Alev | Kara Bela

By hepbiyazar25

1.4M 59.2K 10.3K

Hikaye yetişkin okurlar içindir, yaş sınırlaması en az 18'dir!! Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür gerçek hayatl... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
final

on beş

62.1K 2.4K 550
By hepbiyazar25



Keyifli okumalar gece kuşları 💫

Kapı önünde ki konuşma kesilince bir süre bekledim banyoda. Bir korkuya kapılmıştım. Ne olacaktı? Nasıl davranacaktı? Gelip sarılması, nasıl hissettiğimi sorması gerekiyor muydu? Günlerdir bana olan tavırları buraya kadar mıydı? Yüzüme düşen saçlarımı savurup banyo kapısına baktım. Ağlamak istemiyordum ama boğazım da bir güğüm gitmemek üzere takılıp kalmıştı. Kimsesiz çocuklar gibi hissediyordum. Öyleydim tabi, kimsesizliğim beni bu eve, bu niyetle getirmişti. Olması gereken olmuştu, biraz önce yatakta kulağıma söylenenler gelip geçiciydi. Canım bir acıyordu ki...

Ne düşünüyordu içeride bilmek isterdim. Çok kısa sürmüştü onu iyileştirmem, şimdi bana git diyebilme ihtimali yüksekti. Şu an sadece birine sarılmak istiyordum. Çıplaktım, bir çarşafa sarılmıştım, masumiyetimi kaybetmiştim. Saçım başım dağılmış, dudaklarım öpülmekten şişmiş, belden aşağım tarifsiz bir ağrı içerisindeydi. Gerçekten sarılmak istiyordum. Alii, bak burası burası acıyor demek istiyordum. Gözlerim dolup dolup duruyordu, yukarı bakınca da ağlamam geri gidiyordu. Gelmesi lazımdı, beni ne hale getirdiğini görmesi lazımdı.. Sapına kadar erkek olduğunu haykırması lazımdı. Gelmeyecekti. Beklemem anlamsızdı, üzerime sardığım çarşafı yere fırlatıp çırılçıplak kaldım. Sıcak su doldururken artık göz yaşlarım benden bağımsızdı. Görevimi iyi icra etmiştim anlaşılan, kocam daha ilk zaferinde belki de uyuyup kalmıştı.

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum, hatta bana banyoya git dedikten sonra kaç dakika geçmişti, saate hiç bakmamıştım. Kovaya dolan su yarılanırken yere yakın tabureye oturmuş ağlıyordum. Kasıklarımda adet sancısı gibi bir ağrı kendini hissettiriyordu. Çarşafa da hiç bakmak aklıma gelmemişti, bekaretim kaç damlayla kendini belli etmişti? Neden bu saçma duyguya kapılmıştım, hep hanım annenin yüzündendi. Gerçek evli olacağımıza beni inandırıp, kendimi gerçekten karısı gibi görmemi sağlamıştı. Ali'nin hiçbir şeyden haberi yoktu, onun derdi biraz önce yaşananlardı. Kova dolup dolup taşarken anca farkına vardım, suyu kapattım, tasa doldurup başımdan aşağı ıslattım. Kapı açıldı birden. Arkamı dönüp baktığımda Ali belinde havlusuyla karşımdaydı. Havluyu tekrar indirdi yere, bu defa izlemek yerine bakışlarımı kaçırıp bir tas daha doldurdum. Su tenimden akıp giderken Ali yanıma adımladı.

'Alev..'

Sessizliği banyoda yankı yapmıştı yine de, dönüp bakmadım, kırgın yüreğim onun geçici kadını olduğunu yeni yeni kabulleniyordu. Saçlarımı sabunlayıp köpürtürken yaklaştı ve arkamda diz çöktü. Eline aldığı fileyi sırtımda gezdirmeye başladığında huylanıp dikleştim. Eğer aklında bir tur daha atmak varsa anca rüyasında görürdü. Ama o sözleriyle beni pişman etmenin derdindeydi. Kuruntularımı bana ödetmenin peşindeydi.

'Elinde en son sigara vardı, nasıl düştüğünü hatırlıyor musun?'

Hayır manasında başımı iki yana salladığımda omuzlarımı köpürtmeye devam etti.

'Baya bir yer yanmış ama sorun değil..'

Banane dercesine omuz silktim. Ben gidiciydim nasılsa, kalıcı olan düşünürdü ne yapılacağını.

