HEMARE

By Zezekale

2.3M 63.5K 9.9K

Hikaye de yetişkin içerik bulunmaktadır! Bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. "Seni meşgul ediyorum bu saat... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM - FİNAL

23. BÖLÜM

52.3K 1.6K 317
By Zezekale


Sınır 400 vote , 250 yorum.

Keyifli okumalar ❤️


Arslan'ın bağırtısının hemen ardından vakit kaybetmeden aramayı sonlandırdım. Ömer araba kullandığı için uzun uzun bakamıyordu ama şaşırdığı belliydi. Beklemeden o da dile getirdi zaten.

"Sen ne yaptın?" diye sorusunu yöneltti. Derin bir nefes alıp kollarımı göğsümde bağladım.

"Az bile yaptım. Sen bir de evde neler yapacağımı gör. Dansözlü falanmış." Muhattabım Ömermiş gibi ona hitaben devam ettim. "Siz dansözlü bekarlığa veda yapabiliyorken , ben neden erkek dansçı seyretmeye gidemiyorum. Bir tek erkeklere mi özel?" dedim.

"Bana ne atarlanıyorsun kızım! Git nişanlına söyle bunları. Sanki ben dedim dansözlü yapalım diye. Ne izlemeye gidiyorsan git , hatta ben götüreyim." dedi hafiften sinirli bir şekilde. Ona bakıp konuşmaya başladım.

"Kusura bakma Ömer , özür dilerim. Sana yüklenmemeliydim. Haklısın." siniri yatışmış gibi dururken biraz öne doğru eğilip yüzüne bakarak devam ettim. "Şu teklifin hala geçerli mi peki? Cidden götürür müsün beni?" diye sordum ortamı yumuşatmak için. Gözlerini kısa bir süre yüzüme çevirip tekrar yola odaklandı ama cevap vermeyi de ihmal etmedi.

"Ya bir git Efsun. Öldürtmek mi istiyorsun sen beni?" yüzünde sinsi bir gülümseme oluşurken devam etti. "Arslan'a seni benim götürdüğümü söylemezsen , olabilir." dedi. Ağzımı açıp konuşacakkan adeta sözleri ağzıma tıkadı.

"Uzun zamandır aramız şaşırtıcı bir şekilde çok iyi , bu yüzden bozulursa en başa döneriz. Yani her gördüğü yerde o yumruğunu yüzüme yerleştirir. Övünmek gibi olmasın ama bu yakışıklı yüzümü dağıtması hiç hoşuma gitmiyor." dedi eli kirli sakalının çevrelediği çenesini okşarken. Geri eski halime dönüp konuştum.

"Seni o gece unutabilirim bile Ömer. Sen beni götür de gerisi halledilir." dedim. Sözlerim bittikten sonra elimle fermuar çekiyormuş gibi yaptım. Başını salladı ve sessiz kalıp mahalleye sürdü.

Araba evin önünde durunca Ömer'e de gelmesini teklif ettikten sonra indim. Bahçe kapısını aralayıp eve ilerledim. Kapıyı çalıp açılmasını beklerken Ömer de arabasını düzgünce park ettikten sonra yanıma gelmişti. Kapı açılınca yüzümde bir sırıtış oluştu. Kollarımı açıp sıkıca sarıldım geri ayrılırken de konuştum.

"Canım yengem!" dedim sevimlice. Selin bu hareketime anlam veremezken Ömer az çok anlıyor gibi bakıyordu. Fazla takmadan ceketimi çıkarıp askılığa astıktan sonra Ömer'inkini de alıp astım. Lavabo da elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim. Biz alışverişteyken Selin bir şeyler hazırlamış bize gelmiş olmalıydı. Boşuna sarılmamışım. En sevdiğim yengem sonuçta değil mi?

Bir kaç hazırlıktan sonra telefonumun zil sesi kulağıma dolunca bakışlarımı masanın üzerinde duran telefonuma çevirdim. Arslan arıyordu. Bekletmeden açtım.

"Efendim." dedim normal bir şekilde. O da gayet sakin ses tonuyla konuştu.

"Neredesin?" diye sordu. Her zamanki konuşmalarımızmış gibi cevapladım onu.

"Evdeyim Arslan. Nerede olacağım?" dedim. Onaylayan mırıltılar çıkarıp kapattı. Telefonu bırakıp hazırlığa devam ettim. Ömer ile babam salonda muhabbete dalmışlardı. Benim gibi onlarda uzun zamandır görüşmemişlerdi. Masaya bardakları bıraktıktan sonra kapının zili çaldı. Kapıya doğru ilerlerken annem aceleyle önümden geçip kapıyı açtı. Abim ve Arslan kapıda dikiliyordu. Abim annemi öptükten sonra ayakkabılarını çıkarttı ve içeri girdi. Bakışlarımı üzerinden ayırmadan her hareketini izliyordum. Başını kaldırıp 'ne bakıyorsun?' dercesine kafasını salladı. Omuz silkip gülümsedim. Sen göreceksin Metin bey! Annemin sesi kulaklarımı doldurunca bakışlarımı abimden çektim.

