Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

855K 54.5K 25.3K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

kurumuş çiçekleri sulayan biri var

16.1K 1K 1K
By tenuzo

"Bunun iyi bir plan olduğundan emin değilim Furkan."

Odamın kapısının girişinde kollarını göğsünde bağlamış ve yüzünde bariz bir huzursuzlukla beni izleyen Enes'in yansımasına aynamdan baktım.

"Yani, sonuç olarak çocuk seni yıllardır seviyor ve bunca yıl bir başkalarını sevgilin zannettiği halde sevmeye devam etmiş. Şimdi o kızı oraya götürsen bu sadece ona acı verir."

Elimdeki tarağı aynalı dolabımın üzerine koyduktan sonra vücudumu tamamen ona döndürdüm.

"Ne yaptığımı biliyorum Enes." Dedim ona karşı nadir kullandığım sert sesimle.

Belki de olanları ona anlatmamam gerekirdi.
Her zamanki gibi bana destek çıkacağını, kararlarımı haklı bulacağını düşünmüş ve Cihan ile buluşmamızın gecesinde, yatakta çaresizlikle otururken tüm bunlarla başa çıkamayacağımı düşünüp detay vermeden aktarmıştım ona.

O gün eve geldiğimde kendimde değildim, sanki tüm duygularım bir şırıngayla çekilmişti. Yatağıma uzanmıştım, ne ağlamıştım ne de başka bir tepki vermiştim. Aklımda sadece Cihan'ın gözleri vardı. Öyle içli ağlamıştı ki, sevgisini neredeyse fiziksel olarak hissetmiştim ve bu beni deli gibi korkutmuştu.

Enes'e anlatırsam biraz rahatlarım zannetmiştim ancak görünüşe göre sadece yeni bir dert edinmiştim.

Arkadaşlığımız süresince büyük çaplı bir tartışma yaşamamıştık hiç, bu ana kadar da asla yaşamayacağımızı düşünüyordum. Yargılayıcı bakan gözleri sorgulamama yol açmıştı.

Enes ellerini çözdü ve odamın içine doğru ilerledi,
"Ben sadece öfkeyle hareket ettiğini düşünüyorum. Cihan'ı hiç sevmiyorum, hatta dağ ayısı Tolga'yı bile daha çok sevdiğimi söyleyebilirim ama böyle bir şeyi o bile hak etmiyor."

Histerik bir şekilde güldüm.
"Senin için söylemesi çok kolay, değil mi?" Tıpkı onun gibi, ben de ona yaklaştım. "Vazgeçmesi gerekiyor ve bunu da ancak böyle yapabilirim."

Ona anlatmamalıydım.
Böylece olaylara burnunu bu kadar sokmuş olmayacaktı.

Enes ellerini iki yanında açtı ve yüksek sesiyle konuştu,
"Sadece iki hafta önce babası ölümden döndü, abisi tüm mahalleye rezil oldu ve dışarı çıkamıyor, en yakın arkadaşlarından birinin yıllar önce hayatını mahvettiğini öğrendi, yetmezmiş gibi bir de sevdiği çocuğu bir kızla yiyişirken görecek." Bir nefes verdi ve ses seviyesini düşürdü. "Sen bu değilsin Furkan, hiç bu kadar hırsla dolu olmadın. Sadece öfkenin altında yatan asıl sebebi bul."

"Şimdi de onu benden daha çok düşündüğünü mü ima ediyorsun? Onun hayatımdaki en değerli insan olduğunu unutuyorsun Enes. Ben ne yapıyorsam onun ve kendi iyiliğim için yapıyorum."

İşaret parmağını bana doğrulttu,

"Hayır, sen ne yapıyorsan duygularından kaçmak için yapıyorsun."

Şu sıralar güvendiğim tek kişinin de bana böyle sert çıkışmasını kaldıramayıp arkamı döndüm ve ne yaptığımın kendim bile farkında olmadan masamın üzerindeki şeylerle uğraştım.

