HEMARE

By Zezekale

2.3M 62K 9.7K

Hikaye de yetişkin içerik bulunmaktadır! Bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. "Seni meşgul ediyorum bu saat... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM

27. BÖLÜM - FİNAL

65.4K 1.7K 287
By Zezekale


Keyifli okumalar 🤍

Sabah uyandığımda güzel bir duş alıp üzerime kıyafetlerimi giyinerek odadan sessiz bir şekilde çıktım. Merdivenlerden aşağı inip mutfağa ilerledim. İlk işim çayın suyunu koymak oldu. Buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıp masaya dizmeye başladım. Aynı zamanda patates kızartması yapabilmek için patates kovasından bir kaç tanesini alıp soymaya ardından doğramaya giriştim. İlk patatesleri yağa attıktan sonra domates ve salatalığı doğrayıp yerleştirdim masaya. Son patatesleri de yağdan alarak masaya diğer tabakların yanına ekledim. Çayın altını kısıp mutfaktan çıktım ve yukarı odaya doğru ilerlemeye başladım. Ağır ağır çıktığım merdivenleri sonunda odaya girmiş bulundum. Yatakta yüz üstü uyuyan kocamın  yanına oturdum. Elimi çıplak sırtında gezdirirken uyanmasını bekledim. Elimi beline doğru hareket ettirdim. Bakışlarım yüzündeyken gözlerini açışını izledim. Yastığın altında duran kolunu bana doğru uzatıp elini karnıma yaslayarak gülümsedi. Ve mucizemizi öğrendiğimizden beri her sabah yaptığı şeyi gerçekleştirdi.

"Günaydın babacığım. Bugün kız olduğunu anne'ne göstereceksin değil mi?" diye sordu. 16. Haftamızı tamamlamıştık ve geçen hafta ki kontrolde kendini göstermeyen bebeğimizin bu kontrolde kendini göstereceğine olan inancımız oldukça yüksekti. Dirsekleri üzerinde yükselerek karnıma dudaklarını yasladı. Geri çekilirken biraz daha yükselip dudaklarıma tutkulu bir öpücük kondurdu. Burnunu boynuma yaslayarak derin bir nefes içine çekti. Sonra uykudan yeni uyandığı için boğuk gelen sesi doldu kulaklarıma.

"Mis gibi kokuyorsun." Boynumu öpüp devam etti. "Yine bensiz yıkanmışsın?" dedi. Kıskacından kurtulmak için yavaşça kalkmaya çalıştım fakat belimden çekerek yatağa uzanmama neden oldu. Yüzlerimizin arasında birbirimizi görebileceğimiz şekilde mesafe bıraktı. Dudaklarımı ıslattım ve bakışlarının odağı dudaklarım oldu.

"Senin de söylediğin gibi hayatım , bugün bebeğimizin cinsiyetini öğreneceğiz. Yoksa bende seninle birlikte banyo da vakit geçirmek isterdim." dedim tutkulu bir tonlamayla. Gözlerini tekrar gözlerime kenetlerken konuştu.

"Sen , hamile olduğunu öğrendiğimizden beri   fazlaca cesurlaştın sanki. Önceden olsa bunları söyleyemezdin." bakışları kısa süreliğine karnıma değip geri bana döndü. "Şey diyorum , sen hep hamile mi kalsan acaba?" dedi halinden memnun bir şekilde. Gözlerimi kısarak suratına baktım.

"Çocuk karnımda diye diyorsun bunu. Ne ağlaması , ne ilgilenmesi ne de masrafı var bu çocuğun o yüzden bende isterim beş on tane çocuğumuz olsun. Diğer söylediğine gelirsem , hamile olmamla hiç alakası yok. Sadece evli bir kadın gibi davranıyorum. İlk başlarda evlilik konusunda bilgim olmadığı için çekinmem normaldi. Yani bebeğimiz doğduğunda yine böyle olacağım , hatta daha cüretkâr." dedim tebessüm ederek. Eğilip burnumu öptü ve konuştu.

"Biz yine de şu beş on çocuk işini düşünelim." dedi muzipçe. Elimi çıplak göğsine yaslayarak iteledim. Aramızda mesafe açılınca beni bırakması için konuşmaya başladım.

"Çayın altı yanıyor bırak beni , sen duşunu al bir an önce kahvaltımızı yapıp çıkalım. Yoksa bebeğimizin cinsiyetini ögrenemeyeceğiz." dedim. Söylediklerimi mantıklı bulmuş olacak ki üzerimden çekilip kalkmama yardım etti. Peşimden o da kalkıp banyoya girdi hemen bende yatağı toparlayıp odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde bardakları tezgaha indirip sandalyelerden bir tanesine oturdum. O sırada çalan telefonumla bakışlarım oraya yöneldi. Aslı arıyordu. Aramayı yanıtlayarak telefonu kulağıma yasladım ve Aslıyı dinlemeye başladım.

"Alo yenge!" dedi ilk başta.

"Efendim Aslıcığım." dedim merakla. Normalde bu saatlerde beni asla aramazdı. O yüzden neden aradığını oldukça fazla bir şekilde merak ediyordum.

"Şimdi nasılsın , iyi misin faslını geçiyorum. Bugün benim minik yeğenimin cinsiyetini öğrenmeye gideceksiniz değil mi?" diye sordu. Önce sanki karşımdaymış gibi başımı salladım sonra da cevap verdim.

"Evet , randevumuz bugün. Sen ne için aradın sabah sabah?" sorumu yönelttim. Dışarı da olduğunu belli eden seslerle beni yanıtladı.

"Bende geleceğim çünkü. Yeğenimin cinsiyetini sizden sonra Ömer abi değil benim öğrenmem gerek diye düşündüm. İyi düşünmüşüm değil mi?" dedi kendini onaylatmak ister gibi. Tabaktan bir tane salatalık alıp yemeye başladım.

"İyi düşünmüşsün yengeciğim ama abin daha masaya gelmedi bile kahvaltımızı edip hastaneye gitmemiz anca yetişiriz. Keşke önceden söyleseydin biz de ona göre kendimizi ayarlar seni de alır giderdik." dedim üzülmesin diye yumuşak bir tonlamayla.

