KARA GÜZ

By medusasguard

9.5K 3.9K 3.5K

Gecenin gölgesinden bir mevta doğdu. Birbirlerine kulaklarını tıkanmış iki beden sevdanın kefeninde yaşam bul... More

TANITIM
I - Gecenin Izdırabı
II - Güneşin Karahindibası
III - Kanadı Kırık Kelebek
IV - Ölüme Düşen Yaprak
V - Ruhun Avucunda Şeytan
VI - Zamanın Ölü Dikişleri
VII - Ay Işığında Susar Bulutlar
VIII - Karanlığın Varisi
IX - Sözler Soluksuz Acıtırmış
X - Gözden Akan Kan
XI - Sevda Zelzelesi
XII - Karanlık Güneş
XIII - Kaburga Arasında Kalbin Satırları
XIV - Kalbe Mızrak Saplanır
XV - Hatıralar Acı Ateşin İçinde
XVI - Zehirden Köze Dönmüş Kalpler
XVII - Kış Görmeden Olmaz Bahar
XVIII - Cefakar Bir Bedel
XX - Kalp İhtilali
XXI - İdam İpine Bürünmüş Şafak
XXII - Yitirilmiş Savaşın Külleri
XXIII - Gölgeler Ardındadır Ölüm
XXIV - Kanın Külünden Doğan Bağ

XIX - Katrana Bulanan Duygular

122 48 9
By medusasguard

#Kaldık Böyle - İşgal

KARA GÜZ
19.BÖLÜM : KATRANA BULANAN DUYGULAR

🌙

Derlerdi ki ; bazen kaçtığın yol neyse o senin çıkmaz sokağın , hatta sonun olabilirmiş. Sen attığın adımlardan , yürüdüğün o yoldan o kadar eminken ansızın içine yumrulan , sende ehemmiyet yaratan zafer duygusunu buruk yaşamana sebep olan şey karşına çıktığında en sonunda vardığın yerin çıkmaz sokaktan öteye gitmediğini yeni anlardın. O sokak çaresiz ruhların acı içinde kendini bulduğu sokaktı. Yolun ötesi yoktu. Hadsiz bir azimle yürümeye kalktığın an koca , taştan bir duvar karşılıyordu bakışlarını.

Bu alelacele hakimiyeti altında kaldığın aciz hissiyat yürüdüğün yoldaki taşlar ayağına batana kadardı. O acıyı bedeninde hissettiğinde , artık güçlü bir şekilde düştüğün yerden ayağa kalkmayı öğrenirdin.

Kimileri bunu kendi başına yapardı , kimileri ise ardında birisinin varlığını hissederek. Kimileri bir sözle dahi güç bulurdu bedeninde , kimileriyse acının zincirleriyle...

Avukat Bey'in yanında , Poyraz Alahan'ın neredeyse başka renge dönüşeceğini düşündüğüm yüzünün karşısında duruyordum. Aliye Hanım'la konuşmamın üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen dün gibi hatırlıyordum her şeyi. Unutmam mümkün değildi çünkü bütün her şeyi o plana göre ayarlamıştık. Her detayını onunla konuşmuştum.

Ve Poyraz Alahan'ın yüzünün ifadesinin böyle olacağını bile kafamda kurmuştum. Şirkette söz sahibi olduğumda , benim kararlı ve cesaretli halimi gördüğündeki o bakışını bile zihnimde oluşturmaya çalışmıştım. Sonuçta onu her zaman böyle şaşkın görmüyordum.

''Ne demek oluyor bu? Neye dayanarak çıkardınız bu saçmalığı?'' Poyraz Alahan'ın karşısına geçip güldüğümde ''Ne acı.'' dedim.''Aynı çatı altında bulunduğun babanın çevirdiği oyunlardan birhabersin.'' Poyraz Alahan kendisinin geçenki karşılaşmamızda bana söylediği cümleye atıfta bulunduğumu anlamış olmalıydı.

Gözün açık. Bu detayı fark edebilmişsin. Ama aynı evde yaşadığın sevgilinin katil olduğunu anlayamamış olman ne acı.

Poyraz Alahan hızla ''Anlat. Ne haltlar çeviriyorsunuz?'' dediğinde Avukatla birbirimize baktık. Önündeki dosyaya daha kaç kez bakacağını sorgulamadım. O kadar inanmamıştı ki bize , hala karşısındaki dosyada yazan maddeleri okuyup okuyup duruyordu. Onun hayreti içimden gülmeme sebep olmuştu.

Bana doğru geleceği sırada ''Yeter.'' diye bir ses duydum. Ama bu sesin tanıdık olması beni asıl şaşırtan durumdu. Şimdiye kadar buradaki bir kişinin varlığını farkına varmamıştım ama bir iki adımla daha içeriye doğru ilerlediğimde gördüğüm yüz beni dumura uğratmıştı. Amcam...

Avukat Bey'in bakışlarının neden ben içeriye girmeden bir an değiştiğini anlamıştım şimdi. Amcamın Poyraz Alahan'la ne işi olabilirdi? Neden bizimle değil de onunla beraberdi. Anlayamıyordum. Başta da ikisini bir arada görmüştüm şimdi de aynı sahneyi yaşıyormuş gibi dejavu hissiyatına uğramıştım.

''Nasıl? Amca?'' Kaşlarım çatılmış keskin ve sinirli bir halde amcamla karşı karşıya kalmışken ''Nehir?'' dedi sadece.''Nedir bütün bunlar?'' Ellerim sinirle yumruk halini aldığında hiçbir şey söylemeden sadece bakışlarımla bile kestim sözlerini. Hızla dışarıya çıktığımda koridor boyu yürümeye başladım. Avuçlarım , kalbim , mantığım buz kesmişti. Bir kere yapmıştı bunu , tekrardan niye yapıyordu?

Ben hep aynı manzarayı yaşayıp görmek zorunda mıydım? Hem de bir nedenini öğrenememişken.

''Nehir?'' Amcamın sesini arkamdan duyduğumda koridorda bir ileri bir geri dönüyordum. Amcam yanıma yaklaştığı an dirseğini tuttum ve ''Ne işin var senin bu adamla? Ne oluyor amca? Bir değil iki değil. Ne karıştırıyorsunuz siz? Ne dönüyor burda?'' dedim sinirle. Amcam etrafına bakıp birkaç kez nefes aldığında ''Ortağım o benim kızım. Bir şey dönmüyor. Ne dönecek? Asıl siz ne yapıyorsunuz burada? Şirkette hisse sahibi olmak ne ? Nasıl oluyor bu?''

