Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

tenuzo tarafından

811K 51.8K 24.4K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... Daha Fazla

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

seni bir şarkıya sığdıramam

17.3K 1.2K 731
tenuzo tarafından

"Enes! Saçma sapan yorumlar atmasana oğlum, millet yanlış anlayacak!" Yatağımda uzanırken yan odamdaki çocuğa doğru bağırdım.

Cihan buraya geleli dört gün olmuştu, ki bu aynı zamanda eski misketlerimi bulma zamanına tekabül ediyordu. Ailemin evinden getirdiği eşyalarımın arasında, çok tatlı bir kutu içerisinde sahip olduğumu hiç hatırlamadığım birkaç misket bulmuştum.

Özellikle biri vardı ki mor ve mavi desenleriyle tüm ilgimi üzerine çekmişti. Böyle bir şeyin bende olduğunu bile hatırlamıyordum ki hatırlasam onu asla yanımdan ayırmazdım, öyle güzeldi ki...

Fakat anlaşılan küçükken odamda bir yerlere düşürmüştüm ve Cihan onları bulabilmişti. Gerçi kutusu aradan geçen yıllara rağmen hiç eskimemiş ve sapasağlam durmaktaydı ama bunun üzerinde fazla düşünmedim.

O günden beri Enes ile sürekli misket oynayıp çocukluğumuzu anıyorduk. Onun da en sevdiği mor ve mavi desenli olmuştu, resmen aşk yaşıyordu onunla. Elindeyken taşı öyle sevimli seviyordu ki bu anı ölümsüzleştirmek istemiş ve üçümüzün olduğu bir fotoğraf çekmiştim.

Fakat bu sadece telefonumda kalmamalıydı, bu yüzden instagramda paylaşmıştım.

Şimdiyse sabahın üçünde gönderinin altına yaptığı yorumlarla uğraşıyordum.

Burada yanlış anlaşılacak ne var derseniz, size yaptığı yorumlardan birkaç örnek vereyim: Mutlu aile tablomuz, çocuğumuz misket ve babaları, kocacım keşke bebeğimizin yüzünü blurlasaydın nazar değecek...

Benim için bir sorun yoktu, hatta çok tatlı gelmişti çünkü Enes'i tanıyor ve güveniyordum. Bir kere benim gibi heteroseksüeldi, sadece böyle şeylerin şakasını yapmayı severdi. Ama zaten insanların üzerime yapıştırdığı bir eşcinsel etiketiyle uğraşmaktayken bir de ağızlarına laf veremezdim.

Yan odadan kıkır kıkır gülme sesleri gelirken duvara birkaç kez vurdum. Bu çocuk hep böyle umursamaz olacaksa çekeceğim vardı çünkü ne kadar artık ayrı da yaşasam babamdan hala deli gibi korkuyordum. Zaten bu kadar süre sessiz kalması bile mucizeydi. Her an babamın gelip huzurunu kaçırması düşüncesiyle tetikteydim.

"Tamam be tamam, yazmıyoruz bir şey."

Verdiği sözle elimdeki telefonu bıraktım ve uyumak için gözlerimi kapattım. Bugün çok yoğun bir gün geçirmiştim, önce okul sonra özel ders vermek derken eve akşamın köründe gelmiştim ve uyumak için ancak vakit bulabilmiştim.

Bu yüzden uykunun yarı uyanıklık evresine geçmek hiç de zor olmamıştı, birkaç saniye içinde dalıyor olacaktım ki telefonum bir bildirim sesiyle titredi.

Yine Enes olmalıydı.

Sinirle üzerimdeki yorganı üzerimden çektim ve telefonuma uzandım. Bir yorum daha atmış olsundu, gidip boğazına yapışmayan Furkan'ı siksinler.

Fakat bildirim ondan değildi, Cihan'dı bu.

Cihan: Furkan

Bu saatte neden yazmış olabilirdi ki?

Siz: Evet Cihan evdeyim

Cihan: Ne?

Furkan: Sürekli bunun için mesaj atıyorsun ya

Cihan: Atmayayım mı

Bir süre ne diyeceğimi bilemedim çünkü beklediğim Cihan tepkisi bu değildi. Şu an umursamamış ve mesaj atma sebebini söylemiş olması gerekirdi.