"Normal de olsa buna üzülürdüm ama neyse ki çok zeki bir görümcen var yengeciğim." fazla mutlu bir şekilde ve ekledi. "Hadi açın biriniz şu kapıyı ağaç ettiniz beni burda." dedi ve kapının zili çaldı. Ayağa kalkıp kapıya ilerleyecekken Arslan'ın sesi kulaklarıma doldu.

"Ben bakıyorum , sen kalkma!" dedi. Telefonda ki şahıs artık evde olduğu için konuşma gereksinimi duymadan aramayı sonlandırdım. Onlar gelene kadar bir servis daha açtım masaya ve çayları doldurarak masaya dizdim. Son bardağı da bırakırken kapıda birbirlerine sarılarak giren abi kardeşe değdi bakışlarım. Onlara gülümseyerek Aslıyla bende sarıldım. Herkes masada ki yerini alırken ben hızlıca acıkan karnımı doyurmaya başladım. Gözüm bir masada ki yiyeceklerde bir kolumda ki saat de gidip geliyordu. Son lokmamı da alarak arkama yaslandım. Aslı bakışlarını bana dikmiş durumda çayını yudumluyordu. Tek gözümü kırparak başımı iki yana salladım.

"Noldu?" dedim meraklı bir şekilde. Söyleyip söylememe arasında gidip gelirken 'aman nolacak ya!' diye düşündü sanki ve konuştu.

"Sen baya yemeye başlamışsın yenge. Yanlış anlama doğumdan sonra kilo vermekte zorlanırsın diye söylüyorum." dedi yapıcı bir şekilde. Tabi ki alınmadım. Niye alınayım ki ben buna , doğru ama ben hamileyim sonuçta ve fazla yediğiminde farkındayım. Ama Arslan inatla bunun farkına varmak istemiyor.

"Aslı abiciğim , yengen yemek yemiyor zaten bir de böyle söyleyerek neden yememesi için uğraşıyorsun." dedi nazik olmaya çalışarak. Aslı bana bakarak yüz ifademden üzülüp üzülmediğimi kontrol etti.

"Yengem yemek yemiyor mu?" dedi hayret ederek. Arslan oldukça emin bir şekilde Aslı'ya cevap verdi.

"Yemiyor tabi , bir tabağı zor yiyor." dedi bu durumdan hoşnutsuzluk duyar gibi. Aslı sandalyede ki oturuşunu düzelterek güzel bir konuşma yapmak için dudaklarını araladı.

"Abiciğim , sen yengemi kendinle bir tutuyorsun sanırım. Bu kadın formuna dikkat ettiği için yarım tabak yemek yerdi. Bir de anladığım kadarıyla tabakları da büyütmüşsün ne kadar çok yerse kârdır mantığıyla. Ama yani daha hamileliğinin 4. Ayı ve daha fazla yerse sonra doğumdan sonra senin başının etini yer. Benden söylemesi sadece bir tavsiye yani yoksa banane. Ben yeğenim doğduktan sonra onunla vakit geçireceğim için siz çok da umrumda olmayacak gibi görünüyorsunuz." dedi elini yakın olmamızın avantajıyla karnıma yaslayıp severken. Bana bakan kocama başımla 'dinle.' der gibi başımla Aslı'yı gösterdim. Ama tabi Arslan ne yaptı? Tabağıma biraz daha yiyecek koyarak bana hitaben konuştu.

"Sen ye yavrum , Aslı'yı dinleme." dedi ve bu sefer ki söyledikleri Aslı'ya hitabendi. "Sen de böyle konuşmaya devam edip yengenin fikirlerinin değişmesinde rol oynarsan sana kızımı göstermem abiciğim." dedi tehtitkarca. Aslı bakışlarını abisine çevirip dik dik baktı.

"Hala kız mı diyorsun?" dedi. Arslan başını sallayarak kardeşini onayladı. "İddiaya girelim mi? Bence erkek , sence de kız. Ben kazanırsam eğer.." bakışları benim üzerime çevrilince devam etti "İsmini ben seçerim. Tek isim ikinci ismi siz seçersiniz. Sen kazanırsan da.." devam edemeden Arslan masanın üzerine elini uzattı ve serçe parmağıyla Aslı'nın serçe parmağını tuttu.

"Ben kazanırsam eğer sen burada bir üniversite kazanacaksın. Anlaştık mı?" dedi sorgularcasına. Aslı hevesle başını sallarken ben hayretle izliyordum gözümün önünde gerçekleşen olayı. Ellerini ayırıp geri yerlerine  yerleştiklerinde konuşma kararı aldım.

"Pardon da benim bebeğim üzerinden iddiaya girdiğinizin farkında mısınız acaba?" diye sordum. Aslı başını sallayarak beni onayladı ve ayağa kalkarak masayı toplamaya başladı. Bakışlarım Arslan'a dönünce güven veren bir gülümseme gönderdi. Hala dik dik bakışlarımı görünce ayağa kalktı ve beni de kaldırdı.

"Aslı sen burayı toparlarsın. Biz de hazırlanırız o sırada acele et." dedi ve beni omuzlarından tutarak önüne çekti. Mutfaktan çıkıp dış kapının önüne ilerledik. Puf'a oturup kollarımı göğsümde bağladım. Arslan botlarını ayaklarıma geçirip kendi ayakkabılarını da giyindi. Kabanımı omuzlarından tutarak giymem için kolaylık sağladı. Ayağa kalkarak kanımı giydim ve uzaklaştım ondan. Elini elime sarıp bedenimi bedenine doğru çekti.

"Merak etme kızımız olacak ve ismini sen belirleyeceksin." dedi kendinden emin bir şekilde. Suratım asık bir şekilde konuştum.

"Ya kız değilse?" dedim tedirgin bir şekilde. Eliyle gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına iteledi ve beni yanıtladı.

"O zaman ikinci ismi sen koyarsın." dedi gönlümü almak için. Gözlerimi devirip ondan uzaklaştım. Elimi kaldırıp göğsüne vurdum ve cevap verdim.

