabah uyandıktan sonra bölümdeki yorumlar ve bana özelden attığınız tehdit mesajları gerçekten çok hoştu. Bazı değişiklikler yaptım ama sizden korktuğumdan felan değil, yanlış anlaşılma olmasın.

Özellikle bu mesajdaki şaka değil kısmı beni benden aldı... Neyse siz bana çemkirdiniz ama ben sizi öpüyorum✨

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 108 11
On yıllık bir esaretten nasıl kurtulunur? Dikkat: Bu hikaye eser miktarda şiddet, kan, ölüm, tecavüz ve taciz sahneleri içerir. Eğer bu konu hakkında...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

406K 19.9K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
1.6M 26.9K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
4.2M 264K 65
Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında...