Yarı'm #wattys2016

By gulusunusevsinler

18.4M 632K 38.3K

Hikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen ya... More

Memnun oldum Yarı'm.
İyiyim..
"Dediğimi Duydun."
Bak Küçük Hanım;
"Sevgilisiyim Canım."
"Senden Güzel Anne Olur.."
"Zorundasın."
"Derdin ne senin?"
"Boşver güzelim."
"Düzgün Dur."
"Hele bir baksın.."
"Bir şey demeyecek misin?"
"Saklı cennetteki melek.."
"Her Gün Daha Çok Sev Beni"
"Özür Dilerim."
"Sıra bize geliyor."
"Gidiyoruz Buradan."
"Neden mutsuz olayım?"
"Seni, Helin'e emanet ediyorum."
"Kendi Canıyla Ödeyecek."
"Bir sen, bir de uyku.."
"Adamı adam yapan sözüdür."
".. hayatımda yaptığım en akıllıca şeydi."
"Ben artık sen olmuşum.."
"Yalvarırım bırakma beni.."
"Daha çok mutlu olmanı istiyorum."
"Beni oraya getirtme."
"Belki de, güzel gelin.."
"Korkmuyorum."
"Yaşayamayacağımı Düşündüm."
"Hasta mısın?"
"Nefret Ediyorum!"
"Ne oldu şimdi?"
"Burası, tamamen senin.."
"Sana Dokundu!"
"Melek gibisin.."
"Söz sözdür."
"Beni dinle şimdi.."
"Bu olayı unutalım.."
"Haberin olsun, hayatım."
"Hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin.."
"Gülümsemeni seviyorum."
"Seni seviyorum."
"Canım istediği içindi.."
Kesit - "İyi Ki.."
"Senden uzak kalmak.."
"Çok teşekkür ederim!"
"Sizi seviyorum.."
"Dengesiz oğluna sor.."
"Sen de gelsen?" Part I
"Sen de gelsen?" Part II
"Ne halin varsa gör!"
"... merak etme.."
"Baba olmak.."
"Laf etme oğluma."
"Bitkin Düştün.."
"Aklın yolu bir."
"Ben sanırım.."
"Öyle söyleme.."
"O herif için.."
"Geç dalganı.."
"Çünkü seni.."
"Cesaret yavrum."
"Söz ver bana.."
"Getireceğim."
"Ba-ba!"
"Bir de şey var.."
"Ne kadar harika.."
"Nasıl baş edeceksin?"
"Kaprisini sevdiğim.."
"On dedi!"
"Bırakmam tabi.."
"Helin Karalar" Hakkında;
"Yok canım!"
"Al benden de o kadar.."
"Olur ya.."
"Lütfen gelme.."
Kesit; "Sana inanmıyorum."
"Ben çok kötü bir şey yaptım."
"Baba ne demek?"
Final - "Ben senden razıyım."
Birkaç soruya cevap;
Özel Bölüm: "Öpersin geçer.."
Gulusunusevsinler'den sürpriz. ❤️
Yarı'm 2 Yayınlandı!
Özel Bölüm: "Anca beraber kanca beraber!"
"Ben senin yuvanım."

"Sana güveniyorum."

225K 8.2K 298
By gulusunusevsinler

"Seni bu hale getiren kim olursa olsun, bulacağım. Ve yemin ediyorum, çok daha kötülerini yapacağım ona. Benim kadınımın canını yakmanın cezasını, kendi canıyla ödeyecek."

"Benim kadınım."
"Çok daha kötülerini yağacağım."
"Seni bu hale getiren."
"Kendi canıyla ödeyecek."

Hem iç gıdıklayacak kadar hoş, hem de iç ürpertecek kadar korkunç sözlerdi bunlar.

Uyandığımda yatak odasındaydım, başım Tolga'nın göğsünde, sol elim de karnının biraz üstündeydi. Utançla yüzüm kızardı, kalkıp yüzümü yıkamalıydım. Ama doğrulduğum an ciyakladım resmen.
"Helin! İyi misin?"
"İyiyim." Dedim acıdan dişlerimi sıkarken.
Tekrar uzanmamı sağladı.
"Amacın ne senin?"
"Sadece yüzümü yıkayacaktım."
"Yıkama. Ölmezsin."

