Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

821K 52.4K 24.5K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

kalbinde birileri var

18.5K 1.3K 1.4K
By tenuzo

Ben bu bölümü kitabın başından beri heyecanla bekliyoruum. Çok heyecanlıyım lütfen bir sürü yorum yapın tepkilerinizi çoook merak ediyorum.

İyi okumalar ❤️

Giyim sektöründen nefret ediyordum.
Hayır, aslında sadece erkek giyim sektöründen nefret ediyordum şayet özel günler için kumaş pantolon ve şık bir tişört/gömlekten başka bir seçenek sunmuyorlardı bize. Kadınlarda ise çeşitler saymakla bitmezdi ve her birinde ayrı ışıltılı görünürlerdi.

Ben de renkli giyinmeyi seviyordum, özellikle üzerinde çiçek işlemeleri olan gömleklere bayılırdım. Bulut deseni, gökkuşağı, kediler... Fakat topluma göre bunlar bir erkek için fazla 'renkli' ya da 'kadınsı' idi. Sanırım toplum, koyu ve tekdüze giyinmeyi yücelik olarak görüyor ve hepimizi her an bir mafya çatışmasına katılacak potansiyelde görmeyi seviyordu.

Bir kadın pembe ya da kırmızı tonlarda giyinirse dişiliği ön plana çıkar, siyah giyinirse seksi görünürmüş. Durum erkekler için tam tersiydi. Pembe bir takım giydiğimde beni seksi bulacak bir insan tanımıyordum. Nereden baksanız iki yüzlü bir toplumdu.

Keşke insanlar giyimin de en az tavır ve davranışlar kadar kendini ifade etme yöntemi olduğunu anlayabilselerdi.

Ancak gelin görün ki bugün için toplum ve onun kalıpları umurumda değildi. Çünkü bugün, özel bir gündü. Lila kısa kollu ve üzerinde lavanta desenleri olan gömleğim ve taktığım inci kolyem bunu belli edercesine ışıldıyordu.

Aslına bakarsanız normalde daha özenli ve planlı olurdum ancak henüz bir saat önce Tolga abinin bu akşam sözleneceğini söylemesiyle apar topar bunları bulabilmiştim.

Plansız olan tek kişi ben değildim, söylediğine göre Tolga abi her şeye birkaç saat içinde karar vermişti. Kızın ailesi bile yeni öğrenmişti ve benden daha telaşlı bir şekilde hazırlık yapıyorlardı. Neyse ki Ayşegül abla her an evlenme durumuna karşı yüzüğünü almıştı da bu konuda bir sıkıntı yaşanmayacaktı.

Bildiğim kadarıyla bu işler planlı olurdu, bir anda olmazdı. Fakat konu Tolga abi ise her şey değişiyordu işte.

İyice uzamış olan buklelerimi elimle son bir kez tararken dışarıdan bir korna sesi duyuldu.

Cihan olmalıydı.

Tolga abi onu beni alması için göndereceğini söylemişti. İtiraz etmemiştim çünkü dün gece olanlardan sonra konuşmamız gerekiyordu ve mesajlarıma cevap vermediği için bunu yüz yüze yapmak zorundaydık.

Aynada kendime baktıktan sonra odamdan çıktım ve odasında olmasını beklediğim Enes'i kapıda bir çöp poşetiyle gördüm.

Beni görür görmez abartı bir tavırla ağzını açtı.

"Nasıl olmuşum?" Dedim tepkisini beklerken. Biraz korktuğumu itiraf etmeliyim çünkü beni ilk defa bu tarzda görüyordu.

Fakat o benim her zamanki en yakın arkadaşımdı, asla yargılamazdı.
"Kilo Batra gibisin."

Söylediği replikle güldüm ve iltifat almaktan deli gibi utandığım için konuyu değiştirdim,
"Sen nereye?"

Elindeki poşeti gösterdi.
"Prenses baloya giderken Külkedisi de evin çöpünü atıyor işte, n'aparsın."

Tekrar güldüm.
"İyi, hadi çıkalım."

Merdivenleri ben önde o arkada indikten sonra binadan çıktık ve gözlerim hemen sokağın karşısında, arabaya yaslanmış telefonuyla ilgilenen Cihan'ı buldu.

Erkek giyim sektörüne ettiğim tüm o lafları unutun şayet karşımda beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon klasiğiyle bile en renkli ve parlak şeyden daha dikkat çekici duruyordu.

Onun yakışıklılığını kıskandığımı inkar etmeyecektim, gerçekten de her şeyi iyi taşıyor ve kendine yakıştırmasını biliyordu. Bense asla onun kadar iyi görünemezdim.

