Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

817K 52.2K 24.4K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

aşkmış adı, nereden bileyim?

13.8K 953 289
By tenuzo

"Diyelim ki Büşra mahalleye geri taşındı, ne yaparsın?" Araba kullanan Cihan'a yönelttiğim soru ona komik gelmiş olacak ki güldü.

"Ne yapacağım, elime bir çiçek bir çikolata alıp hoş geldine giderim."

Surat ifadesi dalga geçtiğini belli ediyordu ama bu ellerimi bağlayıp surat asmama engel değildi.
"Ya, gitmişken bir de iste bari."

Gözünü yoldan ayırmadan bir elimi çekip aldı ve dudaklarına götürdü.
"Güzelim, bir unutamadın şu Büşra'yı."

Büşra kimdi, Cihan neyden bahsediyordu bilmiyordum. Yumuşak dudaklarının tenime değişi öyle hisler uyandırmıştı ki içimde diğer her şeyi unutmuştum. 

Birleşmiş ellerimizi dudaklarından indirdi, ayırmadan kucağına koydu. Çok hafif tutuyordu, istemeyip çekmemden korkuyor gibiydi.

Anlaşılan üzerimdeki etkisinden bihaberdi şayet sadece bir kere daha öpüşünü hissetmek için pek çok şeyden vazgeçebilirdim.

Gözlerim hala birbirine tutunmakta olan ellerimizdeyken tepkisizliğimden şüphelenen Cihan gözlerini yoldan ayırdı ve bana baktı.

Gözlerimi yavaşça suratına çevirdim. Nasıl baktığımı bilmiyordum, ama gördüğü her ne ise mesajını almıştı. Tekrar ve tekrar öptü elimin sırtını, gözlerimin tam içine bakıyordu.

"Eğer biraz daha devam edersen kalp krizi geçireceğim." Dedim ve tamamen dürüsttüm. Öyle hızlı atıyordu ki, sanki ölmek üzereydim.

Cihan dişlerini göstererek gülümsedi, yolla ilgilenmeye devam etti.

Son birkaç haftadır hayatımın en güzel günlerini yaşıyordum. Öyle mutluydum ki, sanki her şey rüyaydı ve birden uyanıp eski monoton hayatıma devam edecektim. Bilerek arada kendimi çimdikliyor, gözlerimi kapatıyordum ama açtığımda Cihan yine yanımda oluyor ve bana eski günlerdeki gibi gülümsüyordu.

Okulların kapanmış olmasını fırsat bilip her gün Tolga abinin arabasını alıp bir yerlere kaçıyorduk. Sabahın köründe çıkıyor, geceye kadar gelmiyorduk. Aklımıza gelen her konu hakkında konuşuyor, yılların susmuşluğunun acısını çıkarıyorduk.

Gece yarın onu tekrar görecek olmanın heyecanıyla uyuyor, sabah gözlerimi onunla açıyordum.

Ona bağımlıydım, bunu her zaman biliyordum. Bir an bile yanımdan ayrılsın istemiyordum, bakışları hep benim üzerimde olsun, sadece bana dokunsun istiyordum. Küçükken de böyleydim, onu hiçbir zaman paylaşamamıştım.

Kafamı ürkekçe omzuna yasladım.

Birbirimizle sürekli temas halindeydik ancak henüz bana bir yaklaşımda bulunmamıştı. Bana karşı hissettiklerinin farkındaydım, bazen gözlerinin nasıl koyulaştığını gördüğüm oluyordu ama beni korkutmamak için bir şey yapmıyordu.

Öpmemişti bile.

Bunu itiraf etmek benim için çok zordu, hatta düşüncesi bile yanaklarımı kızartmaya yetiyordu ama beni öpmesini istiyordum. Yakınlaştığımız çok zaman olmuştu, neredeyse öpecek gibi oluyor ama ben birden heyecanlanıp her şeyi mahvediyordum ve geri çekiliyordu.

Büyük ihtimalle istemediğim için yaptığımı düşünüyordu ama o bana öyle bakarken titremeden nasıl durabilirdim ki?

Konu hakkında çok düşünmemeye çalışıyordum çünkü yüzleşirsem olacaklardan korkuyordum. Ama anlamıştım ki Enes'e duyduğum sevgi ve Cihan'a duyduğum bağlılık çok farklı şeylerdi. Belki de bu zamana kadar hiç en iyi arkadaşım olmadığı için ayrım yapamamıştım, bu yüzden kendime sürekli Cihan'ın arkadaşım olduğunu söylüyordum.