"Girsene oğlum." dedi annem. Arslan bakışlarını bana değdirip tekrar anneme döndü ve konuştu.

"Hiç girmeyeyim annem , ben Efsunla iki dakika bir şey konuşacaktım." dedi. Ama annem koluna yapışıp içeri çekti. Normal bir zaman olsaydı biraz daha nazik olabilirdin annecim ama bugün sana her şey serbest. Arslan mecbur ayakkabıları çıkarıp içeri girdi.

"Konuşursunuz oğlum , kaçmıyor ya Efsun. Hem masa hazır. Yemeğe de kalırsın." dedi. Sanki bir yere kaçacakmış gibi kolunu da bırakmıyordu. Daha fazla orada oyalanmayıp mutfağa girdim ve içecekleri alıp tekrar masaya döndüm. İçecekleri doldurdum ve Selin'in babamları çağırmasını bekledim. Babamlar masaya gelince hepimiz yerimize yerleştik. Çorbalardan sonra ana yemeğe geçtik.

Yemekleri bitenler kalkınca dört koldan masayı toparladık. Çayı da demlenmeye bırakmamın ardından tatlıları tabaklara pay etmeye başladım. Baklavaları tabağa yerleştirirken tamamen odağım kutuyla tabaklardı. Arkamdan gelen sesle irkildim ama bozuntuya vermeden işime devam ettim.

"Efsun , konuşalım mı yavrum?" diye sordu. Başımı kısa süreliğine ona çevirdim ve konuştum.

"Konuşalım." dedim tekrar önüme dönerken. Yanıma geldi ve elimde ki çatalı bıraktırıp masaya götürdü. Sandalyeyi çektikten sonra oturmamı sağladı. Çaprazımda ki sandalyeyi çekip oda hemen karşıma oturdu. Arkama yaslanıp yüzüne bakmaya başladım.

"Yavrum. Bugün söylediklerime inat olarak öyle konuştun biliyorum. Eğer dinlediysen benim düşüncem çok farklıydı. Sadece abin öyle bir şey söyledi diye olabilir belki diye düşündüm. Ama çok da gerekli değil. Sen de o söylediklerinde ciddi değildin zaten. Ben aramızda bunun bir problem olmasını istemiyorum." dedi. Gözlerimi kısıp yüzünü inceledim. Gözleri  benden bir cevap bekliyor gibi bakıyordu.

"Ben de problem olsun istemem hayatım. Ama yapabilirsiniz yani benim açımdan bir sıkıntı yok. Sonuçta bir kere evleniyoruz. Her şeyimiz eksiksiz olsun." dedim ve ayaklandım. Tezgahta ki tabakları tepsiye yerleştirip mutfak kapısına ilerlerken sözlerime ekleme yaptım. "Ama ben söylediklerimde gayette ciddiydim. İnat uğruna falan değildi. Sende yap bende yapayım." dedikten sonra hızlıca oradan ayrılıp salona girdim. Ben tabakları herkese dağıtırken Selin de kalktı ve mutfağa gitti. Arslan salona girerken yüzünde ki öfkeyi gizlemeden geçti boş ikili koltuğa oturdu. Arslan'ın önünde ki sehpaya iki tane tabak bıraktım ve geri mutfağa gittim. Selin çayları dolduruyorken bende tepsiyi yerine koyup tekrar salona döndüm. Arslan'ın yanına oturdum ve babamla konuşmalarını dinlemeye başladım. Babam çayından bir yudum alıp geri bıraktıktan sonra geri yaslandı ve konuştu.

"Sen de bayadır yoğunsun oğlum. Hem iş hemde hazırlıklar , zorlanmıyorsun değil mi?"     dedi.

"Yok baba ne zorlanacağım. Zaten her şey hazır , geriye düğünü beklemek kaldı." dedi bakışları bana kayar gibi oldu ama odağını bozmadı. Ömer de dahil olunca bende annemlere döndüm. Annem geçenlerde bir tane kadına ördürdüğü dantelleri kucağına koymuş teker teker Selin'e gösteriyordu. Rica etsem artık biri anneme o dantelleri ve bir çok şeyi kullanmayacağımı söyleyebilir mi? Evimizi bile o kadar sade ve modern yerleştirdiğim için dantel koysam sırıtır. Düşünsenize televizyonun üstüne dantel koyuyormuşum. Yüzümde bir gülümseme oluşurken annemin sesini duydum.