Bir kere onun gibi hatlarım ve kaslarım yoktu, bir kız tarafından aldığım en büyük iltifat 'tatlı' olduğumdu ki bunu sevimli bir köpek görmüşçesine söylemişti. Cihan'ın ise daha çocukken bir sürü talibi çıkmıştı. Mahalledeki her kadının 'büyüyünce seni kızıma alacağım' dediği çocuk Cihan'dı.

Yutkunma ihtiyacı hissettiğim ve bunu gerçekleştirdiğim sırada sanki sesini duyabilmiş gibi kafasını kaldırıp bana baktı.

Göz göze geldik.

Sokayım ya, nasıl da iyi görünüyordu.

Gözleri bir süre üzerimde dikildi, baştan aşağı süzdü ve bir şeyden demeden bakmaya devam etti.

Ben durumun garipliği ve kalbimin pırpır etmesiyle o tarafa doğru bir adım atacaktım ki Enes'in bana sarılmasıyla duraksadım.

"Hadi iyi eğlenceler yavrum." Beni saçlarımdan öptüğü sırada Cihan'ın bakışlarını üzerimde hissettim. Enes'in bedeni onu görmemi engelliyordu ancak elindeki sigarayı yere hızla attığını görmüştüm.

Enes kafamı omzundan çekti ve ellerinin arasına aldı.
"Aman dikkat et, o Tolga denen dağ ayısı sonunda kendisini beğenen bir insan çıktı diye sevinip havaya ateş eder. Ha bir de Polat Alemdar falan gelirse imza almayı unutma."

Tolga abinin çevresine takılmasına güldüm ve son bir kez sarıldıktan sonra kollarımı çektim. Cihan'a fazla bekletmemeliydim.
"Merak etme."

Sonunda sokağın karşısına ilerlerken kısık gözlerinin yerde olduğunu gördüm.

Ona selam vermek istedim, bunu yapmak için neredeyse ağzımı bile oynatıyordum ki bir şey demeden arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna yerleşti.

Sadece bir saniye boşluğa doğru bakarken İçimden kendime sakinleştirici ve Cihan'a sövüştürücü şeyler söyleyip yanına oturdum.

Demek yine başlıyorduk.
Sakin olmalıydım, sonuçta bu Cihan'ın ilk ruh hali değişikliği değildi. Hiçbir günü bir gününü tutmazdı ki.

Fakat dayanamayacaktım,
"Sana da merhaba." Dedim sertçe.

Arabayı çalıştırmakla uğraşırken durdu ve yüzüme baktı.
"Merhaba."

Ee, hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktık yani?

Burnumdan sinirle nefes verdim ve ona doğru iyice döndüm.
"Dur tahmin edeyim. Dün gece çok sarhoştun, söylediğin her şey için çok pişmansın ve hala benimle görüşmek istemiyorsun. Doğru mu?"

Kaşlarını çattı.
"Değil."

Bu kadar düz olmasından nefret ediyordum.

"O zaman neden dünden beri mesajlarıma cevap vermiyorsun? Anlamsız anlamsız konuşup gittin, anlatacağım dedin ama yüzüme bile bakmıyorsun. İnsan bir şey söyler, ne bileyim açıklama yapmasa bile çok şık olmuşsun falan der..."

Sinirle içimdeki her şeyi dökerken durdu ve sakin sesinden hiçbir şey kaybetmeden gözlerime bakarak konuştu.

"Çok güzel olmuşsun."

Şikayet ederken iyiydi tabii ancak ağzından böyle bir şey duymak... Hiç beklemiyordum ve çok utanmıştım.

İkimiz de aynı anda yutkunduk ve saniyeler boyu hiçbir şey söylemedik.

Kapkara gözleri hala gözlerimdeydi ve göğsüme hızla çarpan kalbim hiç yardımcı olmuyordu. Kırk yılın başı iltifat alınca böyle oluyordu işte.

O an gözlerim dudağına ilişti.
Cihan'ın olduğu yerde kıpırdandığını gördüm. Rahatsız olmuştu sanırım.

"Kavga mı ettin?" Dedim kısık sesimle. Arabanın içi de dışarısı gibi karanlıktı bu yüzden ancak fark edebilmiştim.

Gözleri çok yoğun bakıyordu.
"Ufak bir şey."

