KARA GÜZ

By medusasguard

9.5K 3.9K 3.5K

Gecenin gölgesinden bir mevta doğdu. Birbirlerine kulaklarını tıkanmış iki beden sevdanın kefeninde yaşam bul... More

TANITIM
I - Gecenin Izdırabı
II - Güneşin Karahindibası
III - Kanadı Kırık Kelebek
IV - Ölüme Düşen Yaprak
V - Ruhun Avucunda Şeytan
VI - Zamanın Ölü Dikişleri
VII - Ay Işığında Susar Bulutlar
VIII - Karanlığın Varisi
IX - Sözler Soluksuz Acıtırmış
X - Gözden Akan Kan
XI - Sevda Zelzelesi
XII - Karanlık Güneş
XIII - Kaburga Arasında Kalbin Satırları
XIV - Kalbe Mızrak Saplanır
XV - Hatıralar Acı Ateşin İçinde
XVI - Zehirden Köze Dönmüş Kalpler
XVII - Kış Görmeden Olmaz Bahar
XVIII - Cefakar Bir Bedel
XIX - Katrana Bulanan Duygular
XX - Kalp İhtilali
XXI - İdam İpine Bürünmüş Şafak
XXIII - Gölgeler Ardındadır Ölüm
XXIV - Kanın Külünden Doğan Bağ

XXII - Yitirilmiş Savaşın Külleri

76 34 64
By medusasguard

#Sezen Aksu - Geçer

KARA GÜZ
22.BÖLÜM : ''YİTİRİLMİŞ SAVAŞIN KÜLLERİ''

🌙

Soğuk bir okyanusun derininde , dehlizlerin en büyüğünde boğuluyormuş hissini aşamamak bir insanın hissettiği en yoğun duygu olabilirdi. Ben , tıpkı Poyraz Alahan'ı tanımadan bir anlık iyilik olarak nitelendirdiğim ama sonra düşe kalka çabaladığım savaşın eşiğinde beni kurtardığına neredeyse pişmanlık yaşayacağım o okyanusta tekrar tekrar boğuluyordum.

Beni kurtaranı beklemiyordum. Çünkü o denize düştüğümde beni kurtaran kişi aslında bana acıları vadeden kişiymiş ancak ben o zaman anlamamıştım.

Acının ilmeği önce ayaklarıma , sonra yavaşça bedenimin yukarısına tırmanmış ve beni koskoca bir satırın önüne koymak için elimi ayağımı bağlamıştı. O satır beni kesecekti , kalbimi bedenimden ayıracaktı biliyordum. Ama yaptığım tek şey düğüm olmuş bedenime rağmen çıkış yolu aramaktı.

Şimdi düştüğüm duruma göz atınca gece karanlığında bedenimi titreten , ızdırap verici dakikaların eşiğinde Aslan Gökalp'in yüzüne bakıyordum. Yeşil gözleri neredeyse karanlığın içinde parlayacak derecede belli oluyordu. Bakışlarında sorgulayıcı ve merak sezmiştim.

''Burada ne arıyorsun?'' dedim en sonunda sessizliğine dayanamayarak. Beni nereden bulmuştu , takip mi etmişti bilmek istiyordum.

Aslan Gökalp önce çevresine bakındı. Bu soruyu onun da bana soracak olmamasına şaşmamalıydım ya , çünkü kendisi de bana aynı soruyu yöneltmişti. Ardından ben kendisinin soruma cevap vermesini isteyerek ''Önce ben sordum.'' dedim ısrarla. ''Beni takip etmediğin sürece bu saatte burada bulacağını düşünmüyorum.'' Aklıma yolda beni takip eden araç geldiğinde hemen bir şey söyleyecekken atılarak ''Beni takip eden araç sana mı aitti?'' diye sordum.

Aslan Gökalp dudaklarını birbirine bastırarak en sonunda pes ettiğini belirten bir hareket yaptı.''Tamam yakalandım.'' dedi sonunda karşı çıkacak sessizliğini bozarak. Derin bir nefes verdiğimde endişemin bedenimden sızıp havaya karıştığını hissettim.

O da gerginliğimi anlamış olmalıydı.''Ciddi misin ? Beni telaşa sürükledin.'' dedim. Ardından aklımda gezinen ihtimali söylemeyi de ihmal etmemiştim. Çünkü gerçekten aklıma gelen son düşünce bile beni takip edenin Aslan olduğunu söylemezdi bana.''Alahanların beni takip ettiğini sandım.''

Aslan mahcubiyetini ve bakışlarına yansıyan utancı belli ederek ''Gerçekten kusura bakma.Tesadüfen oldu aslında. Sizin o taraftan geçiyordum sonra senin arabana bindiğini görünce bu saatte nereye gittiğini merak ettim. '' dedi.

Zihnimi tırmalayan şüpheyle hareket etmek daha mantıklı geldiğinde ''Yani sadece meraktan olduğunu söylüyorsun.'' dedim. İnanıp inanmayacağıma dair bir şey düşünemiyordum. Aslan'la dava vaktinde tam anlamıyla tanışmıştım ve herhangi bir şey düşünmek için erkendi. Ama ben artık karşımdaki e şüphelenmeden istesem de yaklaşamıyordum.

Aslan ellerini sabırsızlıkla vücuduna oturan kahve trençkotunun cebine yerleştirdi. ''Kahrolası merakımdan demeliydin.'' dediğinde bana samimi gelen bir şekilde güldü.

Ben de tebessüm ettim. Kötü bir niyeti olacağını düşünmüyordum ama güvensizliğin kanıma işlediğini es geçemeyeceğim her daim zihnimde gezindiğinden sorularım ve sorgularım bitmek bilmiyordu.

''Burada ne oluyordu?'' diye sordu etrafta polis arabalarının az önce terk ettiği limana bakarak. Gözleri bir şey arar gibi geziniyordu ancak tam olarak neyi görmeye çalıştığını anlamamıştım. Bir çıkarım yaparak onun baskına yetişemediğini düşündüm.

Söyleyip söylememe konusunda içimde gitgel yaşadığım yaklaşık bir dakikalık süre boyunca Aslan çimenlere bakan gözlerimi gözleriyle yakaladı. Kaşlarını kaldırıp söyleyeceğimi düşünen gözleriyle yüzümü irdelerken en sonunda kendimi tutamadım ve birisine söylememi gerektiren o hisse kapıldım.
''Poyraz Alahan ve amcam limana mal sevk ediyorlar.'' dedim sabırsızlıkla. Kanımda hala o gördüklerimin acısı işlemiş , heyecanı , durgunluğu , öfkeyi bir arada deli gibi hissetmiştim. O an düşünmeye fırsat bulamamıştım ancak şimdi kafama takılan sorular beni uyutmayacak,bunaltacak gibi duruyordu.

