Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)

By basaktezel

1.3K 191 4

İstanbul'da ünlü bir iş adamının cinayeti ve ardından gerçekleşen şaşırtıcı durumlar dedektifleri harekete ge... More

Haber
Ziyaret
Ceset
Cemal Sönmez
Dedektifi Ararken
Hastane
Telefon
Arayış
Harekete Geçiş
Sorgu
Kaçış
Ormana Dönüş
Dedektif Ender
Eve Dönüş
Buluşma
Casus
İtiraf
Hafta sonu
İntihar
Melek Ersoy
"M" Damgası
Katil
Tutuklu
Şoförün Sorgu Anına Dönüş
Cemal'in İtirafı
Çözülen Cinayet
Tutuklu
SON

Bilinmezlik

57 7 0
By basaktezel

Günlerden Cumartesi ve ne yazık ki ben hafta sonu çalışacağım. Her ne olursa olsun bu mesleği seviyordum çünkü bana haz veriyordu, bütün bunları bilerek dedektif olmuştum ve şimdi mızmızlanmaya hakkım yoktu. Kalkıp yumurtayı suya koydum, çay demledim ve beklemeye başladım. Kaynadıktan yedi dakika sonra yumurtamı aldım ve soğuk suya atarak biraz soğumaya verdim. Protein almak benim için çok önemli bir detaydı, özellikle böylesine bir işte çalıştığım ve her gün koşuşturmaca içinde bir yerlere gidiyor olduğum için buna gerçekten ihtiyacım oluyordu. Pencereden dışarıya baktığımda Beşiktaş'ın bugün daha kalabalık olduğunu gördüm, insanlar hafta sonunda evlere tıkalı kalmayı sevmiyordu tabi. Caddeyi bir süre öylece seyrettim, simit satan, balık tutan insanları gözlemledim. Yaşamlarını devam ettirmeye çalışan ve her gün yapacak bir şey bulan bu insanların hayatını merak ettim. Yaşam insanı bir şeyler yapmaya zorluyor, satmaya, üretmeye, tüketmeye... Hayat bir şekilde devam ediyor. Ben kalabalığı seviyorum, pencereden insanlara bakmayı, analiz etmeyi seviyorum. Bu, yalnız hayatımda bana iyi gelen nadir şeylerden birisidir. Pencereden bakarken daldığım hayalleri saymak hayli çaba gerektirirdi. Kendime gelmem için bir ses gerekiyordu, araba kornası, birinin bağırması... Bunlar olmadan o güzel düşüncelerimden çıkmam imkânsız bir hal alıyordu. Bundan dolayı yalnızlık şu an benim için güzel şey değil, insan yanında birisini arıyor yani sadece eş olarak demiyorum, yanında bir ses arıyor, dertleşeceği, sabah kahvaltıda sohbet edeceği birini istiyor. Hayallerimden bahsedebileceğim, fikir paylaşımları yapabileceğim birisi olsa fena olmazdı. Yıllardır böyle tek başıma yaşadım, o sıralar çok fazla aramıyordum çünkü işime aşırı odaklı ve ondan başka bir şey düşünmeyen bir kadındım fakat yaşım ilerledikçe konuşacak birisini aramaya başladım. Artık kitaplara, müziklere ve hayallere dalmak yerine sohbete dalmak istiyordum. Kendime şaşırıyorum çünkü hiçbir zaman bu düşüncelere girmedim ama şimdi yapbozun parçalarını eksik hissetmeye başladım. Belki de bedenimi yalnız ölme korkusu sardı, 'Kendine gel Sedef yalnız ölemezsin, yalnız değilsin!' diyerek bu acınası düşüncelerimden sıyrıldım ve yumurtamı soydum, çayımı koydum, zeytin, peynir... İşte klasik Türk kahvaltısının vazgeçilmez yiyecekleri.

Kahvaltımı bitirdiğim an telefonum çaldı arayan Türkan'dı, en yakın arkadaşım olduğunu o arayınca hatırlamıştım. İşimden onu unutmuş ve bir türlü arayamamıştım, hemen açtım ve hoparlöre aldım.

"Beni unuttuğunu sandım Sedef! Allah aşkına hiç mi aklına gelmiyorum?"

"Sana da günaydın Türkan, evet haklısın ama tamamen iş yoğunluğundan. Şu birkaç gündür bir cinayetin peşindeyiz."

