Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

817K 52.2K 24.4K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

bak burdayım deyip de saramam

21K 1.2K 331
By tenuzo

Beş yıl önce

/İlahi bakış açısı/

Kafetaryanın boğucu havasından iyiden iyiye sıkılmış olan çocuk oflayıp, ilk derse geç kaldığı için buraya tıkılan diğer kişilere göz gezdirmeye başladı.

Daha başlayalı iki hafta olmuş olmasına rağmen şimdiden sevmemişti devlet okulunu. Eski okulunda sırf ders başladıktan beş dakika sonra geldi diye sınıfa alınmama gibi bir şey yaşaması mümkün değildi. Babasının onun liseyi devlet okulunda okuması konusundaki ısrarını asla anlayamacaktı.

Sol kolundaki saati kontrol edince teneffüse on dakika kaldığını gördü.

Bir an önce geçsin diye başını masaya yaslayacaktı ki kafeteryanın demir kapısı gürültüyle aralandı ve kafasını o tarafa yönlendirdi.

Demek o da geç kalmıştı.

Hafiften sarıyı andıran saçları dışarıdaki yağmurun etkisiyle sırılsıklam olup koyuya boyanmıştı, kıyafetlerinin de onlardan çok bir farkı yoktu. Pantolonu ve üzerindeki tişörtü üzerine yapışmış, yere su damlatıyordu.

Cihan, onun neden hiç otobüse binmediğini sordu kendine. Okul ile mahallenin arası çok yoktu, yine de kimse sabahın altısında yürümek istemezdi. O ise her gün yürürdü. Bari bugün binseydi, dışarıda son zamanların en büyük fırtınası kopuyordu.

Aslında o zayıflıkla uçmadığına dua etmeliydi. Hep zayıf bir çocuk olmuştu ama şimdi daha da cılız geliyordu gözüne.

Gözleriyle takip ettiği çocuk saçlarını karıştırıp yere su damlacıkları fırlattı ve en akılsızca seçimi yapıp açık pencerenin hemen önüne oturdu. Orada kimse oturmuyordu, herkes Cihan gibi kalorifer tarafına tünemişti. O ise kendisini büyük topluluktan ayırmış gibi görünüyordu.

Bunun sebebini anlamamıştı Cihan. Herkesten uzak duruyor ve çekiniyor gibi kendi köşesine çekilmişti. Gözlerini bu tarafa çevirmemişti bile.

Sanıyordu ki okulda çok anlaştığı kişi bulamamıştı. Farklı sınıflarda oldukları için tahmin yürütmekten fazlasını yapamıyordu. Zaten küçükken de bu konuda iyi olduğu söylenemezdi. Yine de daha dokuzuncu sınıfın ilk haftalarındaydılar, elbet o da birilerini bulacaktı.

Onun böyle bir derdi yoktu, abisi sayesinde okulda daha şimdiden bir çevresi oluşmaya başlamıştı Cihan'ın. Özellikle on ikinci sınıftakilerden epey tanıdığı vardı. Çoğu Tolga'nın arkadaşlarının kardeşleriydi. Ama o abisi gibi çevre yapmayı seven biri değildi. Aslına bakarsanız popülerlik umurunda bile değildi ancak bir kere Tolga'nın kardeşi olduğunuz an şöhret peşinde geliyordu.

Bu tarafa dönmeyeceğinden emin olduğu için rahatça izledi onu.

Ayaklarını yere çarpıyor, ürkek bir şekilde dışarıdaki yağmuru izliyordu. Pencereye çok yakın olduğu için dışarıdan gelen damlalar hızla ona çarpıyordu. Belki farkında değildi ama soğuktan dudakları morarmıştı. Fakat yüzündeki tek morluk orada değildi, elmacık kemiğinde bariz bir iz görünüyordu ve Cihan, buna kimin sebep olduğunu biliyordu.

Demek görüşmedikleri süre boyunca babasında hiçbir değişiklik olmamıştı. Böyle bir adamdan sözünü tutmasını elbette bekleyemezdiniz ancak Cihan, ondan uzak durmayı ancak onu dövmeyi bırakırsa kabul edeceğini söylemişti babasına.

Keşke söz tutmamak konusunda o da o kadar iyi olabilseydi. Şayet şu an gidip titreyen vücudu kollarının arasına alma dürtüsünü engelleyemiyordu. Onu tüm kötülüklerden korumak istiyordu, oraya gidip yalnız olmadığını hissettirmek istiyordu.

Ama yapamazdı.
Unutmuş muydu, Furkan ihanet etmişti ona.

