En Büyük Hayalimdin Sen -Tama...

Por rasgar

388K 20.8K 795

Herkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tan... Más

1.Karşılaşma
2.'Bir Dakika'
3. Kurallar
4.Tozlu Raflardan İnen Geçmiş
5.üzgün(!)
6. Şaşkın
7. Büyükanne
8.Blöf
9. Sonradan Akla Gelir Hep
10. Elbise
11. Misafir
12. Tek Yalan
13.Uzak
14.İlham
15. Hoş geldin Minik
16.Bakıcı
17. Gidemezsin
18.Nefret
19. İlk Aşk
20. Tişört
21.Kalbin Kapıları
22. İyi yolculuklar sevgili
23. Senin İçin
25. Bir Süre
26. Uzun Zaman Sonra
27.Şaşkın Ördek
28. Kurallar
29. Senden Uzak
30.Veda-Aşk Gezisi
31. Neden?
32. Test
33.İstemiyorsun
34. Sen Yoksun
35. Deneyelim mi?
36.Toprak
37.Final

24. Özlem

8.3K 519 41
Por rasgar

Foto:Hayal

"Ama... ben evliyim." diye itiraz ettim. 

Sarp başını iki yana sallayarak "Yapma Hayal bu evliliğin gerçek olmadığını biliyorum. Buraya da sırf sana gelebilmek için geldim. Bu okulun teklifini de o yüzden kabul ettim. Hatta sen vazgeçtiğinde ben de vazgeçmiştim." dediğinde dilim tutulmuş bir şekilde ona bakıyordum.

Sevdiğim, deli gibi aşık olduğum adam geri gelmişti. Yıllar sonra. Ona bakarken bunu unuttuğunu söylemek istedim ama ağzımı açtığımda sanki ses telim yokmuş gibi hiçbir şey konuşamadım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra gözlerimi Sarp'a çevirdim.

"Bunun için geç kaldığının farkındasın, değil mi Sarp? Bugün ve günlerdir gördüğün halim Demir turneye gittiği için. Ondan uzak olmak beni bu kadar bitirirken ve sen bunu görürken az önce söylediklerinin çok da bir anlamı yok. Kahve ve tatlılar için teşekkürler." Ayağa kalkıp arkama bile bakmadan oradan uzaklaştım.

Bir adam düşünün, her şeyinizle ona verebileceğiniz bütün sevgiyle onu seviyorsunuz. Onun da sizi sevdiğini sanıyorsunuz ama o bir gün hiçbir şey yaşanmamış gibi gitmeyi tercih ediyor ve giderken sizde aklı kalmasını istemediği için sizin fikrinizi sormadan sizden ayrılıyor.

Sonra bir gün bir bakıyorsunuz aylar, yıllar geçmiş başka bir adamı sevebileceğinize inanmışsınız ve sizi terk eden adam geri dönüyor. Yıllar önce yaptığı gibi hiçbir şey olmamış gibi dönüyor hem de. Sizinle dün ayrılmışsınız gibi konuşuyor. Ve savunmasız kaldığınız bir anda size karşı hala bir şeyler hissettiğini söylüyor. Ne yapardınız? Olanları unutup ona sımsıkı sarılır mıydınız? Yoksa bir daha aynı şeyleri yaşamaktan korkarak arkanıza bile bakmadan kaçar mıydınız? Tüm bunların üstüne evliyseniz? Kötü de olsa bir evliliğiniz varsa?

