Red Hunter | Sope

By ComelyHope

21.2K 2.9K 7.4K

Yunan mitolojisine göre insanlar dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir kafa ile yaratılmışlar. Güçlerinde... More

1.1 Aciz İnsanoğlu
1.2 Aciz İnsanoğlu
2.1 Kızıl Avcı
2.2 Kızıl Avcı
3. İlk defa
4. Dudak
5. Duman
6. Yok
7. Çığlık
8. İsim
9. Hisler
10. Acı Gerçek
11. Nefes
12. Mavi
13. Uzak Dur
14. Değişim
15. Cehennem
16. Baba
17. Burası
18. Kolay?
19. Acı
20. Bitti
22. Aynı Beden
23- Sevebilirim
24- Bir Çift Kalp
25- Güç
26- Ekip
27- Senin İçin - Final
28- Keşke! - Alternatif Final

21. Neden

467 88 215
By ComelyHope

Oha dediniz değil mi? Yazar nasıl bu kadar hızlı bölüm attı? Cidden ben bile şaşkınım dpwkslsk.

Seviyorum sizi keyifli okumalar ve bol bol yorum!!🤍

For; mwazikeen ❤️

- 💔 -

(Hoseok)
5 ay sonra

Hayat, yaşamak, tabii buna yaşamak denilirse normalden daha da zordu artık. Beş ay, koskoca beş ay herkesin eksilişini izledim. Teker teker eriyişlerini. En çok Yoongi'yi. Yoongi'mi. Yok oluşunu.

Yalnızdı, yapayalnız kalmıştı. Herkes birini alıp giderken kimse düşünmemişti Yoongi'yi. Hiçbir suçu yoktu oysa ki. Tek suçu beni sevmekti. Her gün biraz daha yok oluyordu önümde. Yalnızım sandığı her dakika ben vardım yanında. Ama bilmiyordu ki. Yemek yemiyordu, ağlıyordu. Çok zayıflamıştı. Hava buz gibiydi ama o dışarı kısa kolluyla çıkıyordu. Yoongi ölmek istiyordu.

(Medyayla okumanız şiddetle tavsiye edilir)

Gözlerimin önünde ölmek istemesi bitiriyordu beni. Gözlerimin önünde yok oluşuna daha fazla dayanamazdım.  Yine soğuğu aldırmadan gitarıyla çıktı evden. Artık gelmiyordu bar kafeye, ben sahibi olduğumu söylediğimden beri adımını atmıyordu.

Hiçbir yere gitmiyordu artık, sokakta kendi kendine çalıyordu, ona iyi geldiğine inanıyor ama kendini daha çok bitirdiğinin farkına varmıyordu. Ya da bilerek bunu yapıyordu.

Biraz yürüdükten sonra yine çıkardı gitarını. Bugün ne söyleyecek diye bekledim. Yutkundu, titreyen dudaklarını ıslattı diliyle. Ve tellerine vurmaya başladı gitarın, sakince, acıyla,

Sessizliği duyabilir misin?
Karanlığı görebilir misin?
Kırılmışı onarabilir misin?
Hissedebilir misin..?
Kalbimi hissedebilir misin?

Bağırıyordu Yoongi, delirmişcesine. Gırtlağından öyle bir pürüzlü çıkıyordu sesi, belliydi hasta olduğu. Daha sert vurdu gitarın tellerine, parçalamak ister gibi. Ellerinin ucu kanıyordu.

Umutsuza yardım edebilir misin?
Peki, dizlerimin üstünde yalvarıyorum.
Piç ruhumu kurtarabilir misin?
Beni bekleyebilir misin?
Üzgünüm, kardeşlerim,
Çok üzgünüm sevgilim,
Affet beni, baba,
Seni seviyorum, anne.
Sessizliği duyabilir misin?
Karanlığı görebilir misin?
Kırılmışı onarabilir misin?
Hissedebilir misin..?
Kalbimi hissedebilir misin?

Sesi titriyordu, kendi gibi sesi de titriyordu.

Kalbimi hissedebilir misin?

Ağladı, deli gibi ağlamaya başladı. Etrafına toplanan insanlar iyi olup olmadığını sordu. Bir adam üstündeki kabanı çıkarıp verdi omuzlarına. Derin bir nefes aldı. Koyu kahve dağınık saçlarının arkasından baktı yine sertçe, elinin tersiyle sildi yanağındaki göz yaşını. Omuzundaki kabanı geri verdi teşekkür ederek ve topladı gitarını. Bırakıldığı, terk edildiği, suçsuzken hiç sayıldığı eve doğru geri yürüdü.

