Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamaml...

By tenuzo

853K 54.4K 25.2K

En yakın arkadaşım düşmanıma dönüşürken bana sadece izlemek kalmıştı. 1 #gay 1 #boyxboy 1 #loveislove 1 #eşci... More

giriş
ihanetin daha keskin o güzel gözünden
ölüm kokar hatıralarım
dağ gibi kaç benden
böyle gitme ağlarım
hüngür hüngür ağladım senin alacağın olsun
ah be, hiç haberin yok
kırılır kanadım, dönemem geriye
bu sapa yere beni attılar
yine de kalkar severdim
burda alevlerin içindeyiz yok mu yangın gören
bundan geceleri uyuyamam
küçücüğüm, her şeyim
ıslattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük
bak burdayım deyip de saramam
ben yangına vurgun suyum, aman kuzum
huzur sende, ben neredeyim?
bizi bu yanılgılar, yanlışlar, arsız korkular bitirdi
silahım yok, sigaram var
ciğerimi deliveren aşkı görün
seni bir şarkıya sığdıramam
kalbinde birileri var
aşkın kanunu yok ama cezası ağırdır
senin Allah'ın yok mu?
Ankara İzmir'e Vurgun
bana neden gülmedin
son defa aklımdasın
kurumuş çiçekleri sulayan biri var
aşığın olamaz tenim
yağmurlar yağsa da o zaten sırılsıklam
gökyüzünde ne çok yıldız var
aşkmış adı, nereden bileyim?
bir saman sarısı bir duman karası
ay bile böyle tutulmaz
gönlümün nazlı meleği
yarınımız yok belki, bugünse benimsin
bak göğsümde izin var
mutlu sonsuz olsun

erkekler ağlamaz diyen seni tanımamış

25.3K 1.8K 808
By tenuzo

Ey yumurtaya can veren Allah'ım, keşke şu an bana da biraz ayakta kalma gücü verebilsen. Zira haftanın en yoğun derslerinin olması yetmezmiş gibi okuldan sonra bir buçuk saat özel ders vermiş, o da yetmezmiş gibi Enes ile ev bakmaya gitmiştik ve şimdi gecenin ikisinde eve doğru yürürken adım atacak halim kalmamıştı. Annemin beni bir daha eve sokmayacağını bilmesem asfalta çoktan serilmiş uykumun en derin noktlarında geziniyor olurdum.

Hoş, annem eve sokmasa da olurdu artık. Aklıma kendi evime çıkmak üzere olduğum gelince karanlık yolda kendi kendime sırıttım.

Evet, bizimkilerden onay çıkmıştı. Babam zaten beni postalama peşindeydi hep, üniversiteyi de yurtta okumamı istemişti ama lisede yaşadığım onca tacizden sonra testosteron derişimi yüksek olan her yerden kaçıyordum ki erkek yurdunda bu tavandı. Bu yüzden yurda çıkmayı reddetmiş, ikinci sınıfta okuldan anlaştığım birkaç kişiyle aparta çıkmakta karar kılmıştım.

Gelişen son olaylar bu kararımı hızlandırmamda oldukça etkili olmuştu ve şimdi en büyük hayallerimden birini gerçekleştirmek üzereydim. Babam başta bunun çok masraflı olacağını, eve çıkamayacağımı söylediyse de ondan tek kuruş almayacağıma dair yemin ettikten sonra kararını değiştirdi. Elbette benim için zor olacaktı, sonuçta aldığım devlet bursu ve verdiğim özel dersler dışında bir gelirim yoktu ve bu ikisinin toplamı neredeyse sadece kira parasının bana düşen payını karşılıyordu. Ama bir yerden başlamak gerekiyordu değil mi? Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenecektim. Barlarda her zaman çalışan ihtiyacı olurdu, birine girer ve akşamları çalışırdım. Sabah ise okula gider ve böylece hayatımı sürdürürdüm.

Gözümü hiçbir zorluk korkutmuyordu bu uğurda çünkü ilk defa kendim için bir şey yapacaktım. Ne olursa olsundu. Ama önce güzel bir uykuya ihtiyacım vardı şayet zombi iken bunların hiçbirini başaramazdım.

Tek bir sokak lambasının aydınlatmaya çalıştığı, ancak asla başaramadığı karanlık sokağımıza girdim. Birkaç adım sonra sımsıcak yatağımda olacağımı hayal ediyordum ki apartmanımızın benim odama bakan kısmından sesler duydum:
"Oğlum Zafer amca uyanacak ya."

Tolga abi?

"Ya gittiyse?" Yok artık, Cihan? "Ya veda bile etmeden gittiyse?"

Cihan'ın neredeyse endişeli gelen sesiyle iyice meraklanıp beni göremeyecekleri ancak benim onları görebileceğim kör bir noktaya yerleştim. Neden burada olduklarını ve ne yaptıklarını bilmiyordum fakat niyetim öğrenmekti. Tahminimce iki gün önce olan tartışmamızdan dolayı suçluluk hissediyorlardı ve elbette özür dilemek ancak gecenin bu saatinde akıllarına gelmişti.