Nefes vererek güldüm.''Ortaksınız öyle mi? Ne ortaklığı ya! Amca sen benimle kafa mı buluyorsun? Ne sanıyorsun , karşında aptal mı var? Koskoca endüstri mühendisi adam başka bir ortak mı bulamadı.'' dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Amcam sertçe yutkundu. Elleri omzuma değecekti ama buna engel oldum ve kendimi geri çektim.

''Sandığın gibi değil ki kızım hiçbir şey. Dışarıdan gördüğün gibi değil. Ben her şeyden önce onunla zaten ortaktım. Yeni olan bir şey değil bu.'' Gözlerimi yavaşça kapadım. Tekrar aynı olayı yaşayacağımı sanıyordum nedense. Boğazım acıyordu , neredeyse ağlayacağımı hissediyordum ama başımı bir an yana çevirdiğimde bu histen kurtulmaya çalıştım. Amcama güvenemeyecek miydim artık ben? Hatta sadece amcama da değil etrafımdaki kimseye...

Herkesin bıçağını taşıdım sırtımda. Sırtım ilk önce sızladı. Tenim kanadı durmadan , geçiremedim sızısını. Hala taşıyordum o bıçağı derimin kıvrımında.

''Bozsaydın o zaman.'' diyerek böldüm onu.''Neden hala onunla ortaksın? Söylesene.'' Amcam bana bakmadan başını geriye çevirdi. Avukatın telefonla konuştuğunu görmüştüm. ''Söyleyemem kızım. Şuanda bunu söylemenin zamanı değil.'' Gözlerimi kısarak baktım amcama.''Sen söyle kızım. Nasıl yaptınız bunu? Hisseyi nerden aldın , nasıl aldın?'' dediğinde sadece yutkundum. Bir süre sırf yüzüne baktım. Artık bana sahteymiş gibi gözüken , şu davranışlarından dolayı bir türlü inanamadığım endişesi vardı. Gerçekten amcam hala aynı kişi miydi? Ben inanmakta zorlanıyordum.

Amcamla bağım gitgide sönüyordu.Ona olan inancımı da yitiriyordum.

''Sen bana bir şey söylemiyorsan ben de sana neler olduğunu söylemeyeceğim. Ama sen sadece şunu bil , başıma gelen bunca şeylerin bir diğer sebebi sensin.'' Amcam bir şey söyleyecekti ama Avukat gelip kendisini bir müvekkilin beklediğini söyleyince aniden gidecek olduğunu anlamıştım. Zaten burada atacağımız ilk adım bitmişti. Geriye kalan yavaş yavaş onları çökertmekti.

Avukat beye eşlik edip hızla dışarıya çıktığımızda dışarıdaki havanın esintisini hissetmeye çalıştım. Geçen hafta öğrendiklerim üzerime yük gibi binmişti ama aynı zamanda o kadar rahatlatmıştı ki içimi , şimdi yerine oturtabiliyordum bir şeyleri.

2 hafta önce

Çıkacağım kapının önüne daha gelmeden bir adım atmaya dahi tenezzül etmeyen bedenimin aksine zihnim her köşede düşüncelerin savruluşunu izliyordu. Aliye Hanım'ın sırtıma geçtiğini hissettiğim ve onda daha önceden görmediğim kendinden emin bakışları beni yanıltmıştı. Bize planından bahsedecekti ancak duymak isteyip istemediğimi şuanda tartıyordum.

''Gelin oturun.'' Aliye Hanım'ın sesine doğru döndüğümde oturup oturmayacağımıza karar vermemi bekleyen Avukat'a gözlerimi onaylar şekilde yumdum. Birkaç adımda oturduğum eski koltuğa tekrar yerleştiğimde ciddi bir şekilde Aliye Hanım'a döndüm. Eğer aklında bir plan kurmuşsa her detayını düşünmek de ona kalmıştı. Bunca olaydan sonra Aliye Hanım'la burada oturup konuşacağımı dahi düşünmüyordum ama hayat her seferinde zihnimize düşünme ihtimali bile vermediğimiz şeylere bizi itiyordu.

''Sizi dinliyorum.'' dedim bu sefer dikkatimi belli ederek. Ona karşı olan eski güvenim kalmamıştı ama bu sabahki ve geçen günkü konuşmalarında o hırsı ve nefreti gözlerinde görmüştüm. Bu yüzden nedense bu konuda bana samimi gelmişti. Az çok ona inanmaya çalışıyordum da diyebilirim ama bunun süresi sınırsız değildi.

''Yıllar önce , Asaf Alahan'la aynı şirkette çalışıyordum.'' Aliye Hanım'ın yüz ifadesini inceledim. Az önce bizi karşıladığı halde değildi artık. Şimdi yüzü anlatacak olduğu şeylerin etkisiyle değişik bir hal almıştı. ''O zamanlar Asaf Alahan evliydi. Bildiğim kadarıyla karısıyla iyi anlaşmıyordu. Asaf Alahan'ın sekreteriyken birkaç kez bana baktığını , ama öyle normal bir bakış değil , dikkatli ve uzunca olduğunu fark ettim.''

Adını duyduğumda dahi yüzümdeki iğrenme duygusu eş zamanlı olmuştu. ''Bazen işim bittiğinde onunla oturup bir kahve içerdik. Ben dertlerini dinlerdim , ona destek olurdum. Elimden geldiğince beraber vakit geçirirdik. Bu bir süre böyle devam etti , Asaf Alahan'la olan yakınlığımız sürdü.Sonra Asaf Alahan'la birbirimiz arasında bir ilişki doğdu. Birbirimize aşık olmuştuk. '' Kaşlarımı çattım. Acaba bu ilişkiden Aras'ın ve Poyraz'ın haberi var mıydı? Ama olmaması gerekiyordu çünkü Aras Aliye Hanım'ı hastanede görmüştü. Öyle olsaydı ikisi de birbirini tanırdı.

''Sonra?'' dedim devam etmesini isteyerek. Bu zaman diliminde Avukat da olayların iç yüzünü anlamak için dinliyordu. Aliye Hanım'ın üzerinden yıllar geçmiş bu olayı bana anlatması için böyle bir şeyi yaşamamız mı gerekiyordu ? Onun kendinden bir parçasını , benimse kardeşim dediğim insanı kaybetmem...

O acı ne kadar zaman geçerse geçsin hep tazeydi. İçimde sızıydı. Hiç geçmeyen , arada kendini hissettiren bir sızı...