"Dün gece yoktu." Dedim ve daha iyi görebilmek adına ona doğru yaklaştım. Çenesini elimle tutup ışığa doğru tuttuğum sırada bakışlarını bir saniye üzerimden ayırmadı. Kan alt dudağına toplanmıştı ve o kadar kötü görünüyordu ki aynı durumda olsam muhtemelen konuşamazdım. "Çok kötü görünüyor."

Hiçbir şey demeden sadece kafasını salladı.
Aramızda birkaç santim vardı ve artık kalbim için yapabilecek bir şey yoktu.

Ona bu kadar yakın olmaya alışıktım, dediğim gibi küçükken kendimi güvende hissettiğim tek yer kollarıydı bu yüzden ona olan temasım beni ürkütmüyordu. Ancak sanırım aynı şey onun için geçerli değildi ki elimi yavaşça çenesinden uzaklaştırdı.

Boğazını temizleyip konuştu.
"Çok yoğun bir gündü. Cevap verirsem geçiştirmiş olacaktım, bu yüzden yazmadım."

Hangi konudan bahsettiğini ancak birkaç saniye sonra anlayabildim.

Bizi bu hale ne getirmişti bilmiyordum ancak ikimiz de ilaçlı gibiydik, uyuşmuştuk. Sanki tüy gibi hafiftim şu an.

Bu yüzden arabaya binerkenki asabiyetimden eser kalmamış halde, gideceğimiz yere varana kadar göğü izledim.

~

"Of, Tolga ya! Ben bu yüzüğü beğenmemiştim." Ayşegül abla mutfakta Tolga abiyi sıkıştırırken su içiyordum ve sanırım küçük çaplı bir kaosa şahit olmak üzereydim.

"Kızım bunu bulabildim şimdilik, gider değiştiririz sonra."

Buraya büyük mutluluklarla gelmiştim. Bir kere bana asla sahip olamayacağım abiliği yapan Tolga abi geleceği için büyük bir adım atıyordu. Ayşegül ablayı çocukluğumdan beri hiç sevmiyor ve ona uygun olan kişi olduğunu düşünmüyor olsam da o sevmişti sonuçta ve o mutluysa ben de mutluydum.

Fakat hiçbir şey umduğum gibi gitmiyordu.
Bir kere Ayşegül abla ve ailesi dışında herkesin suratı asıktı. Tolga abinin en ciddi ortamda bile takındığı alaycı tavrı, en mutlu gününde uçup gitmişti ve saatlerdir bir kere gülümsediğini gçrmemiştim. Sürekli gözleri dalıyordu ve sanki bir an önce tüm bunların bitmesini bekliyor gibiydi.

Murat amca bile Ayşegül ablanın babasının karşısında otururken her zamankinden daha somurtkandı.

Ben mahalleden epey kişi gelir diye tahmin etmiştim ancak Baran, Tolga abinin en yakın iki arkadaşı ve benden başka kimse yoktu.

Beni en çok şok edense Koray abinin gelmemiş olmasıydı.

Tolga abiye onun neden gelmediğini sorduğumda cevap vermemiş, sadece gözlerime bakmıştı.

"Ben nasıl fotoğraf atacağım şimdi ya, rezil edeceksin beni." İnce sesiyle neredeyse ağlamaklı olan Ayşegül ablaya baktım.

"Benimle evleniyorsun, yüzükle değil."

"Yarın gidip değiştirme bunu, bak bakalım kiminle evleniyorum." Dedi ve elbisenin eteklerini tutarak hiddetle terk etti mutfağı.

Tolga abinin kirli sakalını sıkıntıyla sıvazladığı sırada hızla önüme döndüm ve onları dinlemediğimi anlamasını sağladım. Umarım yarım saattir bir bardak suyu nasıl bitiremediğimi sorgulamazdı.

Ancak o hiçbir şey yapmadı, hatta beni şaşırtıp yanımdan geçerken kıvırcıklarımla bile oynamadı.
Cidden bir sorun vardı.

~

Hayatımda ilk defa bir sözlenme merasimine şahit oluyordum.

Tolga abi ve Ayşegül abla parmaklarına kırmızı kurdeleyle bağlı olan yüzükleri takıyorlardı. Murat amcanın elinde bir makas vardı ve sanırım az sonra kurdeleyi kesecekti.

Tahminlerimi doğrular şekilde makası kurdelenin üzerine getirdi ve genç çifte gülümseyerek baktı. Kesmek için hamlede bulundu ancak bunun sonunu hiç göremedim çünkü o sırada içeriye gürültüyle biri girdi ve herkesin kafası oraya döndü.

Demek gelmişti.

Ancak hiç de beklediğim şekilde değildi.