"Neye gülüyorsun kızım sen?" dedi. Durduk yere gülünce annem de rahatsız oldu anlaşılan. Omuz silktim ve konuştum.

"Hiç bir şeye gülmüyorum anne." dedim.

"Delirdin iyice sen , biz seni çok çalıştırdık ondan oldu bu." dedi. Ama tamamen işlerin bitmesinden sonra bunu dile getirmesi ne kadar etkili oldu bilemiyorum.

"Yapılacak iş kalmadı o yüzden böyle söylüyorsun değil mi?" dedim. Annem cevap veremeden daha demin tuvalete diye kalkıp şimdi de salonun kapısında bana bakarak konuşan abim cevap verdi.

"Tabi ki o yüzden söylüyor. Önceden söyleseydi de onu bahane edip işten kaçsaydın değil mi?" dedi sonra da eklemek istediklerini dile getirdi. "Sonuçta biz demedik size apar topar evlenin diye. Siz karar verdiniz  , veremedim de siz çekeceksiniz." geçti karısının yanına oturdu ve kolunu koltuğun sırt kısmına uzattı. Gözlerimi kısarak yüzünde dolandırdım. Bir de suratıma suratıma gülüyordu. Pislik. Babam kalksın da ben o gülen yüzünü bir düşüreyim senin Metin Bey.

Annem'e kaş göz yapacağıma direkt söyleseydim keşke. Neyse ki Mert benim yerime anneme söyleyiverdi.

"Anne , ablam gidin yatın artık biz gençler oturacağız diyor. Gerçi abim ve bir tanecik eniştem genç değil ama neyse." dedi son sözlerini abime ve Arslan'a bakarak. Annem bir şey demeden kalkınca bende kalkıp boş tabakları topladım. Salondan çıktıktan sonra mutfağa ilerlerken anneme seslendim. Babam gelmeden söylesem iyi olurdu.

"Siz odaya çıktıktan sonra biraz bağırış çağırış olabilir. Abim uzun zamandır konsolundan uzak ya şimdi oyun falan oynarlar onlar. Biliyorsun abim kendinden geçiyor oyun oynayınca , bir şey oluyor diye düşünüp aşağı inmeyin diye diyorum." dedim. Yüzüme dik dik bakıp sonra konuştu.

"İyi bakalım abine söyle sessiz oynasın. Fazla ses çıkartırsa aşağıya inip unuttuğu terliğimin tadını hatırlatırım." dedi ve merdivenlere yöneldi. Mutfağa girip tabakları makineye dizdikten sonra çaydanlıkla geri çıktım ve salona giderken babam çıktı bir adım gerileyip geçmesine izin verdim. Yanıma gelip saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu ve konuştu.

"İyi geceler güzel kızım." dedi. Ona gülümseyerek konuştum.

"İyi geceler babacığım." dedim ve yanağından öptüm. O merdivenlere giderken bende salona girip çayı biten herkesin çaylarını doldurduktan sonra çaydanlığı yere bıraktım. Tekrar eski yerime geçip oturdum. Salonda bir sessizlik oluşunca üzerlerinde bakışlarımı gezdirdim. Herkes başka bir şeyle ilgilenirken konuşmanın tam zamanıydı. İlk önce oturuşumu dik konuma getirdim ve boğazımı temizleyip konuşacağımı belirttim. Hepsinin bakışları bana dönünce gülümseyip konuşmaya başladım.

"Selin önümüzde ki cuma günü işin var mı?" dedim. Selin normal bir konusmadaymışız gibi içtenlikle yanıtladı beni.

"Hayır yok , neden kına yapmaya mı karar verdin?" dedi. Omuz silktim ve konuştum.

"Kına değil de bekarlığa veda gibi bir şey yapmayı düşünüyorum. Üniversiteden bir arkadaşımın kuzeninin mekanında yaparız diye düşündüm. Kızlar olacak senin de gelmeni isterim." dedim. Selin bir kararsızca baktı sonra cevap verecekken abim atıldı oradan.

"Hangi arkadaşmış o? Nasıl bir mekan? Sen kendi kendine karar vermişsin gitmeye , izin vereceğimiz belli değil. Bir de üzerine karımı alet ediyorsun. Benden gelip izin aldın mı sen bir de bekarlığa veda yapıyorsun. Normal kınanı yap işte." dedi. Arkama yaslanıp cevapladım onu.

"Üniversitede ki tüm arkadaşlarımı tanımıyorsun. Bar gibi bir yer abiciğim. Ben kendi kendime karar vermedim kızlarla karar verdik buna. Senden izin almadım. Sen benim ve karının senden izin almasını istiyorsun da sizin şu dansözlü olan bekarlığa vedanız için karından izin aldın mı?" dedim. Selin ilk baş anlamamış gibi yüzüme bakarken hışımla abime döndü.