''Asaf Alahan'a bu ilişkiyi resmiyete dökmemiz gerektiğini söyledim. Böyle gizli saklı olmuyordu. Benim oğlum vardı , onun da Emre'den büyük oğlu olduğunu öğrenmiştim zaten. Hatta birisi öz oğluydu. Diğeriyse senin yanında olan o çocuk. Adı neydi ? İşte... Arif....Yok Aras. Aras Alahan. Ortada çocuklarımız varken böylesi bir durum yakışık almazdı bu yüzden ilişkimize ad koymamız gerektiğini söylüyordum. Asaf Alahan o zamanlarda evli olduğu için o zamanki eşinden ayrılıp benimle evlenmesi gerektiğini her seferinde söylüyordum ona. Söylüyordum ama beni geçiştirir gibi boşanacağından bahsediyordu. Ben de bekledim. Bir gün gerçekten boşanacağı haberini bana vermesini bekledim ama bir türlü olmadı böyle bir şey. Beklediğime de değmedi.''

Derin bir nefes aldım. Hikaye o kadar uzun geliyordu ki kulağıma. Ama her detayı öğrenmek için dinlemek istiyordum çünkü diğer türlü bütün olaylar havada kalıyordu sanki. Benim hala öğrenmek istediğim olayların birçok nedeni vardı ve çeyreğini biliyordum sadece.

''Yani sizi oyaladı? Bunu mu demek istiyorsunuz?'' dedim onaylamasını beklerken. Asaf Alahan'ın yalancının teki olduğunu , kendisinde tek bir doğru bulunmadığını onunla karşılaştığımda dahi anlamıştım. Yüzünde hep alaycı ifadesi , kendinden emin ve çok bilmiş tavırları. Ama aslında hiçbir şeye yaramayan gereksiz özgüveniyle akıl kurcalamayı biliyordu sadece. Hatta bu özellikleri taşıyan tek o değildi. Poyraz Alahan'a baktığımda da babasını görüyordum. Sanki babasının yarısını kendisi de taşıyordu. Ama onun annesine dair bir şey bilmediğim için annesinden almış olabileceği huyları bilmiyordum. Sahi Poyraz Alahan'ın annesi hakkında Aliye Hanım bir şeyler biliyor muydu?

Aliye Hanım soruma sessizce başını salladı.Onu kandırmış olmalıydı. Öyle ki Aliye Hanım'ın da bir zamanlar olacağını zannettiği hayalleri yıkılmıştı. Bu ona karşı üzülmeme neden olsa da hislerime etki etmiyordu. Ben hala Aliye Hanım'a kırgın ve kızgındım.

''O zamanki eşi dediniz.'' dedim bir noktaya dikkat çekmek istercesine. Neden? Asaf Alahan'ın kaç tane eşi vardı ki?'' diye sordum tepkisiz kalmaya dikkat ederek. Eğer bu soruyu ayrı bir tavırla sorsaydım altında bir şeyler aradığımı düşünebilirdi. Bunu çaktırmak istemedim. Aliye Hanım bir şeyi yeni hatırlamış gibi ''Ha.Evet , evet.'' dedi aniden. ''Benimle ilişkisi olduğu vakit ikinci eşiyle beraberdi. Yani Aras'ın annesiyle. Şuanda onu yanında görmüyorum nerede bilmem. Ayrılmışlardır illaki beraber olmadıklarına göre. Ama o zaman onunla evliydi.''

Kaşlarımı çattım. Sessiz kalmaya sanki uzun zaman alışmışım gibi konuşmaya başladığımda sesim çatallaşıyordu. ''Peki ya birinci eşi? Onu tanıyor musunuz?'' dedim. Aliye Hanım Avukat Bey'e de bakarak soruma ''Hayır. Bildiğim tek şey onun öldüğü. Poyraz Alahan'ın annesiydi. O çocukken ölmüş. Gazetelerde , televizyonlarda gündemdeydi ama bir süre sonra unutulup gitti.'' dedi olayın özünü anlatarak. Çok uzatmamıştı ben de daha fazla meraklısı gözükmemek için sustum. ''Devam edin.'' dedim en sonunda.''En son sizi oyaladığından bahsettiniz.''

''Bunu onunla yüz yüze konuşmak için gittiğim bir mekanda gazetecilere yakalandık. Tabi manşete düştük. Bu Asaf Alahan için sorun olmuyordu çünkü benden önce de kadınlarla yakalanmıştı ama bana hiçbirinin benim yerimi tutamayacağını söylüyordu. Ben onun için diğer kadınlardan farklıydım. Bana torpil geçtiğini düşünen dahi olurdu şirkette. Haklıydılar da. '' Başımı salladım. Tabi ki öyle söyleyecekti. Amacı kandırmaktan , oyundan ibaret olanların kullandığı aciz bir ifadeydi bu. Başka hiçbir şey değil.

''İşte o gün içinde akşam eve gittiğimde Emre durumu öğrendi. Senin evde olmadığın bir zaman benim evimdeydi. Bunu konuştuk onunla. Her şeyi ona anlattım. Asaf Alahan'la olan bağımı , onu sevdiğimi ve evlenmek istediğimi. Ama Emre öyle düşünmüyordu. Zaten konuyu öğrendiğinden beri Asaf Alahan'a ısınamadığını , onunla evlenmeme karşı olduğunu söylüyordu bana.''

''Emre. Ah Emre...Hiç bahsetmedi bana bütün bunlardan. Hem ayrıca dediğiniz gibi haberlere düştünüz ama sizi hiç görmedim.'' dedim başımı iki yana sallayarak.''Buradaki herkes haberdar mıydı sizden?''

Aliye Hanım reddeder şekilde ''Hayır. O , bizi herkese bildiren yayınlardan haberimizi kaldırdı. Çünkü ona rahatsız olduğumdan ve oğlumun öğrenmesini istemediğimden bahsettim. O da anlayışla karşıladı ama yine de çok bir şey değişmedi. Sadece bazı kesimin haberi olmadan olayın etkisi geçti. Tabi benim için mühim olan Emre'nin düşüncesiydi.''

Yerimde koltuk rahat olmasına rağmen içimdeki tedirginlikle oturup dinliyordum. Nedenini bilmiyordum ama bu hikayede sadece aşık olmanın bedelini ödeyen bir kadın görmüştüm. Aşık olmuştu evet ama yanlış birisine olduğunu bilmeden... Aşkı seçebilseydik eğer , günahın ilmiğini kendisine sarmış insanlara saplanıp kalmazdık ki. Bizim için doğru kararı veremediğimiz anlardan birisiydi aşk.

Aliye Hanım'ın hikayesindeyse ilk başlarda bahsettiği Asaf Alahan gibi dursa da şimdilerde anlayış kavramını onunla özdeşleştiremiyordum. Bu hikayedeki adamla şuanki adamın aynı yönlerinden birisi insanları kullanması olurdu muhtemelen.

''İşte. Emre o günden sonra onunla görüşmemi istemedi. Emre'ye sorsan Asaf Alahan beni kandırıyordu. Haklıydı da beni oyalamaktan öteye geçmemişti aslında durum ama son anda öyle bir şey yaptı ki yine gözlerimin önüne o perde düştü. Ben yine ona kapıldım.'' dediğinde Avukat'la birbirimize bir an baktık. Sonradan kendisinin söylemesini bekleyerek sesimi çıkarmadım.