"Düne kadar Cihan'la barışmamın aptallık olacağını söyleyen de sendin, bu yüzden söylediklerine o kadar da önem vermiyorum."

Yüzünü göremesem de bu cümleleri söylerkenki hayal kırıklığı ifadesini aklımda canlandırabiliyordum.

"Barışman aptallık, ama bu yaptığın daha da aptalca. Benim tanıdığım Furkan asla böyle davranmazdı, kime dönüştün sen?"

~

"Furkan, duyuyor musun beni?"

Gözlerimi kum zeminden kaldırıp yanımdaki kıza baktım.
Aslında orada olduğunu bile unutmuştum.

"Ah, özür dilerim. Tekrar söyler misin?"

Kısa bir tebessüm ettikten sonra yineledi.

"Ne kadar kaldığını sormuştum."

Kendimle bir iç çatışmadayken nereye geldiğimizin farkına varamamıştım ancak çevrede gezdirdiğim gözlerim sonucu neredeyse varmak üzere olduğumuzu gördüm.

Öyle ki ileride oturmakta olan üç bedenin karaltısını görebiliyor ve Tolga abinin sert sesini seçebiliyordum.

"Geldik." dedim ve az önceki karışık halimi toparlayıp durumdan memnunmuş gibi görünmeye çalıştım.

Sonuç olarak onu buraya kadar çok sevdiğim arkadaşlarımla tanışmak için getirdiğimi söylemiştim ve surat assaydım bir şeyler döndüğünü anlayabilirdi.

Suratıma yerleştirdiğim bir gülümsemeyle bizimkilerin tam önünde durdum ve neşeyle konuştum,

"Selam!"

Karanlıkta beni seçmeleri zor olmuştu, ya da yanımda gördükleri beden onları şaşırtmıştı şayet her biri önce kaşlarını çatmış sonradan gülümsemeyi hatırlamıştı.

Tabii biri hala hatırlayamamış olmalıydı ki ifadesiz bir şekilde gelişimizi izliyordu.

Gözlerimi ondan çektim ve konuşan Tolga abiye baktım.

"Furkan, yalnız gelmeyecek miydin lan?"

Evet, onlara böyle söylemiş ve bu akşam için buluşma ayarlamak istemiştim. Ancak elbette yalnız gelmeyecektim, sadece onlara öyle yapacağımı söylemiştim. Şayet gerçeği bilseydi Cihan şu an burada oturuyor olmazdı ve tüm bunları boşa yapmış olurdum.

"Size sürpriz yapmak istedim." Dedim en inandırıcı ifademle. Yanımdaki, onu takdim etmemi beklercesine bakan kızı işaret ettim."Bu Melisa."

Aslında amacım onu kız arkadaşım olarak tanıtmaktı ancak aramızda henüz öyle bir şey söz konusu değildi, hatta gün geçtikçe o durumdan daha da uzaklaşıyor gibiydik.

İki haftadır bir arpa boyu yol kat edememiştik, ikimiz de birbirimizden utangaç davranıyorduk. Bir adım atsa devamını getirebilirdim ancak Melisa bu yönde hiçbir belirti göstermemişti. Böyle giderse ulaşabileceğimiz en yüksek mertebe arkadaşlık olacaktı.

Ona çok yakışan gülümsemesiyle önündeki grubu selamladı ve benim oturduğum yerin tam yanına oturdu.

Bu aynı zamanda Cihan'ın da yanı oluyordu.

Melisa ile konuştuğum sırada Tolga abinin, kardeşine üzgün bir bakış attığını gördüm. Demek o da biliyordu.

Cihan huzursuz bir şekilde yerinde kımıldadı. Dizlerini kendine çekmiş, ortamdan soyutlanmış gibi denizi izliyordu.

Tolga abi ve Baran kendini Melisa'ya tanıtırken, onu izlediğimi anlamış gibi bakışları bana döndü.

