Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

Autorstwa tenuzo

818K 52.3K 24.5K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... Więcej

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

gökyüzünde ne çok yıldız var

16.1K 902 282
Autorstwa tenuzo

İlahi bakış açısı (çünkü sizi Cihan'ın sevgisine bir türlü inandıramıyorum...)

Playlistinizdeki en soft şarkıyı açınız.

Ya da gelin beraber Pinhani- Yıldızlar dinleyelim.

Habersiz kaçırdığı abisinin arabasının kapısını yavaşça kapatıp sessiz sokağa çıktı ve telefonuna uzandı.

Mesajlar bölümünde en üstte duran isme dokundu ve yazdı,

Cihan: Sanırım pencerenin önünde sana takıntılı serseri tipli bir çocuk var 

İstemsizce yüzünde beliren gülümsemeyle karşı tarafın cevap vermesini bekledi.

Henüz birkaç dakika önce birbirlerine iyi geceler mesajı atmışlardı, bu yüzden uyumadığını düşünüyordu.

Kendisi uyuyamayacağını biliyordu, onu kaç gündür göremiyordu, nasıl uyurdu? Furkan'ın utangaçlık yaptığını düşünüyordu, bunu mesajlarında bile hissediyordu.

O da çareyi bir anda kapısında belirtmekte bulmuştu böylece.

Çok geçmeden telefonu bildirim sesiyle titredi,

Furkan: Ne????

Esmer çocuk elleri ceplerinde, arabaya yaslanmış bir şekilde karşısındaki pencereyi izliyordu. Keyfine diyecek yoktu.

Önce pencerenin açılma sesi duyuldu, sonra da elinde sırt kaşıcıyla aşağıya sinirli sinirli bakan Furkan görüldü.

Saat sabahın ikisi olduğu için ortalık zifiri karanlıktı, bulunduğu yerin sokak lambasının uzak olması da Furkan'ın onu görmesini zorlaştırıyordu.

Cihan bu görüntü karşısında kendini tutmaya çalıştı ama ne yazık ki başarılı olamadı, zifiri karanlık bile kıkırtısının duyulmasını engelleyemedi.

"Cihan?!"

Furkan'ın şok barındıran sesiyle karanlıktan çıktı ve sokak lambasının aydınlattığı bir yere geçip, onu görmesini sağladı.

Pijamaları, elindeki komik alet ve yüz ifadesiyle dünyadaki en sevimli şey olduğu için hala gülüyordu Cihan.

"Ödümü patlattın ya!" Furkan şimdi eliyle göğsünü tutuyor, kendince sakinleşmeye çalışıyordu.

"Özür dilerim, ama yalan söylememiştim." Sokakta çıt çıkmadığı için seslerini yükseltmeden de birbirlerini duyabiliyorlardı.

Böylece Furkan, Cihan'ın neşeli sesine daha fazla dayanamadı.

İkisi de birbirine bakıp sadece güldü bu süreçte. Komik olan neydi bilmiyorlardı, belki de onca yıldır somurtmalarının acısını çıkarıyorlardı.

Cihan ellerini pencere pervazına yaslanıp kendisini izleyen çocuğun gülüşünü hafızasının en derinlerine kazıdı. Ne kadar olmuştu ona böyle gülmeyeli, ne kadar süredir mahrumdu bu cennetten?

İçini çekti, çünkü belliydi ki aldığı nefesler yetmiyordu artık.

"Ee, öyle bakışmaya mı geldin?" Dedi Furkan tüm yüzünü saran bir gülüşle.

Cihan arabayı işaret etti,
"Seni bir yere götürmeye geldim."

Sarışın çocuk şaşkınlıkla esmere baktı.

"Şimdi mi?" Sorduğu sorunun mantıksızlığını kendisi de kavradıktan sonra, "Geliyorum." dedi ve penceresini kapatıp içeri girdi.

~

"Nereye gidiyoruz?" Arabaya bindikleri andan itibaren bu soruyu kaçıncı duyuşuydu bilmiyordu Cihan.

Ama her seferinde olduğu gibi bu kez de sabırla cevap verdi.
"Sürpriz."

Furkan yolcu koltuğunda yana doğru eğildi ve Cihan'a doğru iyice yaklaştı.
"Nasıl bir yer?"

Bu önemliydi çünkü şu an üzerinde yatak pijamaları vardı ve toplum içinde sırıtmak istemezdi.