Ben bunu düşünürken bir yeni mesaj daha geldi,

Cihan: Rahatsız mı ediyorum seni

Siz: Rahatsızlık değil de yazma saatlerinde sorun var gibi

Cihan: bu saatler dışında yazamam ki sana

Siz: Nedenmiş?

Cihan: Furkan

Cihan: Çok mu seviyorsun onu

Siz: Kimi?

Cihan: Onunla mı uyuyorsun şu an

Siz: Cihan kimden bahsettiğini bilmiyorum ama yalnız uyuyorum

Siz: Misketi saymazsak tabi, baş ucumda o var

Cihan: misketimz

Cihan: Onu da almış brnden

Siz: Misketimiz derken?

Siz: Anlamıyorum seni

Cihan: Evde misin?

Siz: .....

Siz: Ben de o sihirli cümle ne zaman gelecek diyordum

Cihan: Aklıma bir şey gelmedi

Tavırlarındaki değişikliği anlamak için onu benim gibi on yıldır tanıyor olmanıza bile gerek yoktu. Ya sarhoştu ya da gerçekten bir derdi vardı ve anlatmak istiyordu. Ve bunu mesajlaşarak halledemeyeceğimiz de ortadaydı.

Siz: Neredesin? Yanına gelicem

Cihan: Olmaz bu saatte

Siz: Bu saatte beni uykumdan ederken sorun yok ama?

Cihan: Özür dilerim

Siz: Tamam dileme

Siz: Sahilde misin?

Cihan: Hayır değilim

Siz: Evde misin?

Cihan: hayır

Siz: Bir arkadaşında falan mısın?

Cihan: Hyaır

Derin bir nefes verdim ve sordum,

Siz: Sevgilinde misin?

Aslında sevgisi olup olmadığını bile bilmiyordum.

Cihan: Olmaz ki bizden

Tam cevap vermek için yazmaya koyulacaktım ki sokaktan gelen bir gürültüyle yerimden sıçradım.

Bir teneke sesi gibiydi ve çok yakından gelmişti.

Telefonumu kenara koydum, yataktan kalktım ve pencereden ne olduğuna baktım.
Apartmanımızın önündeki ağaçlardan birinin yanında biri yere düşürdüğü muhtemelen bira olan şişeleri toparlamaya çalışıyordu.

Önceki yaşadığım yere çok uzak değildik, arabayla on beş dakika sürüyordu gelmek ancak bu şehirde bir adımınızla diğer adımınız aynı değildi, çok farklı bölgeleri vardı. Henüz ortamı çok tanıyamamıştım ancak bu saatte kapımda içildiğini düşünürsek ayyaşların kol gezdiği bir yer olduğunu çıkarabilirdim.

Zifiri karanlıkta pek çıkaramasam da benim yaşlarımda olduğunu söyleyebilirdim. Ve eliyle topladığı beş bira şişesinden de ne kadar alkolik olduğunu...

Ben Enes'ın bu sokağın ne kadar huzurlu bir yere benzediği ve kesinlikle bu evi tutmamız gerektiği ısrarlarını sinirle hatırlarken genç arkasını dönüp doğrudan, tam da benim pencereme baktı.

Sanırım ikimiz de göz göze gelmeyi beklemiyorduk ki ikimizin de ağzı şaşkınlıkla aralandı. Tabi benim şaşırma nedenlerim arasında başka bir şey daha vardı, bu çocuk Cihan'a nasıl da benziyordu?

"Cihan!" Diye bağırmamla onun koşmaya başlaması bir oldu.

"Dursana!" Diye seslendim ancak buna hiç niyeti yokmuş gibiydi.

Ben de odamdan hızla çıktım ve önüme gelen ilk ayakkabıyı ayaklarıma geçirip ona doğru koşturdum.

Bu sırada öyle hızlıydım ki ne ara merdivenleri inip demir kapıdan çıkmayı başardım bilmiyordum.

Cihan belki tahmin ettiğim gibi sokağın ayyaşı değildi ama hala sarhoştu ve hızlı koşamıyor, tökezliyordu.

Bu yüzden kalbim ağzımda atarken ona yetişebilmiş ve durdurmuştum.