Yine de niyetlerinden emin olmak için biraz daha dinlemeye karar verdim. Birilerini gizlice dinlemek, eğer konuştukları şey sizin hakkınızdaysa asla yanlış değildi. Şey, bence öyleydi yani.

"Hakkıdır kanka, çocuğu arkadaşının yanında rezil ettik." Bu tayfada aklı başında olan iki kişiden biri konuşmuştu. Diğeri, yani Eren ise ortalarda görünmüyordu.

Herkesin üstün sessizlik sağladığı ortamda kalın bir ses duyuldu,
"Öyle arkadaşı sikeyim Baran."

"Cihan sus kart sesli pezevenk!" Tolga abinin sıkıntıyla nefes verdiğini işittim. "Telefonuna da ulaşılamıyor, evdekilerle mi tartıştı acaba?" Cebimdeki telefona baktıktan sonra kapalı olduğunu gördüm, muhtemelen günün yoğunluğuna o bile dayanamamış ve pili tükenmişti.

Neden bilmiyordum ama bu manzara beni epey tatmin etmişti. Birilerinin sizin için endişelenmesi, biliyorum çok bencilce ama, harika bir duyguydu. Uzun süredir hissetmediğim bir duygu.

Telefonumu cebime geri koymaya yeltenirken bir yandan da onların hiçbir hareketini kaçırmamaya çalışıyordum ki o an Cihan'ın benden tarafa baktığını görüp panikledim. Etraf en az gözleri kadar karanlıktı, beni görmesinin imkanı yoktu. Fakat olan olmuştu bir kere, heyecanına yenik düşmüş ve tek bir çıtın çıkmadığı boş sokak yere düşen telefonumun sesiyle inlemişti.

"O neydi lan?"

Hay sikeyim ya.

Buradan sonrası, malum kanal oyunculuğuydu.
Yerdeki telefonumu kaptım ve dakikalardır onları dinlemiyormuş, varlıklarındansa hiç haberdar değilmişim gibi o tarafa ilerledim.

Ellerim ceplerimde, sarsak sarsak yürürken karşımda onları görünce şaşırmış rolüne büründüm.
"Beyler, hayırdır?"

Üçlü aniden bana dönünce en az benim kadar şaşırmış bakıyorlardı. O an Eren'in gerçekten de yanlarında olmadığını gördüm.

Babası sorun çıkartmaya devam ediyordu demek.

"Furkan?" İlk konuşan Tolga abi olmuştu. "Oğlum neredesin sen ya, deli olduk burada."

"Çok da bir şey değişmemiş abi." Mesafeli de olsa onunla takılmaktan alamamıştım kendimi, zaten iki gündür özlemden kafayı yiyecek hale gelmiştim. Yanlarına gidip 'hadi özür dileyin de barışalım' demem an meselesiydi ki ev arama olayları beynimi meşgul etmeseydi yapardım da.

"Şerefsiz, özledim lan seni." Gelip saçlarımı karıştırdı ve sarıldı. Bu onun özür dilemesiydi işte, fazlasını bekleyemezdiniz. Kendisi oldukça ağır abi takınan cinstendi ve özür meseleleri... şey, raconuna tersti.

Zaten aşk hayatı da bu yüzden hiç düzene girememişti, kendine ait kuralları vardı Tolga abinin ve onları çiğneyemezdiniz. Deli divane aşık da olsa bağlı olduğu tek şey vardı, düzeni. Hayatına giren kadınların işi epey zordu doğrusu.

"En son yanınıza çağırmaya bile tenezzül etmiyordunuz ama..." Tolerans gösterip tribini çektiği nadir kişilerden biri de bendim ki bundan nefret ederdi. Pek çok kız arkadaşı olmuştu ve pek çoğuyla da bu trip mevzusu yüzünden ayrılmıştı.

Onlar yorum yapmadan ekledim,
"Neyse, neden buradasınız bu saatte?"

Baran elindeki siyah poşeti kaldırıp dudaklarına hin bir gülümseme yerleştirdi.
"İçmeye gidiyoruz."

O sırada Baran'ın yanındaki, gözlerini benden ayırmayan bedene ilişti gözüm. Biliyordum ki saniye bile sürmemişti gözlerimizin birbirine değmesi, yine de önceki günler olanların aklıma hücum etmesine yetmişti. O kadar olaydan sonra onunla aynı masaya oturacağımı düşünüyor muydu cidden? Ya da daha beteri, o benimle oturmayı nasıl kabul etmişti? En son baktığımda 'seninle aynı ortama giren aklıma sokayım' deyip omzumda morarıklığa sebep olmuştu....

Tolga abinin sesi ona dönmeme neden oldu.
"Gidiyormuşsun, biz de son bir gece yapalım dedik." Biraz kırılmış mıydı sanki?

