Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

818K 52.3K 24.4K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

aşığın olamaz tenim

16.1K 1.1K 929
By tenuzo

"Geç kalmadık değil mi?"

"Of, çok heyecanlıyım! İlk defa eşcinsel bir çift göreceğim."

Taksiden inip mekanın girişine doğru yürürken yanımda konuşan ikiliyi acaba hiç getirmesem mi diye düşünüyordum.

Bir yanda çok oyalandığımdan yakınıp geç kaldığımızı söyleyen Enes, diğer yanda saçma bir heyecanla havalara uçan Melisa vardı ve aklıma mukayyet olmakta epey zorlanıyordum.

Aslında plana Melisa'yı eklemek gibi bir niyetim yoktu; Koray abi beni arayıp Tolga abiye sürpriz hazırladığını, bu akşam için bir mekanda toplanacaklarını söylediği sırada yanımda o da vardı ve mecburen anlatmak zorunda kalmıştım.

Onların bir çift olduğunu duyduğunda gelmez diye düşündüysem de beni şaşırtmış ve böyle şeyleri desteklediğini söylemişti.

Ben hariç herkese normal geliyordu sanki.

Enes ise Koray abinin özel isteği üzerine buradaydı. Hastanede Enes ile Tolga abinin fazla yakın olduğunu söyleyip ufak bir sürtüşmeye sebep olmuştu ancak görünüşe göre aralarını düzeltmeyi planlıyordu.

Enes'in Melisa'ya göz devirdiğini gördüm.

Okulda da çok anlaşabildikleri söylenemezdi ancak benimle takılmaya başladıktan sonra iyiden iyiye soğumuştu kızdan.

Sonunda Melisa'nın amacını öğrenmiştik.
En başından beri arkadaşı olarak görüyordu beni, buluşmalarının tek nedeni beni samimi buluyor olmasıydı.

Bunu nasıl öğrendiğimi soracak olursanız, Cihan ile görüştüğümüz geceden sonra sürekli onun hakkında soru sormaya başlaması ve ikisini görüştürmemi talep etmesi sonucu asıl zor olan anlamamak olurdu.

Bu kendime olan saygımın son damlasını da yitirmeme neden olmuştu.
En başından anlamalıydım oysa, yanımda öyle rahattı ki ondan hoşlanmama ihtimal bile vermemişti. Sanki ben onun için bir erkek arkadaş potansiyeli taşımıyordum.

Bana hiç diğer erkeklere davrandığı gibi davranmamıştı.

Onunla görüşmeyi kesmek istemiştim, yaşananlar beni tümüyle rahatsız etmişti. Cihan'dan hoşlanıyor olmasını kabullenemiyordum bir türlü. Şu an küs olmamıza rağmen Enes bile beni bunu yapmam için uyarmıştı.

Ama yapamamıştım, ne diyebilirdim ki.
İkisini görüştürmemek için ne gibi bir sebebim olabilirdi?

Bir kız ve bir erkek yakın arkadaşım vardı ve onları görüştürmek oldukça normal olmalıydı.

Öyleyse neden huzursuzlukla kıvranıyordu bedenim?

Gözlerimi yerden tek bir saniye kaldırmadan Koray abinin bahsettiği mekana girdim.

Girer girmez yüzüme çarpan sıcaklık ve yüksek tempolu müzik sesiyle yavaşladım.

Her yer insan kaynıyordu, olmak istediğim son yer bile değildi.

Gözlerimle tanıdık yüzler arıyordum ancak karşılaştığım şey beni baştan aşağı süzen dans eden bedenlerden başkası değildi.

Size sosyal fobim olduğunu söylemiş miydim?

"Şu sahnedeki Koray değil mi?" Arkamdan gelen Enes'in yüksek sesli müziği bastırmak için bağırmasıyla yerimden sıçradım.

Ortamı ortadaki ışıklandırma haricinde aydınlatan bir şey yoktu, bu yüzden karanlıkta çok seçemiyordum ancak önümüzdeki kalabalığın ilerisindeki kürsüde, elinde mikrofonla dikilen kişiyi görebilmiştim.

Baktığı yere doğru bakışlarımı çevirdiğimde bir masada oturmakta olan Cihan, Baran, Eren ve Tolga abinin iki arkadaşını gördüm.