Gerçi yanındaki bakımlı çocuğun yanında zaten oldukça sırıtıyordu ama bu önemli değildi. Cihan'ın yanında nasıl gözüktüğünü dert etmiyordu, onun yanında en doğal haliyle de olsa yadırgamazdı sanki.

Ama Cihan bu sorusunu da cevapsız bıraktı,
"Sürpriz."

Furkan pes etmedi,
"Deniz var mı?"

Cihan sarışın çocuğun sevimliliğine gülümsedi ve yolu bırakıp kendisine odaklanan elalara döndü.
"Sürpriz."

Furkan, Cihan'ın bozuk plak misali takılı kaldığını düşündü ve aklını karıştırmaya çalıştı,
"Küçükken en sevdiğin arkadaşın kimdi?"

Esmer çocuk dudaklarındaki tebessümle emin bir cevap verdi.
"Sen."

Bu cevabı duymasaydı kahrından ölürdü, şimdi de utancından aynı durumdaydı. Bu yüzden  kızaran yanaklarıyla önüne döndü ve başka şeylerle ilgileniyormuş gibi yaptı.

Cihan alışıktı onun cüretkar ve utangaç tavırlarına. Bu yüzden garipsemedi hiç. Yalan söylemeyecekti, bu hallerine bayılıyordu.

Korkmayacağını bilse kollarının arasına alır, saçlarını severdi. İçindeki tüm sevgiyi tüketisiye kadar öperdi onu.

Ama beklemesi gerekti, öyle demişti.

"Müzik dinleyeyim bari."  dedi ortamın sessizliğinden rahatsız olan Furkan.

Radyoyu açtı, kanallar arasında gezindi. Sonunda birinde karar kıldığında, şarkının bir yerlerden tanıdık geldiğini düşündü.

Bir yandan saatin geç olmasından kaynaklanan bomboş otobanı izliyor, bir yandan da mırıldanıyordu:

Gözüm görmez başkasını, sen ve ben elmanın iki yarısı
Bir ömür boyu beraber,

Furkan çocukken çok dinlediği bu şarkıyı neşeyle kısık sesle söylerken birden ses yükseldi ve Cihan onu şok eden bir şekilde eşlik etti,

Yalan, yalaan!

Sarışın çocuk ağzı 'o' şeklini almış bir şekilde yanındakine döndü, diğeri de mutlulukla kendisine bakıyordu. Eh, sonuçta çocukluklarında az söylememişlerdi bu şarkıyı.

Furkan devam ettirdi,

Şimdi gördüm gerçek yüzünüü!

Cihan eliyle direksiyon üzerinde ritim tuttu ve arabanın içinde bağırarak nakarata girdiler,

Güne açan çiçekler gibiyiz.
Yalan, yalaan!
Öyle saf ki sevgimiz!

Arabanın camları açık olduğu için tüm rüzgar içeriye doluyor, saçlarını savuruyordu. Üzerine yaptıkları hız da girince iyice havaya girmişlerdi.

Furkan kollarını iki yana açtı, şarkıyı tıpkı küçükken yaptıkları gibi söylemeye devam etti.

Cihan gözünü yoldan ayırmamaya çalışsa da ona bakmadan edemiyordu, kahkahalarına aynen cevap veriyordu.

Dışarıdaki herkes uyumaktaydı, güneş sanki dünyalarını tamamen terk etmişti de karanlığa gömülmüşlerdi. Ama onların ışığı, tüm evreni aydınlatabilirdi.  Kahkahaları tüm çiçekleri yeşertirdi.

İki ruh kaynaştıysa, bedenlerin ayrılması bir şey ifade etmezmiş.

Bu iki ruh birbirini öyle iyi tanıyordu ki aradan geçen on yılı eritmek birkaç haftalarını almıştı.

Belki farkında değillerdi ama şu an yirmisine gelmekte olan iki genç değildi onlar, dokuz yaşındaki Cihan ve Furkan'dı bağıra bağıra şarkı söyleyen.

Çünkü öyle gülüyorlardı ki birbirlerine, sanki hiç küsmemişlerdi. O gülücüklerde hırs, intikam, nefret yoktu. Saf sevgi vardı ve bunu ikisi de biliyordu.

Varış noktalarına kadar kaç şarkı söylediler bilmiyorlardı, ama sonunda arabadan indiklerinde ikisinin de boğazı acıyordu.