"Ya Arslan!" diye sitemde bulundum. Vurduğum elimi tutup avuç içime öpücük kondurdu.

"Kızımız olacak diyorum , yavrum." dedi kesin bir şekilde. Elimi çektim ve "Nereden biliyorsun acaba , Müneccim misin sen?" dedim inanmaz bir şekilde. Cevap vermesini beklemeden kapıya yöneldim. Dışarıya çıkmadan Aslı'ya seslendim.

"Aslı , bırak gerisini ben yaparım. Hadi geç kalacağız yoksa." dedim acele etmesi için. Mutfaktan aceleyle çıkıp ayakkabısını giymek için yanımıza geldi ve abisini iteleyerek ayakkabılarını giyindi. Daha fazla vakit kaybetmeden dışarı çıkıp arabaya doğru ilerledim. Ön koltuğun kapısını açarak arabaya bindim. Kısa bir süre sonra kapıyı kilitleyip Aslı'nın omzuna kolunu koyup başını göğsüne yaslayan kocamı seyrettim. Arka koltuğa Aslı , sürücü koltuğuna da sevgili kocam oturdu. Arabayı döndürüp hastaneye sürdü. Kırk kırk beş dakikalık zamanın sonunda hastaneye varmış bulunmaktaydık. Arabadan yavaşça inip Aslıyla birlikte hastaneye ilerledik. İçeri girdiğimiz gibi direkt merdivenlere yöneldim ama koluma girmiş olan sevgili görümcem ve sonradan bize dahil olan kocam beni zorla asansöre bindirdi. Gözlerim kapalı bildiğim tüm duaları ederken doktorumuzun olduğu kata geldik ve ben ikisinden önce hızlıca asansörden dışarı attım kendimi. Doktorun kapısının önüne gidip kapıyı çaldım. İçeriden ses gelmesini beklemeden kapıyı açtım. Çünkü hastane oldukça fazla sesliydi ve ben bir de doktorun sesini duyabileceğimi zannetmiyorum. Beni gören Oya Hanım gülümseyerek ayağa kalktı ve masasının önüne gelen bana elini uzattı. Elini sıkarak gülümsedim.

"Sizi hemen odaya alalım. Bakalım minik bebeğimiz bize cinsiyetini gösterecek mi bugün?" dedi ılımlı bir sesle. Onu onaylayarak Arslan ile birlikte odaya girdik ve yatağa uzanmadan önce pantolonumu hafifçe aşağı indirdim ve kazağımı da göğsümün altına kadar çektim. Doktor Hanım odaya girip jeli karnıma sıkıp ultrason cihazının başına oturdu. Bir kaç düğmeye basıp aleti karnıma yerleştirdi. Uzun bir süre ekrana dikkatle bakan Oya Hanım'ın ifadesiz yüzü beni biraz endişelendirdi.

"Kötü bir şey yok değil mi?" dedim tedirginlikle. Bakışlarını kısa bir süreliğine bana değdirdi ve tebessüm etti.

"Endişelenmenize gerek yok." biraz bekledi ve cihazda bir kaç düğmeye daha bastıktan sonra ekledi. "Kızınız gayet sağlıklı görünüyor." dedi. İlk baş fark edemesem de  sonradan kulağımda yankılandı. Yüzümde istemsiz oluşan gülümsemeyle sessizce teşekkür ettim Oya Hanım'a.  Muayene odasından çıkarak kendi odasına geçti. Arslan peçeteyle karnımı temizleyip dudaklarını karnıma bastırdı ve konuştu.

"Aferin benim kızıma , babasını yalancı çıkarmadı." diye fısıldadı. Uzandığım yerden doğrulup kazağını indirdim.

"Nasıl bilebildin?" diye sordum merakla. Kendine has gülüşünü sunup "Kızım ilk gün bana söylemişti. Bak gördün mü babacığım , annene o kadar söylememe rağmen senin kız olduğuna inanmadı." dedi. Gözlerim yüzünde dolaşırken konuştum.

"Sen şuan kızıma beni şikayet etmeyi bırak da söz verdin hatırlıyorsun değil mi?" diye sordum. Kaşlarını söylediklerimden bir şey anlamamış gibi çattı.

"Ne sözünden bahsediyorsun , yavrum?" dedi hiç söz vermemiş gibi. Ellerimi şişen karnıma yerleştirip Arslan'ın gözlerine bakarak kızımıza hitaben konuştum.

"Anneciğim , baban söz verdi sende şahitsin buna zaten. Merak etme annen senin için en güzel ismi seçecek." dedim tebessüm ederek. Elini yanağıma koyarak dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. Geri çekilirken sesini işittim.

"Sen seçeceksin tabi , kızımızı dokuz ay karnında taşıyan sensin. En çok senin hakkın , ne koymak istersen benim kabulüm." diye sadece benim duyacağım şekilde konuştu. Yanağımda ki eline dudaklarımı bastırarak tebessüm ettim. Oya Hanım'ı daha fazla bekletmeden ayağa kalkmamda yardımcı olan kocamla pantolonumu da düzelttim ve el ele doktor'un odasına geçtik.

"Artık cinsiyetimizi de öğrendiğimize göre artık daha sık kontrole gelmeniz gerektiğini söylemeliyim." dedi nazikçe. Başımı sallayıp onayladım.

"Bir nedeni var mı?" diye sordu. Oya Hanım Arslan'ın endişelendiğini anlayıp tebessüm etti ve cevap verdi.

"Endişelenmenizi gerektirecek bir durum söz konusu değil. Annemizi doğum yaklaştıkça daha sık kontrol etmeliyiz ki herhangi bir sorunla karşılaşmadan sağ salim evladınızı kucağınıza alın." dedi güven veren ses tonuyla. Arslan anladığını belirttikten sonra söylediği şeyle utançtan yüzümün kızarmaya başladığına o kadar eminim ki.

"Anlıyorum. Bir sorum daha olacak." Oya Hanım tebessüm ederek söyleyeceklerini bekledi. "Doğuma biraz daha yaklaştığımız için birlikteliğimizi kesmemiz gerekir mi?" dedi. Bir de durmuş merakla sorusunun cevabını bekliyordu. Pislik.