Hafifçe başımı kaldırdım, ters bir bakış atmak için. O da beni izliyordu. Gözlerinin altı yine mor, ten rengi yine bembeyaz.
"Uyumadın mı sen?" Dedim.
"Yoo. Uyudum."
"Yalan söyleyemiyorsun. Başımda mı bekledin?"
"Ateşin çıkarsa diye.."
Başımı tekrar göğsüne yerleştirdim, sıkıca sarıldım.
"Ben seni hak edebilecek ne yaptım ki?" Dedim kendi kendime. Olay şu ki, "Kendi kendime." Olmamıştı pek. Sesli düşünmüştüm kısacası.
"Ben de aynı şeyi düşünüyorum hep." Dedi. Ne yani? Benim onu hak etmediğimi mi düşünüyordu?! Başımı ona çevirip şok olmuş bir bakış fırlattım.
Bir kolu sırtımda, ötekisi de karnına koyduğum elimin üstündeydi, gözlerini kapamıştı.
"Ben seni hak edecek ne yaptım?.."

Tolga bir günde öyle çok değişmişti ki. Öküz Tolga gitmiş, düşünceli Tolga gelmişti.
Şöyle ki;

Sabah içmem gereken ilaçları getirdi, tok karna içmem gerektiği için tost yapmaya çalışmış. Böyle bir facia olamaz ekmek neredeyse yanmış ama kaşar sert. Bu kıvamı tutturmak zor olmadı mı sevgilim?
Herneyse, zorlana zorlana doğrulup onları yedim, içtim.
Sonra, hastanedeki giysilerle olduğumu fark ettim ve üstümü değiştirmek istedim, ki bu olay tam bir faciaydı.
Ben yatakta uzanmıştım, o ise yanımda oturmuş, ayaklarını uzatmış, laptoptan bir şeyler yapıyordu.
"Tolga, üstümü değişmem gerekiyor."
"Yardım mı edeyim."
"Hayır. Çık."
"Giyinemezsin ki."
"Allah allah?" Dedim kollarımı göğsümde bağlayarak. Devam ettim;
"Giysilerimi ver gayet iyi giyinirim."
Ters bir bakış atıp laptopun kapağını kapattı, gardrobun bana ait olan tarafının sürgüsünü açtı, bir şeyler çıkardı, yatağa bırakıp gitti.
O çıkınca giysilere döndüm, siyah dantelli parçaları görünce ağzıma geleni saymaya başladım. Pislik herif. İç çamaşırlarımı değişçem mi dedim ben sana? Gıcık herif! Beygir!
Dişlerimi sıkarak giysilere uzanmaya çalışınca -biraz ani bir hareketle uzanmıştım.- bir çığlık daha attım. Dikişler patlamış olabilir miydi acaba? Hayır böyle bir ağrı olamaz da.
Çığlığım daha bitmeden Tolga içeride belirmişti.
"Ne oluyor?!"
"Yok bir şey, çık sen." Dedim sıktığım dişlerimin arasından.
"Yok öyle bir şey." Deyip yanıma geldi. Şok olmuş bir suratla ona bakıyordum.
"Bana şöyle bakma. İç çamaşırlarını kendin giyersin, söz."
Lütfettiniz beyefendi teşekkür ederim ya.
Çamaşır kısmı berbattı gerçekten. Tolga siyah çamaşırları eline alıp rahatça uzatırken ben mosmor olmuştum.
İlk başta üstümdeki sütyenin kopçasını açamasam da sonunda başarmıştım.
Çamaşırları bir şekilde değişince arkasını dönmüş olan Tolga'ya dönüp;
"Sıradaki." Dedim. O da dönüp kadife bordo eşofman altıyla gelmeye başladı. Ne güzel eşofmandı bu ya..
"Ver." Dedim elimi uzatarak.
"Ben yaparım."
"İstemiyorum."
Sesim biraz sert çıkmıştı sanırım. Eşofmanı verip sırtını dönmüştü yine. Yüzünü görmeden bile tüm vücudunun kasıldığını hissediyordum.
Eşofman altını hızlıca giyip Tolga'ya;
"Sıradaki." Dedim yine. Siyah v yaka kısa kollu tişörtü uzattı, aldım. Acıdan gebererek de olsa geçirdim üstüme. "Tamam." Deyince elindeki siyah kadife eşofman üstüyle önüme diz çöktü -önümde diz çökünce aynı boyda olmuştuk. Zürafa herif ya.- Bir elimi tutup eşofmanın bir kolundan, sonra ötekini tutup öteki kolundan geçirdi. Eşofman üstünün fermuarını da kapatınca;
"Tamamdır." Dedi, gülümseyerek.
"Saçlarımı taramak istiyorum." Deyip elimi uzattım ona. Mor pufa götürsün beni diye. Elimi kavrayıp dikkatlice kaldırdı beni. Yürümek oturmaktan daha kolaymış aslında, ani hareket etmediğim sürece yürürken canım acımıyordu.
Pufa otururken için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bağırmamak için dişlerimi sıktım, ama Tolga fark etti. Katilciğimize bir küfür daha. Ne kadar çok küfür etmişti bugün böyle. Herneyse, kusura bakmayın ama ona çok yakışıyor.
Karnımdaki acı biraz olsun gidince masadaki fırçaya uzandım, saçlarımı taramaya başladım. O da yatakta oturmuş beni izliyordu.