Tolga abi ayaktaydı, boyu çok uzun olmadığı için yalnızca saçlarını görebiliyordum fakat Koray abinin ışıldayan gözleri tam da ona bakıyordu.

Hala kapıda olan biz, onların yanına doğru ilerledik böylece.

Ellerim terliyordu, kalbim hızla göğüs kafesine çarpıyordu. Benim için çok fazlaydı burası.

Hiç bulunmamıştım böyle bir ortamda, sanki herkes bana bakıyormuş, eleştirecek bir şeyimi arıyormuş gibi hissediyordum. Öyle uyumsuz gözüküyordum ki bu insanların arasında..

Birinin omzuna çarpmasıyla olduğum yerde savruldum ve arkamdaki Enes'in göğsüne çarptım.

"İyi misin?" Diye sordu ancak sesini duyamamıştım bile, dudaklarını okumuştum sadece.

Sikeyim ya, burada olmamalıydım.

Birkaç adım ötedeki çıkış kapısına baktım ama çok geçti artık, çoktan bizimkilerin yanına gelmiştik bile.

Ayakkabılarımdan kaldırdığım gözlerimin değdiği ilk kişi kahvelerini bana dikmiş Cihan oldu.

Yüzünde az önce konuştuğu kişinin sebep olduğu bir gülümseme asılı kalmıştı, bu nedenle bana bakarken uzun süre sonra kısılmıştı gözleri.

O beni sakinleştirirdi, o beni tüm bu kalabalıktan çekerdi. Kucağına alır ve her şeyin iyi olacağını fısıldardı.
Ama bunların hiçbirini yapamazdı artık.

Yüzündeki gülümseme soldu ancak gözlerini hala çekmedi benden, ben de ondan.

Mekanın ışığı kapandı birden, göz gözü görmez oldu. Tüm müzik kesildi ve herkes sustu.

Kırmızı loş bir ışık, sadece sahnedeki Koray abiyi aydınlatırken tüm kafalar oraya döndü, iki çift göz hariç.

Bizim gözümüz hala birbirinden başka bir şey görmüyordu.

Ağzımız lâl iken gözlerimiz amma da gevezeydi.

Orada söyleyemediklerimiz, korktuklarımız gizliydi.

Arka fonda Koray abinin sesi duyulmaya başladı, şarkı söylüyor olmalıydı. Sadece bir şarkı da değildi bu, Tolga abinin en sevdiği şarkıydı.

Geceyi güneş siler
Beni senin hasretin
Tek başıma sanki mahşer yeriyim

Şarkıyı bilmediği tüm ritmi kaçırışından belliydi, ancak Tolga abinin ona ışıldayarak bakan gözleri bunu hiç umursamıyor gibiydi.

Sahnenin tam dibindeydi, bana çok yabancı gelen bir bakışla sevdiğini izliyordu. Koray abininkilerin de ondan bir farkı yoktu.

Mekanda iğne atsan yere düşmezdi, onların birbirine düştüğü ise etraflarındaki kalabalığı hiç umursamayıp sadece kendileri varmış gibi davranmalarından belliydi.

Söz günü, Koray abiye bakışında nasıl bir parıltı varsa şimdiki de aynıydı. Demek gerçek sevgi buydu, en kötü anında bile sevmeden edemiyordu.

Yüreğimdeki her yer
Bu evde seni bekler
Hadi çat kapı gel, sevineyim

Yanımdaki Melisa'nın ellerini çenesinin altında birleştirmiş, heyecanla onları izlediğini gördüm.

Enes ise kolları göğsünde, memnun bir gülümsemeyle yine o tarafa bakıyordu.

Cihan'ın sahnedeki gözleri ise kırgındı sanki, garip bir hüzünle bakıyordu oraya.

Şarkı bitmeye yakındı, Tolga abi ise dayanmaya çok uzaktı.

Birkaç büyük adımla kendini sahneye attı ve biz daha ne olduğunu anlamadan dudakları diğerinin dudakları üzerindeydi.

Koray abi de bunu hiç beklemiyordu ki elindeki mikrofonla öylece kalmıştı.