"Ne kaçıyorsun be, manyak mısın sen?!"
Onu ittirdim ve ellerimi dizlerime koyarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

O da çok yorulmuştu, ıssız sokakta yalnızca bizim gürültülü soluklarımız duyuluyordu.

"Ne- ne yapıyorsun burada?" Elim hala dizlerimdeyken nefes nefese konuştum.

Cihan hiçbir şey söylememişim gibi sadece gözlerime bakmaya devam etti. Bayık bayık bakıyorlardı ve göz bebekleri sarhoşluğun etkisiyle neredeyse tüm gözünü kaplamıştı.

"Kaçacak mıydın, her zamanki gibi?" Nispeten sakinleşmiş ve ona yaklaşmıştım. "Yine hiçbir açıklama yapmadan kaybolacaktın değil mi?"

Dudakları titredi ve zorla konuştu,
"Aksini yapmaya cesaretim yok ki."

Neşeden yoksun bir gülümseme belirdi suratımda.
Bir parmağımı göğsüne bastırırken geriledi,
"Bu sefer izin vermem. Bu sefer konuşacaksın."

Kafasını iki yana salladı.
"Yapamam, yapamıyorum ki... Aklıma geliyor sürekli, kafayı yiyecek gibi oluyorum. Normal mi bunlar, sen Enes'i düşündüğünde böyle oluyor mu?"

O kadar birbirinden bağımsız konularda konuşuyor ve o kadar bilinçsizdi ki bir süre gözlerine bakarak ne söylemem gerektiğini düşündüm.

Cihan burnunu çekti, kafasını aşağı eğdi. Çok sarhoştu.

Ona doğru yaklaştım ve sinirli tavrımla hiçbir şeyi çözemeyeceğimi anlayıp sakince konuştum,
"Biraz daha açık olmalısın."

Aşağıda olan kafasını kaldırdığında dolu olup olmadığını anlayamadığım gözleriyle karşılaştım. Gözleri öyle alevliydi ki belki de söndürmek için ağlaması gerekmişti.

"Daha ne kadar olabilirim? O kadar korkağım ki yaptığım şeylerin arkasında bile duramıyorum. Ben çok çabalıyorum Furkan ama görmüyorsun hiç. Bakmıyorsun da zaten. Bak bu benim en sevdiğim şarkıdan, bizim şarkımız. O'na söyleme sakın."

Artık tamamen mantıksız konuşuyordu ve anlamam iyiden iyiye zorlaşmıştı.

Fakat Cihan'ı hiç bu kadar çok konuşurken de görmemiştim son zamanlarda, bu yüzden bunu kullanabileceğimi düşündüm.
"Tamam," En başından başlamalıydım. "Neden buradasın peki?"

"Bilmiyorum... Hiç bu kadar uzaklaşmamıştık."

"Tam on yıldır olabildiğince uzağız."

Kafasını ağır ağır iki yana salladı.
"Hayır, öyle değil. Öyle değil."

"Otur şöyle, titriyorsun." Hava çok da soğuk değildi ama özellikle dudakları öyle titriyordu ki bana ağlamak üzere olan bir bebeği hatırlatmıştı.

"Sadece seninleyken böyle oluyor."

"Cihan, keşke ne demeye çalıştığını anlayabilsem."

Orada olduğunu bile fark etmediğim gözümün önündeki bukleyi alıp kulağımın arkasına koydu.
"Hayal gibisin."

Elleri hala oradayken ve tam dibimdeyken konuştu. Gözleri karanlıkta simsiyahtı ve benimkilerin içinde bir şey arıyormuş gibiydi.
"Babanı araya sokmasaydın, belki her şey daha farklı olacaktı. Neden yaptın ki? Çok mu acıttım canını, ama sormuştum sana. Kabul etmiştin. Zorlamadım ki... Oysa ben çok mutluydum." Kısık sesi ağlamak üzere olduğunun habercisiydi.

Eğer neyden bahsettiğini bilseydim onu teselli edebilirdim ancak söylediklerinin hiçbiri bir şey çağrıştırmıyordu.

"Babam mı? Anlamıyorum Cihan, ne diyorsun?"