"Demek ölüler ve öldürenler benden daha ilgi çekici, haklısın."

"Türkan lütfen yine başlama, mecburum biliyorsun."

"E bana ne zaman vakit ayırıyorsun? Bu akşam mı? Çok iyi ben de öyle düşünmüştüm. Akşama sendeyim canım, çayı demle geliyorum." Telefon yüzüme kapandı.

Türkan böyledir işte, dediğim dedik bir yapısı vardır. Ayrıca şu çılgın halinden asla vazgeçmez ama onu çok severim. Her zaman yanımda olmuştur, onunla her şeyi konuşabilirim, birbirimize söylediğimiz çok sırrımız vardır ve açıkçası onu özledim. İşim başımdan aşkındı fakat artık ona gelme diyemezdim.

Hazırlandım ve çıktım, yirmi dakika süren yolculuğun sonunda Ender'in evine geldim. Beni beklerken sigara içiyordu, geldiğimi görünce söndürdü ve arabaya bindi. Biraz solgun gibiydi, nedenini hemen sordum.

"Neyin var Ender? Solgunsun, yüzün değişik."

"Bilmiyorum kendimi hasta olacakmış gibi hissediyorum."

"İstersen bir doktora gidelim?"

"Hayır istemem. İlaç kullanmam ben, hep kendim iyileşirim. Ayrıca küçük bir halsizlik bu o yüzden sorun yok."

Üstelemedim çünkü Ender'in inadını biliyordum. Karakola gitmeden önce Önem Genç'in ailesiyle konuşmak üzere evlerinin yolunu tutmuştuk. Acısı taze olan bu aileyle görüşmek kolay olmayacaktı ama iş gereği mutlaka konuşmamız gerekiyordu. Gözü gibi büyütüp baktığı kızı cinayete kurban gitmişti. Ailesi için büyük acıydı, hele ki annesi için bu acının tarifi yoktu. O gün anneyi ağlarken gördüğümü hatırlayınca yutkunamadım, eve bile girememişlerdi. Ceset tanınmaz haldeydi, aileyi çürümüş ve kokan cesede yanaştırmak olmazdı. Bu aileden öğreneceğimiz bilgiler ve kişiler bizim için çok önemli, bundan dolayı Önem'in kolundaki dövmenin anlamına kadar bilgi edinmek istiyorum.

Radyoyu kurcalarken haberlere denk geldim ve sesini açtığımda Meltem Ersoy'un ölümünden söz ediliyordu. Genç kadının elde ettiği başarıları sayan haber bülteni bana sıkıcı gelmişti ve kapattım. Yanımda oturan Ender ruh gibiydi, hiçbir şey demeden kafamı sahile çevirdim ve bıkmış şekilde son gaz sürmeye devam ettim. Yaklaşık kırk dakika sonra sitenin önüne geldik, kadının bizi aşağıda tek başına bekliyor oluşu ve çaresizliği beni derinden etkiledi. Oldukça solgun görünen yüzü gözlerimizle buluşmaya utanıyor gibiydi. Kafası önünde bize "Hoş geldiniz" dedikten sonra yürümeye başladı. Kadının kıyafetleri bile perişan görünüyordu, bu durumda kendisini ihmal ettiği her halinden belli oluyordu.

Sitede altı tane apartman bulunuyordu ve ortada oldukça büyük bir havuz vardı. Çimlerin üstüne yapılmış taşların üstünden geçerek en arkadaki apartmana doğru ilerliyorduk. Sitede çıt çıkmıyordu, bir anda gelen bir sesle irkildik ve ne olduğunu anlayamadan üstümüze gelen suyla biraz ıslandık. Anlaşılan sitedeki fıskiyelerin çalışma saatine denk gelmiştik. Hızla apartmana girdik. Islak halimize gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Asansörle çıkarken etrafı buz gibi bir sessizlik sarmıştı, kadın konuşmadığı sürece biz de konuşamıyorduk çünkü acısı çok tazeydi ve biz de bu yüzden ne diyeceğimizi bilemez halde önümüze bakıyorduk. Eve geldiğimizde bizi adam karşıladı, üstümüzü ıslak görünce gülümseyerek "Anlaşılan bizim sitenin nişancılarına yakalanmışsınız" dedi. Kadına göre daha sağlıklı görünen adam elimizi sıktı, ardından iki kedinin yayıldığı koltuğa buyur etti. Oturduktan sonra yanımıza gelen ve kardeşi olduğu anlaşılan bu genç kızın gözleri kan çanağıydı.

