class b ✓

By taeggukfect

1.1M 81.7K 72.8K

Herkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook v... More

!
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43- FİNAL
KARAKTERLERLE SORU CEVAP

-30-

20.5K 1.4K 1.3K
By taeggukfect

"Bebeğim, biz çok seksiyiz."

Elimdeki kek harcı dolu kaba parmağımı daldırıp yalarken tek kaşımı kaldırarak Jungkook'a döndüm. İlgisi tamamen telefonundaydı. Büyülenmiş gibi bakıyordu ekrana. Ne izlediğini bildiğim için gülmemek adına kendimi zorladım.

"Neden bunu daha önce yapmadık ki?" derken videoyu başa sardı, seslerimizi dinledim.

Jungkook limonlu keki çok sevdiği için ona minik muffinler yapıyordum. O ise benim yanımda bulunmak için mutfaktaki masaya oturmuş, dün gece ortaya attığım fikirle çektiğimiz videoyu izliyordu durmadan.

Hayranlık dolu sesi ve övgüleri beni şımartıyordu. Kalıplara döktüğüm keki fırına yolladıktan sonra adımlarımı Jungkook'un yanına yönelttim. Evde tek başımızaydık. Bugün okula gitmeyip günümüzü tamamen birbirimize ayırmıştık.

Kendimi onun kucağına attım, tek eliyle belimi tutarak dengemi sağlamama yardım etti. Diğer elinde tuttuğu telefonu aldım ve onun da görebileceği bir şekilde tutup ben de videoyu izledim.

Dudakları çıplak omzuma değdi, ardından dişlerini geçirdi tenime. Havalar ısındığı için evin içindeyken yalnızca alt pijamalar giymeyi tercih ediyorduk. Artık ilkbahardaydık.

"Bunu daha önce yapmalıydık." derken bakışlarımı ekrandan çekemedim. Telefondan yükselen inleme seslerimiz beni çabucak kıvama getirecek cinsten bir şeydi. Şu an Jungkook beni kucağına alıp herhangi bir şekilde içimi doldursa asla itiraz etmezdim. Yine ona karşı doyumsuz olduğum bir dönemdeydim. Sanki her zaman böyle değilmiş gibi...

"Sevişirken bir şeyler izlemenin üst seviyesi oldu bu. Çoğu porno videosundan daha güzel."

Kafamı sallayarak onu onayladım. Odada sarı ışıklı gece lambaları yanmasına rağmen gayet iyi bir ışık vardı ve telefonu yatağın tamamını alıp yüzlerimizi almayacak şekilde ayarlamıştık. Bu kesinlikle çok daha ateşliydi.

Dudakları omzumdan boynuma doğru yol aldığı sırada videoyu durdurdum. Telefonu masaya bıraktıktan hemen sonra elim yanağına çıkmıştı. Boynumu öperek kulağımın altına kadar geldi. Gözlerimi kapattım.

"Kendimi zor tutuyorum." diye fısıldadı hassas noktamı öpmeden önce. Ona kendini tutmasına gerek olmadığını söylemek üzreyken kapı zili çaldı. Dondum.

"Bu kim şimdi? Zamanlamanızı siksinler."

Jungkook kucağında benimle beraber kapıya yönelirken kimin geldiğini bilmediğim için beni bırakması adına omzuna vurdum pat pat. İstediğimi yapıp ayaklarımın yere değmesini sağladı. Hemen ardından kapıyı açtığında ise karşımda gördüğüm üç yabancı kaşlarımı çatma nedenimdi.

"Biz geldik kuzeeen!"

Kısa saçlara sahip olan kız kollarını açıp Jungkook'a sarıldığı sırada birkaç adım gerilerinde durmuş bu görüntüyü izliyordum. En azından kuzen olduklarını öğrenmek içimi ferahlatmıştı. Haber vermeden gelmeleri biraz sinirimi bozsa da bir şey diyecek konumda değildim.

"Hoş geldiniz de... Hangi rüzgar attı sizi buraya?"

Jungkook diğer iki çocukla da sarıldıktan sonra hâlâ yüzünden okunan şaşkınlık ile bu cümleyi mırıldandığında kızın yüzü düştü.