Bir anda kalkıp yanıma geldi, elini uzattı.
Elini tutmamı istiyor sanıp tuttum elini. Güldü, elimin üstüne hızlıca bir öpücük kondurup bıraktı, diğer elimdeki tarağı aldı.
Şaşkın şaşkın bakıyordum öylece..
Sonra saçlarımı taramaya başladı...

Beni karnıyarığa çeviren abiye teşekkür edesim vardı şuan. Hep böyle davranıcaksa ben kesicem kendimi.
Ben bu düşüncelere daldığım sırada o saçlarımı taramayı bitirmişti. Uzanıp bir toka almaya kalkıştığım sırada elini elimin üstüne koydu.
"Toplama."
"Neden?"
"Saçlarını seviyorum.."

İyileşmek istemiyorum Allahım! İstemiyorumm!

Tolga'nın yardımıyla tekrar yatağa yattıktan sonra uykuya teslim olmuştum yine.

....Tolga'nın arkası dönüktü. Üstüne mükemmel oturan gömleğinin önce ön düğmelerini iliklemiş, şimdi ise kol düğmelerini ilikliyordu. Sonra sağdan bir karaltı çıktı, karaltının elindeki bıçağı görünce bağırmaya başladım. Bağırıyordum, ama sesim çıkmıyordu. Ağlıyordum çığlık atıyordum ama Tolga beni duymuyordu. Karaltı elindeki bıçakla Tolga'nın sırtını boydan boya çizdiğinde bir çığlık daha attım...

Uyandığımda korkudan nefes nefese kalmıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Sağıma baktım, Tolga yoktu. Dirseklerimin üstünde doğruldum,
"Tolga?"
"Tolga?!"
Sesleniyordum ama cevap yoktu. Yastığın altındaki tabancayı alıp, zorla doğruldum, ayağa kalktım. Karnımı tutarak yürümeye başladım.
Desteksiz yürümek düşündüğümden daha zormuş. Dayanılmaz acı eşliğinde ilk mutfağa baktım, yoktu. Sonra salona geçtim, ki burada olacağına neredeyse emindim, ama burada da yoktu. En son tuvaletin kapısını tıklattım.
"Tolga?"
Cevap yoktu yine. Ayakta durmak ciddi manada güçleşmişti. Odanın kapısına geldiğimde acıdan ağlıyordum. Bir adım daha atacak halim kalmamıştı. Kapının hemen yanına oturdum, sırtımı duvara yasladım. Ağrı belki geçer diye dizlerimi kendime doğru çektim.
Allah belamı vermesin! Niye yaptım! Tiz bir çığlık çıkmıştı boğazımdan.
Dizlerimi daha fazla kıpırdatmadım. Kollarımı dizlerimin etrafında bağladım. Sağ elimdeki silah da öylece duruyordu. Başımı kollarımın arasına sakladım. Normal bir acı mıydı bu? Hayatımda hiç bu kadar çok acı çekmemiştim, hiç bu kadar çok ağlamamıştım.

Artık dayanılmaz hale gelmişti. Acıdan ellerim titriyordu. Dizlerimi kendime çekmem tamamen hataydı. Ama düzelmeye çalışırsam yine acı çekecektim, biliyordum. Yapabileceğim tek şey beklemekti.
Yalvarırım Yarı'm, gel artık..