Koray abi, o herkesin ne kadar düzgün ve efendi biri olduğunu söyleyip çocuklarına örnek gösterdiği Koray abi, sarhoş olduğu her halinden belli olan bir şekilde salona daldı.

Gözleri sinirle tam karşısındaki Tolga abiyi bulurken ben korkuyla Cihan'a baktım.

O da bana bakıyordu ve en az benim kadar şaşkındı. Hızla yanıma geldi ve geriye doğru çekti beni. Onun kolunun altındayken Koray abinin hırsla bakan gözlerini izledin. Sanırım az sonra burada bir kavga yaşanacaktı.

"Evleniyormuşsunuz Tolga bey?" Dedi neşeden eksik gülümsemesiyle. "En yakın arkadaşının gelmeyeceğini mi sandın?"

"Koray? Ne oluyor?" Ayşegül abla hepimizin kafasındaki soruyu sordu.

Ben Tolga abinin bir şey söylemesini bekliyordum ancak o sadece bakıyordu. Bakışları, sanki kırgın gibiydi ve bunun olacağını en başından beri biliyordu.

"N'oldu, şaşırdın mı?" Ayşegül ablanın sorusunu görmezden geldi ve odada sadece o ve Tolga abi varmış gibi ona yöneldi. "O çok sevdiğin Yıldız Tilbe değilim ben, 'ama evlisin' diye ağlayıp oturmam."

"Koray çek git şuradan, rezillik çıkartma." Dedi Tolga abi dişlerinin arasından.

Kız tarafı da birkaç isyan dile getirdi ancak Koray abinin hiçbir şey umurunda değildi. O kadar korkuyordum ki Cihan'ın göğsümdeki eline sımsıkı sarıldım. Bunu anladı ve omzumu okşayıp 'sakin ol' diye fısıldadı.

"Bugün öyle bir rezillik çıkaracağım ki, yıllarca unutamayacaksın." Dedi Koray abi sırıtırken.

Çiftin parmaklarına takılı olan yüzüklere doğru yöneldi.
"Şunu ben bir alayım." Hala kurdeleye geçirilmiş olan yüzükleri yere fırlattı ve ayakkabısıyla çiğnedi.

Şimdi herkes kafayı yemiş gibi bağırıyor ve Koray abiyi ittiriyordu. O ikisi ise birbirine bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

Koray abi Murat amcanın ellerini ittirdi omzundan. Bu hareketiyle Cihan tekrar kulağıma eğildi ve 'geleceğim, sakın korkma.' dedi.

"Koray, yeter." Diyerek tuttu onu.

"Yetmez! Benim söyleyeceklerim bitmedi." Delilik fışkıran gözleri Ayşegül ablayı buldu.

"Çocukluktan beri bırakmadın Tolga'nın peşini, elde ettim diye seviniyorsun dimi?" Sırıttı.

Ayşegül abla ağladı,
"Baba alın şunu buradan."

İşaret parmağıyla kızı işaret etti ve akıl sağlığı yerinde değilmiş gibi güldü.
"Çok sevinme derim. Çünkü o seninle olduğu her an, beni hatırlayacak. Yanında mutlu olduğunu hissettiğin her an beni düşünecek. Ve seninle yataktayken, benim için inleyecek."

Ayşegül abla başta olmak üzere herkes bu cümleleri anlamlandırmaya çalışıyordu. Ne diyordu? Benim için inleyecek de ne demekti?

Koray abi bunu fırsat bilip sözlerine devam etti.
"Ah, söylemedim mi? Sizin büyük adam, mahallemizin reisi diye baş tacı yaptığınız Tolga abinizi çatır çutur sikiyorum ben, ya. Altımda kız gibi inletiyorum onu. Söyle, şimdi evlenebilecek misin onunla?"

Ben duyduklarımla şok içinde elimle ağzımı tutarken Ayşegül abla Tolga abiye döndü.
"

Ne diyor bu? Tolga, yalan desene!"

Ama Tolga abi hiçbir şey demedi.

Çekip gitti.

Tolga'ya çok üzülüyorum ben ya. Umarım bir aksilik çıkmaz da size hikayesini anlatabilirim.

Continue Reading

You'll Also Like

ÇIRAK (BXB) By 😛

General Fiction

5.6K 352 7
İşe başladığı ilk gün şahit olduğu olay yüzünden kolunun belki de başka yerlerinin kırılacağından emin olan Emir'in bilmediği bir şeyler vardı. O gün...
1.3M 78.6K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
513K 4.4K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.