class b ✓

Por taeggukfect

1.1M 81.7K 72.8K

Herkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook v... Más

!
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43- FİNAL
KARAKTERLERLE SORU CEVAP

-21-

23.1K 1.7K 1K
Por taeggukfect

jeonjk: tapusu bende, biliyorsunuz.

d: hangi ara barıştılar

b: ya nasıl...

p: ben cidden ayrıldılar diyordum be

jungseok: sonunda

kimseokjinnn: özlemişiz değil mi?

q: @/kimseokjinnn seni daha çok özledik aşk adam

kimnamjoon: @q yavşama beğen geç

kimtaetae: @/kimnamjoon ne?????

kimnamjoon: @/kimtaetae şştt sessiz ol

t: eski günlere dönüyoruz

m: okul okul değil magazin sayfası

l: kavga çıksa da izlesek

u: @l sus daha yeni kurtulduk

kimtaetae: @/mochijimin

s: şaheser gibi

b: çökmemis yeniden doğmuş resmen

o: ya sen daha yeni depresyondan çıktın kendine gel

w: çok güzel ağlicam

minyoongi: jimin saçlarını mı boyattı?

kimtaetae: @/minyoongi evet sarı denemek istedi.

jeonjk: güzelim benim

h: ne ağlaması gözüme toz kaçmış

e: okul yeniden heyecanlı bir hâl alıyordu

k: video da her yerde yayıldı artık tüm dünya ikisinin adını biliyor

v: kimin yaptığı ortaya çıkınca ortalık karışacak

jungseok: herkes kavuştuğuna göre köşeme çekilebilirim

s: aşk adam sap kaldı

m: bebeğim her an sana talibim biliyorsun

p: oha ben de ben de

b: Hoseok'te diyordu ki birileri bana yazsa bende sevsem onları

kimtaetae: Hyung sana birilerini ayarlamama izin vermiyorsun ama.

jungseok: @/kimtaetae Hyung deme diyorum yahu. Yaşlı hissettiriyorsun.

kimtaetae: @/jungseok Ama hyungum değil misin?

y: Hoseok manita yaparsa ağlarım

d: ay durun bir manita haberi daha geldi okula

l: Kai ve Jennie çıkmaya başlamış

g: @l sonunda.

x: konumuz Hoseok, lütfen ama.

i: ben bir çay içmek isterim şahsen.

jenniie: romantik dinner @/kaikim

s: couple

o: of nasıl sevindim bunlara var ya

m: herkes manit yapmış biz yine sap

c: üzgünüm taekook ama best çiftim artık bu ikisi

p: bunlara da isim bulalım yahu

a: hayret okul fazla sessiz

m: Kai bey maşallah

k: bir yıldır flört ediyorlardı bir zahmet sevgili olsunlar

q: tatlılar

l: beraber fotoğraf atsınlar

j: hadi koşup yeni açılan itiraf sayfasına bakın

f: bir itiraf sayfamız eksikti, tam oldu

b: bir okulun derdi hiç mi bitmez

-

- Kim Taehyung -

Elimdeki kalemi bir kenara savurmadan önce test kitabına birkaç çizik attım. Dersleri o kadar boşlamıştım ki hiçbir şey anlayamıyordum.

Sınavlar çoktan bitmişti ama okula gelmediğim için girememiş, haliyle telafi sınavları için çalışmaya başlamıştım. Diğerlerine göre biraz daha hassastım bu konuda. En azından sınıfı tekrar okumak yerine geçmek istiyordum.

"Eunwoo gelecekmiş akşam."

"Onun sınavları yok mu?"

"Daha üç hafta var onunkilere." Jimin ve Hoseok'un konuşmalarına dikkat verip kitabı kapattım. Kesinlikle özel ders almam gerekecekti.

Sabahtan beri bu boğucu ve sıkıcı sınıftan dışarı adımımı atmamıştım. Kimsenin bana uzaylı görmüş gibi bakmasına katlanamazdım. Hayal kırıklığımın ardındaki öfkem açığa çıkmıştı ve şimdi bu öfkeyi birine kusmam gerekiyordu.

O kişi zaten belliydi. Sadece doğru anı kolluyordum.

"Öğle yemeği için dışarı mı çıksak?"

"Olmaz. Kai Jungkook'la konuşmak istediğini söyledi. Bu iki salak kavga ederse boku yeriz."

Arka sırada oturan Namjoon öne doğru uzandı. "Kavga dedi birisi. Yine ne kavgası?" Sırıtarak ona baktım. "Sadece işine geleni duyuyorsun."