İçimden "Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga..." Diye sayarak vakit geçirmeye, acıyı hafifletmeye çalışıyordum. Belki kulağa komik geliyor ama gerçekten yararı oluyor gibiydi.
Sonunda onu da bıraktım tabi. Yine ağlamaya başladım. Ta ki, kapının kilidinin sesini duyana kadar. Başımı kaldıracak halim yoktu. Ürkmüştüm, ama anahtarı olan bir katil veya hırsız fikri saçmaydı zaten, o yüzden sadece bekledim.
İçimden 'Bir, iki, üç...' Dedim ve Tolga'nın sesini duydum. Pardon, bağırışını.
"Helin!" İçinde hiç bir kalın harf bulunmayan bir ismi bu kadar ürkütücü bir şekilde bağırabilmek bir yetenekti bence. Zira yerimden sıçramıştım o bağırışla.
Başımı kaldırdım hafifçe.
Bir dizini yere koymuş, önüme çökmüştü. Elleriyle yüzümdeki saçları çekti,
"Ne oldu?!"
"Seni göremeyince merak ettim, kalktım, ama geri gidemedim odaya."
"Komodindeki notu görmedin mi?"
"Ne notu?"
"Boşver. Bu silah ne?"
"Sesini duymayınca korktum.." Sesim gittikçe alçalmıştı bunu söylerken.
Elimdeki silahı aldı, beline koydu.
Bir kolunu enseme, ötekini dizlerimin arkasına koyup kucağına aldı, kollarımı boynuna doladım, odaya götürdü, yatağa yatırdı.
Yavaşça uzanıp komodindeki notu aldım, o da hemen yanıma oturmuş, beni izliyordu.
"Güzelim, bir saatlik bir işim var, geleceğim. Uyandığın gibi masanın üstündeki ilaçları yanındaki suyla iç.." Kafamı çevirip baktım, çay tabağından bile küçük bir tabağın içinde 3 tane hap, hemen yanında da ağzına kadar dolu, büyük, bordo bir su bardağı vardı. Nota geri döndüm,
".... Uyanınca bana mesaj at, telefonun komodinin üst çekmecesinde. Seni seviyorum. T.H."
Gülümsedim, notu komodinin üstüne bıraktım. Hala bana bakıyordu. "Ben de seni." diyecek şekilde kıpırdattım dudaklarımı, gülümsedi.
"Neredeydin?" Dedim.
Elindeki ilaçları uzattı, tek tek hepsini içtim.
"Ahmet'leydim."
"Bu Ahmet; Ahu,Aleyna,Aysu,Aynur falan değil dimi? Gerçekten Ahmet yani?"
Gülmeye başladı.
"Ne o, kıskandın mı?"
"Evet." Dedim tek kaşımı kaldırarak.
"O gerçekten Ahmet. Ama olmasa ne fark eder? Bende bir Helin var, Ahular,Aysular,Pınarlar,Tubalar... Halt yemişler onun yanında."
Neşeli bir kahkaha attım.
"Acıkmadın mı?" Dedi.
"Belki, biraz."
"Ne yiyelim?"
"En çok hangi yemeği seversin?"
"Mantı." Dedi.
"Mantı yemek istiyorum."
Gülümsedi, telefonunu çıkardı. İnternetten bir şeyler kurcalayıp bir yeri aradı, adresi verip siparişleri verdi.

"Tolga?"
"Efendim?"
"Oradan küçük aynayla eyeliner ımı uzatır mısın?" Dedim makyaj masasını göstererek.
"Neden?" Dedi.
"Nedeni mi var? Evde Bihter Ziyagil gibi gezmeye alışığım ben."
"Bihter Ziyagil'in sonunu biliyoruz, boşver."
"Olmaz! Makyaj yapmak istiyorum."
"Böyle güzelsin zaten."
"Daha da güzel olmak istiyorum." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
"Daha ne kadar güzel olabilirsin ki? Delirtme insanı."
"Gıcık." Dedim sessizce.
Ters bir bakış.
"Ne dedin?"
"Hiiç."
Yaklaşmaya başladı,
"Ne dediğini sordum."
Yatağa çıkmıştı yine.
"Hiç bir şey!" Dedim sırıtarak.
"Heliin.." Dedi tehditkar bir sesle.
"Heliin.." Dedim onu taklit ederek.
"Kaşınıyorsun."
"Koşonoyosooon!" Dedim. Bir de kahkaha attım.
Sinirli görüntüsünden ödün vermemeye çalışıyordu ama dudaklarını bastırıyordu. Yaklaştı, ben hala muzip muzip sırıtıyordum. Hastayım nasılsa, bulaşamaz bana diye..
Biraz daha yaklaştı, bu sefer gülümsemem solmuştu, dibimdeydi çünkü. Burunlarımız değecekti neredeyse.
"Ne dedin dedim." Dedi o korkunç sesle.
"Bir şey demedim." Dedim çook kısık ve masum bir sesle.
Tam daha fazla yaklaşacaktı ki, zil çaldı. Hahahhahahahahahah! Allah'ım teşekkür ederim!
Bir küfür savurup kalktı yataktan, kapıyı açtı.
Sesini duyuyordum.
+Siparişiniz.
-Ver kardeşim.
-Buyur.
Ve kapının sesi.
Çocuğun suçu ne Tolga! Ne psikopat herifsin sen ya? Dövmekten beter ettin o kapı öyle çapılır mı?