"Metin , ne dansözünden bahsediyor Efsun?" dedi. Ama abim tamamen benim bunu nereden öğrendiğimi düşünüyordu. Selin'e cevap vermeyi geciktirmek için gözleri etrafta gezinirken Ömer de takılı kaldı. Oturduğu yerde dikleşirken konuştu.

"Sen mi söyledin lan?" dedi sinirli bir şekilde. Ömer hiç pozisyonunu bozmadan oturmaya devam etti.

"Ben söylemedim kendisi duydu." dedi. Abim kafasında bazı parçaları birleştirince olayı anlayıp tekrar kızdı.

"Seninle birlikte olduğunu neden söylemedin?" diye sorusunu sordu. Ömer omuz silkti ve cevapladı abimi.

"Sormadın ki yanında biri var mı , yalnız mısın diye." dedi. Abim daha çok sinirlenirken tekrar konuştu.

"Napıyorsun diye sordum." dedi.

"Bende araba kullanıyorum dedim. Zaten araba kullanıyordum değil mi Efsun?" dedi. Başımı sallayıp Ömer'i onayladım. Bakışları bana dönünce sert sert baktı ama Selin'in sesini duyana kadar tabi ki.

"Metin , Efsun bana söylemese gizli gizli o kadınlarla eğlenecektin yani." dedi yakıştıramamış bir şekilde. Abim bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki Selin oturduğu yerden kalkıp Mert'in yanına oturdu. Abim bir an duraksasa da konuşmaya başladı.

"Karıcığım yanlış anladın sen bizi. Ayrıca benim fikrim değildi ki bu Devran attı ortaya diğerleri de kabul edince ne deseydim olmaz mı deseydim. Burada karar vermesi gereken ben değil Arslan , o da kabul ettiğine göre." bakışları bana döndükten sonra devam etti. "Yani küçük hanım , karımla aramı bozmaya çalışacağına nişanlına hesap sor." dedi. Abimin söyledikleriyle Selin cevap vermezken yüzümde bir gülümseme oluştu. Bakışlarımı abimden ayırmadan Selin'e hitaben konuştum.

"Sen niye kızıyorsun ki Selin? Bırak gitsinler , biz de seninle o planladığımız yere gidip yaparız bekarlığa vedamızı." dedim. Selin ne yapacağımızı merak ettiği için sorma kararı aldı.

"Bar da eğlenmek abini kudurtmaz Efsun." dedi.

"Sadece bar'a gideceğimizi kim söyledi? Arkadaşımın kuzeninin mekanı demiştim ya , bu tür organizasyonlar için erkek dansçıları varmış. Gider eğleniriz işte. Hem abim de kudurur. Şuan bile kuduruyor mesela. Ne dersin gidelim bence." dedim. Ama Selin'den önce konuşan Arslan ve Abim adeta kükrediler.

"Olmaz!"

"Asla Olmaz!" dedi abim. Selin inadına yaparmış gibi konuştu.

"Bal gibi de olur. Gidelim. Hep erkekler istediklerini yapacak değiller ya." dedi. Yüzümde sinsi bir gülümseme oluşurken bakışlarım abime kaydı. O sinirli bir şekilde bana bakarken konuştum.

"Kusura bakma abi ama daha demin tüm suçu Devran abi'ye attın. Halbuki bizzat kendi kararın olduğunu belirtmiştin telefonda." bakışlarımı soluma çevirip bana bakan Arslan'a hitaben devam ettim. " Ve sende başka bir kararın olduğunu ama böyle teklife de hayır diyemeyeceğini söylemiştin. Gidin , gitmeyin demiyorum ama bizim eğlencemize de karışmayacaksınız." dedim. Arslan'ın kademe kademe çatılan kaşlarıyla dik dik ona baktım. Abim konuşunca gözlerimi ona çevirdim.

"Efsun! Sen uzun zamandır benden dayak yemiyorsun , o yüzden bu rahatlığın." dedi. Yüzümü buruşturup başımı salladım.

"Hı sen dövebiliyordun sanki beni. Şimdi ki gücüne güveniyorsan dene bir bakalım. İki saniyemi almaz seni yere sermem." dedim alayla. Oturduğu yerden kalkınca bende kalktım. Bana doğru adımlayınca bende ilerleyecekken sol bileğime dolanan parmakların kuvvetiyle durmak zorunda kaldım. Arslan oturduğu yerden kalktı ve bana doğru gelen abimin göğsüne avcunu koyup hafifçe geri ittirdi.