Her hatırladığında utanıyordu ama o anı aklından silemiyordu Cihan. Küçükken çok doğal gelmişti, sanki herkesin yaptığı bir şeydi. Ancak büyüyünce anlamıştı bir öpücüğün anlamını. Bu özel bir şeymiş, bir sırmış, anlamıştı.

Furkan sırlarını anlatmıştı.

Onu şikayet etmişti.

Cihan'ın, onu zorla öptüğünü söylemişti babasına.

Zafer amcanın evlerine gelip bunları söylediği akşamı hatırladı Cihan. Başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Onu tehdit etmiş ve çok ağır ithamlarda bulunmuştu. Tacizci olduğunu söylemiş, eğer çocuğuna yaklaşmaya devam ederse bunu tüm mahallaye yayacağından bile bahsetmişti.

Bununla da kalmamıştı üstelik, kendi babası zaten işittiği sözlerle paramparça olmuş oğlunu eşcinsel olduğunu söyleyip saatlerce dövmüştü. Görüşmelerini yasaklamıştı. Sapkın demişti ona. Cihan, aylarca hapis hayatı yaşadığını hatırladı.

Televizyon izlemesi, telefon kullanması ya da arkadaşlarından herhangi biriyle görüşmesi yasaktı. Sadece okula gidiyor ve geliyordu. Furkan'ı arada sırada yolda görüyor, çocuk ona ağlayarak yanaşmaya çalışıyordu ama her seferinde reddediyordu. Bunu yapmak zorunda bırakılmıştı.

Zaten zaman geçtikçe ona kin duymaya başlamıştı. O en önemli, aralarında kalması gereken sırlarını anlatan hainin tekiydi.

Fakat öyle masum duruyordu ki karşısındaki surat, bunları yapanın o olduğuna inanamıyordu. Nasıl oluyordu bilmiyordu ama hala onu görünce içi kıpır kıpır oluyordu, eskisi gibi sarılıp sarmalamak istiyordu.

Aynı okula düşmüş olmaları ise bu işi iyice zorlaştırmıştı. Onu her gün görmek anlamına geliyordu bu. Cihan artık onu görmezden gelme konusunda ustalaşmıştı ancak aynısını görme ihtiyacı için söyleyemeyecekti.

Sırılsıklam vücudu ıslanmaya devam eden çocuğu izlemeye daha fazla dayanamayacağını anlayan Cihan oturduğu yerden kalktı ve onun tam arkasındaki açık pencereyi kapattı.

Dönerken ona bakmayacaktı, çünkü bu hareketi onun için yaptığını düşünmesini istemezdi. Dümdüz yürüyecek kendisi üşüdüğü için kapatmış gibi davranacaktı.

Ona baktı.

Üstelik ellerini bacaklarının arasında birleştirip ısınmaya çalışan çocuk da kocaman gözleriyle bakışlarına karşılık verdi. Korkuyor gibiydi.

Ondan mı korkuyordu? Ama nasıl korkardı?

Cihan dayanamıyordu.

Onun zayıf noktası buydu işte, tek bir bakışı yutkunması için yeterliydi. Merak ediyordu, insan arkadaşını, daha da garibi yıllar önce görüşmeyi bıraktığı arkadaşını görünce kalbi böyle çarpar mıydı? Özlem miydi acaba bunları yaptıran? Ama bu his bildiklerine hiç benzemiyordu ki.

Aklı ermezken yaptığı o hareket artık anlam kazanmıştı ve titreyen mosmor dudakları çok daha farklı geliyordu gözüne. Sürekli bakmak istiyordu oraya ama bu yasaktı.

Cihan kendini toparlayıp hızla eski yerine geçti ve sakinleşmeye çalıştı.

Normal değildi.
Bu kadar heyecanlanması, vücudunun ona böyle tepkiler vermesi hiç normal değildi. Eren ya da Baran'ı görünce böyle olmazdı. Kalbi eziliyor gibi hissetmezdi. Onlar sadece Eren ve Baran'dı işte. Ama o, o farklıydı.

Ergenliğin getirdiği hormonlar mıydı bunu yapan bilmiyordu ancak bir çözüm bulması gerektiğini biliyordu. Özellikle dudaklarına olan dişüncelerden acilen kurtulmalıydı.

Yanındaki masadan gelen bir fısıldama sesiyle dikkatini o yöne verdi Cihan,
"Şş, seninki değil mi lan şu?"

Çaktırmadan o tarafa baktığında on ikinci sınıflardan bir grup olduğunu gördü. Dördü de hala ısınmaya çalışan Furkan'a dönmüş, gülerek ona bakıyordu.