Ay, kahverengi gözlerinden yansıyordu sanki. Öyle parlak ve derin bakıyorlardı. Birkaç saniye gözlerini çeker diye bekledim ancak ne o ne de ben bu yönde bir hareket yaptık.

Bakışları konuşuyordu, ya da ben uyduruyordum.

Bunu hiç yapmamalıydım, Enes haklıydı.

"Senin adın ne?" Melisa'nın ona yönelen sesiyle gözlerini çekti benden.

Cihan ağzını açıyordu ki hemen atladım.
"Cihan." Dedim hızla, ona konuşma fırsatı vermeden.

Buna herkes şaşırmış olmalıydı ki tüm kafalar bana döndü. Aslında ben de neden böyle bir şey yaptığımı anlayamamıştım.

"Ne okuyorsun?" Diyen Melisa, konuşmak için gözüne Cihan'ı kestirmiş gibiydi ki bir süre kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.

Bu süreçte gözlerimi bir saniye üzerlerinden ayırmadım şayet bana gelince tek kelime etmekten çekinen kız birden sosyal kelebeğe dönüşmüştü ve şu an hayatının en güzel gününü yaşıyor gibiydi.

Bu durumun sinirimi bozduğunu inkar etmeyecektim.

İki haftadır bir adım atsın diye bekliyordum, şimdiyse resmen koşuyordu ancak hedefi ben değildim.

Boğazımı temizledim ve boşvermeye, önümdeki Tolga abi ve Baran'a odaklanmaya çalıştım. Fakat konuştukları konu futbol üzerineydi ve zerre ilgimi çekmiyordu.

Melisa'nın sesli bir şekilde gülmesiyle kafamı kumdan kaldırdım.
Bu, bardağı taşıran son damlaydı.

Yerimden kalktım ve epey eğleniyor gibi görünen ikilinin başında dikildim.
"Cihan, bir gelir misin benimle?"

Sözü kesilen Cihan birkaç saniyeliğine garipseyip yüzüme baksa da ayaklandı. Melisa'nın tepkisini görmemiştim çünkü ona bakamayacak kadar sinirliydim.

Daha geleli yarım saat olmuştu, ne ara bu kadar kaynaşmışlardı? Üstelik direkt olarak söylemesem de kızla aramda bir ilişki olduğu belliydi, benim yanımda nasıl bu kadar samimi davranabilirdi ona?

Sahilin gerisine doğru, karanlıkta kalan kısma önde ben arkada o olmak üzere geçtik.
Bizi kimsenin göremeyeceğinden emin olduktan sonra ona döndüm ve parladım,

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?"

Elleri ceplerinde, kaşları çatılmıştı.

"Ne yapıyormuşum?"

Bir de bilmiyormuş gibi davranmıyor muydu...

İşaret parmağımı ona doğrultmuşken üzerine doğru yürüdüm ve duvarla arasındaki mesafeyi yok ettim.
"Kız arkadaşımla flörtleşmeyi kes."

Kaşları havalandı ve kendini savunmaya geçti.
"Sadece sorularına cevap veriyorum, konuşmaya çalışan o."

O ne kadar sakin konuşuyorsa ben de bir o kadar öfkeliydim. Günün sonunda planlarım yine altüst olmuştu.

Yine kontrolümü kaybetmiş ve ipleri onun eline vermiştim.

"Öyle mi, epey komik cevaplar veriyor olmalısın o zaman."
Sinirden neredeyse dibine girmiştim, aramızdaki boşluğu sıfırlamıştım.

Sinirlendiği belli olan Cihan onu sıkıştırdığım yerden çıktı ve beni yakalarımdan tutarak yerlerimizi değiştirdi. Şimdi o beni duvara yaslamıştı.
"Amacın ne senin?"

Yüzüme doğru eğilmişti ve kısık sesle konuşuyordu. Kahve gözleri karanlıktı, yakalarını tutan elleriyle hareketlerimi engelliyordu.