"Hayır şuan için böyle bir durum s9z konusu değil. Son aylarımızda eğer birliktelik sonucunda bir sorun yaşarsanız duruma göre karar verilir. Ama şuan da problem teşkil etmez." dedi profesyonel bir şekilde.

"Sağolun Oya Hanım." elini uzattı ve ekledi. "İyi günler." dedi. Ben de ayağa kalkıp elimi uzattım ve el sıkıştık.

"Teşekkür ederiz. Bir daha ki kontrolde görüşmek üzere. İyi günler." dedim ve odadan çıkmak için arkamı dönüp kocamın açtığı kapıdan dışarıya adımımı attım. Kapının önünde bekleyen abim , Aslı ve Ömer biz çıkınca ayağa kalkarak yanımıza geldiler. Aslı heyecanla bir bana bir de abisine bakıp daha fazla içinde tutamadan konuştu.

"Abi , yenge ne oldu? Gösterdi mi kendini? Kız mı , erkek mi?" diye sordu hevesle. Ona gülümseyerek cevap verdim.

"Artık bir kız halasısın , Aslıcığım." dedim heyecanla. Üzülmesini beklerken daha fazla sırıtarak bana sarıldı. Sarılmasına karşılık verirken beni daha fazla merak içinde bırakmadan tam ayrılırken konuştu.

"Ay çok sevindim. Var ya bir doğsun ortalığı birbirine katacağımıza olan inancım o kadar yüksek ki. İyi ki kız oldu. Allah'ım sen bu kulunun sesini duydun. Çok teşekkür ederim." diye söyledi ellerini havaya kaldırıp yukarıya bakarken. Sonra vakit kaybetmeden Arslan'a sarıldı. Arslan kardeşini kolları arasında sarmalarken bende abimle sarıldım. Bizi tebrik etti ve Ömerle de sıkıca sarıldım.

Bugünü hastaneden ayrılıp annemlere giderek ve bir kız torunları olacağının haberini verip eğlenceli bir akşam geçirerek yine kocamın kolları arasında sonlandırmıştım.

                          **************

"Efsun!" diye seslenen Bergüzar ile bakışlarım ona kaydı. Üzerine mint yeşili askılı ve baldırına kadar uzanan yırtmaçlı bir elbise giyinmiş karşımda dikiliyordu. Tek gözümü kırpıp başımı iki yana salladım. Yanıma gelip ayağa kalkmama yardımcı olup beni götürmek istediği yere götürürken konuştu.

"Lale seni istiyor. Neymiş efendim sen evli olduğun için bir şeyler sormak istiyormuş." dedi bıkkın bir şekilde. Bir elim karnımda 6 aylık kızımı severken onu cevapladım.

"Sen şuan evli olmadığın için üzüldün mü yani. Ah! Güzelliğim benim , sen üzülme ben sana en iyi koca adaylarını bulurum." dedim dalga geçerek. Beni hiç sallamadan Lale'nin odasına geçtik. Arkamızdan kapıyı kapattı ve ikimizin de odağı odanın içinde üzerinde ki gelinlikle bir o yana bir bu yana yürümeye çalışan arkadaşımız oldu. Heyecandan ne yapacağını şaşırmış bir şekilde tırnaklarını yiyeceği sırada aniden konuşarak engellemeye çalıştım.

"Sakın öyle bir şey yapmayı aklından bile geçirme!" dedim. Sesimi duyunca irkilerek elini çekip benden tarafa döndü. Yanına yavaş adımlarla ilerleyip ellerini ellerimle tutup güven verircesine sıktım.

"Sakin olur musun biraz. Bugün sevdiğin adama kavuşuyorsun. Hani her gün birlikte olduğun adamdan bahsediyorum. Bugün farklılık olarak biraz güzel giyindiniz ve bir deftere imza atacaksınız. Emin ol göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş olacak ve siz balayınız için yola çıkmış olacaksınız." Ellerini düz uzattırıp bir tanesini göz hizasına çıkararak görmesine yardımcı oldum. "Ama eğer bu ojelerini bozarsan Aslı seni boğar. Yani demek istediğim şu ki bu kadar heyecanlandığın düğünü göremeyebilirsin. O yüzden heyecanlanıyorsan da tırnaklarına zarar vermeden heyecanlan." dedim tebessüm ederek. Derin bir nefes alıp konuştu.

"Gerçekten çok iyi moral veriyordun sonradan bozdun tüm ambiyansı." dedi. Omuz silktim ve dışarıdan gelen korna sesleriyle camın önüne koşan Lale'yi izledim. Beş dakikalık bir süre sonunda odanın kapısı çalındı. Ben hamile olduğum için kızım ve kendimi yormadan para alma işini Bergüzar'a devrettim. Kapıda adamı kanser eden arkadaşımı alarak odadan çıktım. Birlikte aşağı inip dış kapıya ilerledik. Dışarı çıkınca ben kocamın yanına Bergüzar da Ercüment abinin yanına gidip Lale ve Hakan abiyi bekledik. İlk önce Hakan abi tek başına dışarı çıktı ve ondan biraz sonra da gözleri kızarık arkadaşım kardeşi Onur'un kolundan Hakan abinin koluna geçti. Onlar arabalarına binip önden giderken biz de arabaya geçtik. Arslan arabayı hızlıca kullanarak yarım saatte düğünün olacağı mekana getirdi. Arabadan yavaşça indim. Kapıyı kapattıktan sonra belimden tutarak yardım eden kocamla normal hızımızdan daha ağır adımlarla mekana ilerledik. İçeriye girip bizim için ayrılan masaya gelerek Arslan'ın çektiği sandalyeye oturdum. Hemen yanıma oturan kocam bir kolunu sandalyenin üzerinden arkama attı , diğer eliyle de karnımı sevdi.

"Çok yordu mu seni bugün?" diye sordu. Hafifçe tebessüm ederek başımı iki yana salladım.