Gülerken dikkat çekmemek için arkasına yaslandı. Ne kadar bizi ciddiye almasa da bir hoca vardı sınıfta. Soru çözmemiz için bizi bırakmıştı. Denemiştim ama çözememiştim işte.

Kalemi fırlattığım yerden alıp ritimle sıraya vurmaya başladım. Şu on dakika geçip kantine insem biraz hava alacaktım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

"Piç kurusu tuvalet diye çıktı, siktir olup gitti."

Sesim fazla yüksek çıktığı için birkaç öğrenci bana döndüğünde "Pardon." diye mırıldandım sessizce. Dilediğim gibi küfür de edemiyordum yahu.

Kendi kendime söylenerek sınıfı inceledim. Jimin ve Yoongi cilveleşmekten başka bir şey yapmıyordu. Namjoon ve Seokjin bir türlü sakin kalıp konuşamamıştı ve Hoseok ona birilerini ayarlamamı istemiyordu.

Ama ben çok sıkılıyordum.

Birileriyle uğraşıp kafa dağıtmazsam kendi kafamı dağıtacaktım. Gerçek anlamda.

Zil sesiyle bir saniye beklemeden ayağa kalktım. Normalde bu sırada Jungkook'la beraber oturuyorduk ama o Japonya'ya gidince beni yalnız bırakmamak için Yoongi geçmişti yanıma. Şimdi o Jimin'le otururken Hoseok benimleydi. Çünkü Jungkook yanıma oturursa elimden bir kaza çıkabilirdi. Kalemi birden bacağına saplayabilirdim mesela. Yanlışlıkla.

Homurdanarak merdivenleri inerken kendi sınıflarından çıkan Jisoo ve Lisa'ya el salladım. Okula geldiğim gün beni en sıcak karşılayan onlar olmuştu. Aramızdaki tüm sorunları çözmüştük cidden. Eskisi gibi yakın olmak güzeldi.

"Drama king, nasılsın?"

"Seninle uğraşamam Jackson." Omzuna attığı kolunu çekmeden benimle beraber kantine yürüdü. Ondan rahatsız olmuyordum. Sadece konuşacak havamda değildim. Gergin ve açtım. Böyleyken kimsenin boş laflarını işitecek halim yoktu.

Kantindeki masalardan birinde oturmuş sohbet eden üçlüyü görünce omuzlarım düştü. Sinirleniyordum.

Adı geçince bile aklıma gelen anılar yetmezmiş gibi her gün onun yüzünü görmek zorunda kalmak, sesini duymak ya da bana kendini affettirme çabaları acizceydi.

Ona acımaya mı başlıyordum?

Daha çok kendimeydi bu öfkem. Onu hayatımın merkezine oturtan bendim. Beni ve yaşamımı eline almasına izin vermiştim. Bir gün eninde sonunda gidecekti hayatımdan. Daha büyük bir yıkım yaşayamazdım.

Sinirim geçmiyordu.

"Ben senin için bir tabak alırım." Bana bakarak konuşan Jimin'e teşekkür ettikten sonra masaya gidip gitmemekte kararsız kaldım. Diğerleri yemek alırken üçünün yanına oturmak istemiyordum. Kai ve Jennie'yle sohbet edebilirdim ama yine de onu görmek istemiyordum. Bunun farkındaydı.

Onu nasıl affedeceğimi bilmiyordum. Yeniden nasıl güvenilirdi bir insana?

"Taehyung! Gelsene."

Jennie'nin sesiyle kafamı o tarafa çevirdim. Bana seslenmek için neredeyse bağırdığından meraklı öğrencilerin de dikkatini çekmiş olduk. Boğazımı temizlerken ağır adımlarla masaya yürüdüm. Çocuklar hızlıca yemeklerini alıp gelseler iyi olurdu.

"Çıkmaya başlamışsınız, sevindim."

Jungkook'a en uzak olan sandalyeye otururken Kai bakışlarını bana çevirdi. "Siz de barışmışsınız. Güzel oldu." Kafamı sallayarak onu onayladım. Çok güzel olmuştu, çok.

Ayağımı sallayarak bakışlarımı kantinde gezdirdim. Ona bakmıyordum çünkü o bana bakıyordu. Yüzümde muhtemelen huzursuz olduğumu anlayacakları bir ifade vardı. Elimde değildi işte. Onunla aynı ortamda bulunmak istemiyordum.

"Jimin kavga edeceğinizi düşünüyordu." dedim konu açma bahanesiyle. Bu sessizlik çok rahatsız edici bir hâl almıştı çünkü.

"Hayır, aslında ben özür dilemek istedim. Kafasında şişe kırıp hap pazarcılığı suçu atmak birden fazla ağır geldi gözüme."