"Amcam hastaymış, duyar duymaz çıktık geldik. Evde mi o?"

Bakışları kısa bir anlığına etrafta gezindi, beni görünce kaşlarını çatsa da henüz dikkati bende değildi. Kollarımı göğsümde birleştirip mutfağa yönelmeden önce Jungkook'un çıplak sırtındaki dün geceden kalma tırnak izlerime bir bakış attım.

Fırındaki kekler pişerken Jungkook'un sevdiği meyvelerle bir yoğurt kasesi hazırlayabilirdim. Son birkaç gündür babası sebebiyle kafası çok meşguldü ve geceleri uyumadığına bile şahit oluyordum. Bu yüzden sevdiği şeylerle onun moralini yerine getirmeyi planlıyordum. Beraber video oyunları oynuyor, duş alıyor ve çoğu zaman onun sevdiği yiyecekleri pişiriyordum. Yüzündeki gülümsemeyi görmek bile yetiyordu bana.

Buzdolabından çıkarıp yıkadığım meyveleri doğramaya başladığım sırada içeriden gelen konuşma sesleri gittikçe yakınlaştı. Orda bıraktığım dörtlü mutfağa girdi, Jungkook ensemi öptü ve masanın üzerinde duran telefonunu aldı. Muhtemelen babasını arayacaktı.

"Amcam neden Bayan Choi ile acaba? Yoksa barışmayı mı düşünüyorlar?"

"Evet, Jess." demekle yetindi Jungkook. Böylece kızın adını öğrenmiş oldum. Diğer iki çocuk daha sakindi. Muhtemelen bizimle yaşıt ya da daha büyüklerdi. Yine de kız kadar konuşmuyor, soru sorma gereği de duymuyorlardı.

Doğradığım meyveleri üzerine bal döktüğüm yoğurt dolu kaseye ekledim ve biraz karıştırdım. Üzerine Jungkook'un çok sevdiği cevizleri de ekledikten sonra kaşıkla biraz aldım ve ona uzattım. Babasıyla konuşmasına rağmen beni reddetmedi. Boştaki eli belime yerleşti, kaşıktaki yoğurdu yedi ve "Çok güzel olmuş." dedi.

Gülümseyerek ağzının kenarına bulaşan beyazlığı sildim ve parmağımı yaladım. Jess'le bakışlarımız kesişti, tekrar kaşlarını çattı.

"Size son geldiğimde mutfakta çalışan bir görevliniz yoktu Kook?"

Ona Kook dedi. Beni erkek arkadaşıma, özel bir hitap şekliyle seslendi.

Sabırlı ol Taehyung.

"Taehyung benim neredeyse üç yıldır sevgilim, Jess. Mutfak çalışanına benzer bir hâli mi var?"

Jungkook'un bunu ona dönmeden, boynumdaki ona ait olan izleri okşayarak söylemesi beni gülümsetti. Bozulan kıza göz kırptım. Çocuklardan biri gülmemek için elini ağzına siper etti.

"Babam yarım saate gelecekmiş, keyfinize bakın. Duş almak isterseniz size kıyafet verebilirim Beyler?"

Kıvırcık saçlara sahip, esmer tenli ve diş telleri olan çocuk kafasını iki yana salladı. Çok samimi bir görüntüsü vardı. Henüz tanışmamıştık ama ona karşı bir sıcaklık hissediyordum. En azından Jess gibi etrafına negatif enerji dağıtmıyordu.

Fırından gelen sesle keklerin piştiğini anladım ve mutfak eldivenini almak için uzanırken benim yerime Jungkook alıp eline taktı. Fırına ilerleyişini izledim. Kek kalıbını tezgahın üzerine koyduğunda üzerinden çıkan dumanla beraber etrafa çok hoş bir koku yayılmıştı.

Diğerleri için de birer tabak çıkarttım ve herkese kek servis ettikten sonra tıpkı onlar gibi mutfak masasının etrafindaki sandalyelerden birine oturdum. Jungkook meyveli yoğurdunu yerken zevkli mırıltılar çıkarıyordu. Karşısındaki üçlünün ona attığı tuhaf bakışlara gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Muhtemelen Jungkook'u son gördülerinde şu anki hâlinden eser yoktu.

