disiplin

By simaayss

2.6M 191K 105K

Yeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını... More

TANITIM
1 - Yaralı Çehreler
2- Ocakbaşı
3- Sarhoş Bedenler
4- Sorgulanan Suretler
5- Sinir Harbi
6- Titreyen Dizler Ve Çarpışan Kalpler
7- Şeytan'ın Kuklası
8- İki Kalp Tek Ritim
9- Erez Hattı
10- Sabah Rutini
11- Kararsızlığın Pençelerinde
12- Teslim Olmak
13- Ev
14- Bira Krizi
15- Korku
16- Geriye Kalan İzler
17- Enkazın Altında
18- Kabustan Uyanmak
19- Cinnet
20- Şafağa Kadar
21- Sanrı
23- Bu Gece
24- Buğu
25- Tekel
26- Umutlar ve Hayaller
27- Gece Yarısına Kadar
28- Veli Toplantısı
29- Sınırları Aşmak
30- Paramparça
31- Artçı Sarsıntı
32- Sonumuz
33- Umut ve Çaresizlik Arasında
34- Kutlama
35- Betül
36- İlk Çatlak
37- Yıkıntı
38- Kördüğüm
39- Akşam Yemeği
40- Sinirli Şirin
41- Gerçekler
42- Gecenin Işıltısı
43- Kıskançlık
44- Özlem Dolu Bedenler
45- Ayrılık
46- İzmir
47- Metro
48- Huzurun Kıyısında
49- Meyus
50- Köprüden Önceki Son Çıkış
Final
Özel Bölüm - Düğün
Özel Bölüm - Kedi Yuvası

22- Limonlu Kek

52.8K 3.7K 2.3K
By simaayss

Şarkı- Teoman, Rüzgar Gülü

Maraba... Bana kesin bölüm gelmeyecek diyerek küfür eden ve hakkıma giren mahlukatlar, bu bölüm size girsin.

Keyifli okumalar!

Yüzüme vuran güneş ışığı göz kapaklarımı zorluyordu ama öyle yorgundum ki açamıyordum.

Kaşlarım çatıldı, ben ne zaman uyumuştum?

Saniyeler sonra yüzüme vuran güneş kesildiğinde derin bir nefes verdim, kaşlarım gevşedi.

Saniyeler sonra yüzümde dolaşan ılık bir his bakışlarımı aralamama sebep oldu. Gözüme giren güneş ışığı gözlerimi yaksa da ellerimi gözlerimi araladım.

Gördüğüm ilk şey, dikkatle beni izleyen Erez'di.

Koyu saçları alnında dağılmıştı, gözleri kanlanmış gibiydi. Göz göze geldiğimizde dudakları hafifçe kıvrıldı ve yanağımı okşadı. Yüzümde gezen ılıklığın Erez'in eli olduğunu fark etmiştim.

"Günaydın" dedi çatallı sesiyle. Kafasını hafifçe sağa yatırmıştı, kalkmaya çalıştığımda bir elini belime koydu ve yardımcı oldu. "Ne zaman geldin?" diye sordum, belimdeki elini çekmek yerin karnımın üzerinden doladı ve kendine doğru çekti. Engel olmadım.

"Oluyor biraz" dedi. Bakışlarım bir an pencereye döndüğünde kaşlarım çatıldı.

Yağmur durmuştu.

Gözlerimi tekrar Erez'e çevirdim. Tereddütle yüzüne baksam da bu konudan kaçışımın olmadığını bildiğim için "Ne yaptınız?" diye sordum.

özlerini kapatıp derin bir nefes verdi. Cevap vermek yerine koltuk altlarımdan tuttu, sırtını yatağımın başlığına yasladığında ona zorluk çıkarmadım ve kucağına oturdum. Elleri anında sıkıca belimi sardı.

Kıyafetleri hala ıslaktı. Kaşlarım çatılırken "Yağmur çok mı yağdı?" diye sordum. Bedeninin gerildiğini hissettiğim sırada dudaklarını boynuma bastırdı.

"Yeterince yağmadı" dedi. Boynumda derin derin nefesler alıyordu, gözlerimi kapatıp kafamı omuzuna yasladım.

"Erez" diye mırıldandığımda sıkıca boynumu öptü. "Çok özledim seni" dedim dürüstçe. Bir aydır ne yüzünü görmüştüm ne kokusunu almıştım ne de bir dokunuşunu hissetmiştim. Cehennem gibiydi.