"Öyleydi zaten." demeden edemedim. Jungkook'un bayıldığı ve kafasının kanlar içinde olduğu o akşamı dün gibi iyi hatırlıyordum. Endişeden kafayı yememiş olmam mucizeydi böyle bir hayatta.

"N'aber, best çift."

Önüme yemeklerle dolu bir tabak koyan Jimin yanağımı öptü. "Alınmayın lütfen en çok sizi seviyorum. Onlar daha yeni."

"Sorun değil." derken çatalımı elime aldım. Yüzüme zorla yerleştirdiğim gülümseme yavaş yavaş silindi. Diğerleri sohbet ederken duyamayacaklarını düşündüğüm bir sesle fısıldadım.

"En iyi olacak bir şeyimiz mi kaldı sanki."

Jisoo, Lisa ve Rosé'nin de aramıza katılmasıyla uzun zamandır insanların görmek istediği manzarayı onlara sunmuş olduk. Yanımda Hoseok ve Lisa oturuyordu. Hoseok'un yanında Namjoon ve onun yanında Jungkook vardı. Sürekli bana bakıyordu. Ne zamana kadar kaçabilecektim acaba?

"Şu gelen Taemin mi? Lütfen sakin kalalım."

Kafamı çevirip hızlı adımlarla bize doğru gelen bedene baktım. Yanında kimse olmadığına göre amacı kavga etmek falan değildi. Bu kadar kişiye karşı tek başına gelmeye cesaret edemezdi o.

"Taehyung konuşmamız gerek."

Ellerini masaya yaslayıp doğrudan gözlerime baktığı sırada çatalıma takılı olan patatesleri ağzıma soktum. "Yine ne halt ettim?"

"Sadece konuşmak istiyorum. Bir sorun yok."

"Taşşak geçer gibi bir hâlin var."

Jungkook'un sesiyle ortamın gerildiğini hissettim. Tek istediğim sorunsuz bir gün geçirmek ve karnımı doyurmaktı. Olaysız kalamıyorduk.

"Konuşalım." diyerek ayaklanmam herkesin şaşırmasına sebep oldu. Çünkü muhtemelen kafasında sandalye kırmamı bekliyorlardı. Evet, ben de bunu istiyordum zaten. Ama hiçbir şey yapmadan tüm sinirimi ondan çıkaramazdım.

Önce bir hata yapmalıydı.

"Otur Jungkook." dedi Kai sert bir sesle. Ancak o her zamanki gibi kimseyi dinlemeden keskin bakışlarını beni çağıran çocuğa sabitledi. "Tek bir yanlış hareketini görürsem seni mahvederim çocuk."

"Konumuz 'yanlış hareket'se seni geçebileceğimi sanmam."

"İkiniz de susun." dedikten sonra Taemin'e kantin kapısını gösterdim. Ne derdi varsa anlatıp gitmeli ve ben de yemeğime dönmeliydim.

Kantinin kapısına yakın bir yerde beni durdurdu. Kolumda duran elini ittim. Gereksiz temasa girmemeliydi. Daha çok sinirleniyordum.

"Ne derdin var?"

"Yoongi ve Jimin sevgili, değil mi?"

"Jimin'e mi aşıksın?"

"Ne? Hayır! Bir kere öpüştük diye aşık olmam."

Keskin bakışlar eşliğinde kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ne o zaman?" Elini ensesine atıp "Sadece merak." demekle yetindi. Gözlerimi devirerek ona baktım. Her ne soracaksa cesareti yoktu. Başka şeylerle üzerini örtüyordu.

"Nasıl olduğunu merak ettim? Başına gelenlerden haberim var."

"Çok iyiyim Taemin. Bitti mi soracakların? Hissediyor musun, bıçaklar gibi bir his veriyor onların bakışlarını hissetmek."

Arkamızda kalan tarafa doğru baktı ve nefesini üfledi. "Onlardan özür dilemek isterdim ama nasıl yapacağımı bilmiyorum."

"Senin derdin bunca zaman Yoongi'yleydi. Ne bu alacak verecek meselesi?"

"Hiçbir şey yok. Biz sadece birbirimize sinir oluyoruz."

Yeniden gözlerimi devirdim kendimi tutamayıp. "Biliyorum ergen liselileriz ama bu kadarı da fazla. Git ve iki kelimeyle özür dile. Artık sıkıldığını, bir daha onlara sataşmayacağını söyle. Korkma bir şey yapmalarına izin vermem."

"Demesi kolay gibi."

"Yapması da gayet kolay. Yürü hadi."

Beni ne kadar boş işlerle uğraştırıyorlardı böyle... Sanki başka hiç derdim yoktu.