"Teşekkür ederim abi, iyi düşünmüşsünüz." Elimden geldiğince gülümsedim. "Ama dinlenmem lazım, çok yorgunum."

Yalan değildi, gerçekten de çok yorgundum ama asıl sebebinin bu olmadığını o an sadece iki kişi biliyordu.

Baran ve Tolga abiden itiraz sesleri yükseldi.
"Oğlum paraya kıyıp senin en sevdiğin içkileri aldım lan, ne demek yorgunum? Hem içkiden iyi ağrı kesici mi var?"

"Kanka kabul etmeyiz, vallahi gelmezsen ölümü gör." Baran'ın söylediği lafla ensesine tokat geçirdim. Ulan dünyada bundan daha çok nefret ettiğim bir sözcük grubu yoktu ya.

"Düzgün konuş salak herif." O ensesini ovalarken devam ettim. "Cidden uyumam lazım, yarın dersim erken, sonra da özel ders var... Başka zaman artık."

Tolga abi ısrarlarını kesmiyordu.
"E oğlum iki gün sonra taşınmıyor musun zaten, ne zaman yapacağız?"

Öyleydi, önümüzdeki iki gün içinde bir ev bulup taşınmamız gerekiyordu ve biz hâlâ bir yer bulabilmiş değildik. Benim sevdiğim yeri Enes, onun sevdiği yeri ise ben sevemiyordum ve böyle giderse sonsuza kadar sürecekti bu.

Ben daha savunmama geçemeden, buz gibi sesiyle ortamı soğutan Cihan oldu
"Gelmiyor işte, zorlamayın. Hadi."

Bu tavırlarından sonra Tolga abi ve Baran tarafından zorla getirildiği sonucunu çıkarmak zor olmamıştı. Yani attığı herhangi bir adım yoktu, pişmanlığının olmadığı gibi. Bunca şeyden sonra hâlâ bana veda etmek için burada olduğunu düşünen beynime sıçayım.

Üçümüzü arkada bırakıp gitmeye yeltenirken, ortaya çıkan şiddetli öfkemden bihaberdim. İçimden sadece bu sefer değil diyordum. Bu sefer beni bir bok çuvalı gibi ortada bırakıp gidemeyeceksin, bana kendimi yetersiz ve aşağılık hissettirmene müsade etmeyeceğim. Dahaca çok yol alamamış olan çocuğa doğru koşarken aklımdan geçenler buydu.

Tüm bu zamandır, yani beni hiçe sayıp küçümsediği on yıldır, ona karşı biriken ancak geçmişe ve bir gün eskisi gibi olacağımıza dair beslediğim inancımla geri plana attığım sinirim ortaya çıkarken sırtındaydım. Birkaç saniye sonra ise yere devrilmiş, şokla bana çevirdiği yüzüne yumruklar savuruyordum.

Ne zaman geldiğini anlayamadığım yaşlarım görmemi zorlaştırırken attığım çoğu yumruk boşa savruluyor ve vermek istediğim acının kat ve katını alıyordum, fiziksel ve ruhsal olarak.

Yüksek adrenalinle kan her zamankinden daha hızlı olarak vücuduma yayılıyor, kulaklarımı sağır ediyordu. Arkadan beni birilerinin çektiğini hissetsem de ne dediklerini anlayamıyordum ama şu an bunu okuyan siz gibi, onların da şok içinde olduğunu anlamak zor değildi. Benden beklemezdiniz, çünkü şimdiye kadar ona hiç karşılık vermemiş, zaten kaybetmiş olduğum en yakın arkadaşımın iyice yok olmaması için laflarının altında ezilmeyi kabul etmiştim. Şu an bunların hiçbiri umurumda değildi.

Savurduğum yumruklar ona hesap soruyordu: neden beni bıraktın, neden beni sevdiğim tek şeyden mahrum ettin, neden acı çektiğimi bildiğin halde ateşimi iyice harladın, neden beni hiç sevmedin?

Beklemediğiniz başka bir şey vardıysa, o da altımdaki Cihan'ın tek bir tepki dahi vermiyor olmasıydı. Sadece gözlerime bakıyor, vuruşlarımı engelliyordu. Sikeyim ya, neden böyleydi ki? Ağzımı yüzümü kırsındı ki bir daha yüz yüze gelecek yüzümüz kalmasaydı işte.

Ama o yine beklemediğimi yapıyordu. Baran ile Tolga abi beni onun üzerinden alıp uzaklaştırırken, gözünden düştüğünü gördüğüm bir damla yaş ise en beklenmedik olanıydı.

Furkan iyi bile sabrettin bu zamana kadar butonuyum.




Continue Reading

You'll Also Like

60K 4.1K 24
Beni özlediğinde yıldızlara bak.
4.9K 746 7
Bir kaleyiz kumsalda, yalnız ve sakin. Yarınımız yok belki, bugün ise benimsin. Yaklaşıyor fırtına, kalbim tedirgin. İstemiyor bir daha baştan sevils...
405K 23.5K 53
'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.
17.9K 1K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...