Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

855K 54.5K 25.3K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

gönlümün nazlı meleği

12K 786 258
By tenuzo

Cihan'ın ağzından

"Hala çok utanıyorum." Bir çocuk gibi dudaklarını büzmüş, utancından parmaklarıyla oynuyordu.

Bu haline gülmeden edemedim. Ne kadar tatlı olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Oturmakta olduğu yatağımın önüne, onun tam dibine çömeldim. Sadece bir saniyeliğine elalarını bana çevirdi, sonra utancı ağır basmış olmalı ki hemen geri çekti.

"Neden utanıyorsun güzelim?" Elimi yanağına çıkardım, sevdim. Bir alışkanlık olarak yanağını bana sürtmeye başladı.

Bu hareketi bile kalbimi yerinden çıkmak istercesine çarpıtmaya yeterdi.

"Herkesin önünde, hem de babanın önünde seni..." yutkundu, elleriyle yüzünü kapattı.

Dişlerimi göstererek güldüm bu sefer,
"Öptün?"

Sanki çok ayıp bir kelimeymiş gibi duyar duymaz kaşlarını çattı, yavaşça omuzlarımdan itti beni.
"Terbiyesiz."

Öne doğru uzandım, tedirgince belinden tuttum. Gözlerine bakıp onay aldım, ona dokunurken hala emin olamıyordum. Her an beni ittirecekmiş gibi geliyordu, benden tiksindiğini söyleyip gidecekmiş gibi...

Sesini çıkarmadı, ben de yavaşça yere, kucağıma çektim onu. Uzamaya başlayan sarı saçları gözlerini kapatmıştı. Hafifçe kenara çektim onları. Şimdi göz gözeydik, önümüzde hiçbir engel yoktu.

Kalbimin hızlı atıp atmadığını bilmiyordum, bildiğim tek şey kalbim sadece onunlayken atıyordu. O yokken mutsuzdum, sinirliydim. Hiçbir şeye tahammülüm yoktu. Onun yanındaykense birden dünyanın en mutlu adamına dönüşüyordum.

Alınlarımızı birleştirdim, gözlerimi kapattım.
"Benden utanma Furkan." Sesim her zamankinken kısıktı. "Hem unuttun mu, biz evliyiz."

Göremiyordum ama duraksadığını hissettim. Sanki bir şeyler hatırlıyordu, anıyı hafizasından çıkarmaya çalışıyordu.

Gözlerimi açtım, bana doğru gülümseyerek baktığını gördüm. Pembe dudakları geçmişe duyulan özlemle kıvrılmıştı. O an, o anıda olduğunu hissettim.

"Hatırlıyor musun?" dedi, unutabilirmişim gibi. 

Sol elim belindeyken, diğerini yanağına çıkardım.
"Hem de her detayıyla." 

"Peki... Şeyi hatırlıyor musun..." masum bakışları değiştirdi. Sinsi bir şekilde sırıtırken birden göğsümden ittirdi beni. Sırtım yerle birleşirken kocaman bir kahlaha kopardı. "Seni kavgalarda nasıl yendiğimi?"

Şoktan kurtulduğum gibi gülmeye başladım. Neye uğradığımı şaşırmıştım.

Aslında ona vurmaya kıyamadığımdan yeniyordu da, bilmesine gerek yoktu.

"Çok güçlüydün, karşında hiç şansım yoktu."
Üzerimde, karnımda oturduğu yerden biraz aşağıya yönlendirdim onu. Sırtımdaki yeri bulduktan sonra gösterdim,
"İzlerin bile duruyor."

Furkan yavaşça gösterdiğim yere doğru eğildi, çizik şeklinde bir şeydi. O kadar eskiydi ki ancak dikkatli baktığınızda vücudumun diğer noktalarından daha beyaz olan yeri ayırt edebilirdiniz.

İnce parmakları oraya dokundu. Vücudumun titremesine engel olamadım. Tek bir dokunuşuyla beni bitirebilirdi.
"Bunu ben mi yapmıştım?" Şaşırmış gibiydi.

Kafamı salladım.
"Kıskanınca içinden farklı bir Furkan çıkıyor."
Ellerini tuttum, göğsüme götürdüm.
"Ama ben o Furkan'ı da seviyorum."

Birden yüzü düştü, birleşmiş ellerimize baktı. Üzerimde dikleşti.
"Özür dilerim. Doğum gününü unutmamalıydım, kendimi çok kötü hissediyorum."

Kafamı yerden kaldırıp doğrulurken açtığı mesafeyi kapattım. Çenesinden tutup, bana bakmasını sağladım.

"Şhh, sorun değil. Kimsenin seni üzmesine izin verme, ben dahil."

Onu, yaptığı hiçbir şeye kırılamayacak kadar çok seviyordum.

Dudaklarını büzdü, kaşlarını çattı. Huysuzlanmıştı.
"Begüm bile hediye almış, ben alamadım."

Ciddi konuşacaktım, bu yüzden omuzlarından tuttum onu,
"Sen benim aldığım en güzel hediyesin Furkan. Başka hiçbir şeye ihtiyacım yok."

Gözlerinin dolmasını an be an izledim. Elini kalbime yaklaştırdı, ürkekçe oraya dokundu. Tam göğsümün altını kavradı. Kalbim avcunun altında çırpınıyordu.