"Git karının gönlünü al. O eğlenceyi de yapmıyoruz. Ben bahçede Efsunla konuşacağım." dedi. Sonra da cevabını beklemeden beni peşinden dış kapıya ilerletti. Askılıktan benim ceketim yerine kendi ceketini alıp bana giydirdi. Kapıyı açıp ilk kendi çıktı ve peşinden de beni çıkarttı. Arka bahçeye dolanmadan ön bahçede karşılıklı durup birbirimize baktık. O konusmayınca ben konuştum.

"Niye çıktık dışarıya?" diye sordum. Bakışları yüzümde gezinirken konuşmaya başladı.

"Ben hiçbir şey yapmayacağım ve sende o bahsettiğin yere gitmeyeceksin." dedi. Kaşlarımı çattın ve dik dik baktım.

"Neden gitmiyormuşum? Sen vazgeçtin diye bende mi vazgeçmek zorundayım." dedim. Derin bir nefes aldı.

"Efsun , bak güzelim. Sen zaten bana inat olsun diye yapmak istedin. Sana yapmayacağım diyorum. Senin de yapmak için bir nedenin kalmayacak." dedi.

"Yanılıyorsun , ben inat olsun diye yapmıyorum. Ve sende ben böyle bir şey yapacağımı söylemeseydim o gece eğlenmeye gidecektin. Sen yapabiliyorken ben neden yapamıyorum onu anlayamıyorum." dedim isyanla.

"Yavrum , gitmeyeceğim diyorum sana." dedi. Omzumu silktim ve konuştum.

"Sırf ben gitmeyeyim diye vazgeçiyorsun. Ama şans eseri böyle bir planınız olduğundan haberdar olmasam sen Efsun benim böyle bir ortam da bulunmamı istemez deyip de planını iptal etmeyecektin." dedim.

"Efsun. Ne yapmamı istiyorsun güzelim?" dedi.

"İsteklerimi , istemediğin bir şey yapmak istediğimde dikkate alıyorsun. O telefon da Ömer sana sorduğunda cevabın meyhane de oturup iki kadeh bir şey içer sonra da evlerimize dağılırız gerek yok dansöze olsaydı. Ben de hiç erkek dansçı işine girişmeyecektim. Hani biz evleniyoruz ya birbirimizi çok seviyoruz , işte evlenen insanlar eşlerinin düşüncelerini dikkate alır. Biz seninle ben doğduğumdan beri beraberiz. Neye ilgimin olduğunu neyden nefret ettiğimi biliyorsun ama düşüncelerime önem verilmesini istediğimi unutmuş gibi davranıyorsun. Sorun bu da değil. O kadınlar gelecek önünde orası burası açık bir şekilde oynayacak. Sen bana kafayı falan mı yedirtmek istiyorsun ya!" dedim . Yüzünde gülümseme oluşurken konuştum.

"Neye gülüyorsun , komik bir şey mi söyledim?" diye sordum. Cevap vermeden bakmaya devam ederken kapıya dönüp ilerlemeye başlamışken karnıma sardığı koluyla beni durdurdu. Sırtımı göğsüne yasladı ve çenesini omzuma koydu.

"İki saattir inat ettiğini söylüyorum ama ısrarla kabul etmiyordun. Şimdi kendin söyledin. Ona gülüyordum." dedi. Kollarını çözmeye çalışınca konuşmasına devam etti. "Özür dilerim..!" diye kulağıma doğru fısıldadı. Hareketimi kesip bekledim.

"Düşünemedim. Çok da istekli değildim zaten. Ömer sormadan önce hayır demiştim.  Sonra çok ısrar ettiler kabul etmek zorunda kaldım. Hoşuna gitmeyeceğini düşünmeliydim." dudakları yanağıma değince hafifçe titredim. Bunu fark ettiğinde yanağımda ki dudakları gerildi. "Efsun , yavrum dönme bana yüzünü. Cuma günü kınanı yap bende bizim evde abinle birlikte vakit geçireyim. Ne dersin?" dedi. Derin bir nefes alıp konuştum.

"Bence abimden uzun bir süre uzak dur. Saçma sapan düşünceler sokuyor aklına. Dansözmüş , Selin onun hakkından gelir şimdi." dedim. Sesi tekrar kulağıma dolunca onu dinledim.

"Boşver şimdi abini. Sen bana dönsene bir yüzünü göster bu aşık adama." dedi. Gülümseyecekken kendimi kasıp engelledim. İstediği zaman ağzı da iyi laf yapıyordu. Kolları arasında beni döndürüp kendine çevirdi. Gözlerimi gözlerine kenetleyince yüzünü yaklaştırdı. Konuşmadan hemen önce dudaklarını ıslattı. Gözlerim oraya kaysada hemen toparladım kendimi.