Şimdi onun kolları arasında cenneti yaşarken kendime bir gerçeği itiraf etmekten başka çarem kalmıyordu. Erez'e geri dönülemez bir şekilde aşık olmuştum. Ama ne söyleyecek ne gösterecek cesaretim yoktu şu an.

Çenemi tutup kafamı kaldırdığında bakışlarımı ela gözlerine çevirdim. "Özür dilerim" dedi. "Bir daha seni bırakmayacağım" dediğinde bir elimi kaldırıp yanağına koydum, gözlerini kapattı. Bir insanı bir daha bırakmayacağın için söz vermek, bir çok yere çekilebilirdi ama şüphesiz tasviri imkansız bir güven ve rahatlamayı hissedebiliyordun.

Sevdiğim adam seni bırakmayacağım diyordu. Bunlar sadece kelime değildi benim için, bir sözdü. Yemindi.

Erez'e karşı beslediğim şüphe kaybolmuştu, hayatımı ona adayabilecek kadar gerçekti hislerim. Dudaklarımı gözünün altına bastırıp yumuşak bir şekilde öptüm, geri çekildiğimde uzaklaşmama izin vermeden bir elini enseme bastırıp dudaklarımı dudaklarına bastırdı.

Ani hareketi sırtımın olduğu yerde dikleşmesine sebep olurken yanağımdaki elini karışık saçlarına çıkardım ve parmaklarımla hafifçe çekiştirdim. Diliyle alt dudağımı yalayıp, dudaklarının arasında ezdiğinde istekle inleyip kolumu tamamen omuzlarına sardım ve kendime çektim. Ensemdeki eli sıkılaştı, belimdeki elini tişörtümden içeri soktuğunda sesli bir şekilde dudaklarımızı ayırdım.

Bir saniye nefes almama izin verip tekrar dudaklarımı dudaklarının arasına çektiğinde istekle inleyip kendimi kucağına bastırdım, nefes sesleri sıklaşırken sıkıca belimden tutup olduğu yerde hızla bir tur döndü, sırtımı yatağa yasladı.

"Gerizekalı! Bak bakayım şeker mi o?" Devran'ın sesini duyduğumda ellerimi Erez'in göğsüne baslayıp hızla kendimden ayırdım.

İsteyerek veya istemeyerek, bu çocuk ne zaman Erez ile yakınlaşsam işi baltalayacak mıydı?

"Evdeler mi?" dediğimde hiç beklemeden dudaklarını çeneme bastırdı. "Evet, sana tatlı hazırlayacaklarını söylediler en son" Sonra bir şey hatırlamış gibi sinirli bir soluk aldı. "Devrana o kadar dedim ki, ses çıkarmayın"

İçim anlamsız bir huzurla dolarken dolarken hafifçe gülümsedim. "Bırak, istedikleri kadar ses çıkarsınlar" Yeterince sessiz kalmıştı.

Erez çenemde bir süre oyalanıp dişlerini geçirdiğinde saçlarını çektim. Dişlerini çekmeyip aksine daha çok bastırdığında acıyla inleyip kafasını çekmeye çalıştım. Dişlerini yavaşça çekip suratıma baktı, yüzü gerilmişti.

"Şöyle inleme" dedi, sıkılı dişlerinin arasından. Kaşlarım çatıldı "Canımı yaktın" dediğimde yavaşça yutkunup olduğu yerde hafifçe doğruldu ve sertçe dudaklarımı öptü.

"Ekin, sus allah aşkına" dedi ağlar gibi, sonra tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırdığında kasıklarımı zorlayan erkekliğini hissettim. Yutkunduğum sırada Erez kafasını boynuma gömdü, sakinleşmek ister gibi derin derin nefesler aldı.

"Hasan" dediğini duydum Bera'nın, Erez'in saçlarını okşarken onları dinledim. "Şimdi keki fırına mı koyacağım?"

"Hayır Bera üfleyeceksin, öyle pişecek" dediğinde kırkıdadım. Erez dudaklarını göğüs kafesime bastırdı.

Bera "Niye dalga geçiyorsun pezevenk, soru sorduk" dediğinde Devran'ın güldüğünü duydum. "Dalga geçmedim, kontrol edilemez hafızan karşısında beyaz bayrağımı çektim sadece" dedi.

"Ha salağım ben yani?"

Hasan'ın sinirle homurdandığını duydum. "Estağfurullah, gerizekalı" tekrar güldüğümde, Erez'de kıkırdamıştı.

O sırada cep telefonumun alışamadığım zil sesini duyduğumda otomatik olarak etrafıma bakındım, Erez homurdanarak boynumu ve çenemi dişleyerek öpüp geri çekildi.