Bunları yazdıktan sonra bir an durakladım. Gözlerimi bilgisayarın ekranına çevirdim. Demir gittiğinden beri kendi hikayemi yazmaya başlamıştım. Bunu ona söylememiştim, zaten gerçek isimler kullanmıyordum. Beni çok iyi tanıyan insanlar dışında kimse bu hikayenin kendi hikayem olduğunu anlamayacak durumdaydı aslında. İç geçirerek bugün olanları yazarken aklımda Sarp vardı. Neden o kadar zaman sonra üstelik evlenmişken geri dönmüştü ki? Belki de hayatına giren hiç kimsede bizim elde ettiğimiz arkadaşlığı bulamamıştı. Araya giren o kadar zamandan sonra nasıl yeniden birlikte olabileceğimizi düşünebiliyordu? Artık ikimiz de başka kişilerdik. Kendimize başka yollar çizmiş ve o yollarda ilerlemiştik. Şimdi o kadar yolu geri dönmek hem anlamsız hem de can yakıcıydı. Ve o yol gerçekte uzun bir yoldu. 

Gözlerim telefonuma takıldığında Demir ile bir haftadır hiç konuşmadığımız aklıma takıldı. Gururumu ayaklar altına alarak onu defalarca aramıştım. Telefona bakarken bir kere daha arayıp aramamak konusunda kararsız kaldım. Derin bir nefes aldıktan sonra "Eğer yine açmazsan Demir, Sarp ile bana bir şans vermiş olacaksın." diyerek telefonu eline aldım. Ellerim titreyerek Demir'in numarasını bulup aradım. Telefonu kulağıma getirdiğimde içten içe onun telefonu açmasını bekledim ama açan olmamıştı. Bir, iki, üç... defalarca çalan telefon sonunda kendi kendine kapanınca engel olamadığım bir gözyaşının yanağıma süzüldüğünü hissettim. Sanki beni öpüp giden o adam değildi. Tam bir pislikti. Koca bir pislik!

Telefonu masaya koyduktan sonra iç geçirerek parmağımdaki yüzüğe baktım. Bir süre öylece yüzüğüme baktıktan sonra artık bunun bir anlamı olmadığını düşünüyordum. Demir boşanmadan önce beni terk etmişti bile. Belki de kalan süreyi oradan oraya gezerek ve asla benimle iletişim kurmayarak geçirecekti. Ellerim titreyerek parmağımdaki yüzüğü çıkarttım. Yüzüğü avcumun içinde sımsıkı tuttum. Evliliğimin aptal bir sembolü de olsa o benim için önemliydi. Sanki avcumda kalbimi tutuyordum. Ve öyle sıkı tutuyordum ki kalbim parçalara ayrılmıştı.

Kararımı değiştirmeden hızla Demir'in odasına ilerledim. Kapıyı açtıktan sonra yüzüğü nereye koyabileceğimi düşündüm bir süre. Sonra yatağının yanındaki çekmeceyi açıp oraya koydum. "Artık hayatımın bir parçası değilsin Demir Aras." diyerek çekmeceyi kapatıp hızla odadan çıkıp kapıyı kapattım. Bir süre kapıya yaslanıp olanları kabullenmeye çalıştım. Sonra derin derin nefes alarak kendi odama doğru ilerledim. Bitmişti. Kabullenmeliydim.

Odama girdiğimde telefonum çalıyordu. Numarayı tanımıyordum. Hızla koşup telefonu açtım ama ses yoktu. "Alo" dedim ama cevap gelmedi. "Kimsiniz?" diye sorduğumda da cevap gelmedi. Sonra telefonu kapattım. Bir an Demir'in beni başka bir numaradan aradığını düşünerek umutlanmıştım ama bunun olmadığını öğrenince canım acıdı. hala bir umut ondan haber bekliyordum.

Telefonum elimdeyken çok düşünmeye gerek olmadığını anlayarak Sarp'ı aradım. Telefon ikinci çalışta açılmıştı. 

"Hayal, nasılsın?" derken sesindeki şaşkınlık belli oluyordu. Ve fazlasıyla mutlu gelen bir ses. Neden o mutlulukla evli olduğum adam da telefonumu açmıyordu? Beni kendinden uzaklaştırarak ne kazanıyordu?

"Beni yıllar önce çok üzdüğünü biliyorsun, değil mi?" 

İç geçirdiğini duyabiliyordum. "Geçmişte olanlar için gerçekten çok üzgünüm." 