Fakat şoktan çabuk kurtuldu, hemen sarıldı ve karşılık verdi ona.

Ellerim şaşkınlıkla ağzımı kapatırken etrafına bakındım.
Kimse bir şey demeyecek miydi, kimse durdurmayacak mıydı onları?

Hayır, aksine çoğu kişi tezahüratlarla alkış yapıyordu birbirini sarmalayan çifte.

Bizim masamız hepten bir coşku içerisindeydi.

Melisa yerinde zıplayıp gülücükler saçıyordu, Enes ıslık çalıyordu, Cihan aynı kırgınlıkla gülüyordu.

Buraya uyumsuz olan tek kişi de hala şaşkın şaşkın bakan bendim.

Etrafımdaki her beden sanki gördükleri en doğal şeymiş gibi davranıyordu, karşılarında iki erkeğin öpüştüğünün farkında değil gibiydiler.

Bense tüm benliğimle farkındaydım bunun.

Yanımdan geçen ve kalabalığın tezahüratlarına katılan garsonun tepsisinden ne olduğunu bilmediğim bir içkiyi kaptım ve diktim.

Babam burada olsa ne düşünürdü acaba?

Onu hatırlayınca kolumdaki tüylerin teker teker havalandığını hissettim.

Burada olmayacağını biliyordum ama yine de etrafımı kontrol ettim, bir yerlerden çıkıp gelecekmiş gibiydi her an.

Eğer böyle bir yerde olduğunu görseydi kim bilir ne yapardı bana.

Buraya ait değildim.

Bu insanlar, hiçbiri benim gibi değildi.

Adımlarım kendiliğinden geri geri gitti, ta ki sırtım boş bir duvara çarpan kadar. Çıkmam lazımdı buradan, kaçıp gitmem lazımdı.

Korkuyordum.

Değişmekten, dönüşmekten korkuyordum.

Bu kişilerin hepsi beni deli gibi korkutuyordu. Ben, yanımda mutlulukla dans eden ve karşımda öpüşen iki erkeği düşman belleyerek büyütülmüştüm. Onlara gördüğü yerde şiddet uygulayan bir babanın elinde büyümüştüm. Öyleydi ki onlardan biri olma ihtimalim bile benden nefret etmesine yetmişti.

Şimdi nasıl olur da karışırdım aralarına?

Kollarımı göğsümde bağladım, kimin olduğunu bilmediğim bir masada duran içkiyi aldım ve tıpkı birkaç öncekiler gibi tek yudumda mideme indirdim.

Gözlerimi yerde sabitledim, bu yaşananları görmeyi tümüyle reddediyordum. O sırada beni izlemekte olduğunu bildiğim Cihan'a karşılık bile vermedim.

Sadece bir an önce gitmek istiyordum.

Müzik kesildi, ortam yine bilindik parti şarkılarıyla inledi.

Orada tek başıma ne kadar durdum bilmiyordum,  aynı şekilde kaçıncı bardağı devirdiğimi de.

Fakat ne zaman ki Begüm'ün neşeli sesini duymuştum, o zaman kafam kendiliğinden havalandı.

Yeni geldiğini belli edercesne masadaki herkesle selamlaşmakla meşguldü, Melisa ve Enes bile onu sevmiş gibi görünüyordu.

Ben onlardan epey uzaktaydım, farkında olmadan beş masa ilerilerine geçmiştim.

Onları önümdeki dans eden bedenlerin arasından ancak görebiliyorken neşeli grubun umurunda bile değildim. Hepsi kaynaşmıştı, hepsi çok eğleniyordu.

Oturacak yer bulamayıp neredeyse Cihan'ın kucağına oturmakta olan Begüm ise bir başka neşe katmıştı onlara.

Tamam, bir bardak daha içebilirdim.

Gözlerim yeni bir tane daha ararken kayıyordu. Başım dönmeye başlamıştı, her şey çok bulanıktı.

Üstelik masada içki namına bir şey de kalmamıştı.

Bu yüzden yerimden ayrıldım ve içki alabileceğim bir yer aramaya koyuldum.

Eğer her yer bu kadar insan kaynıyor olmasaydı büyük ihtimalle şu an beşinci kere yeri boyluyor olurdum ancak ne zaman tökezlesem birine çarpıyor ve toparlıyordum.

