Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Gre...

De PonineMockingjay

3.9K 169 109

Astoria Greengrass ya da daha çok bilinen ismiyle Astoria Malfoy. Gerçekten tuhaf bir yaşam onunkisi. Herke... Mais

Okumadan Geçmeyin Olur mu?
Bölüm 1: Sıradanlar**
Cast: Greengrass Ailesi
Bölüm 2: Mektup**
Bölüm 3: Diagon Yolu*
Bölüm 4: Soğuk Selamlar *
Bölüm 5: Birinci Yıl*
Bölüm 6: İkinci Yıl*
Bölüm 7: Şölen
Bölüm 8: Turnuva
Bölüm 9: Balo
Bölüm 11: Kim Bu Moody?
Bölüm 12: Cinayet
Bölüm 13: Biz Üç Casustuk
Bölüm 14: Kayıplar
Bölüm 15: Kayıtsız
Bölüm 16: Direniş
Bölüm 17: Tanıma
Bölüm 18: Sessiz Bir Hogwarts
Bölüm 19: Hediye
Bölüm 20: Noel
Bölüm 21: Tanışma
Bölüm 22: Her Şey Başlarken
Bölüm 23: Kaçaklar
Bölüm 24: Günlük
Bölüm 25: 4 Numara
Bölüm 26: Malikane
Bölüm 27: Ölümün Kendisi
Bölüm 28: Yeniden Hogwarts'ta
Bölüm 29: Sonun Başlangıcı
Bölüm 30: Ölüme Mahkum
Bölüm 31: Gelecek
Bölüm 32: Her Şey Normale Dönerken
Bölüm 33: Muggle
Bölüm 34: Malfoyluk
Bölüm 35: Bebek
Bölüm 36: Scorpius
Bölüm 37: Sırdaş
Bölüm 38: Veda
Bölüm 39: Karmakarışık
Bölüm 40: Sıradanlar

Bölüm 10: Hortlak

77 4 0
De PonineMockingjay

"Günaydın"

"Günaydın anne" Astoria esneyerek mutfağa girdi.

Noelden sonraki bir haftalık tatili geçirmek için Greengrass kardeşler evlerine dönmüştü.

Astoria geceleyin çalı gibi olmuş siyah saçlarını eliyle düzeltirken dolaptan bir su bardağı aldı.

"Ona bir hediye ver"

"Hı?" Astoria şaşkınlıkla arkasını döndü. "Anlamadım?"

"Bence anlarsın" dedi Bayan Greengrass gözlerini kızınınkine dikerek.

"Anneee" Astoria yanaklarının yandığını hissetti. Son günlerde kendinden utanma duygusu zaten ona yeterince işkence ediyordu. "İnanamıyorum!"

"Bu şeyin bir kapatma düğmesi yok" dedi Bayan Greengrass kafasını göstererek.

"Tamam ama o şey yanılıyor" dedi Astoria. "Ondan hoşlanmıyorum ben"

"Peki neden Hector'ı kabul etmedin o zaman?"

"Ondan da hoşlanmıyorum"

"İyi bir arkadaş ama"

"Beklentileri olacaktı"

"Sonrasını idare etmenin kendi elinde olduğunu biliyorsun değil mi? İnsanlar sırf bir partiye birlikte gittik diye evlenmiyorlar."

"Baloya gitmek istemiyordum"

"Bu dediğine inanmıyorsun"

Astoria güldü. "Sanırım Daphne'nin duygularını daha iyi anlıyorum şu an" dedi. "Hatta geçen ne olmuştu biliyor-"

"Konuyu değiştirme küçük hanım"

"Tamam da anne ondan hoşlanmıyorum ki ben. O bir zorba, dar görüşlü ve en önemlisi bizim gibileri küçümsüyor. Üstüne üstlük bir kız arkadaşı var zaten."

Annesi delercesine bakmayı sürdürdü. "Sorun senin bir muggle-doğumlu olman mı?"

"Biliyorsun, ben bunu hiçbir zaman sorun etmedim"

"Eğer bir gün sorun etmek aklına gelirse şunu unutma, annen ve baban büyücüyken büyücü olarak doğmak kolaydır, asıl önemli olan ailende büyü güçleri yokken bu güçlere sahip olabilmektir."

"Asla sorun etmem anne" dedi Astoria yeniden. Annesi ise hala ona bakıyordu.

"Henüz çok küçüksün Astoria. Pek çok şey gördün evet fakat yine de küçüksün." içini çekti "İnkar etmeye küçük bir ara verip soruma cevap ver: Hiç onunla göz göze geldin mi?"

Astoria cevap vermek için ağzını açtı. Fakat birden aklına geldi... Onunla hiç göz göze gelmemişti. Gözbebeklerine hiç bakmamıştı. Yalnızca uzaktan göz rengini görmüştü. Göz bebeği irislerin ortasındaki ufak boşluktur, ve bu boşluk içinize açılan ufak penceredir. İrisler, hatırlarsınız, pek çok şeyi saklayabilir, eğer yapan kişi bunda ustaysa. (Ve tam da bu yüzden siyah gözleri okumak zordur.) Astoria duraksadı...