"Üzgün olman hiçbir şeyi değiştirmez." 

Hızla "Biliyorum." dedi. 

"Ama olanları unutturmak için yeterince zamanın olacak." dediğimde bir süre bekledi.

"Doğru mu duydum?" diye sorduğunda sanki beni görüyormuş gibi başımı salladım. Sonra bunu fark ederek "Evet" dedim. 

Sarp'ın mutlu bir şekilde "Çok mutlu oldum. Şu an yanımda olmanı çok isterdim." dediğini duydum.

"Her neyse pazartesi görüşürüz." 

"Hafta sonu boşum." 

"Sarp... bu kadar acele olmasına gerek yok." 

"Tamam" dedi temkinli bir şekilde. Ben de daha fazla uzatmayarak telefonu kapattım.

Demir benim canımı bu kadar çok yakarken Sarp'ın bu yaraları iyileştirmek için sabırla uğraşacağına emindim. Ama gerçek sorun mutlu değildim. Bu karar gerçekten beni mutlu etmemişti. Şu saatten sonra hiç kimse ya da hiçbir şey beni mutlu edemezdi. Ah Demir... Lanet adam. Çok seviyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki kalbim paramparça oldu artık. Ben Hayal değilim. Sadece onun gölgesiyim bundan sonra.

***

Uyandığımda öğlen olmak üzereydi. Bu kadar uyuyabilmiş olmama inanamazken yataktan kalktım. Keşke bir şeyleri unutmak için daha fazla uyuyabilseydim ama yapamıyordum. Elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdikten sonra aşağı mutlu bir şekilde indiğimi fark ettim.

Salonun ortasında bana bakan bir çift gözle karşılaştığımda bir an duraksadım. Karşımda duran kızı tanımıyordum. Hayatımda ilk defa gördüğümü bile söyleyebilirdim. 

"Kimsiniz?" diye sorduğumda kız gülümseyerek "Görümcen." dediğinde alay ettiğini düşünerek ona bakıyordum. Benim bildiğim Demir tek çocuktu. O yüzden bu kız karşıma çıkmış benimle alay ediyordu.

"Demir tek çocuk." derken bir yandan da merdivenin korkuluğunu sıkı sıkıya tutmuş bu kızın bana zarar verip vermeyecek bir tip olup olmadığını düşünüyordum.

Başını sallayarak "Bunu anlamak güç biliyorum ama Demir ile annelerimiz aynı, babalarımız farklı." dediğinde kıza şaşkın şaşkın bakıyordum. Oya Ablanın salona gelmesiyle ona döndüm.

"Karşımdaki hanım kim?" 

Gülümseyerek "Demir'in kardeşi" dediğinde kızın şaka yapmadığını anlayarak merdivenleri inip kızın yanına gittim. "Hayal" diyerek elimi uzattım.

Kız bir süre baktıktan sonra sarıldı. Sonra geri çekildiğinde "Resmiyeti aradan kaldırsak olmaz mı Hayal?" diye sorduğunda şaşkın bir şekilde başımı salladım. O bana sevimli gözlerle bakarken kendimi gülümserken buldum.

"İsmini söylemedin." 

Gülümseyerek "Ilgın." dedi. 

"Sana ne ikram edebiliriz peki?" 

Ilgın Oya Ablaya bakarak "Kahve yeterli." dedi.

Ilgın'a oturmasını işaret ettiğimde neşeyle koltuğa oturdu. Ben de temkinli bir şekilde yanındaki koltuğa oturdum. Demir bir kardeşi olduğunu söyleme gereği bile görmemişti demek. Dün gece verdiğim karardan uyandığımda pişman olacak gibi olmuştum ama son yapmam gereken şeyin pişman olmak olduğunu düşündüm. Bir kardeşi olduğunu bile söylemeyecek kadar değersizdim onun gözünde. Acaba giydiği ayakkabısı kadar değerim var mıydı gözünde?