Aslan şaşırmamış gibi durduğunda karanlığın kapladığı , ağaçların arkasında kaldığı bu ıssız yerde ona baktım.''Biliyor muydun?'' diye sordum düşüncelerini anlamak amacıyla.

Aslan kollarını göğsünde bağladı ve arkasını dönerek buradan yürümeye başladı. Gece olmadan esen ılıklık kendini soğuk , vücuda ısırıklar bırakan rüzgara bırakmıştı kendini. Aslan da galiba ısınmak için yürümeye karar vermişti. Önümde adımlarını atarken koşarak ona yetiştim. Ayağımın altındaki dal parçaları ses çıkarıyordu.

''Baskın olacağını bilmiyordum ama zamanında böyle haberlerle anılmışlardı. O kadar gazetelerde röportaj vermişlerdi.Yalanlamalarına ben inanmamıştım tabi o ayrı.'' dediğinde ellerim kurumaya başlamıştı. Bedenimde buz etkisi bırakan rüzgar aynı zamanda zihnimi de dondurmuştu sanki.

''Ama amcamla değildi değil mi o önceki haberler ? Yani ortaklıkları boyunca bu işi mi yapıyorlardı ?'' diye sormaktan çekinmedim. Merak ettiğim şey de buydu. Amcam Poyraz Alahanla ortaklık yaptıysa eğer , bu Emre'nin ölümünden önce mi olmuştu , sonra mı ?

''O zaman o haber kiminle ortaklığını söylüyordu hatırlayamadım ama bence bu konuyu masaya yatırman gerekiyor. Eğer bu baskın gerçekleştiyse ki ben yetişemedim galiba sen görmüşsündür. İşte o zaman...'' Bir süre duraksadığında  kaşlarımı kaldırıp sordum.

''İşte o zaman ne ?''
''Amcan da onlarla yanacak.'' dedi. Aslan arabasına doğru ilerlerken başka hiçbir şey söyleyemedim. Olayın arkasında ne dönüyordu , amcamı onlara bağlayan şey neydi deli gibi merak ediyordum ama bir yanım bu karanlığa, bu pençelere kapıldıkça asıl yananın ben olacağımı haykırıp duruyordu zihnime.

Bazen gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Hani bebekken ilk adımlarını atmaya çalışır , bir yere tutuna tutuna ilerlersiniz ya , ben o tutunacak yer neresi bilmiyordum. Elim kolum havada , sadece yürüyordum ama bu yürüyüşün sonu ya da başı belli değildi.

Gerçekten de fark ediyordum ki tutunacak bir dalım kalmamış kadar olmuştu.

''Saat bir buçuk.'' dedi Aslan gökyüzüne ve havaya aldırış etmeden. Sanki gündüz vaktiydi. Enerjisini böyle bilince şaşırdım.

''Hemen eve mi gideceksin?'' diye sorduğunda ilerideki arabamın yanına gelmiş , kapısını açmak üzereydim. Azıcık bir süre düşündüm. Eve gitsem evde şimdi Sinem Hanım'dan başkası zaten yoktur. Diğerleri de bugün evde olmayacaktı. Hem uyuyamayacağımı da biliyordum. Bu yüzden iki saniyelik karar verme aşamasında ''Neden sordun?'' diyebildim.

''Hadi gel seni bir yere götüreyim.'' Karşı çıkmak için dudaklarımı araladığım sırada ''Merak etme külkedisi saat üçe kadar seni eve geri götürmüş olurum.'' dediğinde güldüm. Arabama baktım. Arabanın ne olacağına dair gözlerimle işaret ederken ''Merak etme aldırtırım yarın.'' dedi.

Hemen iki adım ilerisindeki arabasının kaputuna yaslanmış , beni bekliyordu. ''Haydi atla.'' dediğinde ilerledim ve araba anahtarımı cebime koyup Aslan'ın centilmence açtığı araba kapısından içeriye geçip koltuğa oturdum. O da sürücü koltuğuna yerleşince direk kontağı çevirdi ve arabayı çalıştırdı. Araba gaza bastığında hızla buradan ayrılırken etraftaki yaprakların hışırtısı ve rüzgarın uğultusu cama vururken duyuluyordu.

''Nereye gideceğiz? Bu random hareketin umarım bir planı çıkar.'' dediğimde bana göz ucuyla bir baktı.

''Acıktın mı?'' diye sordu. Kaşlarımı kaldırdım ve saate baktım. Gece yarısını geçmiş neredeyse ikiye vurmuştu.''Ben çok acıktım.''

''Bu saatte mi ?'' diye sordum tavrına gülerek. Masum bir çocuğun acıkması gibi bir surat ifadesi yapmıştı. Haliyle girdiği tavır beni güldürmüştü.

''Bilmem canım bir şey çekti.Ve gecenin bir saatinde de burdasın. Bana eşlik edersin diye düşündüm.'' dediğinde dudaklarımı hafifçe ıslattım. Bu saatte pek yemeyi düşünmüyordum ancak karnım bana tam tersini söylüyor gibi sızlıyordu.

Zaten bir şey yememiştim ama gecenin bir vakti de acıkacağımı düşünmemiştim.

''Pekala. Beni ikna edebildin.'' dedim hafifçe tebessüm ederek. Aslan yola konsantre olmuş , gördüğüm kadarıyla benim kestirmeye giden yola saparken geçtiğim ilçe tabelalarını görüyordum.

''İkna yeteneğim iyidir.'' dedi cama vuran seslerin eşliğinde. Ardından boğazıma tırmanan , arabanın içinde beni basan sıcaktan dolayı camı açmasını söylediğimde bu sefer rüzgarı hissetmek beni az da olsa rahatlatmıştı.

Sanki olduğum yerde beni boğan bir şeyler çıkıp tırmanıyordu tenime.

Bu nerede olursa olsun öyle hissettiriyordu.

Aslan iyi olup olmadığımı meraklı gözlerle sorarken iyiyim demekle yetindim sadece. Bilmiyordum , belki de son zamanlarda yaşananlar şimdi şimdi etkisini gösterir olmuştu. Hissettiğim yalnızlığın , acının kamçıları şimdi bedenime vurmuştu.