Cihan içinde yükselen öfkenin nereden geldiğini anlamadı.

"Ne benimkisi lan, amına koduğumun ibnesi nereden benimki oluyor?" İçlerinden biri sinirle söylemişti.

"Bilmem, okula geldiğinden beri çok takıksın bu çocuğa."

"Bana bak oğlum laflarına dikkat et, bozuşuruz he. Ne ima ediyorsun yavşak?"

"Çocuktan gözünü alamıyorsun amcık, yalan mı?"

"Selim bak yeminim olsun arkadaş demem boğazlarım seni."

Bu kadarı Cihan için yeterliydi.

Onun hakkında böyle konuşamazlardı, izin vermezdi.

Yerinden hışımla kalktı ve boş olan sandalyeyi çekip masalarına oturdu. Kendisine şaşkınlıkla bakan dört kafa vardı.
"Hayırdır, ne bu ibne muhabbeti?"

Özellikle de şu sinirli olana hitaben söylemişti. Kendini tutmaya çalışıyordu çünkü bir şey olursa dört kişinin arasından sağlam çıkması imkansızdı. Üstelik dokuzuncu sınıf öğremcisine karşılık dört on ikinci sınıf hiç adil bir dövüş olmazdı. Ancak, o an hiçbir şey umurunda değildi Cihan'ın.

Ona söyledikleri lafları yedirtecekti onlara.

"Sen bizim masayı mı dinliyorsun la bebe? Bas git başımı belaya sokma benim." Sinirli olan konuştuğunda, baştan beri konuşan diğeri hemen müdahale etti.

"Düzgün konuş, Tolga abinin kardeşi bu, Cihan."

Yüzünün seğirdiğini gördü Cihan.
"Ha. Pardon kardeşim, kusura bakma. Öyle birden oturunca..."

Sinirin etkisi altına çoktan girmiş olan çocuk diğerlerine doğru eğildi,
"Eğer bir daha onun hakkında öyle şeyler dediğinizi duyarsam, yüzünde öyle kusurlar bırakırım ki kimse bakamaz. Böylece kusura da bakmamış olurum. Anladın mı?"

"Hayırdır birader, neyin oluyor o senin?"

Ne diyecekti? Eski en yakın arkadaşım, kendisi arkadaşlığımızı bir kalemde yok etmiş olsa da ben hâlâ ona deli oluyor, ona bir zarar verildiği an ise kafayı yiyordum mu?

"Aynı mahalledeyiz. Mahallemizden kimse hakkında böyle konuşturmayız."

"Bu çocuk mahallenizin adını kirletiyor."

"Ne yapmış da kirletiyor?"

Yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu çocuğun.
"Göreceksin."

Ne biliyordu da bu kadar emin konuşuyordu? Furkan hakkında ne bilebilirdi?
"Neyi göreceğim lan, söylesene?"

Oturduğu yerden kalkan çocuk gülümsemesini genişletti.
"Göstereceğim Cihan, sadece bekle." Lafı bittikten sonra onlara sırtını döndü, kafetaryanın kapısına doğru ilerledi. Bu sırada Furkan'ın oturduğu yere yaklaşıp oradan geçerken işaret parmağıyla masayı çizdi.

Furkan korkuyla Cihan'a döndü.

Cihan da ona bakıyordu.

Furkan ne yapmıştı?



Bölüm geç geldi kusura bakmayın :( önemli bir sınavım vardı onu vermeden rahat bölüm yazamazdım.

Birkaç bölüm bu şekilde lise anıları olacak. Olayların iyice oturması ve aklınızda soru işareti kalmaması için çabalıyorum. Cihan'ın duygularını nasıl fark ettiğini, bir de şu kavga olaylarını anlatacağım. Merak etmeyin bu kitap şiddeti/ şiddete göz yummayı güzelleyecek bir kitap değil. Cihan'ın yaptığı her şeyin bir sebebi vardı, yavaş yavaş anlayacaksınız.

(◍•ᴗ•◍)✧*。

Continue Reading

You'll Also Like

3.3M 97.3K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
615K 43.1K 51
Sarp, çirkin olduğu yetmiyormuş gibi birde ibneydi. Bir gün çok sevdiği tiyatro kulübünde, sahne arkasında çalışmaktan uyuyakaldığında, kendisi hakkı...
152K 8.5K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
103K 4K 59
"Yaranı yok edemeyiz belki ama güzel anılarla acısını hafifletebiliriz Can."