Mutsuzluğuna geri yürüdü, ağlamaya. Dayanamazdım daha fazla. Bir şey yapmam lazımdı. Güvenle eve girdiğine emin oldum Yoongi'nin. Girer girmez yorganının altına girdi, hıçkırarak ağladı, mırıldandı ağlarken,

- Neden ben? Neden? Neden... Niye ben yalnızım? Niye yeniden ben bırakıldım?

Nefes aldı,

- Neden..?

Bacaklarını karnına çekti ve biraz daha ağladı, bir süre sonra yorgunluğuna daha fazla dayanamadı, uykuya daldı. Yaşları hâlâ yanağında belirgindi. Sakince adımladım yanına. İlk önce öptüm yaşlarının üstünden, ardından sildim hafifçe. Fısıldadım her gece yaptığım gibi kulağına,

- Özür dilerim sevgilim, çok özür dilerim..

Son kez saçlarını kokladım, uzamış dağınık ama mükemmel dalgaları asla bozulmayan saçlarını. Ardından çıktım Yoongi'nin odasından. Uzun zamandır aklımda olan şeyi yapmalıydım. Acı çekmesine dayanamazdım artık. Yavaşça karşıma çıkan ilk odaya adımladım.

Bilgisayarla dolu olan odaydı bu, Jungkook'un odasıydı. Odaya bakındım, Yoongi'nin nelere dokunduğunu düşünmeye başladım. Neye bakıp çok fazla ağladığını. Ardından gözlerim yatağının ucundaki tavşanda takılı kaldı. Onu elime alıp çıktım odadan.

Yanındaki odaya girdim. Odanın ortasındaki kum torbasında elimi gezdirip bakındım, ne alabilirdim? Taehyung'un odasından ne alabilirdim? Masasının üstündeki fotoğrafa takılı kaldım. Yavaşça yürüyüp aldım elime. Taehyung'un elinde boks eldivenleri vardı, boks liginin tam ortasındalardı. Taehyung üstü çıplak kollarını açmış kaslarını gösterirken diğerleri önüne oturmuşlardı. Hepsi çok mutluydu, özellikle Taehyung'un gözleri parlıyordu. Gülüşü kocamandı, kocaman. Anısı olan bir fotoğraf olduğu deli gibi belliyken onu da tavşanın yanına koydum.

Koridorun sonuna doğru yürüdüm, Jimin'in odasına girip bakındım. Komidinin üstünde duran işlemeli gümüş aynayı aldım. O zaten benim söylememle gelecekti buraya ama Jimin içinde bir şey almak istedim.

Karşı odaya girdiğimde, toz pembe yoğunluktaydı. Jin'in odasıydı burası. Masanın üstünde bir sürü psikoloji kitabı vardı. Gözüm odadaki camlı dolaba takıldığında içindeki tıpatıp aynı olan dört plakete doğru gittim. Kapağını açıp birini elime aldım. "Dünyanın en iyi annesi, anneler günün kutlu olsun. Seni çok seviyoruz!" yazıyordu. Hepsinde aynı cümle vardı. Gülümsedim, aralarında bir espriydi belli ki. Birini alıp diğer aldıklarımın yanına koydum.

Ve Namjoon'un odasına ilerledim. Odanın tam merkezinde duran yatak, bir duvar boyu cam gardrop ve kalan üç duvar dünya haritası ile kaplıydı. Kahverengi ve yeşilin ağırlıklı olduğu odada köşede küçük bir dolap vardı. Üstünde "family" yazan bir tabela altında ise herkesin odasından aldığım şeylerin bir kopyası vardı. Tavşan, çerçeve, ayna, plaket. Ve tam ortalarında eski püskü bir kitap. Elime alıp baktığımda içinde "Hepsi senin sayende hyung!" Yazan ilk sayfa karşılıyordu beni. Çevirdikçe yeni sözler, mutluluk dolu fotoğraflar. Namjoon'un her anının fotoğrafı. Üniformasıyla, Jimin ile sarılırken, Yoongi ile haritada bir şeyler incelerken, Jungkook kucağında uyurken, Taehyung ile güreşirken ve Jin ile yemek yaparken. Daha bir çoğu. Namjoon için değerli olan her şey bu kitaptaydı.