''Bir saat yolda kaybettik zaten.'' dedi söylenerek. Aslan'ın gördüğüm yan profiline bakarken sessiz kalacaktım ama onu cevapsız bırakmak istemedim.

''Bunu beni takip ederken düşünmen gerekmez miydi?'' dediğimde hafifçe güldü.

''Ben nerden bileyim baskına gideceğini?'' dedi sakince. Ardından bir an yüzüme döndü ve endişe hissettiğim gözlerindeki bakışla ''Seni gördüler mi?'' diye sordu. Sanki bu ihtimal aklına yeni gelmişti.

Az daha yakalanacak olacağım gerçeği bir an suratıma çarptığında , o sessizlikte o karanlıkta çıkarmak üzere olduğum seslerden beni anlamamış olacaklarını umarak hayır cevabını verdim. Ancak bundan da emin değildim.

Görmemiş olacaklarını diliyordum sadece.

Ama görselerdi tepki gösterirlerdi diye umuyordum. Çünkü Poyraz Alahan'ın adamları beni göremeden polis zaten gelmişti. Bu yüzden bu olasılık kafamı kurcalamaktan öteye geçememişti.Zaten aksi takdirde iyi şeylerin olmayacağı kanaatindeydim.

Yolculuk çok uzun sürmemişti. Benim Aslan'dan daha yavaş ulaştığımı düşünecek kadar hızlı gelmiştik merkeze. Aslan bizi yine bir sahil kenarında , küçük bir aracın arkasında sandalyelerin bulunduğu köfte ekmek yapan bir yere getirdiğinde şaşkınlığımı gizleyemedim.

Aslan bana bakarak arabadan indi ve benim de inmemi bekledi. Yüzüme birkaç saniye detaylı baktığında tepkimi merak ettiğini anladım. ''Tamam , beklemiyordum.'' dedim sakince.

Aslan alaylı bir sevimlilikle ''Kusura bakma her zaman restorant ayarlayamayız.'' dediğinde bana takıldığını anladım. Sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çattım. Arabadan iniip yanına doğru geçtiğimde o da kaldırımdan karşıya geçti , ben de takip ettim.

''Saçmalama.'' dedim şaka yollu kızarak.''Böyle bir talebim olmadı. Hem zaten...'' Etrafa göz gezdirip denizin tuzlu kokusunu içime çektim. Deniz ne de güzel oluyordu şu zamanlarda... Hava bozukken ayrı , yaz akşamları ayrı güzeldi. Gerçi biz daha Nisan ayına girmeye yakındık ama yine de o yumuşaklığı , dalgaların sesi yetiyordu yanında tutmaya bizi.''Ben samimi ortamları tercih ediyorum.''

''Bunu bilmem iyi oldu.'' dediğinde bir an ona döndüm. Aslan da afallamaya doğru giden bir yüzle bana bakıyordu. Ne söyleyeceğini bilemez gibiydi. ''Yani şey...'' derken karşımızda mangal yapan abi lafını böldü.

Aslan yavaşça nefes verdi. Adama kendisinin kurtarıcısıymış bakışını atmayı da unutmadı. Bu saatte açık olduğuna şaşırdığım adam bize ne istediğimizi sorduğunda Aslan'a bende katıldım ve iki köfte ekmek iki ayran rica ettiğini söylediğinde adımlarımızı denize yakın yere atıp , yavaşça küçük ahşap sandalyelere yerleştik. Deniz dalgalarının hafif sallanışı , gece karanlığında koyu bir rengin etrafa yayılması gibi gözüküyordu.

Denizi izlemek bana birkaç dakika huzuru anımsatmıştı.

Siparişimizi beklerken Aslan'da sakince denizi izliyordu. Aslında sormak istediğim , konuşmak istediğim birçok şey vardı. Benden saklanan o kadar çok şeyin olduğunu düşünüyordum ki hangisinin ardını araştıracağıma karar vermek bir yerde zor geliyordu.

Ama bir yerden de başlamak gerekiyordu.

''Davette , babanın vefat ettiğini söylemiştin.'' dedim konuyu açıp açmama arasında bir çelişki hissederken. Aslan gözlerini denizden ayırıp sesimi duymamla bana döndü. Tepkisini bilemediğim için çekinmiştim , sonuçta herkes bu konuları konuşmak istemezdi ama Aslan sakin karşılamıştı , bu yüzden ben de sakınmadan devam ettim. ''Ne zaman vefat etti?''

Aslan bir an etrafa baktı ve sonra önüne dönerek önümüzdeki küçük masaya baktı. Gözleri bu sefer bana odaklanmamıştı. Belki de konu canını sıkmaya yetmiştir Nehir , dedim kendime.

''Neredeyse bir sene oluyor.'' dedi sakince. Yüzünde çok ifade belirtisi göremedim ama içinde ne hissettiğini yansıtmıyor olabilirdi.

Tıpkı benim gibi... tıpkı herkes gibi.

''Peki sen şirket işinde miydin o zaman?'' dediğimde hafifçe başını salladı. Ben de sessiz kaldığında çıkarımda bulunmayı tercih ettim. ''O zaman hemen başlamadın işe.''

''Evet. Önce babamın çok yakın bir tanıdığı bir süre idare etti. Sonra benim dahil olmam gerektiği zamanı kestirdim. Ondan sonra da...'' dediğinde iki avucunu açtı ve ''İşte buralardayım.'' dedi sakince. Siparişlerimiz önümüze geldiğinde konuyu kapattım. Aslan'a baktım yavaşça.

Yemeğine odaklanmıştı. Yeşil gözleri gökyüzünün kara bulutlarının etkisiyle kopkoyu gözükmekten zümrüt yeşili gibi görünüyordu. Ona baktığımı anladığında başını bir an kaldırdı.''Bir şey mi oldu?'' diye sordu. Bakışlarımı önümdeki yemeğime indirdim. Ayranımı çalkalarken aynı zamanda bir an bana odaklandığı için ne söyleyeceğimi bilememiştim ama şüphemi ya da düşüncemi farklı algılasın istemediğimden bir şeyler mırıldandım.

''Hayır. Sadece seni böyle beklemiyordum.'' dediğimde yüz ifadesi biraz değişti. Tebessümü daha da büyüdü , göz bebekleri ilgiyle bana baktı. Elindeki ekmekten aldığı lokmayı yutmaya çalışırken küçük çocuk gibi gözükmüştü.

''Nasıl yani?'' dedi ne söylediğimi anlamak istercesine. Ben de ekmeğimden ısırık alıp içeceğimi içtiğimde onun merakını giderdim.