"Demir bana bir kardeşi olduğunu söylememişti, kusura bakma tanıyamadım." 

Omuz silkti, umursamaz bir şekilde. "Bir kardeşi olduğunu kabullense belki söylerdi." 

İşler ilginç bir hal almaya başlıyordu. "Neden kabul etmiyor?" Kızın yüzünün düştüğünü görmemle "Affedersin." demem bir oldu. 

O gülümserken "Sorun değil, alışmış olmam gerekiyordu ama tek kardeşimin de beni yıllardır kabul etmemiş olması canımı acıtıyor." 

Aslında aynı durumda olduğumuzu düşünmeden edemedim. İkimiz de Demir'den biraz ilgi bekliyorduk. Onu hayatımızda istiyorduk ama hiçbir türlü karşılık alamıyorduk. İçimden gelen bir hisle Ilgın'ın ellerini tuttum. "Merak etme senin gibi tatlı bir kızı bir gün kabul edecektir ,eminim." 

Gülümsedi. "Annem hep onun hayatına kadınları kabul etmediğini söylerdi ama seni kabul etti. Sen onun ilkisin. Bunu nasıl başardın?" 

Keşke söylediği gibi olabilseydim ama değildim. Şimdi saçma da olsa bir hikaye uydurmak zorunda olduğum için kendime kızıyordum. O sırada gelen Oya Abla resmen yardımıma koşmuştu. Kahvelerin yanında kurabiye de gelince minnetle ona baktım. Kahvaltı yapmadan duramadığımı nasıl da biliyordu. Ona gülümseyerek "Teşekkür ederim." dediğimde hafifçe başını sallayarak uzaklaştı.

"Bilmiyorum, bunu nasıl yapacağını bilseydim eğer söylerdim." 

Ilgın bir süre bana baktıktan sonra "En azından seni tanımama izin verir misin?" diye sordu.

Şurada tüm bağların kopmasına 11 hafta varken bunun iyi bir fikir olup olmadığını bilmiyordum. Karşımdaki kız tüm samimiyetiyle benimle tanışmak istiyorken bunu kabul edemeyecek olmak beni gerçekten üzüyordu. Sonra kızın Demir ile hiç konuşmadığını fark ederek Demir ile ayrıldığımızda onunla ilişkimi kesmek zorunda olmadığımı düşündüm.

Başımı sallarken karnımdan gelen sesle kızardım. Sehpadaki kurabiyelerden bir tane alıp "Yeni uyandım ve sanırım fazla açım, kusura bakma." dediğimde bana dikkatle baktı.

"Hiç beklediğim gibi değilsin." 

Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Nasıl yani?"

"Ne bileyim, çok neşelisin ama bir o kadar da aklı başında görünüyorsun. Abimin başını döndürecek uçuk bir özelliğin yok. Yani güzelliğin dışında." Yanaklarım kızarırken gülümsedim. 

"Fazla sıradan mı geldim?" 

Başını iki yana salladı. "Abimin seni büyükannemin inadına onun sevmeyeceği bir tip olarak seçtiğini sanıyordum ama sen tam büyükannemin gelini olacak kızsın." 

Kurabiye neredeyse boğazımda kalıyordu. Hızla kahvemden bir yudum alınca sıcak kahve dilimi yaktı. Bu kızla konuşurken dikkatli olsam iyi olacaktı.

"Abinin beni seçmediğini de duymuş olman gerekirdi." 

Başını salladı. "Büyükannem bunu da anlatmıştı aslında. Ama annem abimin sana bir başka baktığını söylemişti." Şaşkın bir şekilde bakıyordum. Doğru mu duymuştum, annesi mi söylemişti bunu?

Gülümsemeye çalışarak "Bunu konuşmak istediğimi sanmıyorum." dediğimde bir süre sessizlik oldu. Sonunda o konuşarak sessizliği bozdu.