Böylece ne kadar sarhoş da olsam ilerideki masaya ulaşabildim ve o an tüm derdimi çözebilecekmiş gibi gözüken içki bardaklarına sarıldım.

Artık çift görmeye başlamıştım ama önemi yoktu.

Nasıl olduğumu merak eden biri bile yoktu ki.

Herkesle aramı bozmuştum: Enes ile, Melisa ile, Tolga abi ile, Cihan ile...

Ne uğrunaydı peki?

Ne daha iyi olmuştu? Aksine acınası hayatımı güzelliştiren bir avuç insanı da kaybetmiştim.

Belki de babamın yolu doğru olan değildi.

Hayır, babamı düşünmeyecektim.

Bu sadece tıpkı şimdiki gibi bir bardağa daha mal olurdu.

Bu kadar içmenin bir sonucu olarak, çişimin geldiğini hissettim ve bulanık gözlerimle etrafı taradım.

Birbirine yapışan bedenler görmemi zorlaştırıyordu ve ben lavaboyu bulamıyordum.

Etrafta gezinmeye başladım, acilen işemem lazımdı.

Önümdeki kalabalığı yararak aramaya devam ettim.

Yoktu, hiçbir şeyde yoktu.

Birden sırtıma sertçe vurulmasıyla tökezledim ve önümdeki insanlara doğru savruldum.

Bana çarpanın kim olduğunu görmek için sinirle arkama dönerken, karşılaşacağım şeyin Begüm'ü omzuna almış bir Cihan olacağını bilmiyordum.

Müziğin ritmiyle Begüm dans ediyor, Cihan da gülücükleriyle ona eşlik ediyordu.

Kahve gözleri hiç de bana bakarkenki gibi hüzünlü değildi, sanki olması gereken yerdeydi.

Begüm'ün eğilip Cihan'ın yanağından öptüğünü gördüm.

Nasıl da mutlulardı.

Birkaç metre ilerimde birbirine sarılıp dans eden Koray ve Tolga abi de en az onlar kadar mutluyken, masalarında kahkahalr atan Enes ve Melisa'nın da arta kalır yanı yoktu.

Peki ya ben ne olacaktım?

Beni görmüyorlar mıydı?

Bu farkındalıkla gözlerim dolarken tesadüf eseri lavaboyu gördüm ve en fazla ne kadar hızlı gidebiliyorsam o kadar hızlı gittim oraya.

Yanından geçtiğim, çarptığım insanların bile umurlarında değildim. Bana bakmıyorları bile.

En azından göz yaşlarımı görselerdi.

Kendimi lavaboya attım ve oraya koymalarının kaderin bir oyunu olduğunu düşündüğüm karşımdaki aynaya baktım.

Yapayalnızdı bu yansıma.

Öyleydi ki koskoca kalabalık ona her bulamamıştı içinde, yine ağlayarak lavaboda bulmuştu kendini.

Neden böyle oluyordu?

Neden yaptığım her şey daha da kötü hale geliyordu?

Ben bana öğretilenden farklı bir şey yapmamıştım ki... Babam insanların beni böyle kabul edeceğini söylemişti, normal olanın bu olduğunu. Öyleyse neden tüm neşeli suratların içinde somurtan tek kişi bendim?

"Furkan?"

Dışarıdaki müzik kapının sesini duymayı engellemişti, ancak Cihan'ın sesini kilometreler öteden bile tanırdım.

Lavaboya doğru eğdiğim kafamı kaldırıp ona baktım.

Endişeli görünüyordu.

Demek Begüm'ünü bırakabilmişti. 

"Sen iyi misin?" Yanıma doğru yaklaştıysa da ben uzaklaştım.

Ona dokunduğu ellerle bana dokunmasa iyi olurdu.

"Ağlıyor musun?"

Omuz silktim.
"Yalnız bırak beni."

O bana yaklaştıkça ben geri gidiyordum.
"Çok mu içtin sen?"

"Sadece omuzlarında bir sümüklü böcek görecek kadar." Sarhoşluğu getirisiyle konuşurken dilim çok zor dönüyordu.