"Cihan, burası çok güzel." Furkan manzarayı izlerken büyülenmiş gibi konuştu. 

Merkezden çok uzakta, çevresinde bina ve benzeri hiçbir yapı olmayan açık bir alandalardı. Arabayı çektikleri noktanın az ilerisi uçurumdu ve orada uzaktaki şehir ışıklarını izleyebilirdiniz. Fakat hiçbir ışık yukarıdaki kadar parlak olamazdı.

Şehirde asla bu kadar yıldızı bir arada görmemişti Furkan.

Şimdiyse iç içe ve birbirinden parlak binlerce yıldız bakıyordu kendisine.

"Beğendin mi?" Dedi Cihan tam yanına gelirken.

Furkan kafasını salladı.

Nasıl beğenmezdi, hayatında buradan daha güzel bir yer görmediğini bile söyleyebilirdi.

Cihan elindeki örtüyü çimenlerin üzerine serdi, hazırladığı sandviç ve birkaç yiyeceği de üzerine koydu.

Furkan şaşkınlıkla izledi tüm bu olanları.

Gecenin bu saatinde kalkıp bu kadar uğraşmış mıydı gerçekten?

"Piknik yapmayı çok severdin." Cihan Furkan'a içten bir gülümseme sundu.

Hala çok seviyordu, ama belliydi ki şu andan itibaren hiçbiri bunun üzerine çıkamayacaktı.

Cihan'ın uzandığını ve başını gökyüzüne çevirdiğini görünce aynı şekilde kıvrıldı yanına. 

Örtüleri küçük olduğu için çok yakın durmak durumunda kalmışlardı, elleri neredeyse birbirine değecekti.

Furkan'ın aklına bir düşünce esti, Cihan'ların çatısında bir oyun oynarlardı eskiden.  İkisi de uzanır, gök yüzüne bakar ve en parlak yıldızı bulmaya çalışırdı. Kazanan hiç olmamıştı bu zamana kadar çünkü her defasında bir başkasının daha parlak olduğuna karar verirlerdi.

Furkan, acaba hatırlıyor mu diye düşündü. Cihan'ın kendisi hakkındaki hiçbir detayı unutmadığından habersizdi tabii.

"Hadi en parlak olanı bulalım" Diye önerdi onu test etmek için.

Furkan hemen işe koyuldu, gözleriyle tüm gökyüzünü taradı. Ama bu sefer işi her zamankinden daha zordu. Çünkü sayamayacağı kadar fazla yıldızla karşı karşıyaydı.

Cihan'dan bir ses çıkmadığını fark edince yana döndü, ve kendisinin gözlerine bakan kahvelerle karşılaştı.

"Buldum." Dedi Cihan fısıltıyla. Doğrudan gözlerine bakıyordu.

Furkan, Cihan'ın gök yüzüne hiç bakmadığını biliyordu.

Ne kahveler, ne de elalar ayrılmak konusunda aceleci davranmadı.

Bir şeylere tutunma ihtiyacı hissetti sarışın çocuk, sanki yeryüzü tümüyle ayaklarının altından kayıyordu. Düşmek üzereydi, biliyordu ki şimdiye kadarki tüm doğru bildikleri yıkılıyordu şu an.

Bu yüzden en sağlam kayası olan yanındaki eli sardı.

Cihan afalladı, gözleri büyümüş bir şekilde üst üste duran ellerine baktı. Sonra tüm yüzünü saran bir tebessüm oluştu, hatta belki gözleri bile doldu.

Çok şey yaşamışlardı, neler atlatmışlardı. Görüşmedikleri süre boyunca bile birbirlerinin akıllarından bir an olsun çıkmamışlardı. Dile kolay on iki yıl, on iki yıldır tanıyorlardı birbirlerini.

Furkan, Cihan'ın bakışlarının ağırlığı altında ezilmek üzereydi. Oradaki gerçek sevgiyi görebiliyordu.

O an fark etti ki, küçükken hayran olduğu kahvelerdi bunlar. Hiçbir şey eksilmemişti, yine aynı sıcaklıkla bakıyorlardı.

"Başaracağız." dedi Furkan kısık sesle. Aslında bundan her zaman bu kadar emin değildi, ama o yanında olunca tüm engelleri aşabileceklermiş gibi geliyordu.

Cihan kafasını salladı. O çoktan başarmıştı. Diğeri anlamıyordu ama şu an yanında yatıyor ve elini tutuyor olması bile onun için büyük bir lütuftu.