''Emre öğrendikten sonra gizlice bir kez daha buluştuk. Ara vermek istemiştim ama telefonda önemli olduğunu söyledi. Ben de karşı koymadan onunla buluştum. Şirketine gittiğimde masada avukat gördüğümde ilk önce şaşırdım. Hatta avukatı nikah memuru zannettiğim bile oldu ama öyle sandığım durum değildi. Sonra boşanmasından dolayı olduğunu da düşündüm ama dediğim gibi olay yoktu ortada. Şaşırmış yanına gittim. Bana söylediği tek şey şirket hissesinin yüzde ellisini kendisinin olmadığı durumda bana bırakmasıydı. Bununla hem bana garanti vermişti hem de ona tekrardan inanmamı sağlayacak güveni. Maddi yönden değildi bu. Ona inanmamın sebebi böyle bir şeyi başka kadına yapmamasıydı. Hatta karısına bile.''

Avuç içlerim içim gibi soğumuştu. Aliye Hanım nasıl oldu da bu kadar şeyi saklayabilmişti yüzümüze baka baka? Peki ya Emre? Nasıl gizleyebildi benden böyle bir olayı? Aile saymamış mıydık biz birbirimizi , hangi aileye yalan hakim olurdu?

''Tabi Emre'den bir şey saklayamayacağım için bunu o öğrenmeden ona söyledim.Asaf Alahan'ın teklifini kabul etmiştim. Çünkü bu benim tek güvencemdi. İkimiz de evlenememiştik ama hisse devriyle bana bunun olacağına dair umudu vermşiti sanki. Bundan Emre'ye bahsettiğimde ise her zamanki gibi tedirgindi ama daha çok sinirli. Emre babasını kaybettiğinden beri bu konularda çok kati kararları vardı. Zaten beni paylaşamıyordu , başka bir erkeği de istemiyordu. İşte birkaç gün dikkat çekmemek için buluşmadık. Bir süre ayrı kaldık Asaf Alahan'la. Günlerimiz sessiz sakin geçiyordu , her biri birbirine benziyordu.Oysa bu günlerin birinde Emre Asaf Alahan'la görüşmüş ve onunla hisse konusunda tartışmış. Öğrendiğinde bana da hisseyi kabul etmemem gerektiğini söyledi bastıra bastıra.Ben de zaten kabul etmemiştim ama yine de Asaf Alahan'a olan sevgim bitmiyordu. Bu kavgalar bile sonumuzu getirmemişti. Tartışma meselesini Emre eve yüzü gözü morarmış bir şekilde geldiğinde anladım. Bunu ona kimin yaptığını sorduğumda ilk önce cevap vermedi ama sonra lafı zorlukla ağzından aldım.'' dediğinde şokla ona baktım.

''O gün Asaf Alahan'la mı tartışmıştı? Nasıl ya? Bana bir grup öğrenciyle tartıştığını söylemişti oysa.'' Aliye Hanım başını iki yana salladı. ''O böyle birisi değildi Aliye Hanım. Emre bana hiçbir şeyi yansıtmıyormuş meğersem. Siz her şeyi kendiniz mi yaşadınız? Ben nasıl öğrenemedim.'' dedim pişmanlıkla. Sessizliğin rüzgarı bir an bedenime esti. Her zerresiyle içimde hissettim.Emre'yle yakın olduğumu , aile olduğumu hissettiğimde bile birbirimize uzakmışız az biraz. Dertlerini , sıkıntılarını benden saklıyorsa nasıl bilebilirdim ki her şeyi?

''O zaman sizin şuan bahsettiğiniz hisse devri şirketteki hisseniz öyle mi?'' Avukat'ın sorusuyla kendime geldiğimde Aliye Hanım benimle göz göze geldi ve avukatı onayladı. Aliye Hanım ''Evet.'' dedi. Ardından ''Hisseyi Nehir'e devretmek istiyorum çünkü onlara yakın olup o şirketi batırabiliriz.'' dediğinde Avukat aniden ''Katiyen hayır. Bunu yaparak neye varacaksınız? Tehlikeden başka bir şey değil.'' dedi.Bana döndü :

''Nehir bu planın temeli bile tehlikeli. Böyle bir şeyin içinde olmana izin veremem.''

''Ama bir dinleyin.'' dedi Aliye Hanım yorulmuşlukla.''Evet öyle gözüküyor sonuçta şuan düşmanımız onlar ama onların hamlelerini anlamak için yanlarında durmak daha iyi bir fikir değil mi? Geriye tek oğlu Poyraz Alahan kaldı. Asaf Alahan'ı kurtarsa o kurtarabilir ama buna izin vermeyelim. Bırakalım o da çöksün.''

''Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Nehir öne sürebileceğiniz bir piyon değil. Onu ellerine bırakamam. Adı üstünde düşman ve davada bunu kullanabilirler.'' Avukat'ın ses tonu yargılar nitelikte ve keskindi. Anlaşılan planı beğenmemişti. Bense henüz bir şey söylemiyordum. Her ne kadar plan tehlikeli gibi gözükse de belki de onları mahvetmek için elimizde olan tek kozdu. Aliye Hanım'a hala inanamıyor ve içimden geldiği gibi güvenemiyordum. Ama bazı durumlarda risk almak gerekiyordu bunu da biliyordum.

''Bir dakika Avukat bey.'' dedim sakin bir sesle.''Önce tam olarak onu dinleyelim sonra ne olacağına karar veririz.'' Avukat karşı koyup konuşacaktı ancak derin bir nefes alıp başka bir şey söylemeden yerinde kıpırdanmakla yetindi. Aliye Hanım'a döndüm.

''Yani siz o şirkete gidip şirketi batırmamı istiyorsunuz doğru mu anladım?'' Aliye Hanım başını hızla salladı.''Merak etme bu sefer yalnız kalmayacaksın. Ben de sana desteğim. Yanındayım kızım.'' Oturduğu koltuktan elimi tutacaktı ama o kadar soğuk ve hareketsizdim ki buna da izin vermedim. Yerinde dikleşti.

İçten içe inanmaya çalışsam da yapamıyordum ama ilk defa bu kadar emin bu kadar doğru konuşmuştu. En azından bunca olaydan sonra her şeyi eksiksiz anlattığına emin olmuştum. Ama aklımda bir soru vardı ve bu soruyu sormadan bir şeyleri yerine oturtmam yarım kalabilirdi.