Cihan duraksadı.
"Begüm mü... O... Sandığın gibi bir şey yok aramızda."

Tüm gün içimi huzursuzlukla dolduran bir başka konuya değindim,

"Eren ile barıştın mı?"

Cihan omuz silkti.

"Hayır, Koray çağırmış."

Tırnaklarımla ilgilenmek şimdi çok cazip görünüyordu.
"Ama çok yakındı sana."

Cihan, sırtı lavabonun duvarına yaslanmış bana iyice yaklaştı ve sakin sesiyle konuştu.
"Saatlerdir seni arıyorum, bir şey oldu sandım."

Ya, Begüm'ü de görmesine yardımcı olur diye omzuna almıştı herhalde.

Ellerimdeki gözlerimi tam dibimdeki Cihan'a kaldırdım.
"Bir şey oldu Cihan."

"Ne, ne oldu?"

O kadar yakındı ki...

Biraz uzaklaşsa bana çok büyük bir iyilik yapmış olurdu aslında.

"Cihan, baban anneni kalbi çok kırıldığında da öper mi?"

Sorduğum soruyla afalladı.
"Ne?"

Anlamayan bakışlarını örten şey benim dudaklarım oldu.

Babamı ve beni yalnızlaştıran tüm ilkelerinden sıyrılmak istemiştim, tüm bunların anahtarı da bu iki dudak arasında gizliydi.

Afalladı ve geri çekilmek istedi ama kaçmasından korkar gibi tuttum omuzlarını, kimseye gitmesine izin vermeyecektim. Bıraktı kendini, karşılık vermeye başladı.

Bir göz yaşı gözlerimden rahatlamışlıkla süzüldü.

Tam da hatırladığım gibiydiler, yumuşacık.

Hayatım beni son öptüğü an sonlanmıştı, bu öpücüğüyle de yeni bir nefes vermişti bana.

Ağlamaya devam ettim.

Bu dudaklar mıydı şimdi yasak olan? Bu beden miydi sevmemem gereken şey?

Oysa onu öperken kapanan gözlerim ne cinsiyetini görüyordu, ne de babamın yargılayan bakışlarını. Sadece pırpır atan kalbini hissediyordum ve bu her şeyden daha gerçekçiydi.

İnsan ölürken hayatınım bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğini söylerler, tam da şu an bana olduğu gibi.  Hayatımın hatırlamak istediğim her anında o vardı yanımda, hayatımın ta kendisi olmuştu. Belki fiziki anlamda ölmüyordum şu an ancak eski Furkan'ın bir parçası tam da bu saniye kopmuştu benden.

Nefessiz kaldığımızı hissettiğimizde ikimiz de ayrıldık, ancak hala anın şokundaydık ve nefes nefese birbirimize bakıyorduk.

İlk konuşan Cihan oldu,
"Furkan sen..."

Gülümsüyordu, yemin ederim ki bana gülümsüyordu.

Ben de güldüm.

Belki de günler sonra ilk defa güldüm.

Artık yalnız değildim.





Bölümü yazarken feels üzerine feels yaşadım ya kesinlikle favori bölümlerinden biri olacak bu.
Siz ne düşünüyorsunuuz?

Bir efsaneye göre yorum sayısı arttıkça yazarın yazma hevesi de artıyormuş da, öyle duydum.

Bu arada hızlansın yorumları kafamı karıştırmadı, zaten bölüm her şekilde böyle olacaktı ben ileride olacak birkaç şey için sormuştum. Okuyunca görürüz artık. Hihihi.

Kendinize çok iyi bakın ❤️





Continue Reading

You'll Also Like

616K 43.1K 51
Sarp, çirkin olduğu yetmiyormuş gibi birde ibneydi. Bir gün çok sevdiği tiyatro kulübünde, sahne arkasında çalışmaktan uyuyakaldığında, kendisi hakkı...
734K 44.1K 50
"kolye gibi taşıyorum boynumda çaresizliği. bir de... seni efla. tam göğsümün üzerine denk gelen asker künyemde." 15.09.18
103K 4K 59
"Yaranı yok edemeyiz belki ama güzel anılarla acısını hafifletebiliriz Can."
167K 9.2K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...