HEMARE

By Zezekale

2.3M 62K 9.7K

Hikaye de yetişkin içerik bulunmaktadır! Bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. "Seni meşgul ediyorum bu saat... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM - FİNAL

21. BÖLÜM

51.6K 1.6K 215
By Zezekale

Sınır 400 vote , 250 yorum.



Abimler ayağa kalkıp nikah memuru ile el sıkıştı ve birbirlerine dönüp gülümsediler. Abim Selin'in alnını öpüp sarıldı. Daha sonrasında Arslanla erkekçe sarıldılar ve Arslan oradan uzaklaşarak yanıma gelmeye başladı. Başımı Ömer'e çevirip onunla konuşmaya başladım.

"Ömer, sende yok mu bir şeyler?" diye sordum. Ömer bir anda bu ortamda değindiğim konuyla garip garip baktı yüzüme. Hala yüzüne ısrarla baktığımı görünce sorumu cevapladı.

"Ne alaka kızım , Arslan'ın yanında ki kızı nişanlından uzak tutmak için bana mı ayarlayacaksın?" diye sorusunu yöneltti. Söyledikleriyle kaşlarımı çatıp yüzüne baktım.

"Saçmalama Ömer! Ben o kızı asla yakınıma yaklaştırmam. O kız nişanlı adama sulanan bir kız. Ben sana böyle kızlardan ayarlamam.  Sonuçta bundan sonra arkadaşlığımızı bitirecek değiliz ya. Eğer benden bir şeyler yapmamı istersen ben daha iyilerini bulabilirim sana." dedim. Ömer beni onaylamak için başını sallarken konuşmaya başladı.

"Doğru söylüyorsun biz bu saatten sonra zor ayrılırız. Neyse onu bunu boşver de biz bu kızla düğün bittikten sonra bir görüşme yapalım. O kim ki benim enişteme sulanıyor. Yelloz." dedi. Tepkisi komigime gitse de daha yeni yanımıza gelen Arslan yüzünden gülmedim.

"Sonra konuşuruz o meseleyi." dedim ciddi ses tonumla. Ömer de tepkimden anladığı için daha konuşmadı ve yanında ki Aslı ile konuşmaya başladı.

"Ne meselesi güzelim?" diye sordu ama ona dönüp tek kelime etmedim. Elini yüzümün önünde ki saç tutamıma uzattı ve kulağımın arkasına sıkıştırdı. Başımı elinden uzaklastırıp sandalyemi de Mert'e doğru yaklaştırdım. Arslan bu hareketimden sonra anlamazca bakmaya başladı. Bakmayla anlayamayacağını anlamış olmalı ki konuşmadan önce boğazını temizledi.

"Ne oluyor Efsun?" dedi. Sanki sormaya hakkı varmış gibi daha fazla uzatmadan ona dönmeden karşıya bakarak konuştum.

"Sonra konuşuruz Arslan! Abimin düğününde kavga etmek istemiyorum." dedim. Elini çeneme koyarak yüzüne bakmamı sağladı. Gözleri yüzümün her yerinde gezinirken konuşmak için dudaklarını araladı.

"Kavga edecek ne oldu?" dedi. Çenemi elinden kurtarıp konuşmaya başladım.

"Bir de soruyor musun? Sana dedim değil mi , o kızla muhattap olma dedim. Ama beyimiz kız elini okşuyor hiç bir şey yapmıyor. Elini çekmek bu kadar mı zor ya! Kalemi illa elden ele mi vermek zorundasın? Bırak masaya , alsın kendisi." diye sesizce bağırdım. Arslan bu söylediklerime sadece gülümsedi. Kaşlarımı çatıp konuştum.

"Bir de gülüyorsun! Komikmiş gibi bir de gülüyorsun. Vallahi pes Arslan!" diye isyan ettim. Ellerimi tutup avuç içlerini öptü.

"Beni kıskanman hoşuma gidiyor." dedi. Ellerimi geri çekmeye çalışırken aynı zamanda da konuşuyordum.

"Kıskanmakmış , peh! Aynı şeyi bir erkekle ben yaşasam sen ne yapardın acaba? Ömerle bile yan yana geldiğimizde hemen uzaklaştıran sen , o zaman kıskanır mıydın? Çok merak ediyorum." diye sorumu yönelttim. Arslan gözlerini kısıp suratıma dik dik baktı.