''Peki bu hisseden Asaf Alahan'ın oğullarının haberi var mı? Beni böyle bir plana ittiyseniz onları da hesaba katmanız gerekiyor. Çünkü Poyraz Alahan'ın babasından bir farkı yok.'' Aliye Hanım sakinlikle başını salladı.'' Hayır.'' dedi hızla.''Asaf Alahan bunu oğlundan da gizli yaptı. Kimsenin haberi yok yani. Emre'den sonra ilk siz biliyorsunuz.''

Başımı onaylarcasına salladım. Aliye Hanım bu konuda samimi gözüküyordu. Sorduğum her soruya cevabı evirip çevirmeden cevap vermesi bunun kanıtıydı. Ve tabi ki yalan söyleyeceğini belirten hareketler de yapmıyordu.

Zaman çarkı aleyhimize işlerken ''Peki onu hala seviyor musunuz?'' diye sordum büyük bir ciddiyetle.Aslında insanların ne hissettiğini bir cümleyle ifade edemediğini biliyordum. Ya da hissettiğini bizzat söylemediğini. Çünkü kim bir şey için umursamıyorum dese düşünceler içinde bulurdu kendini , ya da özlemiyorum dediği her an hasret ateşi kavururdu benliğini. Çoğu şeye karşı koyamadığımız gibi insanın da doğasında vardı bu. Hislerini duvarın ardına itmek...

Aliye Hanım derin bir nefes aldı.''Mümkün değil.'' dedi nefretinin sesini hissettirerek.''Oğlumu öldürdüğünü duyduğumda bütün hislerim bitti. Her şeyi silip attım. Gözümdeki o perdeyi , kalbimdeki yerini her şeyi bıraktım.'' Başını aşağı yukarı salladı. Gözleri dolu dolu olmuştu.''Evet çok geç oldu. Geç oldu benden en büyük şeyi aldı. Benim uyanmam için oğlum canından oldu.'' Hafif kırışık elleri yüzünü bulduğunda gözyaşı sol yanağından dökülmüştü. Başımı diğer tarafa çevirdim. Karşımda ağladığında dayanamazdım. Biliyordum , kalbimi dinler ben de salıverirdim içimdekileri. Kendimi her durumda zor tutuyordum ama ben de eve gidip ağlamayacağıma dair söz veremezdim. Çünkü henüz kaderimizdeki hüküm verilmemişti. O hükümden sonra rahatlıkla uyku uyuyup uyuyamayacağım belli olacaktı. Mahkeme günü...

''Nehir. Bir kere daha şansım olsa düşmezdim bu tuzağa kızım. Elimden başka bir şey gelmiyor. Kaybımı örtemiyorum. Üstünü kapatamıyorum. Oğlum o benim. Öyle aldı ki canımı ansızın , ardını bırakamam anlıyor musun?'' dediğinde yavaşça burnumu çektim. Göz pınarlarım doluydu ama Aliye Hanım'ın yüzüne bakmıyordum. Bakmayacaktım da. Eğer şimdi kalbimi dinlersem onu affetmem kolay olacaktı , izin veremezdim.

Elimle çaktırmadan yüzümde sızmaya başlayan gözyaşını sildiğimde Avukat Bey'e dönerek ''Gidelim mi artık?'' dedim. Avukat Bey ayağa kalktığında ben de ayağa kalktım ve Aliye Hanım'a sırtımı döndüğümde kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan gelen adım seslerini işitiyordum.''Kızım bir kere daha düşün.'' dedi sakince.

Avukat Bey'in yanından giderken başımı omzumun üzerinden sola çevirdim.''Size haber veririz.'' dedikten sonra bir şey daha söylemeden evden ayrıldım.

Şimdi

O günden bu güne değişen tek şey hırsımın düzeyiydi. Bir canı almanın , bir kalbin yıkılışını izleyemezdim.Kalbime her defasında vurulan tokmağın sesini , kırılan odaların parçalarını hissetmişken susturamazdım vicdanımı.

Amcam , Sinan ve başkaları nasıl yapabiliyorlardı bunu bilmiyordum ama susmak benim en sonki seçeneğim olabilirdi ancak. Doğruyu , yanlışı hepsinin ihanetleriyle tatmıştım. Ama içlerinde beni en çok yaralayan Sinan olmuştu. Hala aklımda olan ama bir türlü hiçbir şeyi kendisine konduramadığım biriyken nasıl olmuştu da kalbimden ve zihnimden nefretle çıkan birisi olmuştu hala akıl erdiremiyordum.

Zaman da değişiyordu , insan da. Gün gelip çok sevdiğin insanla karşı karşıya kalabiliyordun tıpkı şu anda yaşadığım şey gibi. Ya da gün geldiğinde nefret ettiğin bir insanı da sevebiliyordun.Hayat ihtimaller üzerine kurulu bir kumardı aslında. Sen kazanacağına emin olsan da kaybedebilirdin , kaybedip yenilgiyi tadacağını sandığında da zaferin gülümsemesini yüzüne yerleştirebilirdin.

Avukat ''Nehir ben büroya geçiyorum.Müvekkilim bekliyor. Senin de yapacak bir şeyin yok gibi gözüküyor şuanda. Herkese rütbeni bildirdiğine göre artık istediğin vakit buraya gelip işleri öğrenmeye başlayabilirsin.'' dediğinde başımı salladım. ''Siz geçin benim burada bir işim daha var.'' dedim. Avukat kaşlarını hafif çatsa da merak etmemesi için kayıtsız bir şekilde ona baktım. Ardından bir şey söylemeden arabasına doğru yürüdü ve ben de ardından birkaç dakika baktıktan sonra araba süratle toza toprağın arasından şirketin önünden ayrıldı.

Ceketin arasından sızan ılık rüzgarı hissettiğimde hafifçe içim ısındı. Şimdi şirkete geçip her yeri yıkmak istiyordum ama yarından itibaren değil hemen bile harekete geçebilirdim. Sırf onlara bu işte olduğumu , bütün bunlarda ciddi olduğumu göstermek için. Şirkete geri döneceğim sırada ceketin cebindeki telefonum çaldığında onu çıkardım ve ekranda Aras'ın ismini görmemle zihnimdeki kargaşayı bir kenara bıraktım. Çünkü şuanda ona ve dedeme hiçbir açıklamada bulunmadığım aklıma gelmişti. Onlara yalan söylemek de istemiyordum ama ne diyeceğimi de bilmiyordum. Belki de üstü kapalı konuşup hiçbir şey söylememeliydim.

Ekranı kaydırıp aramayı cevaplandırdım.''Aras? Bir şey mi oldu?'' dedim sakince. Aras'ın sesini duymadan evvel dedemi duydum.''Neredeymiş bir sor.'' Hafifçe güldüm. Beni merak eden sadece birkaç kişi vardı hayatımda. Ruhumu kanatmayıp iyileştiren sadece tek tük kişiler...