Yattığım yerden doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladığım sırada Erez yatağın ucunda duran telefonumu aldı. Ekrana baktığında kaşları çatıldı. "Akel kim?" dediğinde hızla elinden telefonu alıp cevapladım ve kulağıma götürdüm.

"Alo, Akel?" dediğimde Erez hızla yanıma gelip beni tekrar kucağına çekmeye çalıştı, ellerini savuşturdum. "O kim ya?" dediğinde sırıtarak suratına baktım.

"Ekin'im" dediğinde Erez'in gerilen suratını izledim. "Akel'im?" dedim bende sırıtarak. Akel küçük oyunuma ayak uydurup "Canımın içi?" dediğinde Erez'in kasılan çenesine baktım.

Birden telefonu kulağımdan çekip kendi kulağına götürdüğünde "Erez!" diye bağırdım sinirle.

"Sen kimsin birader?" dediğinde telefonu elinden almak için uzandım ama elini yüzüme bastırıp beni yatak başlığına geri yasladı. Geri çekmesi için sertçe koluna vurduğumda ters ters bana bakıp Akel ile konuşmaya devam etti.

"Ne İzmiri?" dediğinde bir an duraksadım. Bir de bu konu vardı, unutmuştum. Yüzümdeki elini çekmeyeceğini anlayınca sinirle dudaklarımı aralayıp avuç içini ısırdım, reflekle elini çekip vuracak gibi kaldırdığında gözlerimi büyüttüm.

"Ha bir de döv" dediğimde gergin çenesiyle havadaki elini saçlarıma indirip okşadı ama dikkati bende değil telefondaki arkadaşımdaydı.

"Gelmiyor diyorum bende İzmire, sen nereden bileceksin pezevenk?" dediğinde gözlerimi büyüttüm. Oturudğum yerde dikilip telefon için elimi uzattığımda çatık kaşlarını bir an olsun bozmadan telefonu bana uzattı.

Gözlerimi Erez'den ayırmadan kulağıma götürdüm. "Efendim Akel?"

"O adam kim Ekin?" dediğinde sesindeki öfke derin bir nefes almama sebep oldu. "Boşver şimdi, ne için aramıştın?" diye sordum.

"Baban ile konuştum. Kesin olarak İzmire geleceğini söyledi, şimdi bu herifte öyle bir şey yok diyor" dediğinde gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. "Gelecek misin gelmeyecek misin Ekin?"

İki yol ayrımı, iki farklı hayat vardı. Ama benim hayatım bu kasabadaydı. Erez'in gözlerinin içine bakarken "Bir dakika bekle Akel" dedim ve konuşmayı sessize aldım.

"Erez" dediğimde çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Elimi uzatıp parmaklarımı yüzünde gezdirdim. Hafif bir gülümsemeyle "Sevgilim" dediğimde kirpiklerini kırpıştırdı.

Yüzümdeki elimi hızla tuttuğunda kaşlarımı kaldırdım. "Sevgilim misin yani?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Hayır, kayınçonum"

"Dalga geçme Ekin, güvenmediğini söylemiştin bana" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. "Güvenmiyorum demedim sadece senin hislerinden emin olman gerektiğini söyledim. Benim de emin olmam gerekiyordu ve ben eminim" dediğimde dikkatle ağzımdan çıkan her kelimeyi dinledi.

"Sen emin misin?" diye sordum tereddütle. Ellerindeki elimi dudaklarına götürdüğünde gerildim, yavaşça öperken derin bir nefes aldı. "Eminim" dedi sakince.

Gülümsediğimde elimin üzerinde gerilen dudaklarından onun da gülümsediğini hissettim. "Sana bir şey soracağım, dürüstçe cevap vereceksin" dediğimde elimi dudaklarından çekti ama bırakmadı, sıkıca tutarken elimin tersini parmaklarıyla okşuyordu.

Kafasını salladı kararlılıkla. "Adnan'a başını derde sokacak bir zarar verdin mi?" dediğimde yüz hatları anında gerildi. Bakışları cama döndü, gökyüzüne baktı.

Sıkılı dişlerinin arasından "Sanmıyorum" diye tısladı. "Yarın Uygar ve Bera polise gidecekler, cezasını çeksin orospu çocuğu" dediğinde titrek bir nefes verdim. Aklıma cebimdeki flash bellek geldiğinde elimi avuçlarından hızla çekip flashı çıkarıp Erez'e uzattım.