"Efsun , yavrum bilerek yaptığım bir şey değildi. Abinin düğününde ne yapmamı bekliyordun?" dedi. Yüzük olan elini yukarı kaldırıp konuştum.

"Nişanlı olduğun gerçeğini gözüne sokmanı bekliyordum. Ama kızımız pek bir kör anlaşılan. Ya da gördü , bizi ayırmayı düşündü. Sen de elini çekmeyerek kızın bu düşüncesini güçlendirmiş oldun." dedim. Elimi ceketinin üzerinden kalbine yasladı.

"Sen burada olduğun sürece kimse bizi ayıramaz. Sen ömrümün sonuna kadar burada olacaksın. Boşuna kendini üzme , yavrum." dedi. Elimi çekip önüme döndüm. Benim bu hareketimle sıkkın bir nefes verip sandalyemi tutarak kendi yakınına çekti. Kolunu sandalyemin sırt kısmına atıp saçlarımın üzerine dudaklarını bastırdı. Bir süre sonra hafifçe kıpırdanınca başımı ondan tarafa çevirip baktım. Arkadaşlarının olduğu yere baktığını ve uzaktan o kızın dik dik Arslan'a baktığını gördüm. Gözlerim kısılırken her hareketini dikkatle seyretmeye başladım. Oturduğu yerden kalkıp elbisesinin eteğini düzeltti ve bize doğru yani Arslan'a doğru ilerlemeye başladı. Masaya yaklaşınca Arslan arkadaşlarından bakışlarını çevirip kıza bakmadan bana döndü. Kız başımıza gelip Arslan'a bakmaya başladı.

"Merhaba , ben Melisa. Sizinle tanışamamıştık." dedi Arslan'a hitaben. Arslan benim nasıl tepki vereceğimi kestiremediği için cevap vermedi. Elini uzatan kıza elimi uzatıp el sıkıştım. Parmağımda ki alyansı görmesi için elimi düz çevirip bakmasını sağladım.

"Ben de Efsun , memnun oldum." dedim. Yüzüğü gördükten sonra kaşları çatılırken kendini toparlayıp konuştu.

"Memnun oldum. Arslan ?" ben dik dik suratına bakınca açıklamak için tekrar konuştu. "Daha demin nikah defterinde gördüm ismini. Seninle tanışmaya geldim buraya." dedi. Arslan hala tepki vermezken ben konuştum.

"O memnun olmadı. Aslında ben de pek memnun olmadım. Daha demin ki hareketini hiç tasvip etmedim. Nişanlı adamın elini öyle tutman hiç hoş değildi. Görmemiş olabilme ihtimalini düşünüp bu konuşmayı yapmayacaktım ama senin buraya gelişin beni buna mecbur bıraktı." Arslan'ın elini tutup yüzüğünü gösterdim. "Halbuki görünmemesi olası değil. Baya da kalın bir alyans , bunu göremediysen ben senin bir doktora gitmeni tavsiye edeceğim." dedim. Kız yüzüme sinirle bakarken konuştu.

"Ne demek istiyorsun sen?" diye sordu. Ben tam konusacaktım ki Ömer konuya dahil oldu.

"Kör müsün diyor kızım! Kocaman yüzüğü göremedin mi diyor. Gözlerinde problem var diyor. Bunları anlamıyorsan beyninde de bir problem var bence diyorum ben. Nişanlı , bir ay sonra evli olacak adama yamanma diyor. Şimdi sen bunu da anlamayacaksın , ben sana anlatayım hemen. Bunu söyleyen kişi de bu adamın nişanlısı. Anladın mı canım? Hadi bakalım , sen güzelce yerine geç." dedi. Kız Ömer'den bakışlarını çevirip tekrar Arslan'a baktı. Allahım ya valla billa dayak istiyor bu kız.

"Bu kızla mı nişanlandın gerçekten? Sana layık mı bu kız?.." diye konuşurken Arslan'ın lafını bölmesiyle susmak zorunda kaldı.

