CELLAT

By AskiYeniden

74.9K 3.9K 13.3K

Onun yanında ağlamamak için kendimle adeta savaş veriyordum. Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyordu? Hâlâ nasıl... More

Hikayemiz 0.0
kalp acısı 1.Bölüm
Paramparça 2.Bölüm
İhanet 3.Bölüm
Cemre 4. Bölüm
Cellat Gelmiş 5.Bölüm
En Büyük Kalp acım 6.Bölüm
Hayal Kırıklığı 7.Bölüm
Nefret de aşka dahil derler.8.Bölüm
Seni tanıdığım güne lanet olsun 0.9
"GEÇMİŞ" 10.Bölüm
Sana olan aşkımı haketmediğin halde 11.Bölüm
En büyük pişmanlığımsın 12. Bölüm
Hayatta ki Pişmanlığım 13. Bölüm
Senden nefret ediyorum 14. Bölüm
Kalbimdeki hayal kırıklığımsın 15. Bölum
Ne halin varsa gör 16. Bölüm
Çünkü senden daha fazla tiksinmek istemiyorum 17.Bölüm
sende papatyalar kadar masumsun 18. Bölüm
Bu denli kirletemezdin gülüşünü 19. Bölüm
Senden utanıyorum 20. Bölüm
Geçmişteki hayal kırıklığımsın 21. Bölüm
Yüzsüzler 22.Bölüm
Ben senin ruhuna aşık oldum 23.Bölüm
Sen de Gitme papatya 24. Bölüm
Ruhumun en büyük katilleri 25. Bölüm
Elveda papatya 26.Bölüm
Hoşçakal kara çocuk 27. Bölüm
Kalbimdeki bıçak yarası 28.Bölüm
Sana asla güvenmeyeceğim 29.Bölüm
Sevilmek ne çok yakışır sana 30.Bölüm
Bende de kalp var, içinde papatya seven bir kadın var. 31.Bölüm
Beni affedene kadar seni asla bırakmayacağım32.Bölüm
Keşke yine eskisi gibi sevsen beni 33. Bölüm
Gidermi insan çok seviyorken 34. Bölüm
Beni kendinden kurtar 35. Bölüm
Sevda Oyunu 36. Bölüm
Seni Seviyorum Mavi gözlü sevdam 38 Bölüm
Saklanılan Sır 39. Bölüm

Aşk 37. Bölüm

1.1K 86 463
By AskiYeniden


Ara yorumları unutmayın♥

Multimedya da Sertab Erener'in "Aşk beni" adlı şarkısı var. Bölümü okurken dinlemenizi tavsiye ederim. Kahveleriniz de hazırsa, buyurun efendim. Herkese keyifli okumalar..

**
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir Asaf

Cemre'nin ağzından

Her gün aynı yerde gökyüzüne şiirler gönderiyorum. Biraz ağlamaklı, biraz hüzünlü, ama hep umutlu. Uçsuz bucaksız gökyüzünde bir kuş olmak istiyorum. Sonsuzluğa kanat çırpmak, umuda, özlenene varıp gitmek istiyorum. Olmuyor, yapamıyorum, ben varamıyorum. Şiir gönderiyorum, beyaz bir kuş, uçsuz bucaksız bir gökyüzü. Gözümün daldığı, hep o özlemini çektiğim uzaklara hasretimi, dizelerimi gönderiyorum. Biliyorum bu gün varamasam da elbet bir gün bende varacağım. Bitecek bu hasret.
Ümit ile örülen dizeler o gün gülecek.
O gün duamı yaşayacağım.
O gün benim günüm olacak.
Dilim bürünecek şükre ve kısa bir süre dalacağım.