"Seni böyle keyifli görmeyeli uzun zaman olmuş. Bu arada Taehyung, ben Steve."

"Memnun oldum." Uzattığı elini nazik bir şekilde sıktım. Hemen sonra yanında oturan uzun saçlara sahip olan çocuk da elini uzattı. "Ben de Mark."

Vaktimizi kek yiyip sohbet ederek geçirdik. Jungkook onların ani ziyaretine şaşırmış olsa bile şu an keyifli görünüyordu. Onu böyle görünce ben de iyi hissediyordum. Bu yüzden o nasılsa öyle olacaktım.

Yarım saatin sonunda zil çaldığında açmaya giden bendim. Jungkook arkamdan geldi. Bay ve Bayan Jeon ikimize bakarak gülümsediler. Bu sıralar ikisi çok fazla yakındı ve sanırım gerçekten barışmayı düşünüyorlardı. Bu hem Bay Jeon hem de Jungkook için harika olurdu.

"Hoş geldiniz. Biz de tam limonlu kek yiyorduk."

"Afiyet olsun birtanem. Misafirleriniz varmış sanırım?"

Bayan Jeon yanağımı sıkıp içeri girerken gülümseyerek onayladım. Tek bir dokunuşuyla hissettiriyordu şefkatini. Bu yüzden çok seviyordum. Burası yuvamdı.

Bay Jeon onun arkasından mutfağa ilerledi. Kapıyı kapatan Jungkook beni hızlı bir hareketle önünde durduğum duvara yasladığında şaşkınlıkla omuzlarına tutundum.

"Yemin ederim," diye fısıldadı yüzünü doğrudan boynuma gömdükten sonra. "Çok zor duruyorum seni bayılana kadar öpmemek için."

"Çiftleşme dönemi gelmiş hayvanlar gibi davranma Jungkook." Gülerek geri çekilmesini sağladıktan sonra uzanıp yanağını öptüm. "Biraz sabret. Gece tamamen seninim."

"Şu an da benimsin-"

"Jungkook!"

Annesinin seslenmesiyle onu çabucak üzerimden ittim ve boğazımı temizledikten hemen sonra "Efendim Bayan Jeon?" diye seslendim içeri.

Jungkook homurdanarak benimle beraber salona geldi. "İçeri gelmeyi unuttunuz tatlım. Ben de çağırayım dedim." İmalı sesiyle yanaklarımda beliren sıcaklığı hissettim. Bu hayatta utandığım tek insan Jungkook'un annesi olabilirdi.

Bay Jeon karışma çocuklara derken eli göğsünün biraz altına gitti ve oturuş pozisyonunu değiştirmeye çalıştı. Hızlı bir hareketle aldığım yastığı onun arkasına koyarak işini kolaylaştırdım. Bana teşekkür ettiğini belirtir gibi şefkatle baktı gözlerime.

"Ağrın mı var?" diye soran Jungkook kaşlarını çatmıştı. Yine de ortadaki geniş sehpanın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurdu ve babasına uzattı.

"Zaten yarın sabah yatış yapacağım hastaneye." dedi Bay Jeon. Sesi fazla rahat çıkıyordu. Bence belli etmemeye çalışıyordu çünkü Jungkook gerçekten çok endişeleniyordu onun için.

"Yarın okulunuza gidin. Çıkışta ben ameliyattan çıkmış olurum, fazla uzun sürmeyecek zaten. Beni görürsünüz."

"Ne okulu baba? Sen bu haldeyken okuldaki aptalların çenesini dinlemeye mi gideceğim?"

"Taehyung seni ikna eder." diyen adam oğluna karşı gözlerini devirdikten sonra bana baktı ve anlaştık mı dercesine kaşlarını kaldırdı. Belli belirsiz salladım kafamı.