"Hayır , yormadı beni. Biliyorsun sen olmayınca fazla hareket etmiyor zaten. Başlar birazdan babasına aşık olan kızımız." dedim. Cümlemi bitirmemle babasının elinin olduğu yere tekme attı.

"Benim olduğum yerde senin yorulmayacağını bildiği için ben varken hareket ediyor. Annesinin bir dakika oturmadığının farkında sen tekken sana zorluk çıkarmamak için hareket etmiyor benim minik kızım." Eğilip karnımı öptükten sonra ekledi. "Annen daha doğmadan aramızda ki ilişkiyi kıskanmaya başladı kızım. Sen onun için de bir tekme at da kıskanmasın." dedi. Geri çekilip elimi elinin altında tutup karnıma yasladı. Biraz bekledığımizde sanki babasının sözünü dinlemiş gibi avcumun olduğu yere tekme attı. Gülümsedim. Başımı göğsüne yaslayarak boğazımı temizledim.

"Sizi daha çok kıskanacağım gibi görünüyor. Daha doğmadan böyleyse doğunca beni bırakır sadece ikiniz vakit geçirirsiniz." dedim   gerçekten alınmış gibi.

"Sensiz vakit geçirebileceğiniz zamanlara daha çok var. Sen ikinci çocuğumuza hamileyken seni rahatsız etmemek için sensiz vakit geçiririz. Bir de arada kaçamaklarımız olabilir." dedi muzipçe. Elimi elinin üzerine koyup okşadım.

"Kızımızı sağ salim kucağımıza alalım da isterseniz her gün kaçamak yapın." dedim. Şakağıma derin bir öpücük bırakıp huzurlu bir şekilde aile fertlerimiz gelene kadar oturduk. Nikah töreni Lale ve Hakan abinin gelmesiyle başladı. Ne kadar Lale'nin nikah şahidi ben olacak olsamda hamile halimle herkesin baktığı yerde bulunmak istemedim o yüzden benim yerime Arslan'ın yanına Bergüzar oturdu. Ellerim karnımda dikkatle nikahı izliyordum. Yanımda sezdiğim hareketlilikle bakışlarım oraya kaydı. Uzun boylu benim yaşlarımda bir bey başımda dikilmiş bana bakıyordu. Gözlerimi kısıp suratına dik dik baktım. Ne diye burada bekliyordu ki?

Kendini tanıtma kararı almış olmalı ki bir elini cebinden çıkararak bana doğru uzattı.

"Efsun , beni tanımadın mı?" diye sordu. Tanısam neden boş boş bakayım. Allah'ım sen bu kullarına akıl fikir ver yarabbim. Benden cevap alamayınca devam etti. "Liseden Selim ben. Hani Laleyle yakın arkadaştık seninle de konuşmuştuk bir kaç kez." dedi artık hatırla dermiş gibi. Geriye dönüp geçmişimde arayıp bularak konuşmak isterdim tabi ki ama nikahın kıyılmasının ardından sert adımlarla yanımıza gelmekte olan kocamı fark etmem sonucunda kendime , kendimi hiç yormamam gerektiğini söyledim. Çünkü Arslan isminin Selim olduğunu söyleyen adama saldıracakmış gibi bakıyordu. Bir tatsızlık çıkmasın diye nazikçe gitmesini söylemek için konuştum.

"Kusura bakmayın , hatırlayamadım." dedim soğuk bir şekilde. Adam hafifçe gülümseyerek başını eğdi ve konuşmak için tekrar bana baktı.

"Aslında hatırlıyor olman lazımdı. Biz uzun bir süre görüştük seninle." dedi cevabımı merak eder bir şekilde. Ama benim yerime sevgili kocam cevap vermeyi tercih etti. Tedirgin bir şekilde sandalyede ki oturuşumu düzelttim. Arslan elini adamın omzuna koyup hafifçe sıktı. Adamın yüzü düşerken bakışları benden kopup omzunda ki elin sahibine döndü.

"Hatırlamıyor kardeşim!" dedi vurgulayarak. Selim olduğunu söyleyen adam Arslan'ın yüzünde fazlaca oyalandıktan sonra hatırlamış gibi omzunda ki elinden kurtuldu.

"Arslan Karatepe , zamanında beni tehtit eden adam. O gün uzak durmamı söylediğin kız Efsun muydu?" diye sordu. Arslan sağ elini sıkıca yumruk yapmış sinirli gibiydi ama bunu yüzüne hiç yansıtmadan ifadesizce adamın suratına bakmaya devam etti. İçerisine derin bir nefes çekerek göğsünü şişirdi.

"Selim.." biraz düşündükten sonra devam etti. "Adın her neyse , karımı rahatsız ediyorsun." dedi. Selim gözlerini bana çevirip yüzümde dolaştırdı bakışlarını , bu durum Arslan'ı daha çok sinirlendirdi tabi ama hem benim korkmamam için hem de bulunduğumuz ortam olası bir kavga için müsait bir alan değil.

"Hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyor." dedi inadına bakarak. Arslan vakit kaybetmeden konuşmayı devraldı.

"Biraz daha o gözlerin karımın üzerinde dolanırsa , bir daha bakacağın bir gözün kalmaz." dedi sert sesiyle gerçekten yapacağının izlenimini veriyordu. Adam benden bakışlarını çekerek yanıtladı Arslan'ı.

"Tamam , sinirlenmeni gerektirecek bir durum yok." bir adım gerilerken gözleri kısa süreliğine karnıma değip tekrar Arslan'a çevrildi. "Niyetim sadece selam vermekti. Verdiğime göre artık gitsem iyi olur. Tebrik ederim bu arada sağlıkla kucağınıza alırsınız umarım." diyerek arkasına bile bakmadan Lale'nin yanına ilerledi. Arslan hala sinirli bir şekilde ayakta dururken ona seslendim.