"Sen mi layıksın bana! Bak kızım,  sustum sırf seni rencide etmemek için ama sen sınırı çoktan aştın. Dışarıdan göründüğü gibi ince düşünceli değilim. Dua et ki Kardeşimin en mutlu günü bugün. Elime koluma dokunmalarını o yüzden sineye çektim. Biraz daha devam edersen hiç iyi şeyler olmayacak bilesin. Nişanlım hakkında aşağılayıcı konuşmaların kendi kafanda seni yüceltebilir ama benim gözümde kimse onun  yerine geçemez. O yüzden git yerine otur. Bir daha da bizi rahatsız etme." dedi. Kız dolu dolu olmuş gözleriyle arkasına dönüp lavaboların olduğu yere ilerledi hızlı adımlarla.
Ömer elini yumruk yapıp yanında ki Aslı ile yumruk tokuşturdu. Arslan gözlerime bakıp konuştu.

"Şimdi iyi miyiz?" dedi. Omzumu silktim ve konuştum.

"Henüz değil." dedim. Bu tepkimle dudak kenarı havalandı. Saçlarımı geri itip daha demin silktiğim omzuma dudaklarını bastırdı.

"Ben senin gönlünü nasıl alacağımı biliyorum." dedi. Kaşlarımı kaldırarak konuştum.

"Nasıl alacaksın?" dedim merakımı belli etmemeye çalışarak. Elini yanağıma çıkarıp elmacık kemiğimi okşadı aynı zamanda da konuşmaya başladı.

"Orası da bende kalsın." dedi. İyi hoş da merak duygumu ne yapacağız. Omzumu silktim ve konuştum.

"İyi ne yaparsan yap!" dedim tripli bir şekilde.    O sırada kulaklarıma dolan müzikle başımı sahneye çevirdim. Abim ile Selin ortaya geçip birbirlerine sarılarak dans etmeye başladılar. Arslan bana dönüp elini uzattı ve konuştu.

"Kalk dans edelim." dedi. Söylediklerine karşı gözlerimi devirdim.

"Kolumdan tutup zorla dans etseydin , Arslan." dedim. Kaşlarını çatıp suratıma baktı anlamazca.

"Ne alaka kızım? Sen seviyorsun böyle şeyleri. O yüzden şey ettik bizde." dedi. Söyleyiş şekli komiğime gitti ama gülmedim.

"Şuan sevmiyorum." dedim.

"İyi , öyle olsun bakalım." dedi ve Ömerle muhabbet etmeye başladı. Bir süre telefonumla ilgilenirken çalan müziklere de takılmıyordum. Ama şuan çalan Zeybek'e yanımda ki hareketlilikle dikkat kesilmek zorunda kaldım. Arslan ayağa kalkıp üzerinde ki ceketi çıkarttı ve kucağıma bıraktı. Arkasını dönüp sahneye gitmeden hemen önce eliyle yanağımı okşadı. Arslan'ın arkasından Ömer de gidince , Abim ve arkadaşlarının zeybek oynayacaklarını anladım. Rahat bir 9-10 kişi ortadaydı. Bende yanımda ki sandalyeye geçip yönümü onlara doğru çevirdim. Ne kadar tripli olsam da bu sahneyi kaçıramazdım. İlk kollarını havaya kaldırdırlar. Arslan'ın üzerinde ki beyaz gömlek dar olması nedeniyle vücudunu belli etmesi yetmezmiş gibi bu hareketle daha da belirginleşti. Bacak bacak üstüne atıp bu eşsiz görüntüyü izlemeye devam ettim.

Arslan zeybek'i o kadar güzel oynuyordu ki gözümü ondan alamıyordum. Gözleri bana dönünce ilk baş aptal aşık gibi izlememden dolayı fark edemedim ama sonra hemen çevirdim bakışlarımı diğerlerine. Bir anda müzik devam ettiği halde oynamayı durdurmaları nedeniyle gözlerimi tekrar Arslan'a çevirdim. Yönü bana dönük bir şekilde ilerleyerek hareketlerine devam ediyordu. Kaşlarımı çatıp olayı anlamaya çalıştım. Masanın sahneye yakın olması nedeniyle fazla ilerlemesine gerek kalmadı. Aramızda iki adım mesafe bırakıp önümde diz çöktü. Elini yere , göğsüne ve dizime değdirdi. Ben hala neden böyle bir şey yaptığını anlayamazken elini cebine götürdü ve bir kutu çıkardı. Aman Allah'ım! Düşündüğüm şey olamaz değil mi? Kutuyu açmadan bana uzattı. Titreyen elimle kutuya uzandım. Bakışlarım sola çevrilip Aslı'ya kaydı. Dudaklarını oynatarak 'aç hadi' diyordu. Bakışlarım tekrar Arslan'a dönünce konuştu.