''Bilmem , benim gibi...'' diyebildim durgunlaşarak. Ardından cümlelerin devamı kendiliğinden dökülüverdi ağzımdan. ''Samimi , doğal. Hiç göründüğün gibi değilsin aslında.'' Aslan yemeğine devam ediyordu ama söylediklerim hoşuna gitmiş gibi gülümsemesi solmamıştı.

''Nasıl göründüğümü sormayacağım.'' dedi sakince.''Biraz donuk olduğumu söylüyorlar ama.'' Güldüm. İnsanlar her zaman kendi benliğini dışarıya göstermiyorlardı sonuçta. Bu yüzden düşünceler farklılaşabiliyor , seni tanımayan insanın senin için aklından geçenler sonradan değişebiliyordu. Bu yüzden ne düşündüğümü kendi içime sakladım.

''İnsanlar her zaman göründüğü gibi değil sonuçta.'' dedim ben de karşılık olarak. Aslan onaylar gibi bir mırıltı çıkardı. Ardından sohbet bu saatte o kadar hızlı aktı ki ben de bu kadar konuşacağımı ve enerjik olacağımı düşünmemiştim ama Aslan eğlenceliydi. Ve o da ben ne konuşursam konu bittiğinde kendisi bir konu oluşturup sohbeti yarım bırakmıyordu.

Yaklaşık bir saat daha geçtiğinde neredeyse üç buçuğa doğru akmıştı zaman. Ben de daha fazla durmadım.Zaten gözlerim ağırmaya  , bedenim de mayışmaya başlamıştı. Yarın da işe gideceğimi düşününce eve gitmemiz için onu yönlendirdim.

Ardından Aslan'a iyi geceler diyip eve girdim. Sinem Hanım uyumuştu. Ben de odama gidip bir süre kendimi attığım yatakta boş gözlerle tavana bakarken uykuma daldığımı fark etmemiştim.

🌙

Bu sabah gün ışıkları alelacele gözlerimi açtırdı bana. Sıcak ışınları hissettiğimde üzerime bir şey örtmediğimi anlamıştım. Ama yine oda güneş aldığı için gece nasıl uyuduğum pek de önemsiz kalmıştı. Sadece üzerimdekileri çıkarmamış , makyajımı temizlememiştim ama şimdi kendimi toparlamam gerektiğini düşünerek ayaklanmıştım.

Evde zaten Sinem Hanım vardı ve mutfaktan kahvaltı hazırlarken bir şeyler söylediğini belirten sesler duyuyordum. Ona daha fazla yük olmamam gerektiğini de hatırlayıp emlakçıyla bugün görüşmeyi düşündüm. Ne kadar tanıdık olursa olsun bir yere kadar rahat edebilirdim, ve o da aynı şekilde.

Kalktım , aynada önceki günün makyajını temizledim ve sonra cilt bakımımı yaptım. Bugün ne giyeceğim konusunda afallamış olsam da en sonunda yine rahatlığıma yenik düşerek bol palazzo pantolon ve kahve gömlekle bugünü geçirmek istedim.

Saçlarımı taradım ve yüzüme uygun bularak at kuyruğu şeklinde topladım. Fazla vakit kaybetmeden Sinem Hanım'ın yanına geçtim. Balkonda kurduğu kahvaltı masasına yerleştiğimde ''Birileri erkenci.'' dedim hafifçe gülerek.

''Çalışan olmak böyle.'' dedi bana çay doldurarak. Gece yediğim köfte ekmekten sonra kendimi aç hissetmesem de biraz atıştırıp çıkabilirdim. Sinem Hanım'a emlakla konuşacağımı , ev aramaya başladığımı söylediğimde burada kalmamın sorun olmadığını söylese de yaklaşık bir ay olduğunu daha fazla kalamayacağımı bildirdim.

Sinem Hanım olması gerektiği gibi kararıma saygı duydu. Ben de kendisine kalmama izin verdiği için minnettarlığımı belli ettim. Ardından beraber evden çıktık. Apartmanın önünde arabamı gördüğümde gülümsedim. Aslan bana haber vermeden arabamı getirtmişti. Sinem Hanım'a dönerek kendisini eve bırakabileceğimi söyledim.O da kabul etti.

Ardından onu müzeye bırakırken beni terleten ''Sen nereye geçeceksin?'' sorusuna bir yalanla daha cevap vermiştim. Sıyrılmak için söylediğim şeyler nereye kadar beni tutacaktı bilmiyordum ama herkes bir gün benim de gerçekleri öğrendiğim gibi ne yapmaya çalıştığımı öğreneceklerdi.

İşte o zaman ben ne yapacaktım hiçbir fikrim yoktu.

Şimdi sadece beni yönlendiren boşluğa tutunmuş orada can bulmaya çalışıyordum ama hiçlik yok ederdi , kalbi de zihni de köreltirdi.

Anlamak için belki de çok geçti.

Şirkete gittiğimde en çok merak ettiğim , en çok aklıma takılan şey dünden sonra ne olduğuydu. En son polisler gelmiş baskını tam anlamıyla yapamadan Poyraz Alahan'ın birkaç adamını sorguya çekmek için götürmüşlerdi.

Ama düşündüğüm zaman o adamların ötmeyeceğini , elbet işin içinden sıyrılacaklarını biliyordum. Şirket kapısından içeri girene kadar da böyle olduğunu düşünüyordum lakin amcamlar galiba bu görüşte değillerdi.

''Bilmiyorum.'' dedi düşünür şekilde. Ben içeriye girmeden söylediği şeylerden birisi de ''Nakil patladı.'' O esrarengiz , neredeyse benliğimi yitirmeme sebebiyet verecek merakın eşiğindeydim. Poyraz Alahan'ın ifadesiz sesini duydum ardından.

''Bunun sonu iyi olmayacak.'' dediğinde sertçe yutkundum. Acaba beni bilseler ne olacağını düşünüyordum ama sonra kötü ihtimallerle kafamı yitirmek istemediğimi anladım. Ardından bir şey çaktırmadan içeriye girdim. Soğuk gözükmek , bir şey bilmediğimi belli edercesine aynı tavrımla mesafemi bildirdim amcama.

''Geçen gün yatırımcılarla iletişime geçtim.'' dedim ciddi bir sesle. Ancak onlar bana pek oralı olmamış gibiydi. Amcam beni gördüğünde ''Geç kızım otur.'' dedi karşısındaki sandalyeyi işaret ederek.