Amacını biliyordum. Jungkook'u ondan uzaklaştırmam gerekiyordu. Hem onun hem de oğlunu evlendirdi kafası dağılırdı. Tabii ikna etmek biraz zor olacaktı ama bir şekilde bunu yapacaktım.

Bay Jeon, Jungkook'tan kaçmak için ayaklandı. "Biraz dinlensem iyi olur çocuklar." derken diğerlerine de bakmıştı. Onu ziyarete geldikleri için çokça kez teşekkür etti. "Size iyi eğlenceler ve iyi geceler. Fazla geç uyumayın."

Dikkatimi öfkeyle ayağını sallayan Jungkook'a çevirdim. Babası giderken boş kısma, Jess'in yanına oturmuştu ve sıktığı yumrukları gözler önündeydi. Jess elini onun dizine yasladı. "Sakin ol Kookie~" dediği sırada gözlerimi devirmemek için büyük bir savaş veriyordum.

Tanrı aşkına, benim sevgilimin yanında olmam gerekirken, ki onlar gelene kadar çok iyi idare ediyordum, benim yerimi kapmış bir de onunla konuşurken bana kaçamak bakışlar atıyordu. Bu kıskandırma çabasından başka bir şey değildi. Odadaki herkes de farkındaydı.

Sen onun kuzenisin, ben ise neredeyse üçüncü yılını dolduracağı sevgilisi dememek için kendimi zor tutuyordum. Bu cümleler karşısında Jungkook asla beni yargılamazdı ancak ben o kızın seviyesine düşmeyecektim. Bay Jeon hastayken ve Bayan Jeon'da buradayken onlara karşı saygım vardı. Ben onun gibi davranamazdım.

Kıskançlık yapmanın sırası değildi. Jungkook'a güvenim sonsuzdu. Asla ama asla gözü benden başka kimseyi görmezdi, çok iyi biliyordum bunu.

Yine de ona olan güvenim Jess'e iğneleyici bakışlar atmayacağım anlamına gelmiyordu. Eğer aptal değilse rahatsız olduğumu anlardı. Anlayıp kendini geri çekmezse bu onun yüzsüzlüğü olacaktı artık.

Yere düşen bardağın sesiyle irkilerek kendime geldim. Bayan Jeon eline almak üzere olduğu bardağı düşürmüştü, yere saçılan cam parçalarına bakarken "Durun," dedim ayağa kalkmasını engellemek için. "Ben hallederim. Ayağınıza cam batmasın."

"Sen dur bebeğim."

Jungkook kolumu yumuşak bir şekilde tutarak onun yerine oturmam için beni yönlendirdi. "Ben temizlerim. Siz oturun."

İkna olmuş gibi davranıp Jess'in yanına oturdum ancak o salondan çıkar çıkmaz ayağa kalkıp hemen arkasından gittim. O yokken gittikçe bunaltıcı gelmeye başlayan odada durmaya niyetim yoktu. Hatta o camları temizledikten sonra Jungkook'un odasına çıkmak istiyordum. Belki bir duş alır ve sonrasında uyurduk. Hem de onu ikna etmem gereken bir durum da vardı. Zor olmayacağını biliyordum. Jungkook herkese kesin ve sert görünse de benim gözümde ve önümde hep bebekti. Bu yüzden onu kollarımla sarıp birkaç öpücük hediye ettiğimde çabucak ipleri elime verecek ve ne dersem yapacaktı.

"Peşimden mi geliyorsun sen?"

"Nerden anladın ben olduğumu?" derken kaşlarımı çatarak duraksadım. "Kokundan ve bir şeyler mırıldanıyorsun. Sadece kafan dalgınken yaparsın bunu, ne oldu?"

Temizlik malzemelerinin olduğu dolabı açıp ona gerekenleri aldı ve salona dönmeden önce benden bir cevap alamamış olmayı umursamadan eğilip alnımı öptü. Kısa bir anlığına omzuna dokunsam da öpücüğü uzun sürmediği için elim boşluğa düşmüştü.

Tekrar onunla beraber salona girmek yerine adımlarımı merdivenlere yönelttim. Onu odasında beklemek daha mantıklıydı.