"Hoş geldiniz efendim" diyerek söze başlayan adam sessizliği bozdu.

"Başınız sağ olsun Ümit Bey" dedik ve Ender başını eğerek konuşmayı sürdürdü.

"Bu zor anınızda olacak şey değil fakat bunu yapanı bulmamız için sizinle bu görüşmeyi yapmamız gerekiyor. Özür dileyerek başlamak istiyorum."

"Hiç sorun değil dedektif, haklısınız bunu ne kadar erken yapsak o kadar iyi. Hem sizin işiniz bu hem de katilin derhal bulunmasını istiyorum."

"Öncelikle Önem'in ne iş yaptığını sormak istiyorum çünkü biz işiyle alakalı bir şeye rastlamadık."

"Önem çalışmazdı, yani Meltem'in yanında çalışırdı ama ona çalışmak denmezdi. Arada sırada Meltem'in işlerini görürdü ve Meltem de ona para öderdi. Bize bile ne iş yaptığını söylemiyordu, herhalde sadece dikilen kıyafetlerin sayısını tutuyordu. Fakat eline oldukça iyi para geçiyordu, biz de bir şey demiyorduk."

"Anladım, yani arkadaşının yanında ona yardım ettiği bir işti."

"Evet."

"Neden sizden ayrı yaşıyordu?" dedim.

"Yaşım ilerledi, işim de var diyordu. Önem rahat olmayı severdi, insan belli bir yaştan sonra kendi yolunu çiziyor, o da bunu yaptı. Bir etken daha vardı, o da işe yakın olmak istemesiydi. Kocam çalışmazdı dese de sonuçta küçük de olsa yaptığı şeyler iş sayılır. Meltem kızımız ona yardım eli uzattı yoksa bu kadar iyi maaşlı bir iş bulması imkansızdı" diyen annesinin gözünden yaşlar aktı.

"Çevresinde size bahsettiği kişiler vardır. Bu isimleri bize söyler misiniz?" dedim.

"Meltem harici kimse yoktu, bir tek ondan söz ederdi. Onu da biz sorunca söylerdi. Meltem'in ruh halinden, toplantılardan söz ederdi. Bazen parasını alamadığından yakınırdı fakat arkadaşı diye bir şey de diyemezdi" dedi kadın.

"Meltem Ersoy'un işi gayet iyi bir iştir, adı duyulan bir şirket ve oldukça iyi paralar döner. Neden çalışanlarına ödeme yapmasın ki?" dedi Ender.

"Bilmiyoruz, Meltem kızımız iyidir, saygılıdır ancak iş hayatına dair bir bilgimiz yok. Şirketin borçları olabilir, belki de ödemeler o yüzden gecikiyordur" diyen kadın peçete alıp gözyaşlarını sildi.

"Son zamanlarda ruh hali nasıldı? İlişki kurduğu birisi var mıydı?" diyen Ender önüne gelen sudan bir yudum aldı.

"Yoktu. Meltem daima tek yaşamıştır, ayrıca birisiyle de konuştuğunu söylemedi. Ancak son zamanlarda biraz mutsuzdu, tedirgin gibiydi" dedi kadın.

"Tedirgin derken hanımefendi? Kızınız sizi böyle düşündürecek ne yaptı?" dedim.

"Bizi aramaz oldu, biz arayınca da bir süre aramayın meşgulüm dedi. Birkaç gün geçtikten sonra da telefon numaramı değiştirip yeni numara alacağım dedi."

"Sebebini sordunuz mu?" Ender bunu derken oldukça kısa olan keçi sakalını okşuyordu.

"Evet, ama bir şey demedi. Sadece öyle olması gerekiyor deyince biz de üstelemedik. Ayrıca bizim oturduğumuz evi de değiştirmemiz konusunda çok ısrar etti" dedi kadın.

"Neden böyle bir şey yapsın ki? Belli ki birisinden ya da birilerinden kaçıyordu" dedim.

"Size bunu ne zaman söyledi?" diyen Ender bir şeyler not almaya başlamıştı.

"Ölmeden iki gün önceydi. Sesi çok tedirgindi ve ben korkmuştum."

"Onu öldürmeye geleceklerini biliyordu ve o kişinin size de zarar vermesinden korktu. Bu yüzden de sizin ev değiştirmenizi istedi ve telefon numarasını da değiştirecekti. Böylece iz kaybettirecekti ama katilden kaçamadan öldürüldü" dedim.