Yavaş ve sakince nefes alarak oturdum. Poyraz Alahan'la karşı karşıya oturduğumda tenime batıklar bir bir batmaya başladı sanki. O kadar soğuk bakıyordu bana , ama sanki aynı zamanda artık buradaki varlığımı yadırgamıyordu. Belkide babasına olanları anlatmıştı ve o da burada bulunmamla ilgili olumsuz bir şey söylememişti.Tabiki ben buraya iyilik yapmak için gelmemiştim orası ayrıydı.

Ama Asaf Alahan'ın da hakkımda bir benimseme yaşatacak bir şey söyleyeceğini de düşünmüyordum açıkçası. Kendisini müebbet hapse tıkamış birisine iyilik yapacağını söyleyemezdim.

Ardından amcam benim konumla ilgilenmeyip tekrar az önce konuştuğu baskın konusunu , benden gizleyeceklerini düşündüğüm konuyu konuşmaya devam ettiğinde ikisinin de bakışlarını takip ediyordum.

Bu sefer benden gizleme gereği duymamışlardı ve nedeni niçini şimdi ben sorguluyordum. Önceden benden gizlisi saklısı olduğunu kesin düşündüğüm zamanda yanlarında bile bulunmamıştım yalnız şimdi beni buna dahil etmişlerdi. Ya da benim varlığımı umursamamış , zaten olaydan birhaber olduğumu düşünüp öylesine muhabbetlerine devam etmişlerdi.

''Hesabı sorulacak.'' dediğinde Poyraz Alahan amcamla bana göz gezdirdi. Gözleri keskin , mavi hareleri büyümüş içinde nefret ateşini hissettirir şekilde yanıyordu. Bedenimin titremesini görmemelerini umuyor , ayakkabılarımın uçlarını sessizce zemine bastırmıştım. Sol avuç içimse sandalyenin kenarını kavramış sıkıyordu.

Baskın gerçekleşmemişti ama anlamıştım ki onları rahatsız etmiştim. Planları tam anlamıyla gerçekleşmediyse bu bile benim için yeterliydi.

Yavaş yavaş yapacaktım her şeyi , yavaş yavaş yıkacaktım her şeylerini...

''Bir kere olmadıysa , bir daha o şans verilmeyebilir.'' dedi amcam. Ardından Poyraz Alahan başka bir şey söylemediğinde tepkimi ölçer gibi bana bakışından rahatsız olmuştum. Şimdi amcam bana dönmüş az önce söylediğimin üstünden tekrar geçmemi söylemişti. Konuştuğum yatırımcılardan bahsettim.Daha geri dönüş olmadığını söyleyince bir toplantı düzenlememiz gerek.''

''Bakarız. Daha içime sinmeyenler var zaten. Hepsini bir yerde toplayıp öğreneceğim kim ne kadar miktar ortaya koyabilir?'' dedi Poyraz Alahan. Konferans odasının boğuculuğu , ışık görmeyişi içimi baymıştı.Nefesimin dar geldiğini hissetmiştim.

Odadan ayrıldığımda telaşın ensemde belirdiğini kestirmiştim nedense. Yakama asılan , parmak uçlarımda yandığını hissettiğim belirsiz boşluğun etkisinde kalmıştım.

Aslında korkuyordum. Her ne kadar tutsam da kendimi , içimde bir şeyler kıpraşıyor , topuklarım beni oraya geri getirmek istemiyordu.

Bir süre şirkette oyalandım. Ardından her zamanki gibi müzede buldum kendimi. Bu sefer diğer çalışanla beraber kalmıştık mesaide. Onunla da tanışmış , öğrenci olduğunu öğrenmiştim. Yaklaşık akşam ezanını duyana kadar müzeyle ilgilendikten sonra zaman su gibi akmıştı.Ben de biraz gezmek , nefes alabilmek için tek başıma sahile gitmek istedim. Biraz kendimle kalıp emlakçıyla görüşmek için dışarıda görüşecektik.Arabama yerleştim ve trafiğin arasından sıyrılır şekilde arabamı sürdüm.

Sahil biraz ötedeydi ama çok uzak değildi. Hem zaten başka bir işim de yoktu. Dedeme haber vermiştim beni merak etmesi gereken durum yoktu.

Dün Aslan'la yaptığım gece gezintisi bana deniz özlemini bir kere daha anımsatmıştı. Aklıma gelir gelmez gitmeyi düşünmek de ansızın düşmüştü zihnime.

Trafik her zamanki şekliyle bütün sokak ortaya dökülmüş gibi araçlarla donandığında vites atıp biraz daha hızlandım. Kendimle düşünmeye az kalmıştı neyseki. Kafamı dolduran düşüncelerden sıyrılmak için zaman tanımak olması gereken şeydi.

Neredeyse sahile yaklaştığımda arabanın frenine basıp durdurmaya çalıştım. Ancak bu çabam başarısız oldu. Birkaç kere daha denediğimde bir şey değişmediğinde telaşla etrafa baktım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ancak araba hızım dengesizleşmeye ve durduramadığım şekilde öne geçmeye başladı.

''Ne oluyor ya?'' dedim şaşırarak. Kaşlarım çatılmış , düşünmeme fırsat dahi kalmadan trafiğin sıyrılmaya çalıştığım noktasından saparak önüme çıkan kavşağı sakince geçmeye çalıştım ancak hızım biraz yüksekken sağlamak zordu.

Neyse ki bunu yapmıştım ama telaşın ve ürpertinin beni getirdiği noktada araba dengesiz dengesiz yolda sapmaya başladığında alttan bir anda araba deyim yerindeyse zıplamış gibi yükseldi.

Kalbim tekinsizce deli gibi atarken ne yapacağımı bilemedim. Elim telefona uzanacaktı ancak o anın telaşıyla düştüğünde ona uzansam arabanın kontrolden çıkma ihtimalini anladığımda eğilip almayı erteledim.

Araba durmuyordu ve ansızın gidip bir arabaya toslayacağımı düşününce kolumdaki kaslarım dahi gerildi.Önümde yol akıp giderken sanki gür akan akarsuya kapılmış gidiyordum. Deli gibi zangırdayan başım , beni tetikleyen korkunç düşünceler eşliğinde hangisine yetişeceğimi anlamaya çalışıyordum ama arabayı durdurmak daha öncelikliydi benim için.

Tabi bunu başarabilirsem.