Kısa ama manidar bir iki kelam daha dökülecek dilden; Uzun zamandır umut besledim, kapalı kapılar ardında gökyüzünü hayal ettim.
Çok yandım, çok ağladım ama bitti.
İmtihan, sabır hayırla bitti. Şimdi duamı yaşama vakti..Teninden çiçekler sarkmış evlerin balkonlarına ve yüzünden de biraz huzur gökyüzüne. Saksılarda binbir gece masallarının cümbüşlüğü var.
Büyülü şarkılar yeşeriyor dal dal.
Ve tabiat sana uyanıyor uykusundan hafifçe. Bakışlarında yüreğim kanat açıyor maviye derince. Göğünün dibinde neşeli, haylaz ilham periler tatlı bir telaş içinde. Daha çok şiirler yazdıracaksın bana kabul.
Ama ne zaman nefesin rüzgar olacak uçurtmama? Gülümse, bir parça cennet düşsün bu mevsim payıma.

Yüzünün Özgürlük ülkesi olduğunu kim fısıldadı kuşlara ? Sanıyordum ki bu şerefe bir ben nail olmuşum.
Bir ben deli deli uçuşmuşum!
Peki bir çocuğun yarınlara dair umudunu kim tutuşturmuş ellerine?
Ben sana uzanırken inançlı yarınlarla pişti olmuşum! Bu yaşıma gelene dek yaşamla ölümüne vuruşmuşum!
Aşk ile, emek ile büyüttüm uzun kışlardan beridir bugünü. Bağrımın yanan kısmımdan yaktım ben sana bir Nevruz ateşini! Parmak boğumlarında bir yemin,
yarınlara senle çıkmak adına.
Hadi sevin, hadi kenetlen, hadi inan!
Ey mevsimi hep bahar olan sevdiğim.
Cemre cemre düş üstüme tüm renklerimle yalnızca seninim..Gerektiğinde sevebilmeli insan korkusuzca.

Ateşe yürüdüğünü bile bile bir yol seçmeli kendine; ya aşkla kavrulup pişman olmadan yaşamayı bilmeli, ya da cesaretsiz olup kurtulabilmeli o bağlılıktan. Ve gerektiğinde hayallerini yaşanmadan hissedebilmeli insan. Belki gerektiğinden uzakta ve yalnız, belki de başı ucunda arzularının. Yaşanmalı her şey zamanında. Yaşanmalı ki geriye dönüp hatırlanmalı bütün yaşanmışlıklar, hatırlanmalı ki sahip çıkılabilmeli hayat veren her ayrıntıya.
Unutulmamalı yanlışlar da doğrular da. Belki mutlulukla, belki hüzünle yaşanmalı her an. Umutsuz olsa da devam etmeli insan hayatına.
Yeniden yön vermeyi öğrenmeli yaşamına, bambaşka bir rüyada uyanabilmeli bir diğer güne ve koşabilmeli bütün imkansızlıklara..

Ateşin dediklerinden sonra Naliz ile şaşkınca ona bakmıştık. Cellat ile böyle bir plan yapacaklarını düşünememiştim üstelik eskiden en yakın iki arkadaşlarmış, acaba ne olmuştu da Cellat ile arası açılmıştı? bunları düşünmekten beynim yanacaktı. Ateş bize her şeyi anlattıktan sonra masadan kalkıp gitmişti. Ben ve Naliz'in konuşmasına izin dahi vermeden. Şuan burda nasıl bir oyun döndüğünden habersizdik daha doğrusu habersizdim ve bunu öğrenecektik. Öğrenmeden bana rahat yoktu olmayacaktı da.

İki elimi yüzümden çekip Naliz'e baktım o da elini çenesinin altına koymuş bir şeyler düşünüyordu. Ne düşündüğünü ben bile artık bilmiyordum. Barlası mı yoksa az önce ki oyunu mu? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı o da Nalize sormak. Derin bir nefes verip konuşmak için boğazımı temizledim.

"Ne düşünüyorsun?" Demem ile Naliz elini çenesinden çekip derin bir nefes verdi.

"Artık ne düşüneceğimi ben bile bilemiyorum." Dedikten sonra sırtını sandalyeye dayadı. Bir şey demek istemedigim için konuşmadım Eda'nın aklıma gelmesi ile birden ayağa kalktım ve Naliz'e bakarak.

"Kalk Eda'yı arayalım."

"Ne oldu ki Eda'ya?"