Ama kimse arkadaşa böyle titremezdi, biliyordum.

Öğle güneşinin esiri olmuş Cihan'a baktım.
Kahveleri hafif çatık kaşlarının altında parlıyor, yolu izliyordu. Birbirine tutan ellerimiz bacağında duruyordu ve baş parmağıyla yumuşakça benim elimi okşuyordu. Gömleğinin açık iki düğmesi sayesinde boynu ve birkaç gün önce ona yaptığım misketten kolye gözüküyordu.

Gelen düşünceyle gülümsedim.
Eve gelen eşyaların arasındaki misketleri Tolga abinin koyduğunu sanmıştım ama bunu yapanın Cihan olduğunu yeni öğrenmiştim. Üstelik sıradan misketler de değildi bunlar; parkta evcilik oynadığımız gün kaybettiğim, bir daha bulamadığım mor mavi misket ve beraber oynadığımız diğerleri. Mor maviden kendime, diğerlerinden de Cihan'a yapmıştım ve ikimizde de çok güzel duruyordu.

"Şöyle bakma Furkan, zorluyorsun beni." Cihan'ın mayışmış sesiyle gözlerimi göğsünden çektim.

"Ben bir şey yapmıyorum." dedim oyuncu bir tavırla.

Tek kaşını kaldırdı.
"Öyle mi?"

"Hı hı."

"Yalancı."

Diğer elini direksiyondan çekmeden birleşmiş ellerimizi kaldırdı ve ben engel olamadan bileğimi ısırdı.

"Ah!" diye bağırdım, koltuğumda dikleşip bileğimi kurtarmaya çalıştım ama nafileydi. "Bıraksana!"

Aslına dişlerini geçirmemişti bile, acıması imkansızdı ama bunu kullanmayacak değildim.

"Acıdı mı?" dedi şaşkın bir suratla.

"Çok." Sesimi bilerek kısık tutuyordum, üzgünmüş gibi yapıyordum ama içimden attığım kahkahaları duyamıyordu.

Yüzü pişmanlıkla şekilden şekile girerken yolun ortasında arabayı kenara çekti.

"Güzelim çok özür dilerim, hafif olduğunu düşünmüştüm." Üzgün bakışları gözlerimin tam içine bakıyordu. Parmağıyla ısırdığı yeri sevip öptü. Ve o his tekrar gelmişti. Sanki iç organlarımdan birini çekip alıyorlarmış gibi hissediyordum. Tekrar tekrar öptü orayı. "Çok özür dilerim."

Eğer böyle öpüp duracaksa, ömrümün sonuna kadar nazlanabilirdim.

"Hala acıyor sanki." dedim masum çıkarmaya çalıştığım sesimle.

Bileğimi ovuyor ve bir yandan da öpmeye devam ediyordu. Üzerime öyle titriyordu ki ufak bir ısırıkta perişan olmuştu. Eğer yakınlarda olsaydık emindim ki hastaneye götürmeyi bile tavsiye ederdi.

Ne kadar öpücüklerinden ayrılmak istemiyor da olsam onu daha fazla üzmek istemiyordum.
"Tamam, geçti." Sinsi bir şekilde güldüm. "Aslında hiç acımamıştı."

"Ne?"

Dilimi çıkardım.
"Kandırdım seni."

Cihan biraz rahatlamış, biraz da sinirlenmiş bir tavırla emniyet kemerini çıkardı ve ben daha ne olduğunu anlamadan üzerime çullandı.

"Yalancı civciv." Deyip parmalarıyla göbeğimi gıdıklamaya başladı. Bu bölgeden çocukluktan beri çok huylanırdım, Cihan bunu bilen sayılı kişilerdendi.

"Dur, dur lütfen!"
Parmakları hiç durmuyordu ve ben gülmekten konuşamıyordum bile. 

"Bir daha yalan söyleyecek misin?" Göbeğimdeki elleri durdu ve çenemi tuttu.

Nefes nefese bir halde konuştum,
"Hayır, söz."

Dip dibeydik, gözlerimiz birbirine bakıyor  ve az önceki hareketlerimiz yüzünden hızlı alıp verdiğimiz nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

Hadi, bu sefer yap Cihan, diye düşünüyordum.