Arkadan gelen sürücülerin uyarıları ayrı , benim hızımı ayarlamak için kontrol sağlamaya çalışıp uğraşmam ayrı sıkıntıydı. En sonunda arkamda kalan arabaların arasından sıyrılırken dikiz aynasından da kontrol ediyordum. Sahili geçmiş , neredeyse başka tarafa doğru araba yönlenmişti.

En sonunda neredeyse kaldırıma geçerken önümden giden anne ve çocuğu gördüğümde hiç beklemeden kimseye çarpmamak için arabayı sol tarafa çektim ve durmayacağını sandığım anda araba sol kenardaki ağaçlardan birisine vurdu. Başım direk direksiyona sertçe vurdu.Arabanın lastikleri de tam o sırada asfalt zeminde cızırdayarak durduğunda patlamış olduğunu anladım. Alnımın sol kenarında acı hissettim ardından hava yastığı aniden önümde şişip belirdiğinde kafam sürücü koltuğunun arkasına yaslanmıştı.

Neyseki bedenimdeki sızı , korkunun sonucuyla nefesimin düzensizliği haricinde bilincim açıktı. Kolum hissettiğim gerginlikten sanki kısa süreli kasılma geçirmiş gibiydi. Başımı olduğum yerden yavaşça kaldırdım. Arkadan adım sesleri geliyordu. Birisi de ambulans çağırmıştı ki siren sesleri duyuyordum etrafta. Birkaç insanın toplandığını gördüğümde telefonumun da çalmasıyla tam anlamıyla içine düştüğüm taşkınlıktan çıkardım kendimi.

Dumura uğramış gibi kemiklerime batık batıyormuş gibi kasmıştım kendimi. İlk ve acil yardım ekibi araba kapısını açmam için cama vurduğunda sönen hava yastığının ordan sıyrıldım ve kendimi direk dışarı attım. Arabanın içinde neye uğradığımı şaşırmış , kafayı sıyıracağımı düşünmüştüm ama yine de az çok sakin kalabilmiştim.

''Hanımefendi kendinize gelin.'' dedi bir kadın gözümün önünde elini hafifçe sallayarak.''Gelin bir bakalım size.'' Kolumdan tuttuklarında karşı çıkacaktım ama bedenen iyi olsam da korkunun tadını hissetmiştim bir kere. Deli gibi atan kalbimi susturmaya dahi çalışmadım , o kadar şok olmuştum.

Oysa arabada şuana kadar bir sıkıntı dahi yoktu.Bugün ne olmuştu da kaza yapmıştım anlamış değildim.

Kendimi bir anda ambulansın içinde bulduğumda gözlerimi açmaya dahi halim yoktu. Bacaklarım titriyordu , ikinci defa hissediyordum tekinsiz korkuyu...Birincisinde uçurumdan düştüğümde çaktırmadığımda kanıma kadar donmuştum , ikincisi de şimdiydi.

Bugün beni tüketen şeyden sonra dünkü yakalanma korkusu bile geride kalmıştı. Sanki ölüme bu kadar yakınlaşmış , ikinci kere hissetmiştim ecelin ensemdeki nefesini...

Tansiyonuma bakmak için aleti koluma taktılar.Değerlerim normal geldiğinde birisi bir su uzattı. Alnımda sıcak kanın aktığını hissediyordum ancak bunu tam anlayamadan ilk yardımını yapmışlar , yarayı temizlemişlerdi. Gözlerimi nihayetinde etrafta gezdirip ayık şekilde etrafa baktığımda kazanın olduğu yere baktım. Bir çocuk arabanın camına , cam sileceklerinin olduğu yere bir not bıraktığında hemen koşuşturur gibi kaçtığında aniden ayaklanıp ''Hey!'' diye bağırdım.

Çocuğa ne yaptığını sormak üzere kalktım. Karşımdaki görevli beni ayağa bir anda kalkmamam için uyarsa da umursamadım ve çocuk hızla kaçarken ben de kaputundan dumanlar çıkan arabamın yanına gittim. Etrafa bakınarak izlendiğimi bana itikleyen şüpheyle üstünde bir şey yazmayan zarfı açtım.

İçinde küçük beyaz kağıda yazılmış not vardı. Notun içinde yazanı okuduğum saniyede zihnime işleyen , tenimi ürperten düşüncelere kapıldım.

Yaptığın yanlış karşılıksız kalmayacak.

Kağıtta büyük harflerle yazılmış özenli yazıya baktığımda korku yüklü hissettiğim heyecan , deli gibi bir merak ama aynı zamanda beynimi tırmalayan ve kalbimi ağrıtan şeye kapıldım.Bu notu kim göndermişti ?

Bugün konferans odasındaki bakışlar, yaşadığım tedirginlik aklıma geldiği anda Poyraz Alahan'dan şüphelenmem uzun sürmedi. Ama bir şey yapacak olsaydı şüphesini belli etmez miydi? Ya da ben mi yanlış düşünüyordum bilmiyordum. Öyle olsaydı sanki gelip direk yüzüme söyleyeceğini düşünüyordum ama karşımdakini ne kadar tanıyordum ki ? Amcam bile arkamdan gizli şeyler çeviriyorken Poyraz Alahan'ı ondan ayıran ne vardı ? Delirmek üzereydim. Düşünmekten kafayı yemek benim için rutin olacaktı bu gidişle.

Derin bir nefes verdim. Arkamda neredeyse dağılacak kalabalığı umursamadan notu alıp cebime koydum. Bu neyin mesajıydı bilmiyordum ancak bildiğim şey şuydu ki bu işten zararlı çıkmış kadar olmuştum. Onları elime düşürmüştüm , planlarını bozmuştum ama bir şey olmuştu ki bana böyle bir mesaj gelmişti. Kimdi , neyin nesiydi ya da onlardan birisi miydi gözümü korkutmaya çalışan şimdilik kesin bir fikrim yoktu ama yine de pes etmeyecektim.

Eğer onlarsa beni yine görecekler , yine dinleyeceklerdi.

Bu beni vazgeçirmek için bir hamleyse eğer buna kapılmayacaktım. Belki de beni deniyorlardı bunu bilemezdim. Ben de arabanın kaputu çökecek gibi darp aldığında arabaya bindim eşyalarımı torpidodaki malzemelerimi aldım. Arabamı kilitledim ve sonra aldırması için adam yollamak için tanıdığım birisini aradım. Şimdi bir de arabayla ilgili işlemlerle uğraşamazdım.Şu kısacık ama bana eziyet gibi gelen zaman diliminde kafamı dağıtmak için gitmeyi düşündüğüm sahili kafamdan sildiğimi anladım.