Koridorda yalnızca Bay Jeon'un çalışma odasının ışığı yanıyordu. Kaşlarımı çatarak oraya yöneldim. Yorgun olduğunu söylemişti ama yatak odasında değildi.

Kapıyı tıklatıp olumlu cevap alınca içeri girdim. Çalışma masasının arkasında kalan sandalyede oturmuş, önündeki fotoğraf albümüne bakıyordu. Masa lambasının sarı ışığı odağı yeterince aydınlattığı için veya beyaz ışıklar gözünü rahatsız ettiği için açmamıştı.

"Kolay gelsin." diye mırıldandım çekingen bir sesle. Neden buraya geldiğimi bilmiyordum. Bay Jeon'un hasta olması beni çok üzüyordu. Her zaman çalışkan olan ve hep enerjisini hissettiğim bu adamı yorgun görmek istemiyordum sanırım. Belki de Jungkook'un üzülmesini istememem de sebeplerden biriydi.

"Teşekkürler Taehyung. Bir sorun mu var oğlum? Konuşmak mi istedin?"

Sesi yumuşacık ve ilgi doluydu. Bu bende ağlama isteği yarattı. Dudaklarımı birbirine bastırarak öylesine omuz silktim.

"Işığı açık görünce uğramak istedim. Daha iyi misiniz efendim? Umarım yorgunluğunuzun sebebi ben ya da Jungkook değilizdir-"

"Elbette öyle bir şey yok. Yoksa ben size böyle mi hissettirdim? Yanlış bir şey mi yaptım?"

Biçimli kaşları şaşkınlık ve hafif bir pişmanlıkla kalkmıştı. Panikle ellerimi iki yana salladım. "Hayır, hayır," dediğimde biraz olsun rahatlamış görünüyordu. Böyle düşünmesi için söylememiştim. Beni çok yanlış anlamıştı.

"Biz sizi hasta görmeye dayanamıyoruz. Üzerinize fazla düşüyoruz, fark etmeden bunaltmış olabiliriz diye korktum. Kusura bakmayın lütfen."

Mahçup sesimle yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bu alay ve neşeden çok, özlem dolu bir gülümsemeydi. Bay Jeon'un mimiklerini ayırt edebilecek kadar çok tanıyordum onu.

"Biliyorum, ikinizi seviyorum."

Ağlama isteğim biraz daha arttı bir anda. Yıllardır içime atıp görmezden gelmeyi tercih ettiğim aile özlemi ön plana çıktı. Ayrı olmalarına rağmen Bay ve Bayan Jeon bize hep aile gibi hissettirmişlerdi. Jungkook bana tüm sevgisini sunarak diğer bütün sorunlarımı kendisiyle kapatmıştı. Bunun için ona ve de ailesine büyük bir teşekkür borçluydum.

Oturmam için masanın önündeki koltukları işaret ettiğinde beklemeden yerleştim sağ taraftakine. Ellerimi kucağıma koyarak parmaklarımla oynamaya başladığım sırada göz teması kurmaktan kaçınıyordum.

"Bu eve ilk defa geldiğinde, tanıştığımız o akşam yemeğinde Jungkook'la uzun bir yolunuz olduğunu çok iyi biliyordum."

Önünde duran albümdeki bir sayfayı parmaklarıyla okşadığını gördüm göz ucuyla. Yüzünde hâlâ o gülümseme vardı ve gözleri anlam dolu bakıyordu.

Tıpkı onun gibi gülümsedim cümlelerine. Samimiyetine inanıyordum. Bay Jeon hiçbir zaman ilişkimize karşı olmamıştı. O yalnızca Jungkook'un biraz daha olgun davranması için çaba sarf ediyordu. Pek başarılı olduğu söylenemezdi ancak denemekten zarar gelmez diye düşündüğüne emindim.

"Önünüze çıkan tüm engellere ve bunca nefrete rağmen birbirinizden vazgeçmemeniz çok cesurca bir hareket. Bu yüzden ikinizle de gurur duyuyorum. Bunu Jungkook'a hiç söyleyemedim, belki hatalarım oldu ama... O benim biricik oğlum ve ben seni de onunla aynı kefeye koyuyorum, inan bana."