"Birden masadan kalkıp gitti. Acaba kötü bir şey mi oldu? Gidip bir ona bakalım aklım onda kaldı." Dememle Naliz ayağa kalkması ile hızlı adımlarla kantinden çıktık ve sınıfta olabileceğini düşündüğümüz için önce sınıfa gittik. Kapıdan sınıfa göz gezdirmemizle sırasında oturmuş test çözdüğünü görmemize hızlı adımlarla yanına gittik.

"Eda?" Demem ile başını testten kaldırıp bana sonra Naliz'e baktı.

"Ne yapıyorsun burada ?" Dememle elindeki kalemi teste bırakıp sırtını arkasındaki duvara dayadı ve boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Üç gün sonra matematik sınavı var ve ona çalışıyorum." Dedi net bir ses tonuyla. Başımı sallayıp yanına oturdum. Elimi omuzuna koyup derin bir nefes verdim.

"Birden yanımızdan kalkınca senin için endişelendim kötü bir şey oldu sandım?" Dediğim an Eda yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirip;

"Özür dilerim keşke size haber verip öyle kalksaydım diyeceğim ama Barlas ve Ateş Naliz için kavga edince söylersem beni duymazdınız diye düşündüm çünkü hepiniz oraya kilitlenip baktığınız için. "
sustu derin bir nefes verip yüzüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırıp Naliz'e bakarak konuşmasına devam etti.

"Bu arada hayırlı olsun Naliz Ateş ile sevgili olduğunu bilmiyordum. Inşallah bu sefer üzülmez çok mutlu olursun daha doğrusu olursunuz."

Dediği an Naliz bir adım atıp konuşmaya başladı.
"Bak Eda sen her-" Naliz'in konuşmasını yarıda kestim hemen. Çünkü Barlas sınıfa girmişti. Naliz anlamayan gözlerle bana bakarken gözlerim ile ona Barlası işaret ettim. Önce anlamasa da sonradan hemen anlayıp başını sağa çevirmesi ile Barlas'ın sırasına oturduğunu gördüğü an dudağını ısırıp bana baktı. Eda da cevap bekler gibi Naliz'e bakıyordu. Ders zili çaldığı için sınıf dolmuştu Ateş de sırasına otursun diye sıradan kalkıp Naliz ile sırama geçecekken Ateş Naliz'in kolunu tutması ile bende durmak zorunda kaldım. Başımı çevirip Barlas'a bakmam ile onu da Naliz ve Ateşe baktığını gördüm üstelik çatık ve sert bakışları ile.

Barlas'ın Naliz'i kıskanması yüzümde kocaman bir tebessüm oluşturdu. Gerçekten Cellat haklıydı Barlas Naliz'i seviyordu ama henüz bunun farkında değildi. Ateşin konuşması ile düşüncelerimi bir kenara bırakıp ona baktım. "Sevgilim işin yoksa okul çıkışı sinemaya gidelim mi?" Demesi ile Naliz kaşlarını çattı zaten bu oyundan memnun değildi. Haklıydı da. Barlas ona az şeyler yaşatmamıştı o da artık onun için çabalamak istemiyordu. Arkadan gelen sesle arkama dönmem ile Eda'nın da onlara baktığını gördüm gözüm eline kaydığında elindeki kalemi kırdığını gördüm demek ki arkadan gelen ses kaleme aitti. Şuan kafam çok karışıktı Eda neden böyle davranıyordu? Ateşe karşı bir duygusu var desem Ateşle her yan yana geldiklerinde büyük bir tartışma çıkıyordu. Artık ne düşüneceğimi ben bile bilmiyordum. Ama sakin kafayla bu konuyu da düşünecektim. Aklıma bir şey geliyordu ama buna ihtimal vermiyordum.