"Aç güzelim!" dedi. Kutuyu yavaşça açıp içine baktım. Kenarları işlemeli olan çok zarif bir tektaş vardı içerisinde.


Bakışlarımı kutudan çekip Arslan'a baktım. Bana gülümsedi ve elimi avcunun içerisine alıp dudaklarını bastırdı. Başını kaldırıp göz teması kurdu ve konuşmadan hemen önce dudaklarını ıslattı.

"Efsun , güzelim biliyorsun ben pek beceremem böyle şeyleri ama deneyeceğim." derin bir nefes alıp devam etti. "Sana olan aşkım şuan dile dökemeyeceğim kadar uzun ve zahmetli. Hiç bir zaman duygularımı söylemeyi sevmedim. Ama eğer dinlemek istersen sadece ikimizin olduğu bir ortam da ben sana özel olarak anlatırım. Bunca zaman sana gelmeden yaptığım şeyleri haketmedin. Ben gelecek zamanı bilseydim , senin o minik kalbinin kapılarını bana açacağını bilseydim , aşkımın karşılık bulacağını bilseydim , yapmazdım. Sen bana geldin. Ama ben doyumsuz bir adam oldugum için daha fazlasını istiyorum. Akşam eve geldiğimde kapımı sen aç istiyorum. Her akşam kollarımda uyu , her sabah kollarımda uyan istiyorum. En çokta seninle anlam bulan sıcacık bir yuva istiyorum. Sen de bu doyumsuz adamla bir ömür boyu yaşamak istiyor musun?" dedi. Gözlerim dolu dolu olurken cevap veremedim. O da sessizliğimden yararlanıp konuşmasına devam etme kararı aldı. "Biliyorum zaten evleneceğiz ama yıllar sonra çocuklarımıza anlatırken babanız da bana hiç evlenme teklifi etmeden evlendik deme diye bunu yapmak istedim." dedi karizmatik bir gülüş atarken. Gözyaşlarımın arasında gülerken başımı aşağı yukarı salladım ve ayağa kalktım. Onu da elinden tutup kaldırdım ve kutuyu uzattım. Gözlerimin içine bakarken konuştum.

"E tak madem. Çocuklarımıza ben teklif ettim ama anneniz kabul etmedi diye anlatırsın falan." dedim gülerken. Kutudan yüzüğü alıp parmağıma geçirdi. Sonra kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Kulağına yaklaştım ve fısıldadım.

"Seni çok seviyorum Sevgilim." dedim içli içli. Belimde ki eliyle sıkıca sarıldı ve benimle aynı tonda daha erkeksi versiyonunda konuştu.

"Sana aşığım hatun." dedi. Gülümsedim ve geri çekildim. Elleriyle gözyaşlarımı temizlerken burnumu çektim. Gözlerini gözlerime çıkarıp muzipçe baktı ve konuştu.

"Sümüklü!" dedi. Gözlerimi kısıp konuşmaya başladım.

"Hem ağlat hem de sümüklü de!" dedim. Gömleğinin yakasını gösterip konuştu.

"Buraya silebilirsin , yavrum." dedi ciddi bir şekilde. Yüzümü buruşturdum ve konuşmak için dudaklarımı araladım.

"İgrençsin Arslan ya! Şimdi sürerdim de dua et düğündeyiz." dedim ve aydınlandım. Şuan abimin düğününde yedik ve Arslan bana evlilik teklifi etmişti. Daha sakin bir yerde neden yapmadıysa. Kalktığım gibi oturma hayalleri kurarken çalan müzikle beraber Arslan elimden tutup sahneye götürdü. Bir elini belime koydu ve diğeriyle elimi tuttu. Olduğumuz yerde sallanırken Arslan şarkıyı  gözlerime bakarak söylemeye başladı.

"Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?" Dudaklarını alnıma bastırdı. Sesinin güzelliğiyle mest olurken devam etti.

"Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?" gerisine bende eşlik etmeye başladım.

"Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?" sustuk. Cem Adrian şarkıya devam ederken gözlerimiz birbirine kenetli bir şekilde bakışlarımızla birbirimize olan aşkımızı anlatıyorduk. Şarkının bitmesiyle ayrıldık birbirimizden. Elimden tutup oturduğumuz masaya ilerletti. Benim oturmamı bekledikten sonra o da yanıma oturdu. Karşımızda oturan Ömer ve Aslı elleriyle hareketler yapıyorlardı. Çok ses olduğu için biraz daha yaklaşıp ne dediklerini anlamaya çalıştım.