Zaten şimdi kafadan atılacak düşünce değil kafamın içinde yer edinen düşünce kalmıştı elimde.

Yoldan geçen taksiyi durdurup bindiğimde nereye gideceğimi bilmiyordum ama Sinem Hanım'a da gitsem beni sorulara tutacağını bildiğimden amcamın yapmış olabileceğini düşünüp onunla konuşmaya gittim.

Sinirim o kadar vurmuştu ki damarlarıma kendimi tutamayacağımı biliyordum artık. Taksi yoldan sürüp giderken Turan malikanesinin yolunu tarif ettim. Tam o esnada ne tesadüfki telefon ekranına bakmamla amcamın adını görmem bir olmuştu.

Sinirden gözlerim kendiliğinden irileşmişti. Hangi cüretle beni arıyorlardı? Zaten şüphe içimi kemiriyor neredeyse bir hücre bile bırakmıyordu bende , bir de beni yüzsüz gibi aramalarına delirmiştim.

''Sen mi yaptırdın?'' dedim açtığım anda. O kadar bağırmıştım ki , sesim haddinden fazla çıkmıştı çünkü taksiyi süren şoförün bile dikkatini çekmiştim. Dikiz aynasından bir anlık ses duyunca bana baktı. Ardından fısıltı haline çevirdim konuşmamı ancak amcam neyden bahsettiğimi bilmiyormuş gibi hattın karşısında ben ona soru sorarken o da bana soru soruyordu.

''Nehir hemen buraya gel.'' dedi ciddi bir sesle. Hatta sesi o kadar donuk o kadar boş geldi ki kulağıma şüphem anında erimiş kadar oldu. Amcam yapsaydı söyleyemezdi bir şey. Ama bunu bana yapması için bir nedeni yoktu.

Seni o gün şeytanın eline bırakması için de bir sebebi yoktu Nehir , ya da nakil işi yapması için de'' dedi iç sesim. Onu susturmaya çalışırken kafamı iki yana sallayıp telefona konuştum.''Oraya geliyorum zaten.'' dedim sinirle. Ardından telefonu başka şey demeden kapattım. Taksici malikanenin önünde durduğunda ücreti verdim ve taksiden indim. Taksiden bir anda atılmışım gibi bacaklarım titriyordu ancak nedeni hissettiğim gerginliğe bedenimin verdiği tepkiden başka şey değildi.

Buraya gelmeyeli , amcamı reddedeli çok olmuştu. Emir ve ben bu evden ayrıldığımızdan beri neredeyse gelmemiştim malikaneye. Gelmem gerektiğini de düşünmüyordum ancak yengem ve yeğenimle bayağıdır irtibat halinde olmamıştım. Amcamın yaptığından haberleri olduğunda Emir zaten delirmiş benim gibi amcamla bağlantısını kesmişti.

Malikane girişinde çalışanımız Serdar'ı gördüğümde baş selamı vermişti bana ama aynı zamanda alnımdaki yaraya bir kereliğine göz attı. Ben de karşılık vererek selamına cevap verdim. Ardından bacaklarımın titremesini engellemek suretiyle birkaç adımla ısındırmaya çalıştım kendimi.

Korkunun bedenimdeki etkisi hala ufak çaplı kendini hissettiriyordu. Yengem ve yeğenim altın çerçeveli mobilyalarında oturup birbirleriyle anne kız oynarken kendimi orada hayal etmekten alıkoyamadım.

Bir zamanlar ben de çocuk ruhumu kanımda hissediyor , kalbimde yaşıyordum. Annemle oyunlar oynuyor , dedemden masallar dinliyordum. Şimdi kulaklarımı bedenimi hepsine kapatmış , acı ve korku harici hiçbir şey hissedemez olmuştum.Dudaklarımda açmış gülüşler sadece yalan kadar oyundu. Ben galiba gülmeyi de unutmuştum.

Yeğenim beni fark ettiğinde ''Nehir abla!'' diye ayaklarıma sarıldı. Birkaç uzun süren saniye bana sarıldığında kollarını benden ayırmadan aşağıdan yukarıya doğru bana baktı.''Neden hiç gelmedin buraya? Annem dedi ki amcan Nehir ablanı küstürdü. Sen bize de mi küstün?'' dediğinde yengemin mahcubiyetine şahit oldum.

''Hayır canımın içi.'' dedim Ela'nın boyuna yetişmek için bir dizimi kırıp karşısında eğilerek.''Ben sana küser miyim hiç. Sadece çok işlerim vardı gelemedim.'' Ela oyuncaklarını göstermek için geriye gidip masanın altında girdiğinde yengem yanıma kadar gelip soluk vererek , sanki amcamın yaptığı şeylerden duyduğu utancı hala yaşıyormuş gibi ''Nasılsın?'' diyebildi sadece. Alnıma bir an baktı ve '' Bu nasıl oldu?'' dedi.

''Daha iyi olduğum zamanlar vardı.'' dedim durgunca. Diğer sorusuna cevaben ''Şimdi öğreneceğiz.'' dediğimde sadece şaşkınca kaşlarını çattığında üst kata çıkan merdivenin ortasında amcamı görmemle kendisini takip etmek için merdiveni çıktım. Yüzündeki ifade telefondaki şaşkınlığını yansıtır şekildeydi.

''Ne oldu sana?'' dedi telaşlı bir şekilde. Ardından bana tutacağı sırada merdivende olduğumuzu fark edip benim ileriye gelmemi ister gibi merdivenleri hızla çıktı.Amcamın ayakkabılarının çıkardığı ses benim ayakkabılarımınkine karıştığında merdiven trabzanlarına tutunup yukarıya çıktım.

Beni direk bir odaya doğru girmem için zorladı. Sırtıma hafifçe dokunup beni ileriye gitmem için teşvik ederken ''Bırak beni.'' dedim çalışma odasının açık kapısının içine adımım düştüğünde. Amcam arkadan gelirken karanlık odanın ışığını açmış ve kapıyı kapatmıştı.

Karşımda, sarı ışıkların tam altında Poyraz Alahan baktığı camın önünden ayrılıp bana dönük olan sırtını duvara yaslayıp tam gözümün içine bakıyordu. Bakışlarında tuhaf bir ifade , ellerinin kaskatı kesilmesinde korkunç bir güç seziyordum.

Onu yok sayıp amcama döndüm direk.''Sen mi yaptın ?'' dedim deli gibi bağırarak.''Bunu da yaptın mı amca!'' Amcam sessiz olmamı söylerken aynı zamanda aşağıya bir şeyler kaçacağından şüpheleniyordu.