"Hayır"

Annesi gülümsedi, başını iki yana hafifçe salladı. "Bir gün bunu dene"

"Yapamam" sesi çok cılız çıkmıştı, başını önüne eğdi. Annesi yanına geldi ve hafif bir dokunuşla çenesini yukarı doğru kaldırdı.

"Bir gün buna hazır olacaksın, Ollivander haklı, sende büyük bir sadakat olduğu konusunda"

Astoria ağlayacakmış gibi hissediyordu, başını geriye doğru çekti, iki yana salladı. "başka biri olmasını tercih ederdim"

Annesi hafifçe iç çekti. "Ben bir insan psikoloğuyum, cadılar beni aşar" Astoria'ya bakıp gülümsedi "Fakat kendini hazır hissettiğinde gözlerine bak, ve ona bir hediye ver."

"Garip bir öneri" Astoria arkasını dönerek birkaç asi yaş damlasını sildi.

"Hep işe yarar"

Astoria aniden annesine sımsıkı sarıldı. "Teşekkür ederim anne" daha fazlasını söyleyemedi. Annesine baktı, o anlardı, her halükarda.

"Hayatım, küçük yaşından itibaren pek çok şey öğrendin, olması gerekenden fazla hem de. Her zaman en büyük korkum bu olmuştu. Fakat, inan bana, başka insanların kafasının içine sürekli baktığında, sürekli onların dertleriyle uğraştığında, zamanla kendini kaybedersin. Kaybolmuş hissettiğinde her zaman tutunacak bir şey, bir insan bul... Sağlam bir karakterin var. Hiç kimsenin, hiçbir şeyin bunu yıkmasına izin verme."

***

Astoria mutfaktan çıkarken annesinin sosisleri kızartmak için tavayı ocağa sürdüğünü duydu. Annesi haklı olabilir miydi?

Banyoya gitti ve yüzündeki ağlamaklı ifadenin bütün kalıntılarını soğuk suyla yıkayıp attı. Yüzünü kurulayıp aynaya doğru eğildi. Yanakları havlunun pütürlü yüzeyinden dolayı kırmızıydı, gözleri gündelik ışıltısına kavuşmuştu, beyazlarındaki pembelik kaybolmuştu. Yüzüne bir gülümseme oturtup banyodan çıktı.

"Pişt!"

Astoria irkilerek arkasına baktı. "Baba?"

"Haydi gel" babası eliyle işaret ederek onu çağırdı. Astoria babasının arkasından kütüphaneye girdi -evleri iki katlıydı, üst katta üç yatak odası, biri büyük yatak odasının içinde iki banyo ve bir de kütüphane vardı, misafir odaları alt kattaydı- babası kapıyı kapattı.

"Ne oldu?"

Bay Greengrass kızına döndü ve gülümsemeye çalıştı. Göz göze gelmekten kaçınarak. "Bir şey var, dikkatli olmanız lazım"

Astoria kaşlarını çatarak babasına baktı. Babası acayip tuhaf davranıyordu. Ve yüzü de endişeyle çarpılmıştı. "Neden?"

"Hortlaklar..."

Astoria nefesini tuttu. "Ciddi olamazsın!"

Babası onun gözlerine baktı. "Ben de öyle olmasını dilerdim"

"Ama siz uzun zamandır İngiltere'de görülmediler demiştiniz! Hem Büyükannemle büyükbabam-"

"Biliyorum, izimizi kaybettirmişlerdi" dedi babası kafasını sallayarak. Siyah buklelerinden biri gözlerinin önüne düştü. "Ama dün bir tane gördüğümü sanıyorum."

Astoria gerginlikle ellerini saçlarına daldırdı. "Nerede?"

"Sizi karşılamak için Londra'ya gitmiştik ya" dedi Bay Greengrass. "Trenin gelişine daha dört beş saat falan vardı. Biz de zaman öldürmek için Thames Nehri civarına gittik. Bir tekne turu yapalım demiştik. İnanılmaz derecede külüstür görünen bir teknenin yanında bir adam vardı. İçeride biriyle konuşuyor olmalıydı. Çıkarken bir ara göz göze geldik, çok dikkatli bakmadığında sıradan görünüyordu. Ama annen birden telaşla kolumu sıkmaya başladı ve tekne turundan vazgeçip oradan uzaklaştık." Durup derin bir nefes aldı. "Annen adamın zihnini göremediğini söyledi."

Astoria ellerinin ve ayaklarının boşaldığını hissetti. Zihnini görememişti! Tıpkı bulanıklaşmış gibi...