Söyleyeceği şey karşısında nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu, ama daha fazla içinde tutarsa patlardı.

"Seni seviyorum. Seni her şeyden ve herkesten daha çok seviyorum." duyduklarıyla gözlerinden bir parıltı geçti Furkan'ın, kalbi hızla çarptı. Cihan bu haline güldü onun. "Cevap vermene gerek yok güzelim, sadece bilmeni istiyorum."

Furkan kafasını salladı, gözlerinin doluluğunu gizlemek için kafasını yıldızlara çevirdi.

Küçükken de aynı böyle çayırlara yatar, gökyüzüne bakıp hayal kurarlardı. O hayallerin birinde, her zaman yan yana olacaklarını söylemişlerdi. Hayat onlara ne getirse getirsin, birbirlerinden ayrılmayacaklarını ve daima seveceklerini de eklemişlerdi.

Hayalleri gerçek olmuştu.

Furkan korkuyordu ama olan çoktan olmuştu, tüm vücudu titrerken neye kapıldığının farkındaydı.

"Benden vazgeçmezsin, değil mi?" diye sordu masumca. Gözlerini yıldızlardan çekmedi çünkü o tarafa bakarsa ağlayacağından emindi, ama diğer çocuk ondan bir saniye kaçırmamıştı bakışlarını.

Bunun cevabı kolay değil miydi?
Neler yaşamışlardı, ne iftiralar atılmıştı üzerlerine. Tek bir gün bırakmamıştı onu, çünkü bıraktığı an kendisinin de kaybolacağının farkındaydı.

Tacizci damgası yemişti, ailesi ölümle tehdit edilmişti, tam her şeyi toparlıyorum derken annesini kaybetmişti. Belki tüm bunları yaşamasında Furkan'ın da etkisi vardı ama tutunduğu dal yine o olmuştu. Bir gün yine ayağa kalkabileceğine dair inancı tamamen onun varlığında buluyordu.

Kaç gece ağlamıştı onun gülerkenki fotoğraflarına bakıp, kaç güne onun gülüşünü bir kere daha görme umuduyla başlamıştı. 

"Her şeyden geçerim ama senden asla." Dedi bir saniye bile tereddüt etmeden.

Furkan'ın içi bu duyduğuyla rahatladı, derin bir nefes aldı. Elinin altındaki büyük eli okşadı. Sımsıkı tuttu onu.

Varsın tüm dünya karşılarında dursundu, bu el ona güç verdiği sürece hiçbir şey umurunda değildi.

Beraber saatlerce uzandılar, hayaller kurdular. Güneş yavaşça yükseldi uzaktan, fakat doğan tek şey yeni gün değildi. Umutları, yeni hayatları doğmuştu orada.

Hepsini el ele izlediler, sanki dünyaya meydan okuyorlardı. Yapabileceğinin en iyisi bu mu, diyorlardı kadere, bak biz yine birbirimizi bulduk.





Güzel çocuklarım benim ya. Çok fenayım.

Söyledikleri şarkı Grup Hepsi- Yalan bu arada. O sahneyi yazarken gülümsemekten ağzım ağrıdı.

Cihan'ın sevgisini samimi bulmayanlar varmış... Yazarların okurun fikrini değiştirmeye çalışmasına karşıyım ama Cihan'a çok yüklenmiyor musunuz sizce de... Yaşanan her şeyde o da bir çocuktu, üstelik daha küçücükken tacizciye çıktı adı. Tüm bunlara rağmen sevmeye devam etti Furkan'ı. Bence bu çok zor bir şey. Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve kendinizi yazarın emin ellerine bırakın.


Sizi seviyorum ❤️

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

616K 43.2K 51
Sarp, çirkin olduğu yetmiyormuş gibi birde ibneydi. Bir gün çok sevdiği tiyatro kulübünde, sahne arkasında çalışmaktan uyuyakaldığında, kendisi hakkı...
771K 15.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
103K 4K 59
"Yaranı yok edemeyiz belki ama güzel anılarla acısını hafifletebiliriz Can."
248K 17.5K 40
(bxb) Tamamlandı. Aşk aslında bir obsesifliktir. -Bu Şehri Yakın hikâyesinin yan karekterleri olan Şafak ve Gökhan 'ın hikâyesidir. Bağımsız bir şeki...