''Dışarıdayım. Birkaç işim vardı.'' dedim dedeme ve Aras'a aynı anda söyleyerek. Aras hızla ''Bir sorun yok değil mi?'' diye sorduğunda ''Hayır , hayır. Hava da almış oldum.'' diyerek cevap verdim. Amacım gönüllerini rahatlatmaktı ama bu nereye kadar sürerdi bilmiyordum. Bu yaptığımı öğrenmelerine ne kadar engel olabilirdim. Duydukları zaman böyle anlayışlı olabilirler umarım diye düşünüyordu zihnim.

Arasla konuşmam bittiğinde telefonu kapadım ve şirkete doğru ilerledim. Aynı danışman kadın tekrar gözlerini üzerime dikmişti. Bu rahatsızlık verici olsa da şuan takmamaya çalışıyordum. Çünkü kafama takmam gereken ve beni rahatsız eden durum amcamın Poyraz Alahan'la olan ortaklığıydı. Başıma gelen olaylardan sonra beni sormaya tenezzül etmeyen , bu durumda bile onunla olan ortaklığını bitirmeyen bir amcam vardı. Gerçekten bu kadar mı bağımsızdık birbirimizden? Oysa babamın kardeşiydi o. En çok ona sırtımı yaslamam gerekirken ben sadece geri çekiliyordum. Her seferinde sevdiğim insanların acısını kalbimde taşımıştım. Güvensizliği , yalanı yaşamıştım.

Kendimle olan muhakememi hiçbir zaman bitiremiyordum zihnimde. Her dakika , boş kaldığım bir an olsun hemen yaralarımı hatırlıyordum. Kendilerini unutturmuyorlardı. Düşüncelerimi tuttum. Sadece şuan kafamı doldurmak istemiyordum. Şu şirkete girip Poyraz Alahan'ın karşısına geçip teker teker anlatmak istiyordum Aliye Hanım'ın söylediklerini. Poyraz Alahan'ın da babasının kendisinden sakladığı gerçekleri öğrenip yıkılmasını bekliyordum. Nedendi bu isteğim , neden öfkeliydim ona karşı bilmiyordum. Belki de o gün Sinan'ın yaptıklarını yüzüme vurup canımı yakmaya çalıştığı için elime geçen ilk kozu ona karşı kullanmak istiyordum ama bunu yapacağım zaman içimdeki nefret ateşini yakmaya devam ediyordum.

Şirketin içerisine girip koridora çıkan merdivenleri hızlı hızlı çıktım.Uzun koridordan tekrar Poyraz Alahan'ın odasına doğru gideceğim sırada ben daha odaya giremeden kolumu hızla birisi sola doğru çekti. Kendimi duvara yaslı bulduğumda sol taraftaki yaramın acısını bir an hissettim.Sırtım duvarın pürüzlerine değiyordu. Neyse ki ceketim vardı çünkü bu hızlı harekette sırtımın parçalanacağını bile düşünmüştüm. Yarama bir an baktım. Kanayacağını sanmıştım ama herhangi bir sızıntı hissetmedim.

Başımı kaldırdığımda karşımda öfkeli bulmayı beklediğim gözleri gördüm. Mavi , soğuk , önceden hayretin içinde gördüğüm ama şimdi yine özüne dönen o kararlı gözleri... Poyraz Alahan kolumu sıkıp aramızdaki mesafeyi neredeyse kesecekti.Sağ kolu duvarın yanına yaslanmış yanımı kapatmıştı. Oradan geçişim yoktu.''Tebrik ederim.'' dedi canlı renkte gözüken dudaklarının arasından.''İyi oyun çevirmişsin. Bu kadar olduğunu bilmiyordum.''

Yüzündeki sinirli tepkiye ve cümlesine güldüm. Sadece oyun oynayabilenlerin babası ve kendisi olduğunu sanıyordu. Öyle olmalı ki benim hamlem karşısında savunmasız ve şaşkın kalmıştı. Ama bu onu ilk dumura uğratışımdı. Eminim ki bu planın sonunda devamı da gelecekti. O zaman zaferi tüm iliklerimle hissedecektim. Poyraz Alahan dudaklarımın kıvrımına uzun süre baktı. Gözleri dudaklarımın iki yanını inceledi. Her dakika sanki onun bakışlarıyla daha uzun geçiyordu. Yüzünde , gözlerinde derin bir ifade vardı. Sanki bu bir fırsattı ve onun fırsatı kaçırma ihtimali varmış gibi acele ama aynı zamanda dikkatlice yapıyordu bunu.

Bakışlarına keskin bir şekilde karşılık verdim. Gözleri gözlerimle buluştu. Bu sefer içimi üşüten mavi gözleri oldu.''Sizden öğrenmişimdir belki de.'' dedim hararetle.''Sonuçta tek düzenbaz olan ben değilim değil mi?'' Poyraz Alahan'ın bakışları sertleşti. Gözleri mavi olmasaydı gözlerinin koridorda koyu göründüğünü söyleyecektim ama göz bebeklerine yerleşen , mavi olduğunu belirten o parıltı hiç gitmiyordu. Yüzü alayla yakınıma doğru yaklaştı. Ardından bedenim hafif bir şekilde titrerken ''Bak sen Nehir Ezel'e aramıza sızmaya da çalışırmış.'' dedi.''Amacın ne bilmiyorum ama o kafanda kurduğun şeyleri yapmana izin vermeyeceğim.''

''Beni bu kadar hafife aldığın için pişman olacaksın.'' dedim cesur bir sesle. Bu dakikadan sonra plan dahilinde gidiyor , onların kurduğu oyunu kendimce ilerletiyordum ancak bunu yaparken kendimden de bir şeylerin benliğimden kopup geldiğini hissediyordum. Sanki beni ben yapan şeyleri , sevgimi çekip alıyordu nefretim sessizce. Kalbimden tenime , oradan da dilime sızan nefretin kurbanı olmaktan korkuyordum. Böylesine bir kini her zerremle taşımak bana zarar verir diye düşünüyordum.

Poyraz Alahan ona karşı koyduğum her an için yüzünde kendiliğinden beliren , artık ezberlediğim ifadesini takındı. Yine o yapabileceklerimden emin olup olmadığımı sorgular tavırdaki küçümseyici tavrı , beni verdiğim kararları sorgulatmaya dahi itecek kadar kesindi.Bir şey söyleyecekti ancak arkadan gelen bir hanımefendinin topuklu ayakkabısından gelen sesi onu böldü. Kadın bize afallamış şekilde baktıktan bir süre sonra öksürdü ve ''Poyraz Bey! Görüntülü arama için sizi toplantı odasına bekliyorlar.'' dedi.