"Hayatım?" dedim. Bakışları bana çevrilince yanımda ki sandalyeye oturdu. Dümdüz karşıya bakarken bacağının üzerinde yumruk olan elini elimin içine alıp parmaklarını serbest bırakmasını sağladım. Hala adamı takip ediyordu gözleriyle. Elini karnıma koyup konuştum. "Babanın sinirini alalım anneciğim , hadi!" dedim sevimli bir şekilde. Arslan bakışlarını o adamdan kurtararak karnıma çevirdi. Tüm ilgisiyle burada olduğu için kızımız da o sırada kıpırdandı. Başımda sıcak dudaklarını hissedince gülümsedim.

"Canını sıkacak bir şeyler söyledi mi o herif sana?" dedi hala sinili olduğunu belli eden ses tonuyla. Başımı olumsuz anlamda salladım

"Hayır , sadece kendini tanıttı o kadar. Zaten lisede de iki üç kere konuşmuştuk. Hatırlayamadım o yüzden hemen. Sen geldin zaten ondan bir iki dakika sonra." dedim. Sonra aklıma gelenlerle dvam ettim. "Seni nereden tanıyordu o?" dedim merakla. Gözleri içimi görürmüş gibi baktı ve konuştu.

"Uyarı da bulunmuştum." dedi. Gözlerimi kısıp suratına dik dik baktım.

"Hangi konuda?" diye sordum. Karnında ki elini hafifçe gezdirdikten sonra beni yanıtladı.

"Senden uzak durmasını söylemiştim. O zaman sözümü dinlese de şuan uyarı mı hiçe saydı." dedi sert bir şekilde. Elimi yanağına koyup hafif bir şekilde okşadım.

"Onu uyaracağına bana gelebilirdin." dedim tebessüm ederek. Gözlerini yüzümde sevgiyle gezdirirken beni yanıtladı.

"O zaman gelseydim , kabul etmezdin." dedi kendinden emin bir şekilde. Kaşlarımı hafifçe çatarak gözlerine baktım.

"Ederdim. Ben o zaman da seni seviyordum." dedim kesin bir şekilde. Elini göğsüme doğru uzanan saçlarıma götürüp bir tutamını havaya kaldırdı ve konuştu.

"Göze alamadım. Ne kadar bana Abi de desen , senin yanında olabiliyordum. Eğer kabul etmeseydin , döneceğim hali boşver senin şu mis kokulu saçlarının kokusunu alamayacaktım." dedi elinde ki tutama burnunu yaslayarak içerisine derin bir nefes çekerken. Geri çekilirken başımı göğsüne yasladım ve mırıldandım.

"Seni çok seviyorum." dedim gözlerim dolarken. Kollarını omzuma sararak çenesinin başıma yasladı. Sonra o vurgunu olduğum sesini işittim kulaklarım.

"Sana aşığım Hatun!" dedi sevgisini hissettirircesine. Dudaklarımı esir alan gülümsemeyle huzurlu bir şekilde yaslandım kocama. 

Düğünün sonuna gelmemizin ardından ayaklanarak yeni evli çifti yolcu etmek için kapının önüne onların yanlarına gittik. Aileleriyle önceden vedalaşma arkadaşımla sarıldım. Ailesinden ayrılmanın verdiği hüzünle hala gözlerinden yaşlar akıyordu. Ellerimi yanaklarına yerleştirerek baş parmaklarımla bir nebze de olsa yaşlarını temizlemeye çalıştım. Hala akmaya devam eden göz yaşlarıyla konuştum.

"Biraz daha ağlamaya devam edersen , annenle babana bu kız istemeyerek evlenmiş diyeceğim. Tamam artık , bugün senin mutlu günün ve şuan sadece kendini üzmüyorsun Hakan abi de senin bu haline tanıklık ettikçe üzülüyor adam. Şimdi git evliliğinin ilk zamanlarını güzelce geçir." dedim ılımlı ses tonumla. Başını usulca sallayarak Hakan abinin uzattığı eline elini yerleştirerek mekandan ayrıldı. Arkasından biz de mekandan çıkarken dışarı da herkesle vedalaştıktan sonra arabaya binerek Arslan'ın gelmesini bekledim. Arkadaşlarıyla vedalaşma kocam arabaya binerek bizi eve götürdü. Eve girdiğimizde ayağımda ki babatleri çıkarıp salonda ki koltukta uzanma planları yaparken Arslan benim salona ilerlediğimi fark etmesinin ardından beni yavaşça kucağına aldı. Kollarımı omzuna dolarken konuştum.

"Arslan , niye kucağına alıyorsun? Belini ağrıtacaksın." dedim sitemle. Merdivenleri çıkmayı bitirip odamıza ilerlerken beni cevapsız bırakmadı.

"Sen kızımızı taşıyorsun diye ağırlaştığını zannediyorsun yanılıyorsun , yavrum." dedi beni yatağa bırakırken. Ceketini çıkarıp kenara bıraktı ve gömleğini çıkarmaya başladı. Üzerinde sadece çamaşırı kalana kadar soyundu. Sonra yatakta boylu boyunca uzanan benim elbisemin fermuarını indirerek onu da çıkardı. Artık ikimizde yarı çıplak bir şekilde duruyorduk. Beni kucağına alarak banyoya ilerledi ve derin bir nefes almamı sağladı. Yüzümde ki ifadeden anlamış olacak ki gülerek konuştu.

"Merak etme , bugün ki yorgunluğunun üzerine sadece birlikte sıcak bir duş alacağız." dedi ama kendi de bu söylediğine inanmıyordu.

Tam da düşündüğüm gibi oldu ve biz yine o banyo da birbirimizi keşfe çıktık.

                            *************

Saat 20:06 , kızımın geldiğini belli ettiği ilk zaman dilimi. Temmuz ayının 19. gününde salonda otururken hamileliğin ve yaz mevsiminin vermiş olduğu sıcaklıkla camı açmış rahat rahat oturuyordum ki karnıma saplanan büyük bir sancı ile elimi karnıma koyarak kızımı sakinleştirmeye çalıştım. Ama bu sancı daha önceden yaşadığım sancılara hiç benzemiyordu ve soluklanmama izin vermeden ikinci sancıyla çıglığım evde yankılandı. Son iki haftadır bizde kalan Aslı , mutfaktan koşarak gelirken  yukarıda duş almak için bulunan kocam da merdivenlerden hızlıca inmeye başlamıştı. Derin soluklar alırken Aslı'nın yardımıyla ayağa kalktım. Bir adım atarak hastaneye gitme planlarım varken bacaklarımdan sıcak bir sıvı akmaya başladı. Gözlerimi kapatarak Aslı'nın elini sıktım.