Naliz istemeye istemeye kabul etmesi ile Ateş sırasına geçti. Ben ve Naliz de sıramıza. Başımı çevirip kapıya bakmam ile Cellat'ın kapıdan içeriye arkadaşlarıyla girdiğini gördüm onu görmemle yüzüme kocaman bir gülümseme oluştu. Bu çocuk bana ne yapmıştı böyle! Ben, beni öldüren birine bu kadar aşık olmamalıydım. bunu yine kendime yapmamalıydım.
Evet, onu seviyordum. Ona güvenmek istiyordum ama bu kadar sevgi iyi değildi bana. Cellat'ta yanımdan geçerken başımı çevirip ona baktım, bana yandan bakıp göz kırptı bu hareketi ile istemeden bile olsa kalbimin hızla atışını duymamla elimi kalbime koyup derin bir nefes verdim. Küçük bir göz kırpması beni bu hale getirmemeliydi.

Naliz, sıkıntılı bir iç çektiğinde Cellat'ı ve üzerimdeki etkisini bir kenara bırakmaya çalışarak ona döndüm. Elini tutup, destek olduğumu hissettirmek ister gibi sıktım elini.

"Barlas seni kıskanıyor."

"O dengesizin teki!" Dedi öfkeyle. Göz ucu ile onun olduğu tarafa bakmış daha sonra tekrar bana dönmüştü. "Ne yaptığı belli değil. Hareketlerinde de söylemlerinde de tutarsız. Ne yaptığı umrumda bile değil! Ateş ile de konuşup bu saçmalığa bir son vereceğim zaten."

"Sakın!" Barlas, Naliz'i seviyordu. Bugün kantinde ispatlamıştı. Eğer bunun bir oyun olduğunu öğrenirse açığa çıkan duygularını yine bastıracaktı. Naliz, aniden oluşan bu tepkim karşısında bana şaşkınlıkla baktı.

"Ne oluyor?"

"Bu oyuna devam etsen ne zararı olur ki?"

"Saçmalama!" diye homurdandı. Gözlerini benden kaçırıp önünde duran defterin boş sayfasını rastgele karalamaya başlamıştı. İç dünyasının çok karışık olduğunu ve her ne kadar bu oyuna son vermek istediğini söylese de aslında ikilemde kaldığını görebiliyordum. O sırada kapı açıldığı ve hoca içeri girdiği için konuyu biraz daha erteledim.

Teneffüs zili çaldığında önce hoca olmak üzere birçok kişi dışarı çıkmış, sınıf tenhalaşmaya başlamıştı. Naliz, durgundu. Kim bilir kendi içerisinde ne düşünceler ile boğuşuyordu? Başımı çevirip Eda'ya baktığımda yine önündeki kitaplara odaklandığını gördüm. Sabah ona da bir şeyler olmuştu. Naliz'in derdi belliydi ama onun neyi vardı bilmiyordum. Ayağa kalkıp onun yanına ilerlemeye başladığım sırada Cellat aniden karşıma çıktı. Bedenine çarpmamak için iki adım geri gitmek zorunda kalmıştım. Naliz ve Eda'ya o kadar odaklanmıştım ki Cellat'ın sınıftan çıkıp çıkmadığını dahi görmemiştim.

"Okulun arkasında bekliyorum güzelim." diye mırıldandı. Dudakları yavaşca yukarı kıvrılmıştı. Etrafa kaçamak bir bakış atıp başımla onayladım. Dudaklarımda engel olamadığım bir tebessüm oluşmuştu. Kenara çekilip eli ile geçmem için yol verdi. Ben Eda'nın yanına ilerlerken o da sınıftan çıkmıştı. Ellerimin tersiyle yanaklarıma dokundum. Nedensizce ateş basmıştı tüm bedenimi.

"Ne yapıyorsun?" dedim, Eda'nın yanına oturup. Fakat beni duymamış olacak ki hiçbir tepki vermedi. Okuduğu paragrafların altını büyük bir hırs ile çiziyor, seçtiği şıkkı en az beş kere daire içerisine alıyordu. Öyle bir güç kullanıyordu ki sayfa yırtıldı yırtılacak arasında kalmıştı. Kaşlarım hayretle havaya kalktı. Test
çözer gibi değil de daha çok meydan muhaberesine girmiş gibi bir hali vardı.

"Eda!" dedim sesimi biraz daha yükselterek. Sesimi duyunca irkilerek başını kaldırdı. Gözlerinden nasıl şaşırdığını görebiliyordum. O kadar dalmıştı ki, benim ne ara yanına oturduğumu fark etmemişti.