Bunu da alıp hızlıca çıktım evden. Üstümdeki hırkanın kapüşonu şiddetli rüzgarla saçlarımdan düşerken, yüzüme gelen saç tutamlarının siniriyle suratımı astım. Bileğimdeki Yoongi'me ait olan tokayı alıp saçlarımı topladım. İçimdeki burukluk daha da artarken hızlıca Taehyung ve Jungkook'un kaldığı eve adımladım. İçeri girdiğimde hâlâ evde değillerdi. Çalıştıkları kafede yine mesaileri uzamıştı belli ki. Patronları çok gaddardı. Etrafın dağınıklığına bakıp, odalarına girdim. Yatağın üstüne peluş tavşanı ve çerçeveyi bıraktım. Yaklaşık yirmi beş dakika sonra girdiler eve. Bir köşede bekliyordum.

Suratlarındaki yorgunluk ve çöküş belliydi. Jungkook bayılacak kadar yorgun görünüyordu. Taehyung elini omzuna atıp konuştu.

- Hadi kook uyuyalım çok yoruldun.

- Hyung daha ne kadar devam edecek böyle?

- Bilmiyorum..

Yavaşça odalarına girdiklerinde kalakaldılar. Jungkook elini ağzına kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Taehyung donmuş, yatağın üstündeki şeylere bakıyordu.

Yavaşça adımladılar yanına yatağın. Kook tavşanı alır almaz sarıldı. Taehyung ise okşadı çerçeveyi. Kısa süreli sessizliğin ardından Jungkook girdi araya,

- Hatırladın mı hyung? Siz kendi ellerinizle dikmiştiniz benim için, her birinizin eli değerek yapmıştınız bana. Birlikte geçirdiğimiz ilk doğum günümde.

Sesi titriyordu konuşurken, şimdi anlamıştım bu şekilsizliğinin neden olduğunu peluşun. Taehyung gözünden bir yaş akıttı yavaşça ve gülerek kafa salladı.

- Hatırladım elbette Kook, unutur muyum hiç? Peki bu fotoğraf, sizin yüreklendirmenizle çıktığım ilk maçımdı. Kazandığımda çığlık atarak gelmiştiniz lige.

Jungkook ağlarken kafa salladı.

- Hyung.. ben onları çok özledim.

Korkuyordu biraz bunu söylerken, Taehyung çok sinirliydi herkese. Biliyordum. Onları da izlemiştim. Ama buna dayanamazdı o da.

- Ben de çok özledim Kook.

İstediğim olduğunda yavaşça evden çıktım. Namjoon ve Jin'in yanına gitmem gerekti.

Evlerine geldiğimde, elimdeki kutuyu kapının önüne bırakıp zillerine bastım ve içeri girdim. Jin uzandığı kucaktan kalkıp, kapıyı açtı gözlerimle onu takip ederken yerdeki kutuyu görüp eline aldı. Namjoon'un yanına oturdu,

- Bu ne?

- Bilmiyorum kapıya bırakmışlar.

Kısa konuşmanın ardından Jin kutunun kapağını açtı. Açtığı an gördüğü şeyle Namjoon'a baktı. Bakışıp ellerine aldılar kutunun içindekileri, Jin burukça gülümsedi,

- Aptallar!

Dedi gözlerinden yaş akarken, "Aptallar!" Diyip ağlarken güldü.

- Anneniz kurban olur size aptallar. Namjoon biz neden böyle yapıyoruz? Neden bunu yaptık?

Çenesi titrerken sordu karşısındaki adama, Namjoon ise kilitlenmiş elindeki kitabın sayfalarını çeviriyordu. Gözünden sayfaya düşen gözyaşına kadar daldığının farkında değildi.

- Aptalız Jin, ben daha fazla dayanamıyorum. Gidelim, yanlarına gidelim.

Jin kafa salladı ağlarken. Herkes dönecekti Yoongi'ye. Ailesine. Kardeşlerine. Sabah olduğunda herkes mutlu olacaktı. Başarmıştım. Yoongi'm artık mutlu olacaktı.

Evden çıkıp kulübeye adımladım. Jimin ve Jeongguk'la konuşmam gerekiyordu. Jimin'in aynasını ona vermem gerekiyordu.

Kulübeye girip oturan ikiliye baktım. Geldiğimde bana el sallayıp izledikleri diziye geri döndüler. O kadar yumuşamıştım ki artık rahatlamışlardı artık. Yoongi her konuda iyi gelmişti bana. Yanlarına yürüyüp oturdum ve elimdeki poşetten çıkardığım aynayı uzattım Jimin'e. Aynaya baktı ama elini hareket ettirmedi.