'Aslında umrumda bile değil.. Biraz önce yaşattığın şey için bütün şehri yakmana göz yumarım..'

'Şey ne şey?' diye sordum kalın çıkan sesimle, ağlamaktan iki dakika da kahvecilere benzemiştim. Ne yaşatmıştım biraz önce arkadaşım, ben o an yaşandı mı unutmuştum neredeyse.

'Bu defa ne olduğunu tam olarak bende bilmiyorum. Sen istediğin lakabı takabilirsin.'

Alınganlığım tutmuştu yine, omuz silkip önemsemiyormuş gibi davranmaya çalıştım. Temiz suyu sırtıma döküp durularken önüme geçti. Saçları önüne düşmüş, yanakları kızarmış, göz bebekleri beyazını bile kaplamıştı. Öyle masum görünüyordu ki, o saçma yangın yüzünden savrulmuştuk sadece. Ağladığımı fark etti. Ben bakışlarımı kaçırdım ama çenemden tutup göz göze gelmemizi sağladı, telaşlanmıştı.

'Niye ağlıyorsun? Canını çok mu yaktım? Bir yerin mi ağrıyor? Bana neden söylemiyorsun?'

'Yanımda durmak zorunda değilsin. İstediğini aldın nasılsa, ilgilenmene gerek yok artık..'

Yüzümü yan çevirip çenemi elinden kurtardım. Elinden tası alıp kendi kendime dökmeye başladım. Gitse de hüngür hüngür ağlasaydım, hıçkırıklarım içime kaçıyordu. Beni banyoya postalamasana alındığımın farkında bile değildi. Şaşırdı tepkim karşısında, elimden tası alıp kovanın içine fırlattı ve tekrar çenemi tutup ona bakmamı sağladı.

'Sana böyle hissettirecek ne yaptım? Söyle bileyim çünkü ben farkında değilim!'

Kollarımı bedenime sararken zorlukla konuştum. 'İstediğim sadece sarılmaktı, sen de sarılmayacağına göre boş boş sorular sorup durma karşımda. Çık, ben yıkanıp gelirim aşağıya...'

Göğüslerimi kapatmak için karnıma sardığım kollarımı çözüp dizlerimi araladı. Bacak arama girmek için biraz kabaydı, biraz daha araladı ve sonunda çıplak bedenlerimizi yapıştırarak sarıldı. Karşılık vermek istemiyordum ellerimi karnına koyup bekledim sadece. Yüzünü boynuma gömdü..

'Sana kıyafet hazırladım, yatağı topladım, yangını söndürmek için su döktüğüm yeri sildim. Yalan yok, bir de sigara yaktım. Biraz önce tam anlamıyla senin kocan oldum Alev. Bu odada ki sekiz yılımı hiç yaşanmamış gibi tarihe gömdün..'

Duyduklarım hissettiğim bütün olumsuzlukları silip atarken başımı çevirdim, dudaklarım boynuna temas ederken içimi kemiren duyguları söylemesem olmazdı.

'Bir an basıldık, banyoda yalnız kalınca.. ben, bu eve ne amaçla geldiğimi biliyorum ama..'

'Bu eve gelmende ki tek amaç benim olmak tamam mı? Karım olmak, eşim olmak, kadınım olmak, hayatım olmak, aldığım nefes olmak.. aklına ne gelirse.'

'Ali, bana ümit verme.' derken çekilmek istedim ama izin vermedi.

'Biz o nikahı kabul ederek ümit verdik birbirimize. Seviştikten sonra gideceğini mi düşündün?'

'Neyse ne Ali. Tamam, çık dışarı da abdest alıp geleyim.'

'Alev..' diyerek çekildi boynumdan, sesi boğuk ve yakıcıydı. Alnını alnıma yaslayıp dudaklarını dudaklarıma sürttü.

'Kısa sürdüğünün bende farkındayım.'

'Normali ne kadar sürüyor bilmediğim için farkedemedim.'

'Normalde senin de boşalman gerekiyordu.'

'Sus Ali! Konuşma böyle ben bilmiyorum böyle şeyler..'

'Karım.. çok canın acıyor mu? Yoksa..' dedi ve sustu, elimi tutup kendine yaklaştırırken elim erkekliğiyle buluştu. Yutkundum seslice, biraz öncesinden hiçbir fark yoktu.. 'Yoksa, bu gece tekrarı olur mu? Ben hiç boşalmamış gibiyim, hiç inmedi, kasıklarım ağrıyor..'