"Bunu da karakola götür. Ama bana söz ver, içine bakmayacaksın" dedim. Eğer şimdi öldürmediyse, bu videoları görünce kesinlikle öldürürdü. Flashı alırken kaşları çatıldı.

"Neden?" dediğinde bakışlarımı kaçırdım. "Soru sorma Erez, sadece dediğimi yap. Olur mu?" dedim.

Düşündüğümün aksine flashı alıp cebine koyarken "Tamam" dedi. Gülümseyip telefonu sessizden çıkardım ve kulağıma götürdüm.

"Akel" dedim kararlılıkla. "İzmire dönmeyeceğim" Erez yavaşça kafasını kaldırıp bana baktığında haftalar sonra gerçek bir gülümsemeyle baktım ona. Hayatım sanki artık onun etrafında şekilleniyordu, o olmadan bir hayat süremez gibi hissetmeye başlamıştım.

"Neden ama?" dedi Akel huysuzca. "İnci ile o kadar hazırlık yaptık" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Ziyarete gelirim sizi ama temelli gelemem" dediğimde bir kaç dakika daha konuştuk ve en kısa sürede onu ziyarete gitmem karşılığında anlaşıp telefonu kapattık.

Erez biraz huysuzlandı ama beraber gidebileceğimizi söyleyince zar zor kabul etti. Bir süre daha beni öptü, çenemi ısırdı ama en sonunda içeriden gelen kekin kokusunu aldığımda Erez'i zar zor kendimden ayırdım.

"Mutfağa bakacağım" dediğimde omuzlarını silkti ve yanağımı öptü. "Erez, öpme yeter" dedim sinirle.

Omzularını silkti. "Sevgilinim demiştin, öperim istediğim gibi" dediğinde kafamı hafifçe geri çekip yüzüne baktım.

Sırıtarak dudaklarını öptüğümde anında ağzını aralayıp dilimi diline doladı. Saniyeler sonra kendimi geri çektim. "Karnım aç" dediğimde bakışları anında yumuşadı. Dakikalardır üzerimden ayırmadığı bedenini anında kaldırırken kolumu tutup beni de kaldırdı.

"Öyle söylesene güzelim" dediğinde gözlerimi devirdim. Aç değildim, bu öküzü ayıramamıştım sadece kendimden. Neyse, bug'ını bulmuştum. Kullanırdım artık arada.

Beraber odadan ayrıldığımızda duyduğum sesler daha da artmaya başladı. Beraber mutfağa girdiğimizde geldiğimizi fark etmemişlerdi. Gözüme ilk suratı unla kaplı bir şekilde oturmuş, sigara içen Uygar çarptığında sırıttım. Sinirle ağzından bir şeyler homurdanıyordu.

Bera, Devrana hararetli bir şekilde bir şeyler anlatırken bizi ilk fark eden Hasan oldu. Suratı anında aydınlanırken gözleri direkt üzerimdeydi.

"Brocuğum gelmiş" dediğinde sırıtarak yanlarına adımladım. Diğerleride bana dönerken Devran "Biraz daha uyusaydın" diye mırıldandı.

Erez "Acıkmış" dediğinde Devran anında "Oyyy" diye bağırdı. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken kollarını omuzlarıma dolayıp kafamı göğsüne bastırdı, beni sağ sola sallamaya başladığında beline tutundum.

"Sen acıktın mı, sen yemek mi yiyeceksin?" dedi bir bebekle konuşur gibi. Kaşlarımı çatıp kendimi zar zor ondan ayırdım. "Başım döndü" dediğimde bu sefer ellerini yanaklarıma koyup sıkmaya başladı. "Kurban olurum senin başına" dediğinde bir sevgi patlaması yaşadığını anlayıp kendimi ellerine bıraktım. Yanaklarımı kızarttığı için Erez homurdanarak bizi ayırdı.

Daha sonra kek pişene kadar orada oturduk, sanki haftalardır ayrı değildik ve son saatler hiç yaşanmamış gibi davrandık. Eskisi gibi.

Bera su almak için kalktığımda bana kızıp kendisi verdi. Sonra canım bir şey çekiyorsa gidip alabileceğini söyledi ve uzun bir süre ısrar etti. En sonunda Hasan 'adam hamile mi sanki' diye bağırdı. Bera kendisine bağırdığı için Hasan'ın kafasını mutfak dolaplarına vurdu. Uygar bağırdığında ayrıldılar ama Bera kendisine bağırdığı için Uygara'da küfür etti. Uygar sigarayı parmaklarının arasına sıkıştırıp hareket çekti.