Sekreter olduğunu anladığım kadının giyimi baştan aşağıya resmiydi. Üzerlerinde bizim şirketteki kadınlardan görmeye alıştığım siyah kumaş ceket ve altında beyaz gömlek , siyah kumaş pantolonla tamamlanmıştı. Bu görünüşü ezberlemiş sayılırdım. Ancak kendimi de artık şirkette çalışacak birisi olarak düşündüğümde bugünkü giyimimi çok da resmi olarak ayarlamamıştım.

Bedenimden çekilen sıcaklıkla düşüncelerimi kenara attığımda Poyraz Alahan'ın elini kolumdan çektiğini anladım. Kolum geçen günkü acının üzerine fazla acımıyordu. Bu sefer canımı yakamamıştı ama ben canım yansa da yanmasa da onun elinin değdiği her yerden nefret ediyordum.

Poyraz Alahan bir an arkasına baktı ve sonra üzerinde durduğunu yeni fark ettiğim siyah ceketini hafifçe düzeltti. Sonra gözleri sadece gözlerime değdikten fazla zaman geçmeden , bir şey söylemeden koridorda sekreteri takip ederek içeriye girdi. Sırtım hala duvara yaslıyken derin bir nefes verdim. İçim binadaki sıcaklığa rağmen soğumuştu. Avuç içlerim de zaten az önceki mesafesinden dolayı tedirginlikten soğumuştu.Bana yaklaşmasından , her seferinde beni aşağılamaya çalışma çabası beni yapacaklarımdan alıkoymamak için bir neden oluyordu.

''Kendine gel Nehir.'' dedim içimden hızla.Ardından yaslı kaldığım yerden doğruldum. Kendime çeki düzen verdim. Ceketimin uçlarını sinirden çekiştiriyordum. Bunca zaman sonra hiç gelmem dediğim yere , bir plan doğrultusunda gelmiştim.Onların işlerine ortak olmak için buradaydım. Amacım zaten onları düşürmek değil miydi? Ben de elime geçen ilk fırsatı kullanmaya çalışmalıydım. Başka türlü hangi kozla yenilgiye uğratabilirdim ki onları?

Beklemenin gereksiz olduğunu düşünerek ben de durmadım ve az önce koridorda sekreterin Poyraz Alahan'ı yönlendirdiği yerden giderek toplantı odasının kapısına vardım. İçeriden belli belirsiz sesler geliyordu. Kapıdan birkaç adım gerideydim. Kendimi içeri girmeye telkin ederek kapıyı açtım ve amcamı Poyraz Alahan'la masanın başında , bir zarfa bakarlarken gördüm. Amcam kağıda dikkatle bakıyordu ama ben geldiğimde bakışlarını kaldırdı ve bana baktı.''Kızım senin ne işin var burada?'' diye sorduğunda kendimden emin gözükmeye çalışarak yutkunmakla işe başladım.

''Avukatın dediklerini duydunuz.'' dedim başka bir açıklama yapmaya gerek duymadan. Amcamın beni buradan çıkarmak isteyen sözlerine aldırış etmiyordum. Başıma ne geldiyse onun da etkisi vardı çünkü. Bir de burada beni ezdirmesine izin vermeyecektim. ''Şirketin genel müdür yardımcısıysam , burada neler olup bittiğini de bilmem gerekir değil mi?'' Poyraz Alahan'ın sözümün üzerine dudakları hafifçe kıvrıldı. Bu hareketinin görülmediğini düşünüyor olmalıydı ki elinin tersiyle dudaklarının üzerine dokunmuştu ama ben bunu fark etmiştim.

Amcam bana doğru geldiğinde Poyraz Alahan ''Bırakın.'' dedi esrarengiz bir sesle.''Sahneyi bildiği gibi oynasın.'' Ardından kollarını göğsünde kavuşturdu. Kaşları hafifçe havaya kalktığında ''Madem genel müdür yardımcısısın o zaman seni bilgilendirme vazifesini de amcan yapsın.'' Amcam Poyraz Alahan'a bir an için hayretle baktığında emin misin der gibi gözlerini kıstı. Poyraz bir şey söylemeden önüne döndü. Elindeki zarfı parmaklarının arasında hızla çevirip tekrar tutuyordu. Çaktırmıyordu ama burada oluşum onu sinir ediyordu. Dışarıya göstermediği duygularını gösterdiği tavırlarından anlıyordum.

''Yeni bir fabrika açacağımız için yatırımcı arıyoruz. Bizlere iskonto kredisi sağlayabilecek şirketlerle ortaklık kurmak için arayış içindeyiz. Bireysel olarak Alahanlarla sağladığımız işbirliği buna yetmiyor.'' Amcamın açıklamasına kaşlarımı kaldırarak baktım. Hangi iş birliğinden bahsediyordu? Resmen bana kendi ağzıyla onlarla ortaklığını tekrardan vurguluyordu. Gözlerimi sakinlikle kapatıp açtım. Duygularımı işe katmayacaktım. Eğer böyle bir şeye kalkışırsam burada bulunma nedenimi az çok belli ederdim.

Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Ardından Poyraz'ın elindeki zarfı gözlerimle gösterdim.''O zarf neyin nesi?'' dedim sabırsız gözükmemeye çalışarak. Amcam masaya doğru ilerledi ve Poyraz'ın elinden zarfı alarak yavaşça bana uzattı. Amcam bana açıklama gayretinde ''Karşı şirketlerden gelen bir davet. Bütün bilindik bilinmedik yatırımcılar orada olacak. Aslında biz bunun üzerinde konuşuyorduk. Gidip gitmeme konusunda.'' diye anlattığında zarfa göz ucuyla baktım. Dışındaki karton kağıdın üzerinde italik yazıyla yazan isme baktım.

''Doğan Vural'ın anısına ithafen verilen davette sizleri de görmekten mutluluk duyarız.'' Kaşlarımı çattım. İsim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Böyle bir yatırımcı adını da duymamıştım daha önce. Bu detay hakkında bir şey söylemedim ama merak ettiğim bir şey onların arasındaki mevzuydu. Amcama ve Poyraz'a baktım. Poyraz'ın çene kasları sıkılmıştı. Çenesindeki hatların gergin oluşu , boğazındaki sertçe yutkunmaya çalışması bir sorun olduğunu gösteriyordu sanki. ''Siz neden davete gitme konusunda ikilemde kaldınız onu anlamadım.'' dedim merakla. Arada bir de ikisi arasında bakışlarımı gezdiriyordum. Çünkü merak ediyordum. Az önce yatırımcı aradıklarından bahsediyorlardı şimdiyse kendilerine sunulan davete icabet durumunda çelişki yaşıyorlardı.