'Biraz..' dedim çekinerek. Elimi oynatmaya devam ederken eli saçlarıma ulaşıp kavradı.

'Aşağıya inmek istemiyorum. Gün doğana kadar, üstünde uyuyakalana kadar o yataktan çıkmak istemiyorum..'

'Ayıp olur, geleceğimizi söyledin.'

'Gitmeseydik.. alır mıydın beni yine içine?'

'Aliii.. biliyorsun işte cevabımı..'

Elimi çekip sakinleşmeye çalıştım. Yatakta yaptığımız değilde bu sözleri beni etkilemeyi başarıyordu. Tasa su doldurup başımdan aşağı döktüğüm de suyun soğuduğunu farkettim. Ama bana şu an böylesi gerekti. İçimin ateşi biraz olsun sönerken Ali ayağa kalktı.

'Bekliyorum, sonra da ben yıkanayım..'

Olumlu manada başımı salladım, Ali dışarı çıkar çıkmaz gülmeye başladığımda kendimi durduramıyordum. Kuruntularım boşa çıktığı için seviniyordum deli gibi. Ağrım sızım geçmişti, hemen durulanıp havluya sarıldım. Banyoya girmeden önce şakağımı uzunca öptü, içim huzurla dolarken ayrıldı yanımdan. Dediği gibi odayı toparlamış, yatağın üstüne giyeceğim kıyafetleri bırakmıştı. Sobayı da yeni yakmış olmalıydı, içerisi fırın kadar sıcaktı. Hızlıca kurulanıp giyindim, sobanın yanına gidip saçlarımı taradım. Nasıl kuruyacaktı şimdi aşağı inene kadar? Saçlarımı önüme atıp sobanın üstüne eğildim ve elimle havalandırarak kurutmaya çalıştım. Ali çıktı kısa sürede, dolabından kıyafet alıp giyindi. Ben saçlarımı ne yaparsam yapayım kurutamayacaktım, sırtım ağrımıştı ve boynum tutulmak üzereydi. Saçlarımı geri atıp arkamı döndüğümde Ali'nin göğsüne tosladım. Yüzü gülüyordu, gözleri dolmuştu, eli hiç vakit kaybetmeden kıvrılan saçlarıma uzandı.

'Biri gelip, bir gün odanda, uzun kıvırcık saçlı bir kadın sobanın üstüne eğilip saçlarını kurutacak dese asla inanmazdım. Hemde seviştikten sonra. Hemde benimle seviştikten sonra.'

'Bana da biri gelip yangının ortasında ilk geceni yaşayacaksın dese inanmazdım..'

Güldük birlikte, gözlerinde ki doluluk kayboldu, parmakları buklelerime karıştı. Bakışları değişti anlık, eli saçlarımdan yanağıma ulaştı.

'Yangının ortasında seni gerçek bir erkek yapacak dese, onun sayesinde o yemek masasına oturmaktan hiç korkmayacaksın dese de inanmazdım kara bela. Bana neler yaptığını bilmiyorsun. Beni nasıl bir çukurdan çıkardığını bilmiyorsun..'

'Sende beni o çukurdan kurtardın Ali. İkimizin de kusuru vardı. Birbirimize bu yüzden iyi geldik.'

'Çok güzelsin. Sana bakınca içim açılıyor. Seni görmeyince ellerim titriyor, deliye dönüyorum. Derin duygular besliyorum sana karşı kara bela. Bir daha kendini üzecek şeyler kurma kafanda..'

Zamansız itirafıyla sarsıldım, eğilip öptüğünde karşılık bile verememiştim. Kısa süren yakınlaşmamız ben karşılık vermeyince tek taraflı Ali'nin geri çekilmesiyle son bulmuştu. Anlamıştı beni ne hale soktuğunu, gülümseyip öptüğü dudağımı baş parmağıyla okşadı. Konuyu değiştirdim sadece. Ben hissettiklerimden, böyle ayak üstü anlatacak kadar emin değildim.

'Saçlarım kurumadı ben inmeyeyim, burada yerim yemek.'

'Seni aşağıda mahçup edecek şekilde konuşmalarına izin vermem. Sen varsın diye iniyorum, inmiyorsan bende inmem..'