Küçücük bedeni, narin elleriyle bende deprem etkisi yaratıyordu.

Elinin üzerine elimi koydum.

Odanın zemininde bitişik duran bedenlerimizi iyice yaklaştırdı, göğüslerimiz birbirine değene kadar durmadı.

Elaları önce dudaklarıma, sonra gözlerime çıktı. Verdiği mesaj belliydi, öpmemi istiyordu. Bunu yapamayacak kadar utandığını biliyordum.

Bu yüzden öncü davrandım. Dudaklarımızı birleştirdim, çok yumuşak davranıyordum.

Dudaklarını çekmeden, benimkilerin üzerinde konuştu.
"Sence... Sence bu aşk mı?"

Kafasının hala karışık olduğunu biliyordum. Zaten anormal olan hemen her şeyi kabullenmesi olurdu. Ben bile yıllarca inkar etmiştim, onu suçlayamazdım.

Hissettiklerinin sevginin hangi türü olduğunu bilmiyordu. Aşk mı, arkadaşlık mı?

"Eğer değilse, başka neye aşk denir bilmiyorum." diye cevapladım.

Birini sevmek, hatta sevmeyi bırakmak kolaydı. Yanlışını gördüğünüz, sizi kötü etkilediğini düşündüğünüz kişiden çabucak uzaklaşabilirdiniz.

İşte belirleyicilik buradaydı.
Ne yaparsa yapsın ondan kopamıyorsanız buna aşk deniyordu.

Furkan'ın adını andığım her sefer ağzıma vuran babama rağmen; barışmak istediğimi, onu çok özlediğimi söylediğimde beni sapkınlık ve tacizcilikle suçlamasına rağmen; sırf bir oğlan uğruna tüm ailemi tehlike altına atacak kadar düşüncesiz olduğum söylenmesine rağmen ondan kopamamıştım.

Hatırlıyordum da, annemin cenazesinde yanıma geldiğinde yıllar sonra ilk defa temas ettiğimiz o an nasıl da güç bulmuştum. Sarılmamıştı bile, babasının izin verdiği kadarıyla sadece omzuma dokunmakla yetinmişti.

Ama o tek bir dokunuş, tüm dünyanın sarılışına bedeldi.

Onunla hiçbir zaman bir şeyler yaşayacağımızı düşünmüyordum. Çoğu zaman yaptıklarına sinirleniyordum. İnsanların söylediği yalanlar, beni buna itmişti.

Onu tersliyordum, arkadaşlığımızın neden bittiğini her sorduğunda küfür ediyordum, çünkü bilerek yaptığını düşünüyordum. Babasına beni şikayet edenin kendisi olduğu halde bunu sormasını saçma buluyordum. Ona ne kadar ihtiyaç duyduğumu bilmiyordu.

Bir de şu fotoğraf olayı vardı...
Onu oyun icabı öptüğüm halde beni şikayet ederken, bir başka erkeğe çıplak fotoğraflarını göndermesine sinirlenmiştim.

Şimdi bakınca, bizim hiç suçumuz yoktu.

Başkalarının yaptıklarını ödemiştik, hem de en kötü şekilde, birbirimizden ayrı kalarak ödemiştik.

Başını çekti, omzuma yaslandı.
"Bir gün biter diye korkuyorum."

Çok masumdu, gözlerimi dolduracak kadar.

Hala kalbimde olan eline dokundum.
"Attığı sürece, senin için çarpacak."

Birden kafasını kaldırdı, gözleri yaşarmıştı.
"Öyle söyleme." Sesi ağlamaklıydı.

"Neyi?"

Kaşlarını çattı, bir şey söylemiş ve onu sinirlendirmiş olmalıydım. Göz yaşları gözünden düşerken tişörtümü avuçladı.
"Sakın bir daha öleceğini ima etme."

"Öyle bir şey demedim-"

Yaşlarının ardı arkası kesilmezken yüzüme yaklaştı, yüzümün her yerini ufak ufak öptü.
"Lütfen sana bir şey olmasın lütfen lütfen..."

Ondan akan damlalar benim yüzüme iniyordu, sanki ikimiz de ağlıyorduk.

Yavaşça kucağıma çektim onu, sakinleştirmeye çalıştım.
"Bebeğim, bana bir şey olmayacak. Nereden çıkardın bunu?"

Hıçkırıyordu, birden bire nasıl duygusallaşmıştı anlamamıştım.  Bu haline dayanamıyordum.

Bacaklarını iki yanımdan geçirdi, bir bebek gibi yapıştı vücuduma. Bir yandan tişörtümü avuçluyor, diğer yandan kolumu sıkıyordu.
"Söz ver."

Kafasını kaldırdı, kırmızı gözleriyle baktı.
"Lütfen söz ver Cihan lütfen."

Islanmış dudaklarından öptüm,
"Söz veriyorum. Bir daha hiçbir şeyin bizi ayırmasına izin vermeyeceğim."


Finale az kaldı, okumak istediğiniz bir sahne varsa yazabilirim.  ❤️

Bahsettikleri evlilik anısı gelecek bu arada, havada kaldı şimdilik.

Continue Reading

You'll Also Like

541K 43.8K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
55.3K 5K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
46.5K 4K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...
BARAN By 99

Teen Fiction

143K 7.6K 32
[TAMAMLANDI] Eşcinsel bir kurgudur.