"Abim senden de kaçtı değil m?" Bunu da mı biliyordu? Bir şey söylemeyince devam etti. "Sadece korkuyor, biliyorum. Annem onu terk etti diye korkuyor. En güvendiği kadın bunu yaptığı için tüm kadınları değersiz görmek istiyor." 

Bundan emin değildim. Benimle olan sorunu bana verdiği değer değil hiç veremediği ve asla da veremeyecek olduğu değerdi.

"Abimle birkaç yıl önce tanıştım. Ama o zaman kim olduğumu bilmiyordu. Beni bir kardeş olarak gerçekten çok sevmişti. Sonra gerçek kardeşi olduğumu öğrenince yurt dışına kaçmıştı. Benden uzak olabileceği bir yere. Geldiğinde de benimle iletişim kurmuyordu artık."

Biz de böyle olacaktık. En azından hikayenin bir kısmı doğruydu. Geri gelecek ve benimle kurduğu sınırlı iletişimi de artık kurmayacaktı.

O sırada telefonuma gelen mesaja baktım. Esra mesaj atmıştı.

Vedaları hiç sevmediğimi biliyorsun. O yüzden veda edemeyeceğim. Bir süre için yurt dışındaki şubeye çalışmaya gidiyorum. Seni sonra ararım.

Mesaja öylece bakarken Ilgın anlamasın diye yarım yamalak gülümsemeye çalıştım. Ondan sonra sıradan konulardan konuştuk. Aynı okulda okuduğumuz gibi yeni tanışan insanların konuşacağı türden şeyler. Ilgın gittiğinde Esra'yı aradım ama açmadı. Bana bir mesajla veda etmiş olduğuna gerçekten inanamıyordum.

***

Sonraki bir hafta kendimi içime kapatmak yerine Sarp ile zaman geçirmeyi tercih etmiştim. Birkaç kez Güneş nasıl olduğumu sormak için aramış buluşmamız gerektiğini ama İlham'ın bu aralar huzursuz olduğunu söylemişti. Aslında bunu çok da fazla umursamamıştım. Sarp bana yetiyordu.

Sarp'ın bana geçmişi unutturabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama bazı insanlar vardır onlarla ayrıldığınızda zaman durup yeniden buluştuğunuzda zaman devam ediyormuş hissine kapılırsınız. İşte aynen böyleydi. Sarp benim sığınacak yuvamdı. Giden o kadar kişiden sonra bana dönen tek kişiydi. Tüm samimiyetiyle mutlu olmamız adına dönebilecek kadar da yürekliydi.

Önüme konulan tatlıyı yerken Sarp'ın beni izlediğini fark ederek gülümsedim. "Ağzımda bir şey mi var neden öyle bakıyorsun?"

"Çok güzel görünüyorsun." 

Yanaklarım kızararak gülümsedim. "Bana öyle bakarsan yiyemem ama." dediğimde başını salladı.

"Tamam, bakmıyorum."

Bir süre tatlı yemeye devam ettikten sonra "Neden gittin Sarp?" diye sordum birden. Bir süre bunu hiç beklemiyormuş gibi baktıktan sonra ellerini masada birleştirdi.

"Bunu bir gün soracağını biliyordum ama bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim." dedikten sonra başını kaldırıp gözlerime baktı.

"Başarılı olmak istiyordum. Biliyorum burada da kendimi ispatlayabilirdim ama ben dünya çapında en iyi olmak zorunda hissettim kendimi. Sen zengin bir ailenin kızıydın. Annen ve babana senin yaşam standartlarını değiştirmeyeceğimi göstermek istiyordum." dediğinde şaşkın ördek gibi ona bakıyordum.

"Ama beni terk ettin Sarp. Hem benim bunu isteyip istemeyeceğimi hiç düşündün mü?" Ona sinirle bakıyordum. Bir ilişki hakkındaki kararı nasıl kendisi verebiliyordu? Ve böyle bencil nedenlerden gidebiliyordu? Çok saçmaydı.