Gözlerim yavaş yavaş dudaklarına kayarken kendimi hazırladım. Düşmekten korkarcasına kollarına sıkı sıkı tutundum. Nefesimi tuttum.

Ama o sadece yanağımı öpüp geri çekilmekle yetindi. Üzerimden kalkıp sürücü koltuğuna oturdu.Yine hareketlerimi yanlış yorumlamıştı.

Ona hak veriyordum, öyle kötü söylemlerde bulunmuştum ki vereceğim tepkiden korkuyordu.  Ama keşke biraz cesur olsaydı.

İkimiz de öylece durup durum değerlendirmesi yaparken dışarıda gördüğüm manzarayla ona döndüm,
"Cihan, şu ayçiçeği tarlasına girelim mi?" Dedim heyecanla.

Gösterdiğim yere baktı.

Şehirden çok uzakta, tarım yapılan bir yerde durmuştuk. Her yerde çiçek ve meyve bahçeleri vardı. Ama güneşin altında sapsarı parlayan ayçiçekleri açık ara en güzel olanıydı.

"Buradaki her tarlanın sahibi var güzelim, izinsiz giremeyiz."

Doğruydu, topluma açık olacağını bana düşündüren neydi ki zaten? Üzüntüyle başımı salladım.

Bu halimi gören Cihan'ın bakışlarının değişmesi sadece birkaç salise sürdü,
"Ya da gireriz."

Heyecanla ellerimi çırptım.
"Gerçekten mi?"

Uzandı ve yanağımı sevdi.
"Sen böyle gülersen her şeyi yapabilirim."

Yanağımı eline doğru sürttüm yavaşça. Bu hareketimi beklemiyormuş gibi şaşırdı ve gözleri parladı. Gerçekten de en ufak hareketimden etkileniyordu.

Arabadan çıktık ve tarlaya doğru ilerlemeye koyulduk. Ne olur ne olmaz diye o önden, ben arkadan gidiyordum ve şimdiye kadar kimseyi görmemiştik. 

Tarla bir evin tam önündeydi, muhtmelen sahibi bu evde yaşıyordu bu yüzden evin en uzak noktasından, ta geriden yürüdük.

Arabadan bakınca anlaşılmamıştı ancak epey büyük bir araziydi, sonuna gidene kadar terlemiş ve nefes nefese kalmıştık. En az yirmi dakikadır yürüyor olmamızı şaşkınlıkla karşıladık. Devasa bir yerdi. 

Sonunda vardığımızda çitlerden atlamak zorunda kalmıştık. Neyse ki çitleri dikenli olanlardan yapmamışlardı da bu kadar yolu boşuna gelmiş olmayacaktık. Sonunda ayçiçeklerinin arasına girebilmiştim.

"Çok güzel."  Çoğu benim boyumda, kalanı benden uzundu ve içinde kaybolduğum söylenebilirdi. Gökyüzüne baktığımda çiçeklerin arasından bulutları zar zor görebiliyordum. Mutlulukla gülümsedim.

"Öyle." Dedi Cihan bana bakarken.

Yapraklarına dokundum, bazılarını sevdim. Bu sırada Cihan'ın telefonunu çıkarıp fotoğraflarımı çektiğinin farkında değildim.

"Furkan, buraya bak güzelim." Dediğinde döndüm ve utanarak kamerasına birkaç poz verdim.

"Beraber de çek." Dediğimde, yine, gözleri parladı.

Yanıma geldi, kamerayı yan tutarak ekranı bize doğrulttu. Herhalde sadece yan yana durup çekinecek değildik bu yüzden bir kolumu ona sarıp kafamı omzuna yasladım. Ben kameraya gülümserken, o şaşkınlıkla bana baktı ve elinin değmesiyle yanlışıkla bir fotoğraf çekti.

Kıkırdadım ve sonunda onun da kameraya baktığı güzel birkaç fotoğraf çekinebildik.

Bir adamın "kim var orada!" Diye bağırışını duyana kadar her şey huzurla ilerliyordu.

"Hi! Cihan, ne yapacağız?" dedim korkuyla. Tarlanın sahibi olmalıydı bu gelen.

Cihan güldü.
"Koşacağız."

Bunu demesiyle elimi tutması ve koşmaya başlamamız bir oldu. Ayçiçeklerinin arasından, bazen de onlara çarpa çarpa koşuyor ama hiç durmuyorduk. Arkamızdan birinin seslendiğini işittiysek de kahkahalar atarak, nereye gittiğimizden zerre fikrimiz olmadan ilerliyorduk.