- Alsana ne bakıyorsun Jimin?

- Efendim-

- Konuşmuştuk bunu?

- Hyung onu alamam, onlar benden nefret ediyorlar.

Nefes aldım,

- JİMİN.

Dedim sertçe,

- Sen onların ne halde olduğunu biliyor musun?

Baktım gözlerine,

- Yoongi'nin ne halde olduğunu biliyor musun? Her gece odana girip bu aynayı sevdiğini biliyor musun?!

Dolu gözlerle baktı bana,

- Çıldırtma beni al şimdi bunu. Yarın gideceksiniz eve. Herkes orada olacak. Tamam mı?

- Nasıl? Herkes gelecek mi cidden?

Dedi Jimin heyecanla elimdeki aynayı alıp okşarken. Kafa salladım.

- Şimdi gidip uyuyun. Hadi yarın her şey düzelecek.

Kafa sallayıp gittiler. Ben ise son kez Yoongi'nin mutsuz olduğu bir geceye uyuyordum.

~

Sabah olduğunda hızla uyanıp çıktım evden. Jimin ve Jeongguk arkadan gelecekti. Evin dışarısına bir yere oturup herkesin evin önünde toplanışını izledim. Sarılışlarını.

Ve kapıyı çaldılar. Yoongi'm mutlu olacaktı. Çok mutlu olacaktı.

Çaldılar.. çaldılar ve çaldılar.

Açılmadı. Tedirginlikle hareketlendim ve hızla eve girdim. Yoongi yoktu. Yoongi'nin yatağında küller vardı. Lanet olsun küller vardı. Hızla kapıyı açtım.

- Yok.

Dedim sakince.

- Sikeyim sizi hepinizi sikeyim Yoongi yok!

Bana baktılar, ben ise onlara. Sinirle saçlarımın arasından geçirdim elimi.

- Nasıl?

Dedi Taehyung sinirle karışık merakla,

- Ben topladım hepinizi amına koyayım! Yok yatağında yok! Yoongi yok, almışlar onu! Cehennemden gelmişler!

Şokla suratıma baktılar.

- Ne alaka ne işin var burada? Noluyor!?

Dedi Namjoon sinirle,

- Jeongguk size anlatır. Gitmem gerek, Yoongi'yi kurtarmam gerek.

Tedirginlikle içeriye girdi her biri. Ben ise hızla kulübeme gittim. Babam bir şeyler yapmıştı. O küller sadece bana ve babama aitti. Babam benden Yoongi'yi almıştı. Her şeyimi almıştı.

Yoongi korkuyla titriyordu, kızarmış gözleri gördüğü şeylerle daha çok kızarmış hüngür hüngür ağlıyordu. Gece uyurken yatağından korkunç bir şekilde alınmıştı. Öldürülmek için. Yakılmak için. Yoongi tehlikeydi çünkü. Hoseok'a iyi geliyordu. Yoongi'nin ölümü Hoseok'a acı verirdi çünkü. Babası da Tanrı da acı çeksin istiyordu. Öyle bir acı çeksin ki kahrından ölsün istiyorlardı. Hoseok yaşasın ama kalbi tamamen kurusun, ölsün istiyorlardı.

-✨-

Hoseok'un yaptıkları çok güzel değil mi?

Neler oluyor böyle, bir bu eksikti amk dediğinizi duyar gibiyim. :(

Çok sövmeyin bana düzelecek vallahi, sizi çok seviyorum yorum atmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Umarım beğenmişsinizdir. Öpüldünüz kuzular. 💋

Continue Reading

You'll Also Like

63.2K 6K 22
hataydı, unutmak gerekiyordu, peki neden hayatına devam edemezmiş gibi hissediyordu
271 81 7
san: amk sarhos halimle ne is yaptigini sorunca baristayim dedi ya bar isteyim dedi sandim dedim noluyo
108K 11.5K 28
"Onun gülüşü zihnimde kaybolmuş bütün umudu geri getirdi, kalbim onunla ısındı. Yaşadığım bütün kötü anıları unutturacak kadar güzel gülüyordu." [TAM...
128K 10.7K 46
YSL modeli Kim Taehyung ve aşçı Kim Seokjin sosyal medya da bir birinden oldukca hazz etmeyen ikilidir.