"Ne yapıyorsun?" Diye en baştaki sorumu tekrarladım. Tek fark bu kez şaşkındım. Ve şaşkınlığım sesime de yansımıştı.

"Test çözüyorum."

"Bir sorun yok değil mi?"

"Hayır," omuzlarını silkip tebessüm etmeye çalıştı. " Ne olabilir ki? Bu aralar dersleri çok boşladım. Kafam ona takıldı sadece. Bir sorun yok, merak etme."

"Anladım." diye mırıldandım. Telefonuma gelen bildirim ile gözlerimi Eda'dan ayırmak zorunda kalmıştım. Ekranı açtım, mesaj Cellat'dan gelmişti.

"Kokunu içime çekmeden günü bitirirsem şayet, gece uyku uyuyamam güzelim. Beni daha fazla bekletme."

İstemsizce yutkundum. Yine tüm ayarlarım ile oynamıştı! Bazen bilerek yaptığını düşünüyordum. Eda, meydan muhabere- yani.. test çözmeye geri dönmüştü. Onu rahatsız etmeden ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Koridorda hızlı adımlarla yürürken dudaklarım sabit durmuyor, oluşan tebessüme engel olamıyordum.
Okulun arkasına gittiğimde onu sırtını duvara vermiş, sürekli saatini kontrol ederken bulmuştum. Beni bekliyordu.

"Birini mi bekliyorsunuz beyefendi?" dedim yüzümdeki muzip ifade ile. Gözleri gözlerimi bulduğunda onunda dudaklarında keyifli bir tebessüm oluşmuştu. Doğrulup bana doğru ağır adımlar atmaya başladığında bende ona doğru yürümeye başladım.

"Evet," diye mırıldandı. Yüzündeki gülümseme büyüdüğünde gamzesi de ortaya çıkmıştı. "sevdiğim kadını bekliyorum."

Adımlarımı atmayı bıraktığımda tam karşımda duruyordu.

"Biraz daha bekletseydin ben sana gelecektim." diye mırıldandı. Sesi, duyduğum en güzel şarkılara eş değerdi. Beni kolumdan tutup kendisine çekti. Ellerinin belimi sıkı sıkı kavradığını hissettim. Başımı göğsüne, ellerimi sırtına koydum ve gözlerimi kapattım. Derin bir nefesle saçlarımın kokusunu çekti içine.
Sustum. Sustu. Sessizliğe sığınıp bizi yakıp kavuran özlem duygusunu bastırmaya çalıştık. Beni etkisi altına alıyordu. Yaptığı her hareketi kalbimi harekete geçiriyordu. Bu an sonsuz olsaydı. Sonsuzluğun içerisinde hapsolmuş olsaydım. Sonsuza dek onun kollarında, bu anda kalma şansım olsaydı.. Kendimi onun büyüsüne kaptırmak ile kaptırmamak arasında gidip gelirken arafta hissediyordum. Zor da olsa ondan ayrılıp gözlerine baktım. Yüzümü elleri arasına alıp alnını alnıma yasladı. Derin, titrek bir nefes alırken Cellat'ın yüzümdeki ellerini tutup kendimi geri çektim. Kendimi ona bırakırsam kaybolacağımı hissediyordum.

"Barlas, gerçekten de Naliz'i seviyor."
Diye mırıldandım. Ellerimiz birbirine sıkı sıkı kenetlenmişti.

"şuan onları konuşmak zorunda mıyız?" Diye homurdandı. Ondan uzaklaşmam hoşuna gitmemişti.
Sorusunu es geçtim.

"Naliz, bu oyunun içinde yer almak istemiyor."

"Barlas'ın aşkını itiraf etmesini istiyorsa bu oyunun içinde yer alması gerekiyor."

Sessiz kaldık bir süre. Avuçlarının içinde tuttuğu ellerimi dudaklarına götürüp küçük buseler kondurmaya başladı.

"merak ediyorum." dedim, dikkatle onu incelerken. Başını kaldırıp gözlerini gözlerime kenetledi.