Sanki bir şeyleri çözümlemiş gibi salladı kafasını.
"Ama biliyor musun, suçlu bendim ve hala da öyleyim. Onları dinlememeliydim. Varsın öldürsünlerdi, şimdiden daha kötü olamazdım zaten. Ama ben korkaklık ettim Furkan... Seni hiç hak etmedim. Şimdi de aptal gibi başkasıylasın diye kıskançlığımdan geberiyorum. Hayatım boyunca böyle korkak gibi yaşayacağım, seni izleyeceğim."

"İzleme, anlat bana." Eğdiği kafasını elimle yukarıya kaldırırken ıslanan avuç içimle ağladığını anladım.

Gözlerime baktı, karanlıktı ama ışıl ışıldı gözleri. Hiçbir şey söylemedi.

"Cihan, bir şeyler olmuş. Bunu biliyorum. Murat amcanın beni görmek istememesi, birden benden uzaklaşman.... Hep biliyordum. Hadi anlat artık, lütfen."

Gözünden akan yaşı sildi.
"Anlatamam, yapamam. Ama seni hiç bırakmadım, bunu bil yeter."

Geriye doğru bir adım attı ve arkasını dönüp gitmeye koyuldu. Bir şeyler yapmalıydım, böyle gidemezdi. Bugün her şeyi öğrenmem gerekiyordu.

O ellerini ceplerine sokup giderken arkasından seslendim,
"Eren'in bana dedikleriyle bir ilgisi var, değil mi?"

Olduğu yerde durdu. Döndü.
"Eren sana ne dedi?"

Biliyordum. Bu bakışı biliyordum.
"Taşınmadan önceki gün, içmişti. Bana gelip senin hiçbir suçun olmadığını söyledi. Her şeyi o planlamış, sana kötü davranmamalıymışım, öyle dedi. Ama ben çok sarhoş olduğu için umursamadım dediklerini."

Cihan'a iyi davranırsam bana her şeyi anlatacağını da söylemişti, bu yüzden taşınmamızın ardından Cihan'ın bize ilk geldiği gün ona onu özlediğimi, eskisi gibi olmak istediğimi söylemiştim ve resmen gururumu ayaklar altına almıştım ama bir işe yaramamıştı. Bu yüzden Eren'in her zamanki ilgi çekme çabasıyla yalan söylediğini düşünmüştüm.

Fakat Cihan'ın bakışlarına bakılırsa yalan değildi.

Gözleri aydınlanmaya parladı.
"Her şeyi o planlamış...."

Sanki sarhoşluğu birden kayboluvermişti, bir kez olsun tökezlemeden koşmaya başladı. Arkasından bağırdım.
"Cihan! Dur!"

"Kaçmıyorum, söz. Bu sefer değil."

Bu bölüm beni vurdu vurdu yere attı vurdu vurdu yere attı. Çok zor yazdım ama 40k olmamızın şerefine atmalıydım.

Bu arada sarhoş insanların dürüstlüğü bir efsane değil, bir arkadaşımla içkiliyken hayatımın en büyük travmalarından birini anlatmıştım ve o günden sonra bana biraz acımayla bakmaya başlamıştı. Nedense karşınızdaki acınızı paylaşacakmış gibi geliyor o an. Keşke ayıkken bile üzüntümüzü paylaşacak kadar güvenebilsek insanlara ama size tavsiyem yanınızda biri varken sarhoş olmayın.

Cihan ve Furkan için şarkı öneriniz var mı? Kitap bittikten sonra bölümlerde kullandığım şarkılardan sırasıyla bir playlist hazırlayacağım belki sizin öneriniz de olur içinde ❤️ eğer halihazırda playlistiniz varsa panoma bırakabilirsiniz çok severim başkalarının listelerini dinlemeyi.

Umarım sevmişsinizdir bölümü. Sonrakinde görüşürüz ❤️

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

611K 42.8K 51
Sarp, çirkin olduğu yetmiyormuş gibi birde ibneydi. Bir gün çok sevdiği tiyatro kulübünde, sahne arkasında çalışmaktan uyuyakaldığında, kendisi hakkı...
639K 24.3K 86
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
17.6K 187 48
BXB Kitapları olucaktır yani rahatsız olan bakmayabilir. Gay ve fic kitapları vardır..
VİŞNE 99 tarafından

Genç Kız Edebiyatı

104K 7K 24
Eşcinsel bir kurgudur.