Çaresiz bırakmıştı beni, mecburen inmek zorunda kalmıştım. Havluyla kuruttuğu saçlarını yana doğru tarayıp hazırlandı sonunda. Hanım annenin evde elbiselerimin altına giymem için aldığı düz taban ayakkabıları giyip kapıya yöneldim. Ben inerken Ali arkamdaydı. Çatal kaşık ve gülüşme seslerinin geldiği yere yürürken elimi tuttu birden. Yemek salonuna birlikte girdik, tüm gözler üstümüze çevrildi. Tanıdığım tanımadığım herkes buradaydı. Hanım anneyle göz göze geldiğimde gözleri gülüyordu. Hatta düşen damlalar mutluluk gözyaşlarıydı. Nikahta gördüğüm kardeşleri de buradaydı. Erkek olan kalkıp Ali'nin yanına geldi ve boynuna sarıldı. Elimi bırakmak zorunda kalmıştı, kardeşine karşılık vererek herkesi duygulandırdı. Zahide de ayağa kalkıp bana küçümseyen bakışlar atarak yanlarına doğru yürüdü..

'Bu kız hala burada mı?'

Ben sessiz kalmaya çalıştım ama gözlerinin içine bakarken ona söylemem gereken ne varsa anlamıştı. Ali kolunu açıp kardeşini altına alırken kaşları çatıldı.

'O nasıl söz Zahide?'

'Ne bileyim, öyle arsız terbiyesizdi ki nikah günü.. nasıl tuttunuz bunu haftalardır burada?'

'Seni tutmuşlar ya gittiğin yerde!'

'Alev, Zahide!' diye seslendi uyarıcı sesiyle hanım anne, bir adım atmıştım ki üstüne geri çekildim. Ali kardeşini alnından öpüp bıraktı.

'Alev'e karşı kullandığın üsluba dikkat et Zahide. Karşı karşıya gelmek istemem..'

'Abi..'

'Alev benim kıymetlim, ona göre hareket et.. Oturalım hadi, soğumasın yemeğimiz..'

Ah be Ali, sen bundan sonra benim ölümümsün be! Zahide bozulup suratını asıp yerine otururken Ali elimi tutup masaya yönlendirdi beni. Dudaklarımda arsız bir gülümseme fırlamak için zor duruyordu. Hanım anne yanını işaret ettiğinde gidip oturdum. O da bana sarıldı, bu gece ihtiyaç duyduğumu anlamış gibi. Başımı omzuna yatırıp karşılık verdim bir iyi gelmişti ki. Sırtımı sıvazlayıp saçlarımı okşadı. Sonunda Ali ve Ahmet masaya oturduklarında doğruldum bende. Hanım anne ellerini saçlarımdan çekmemişti hala, ıslak tutamları bulup bana göstere göstere elliyordu. Tek kaşı kalkmıştı sorgularcasına. Doksan birle radara yakalanmıştım işte. Onca yangını örtbas etmiştik ama iki üç tutam saç beni ele verecekti.

'Afiyet olsun..' dedi Ali sessizliği bozup. Tam karşıma, babasının soluna oturdu. Onu pek tanımıyordum ama gerginliği her halinden belliydi. Yıllar sonra ailesiyle ilk yemeğiydi. Hemde ilk sevişmesinin üstünden daha bir saat bile geçmemişti. Erkek kardeşi Ahmet yanında, onun yanında da Zahide'nin kocası Serdar oturuyordu. Benim yanımda Ahmet'in eşi Selvi, onun yanında Zahide vardı. Masanın sonunda dört tane çocuk gülüşürken hanım anne elini sırtıma koyup işaret parmağıyla tek tek gösterdi.

'Bu damadım Serdar, gelinim demek adet olmuş, bu da diğer kızım Selvi.'

'Bana damadım diyorsun ama anne?'

'Deyiveririm, sen kızımı alıverdin..'

Masadakiler gülerken benim annemin kızını kimlerin aldığından haberi bile yoktu. Burukça gülümsedim mecburen, işaret parmağı bu defa çocuklara kaydı.

'Bak bu Zahide'nin kızı Maide, beş yaşında, hanım hanımcıktır kuzum, anasına hiç çekmemiş..'

'Anneee!'

'Hee tamam tamam sende abilerin gibi sokak çocuğu değil de evde prenses gibi büyüyüveren kızın gibiydin tamam..'

Zahide gülerken diğer herkes ona eşlik etti, aile hayatlarının iyi olduğu hepsinin gözünden belli oluyordu. Buraya o kadar fazlaydım ki, onlara asla uygun değildim. Yüzüm gülerken içim kan ağlıyordu.