Dakikalar geçip giderken Devran kekin piştiğine emin olup almak istedi ama Bera ellerinin yanabileceği ve buna dikkat etmesi ile ilgili uzun bir konuşma yaptı. Bu sırada kekin dibi yandı. Devran Bera'ya küfür etti ama Bera bu sefer bir şey söylemeden sessizce küfürleri kabullendi.

Limonlu keki hafif yanmış bir şekilde tezgaha bıraktıklarında oturduğum yerde ayaklanmak istedim, Bera ters ters yüzüme baktı. "Kalkma, ne oldu?"

"Kek yiyecektim" dediğimde Hasan sinirle bir çatal aldığı keke yüzünü buruşturarak baktı. "Yenmez bu kek, yanmış. Bravo Beracığım" dediğinde Bera kollarını göğsünde birleştirip ters ters Hasana baktı.

"Kusura bakma ya Hasan Milor" dedi ters ters.

Bu hallerine gülerken sırıtarak ayağa kalktım. "Ben yerim" dediğimde Devran "Ekin cidden biraz kötü olmuş. Yakmayla felan alakası yok yani baya baya bok gibi" dedi.

Uygar ters ters "Bana laf atıyor ya" dediğinde hala sinirle sigarasını içiyordu. Ne yaşamışlarsa artık, gergindi. Mutfağın haline bakılırsa bir çok defa baştan yapmışlardı. Bir paket yumurta bitmişti.

"Ya yemek istiyorum, size ne" dedim sinirle. Bebek miydim ben ya? Hem onlar emek verip hazırlamıştı, en azından tatmak istiyordum.

Erez yanıma gelip bir elini belime koydu. "Güzelim, gidip alırım pastaneden sana ne istiyorsan" dediğinde gözlerimi büyültüp yüzüne baktım.

"Kardeşim" dedi hemen. "Ne istiyorsan alırım kardeşim" dediğinde Devran bıyık altından sırıttı.

Diğerleri Erez'i duymalarına rağmen umursamadılar bile. Yada duymamazlıktan geldiler. Bir an Erez'in suratına gülesim geldiğinde bakışlarımı kaçırdım ve çekmeceden bir çatal aldım.

Uygar "Yeme Ekin. Zehirlenirsin falan mazallah" dedi huysuzca. Galiba en çok uğraşan oydu, bu yüzden diğerleri beğenmeyince alınmıştı. Bu haline gülümserken hala kek kalıbında duran kekten büyük bir çatal aldım. Hepsi dikkatle tepkimi bekliyordu.

Çataldaki lokmayı ağzıma alıp tadını almak için çiğnedim. Aldığım tuz ve yanık tadı bir an duraksamama sebep olurken, boğazımda hissettiğim kabartı yutkunmama sebep oldu. Ama yutkunmamla boğazımda hissettiğim acı kıpkırmızı olmama sebep olurken öksürmeye başladım. Galiba çok büyük bir lokma almıştım.

"Lan çıkar" diye bağırdı Uygar panikle.

Öksürmeye başladığımda Erez hızla elini dudaklarıma bastırıp çıkarmam için yanaklarıma ve çeneme baskı uyguladı.

Bir kaç saniye tereddütle durduğumda Erez "Çıkar şunu" dedi.

Dudaklarımı araladığımda ağzımdaki lokmayı alıp hiçbir iğrenme belirtisi göstermeden çöpe attı.

Bera önüme bir bardak su koyduğunda "Harbiden bok gibi olmuş" dedim, Hasan sesli bir kahkaha attı.

Uygar bize biraz trip atsada kekin tadına bakınca kusmaya gitti. Erez ve Bera bize yemek almak için gittiklerinde ben de diğerleriyle film izlemek için televizyonun karşısına geçtim.

İyiydim, gerçekten iyiydim.

Birkaç kişi demiş ki, hikaye aşırı soft sakın smut yazma... Soft dediğiniz karakterlerin biri adamı kör bıraktı bir diğeri ağırlıkla beraber mazgala attı.

Neyse, smut olsun mu? Bana kalsa çatır çutur yazacaktım ama çoğunluk bu karakterlerde belki okumak istemez, sormak istedim. Zaman atlayarak da gösterebiliriz...

Continue Reading

You'll Also Like

DEVA By Khalesi

General Fiction

1.3M 146K 48
[TAMAMLANDI] Bela'nın devam kitabı.
4.1M 354K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.
1.1M 118K 41
Meslek lisesine gelen yabancı çocuk.
5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...