"Neyi merak ediyorsun?"

"Barlas'ın Naliz'e hisleri olduğunu hiç düşünmemiştim. Sen nasıl anladın?"

Cellat, derin bir iç çekti. Sırtını yine duvara yaslamıştı. Ellerimden birini bırakmış olmasına rağmen diğerini sıkı sıkı tutmaya devam ediyordu.

"Bir şekilde belli ediyordu kendisini."

"Barlas benim abim olmasına rağmen ben duygularını fark edemedim. Naliz'i seviyor olabilme ihtimali aklıma bir türlü gelmedi. Ama sen," duraksadım. Aklıma bugün sabah bana söyledikleri gelmişti. 'Çünkü bir zamanlar bende onun gibiydim' demişti.

"Bu sabah bana dediğin şeyi hatırlıyor musun?"

Neyden bahsettiğimi anlamamış gibi çattı kaşlarını.

"Çünkü bir zamanlar bende onun gibiydim." gözlerinin içine baktım. "Bunu derken ne demek istemiştin?"

Bir süre sessiz kaldık. Daha sonra derin bir iç çekip doğruldu. Elimi tutmaya devam ediyordu. Gözlerimin içine baktı uzun uzun.

"Bende hislerimden kaçıyordum. Duygular, insanların en büyük zayıflığıdır. Zayıf olmadığımı kendime ispatlamam gerekiyordu. Seni sevmediğimi kendime ispat etmem gerekiyordu. Sırf bu yüzden hem senin canını hem de kendi canımı yaktım."

Derin bir nefes aldı. Dudaklarında acı bir tebessüm peyda olmuştu.

"O kadar uğraşa rağmen yapamadım.. Ben senden kaçtıkça sen bir girdap olup çektin beni içine. Sen dahil olmak üzere herkesi seni sevmediğime inandırdım. Bir tek,"

Elini sol göğsüne koydu. Gözleri buğulanmaya başlamıştı.

"Bir tek burası inanmadı. Bir tek ben inanmadım. Ben susturmaya çalıştıkça o her atışında adını haykırdı. Ben düşünmemeye çalıştıkça,"

İşaret parmağıyla başını gösterdi.

"burası sürekli seni hatırlattı. Senden uzaklaşamadım. Acı, acıyı tanır hesabı işte. Barlas, dışardan umarsız dursa da içinde kopan fırtınaları görebiliyorum."

Gözlerini kaçırdı. Kalbimin sesini kulaklarımda duymaya başladım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken aniden sarıldım boynuna. Kalbim, ruhum, bedenim.. Bu adamı gördüğüm her yerde tüm benliğimle ona çekildiğimi hissediyordum. Bazen taşan gözyaşlarımdan bir parça oluyordu, bazen mutluluğumdan bir parça. Yaşadığım tüm duyguların sebebi oydu! Tüm kapılar ona açılıyordu. Ve ben buna engel olamıyordum...

37.bölüm sonu..

Vote sınırı; 52 yorum sınırı :400
Sınır geçmeden bölüm gelmeyecek!

Yine bir bölümün sonuna geldik inşallah beğenmişsinizdir. Yeni bölümde görüşmek üzere.

Diğer bölümde yaptığınız yorumlar ve verdiğiniz voteler için çok teşekkür ederim.
Aynı performansı bu bölümde de bekliyorum.

Ve hepinizi çok seviyorum ballarım. Haftaya yeni bölümle görüşmek üzere, sağlık ve sevgiyle kalın.💕🥰

Continue Reading

You'll Also Like

253K 19.6K 17
Sırlar, sırlar ve sırlar... Ansızın bir gece yarısı evinin camında bulduğun not hayatını ne kadar değiştirebilir? Notun üstünde yazan numarayı deni...
2.6M 85.1K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.6M 95.4K 40
"Yanlış anlamayın lütfen, bir anneye göre çok gençsiniz, bekar mısınız?" Kucağımda ki bebeğin bana ait olduğunu düşünmesine karşılık, utançla dudakla...
1.6M 67.2K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...