Taemin uyuşuk adımlarla önümden ilerlerken bir saniye bile gözlerini çekmeden bizi izleyen Jeon'a baktım sonunda. Kaşlarımı çatarak yüzündeki ifadeyi inceledim. Taemin bana aşkını ilan edecek falan sanmıştı muhtemelen.

Jungkook'tu bu. Kafasında kurar, kafasında oynardı.

"Ne sikim çeviriyorsun sen?" dedi Taemin masaya henüz ulaşmışken. "Sus ve onu dinle." demekle yetindim. Sakin kalacaktım. Kesinlikle...

"Muhtemelen bunun için çok geç ama özür dilemek istedim. Artık kendi yollarımıza bakalım. Çok sıkıldım sürekli aynı kavgalardan."

Doğrudan Yoongi'ye bakıyor ve onunla konuşuyordu. Jungkook alaylı bir ifade ile onu izliyordu. Kafasına bir tane vurmamak için zor tutuyordum kendimi.

Yoongi sandığımdan daha sıcak yaklaşıp ayaklandı ve onunla el sıkıştı. Yeniden kendi yerime oturdum. Çatalımı elime aldım ve kaldığım yerden yemeye devam ettim.

Boktan bir gündü.

"Hoseok yer değiştirebilir miyiz?"

"Fazla bunaltma onu, Jungkook."

Gözlerimi devirerek yanımdaki sandalyeye oturan bedene baktım. Asla vazgeçmiyordu. "Ne bu tavırlar?"

"Ne mi bu tavırlar? İnsanlara çöp muamelesi yapma." Tıpkı benim gibi kaşlarını çattı. Sesim sandığımdan sert çıkmıştı. Dakikalardır içimde biriktiriyordum.

"İstediğime istediğim muameleyi yaparım."

"Güzel. O zaman ben de aynı şekilde sana istediğim muameleyi yaparım. Şuan beni rahatsız ettiğin için bu tavırlar."

Nefesini üfleyerek bakışlarını kaçırdı. İkimiz de öfkeliydik. Ama o kesinlikle haksızdı. Bana biraz zaman vermesi gerekiyordu. Basit şeyler yapmış gibi bir özürle onu affetmemi bekleyemezdi ki.

"Siz ikiniz." diyerek olaya dahil olan Jisoo dikkatimizi çekmek için elini salladı. "Derdiniz her neyse çıkıp boş bir sınıfta konuşun hadi. Burası uygun değil."

"Konuşmak istemiyorum." demekle yetindim. Bu kadar basitti. Jungkook sessizliğini koruyarak oturmaya devam etti.

İştahım kaçtığı için çatalı seslice tabağa bıraktım. Sadece huzurlu bir öğle yemeği yemek istiyordum. Bunu bile mahvetmeyi başarıyorlardı bir şekilde.

"Böyle yapma Taehyung."

"Üstüme gelme Jimin."

"Üstüne gelmiyorum. Konuşmak zorundasınız. Kedi köpek gibi davranmayı kesin."

Omuzlarımı düşürüp derin bir nefes aldım. Konuşmak gibi bir eylem bile öyle zor geliyordu ki... Kendimi acınası hissetmekten başka bir şey yapamıyordum.

"Tamam." dedim çabucak pes edip. Daha fazla direnecek gücü bulamıyordum kendimde. Her şey sıkıcı geliyordu.

Jungkook şaşırarak bana dönerken ayağa kalktım ve onu beklemeden ilerlemeye başladım. Belki bizim sınıf boş değildi ama muhtemelen alt sınıflar boştu. Onlardan birinde rahatça konuşabilirdik.

Kantin kapısından çıkarken Jungkook'un arkamdan geldiğini belli eden adım seslerini duydum. Doğrusu onunla konuşacak olmak beni germiyor değildi. Ne kadar haklı olsam da kendimi yanlış savunuyordum. Öfke her zaman insanı haksız duruma düşürürdü. Bu yüzden sakin kalmalıydım.

Barışın ulan yoruldum.

Seguir leyendo

También te gustarán

139K 12.3K 21
-Omegaverse- Min Yoongi, kendisini herkesten üstün gören, Omegaların sadece aptal birer varlık olduğunu düşünen bir Alfaydı. Park Jimin ise asıl ölm...
15.7K 665 35
Jkook TK Stüdyo da Dans egitmeniydi. O güçlü ve bir o kadar da yakışıklı bir Alfa olması nedeniyle öğrencileri oldukça fazla ve popülerdi. Bu popüle...
20K 2.9K 28
Aşkın en güzel tanımı nedir?
168K 17.5K 26
seni uyarmıştım, bu yolda kime güvendiğine dikkat etmelisin