Tolga yemekleri odaya getirmesinden, biten tabakları mutfağa kaldırmasına kadar hiç konuşmadı. Ciddi ciddi sinirlenmişti sanırım.
Odaya tekrar geldi,
"Tolga?"
"Efendim?"
"Çok sıkıldım, salonda film falan izlesek olmaz mı?"
"Olur."
Kucağına aldığı gibi salona götürdü bu sefer. Bebek gibiydim yemin ediyorum ya.
Rahatça uzanmamı sağlayıp içeri gitti, geldiğinde elinde cips ve patlamış mısırlar vardı. Ki ben mısırların hazır olduğuna emindim, zira o mısır falan patlatamazdı yani.
Hole gidip polar battaniyeyle geri geldi, battaniyeyi üstüme örtüp tv ünitesinin altındaki dolapları karıştırdı, bir cd yi taktı, geldi. Koltuğun tam köşesine oturdu, kucağına bir yastık koydu, başımı oraya koymamı sağladı.
"Hangi film?" Dedim.
"Avatar."
"Neden? Çok mu seviyorsun bu filmi?"
"Yoo. Yakışıklı oyuncu olmadığı için seçtim bunu."
Manyak herif.
Ters bir şekilde bana baktı. Ayy! Sesli mi düşündüm ben?!
"Bu iki oldu." Dedi.
Masum masum sırıttım, kucağımdaki mısırdan bir avuç alıp;
"Mısır?" Dedim.
"Sen ye."
"Yemiycem." Dedim.
Niye anlamında tek kaş havada bir bakış.
"Şişko olursam bana bakmazsın sen." Dedim.
"Haklısın." Dedi. Oha! Oha oha oha! Öküze bak. Dallama! Beygir!
Ağzım açık kalmış bir şekilde ona bakıyordum. Zaten tepemde olduğu için çok da zor değildi.
"Öyle bakma."
"Bakarsam ne olur?" Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
Ellerini yanaklarıma koyup hızlıca alnıma bir öpücük kondurdu.
"Bu olur. Pardon, ikinci sefer alnından öpmem. Anlaştık?"
Utançtan battaniyeyi suratıma çektim. Kendimi battaniyeyle boğmak istiyordum şuan.
Tolga'nın kahkahalarını da duyuyordum.
"Şu utangaçlığına ölüyorum."
"Sus be!" Battaniyenin içinden bağırıyordum hala.
"Boğulacaksın çık battaniyenin içinden."
"Bana ne."
Benim tüm gücümle tuttuğum battaniyeyi tek hamlede yüzümden çekti, sağ koluyla üstümden uzanarak sol omzumu tuttu. Boynumun üstünde duruyordu kolu. Kolu bile Tolga Tolga kokuyordu. Gıcık.