Daha fazla tutamadım, gözlerim doldu. Bulanıklaşan görüşümün hemen ardından elimin üzerine damlayan sıcak gözyaşını hissettim.

Bunları söyleme sebebi hastalığı ya da yarın bir operasyon geçirecek olması değildi. Bay Jeon içinden gelenleri, belki de bunca zaman söylemek isteyip içinde tuttuklarını döküyordu bana.

Elimin tersiyle ıslanan yanağımı silerken ses çıkarmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Kendimi tutamasam hıçkırarak ağlardım oturduğum yerde.

Biz gerçekten çok fazla nefrete maruz kalmıştık. Ayırmaya çalışanlar, tiksinerek bakanlar, sürekli açığımızı bulup bizi bunlarla korkutmaya çalışanlar... Üç yılda gerçekten çok zor anlar yaşamıştık. Yine de birbirimizden vazgeçmemiştik ve hâlâ burdaydık. Her gece birlikte uyuyorduk, sabah uyandığımda Jungkook oluyordu yanı başımda. Kokusu üzerime siniyordu. Dudakları tenimde dolaşıyordu. Bu yüzden ona minnettardım.

Jungkook benden vazgeçseydi ben bir hiç olurdum. Beni bulmadan önce olduğu gibi sessiz sessiz etrafta dolaşıp sürekli aşağılanan ve dışlanan o çocuk ben olurdum. Fakat benim sevgilim Jeon Jungkook'tu ve o beni her daim yanında tutuyordu.

Ben anne ve baba sevgisizliği yüzünden kendini evcil hayvanına adamış, eski sarışın ve minik Taehyung değildim.

Ben sorunlarla karşılaşmayı göze alan, özlemini benimsemiş bir insandım. Böyle olmamı sağlayan da Jungkook olmuştu.

"Çok teşekkürler." diye fısıldadım sessizce ağladığım için kısık çıkan sesimle. Bakışlarımı hâlâ yüzüne çeviremeyecek kadar utanç duyuyordum.

"Asıl ben teşekkür ederim." Cevabıyla burnumu çektim, yumruklarımı sıkılaştırdım. "Jungkook küçüklüğünden beri öfkesini dindirmekte zorlanan biriydi. Bunu bildiğini sanmıyorum ancak ortaokul zamanında küçük bir çocuk olmasına rağmen neredeyse her gün kavgaya karışır, sırf bir çocuk kalemini yere düşürdü diye döverdi. Onu tam üç okuldan da aldım, tüm öğretmenleri bıkmıştı artık. Zar zor liseye geçtiğinde beni daha da zor günlerin beklediğini düşündüm, tam da eşimle yolları ayırırken daha da kötü olacağını..."

Bu sefer saf bir cesaretle kafamı sağ tarafa çevirdim ve gözlerindeki minneti fark ettim.

"Muhtemelen boşandığımız sıralar Jungkook daha da kötü bir hâl aldı ancak aynı zamanda seninle tanışmıştı. İlk defa bir akşam yemeğinde bana birinden bahsetti. Önceden hep öfkesini anlatan çocuk o akşam durdu ve yeni tanıştığı sarışın bir çocuğu anlattı bana. Ne kadar ağlak bir tip olduğunu da söylemişti."

İkimiz de güldük. Dudaklarımda yerini koruyan bir gülümseme olmasına rağmen gözyaşlarım ara sıra akmaya devam ediyordu. Neden bu kadar özlem dolu ve hassas hissettiğimi bilmiyordum. Sanırım biz büyüyorduk ve bu bana korkutucu geliyordu.

"Jungkook'u çok seviyorum." dedim yeniden burnumu çekerken. Beni kafasıyla onayladı. Gözünün önünde büyümüş sayılırdık. Bizi iyi tanırdı Bay Jeon.

"Biliyorum," diye yanıt verdi. Kapı açıldığında buraya böyle girebilecek tek kişi Jungkook olduğu için çabucak gözlerimi silmeye çalıştım.

"Taehyung?" derken sesi şaşkın çıkmıştı. "Burda mıydın? Ben de seni arıyordum."