"Çaresiz bir şekilde seni izlerken şu gözlerinin aynı şimdi ki gibi sevgiyle bakmasını o kadar istedim ki. Benden esirgeme aşığı olduğum güzel gözlerini. Kızsan da küssen de benden uzaklaşma. Aynı az önceki gibi bana söyle seni kıran şeyleri. Ben biraz odun olabiliyorum. Senin söylemen gerekiyor. Söylerken saygı çerçevesi içerisinde sövebilirsin de." dedi. Gülmemi artık tutamazken konuştum.

"O nasıl oluyor , saygı çerçevesi içerisinde sövmek?" diye sordum gülerek. Bakışları yüzümde gezinirken dudakları gerildi.

"Öğretirim bir ara." dedi ve iyice yüzüme doğru yakınlaştı. Tam öpecekken arkamızda ki kapı açıldı. Arslan sinirli soluklar alırken kaderine sövüyordu. Benden biraz uzaklaştı ve kimin açtığına baktı. Benim bakmama gerek yoktu çünkü kim olduğunu gayet de iyi biliyordum. İki dakika yalnız bıraktı diye içerde kendini yiyip bitirmiştir o. Meraklı Melahat. Arslan'dan uzaklaştım ve arkamı dönüp abimi kenara iteleyerek içeri girdim. Peşimden gelmediklerini görünce seslendim.

"Hadi acele edin oyun oynayacağız daha." dedim. Sonuçta annemin gözünde yalancı olmak istemezdim. Salona geçtik ve onlar konsolu kurarken bende ortalığı toparladım. O akşam abim , Arslan ve Ömer yeri geldiğinde birbirlerini dövecek yeri geldiğinde zıplaya zıplaya kutlama yapacak mod'a bürünmüşlerdi. 10 yaşında çocuk da olsan 30 yaşında adam da olsan oyun oynayınca hepsi aynı oluyormuş.

Oyun oynarken annem daldı odaya sessiz olmamız için bizi tatlı dille uyardı. Arslan ve Ömer  artık geç olduğunu söyleyip gittiler. Mert odasına çıkıp çoktan uyudu. Abim ve Selin de burada kalma kararı alıp odalarına çıktılar ve en sonda ben de yattıp sıcaklığın verdiği mayışma hissiyle uyuya kaldım.

                ***********************

Beklenilen gün sonunda gelip çatmıştı. Bugün benim düğünüm vardı ve ben heyecandan hiçbir şey yapacak durumda değildim. Sabah 9 da kalktım ve on beş yirmi dakikadır yatakta boş boş oturuyordum. Şaşırılacak şey şu ki annem de odama şafak operasyonu düzenlememişti. Acaba Arslan nişanı attı da benim mi haberim yoktu. Elimi kulağıma götürüp çektikten sonra komodine yumruk yaptığım elimle vurdum. Allah korusun.

Daha fazla kafamda senaryolar üretmeden ayaklandım. Yatağımı toplayıp banyoya gittim. Kısa bir duş aldıktan sonra vücudumu ne kadar krem varsa onlarla nemlendirdim. Bornozuma sarılıp banyodan çıkıp hızlıca odama koştum. Üzerime üstün körü bir kaç kıyafet geçirdikten sonra aşağıya indim. Masa da kimse yoktu. Adımlarımı mutfağa çevirip ilerledim. Mutfak masasında kahvaltı masasında oturmuş benim çekirdek ailem kahvaltı ediyorlardı. Gerçi annem ve babam daha çok başka diyarlara dalmış gibi görünüyorlardı. Masaya yaklaşınca beni ilk fark eden annem oldu.

"Kızım niye kalktın? Biraz daha uyusaydın ya." dedi. Düğün akşam olacağı için böyle söylüyordu ama gece de heyecandan doğru dürüst uyuyamamıştım ki. Ona gülümsedim ve cevap verdim.

"Uyuyamıyorum ki , hem bensiz kahvaltı yapıyorsunuz. Hiç yakıştıramadım. Benden bu kadar mı kurtulmak istiyorsunuz?" dedim şakaya vurarak. Herkesin üzerinde bir hüzün bulutu geziniyordu zaten en azından ortam yumuşar diye söylediğim şeyle annem çeşmeleri açtı. Dün ağladığımız yetmiyormuş gibi yine ağlayacaktık ve bunun hiç sonu gelmeyecekti. Anneme doğru ilerleyip sarıldım.

"Anne iki adımlık mesafe de olacağım. Zaten her gün buradayım. Öyle evlendirdim kurtuldum diye düşünme kurtulamazsınız benden. Kızları uzağa gidenler ne yapsın anne. Ağlama artık. Dün o kadar çok ağladık ki gözlerim hala kıpkırmızı." biraz eğilip sadece annemin duyacağı şekilde devam ettim. "Arslan biz bu şekilde anlaşmamıştık deyip evlenmekten vazgeçerse iyice başına kalırım." dedim. Beni iteleyip göz yaşlarını temizledi. Ben yerime otururken konuştu.