"Sen neredeydin tüm gün gerçekten?"
"Ahmetleydim dedim ya."
"Kimleydin demedim ki." Dedim bilmiş bir ifadeyle.
Kumandayı alıp filmi durdurdu, bana döndü.
"Film izlemek isteyip izlettirmiyorsun."
"Bana hiç bir şey anlatmıyorsun artık." Dedim kırılmış bir ses tonuyla.
Boştaki eliyle alnımdaki saçları geriye itiyordu,
"Hastanede yatarken mi anlatsaydım Helin? Vakit olmadı bir türlü."
"Şimdi anlat o zaman.."
"Sen bilirsin. Birincisi, İstanbul'dan beri peşimizde birisi varmış.." Karnımı gösterdi çenesiyle. Devam etti;
"Onu yapan kişi işte. Sonra, abimin ölmeden 3 gün önce babamla büyük bir kavga ettiğini öğrendim."
"Nasıl öğrendin?"
"Abimin ölümünden sonra işten çıkarılan hizmetçileri buldum, onlardan biri söyledi."
Şaşırmıştım.
"Başka?"
"Başka.. Gizem'in ölmeden önce tehditler aldığını öğrendim. Büyük ihtimal o da intihar etmedi. Cengiz'in ölümünü araştırmaya kalkışmış kendi çapında."
Yüzüm asılmıştı.
"Bir de.."
"Bir de ne?"
"Helin, söylemeyeyim."
Sağ dirseğimin üstünde doğruldum.
"Tolga?"
"Kırılmanı istemiyorum, bana güven, halledeceğim."
"Tolga, kötü bir şey mi var? Söyle lütfen, bileyim."
Başını sağa sola salladı.
"Şimdi değil, sonra."
Kırılmıştım. Bana güvenmiyor muydu? Neden söylemiyordu ki? Kucağındaki kumandayı alıp filmi tekrar başlattım, bitene kadar da hiç konuşmadım. Filmin bitiş jeneriği çalmaya başlayınca Tolga öne eğilip bana baktı, tek eliyle yumuşakça yüzümü kendisine çevirdi.
"Helin."
Boş boş baktım suratına. Bozulmuştum bir kere.
"Yapma böyle. Lütfen."
Tolga, sen yapma böyle. Trip atamıyorum senin yüzünden ya..
"Vakti gelince söyleyece..."
Elimle ağzını kapattım.
"Sana güveniyorum."
Elimi bir elinin içine alıp, öptü. Gerçekten ya onun elleri çok büyüktü, ya da benimkiler çok küçüktü. Elim elinin içinde kayboluyordu resmen.

Tekrar odaya geçtiğimizde o laptopuyla uğraşıyordu, ben de onun telefonundan Csr Racing oynuyordum. Sonunda laptopu kapayıp kenara koydu, uzanıp elimden telefonu alıp kilitledi, yanımdaki komodinin üstüne bıraktı.
"Oyun oynamaktan gözlerin küçüldü."
"Bilgisayara bakmaktan gözlerin küçüldü." Dedim.
Sol omzunun üstüne uzandı, sol kolunu başının altına koydu, sağ koluyla da bana sarıldı.
Uyku bastırmıştı yine.
"Bir haber daha duymak ister misin?"
Ona dönüp başımı salladım.
"Vizelerimiz çıkınca, ve sen iyileşince, Paris'e gidiyoruz. Zorunlu bir gidiş gibi düşünme, baş başa tatile çıkmışız gibi düşün. Sahte kimlikle çıkacağız. Onlar burada bizi ararken biz orada keyfimize bakacağız."
Sırt üstü uzanıyordum, sağ omzumun üstüne uzandım bu sefer.
"Anneme damat olarak alıcam seni." Dedim gözlerimi kısarak.
Bir kahkaha patlattı.
"Babama gelin olmak istediğine emin misin?"
Bu sefer ben bir kahkaha patlattım.
"Güzeller güzeli geliniiiiğğğm!" Dedim kollarımı havaya doğru açarak.
"Aynen böyle yapıyor değil mi?" Dedi.
Başımı salladım sırıtarak.
İyice sarıldı bu sefer, yüzüm yine göğsüne gömülmüştü.
"Güzeller güzeli sevgilim.." Dedi.
"Karnıyarık gibi oldum hala güzel diyorsun." Dedim sitem eden bir sesle.
İyice sıktı beni bu sefer.
"Hatırlatma şunu." Dedi dişlerinin arasından.
"Tamam." Dedim, sokuldum ona iyice.
Giysiler mi Tolga gibi kokuyordu, Tolga mı giysiler gibi kokuyordu acaba? Herneyse. Her türlü aşıktım bu kokuya.

Uykuya yenik düşerken son duyduğum ses yine onundu;
"Bugün seni o köşede öyle otururken görünce nasıl korktum, biliyor musun? Bana haber vermeden uykunda bile kıpırdamayacaksın artık. İzin vermiyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 86.9K 43
Merhaba! Ben Azra, Azra Karakaya. Şu an ipek çarşaflar arasında, adını bile hatırlamadığım bir adamın koynunda sereserpe yatıyorum. Çıplağım ve biraz...
1.1M 9.6K 7
"Buradayım." dedi Giray fısıltıyla ardından Çağlanın gözündeki bezi yavaşça aşağı çekti. Bez Çağlanın boynuna düştüğünde Çağla, karanlığa alışan gözl...
22.1M 900K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
84.8K 5.1K 19
+18 öğeler içermektedir. Dağ sandığım, sırtımı yasladığım, yıkılmaz gördüğüm koskoca Narkotik büro amiri Tuna Atabeyli, dizlerinin üstüne çöküp ayakl...