''Dur bir dakika dinle.'' dedi benim aksime Poyraz Alahan'a bakıp. Az önceki endişesi yerini insanı çıldırtan bir soğukkanlılığa bıraktığında nefes alış verişim yine darmadağın olmuştu.''Ne yaptığını biliyoruz.''

Dudaklarım aniden kana bulanmış gibi tükürme isteğiyle arşınlandı. Ayaklarımdan başlayıp saçlarımın dibine gelen terleme hissini aşamadım. Kanım donmuştu. Haliyle şüphemin doğru olduğunu düşündüm ama başka öyle bir şey söyledi ki ne diyeceğinin devamını merak ettim. Karşı çıkmaya yeltendiğimde elini haklıymış gibi havaya kaldırdı ve beni susturdu. Ağzımı açıp kapatabildim.

''Baskınla bizi düşürmeye çalışman seni nereye sürükler biliyor musun Nehir?'' dediğinde sırtımda beni delip geçen bakışlar rahatsızlık veriyordu.Arada amcamın ciddiyeti şüphelerimi sildiği için arkama dönüyor bu seferki failin o olduğunu düşünüyordum. Ama o sadece sertleşmiş yüz ifadesiyle , gerilmiş kaslarıyla ve sepsert , alaycı bakışlarıyla insanı çileden çıkarıyordu.

''Ölüme mi?'' dedim dayanamayarak. Amcam bana laf anlatamıyormuş gibi diğer tarafa döndü bir an yüzünü.''Ben bunu çok yaşadım amca.Merak etmene gerek yok senin.''

''Anlamıyorsun.'' dedi sakince.''Bak bizim başına gelen kazayla ilgimiz yok.'' Titremesini durdurmaya çalıştığım ellerimle cebimdeki zarfı çıkardım. Amcamın eline hızla tutuşturdum. Bir yüzüme bir de kağıda bakıyordu yadırgar gibi.

''Bu ne o zaman?'' dedim sinirle.''Sabahtan beri bir çeşit imalar... Anlamıştım zaten sizin yaptığınızı.Beni konuşmalara dahil etmenizden belliydi bu , bari şimdi yalanlama çünkü sana inanmıyorum amca. O günden sonra dediğin bir lafa bile şüpheyle yaklaşıyorum.''

Poyraz Alahan arkadan bir homurtu çıkarıp ''Başına gelen her şeyi benden bilecek kadar korkuyorsun benden.'' dediğinde hemen yüzümü ona dönüp ''Sen karışma.'' dedim kendimi tutamayarak. Poyraz Alahan amcama ve bana şeytani bir bakışla cevap verirken aynı zamanda kollarını sarmal şekilde sarıp göğsüne yaslamıştı.

''Bu yaptığınla her şey tepetaklak oldu. Bütün taşlar yıkıldı , denge bozuldu.'' dedi amcam sessizliğin arasında. Ne dediğini anlamamış şekilde ona döndüm. Ne anlama geliyordu bu söyledikleri , hangi dengeden hangi taşlardan bahsediyordu?

''Nasıl?'' dedim sorgulayarak. Ya şimdi bana apaçık konuşacaktı ya da ben yine kendi yöntemimle gerçeği öğrenecektim. Eğer dediği gibi mahvettiysem her şeyi bu benim işime gelirdi çünkü zaten amacım kötülüklerini başlarına yıkacak bir olay yaratmaktı.

''Bu mesaj sana bizden değil , onlardan geldi.'' dediğinde artık son kozunu vururmuş gibi birkaç adım attı ışığın altında , odanın içinde. Ben hala anlamamış amcamın adımlarını takip ediyordum. Bana üstü kapalı konuşmasından nefret ediyordum. Bunun yüzünden ona yakınacağım sırada bana cümlesini daha da açtığında dudaklarım kendiliğinden kenetlendi.''En tepeden.''

Ardından devam etti .''Onlar seni biliyor. Gözünü korkutacak hamleyi de yaptılar. '' Kim diye sordum ama amcam beni dinlemiyor , kendi kendine konuşuyor gibi ama aynı zamanda sesini bize duyurma çabası içinde geziniyordu etrafta. Başım gerçekten dönmüştü. Zaten bir yarım saat evvel ölümün tedirginliği konmuştu yakama çıkmak bilmiyordu bir de amcamın sözlerine kafamı yormuştum.

''Bu olayın üstü ancak iki şeyle kapanır. Ya ölüm ya da...'' Kaşlarımı kaldırarak devamını getirmesi için amcamı teşvik ettim.

''Ya da ?'' dedim sabırsızca.

Amcam beni dener gibi göz ucuyla yüzüme baktığında ardından karşısında bizi soğuk bir şekilde dinleyen Poyraz Alahan'la göz göze geldiğinde ''Ya da iki tarafı savaşa değil de barışa çekecek bir evlilikle.'' dedi.

Tenimi iliklerime kadar acı kapladı. Başıma sanki enkazın kalıntıları dökülmüş , altında kalmıştım o kadar kesmişti beni bir cümle bulunduğum yerde. Gözlerim kendine gelmek için birkaç kez kırpıştı , avuç içlerim kuvvetini bulmak için birkaç kere yumruk olup açtı kendini. Boğazım yumru oldu da kelimeler düştü birer birer kara boşluğun tam içine.

Ben kelimelerle öldüm , ruhum sırtımda bana bakan harelerle.

İçimdeki güç kesiliverdi birden , o an açık vermeyen kalbim fısıldadı bana kaskatı kelimelerle.Gözümden bir yaş düştü bütün kaybı hissettiğimde.

Bu savaş burada bitti Nehir ! Şeytana karşı sen , kaybettin...

BÖLÜM SONU!

Evett! Kara Güz severler bu bölümü de böylece bitirmiş olduk... Şok olduğunuzu fark edebiliyorum , böyle bir ters köşeyi bekleyen de olabilir beklemeyenler de teorilerinizi her şekil dinleyebilirim.

Bu bölümü bir emojiyle anlatacak olsanız bu hangisi olurdu?

Bölümü nasıl buldunuz?

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.Sizleri seviyorum!❤️

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 42.6K 36
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen iyi ya da kötü hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben, ölüm diledim. Bir ö...
4.7M 394K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
İHTİLAL By Fatma Demir

Mystery / Thriller

810K 28.4K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
7 Numara By Beril Sancar

Mystery / Thriller

9K 799 7
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...