"Aman başıma kalma. Ağlama sakın. Bende ağlamıyorum." dedi. Normal de olsa alınabilirdim belki ama şuan tamamen ağlamasını durdurduğu için takılmıyordum. Babam biraz önce tabakta olan bakışlarını bana çevirmiş beni izliyordu. Ona gülümsedim ve kahvaltı etmek için tabağıma bir kaç bir şey koydum. Düşüncelerimi tamamen başka şeylere çevirmek istiyordum ama pek mümkün olmuyordu. Tabağında ki yiyeceklerle uğraşırken abimin sesiyle başımı kaldırıp ona baktım.

"Doğru düzgün etsene kahvaltını abiciğim. Akşama kadar yemek yok bak ona göre." dedi modumu yükseltmek için. Küçükken babam her yemek yemediğimiz de bize bu şekilde söyleyip yememizi sağlardı. Abimle yarış yapardık biz de. Ona gülümsedim ve üstümde ki kötü enerjiyi kovmaya çalıştım.

"Selin saçımı sen yapar mısın? Lale ve Bergüzar da gelirler birazdan birlikte hazırlanırız. Sen kuaföre gitmeyeceksen tabi." dedim yüzüne bakarak. Ağzında ki lokmasını bitirip cevap vermek için dudaklarını araladı.

"Yaparım tabi ki. Senin hazırlanman bitince kızlarla biz de hazırlanırız. Makyajını kim yapacak?" dedi merakla.

"Lale yapar herhalde öyle abartılı bir şey yapmak istemiyorum zaten. Kendim yaparım ya da kızlar bir gelsin kararlaştırırız." dedim. Başını sallayıp beni onayladı. Kahvaltımızı bir şekilde bitirdik. Annem yukarıya çıkıp eve gelecek akrabalarımız için üzerini değiştirmeye gitti. Biz de mutfağı toparladıktan sonra abim ve Mert'i yolcu ettik. Onlar Arslan ile birlikte kuaför'e ve araba süslemeye gideceklerdi. Salon da biraz vakit geçirdikten hemen sonrasında Lale ve Bergüzar'ın gelmesiyle odama çıktık. Selin sabah buraya gelirken kıyafetini de getirmişti. Hem evin gelini olduğu için kayınvalidesine yardım edecekti , hem de görümcesinin düğünü vardı. Makyaj masamın önünde ki koltuğa oturdum ve aynadan arkamda yatağa oturan kızlara bakıp konuştum.

"Kızlar ben saçlarımı büyük dalgalar yapalım diyorum. Tarakla tarayıp doğal gözükmesini sağlarız. Saçlarımı geri yatırırız üzerine de geçen aldığım tacı takarız. Duvağımı da hemen tacın peşine taktığımızda güzel olur diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?" dedim. Lale ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Bu dediğin modelin fotoğrafı var mı?" dedi. Başımı sallayıp telefonumdan geçenlerde baktığım iki modeli gösterdim.


Kızlar ikinci saçı daha çok beğendikleri için ve benim tacım o tac'a benzediğinden onu yapmaya karar verdik. Saat 12 ye gelirken biz hazırlanmaya başladık. Selin saçımı maşayla dalgalı yaparken aynı zamanda Lale de makyajıma başlamıştı. Neredeyse bir saatin sonunda benim saçım ve makyajım hazırdı. Koltuktan kalkıp sıramı Selin'e verdim. Selin saçını ensesinde sade ama şık bir topuz yaptırıp makyajını da kendi hemen şip şak yaptıktan sonra Lale oturdu. Selin ve Bergüzar ikisi girişince çabucak biterdi. Oturduğum yerden kalkıp gelinliğimi giyinmek için yan odaya geçtim. Gelinliğimi giyince sırtımda ki fermuarlı çekemememden dolayı aceleyle kendi odama girdim. Boşta olan Selin'e arkamı dönüp konuştum.

"Fermuarı çeker misin Selin?" dedim. Selin sırtımda ki fermuarı çekince eteğimi düzelttim. Arkadan duvağımı da düzeltip uzaklaşan Selin ve kızlar bana bakmaya basladılar.


"Oldu mu?" dedim bakışlarımı üçünde gezdirirken. Üçü de başını sallarken Lale konuştu.

"Hala nasıl benden önce evlendiğini anlayamıyorum." dedi. Omuz silktim ve cevap verdim.

"Onu Arslan'a sormak lazım." dedim ve gülümsedim. Bana yaklaşıp saçıma dikkat ederek sarıldı. Kollarımı kaldırıp sırtına koydum. Ayrılırken konuştu.