Amcam sessizliğin hakim olduğu birkaç dakikayı böldü ve ''İkilemde kalmadık. Sadece...'' diye konuştuğu sırada Poyraz seri bir hareketle yerinden doğruldu ve elimdeki zarfı avucumdan çekip aldı.''Neyse ne. Davet edildiysek gideceğiz.'' dedi aniden. Amcam ona inanamamış gibi bakarken o devam etti.''Hatta sizin de gelmeniz doğru olur.''

Ben de dahil şaşırmıştım şu anda. Koridorda beni kabul etmediğini bağırır bakışlarına karşın şuanki soğuk tavrına anlam verememiştim. Gerçekten amaçladığı şey neydi? Bana sormasına karşın ben de bir şeyleri kafamda oturtmaya çalışıyordum.

''Sen neden söz ediyorsun?'' dedi amcam en sonunda Poyraz'a dönerek. Gözleriyle adeta uyarı niteliğinde bir bakışla ona mesaj iletiyordu.''Onu öyle bir yere getirmek iyi bir fikir değil.'' Poyraz Alahan bana döndü. Gözleri yüzümde gezindi. Ardından amcama kesin bir tavırla döndü.

''Neden? Bence tam da gitmesi gereken yer. Buralara adım atacak kadar cesur bir yeğenin var. Bu yüzden oraya gitmesi çok da korkulması gereken şey değil.'' Bakışları yandan gülüşüyle benden ayrılmadı. Ona bakmıyordum aksi şekilde bakışlarım durgunlaşmıştı ama şimdi ona döndüğümde o bakışlarda bir ima arıyordum. ''Öyle değil mi?'' diye sordu kulağıma doğru yaklaşarak. Nefesi tenime nazaran sıcaktı ve boynuma kadar değiyordu.

Bir şey söylemediğimde amcam da susmuştu. Belki de haklılığındandı bu tavrı. Zaten amcam ne zaman arkamda durmuştu ki? Şu olayları yaşadığımdan beri yanımda , yakınımda bulamamıştım onu. Ne olduysa amcamla uzak kalmıştık. Sanki yabancılaşmıştık birbirimize.

Poyraz iki kolunu genişçe açtı ve ''Hem kendini herkese tanıtman için bundan daha iyi bir fırsat var mı yönetim kurulu başkanı?'' dediğinde zarfta dikkatimi çekmeyen detayı yakınımdan biraz ayrılarak söyledi.''Bu akşam saat sekizde. '' cümlesine başlarken amcama ve bana sesleniyor gibi gözüküyordu ama mesajı özellikle yüzüme karşı söylüyordu.''Verilen adreste olun.''

Son kez ikimize de gözleriyle değdi. Ardından odadan birkaç adımda çıktı ve bizi sessizliğin içerisinde bıraktı.

Amcam başını iki yana salladı. Beni Alahanlardan tedirgin eden en çok da amcamın tavırlarıydı. Verdiği tepkiler , Alahanla olan ortaklığı. Ona merak ettiklerimi sorduğumda bile gizli kapaklı konuşuyordu her seferinde. Bana yaptığı açıklamalarda nedense samimi olduğunu hissedemiyordum. Niyeti kötü olmasa dahi hep her şeyi yapmasını bir nedene bağlıyordu. Hiçbir şeyin sandığım gibi olmadığını söylerken bile bunun nedeni olduğundan bahsetmesi gibi.

Amcam başka bir şey söylemedi ve odadan apar topar çıktı. Bense düşüncelerimin içinde boğulacaktım. Her ne kadar kendimi kaptırmamaya çalışsam da nefretin ivmi bedenimi çekiştirip duruyordu. Attığım adımların , verdiğim kararların içinde bile nefreti hissediyordum.

Öyleydi Nehir. Tut ki öyle olmasa burada olabilir miydin? Seni hayata bağlayan , acını dayanılabilir kılan öfken değil mi? Her seferinde zafere atılman için bile seni nefretin yönetiyordu.

Başımı iki yana salladım. Bugün olacakları düşünemiyordum bile. Kafamın içi darmaduman olmak üzereydi. Daha yaptığım şeyden dedemin ve Aras'ın haberi dahi yoktu. Ben nasıl bugün o davete gidecektim? Davete gitsem kendimden bahsetmek zorunda kalabilirdim ama gitmesem de orada Poyraz Alahan'ın dediği gibi beni tanıyan kimse olmayacaktı. Her iki ihtimalde de şirkete ortak olduğumu bizimkilere bahsetmediğim için de tepki alacaktım.

İki kararın arasında debelenip kalmıştım. Hangi yöne sapacağımı bilmiyordum. Bir tarafım gitmeyip sessizliğin içinde kendini kanıtla derken , diğer tarafım ise kinin izdihamı altında beni gitmeye itiyordu.

Oysa acının mürekkebi kurumuşsa dudaklarımın arasında , bunu sadece kalbimin hükmü silebilirdi. Zihnimin içindeki düşünceler prangalar içindeyken ben sadece kalbimi dinleyebilirdim. Ancak yapamadım.

Uzunca bir süre suskunluğun kurganıyla başbaşa kaldığım anlarda , dakikanın saniyeyi bırakıp ilerlediği vakit diliminde ben de kararımı verdim ; iki seçeneğin arasında beni esiri altına alan öfkenin yolunu seçtim.

BÖLÜM SONU!

Hepinize tekrardan merhaba KaraGüz team! Uzun zaman sonra tekrardan buluştuk. Bu bölüm birçok bölümün temelini atıyor diyebiliriz aslında. Çünkü bu bölümden sonra şifreli şeyleri yavaş yavaş çözeceğiz. Söylediğim gibi acele yok :')

Bölüm nasıldı ?

Bu bölümü bir emojiyle anlatmak isteseniz bu hangisi olurdu?

Birdahaki bölümde görüşmek üzere! Hepinizi çok seviyorum.❤️🌙

Continue Reading

You'll Also Like

İstanbul Katili By Son_anka

Mystery / Thriller

23.9K 2.1K 62
Yüzümdeki kar maskesinden dolayı görmeyeceğini bilsem de tek kaşımı kaldırdım. "Niye beni kaybetmek istemiyormuşsun? Yoksa elinde şantaj yapıp kullan...
12:30 SEANSI By damy

Mystery / Thriller

1.7M 103K 50
[WATTYS 2022 KAZANANI] Parmağı omzumun üzerindeki belli belirsiz benlere dokundu. Ardından köprücük kemiğime kaydığında dudaklarım, bir nefese muhtaç...
1.4M 47.5K 36
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen iyi ya da kötü hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben, ölüm diledim. Bir ö...
Yaramızda Kalsın By Leylow0

Mystery / Thriller

1K 72 8
Biz..Ömürlerine bahar gelmemişken hayatdan kovulmuş o çocuklardık. Her gece tekrar tekrar işlenen bir cinayet gibiyiz, fakat hiç bir zaman yatağımız...