Bay Greengrass Astoria'ya yaklaştı ve onu omuzlarından tuttu. "Çok dikkatli olmalısınız, Daphne ve sen" dedi fısıldarcasına. "Biliyorsunuz. Asla göz önüne çıkmamalıyız, kimse bizim tuhaflığımızdan haberdar olmamalı, bu çok tehlikeli"

"Biliyorum, dikkat çekmemeliyiz" dedi Astoria cılız bir sesle ama hemen sonra boğazını temizleyip "Ya Daphne?" diye sordu. "Ona söylemeli miyiz?"

"Hayır" dedi Bay Greengrass. "Aslında sana da söylemezdim. Ama zaten senden saklayamayacaktık. Hem birinizin durumdan haberdar olması iyidir."

Astoria kafasını salladı. Sabah annesinin gözlerine bakmak istememiş olmasaydı çoktan öğrenmiş olacaktı.

"Ablana göz kulak olmalısın" dedi Bay Greengrass. "Eğer bir hortlak varsa gölgeler de vardır"

Gölge. Her tuhafı ürperten bir isim...

"Bu civarda..."

"Hayır" dedi Bay Greengrass hemen. "Bu civarda bir tane olsaydı haberim olurdu. Şimdilik yok. Ama biliyorsun, büyücüler bile onların varlığından habersiz. Eğer Hogwarts söylendiği kadar iyi korunuyorsa belki gölgeler de giremez. Yine de emin olamayız. Her şeye rağmen hep tetikte olun."

"Tamam baba" dedi Astoria sersemleme hissini üzerinden atmaya çalışırken. Ve birden kafasına dank etti. "Ya siz?"

"Ne demek biz?"

"Hep tehlikede olacaksınız!" dedi telaşla. "Hiçbirimiz onları göremiyoruz. Siz nasıl korunacaksınız?"

"Bizi merak etme" dedi babası yatıştırıcı bir ses tonuyla. "Biz başımızın çaresine bakarız. Annen için silah izni çıkartacağım. Yani ikimiz için de sorun yok. Ama özellikle sen Astoria, tek başına takılmayı sevdiğini biliyorum ama lütfen hatırım için, Yasak Orman ve diğer ağaçlıklı arazilerde tek başına dolaşma"

Astoria kafasını salladı.

"Güzel, haydi kahvaltımızı yapalım o zaman" dedi Bay Greengrass "Midem öyle kazınıyor kii neydi o tuhaf şeyin adı... Hah! Bir Hippogriff bile yiyebilirim!" hemen sonra sırıttı. "Tabi beni tırmalamazlarsa" tam kapıdan çıkacakken Astoria aniden durdu.

"Baba" duraksadı. "Bir döngü bulmak istemediğine emin misin? Belki bir ymbrinne bulacak kadar şanslıyızdır"

"Aklından bile geçirme" dedi Bay Greengrass katı bir ses tonuyla. "İkinizin okulu var. Ne sizi okuldan alıyoruz ne de sizi ortada bırakıyoruz, ayrıca döngülerin yarattığı sıkışmışlık hissinden nefret ediyorum"

"Sıkışmışlık hissi mi?" Astoria dayanamadı. "Baba hayatınız söz konusu!"

"Orada korkarak yüz yıl yaşamaktansa burada özgürce ve yarının o hoş belirsizliğine bakarak üç ay yaşamayı tercih ederim" kafasını şöyle bir hesap yapar gibi salladı, "Ya da... Biraz kısa kaldı değil mi?"

Astoria üstelemenin faydasız olduğunu bildiğinden sustu. Baba kız kütüphaneden çıkıp mutfağa girdiler.

***

"Hayatım! kızlar geç kalacaklar!"

Yeni bir öğretim yılı daha başladı. Kızlar yola çıkmak üzereler. Hızır otobüs onları beklemekte.

"Bunun güvenli olacağına emin misin?" Bayan Greengrass otobüsü süzerken endişeli görünüyordu.

Daphne gözlerini devirdi ve otobüse bindi, "Haydi Astoria!"

Astoria sandığını otobüse yükledikten sonra bir an geri döndü. Anne ve babasına sıkca sarıldı. Nedenini bilmiyordu ama içinde onları bırakmamak için güçlü bir istek vardı.

"ASTORIA!"

"Sanırım Daphne kendini bir ejderhaya dönüştürmeden otobüse binsen iyi olur" dedi Bay Greengrass. "Burnundan çıkan dumanı görebiliyorum"

Astoria onlar bıraktı ve otobüse bindi. Otobüs harekete geçtiğinde son defa arkasına baktı. Babasının koyu renkli gözleri endişeliydi ve endişesini Astoria'dan saklamak için hiçbir çaba sarf etmiyordu. Annesinin lacivert gözleri ise gülüyordu ve tek bir şey söylüyordu

"Ona bir hediye ver"

Continue lendo

Você também vai gostar

212K 22K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
886K 70.9K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
35K 2K 55
Benim adım Sherlock Holmes. Başkalarının bilmediği şeyi bilmek benim işim. -Mavi Yakut Başlangıç: 29 Haziran 2016 Bitiş: 24 ekim 2016
494K 56.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.