"Çok güzel bir gelin oldun Efsun." bakışları Selin'e kaydıktan sonra tekrar bana döndü. "Selin alınmasın ama gördüğüm en güzel gelinsin." dedi. Yüzümde oluşan gülümsemeyle tekrar sarıldım. Kızlarla son hazırlıklarımızı da bitirirken muhabbet ettik. Bu heyecanımı bir nebze olsun durulttu. Şimdi odada bulunan tekli koltukta oturmuş Arslan'ı bekliyordum. Kızlar aşağıda misafirlerle ilgileniyorlardı.

Dışarıdan gelen korna sesleriyle geldiklerini anladım. Yerimde duramadığım için ayaklanıp gelinliğimi düzelttikten sonra odada gezinmeye başladım. Gerginlikten tırnaklarımı yememek için zor tutuyordum kendimi. Şu muhteşem pudra pembe ojelerimi bozarsam bin bir zorlukla sürdürdüğüm Aslı beni boğabilirdi.  Beni boğduğu için Arslan da Aslı'yı öldürürdü sonra bu bir kısır döngüye girer ve toplu ölüm yani katliam olurdu. Yani umarım öyle olurdu , sessiz sedasız tek başıma öleceğimi düşünmediniz herhalde. Ne diyorum ben ya! İyice delirdim. Kapımın tıklanmasıyla derin bir nefes alıp seslendim.

"Gel!"

Kapının açılmasıyla görüş açıma giren babamın odaya girmesini izledim. Karşıma gelip alnıma dudaklarını bastırdı. Biraz geriye çekilip konuşmaya başladı.

"Çok güzel olmuşsun meleğim." dedi duygulu bir şekilde. Gülümsedim ama aynı zamanda burun direğim sızladı. Gözlerimin dolmasıyla babam sıkıca sarıldı.

"Ben her zaman senin bir adım arkanda olacağım kızım. Burası senin evin , istediğin zaman geleceksin. Evlilik iki kişiliktir meleğim , birbirinizin hayat arkadaşı olacaksınız. İyi günde kötü günde ilk birbirinize koşacaksınız. Kendine yeni bir aile kuruyorsun , bizden ayrıldığın için üzülüyorsun ama orada ki de sevdiğin adam.  En ufak bir şeyde birbirinizden vazgeçmeyeceğinizi biliyorum ama eğer ki gerçekten uzaklaşmak istediğinde beni veya abini arıyorsun anlaştık mı? Ben sizin hep iyi olmanızı dilemekten başka bir şey yapamam. Umarım ömür boyu mutlu olursun kızım." dedikten sonra ayrılıp alnıma öpücük bıraktı ve devam etti. "Şimdi annen gelecek sakın ağlamayın tamam mı?" dedi. Başımı salladım ve dışarı çıkmasını izledim. Peşinden annem geldi biraz da onunla konuşup çokca ağladık ne kadar kendimizi sıksak da pek başarılı olamadık. Annemden sonra abim ve Mert geldi onlarla da güzelce vedalaştım. Tabi ki benden kurtulamayacaklarını belirtip onları da gönderdim. Kızlar içeriye girince Lale benim makyajımı düzeltirken Bergüzar da kapıda Arslan'dan para koparmaya çalışıyordu. Kapıyı sonunda tatmin olan kızlar açıp Arslan girmeden onlar çıktılar. Kapıdan biraz içeriye girince beni görebileceği yerde durunca odaya girdi ve ardından kapıyı kapadı. Başını kaldırıp bana bakınca donakaldı. On on beş saniye gözleri gelinlikte açık olan omuzlarımda ve yüzümde gezindi. Hala sessiz olduğu için ona seslendim.

"Arslan!" dedim. Bakışları gözlerime odaklanınca ağır adımlarla karşıma geldi. Hala inanamazca bakarken dudakları aralandı.

"Çok.. çok güzel olmuşsun!" dedi. Yüzümde gülümseme oluşurken konuştum.

"Sende çok yakışıklı görünüyorsun!" dedim hayranlıkla. Gerçekten çok yakışıklı olmuştu. İki parmağını çıplak olan omzumdan sürterek elime getirdi. Elimi tutup dudaklarına götürdü. Elimin üzerinden dudaklarını ayırmadan gözlerini bana sabitledi ve konuştu.

"Benim olmaya hazır mısın Gelinim?"

Devam edecek..

Sınır 400 vote , 250 yorum.

Continue Reading

You'll Also Like

11.4K 1.4K 16
Evliliğe nazaran boşanma sayısının yüzde doksan arttığı bir dönemde yaşamak Hafsa'nın kara belasıydı. Evliliğini yürütmeyi bile başaramayan kara dul...
4M 150K 84
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...
54.4K 4.9K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
2.1M 102K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...