Jungkook'tan bir şey saklamak kesinlikle çok zordu. Hem de bu şey hislerimle alakalıysa neredeyse imkansızdı. Beni benden daha iyi biliyordu, nefes alışımdan bile anlıyordu bir şey olunca.

"Ağlıyor musun sen?"

Birkaç adımda yanıma gelmesi uzun sürmedi. Saklanmayı tercih etmedim. Sonuçta sadece eski günleri hatırlamak beni duygusallaştırmıştı. Ona söylemeyeceğim hiçbir şey yoktu.

Yanaklarımı tutarak gözlerime bakarken yüzünden okunan endişe kalbimi kırdı. Ellerimi elleri üzerine koyarak sakin olması için basit bir temasta bulundum.

"Önemli bir şey yok. Bay Jeon'la sohbet ederken biraz duygulandım, o kadar."

Kısa bir anlığına babasına, elinde tuttuğu alnıma kaydı bakışları. Ardından yeniden bana döndü. Bu sefer daha az endişeli görünüyordu ama hâlâ kaşlarını çatıyordu.

"Tamam," diye mırıldandı. "Uyuyalım mı? Çok başım ağrıyor."

Ayağa kalktım. Beraber kapıya yönelirken ona "Ağrı kesici içmelisin." diye mırıldanmıştım. Beni onaylayan bir mırıltı döküldü dudakları arasından.

Çalışma odasından çıkıp kapıyı kapatmadan önce "İyi geceler." diye seslendim masada adama. Ona el sallayışıma kafasıyla cevap verdi. "Size de iyi geceler."

Benim yerime Jungkook kapıyı kapattı ve ben henüz ne olduğunu anlamadan, saniyeler içinde yanağımı bulan elinin ardından yüzlerimizi birbirine yaklaştırıp dudaklarımızı birleştirdi. Gözlerimi kapatarak yumuşak hareketlerine karşılık verdim. Birkaç ufak öpücüğün ardından alt dudağımı emerek geri çekildi. Uykulu görünüyordu.

İki elimi de onun yanaklarına koydum. Parmaklarımla dokunmaya korkar gibi göz altlarını okşarken bakışları yüzümde geziniyordu.

"Uyuyalım hadi." diye mırıldandım yorgunluk dolu bir sesle. Kafasını sallayarak dediğimi onayladı. Birkaç kapı ötedeki odasına yöneldik beraber. Alt kattan konuşma sesleri geliyordu. Bayan Jeon sanırım burda kalacaktı. Bu güzel bir şeydi.

Jungkook'un ailesi birleşiyordu. Yeniden birlikte olacakları kısa zaman sonra. Ama bu sefer tek bir farkla, bu sefer ben de vardım. Onların ailesine oğullarının kendinden çok değer verdiği ufak bir çocuk olarak girmiştim. Ama şimdi kendimi onlara ve buraya ait hissedebiliyordum. Aradığım yuva sıcaklığı tam da burdaydı.

Instagram → taeggukfect

Twitter → taeggukfectt

40'a kadar devam ama sonrası final çünkü artık başka ficlere odaklanmam gerek. Cigarettes after sex uzun zamandır bekliyor, ayrıca there you are'da önem verdiğim bir ficim. Bu yüzden gereksiz uzatmayı istemiyorum. Umarım istediğiniz gibi bir son olur. Güzel olması için çabalayacağım.

Class b'ye bir şans veren herkese çok teşekkür ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

140K 2.5K 21
"Bunda ne var Kook, sadece bir gece geçir. Tüm borçların kapanacak." Yoonmin ve Namjin yan çiftlerdir.
38.6K 3.6K 8
Jeon Jungkook, her şeyden habersiz okula giderken, okulu silahlı adamların bastığından habersizdi. Ve o adamların başı, Kim Taehyung ise, bu öğrenciy...
1.1M 103K 48
"Hep benim için parla ateş böceğim..." Jeon Jungkook'un babasının akıl hastanesine şizofreni tanısı konulan Kim Taehyung getirilir. Zaptedilemeyecek...
175K 18.3K 31
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️