Az önce avcı konumundayken şimdi ava dönüşmüştüm, bundandır ki kalbim de soluklarım da hızlanmıştı.

Bana vurmazdı, değil mi?

"Ne yapmaya çalışıyorsun Furkan? Neden beni görmek istemediğini söyleyip dibimde bitiyorsun, neden sürekli olay çıkarma peşindesin?"

Eğer bu soruları buraya gelmeden önce sormuş olsaydı ona binlerce sebep sıralayabilirdim.

Ancak yakınlığı aklımı karıştırmıştı ve ne düşüneceğimi unutmuştum.

Öfkemden eser kalmamıştı, sanki şu an olmak istediğim yerdeydim. Sanki başından beri bu anı istiyordum.

Sahi, neden buradaydım?
Neden doğru düzgün bir şey bile hissetmediğim bir kızı peşimde sürüklemiştim?

Üzerimdeki etkisi buydu işte.
Sadece ağladığım zamanlarda sakinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm duygularını siliyordu onun varlığı.
Kendisi o kadar ağırdı ki yanındaki her şeyi bastırıyordu ve sadece onu hissediyordum.

O tanıdık his kendisini tekrar gösterdi.
Kendimi tekrar onun kollarına bırakmak istedim, orada her şey çözülecek gibiydi.

Birkaç santim üzerimden bakan gözlerine, aşağıdan baktım.
"B-bilmiyorum."

Beni bile şaşırtan sakin sesim onu yatıştırmış olmalıydı ki yakamdaki elleri gevşedi.

Sessizlik, bazen tam anlamıyla sessiz olmazdı. Mesela şu an ikimiz de konuşmuyorduk ancak birbirine kenetlenen gözlerimiz derin bir sohbet içerisindeydi.

Birden, yakamdan düşen elinin boynumdaki varlığını hissettim.

Gömleğimin ilk üç düğmesini açmıştım, bu yüzden boynum da açıktaydı ve şu an temas ettiği yer cayır cayır yanıyordu.

Soğukla hiçbir ilgisi olmayan bir titreme sardı vücudumu.

Cihan'ın bakışlarının en az diğer yerlerim kadar titremekte olan dudaklarıma kayışını izledim.

Kendimi toparlamalıydım.
Ne yapıyordum ben böyle?

"İğrençleşme, çekil üzerimden."
Ellerini ittirdim ve çekilmesini sağladım.

Normal bir zamanda olsa güçlü bedenini asla böyle kolay uzaklaştıramazdım kendimden, ama o öyle teslim etmişti ki kendini tek bir hamlem yetmişti sendelemesi için.

O farkında değildi ama benim de ondan bir farkım yoktu.


Furkan'ın kabul etme sürecini biraz daha uzatalım mı yoksa hızlansın mı?

Benim aklımda başka şeyler var ama eğer ehh yeter be 30 bölüm oldu bir şeyler olsun artık derseniz değiştirebilirim.

Ve yorumlarınızı çok çok çok seviyorum. Burada okuduğum kitapların yorumlarında çok saygısızca şeyler gördüm ama bizimkinde birkaç tane dışında hiç yok. Teşekkür ederim ❤️













Continue Reading

You'll Also Like

4.9K 746 7
Bir kaleyiz kumsalda, yalnız ve sakin. Yarınımız yok belki, bugün ise benimsin. Yaklaşıyor fırtına, kalbim tedirgin. İstemiyor bir daha baştan sevils...
255K 17.8K 40
(bxb) Tamamlandı. Aşk aslında bir obsesifliktir. -Bu Şehri Yakın hikâyesinin yan karekterleri olan Şafak ve Gökhan 'ın hikâyesidir. Bağımsız bir şeki...
540K 43.8K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
371K 34K 43
[Tamamlandı.] Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem. "Deli" diyorlar bana, desinler değişemem.