Başını sallayarak "Biliyorum istemeyecektin ama ilerde düşünecektin. Kendin gibi bir adamla evlenirsen ne olacağını nasıl bir hayatın olacağını düşünecektin." 

Söylediklerine inanamıyordum. "Ve beni bu yüzden terk ettin." dediğimde başını iki yana salladı.

"Başarısız olmaktan korktum." Bir süre ona baktıktan sonra kızmamın bir anlamı olmayacağını düşünerek "Peki bunu tekrar yapıp yapmayacağını nasıl bileceğim?" diye sorduğumda iç geçirdi.

"Yaşayarak bunun nasıl kötü bir şey olduğunu gördüm." 

Konuyu değiştirmek adına "Birazdan kalksak ve beni ders çalıştırsan nasıl olur?" diye sordum.

"Dersimde seni kayırmamı mı istiyorsun?" diye sordu alayla.

"Hayır, senin dersini geçeceğime eminim. Diğer derslerde yardım etmen gerekiyor." dediğimde gülümsedi. "Tamam o zaman."

Sarp çalışmak için okula gitmemizi önermiş olsa da ben eve gelebileceğini söylemiştim. En rahat orada çalışabilirdik. Hem tüm kitaplarım, notlarım evdeydi. Şimdi onları alıp okula geçmek zaman kaybından başka bir şey değildi. Sarp ısrarıma dayanamayarak kabul ettiğinde "Demir'in gelmeyeceğine emin misin?" diye sordu.

Omuz silkerek "Daha iki haftası var. Ayrıca evde olsa ne olur Sarp? Korkuyor musun?" diye sorduğumda başını iki yana salladı.

"Sadece birden öyle öğrenmesini istemem." 

Ne kadar iyi niyetli olduğunu düşünmeden edemedim. "Onun umrunda olmadığına eminim Sarp. İki hafta geçti ve beni aramadı. Geçen hafta her gün onu aradım ama asla cevap verme gereği duymadı." derken neden bu kadar sinirli olduğumu bilmiyordum.

Eve geldiğimizde Sarp ile gülerek salona ilerledik ki içimden küfür ettim. Olacaklar Sarp'ın içine mi doğmuştu? Demir cam duvardan dışarı izlerken birden bize doğru döndü.

"Hoş geldiniz." dedi alayla. Bir an ne diyeceğimi bilemez bir şekilde orada kalakaldıktan sonra Sarp "Sen hoş geldin." dedi.

"Yokluğumda yerimi doldurma görevi üstlenmişsin bakıyorum da." dedi Sarp'ın tuttuğu elime bakarken. Neden bilmiyorum ama birden elimi çektim.

Demir bana baktığında göz göze gelmiştik. Günler sonra geliyordu. Hem de söylediğinden fazlasıyla erken. Şimdi bir de bizi mi yargılıyordu bu adam? Beni bir kere arasaydı birkaç saniye konuşsaydı ben şimdi ona koşmuş ve kollarımı sımsıkı ona dolamıştım. Ama yapmamıştı. Benden vazgeçmişti.

"Sarp ile odamda ders çalışacağız."  

Demir alayla kaşlarını kaldırdı.  "Bunu şimdi mi yapmak zorundasınız?" 

Sarp sakin bir şekilde "Gitsem iyi olacak sanırım." dediğinde ona baktım.

"Gitmek zorunda değilsin." 

Başını iki yana salladı. "Beni gördükçe daha da sinirleniyor." dediğinde haklı olduğunu istemeyerek de olsa kabul ettim. "Sonra görüşürüz." Usulca başını salladıktan sonra gitti.

Demir ve ben yalnız kaldığımızda ikimiz de gözlerimizi ayırmadan birbirimize bakıyorduk. Sanki bakışlarımız savaş veriyor gibi. "Biraz kibar olamaz mısın sen?" diye sinirle sorduğumda alev saçan gözlerle bana baktı.