Saçlarımız rüzgarla uçuşuyor, gözümüz sarı ve yeşil renkten başka bir şey görmüyordu. 

Tarlanın gerisine doğru boyları iyice uzun olanlarla karşılaşmaya başlamıştık ve bu yüzden Cihan'ı görmem zorlaşıyordu ama elimi bir an olsun bırakmıyordu. Ben de ona güvenip tüm kontrolü veriyordum. 

"Durun!" Yaşlı bir adamın oldukça yakından gelen sesiyle duran Cihan tek bir saniye kaybetmeden beni de kendisiyle beraber yere çekti. Şimdi o yerde uzanıyor, ben de onun üzerinde uzanıyordum.

Çiçeklerin arasında bizi görmesi imkansızdı, ortalarda bir yerdeydik ve hiç hareket etmeden öylece nefes alıyor, birbirimize sırıtarak bakıyorduk.

"Allah'ın serserileri! Hemen çıkın ortaya."

Şu an bir yabancının arazisinde, gizliden girmiş bir halde üst üste duruyorduk ama bu bile gülüşmelerimizi engelleyemiyordu. Öyle sıkıyorduk ki kendimizi ses çıkarmamak için, kıpkırmızı olmuştuk.

Olduğum yerde, Cihan'ın üstünde kendimi biraz kaydırdım. Birden yüzündeki gülümseme durdu.

Bu tepkisiyle ben de gülmeyi keserken ne olduğunu merak ettim. Yine de öyle rahatsız bir pozisyondaydım ki kımıldamadan edemiyordum. Cihan'ın dudaklarının aralandığını ve gözlerinin koyulaştığını gördüm.

"Ah-hm güzelim yukarıya gel." Dedi kısık sesiyle.

Beni belimden tutup karnına oturturken az önce nereye oturduğumu ancak anlayabilmiştim.
Hay sikeyim ya.

Ama gözleri böyle koyu koyu boyarken, duramazdım.

Üzerine doğru eğildim, yüzlerimiz arasında bir nefeslik mesafe bıraktım. Elleri hala belimdeyken beni destekliyordu.

Eğer o yapamıyorsa, ben yapardım.

Gözlerimi kapattım ve dudaklarına eğildim. Anında elleri sıkılaştı, ne yapmak üzere olduğumu anlamıştı.

Yumuşak dudaklarına nefesini üfledikten sonra bir kere öptüm. Ama yetmezdi. Üzerine kapandım, tüm sevgimi o öpücüğe topladım.  Kollarıyla beni sararken bu sefer o birleştirdi dudaklarımızı.

Arkadan tarla sahibinin sesi geliyor muydu, bikmiyorduk. Odaklandığımız tek şey birbirine çarpan dudalarımızın sesiydi.

Öpüşmek hakkında bilgim yoktu, her şeyin ilkini Cihan'la yaşıyordum. Ancak tecrübeli de olsam bu dudakların altında şimdiki gibi titreyeceğimden emindim.

O üst dudağıma yönelirken ben de alt dudağına yöneldim. Sertlikten eser olmayan, tamamen sevgiyle harmanlanan bir öpüşmeydi bu.

Hatta öpüşme de değil, bir kabullenme, bir kutlamaydı.

Ellerini yanaklarıma çıkarıp tuttu,
"Seni çok seviyorum."

Kahvelerinde samimiyetten başka bir şey yoktu. Buna tüm kalbimle inanıyordum.

Eğer duygu yoğunluğu yüzünden konuşamayacak halde olmasaydım ben de aynısını söylerdim. Şimdilik kafamı sallamakla yetinmiştim.

Alınlarımızı birbirine yaslayıp güldük.

Yabancı birinin tarlasında, sahibinden kaçarken çiçeklerin arasına saklanmış, bir de öpüşmüştük. Ve onunla yaptığım her şey o kadar iyi hissettiriyordu ki normal şartlarda terbiyesizlik olacağını düşündüğüm şey gözüme dünyanın en eğlenceli olayı geliyordu.


En sevdiğim bölüm kesinlikle bu oldu. O kadar mutlulukla yazdım ki.





Continue Reading

You'll Also Like

16.9K 341 7
Ayliz arkadaşı özge diye yanlışlıkla asker Birine fotosunu atar ve sonra olanlar olur
3.3M 97.4K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
1.3M 54.9K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
359K 2.8K 23
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.