'Bu da Zahide'nin afacan oğlu Yusuf. Yusuf peygamberin güzelliği yansıyıvermiş yüzüne, doğduğunda o kadar güzeldi ki, öyle Yusuf koyuverdik adını.. üç yaşında, mazlum kuzum benim..'

'Allah bağışlasın.' dedim konuşmayı hatırlayıp, Zahide uzanıp oğlunun kafasını sevdi.

'Şu kara kafalı Akın, daha dört yaşında ama evlerden ırak. Torunum diye deyivermiyorum, kuduruğun teki..'

Selvi yanımda çekinerek gülerken Ahmet kahkahalarla bakıyordu oğluna. Galiba doğruydu, geldiğimden beri sandalyede bir takla atmadığı kalmıştı.

'Suendam üç yaşında, peş peşe oluverdiler. Ön tekerlek nere giderse arkada oraya gidiveriyor tabi. O yüzden onlar bize değil genelde biz onlara gidiveriyoruz. Bir saat sevip dönüveriyoruz.'

Sonunda bende dayanamayıp gülmeye başladım. Herkes gülüyordu, mutlu bir aile görüyordum ilk defa. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Bu kalabalıkta yemek yiyebilir miydim, bilmiyordum. Müstesna çorbaları servis ederken yana kaydım. Öyle ağır ağır koyuyordu ki çorbamı, ağzında ki baklayı çıkarana kadar durmadı.

'Yangın sırası ne ara yıkandın gelin hanımım. Saçlarını da kurutamamış yazık..'

Söylediğini sadece ben ve hanım anne duymuştuk, ona doğru dönüp öldürücü bakışlarımı attığımda sinsi sinsi sırıtıyordu. Eş zamanlı hanım anne de tabağına bakarak gülüyordu. Cingöz Recai gibilerdi, hiçbir şey kaçmıyordu.

'Yangın nasıl çıktı Ali?'

Konu, kayın babamın sorusuyla açılırken rahatsızca kıpırdandım yerimden. Zaten zor oturuyordum, ne cevap vereceğimizi de bilmiyordum. Bakışlarım çorbada karıştırıp durdum.

'Sobaya odun atarken yere köz düşürmüşüm. Uyumuşum sonra, Alev de uyuyakalmış. Alttan hava almadığı içinde alev almadan yanmış..'

Müstesna karşımda, hanım anne yanımda kıkırdarken uyuduğumuza inanmadıkları her hallerinden belliydi. Biraz yaklaştım, hanım annenin işiteceği kadar konuştum.

'Niye gülüp durduğunu sorabilir miyim hanım anne? Söyle de bende güleyim!'

'Al ekmek yiyiver kızım.' diyerek bana döndü ve çorbama ekmek doğrarken başını yaklaştırdı.

'Uyumuyordunuz ki, ben duyuverdim son anda seni. Ahladın bi kuvvetle.. ne yapıveriyordunuz sonra anlatıverirsin, şimdi boğuntuya gelivermesin..'

Kızarıp bozardım o konuşurken, ağzım bir karış açıldı. Yaaa nabeeeer dercesine kaşını gözünü oynatarak başını kaldırıp gözlerime baktı.

'Ye kızım, afiyet oluversin.'

Burnumdan solurken başımı ağır ağır salladım. Sonra kendi yemeğine döndü, beni utancımla baş başa bıraktı. Önüme döndüğümde bir an izlendiğimi hissettim, bakışlarımı kaldırdım, gerçekten de Ali beni izliyordu. Yüzünde ki mutluluk görülmeye değerdi. Sırf onun için zoraki gülümsedim. Tekrar döndü yemeğine. Ben yemek boyu çorbamı karıştırıp durdum. Yemediğimi kimse anlamasın diye çaktırmadan tabağımı alıp mutfağa bıraktım. Peşimden hanım anne ve Selvi geldiğinde ben sıkışıp kalmıştım.

'Nasıl çıkıverdi yangın, dosdoğru anlatıver bize..'

Kaşınıyorlardı, benim ağzımı bozmamı istiyorlardı. Onlar sandalyelere oturmuş ben ayakta duruyordum. Tezgaha kalçamı yaslayıp kollarımı göğsüme bağladım.

'Benim yüzümden.'

'Nasıl, sobadan çıkmadı mı?' diye soran Selvi olmuştu. Olumsuz manada başımı salladım.

'Sigara içiyordum, üstümde Hasret ablanın diktiği gecelik vardı. Ali kıyafetlerimi diğer odaya kapatmıştı, üstüm ıslanınca mecbur onu giymek zorunda kaldım..'