"Kan akmıyor değil mi? Sadece doğum suyum akıyor." dedim tasdiklemesi için. Aslı karşılık olarak hemen aceleyle cevap verdi.

"Evet yenge , doğum başlamış oluyor." duraksayıp bu sefer abisine seslendi. "Abi! Hadi , doğum başladı." diye bağırdı. Zaten gelmekte olan kocam daha da hızlanarak salona girdi ve beni ayakta kan ter içerisinde kalmış görünce hızını yavaslatmadan yanıma geldi ve beni kucağına aldı. Beni dışarı çıkarıp aceleyle arabaya bindirilen bir yandan da Aslı'ya sesleniyordu.

"Aslı , çantayı al ve acele et." diye seslendi. Beni ön koltuğa yavaşça oturtup kendi de kendi yerine geçti hemen arabayı çalıştırıp yönünü hastane yoluna çevirdi. Aslı evin kapısını kilitleyip elinde ki çantalarla koşarak arabaya bindi. Kırk beş dakikalık yolu yirmi beş dakika da bitiren kocama buradan sevgilerimi göndermek istiyorum. Hastanenin önüne bıraktığı arabayla beni tekrar kucağına aldı ve gelirken Aslı'nın haber vermesiyle bizi kapıda karşılayan hemşirelerin getirdiği tekerlekli sandalyeye yerleştirdi ve hızlıca doğumhaneye götürüldüm. İçeriye girerken duyduğum kocamın sesiyle gülümsedim.

"Sakın korkma yavrum. Ben burada ikinizi bekliyor olacağım." diye seslendi. Hamileliğimin 8. Ayında sancılarımın sıklaştığı sıralarda doğumdan korktuğumu , tek kişi girip iki kişi çıkamayacağımızdan olan korkumu dile getirmiştim. Bu yüzden korkmamam için bana güven aşılıyordu. Doğumhaneye girdiğimizde kıyafetlerimi çıkarıp ameliyat önlüğü giydirdiler ve doğum yapacağım sedyeye uzanmam da yardımcı oldular. Sancılarımın şiddeti zaman geçtikçe daha çok artıyordu. Doğumhaneye giren doktorum Oya Hanım tebessüm ederek yanıma geldi.

"Korkacağın hiçbir durum yok , Efsuncuğum. Senden istediğim her şeyi eksiksiz yerine getirirsen kızını kucağımıza sağ salim alacağız." dedi. Derin nefeslerimin arasında usulca başımı salladım. Ardından  gelen sancıyla hayatımda daha fazla acıtan bir şeyle karşılaşmamıştım. Tepki olarak sadece avazım çıktığı kadar bağrıyordum. Oya Hanım bacaklarımın arasına geçip bana gülümsedi ve yanında ki iş arkadaşlarına hitaben ekledi. "Doğuma başlıyoruz." 

"Şimdi senden istediğim derin nefes alıp vermen , burnundan al ağzından ver. Şimdi ıkın!" dediğinde kendini sıkarak ıkındım. "Çok güzel gayet iyi gidiyorsun. Derin nefes al , tekrar ıkınmanı istiyorum." diye devam etti. Bu durum neredeyse bir saat kadar sürdü. Tabi bana bir ömür gibi geldiyse de artık gücümün kalmadığını hissettiğim zamanda Oya Hanım'ın konuşmasını işittim.

"Derin nefes al , güzelim. Al , ver kendini olabildiğince rahatlatmaya çalış." dediklerini harfiyen yerine getirirken ekledi. "Şimdi tüm gücünle ıkınmanı istiyorum. Son kez." dedi güven verircesine. Derin nefes alıp kendimi gücümün son kırıntısına kadar ıkınmaya odakladım. Dişlerimi sıkıca birbirine kenetlemiş , doğumun başından beri elini tuttuğum hemşirenin elini sıkabildiğim kadar sıktığım ve ameliyathane de yankılanan çığlığım aslında anneliğin ne kadar kutsal olduğunu gösteriyordu. Artık dayanacak gücümün kalmadığını hissettiğim zaman benim sesim kesilirken minik kızımın sesi doldurdu doğumhaneyi. Kan ter içinde kalmış başımı kaldırıp bakmak istedim ama hemşire bu isteğine engel oldu.

"Annesinin meleği sonunda annesine kavuşacak." diyen doktorumun sesiyle akmaktan vazgeçmeyen göz yaşlarım tekrar usulca yanaklarımdan boynuma doğru yol çizmeye başladılar. Ağlamasına o kadar çok odaklandığım için bir anda susmasıyla korkuyla dogrulmaya çalıştım. Ama ben ona gidemeden o bana gelmişti. Temizleyip bana getiren hemşire göğsüme yaslayarak onu öpüp koklamama izin verdi. Kokusunu içime çektigimde az önce hissettiğim tüm acılarım bir anda silindi. Pamuk gibi yanaklarına dudaklarımı narince değdirdim. Gözlerini kırpıştırarak açınca kalbim daha hızlı atmaya başladı. Hemşire kızımı ben odaya geçince getirmesi gerektiğini söyledi ve onu benden uzaklaştırdı. Ben kızımla tanısırken Oya Hanım dikişlerimi atmayı bitirip beni girdiğim kapıdan değil ameliyathanenin direkt odaların olduğu kata açılan kapısından benim için ayarlanan odaya götürdüler. Annemin temizlenmek ve üzerimi değişmem için bulunduğu yardımlar sonucu odada ki yatağa rahat bir şekilde uzandım. Yatağın kenarında bulunan düğmelerle yatağı hareket ettirip başımı yukarı kaldırdım. Odaya ilk kocam girdi. Kapıyı arkasından kapatarak hızlıca yanıma geldi. Yatağın kenarına oturup ellerimi tuttu.