"Yüksek ihtimal böyle görünüyor" diyen Ender bunu da not aldı.

"Bu arada kızınızın vücudundaki M harfli dövme neyi ifade ediyor?" dedim.

"Dövme mi? Bundan haberimiz yok" diyen kadın çok şaşırmış görünüyordu. "Senin haberin var mıydı?" derken kızına döndü. Kız da şaşkınlıkla "Hayır, dövme yaptırdığını bana da söylemedi" dedi.

"Sizin bilmediğiniz olaylar olduğu kesin, hiçbir şey bahsetmemesi herhangi bir şey olmadığı anlamına gelmez" dedi Ender ve ayağa kalktı. "Tekrar başınız sağ olsun, aklınıza gelen en ufak şeyde lütfen bizimle iletişime geçin" diye ekledi. Kısa süren bu görüşmenin neden hemen bittiğini anlayamamıştım ama Ender daha fazlasının çıkmayacağını anlayınca böyle yapardı. Haklı da olabilir, kadın ne de olsa ailesinden ayrı yaşıyordu. Bu yüzden ailesinin bilmediği şeyler pek tabi olmuş olabilirdi.

Arabaya geldiğimizde binmeden önce müdürü aradık ve bizi çağırınca gitmek üzere hareketlendik. Giderken gözümü yola sabitlemiş bir biçimde düşüncelere daldım. Bu kadında bir sır olduğunu hissediyordum, ailesinden sakladığı bir durum söz konusuydu. Bu yüzden buna ulaşmak da zor olacak gibi görünüyordu fakat en azından elimiz boş dönmediğimizi düşünüyorum. Önem'in birisinden veya birilerinden kaçtığı çok belliydi. Bunu düşünürken ikimiz de olayları kafamızda birleştirmeye çalışıyorduk, Ender'in de düşündüğünü biliyordum çünkü arabada yine sessizlik hâkimdi. Bu tür durumlarda olayları kafada birleştirmeye çalışmak çok zordur, tam her şey yerli yerine oturdu dersiniz ama öyle bir şey çıkar ki nedenini anlayamazsınız ve birleşen olaylar tekrar düzene sokulmak üzere dağılır. Bu cinayetlerde bu tür örneklerle çok karşılaşacağımızı şimdiden seziyordum. Bazen bıksak da zoru sevdiğimiz için bu işin peşini bırakmayacaktık. Radyoyu açarak ve camı hafif aralayarak kendime geldim.

İstanbul, bu cinayet olayıyla çalkalandığı andan itibaren sabah programlarında bile bu konunun üstünden geçilmeden asıl yayına başlanmıyordu. İnsanların gerçekleşen olay veya olguları kendi menfaatleri için kullanması da cabasıydı. Bu cinayetler ve katil, ölenlerin aileleri dışında kimsenin umurunda değildi. Televizyonda reyting uğruna sadece bunu konuşan programlar bile oluşmaya başlamıştı. Sonuçta ünlü iş adamı Levent Kötekli ve ünlü modacı Meltem Ersoy kırmızı halıların gözdesiydi. Bu olay bir süre daha konuşulacağa benziyordu. Katilin bu kişileri öldürmesinin bir sebebi vardı, rastgele öldürme durumu söz konusu olamazdı çünkü öyle olsaydı İstanbul'da cinayetlerin devam etmesi gerekirdi fakat üç kişi öldürüldü ve bitti. Bu insanların bilmediğimiz sırları olabilir miydi? Kesinlikle olabilirdi. 

Continue Reading

You'll Also Like

5.5K 239 14
18. Yüzyıl Rusya'sında, rejimin çalkantılı ve belirsiz olduğu bir dönemde orduya katılan genç asilzade Pyotr Andreyiç Grinyov ile taşralı Maşa arasın...
414 190 6
Sevdiğiniz kız yoğun bakımdan çıktıktan sonra eski sevgilisini sevseydi ne yapardınız? *** Bir tarafta hafızasına y...
120K 2K 42
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...
19.4K 1.5K 18
ASKER&DOKTOR 🍂 (Muşlu bir asker adam ile Mardinli bir doktor kadının hikâyesi!!!) 🍂 Mardindi orası! Cahilliğin geliştiği ama aklın gelişmediği bir...