Pür dikkat beni izliyorlardı, Müstesna elinde tabaklarla koşturarak mutfağa girerken nefes nefeseydi..

'Durdurdur! Anlatma!' Tabakları tezgaha bırakıp ellerini yıkadı ve diğerleri gibi sandalyeye oturup elini çenesinin altına koydu.

'Heh devam et hanımım..'

Hepimiz gülmeye başladık. Hanım anne en başında, alem dert etti diye ağlamıştı, ama en büyük derdi bunlar edinmişti. Ali'nin bana gülümsemesi bile onlar için mucizeydi.

'Ali banyodan çıkıp beni öyle görünce gözü döndü, elimden tuttuğu gibi beni yatağa attı..'

'Bismillah! Dur devam etme! Ya da et! Ay abimi dinleyemeyeceğim ya!'

'Sus kız Selvi! Duymak isteyivermeyen dışarı haydi!'

'Elimden düşürdüğümü fark etmedim. Siz gelene kadar da etmedik..'

'Alev.. oluverdi mi o iş? Oluveriyor muymuş?'

'Ol..' Cevap veremeden kapı çaldı. Hiç kimse dönüp kapıya bakmıyordu. Vereceğim cevabı bekliyordu. Ellerimi yüzüme kapatıp başımı olumlu manada salladım, olmak ne kelimeydi? Olmanın da ötesindeydi kocamın marifetleri. Ellerimi yüzümden çekmeden parmaklarımı aralayıp baktım, sandalyelerini itip sevinçle kucaklaşmaya başladılar. Kapı tekrar çaldığında kimsenin bakmaya niyeti yoktu..

'Kapıyı açmayacak mıyız?'

'Hasret geliverecekti sen açıver bozma neşemizi..'

Yarın lokma dökmezse hatırım kalırdı, gülerek dış kapıya gidip açtım yavaşça. Karşıma önce Müjgan çıktı. Sonra sırtı dönük bir adam..

'İyi akşamlar.' dedi naif sesiyle, tebessüm edip kapıyı ardına kadar açarak kenarı çekildim.

'Hoş geldiniz Müjgan, buyurun..'

İçeriye davet ederken, eşi olduğunu tahmin ettiğim adam sigarasından son bir kez çekip yere attı. Ayağıyla ezip söndürdü ve eğilip izmariti alarak ileride ki çöpe yürüdü. Böyle ince fikirli insanların hastasıydım. Bize dönüp yürürken baştan ayağı süzmüş bulundum, güzel ütülenmiş takım elbise adamın üstünde jilet gibi durmuştu. Bakışlarım kısa sürede yüzüne yaklaşırken ay ışığı sanki birden kayboldu ve kirpiğinin gölgesinden tanıdığım adam karşıma çıktı.

Maraz Ali..

İlk aşkım..

Daimi müşterim..

Altı ay önce evlendiği için umudu kestiğim sevdiğim..

Maraz Ali..

Gözlerini benden bir saniye bile ayırmadan, izleyen adam..

Bana defalarca teklif göndererek aklımı çelen hain..

Kocamın eski sevdasının kocası..

Bu nasıl bir kader?

Beni hiç görmemiş olması nasıl bir şans?

Abooooo kız utanmasanız akraba çıkacaktınız ya..

Ali'nin linki olsa önce kendim alır sonra size veririm bu nasıl bişey yaaaaa🔥🔥

Bir Maraz Ali'miz eksikti, o da geldi çok şükür. Alev beni görmedi dedi ama bu kadar ucuz sıyrılır mı bilemem..

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, desteğiniz benim için çok kıymetli, hepinize çok teşekkür ederim ❤️❤️

Görüşmek üzere

Aslı 🎵

Continue Reading

You'll Also Like

244K 4.4K 3
Derin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde...
4.9K 1K 34
"Yüreğinin kapılarını benden başkasına açamazsın! Bu ben bile olsam..." "Bu sözüyle deli olduğunu düşünebilirdim ama o an anladım ki bu iki adam birb...
1.5K 104 27
*diziyle alakalı değil.* Mutlu son görebilmek için uzakta ki birini değilde yakınımdaki birini sevebilmek için seni unutuyorum. İlk aşkım demek ister...
101K 196 1
Asla âşık olmayacağını düşünen bir adam ve aşk uğruna her şeyi yapabilecek bir kadın... Royal Tiyatro'nun baş aktrisi Lavinia Ellis, sanılanın aksin...