"Sen kendine bak. Burada günler sonra evime gelmişim karşılaştığım manzaraya bak. Üstüne utanmak yerine bana kızabiliyorsun." 

Sinirle "Sanki çok da umrunda." diye bağırdım.

Birkaç adım atarak bana doğru ilerledi. Yine de aramızdabir ya da iki adımlık mesafe vardı. Bana kırgın mıydı? Yoksa gördüğüm sadece ışık yanılsaması mıydı?

"Sana döndüğümüzde konuşmamız gereken şeyler olduğunu söylemiştim ama görüyorum ki bunu bile bekleyemeden eski sevgilinin kollarına koşmuşsun." dedi tiksinerek.

Onun bana böyle davranmasından nefret ediyordum. Bana bir paçavra gibi iğrenerek bakarken yerin dibine girmek ve bir daha asla çıkmamak istiyordum. Ama onun bunu yapmaya hakkı yoktu. Beni öylece bırakıp gittikten sonra dönünce güler yüz beklemeye hakkı yoktu. Hem de beni çöpten farksız görürken hiç yoktu. Aklımı karıştırıp aklınca onu aldatmamam için bana umut verip giderken döndüğünde aklında binlerce hayal kurmuş bir kız bekliyor olmalıydı. Ama buna izin vermeyecektim. Egosunu tatmin etmeyecektim.

"Ne zaman ayrılacağımızı mı konuşmak istiyordun? Bunu zaten konuştuk diye hatırlıyorum." 

Dişlerinin arasından "Hayır." dedi.

"Peki ne istiyorsun Demir? Benden öylece kaçıp gittikten sonra, ufacık bile umrunda değilken neden Sarp'ı görmek seni bu kadar sinirlendirdi? Sonuçta sen de beni her önüne gelenle aldatmıyor musun?" 

Aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. "O adamla ne yaşıyorsun?" diye sorduğunda sesi buz gibiydi. 

"Bu seni hiç ilgilendirmez." 

Belimden tutarak beni kendine çekti. Lanet olsun bu kadar yakın olması hiç iyi değildi. "Sen benim karımsın!" dedi hiddetle. 

Kaşlarımı kaldırıp "Öyle mi? Ben oyun oynadığımızı sanıyordum. Karın olduğuma dair yaşadığımız bir şey hatırlamıyorum. Sahi elimi tutmuş muydun ya da ne bileyim güzel sözü geçtim bir gün bana hakaret etmeden durabilmiş..." sözlerimin devamını getiremeden Demir'in dudakları dudaklarımı kapattı.

Neden bu adam beni böyle öpüyordu? Böyle öpmesi hiç normal değildi. Sarp sevgili olduğumuz zamanlarda beni hiç böyle içime işler gibi öpmemişti. Ve neden ona engel olamıyordum? Zorlukla onu itmeye çalıştım ama öpüşü aklımı bulandırıyordu.

Usulca geri çekildiğinde yaşadığım sarsıntı hayal kırıklığı olamazdı değil mi? Onun gözlerine bakmaya utanırken sorduğu sorunun şaşkınlığıyla ona baktım. "Beni hiç özlemedin mi gerçekten?"

20.9.18 düzenlendi.

Seguir leyendo

También te gustarán

245K 2.8K 8
(Tarihi ve Fantastik bir hikayedir) İye, nesnelerin içinde var olan, olağanüstü doğasını aktaran gizli güçtür. Onun koruyucusudur. Ayrıca iyiliksever...
53.1K 5.1K 37
Bazı kadınlar güzel gülerler azizim. Hatta öyle güzel gülerler ki gülüşüne kuş konmuş sanırsınız. Neşe o kadınlardan yalnızca bir tanesiydi. Mutlu o...
175K 955 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
30.4K 1K 14
Bir kız vardı...Beyaz,ince,narin. Bir de erkek...Yakışıklı,asabi,kaba. Sizce bunlar en iyi arkadaş olabilirmi? Yoksa sonsuza kadar düşman mı kalacakl...