"İyi misin , çok zorlandın mı?" diye sordu benim için endişelendiği için. Tuttuğu elimle elini sıkıp gülümsedim.

"Kızımızı görünce her şeyi unuttum." derken gözlerinin parladığına yemin edebilirim. "Arslan , görmen lazım o kadar güzel ki! Ben ağzının , burnunun kime benzediğini bulamadım ama gözleri aynı sen. Senin ki gibi masmavi. Sonradan değişir mi bilmiyorum ama her gece gözleri sana benzesin diye dua etmiştim." dedim heyecanla. Heyecanıma ortak olarak bu halime güldü. Yanaklarımdan alnımı öptü geri çekilirken kapı tıklatıldı. Arslan ayağa kalkıp kapıyı açmaya gitti. Kim olduğuna bakmadan odaya sokma planları olmadığı için. Annemleri görünce kapıyı ardına kadar açarak tüm ailemizin içeriye girmesine vesile oldu. Yattığım yerden hepsinin tebriklerini alırken çoğuyla da sarıldım. Odanın kalabalık olmasının doğru olmadığını söyleyen hemşireyle Arslan hariç hepsi dışarı çıktı. Çıkarken kolidorda beklediklerini belirtmeden geçemediler. Kapının bugün ikinci kez çalmasını ardından içeriye kızımız ve hemşire hanım girdi. Merakla kızımı görmeye çalışırken bir yanımda Arslan diğer yanımda kızım onu izliyorduk. Hemşire hanım bebeğimi kucağına alıp bana verecekken konuştum.

"Babasına verebilir misiniz?" dedim nazik bir şekilde. Hemşire beni onaylayarak Arslan'a uzattı. Arslan nasıl tutacağını bilemediği için biraz almakta çekindi. Tabi o sırada mızırdanan kızımızla panikle hemen kucağına aldı. Ada babasının kolları arasına girince huzurlu bir şekilde ona bakıyordu.

"Ada!" dedim. Arslan büyülenmiş gözlerini Ada'nın üzerinden zorlukla koparıp bana çevirdi.

"Ne dedin yavrum?" diye sordu. Tekrarladım. Olayı kavrayamadığı için bu sefer daha açıklayıcı bir şekilde söyledim.

"İsmi Ada olsun. Olur mu?" diye sordum merakla. Ben ne istersem ne olacak lafı Arslan için çok önemliydi. Ben burada Müzeyyen de koysam kabul edecekti. Ama ben onun da içine sinsin istiyordum. Kızımız ismini kendi seçmişti zaten. Bakışlarının Ada'nın yüzüne sabitledi ve birkaç kez tekrarladı. Ada babası onunla konuşuyor diye ağzını açıp kapatmaya başladı. Arslan da bu tepkiyi ismini beğendi olarak algılayıp konuştu.

"Ada ismini beğendi , yavrum." dedi. Hemşire hanım Arslan'ın kollarında ki Ada'yı almak için ellerini uzatırken konuştu.

"Annemiz , bebeğini emzirmesi gerekiyor." dedi. Arslan Ada'yı hemşire hanıma teslim ettikten sonra köşede ki sandalyeyi çekerek oturdu. Ada kollarım arasına konulurken hemşire de geceliğimin ön tarafını açıp kızımı nasıl emzirmem gerektiğini göstererek biraz bekledi ve çekirdek ailemizi yalnız bırakarak dışarı çıktı. Ada , minik dudakları arasında tuttuğu göğüs ucumla azar azar içerek karnını doyuruyordu. Bakışlarım kızımın üzerindeyken kocamın sesini işittim.

"Çok güzelsiniz!" diye fısıldadı. Ona gülümseyerek yanıma çağırdım. Sandalyeden kalkarak yatağa yanıma oturdu.  Yanaklarıma ellerini yaslayarak dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Geri çekilirken bir şeyler söyledi. "Teşekkür ederim! İyi ki sevmişsin beni. İyi ki evlenmişsin. İyi ki kızımız Ada'yı doğurdun. İyi ki sen!" dedi minnetle. Dudaklarını usulca kavrayıp tutku ve zevkten uzak minnetle öptüm. Ayrılırken konuştum.

"Seni seviyorum hayatım!" diye mırıldandım. O da bana eşlik ederek karşılık verdi.

"Seni seviyorum yavrum!" dedi sevgisi içinden taşar gibi. Birbirimizin gözlerinde keşfe çıkmış gibi derin anlamlarla bakışıyorduk. Ve bundan sonra ki tüm romantik anlarımızı bozacağına emin olduğum kızım bende burdayım der gibi mızırdandı. Derin bir nefes alıp konuştum.

"Sizi seviyorum!" dedim.

"Sizi seviyorum!" dedi.

Aynı anda , Ada birlikte sesimizi duyduktan sonra emmeye kaldığı yerden devam etti. Ve bizde çekirdek ailemizle uzun yıllar boyunca mutlu yaşamaya..,

SON..,

Evet , ilk hikayemin finalini yayımladım. İlk bölümler de fark etmişsinizdir doğru düzgün iki kelimeyi yan yana getiremiyordum. Ona rağmen buralara kadar gelip benimle birlikte bu yolda yürüyen kişilere teşekkür etmek istiyorum. Sizler sayesinde oldu diyebilirim bu final. Üzülecek olanlar vardır belki aranızda ama ben Delikanlı Yarim'in bitişiyle diğer hikayelerime başlayıp sizlerle hatta ileride daha fazla kişiyle bir kaç yola daha çıkmak istiyorum. Demem o ki daha buradayım , buradayız gün geçtikçe kalemimin güçlendiğini hissediyorum ama en iyi jüri sizlersiniz. Sizin için okurken akıcı oluyorsa demek ki bazı şeyleri doğru yapıyorum. Neyse, bir hikayenin sonuna gelmiş bulunmaktayız , bundan sonraki rotam belli benim sizlerde gelirseniz çok mutlu olurum. Kendinize iyi bakın!

Can kenarım - Bergüzar ve Devran'ın hikayesi.

Bölümü beğendiniz mi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 54.1K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
2.1M 100K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...
82K 1.8K 37
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...