"Elini uzat da yüzüğüne bakalım yenge." dedi Aslı. Alyansımın hemen önünde takılı olan yüzüğümü göstermek için sağ elimi onlara uzattım. Aslı iki eliyle elimi tutup bir o yana bir bu yana çevirmeye başladı. Bakışlarını yüzükten çekip ilk abisine daha sonra da bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Abim diye demiyorum odundur modundur ama yeri geldiğinde de romantik olmayı bilir. Seni gidi hınzır. Bir de yarın öbür gün laf edersin diye olayı yumuşatıyor. Allah aşkına Arslancım yani eğri oturalım doğru konuşalım. Efsun yengem evlendiğiniz günden tut sen ölene kadar başının etini yerdi eğer bu teklifi yapmasaydın." dedi lakayıt bir şekilde. Gözlerimi devirip elimi çektim. Arslan , Aslı'ya bir bakış attı susması için ama ben konuştum.

"Aslı gerçekten öyle bir izlenim mi veriyorum ben dışarıya karşı. Abin yapmadan önce aklımdan bile geçmemişti bu teklif. Eğer haberim olsaydı burada yapmasını istemezdim zaten." dedim. Arslan başını bana çevirip baktı.

"Neden , beğenmedin mi?" diye sordu. Başımü iki yana salladım ve konuşmaya başladım.

"Beğendim , çok güzeldi. Çok teşekkür ederim. Ama herkes bize baktı , Arslan." dedim. Kolunu sırtımdan dolayıp başımı göğsüne yaslamama neden oldu. Kulaklarıma sesi dolunca tüm dikkatimi ona verdim.

"İyi oldu işte , yavrum. Sana bakanlar benim olduğunu anladı." dedi ukalaca. Ona takılmadan kısa bir süre sonra doğruldum. Düğünün sonlarına yaklaşırken Arslan bir ara gidip arkadaşlarıyla oturdu. Onun yokluğundan yararlanmaya çalışan Aslı ve Mert sahneye çıkıp dans etmeye başladılar. Onlar dönemeden Arslan gözleri onlarda gelip yanıma oturdu. Sonra da bana dönmeden konuşmaya başladı. Neymiş efendim Aslı'yla Mert'in neden dans etmesine izin vermişim. Sanki benden izin aldılar. Çocuklar masaya geçip oturunca onlardan gözünü ayırmayan Arslan da masaya döndü ve ağzını açıp gözünü yumacaktı ki elini tutup susmasını istedim. Anlamazca biraz da öfkeli bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Sana sonra anlatsam hayatım , nasıl olur. Şimdi bir şey söyleme , lütfen." dedim tatlı bakışlar atarken. Sinirli bir soluk bırakıp önüne döndü ama elimi de bırakmadı. Düğünün sonunda bitmesiyle hepimiz ayaklandık. Abim arabasını kendi sürecekti. Arslan da kendi arabasıyla gelecekti. Selin'in ailesi ağlaşmalı ayrılığından sonra bizde abimle vedalaştık. Ne kadar kavga etsek de abimdi. İçimde en büyük düşmanı ölmüş insan mutluluğu varken aynı zamanda en yakın dostunu kaybeden insan üzüntüsünü yaşıyordum. Ama bunlar da geçerdi değil mi?

Geçmişti. Hem de çok çabuk olmuştu. Eve geldiğimizden beri Annem evde ruh gibi dolaşıyordu. Babam yatmaya gitmişti. Mert'le bende ilk baş üzerimizi değiştirmiş duşumuzu almıştık ve şimdi mutfakta misafirler için yaptığımız sarmaları , börekleri yiyorduk. Sonuçta abim bizi şu saat dilimlerinde aklına bile getirmeyecekken ben neden onun için üzülüp kendimi harap edeyim ki , değil mi yani?

Masanın üzerinde duran telefonumdan bildirim sesi yükseldi. Ellerim kirli olduğu için dirseğimle açmaya çalışmamdan ötürü epey bir süre sonra ekran kilidini açmış bulundum. Mesaj Arslandandı.

Gönderen: Arslan
-Ne yapıyorsun , Işıklar açık uyumadın mı daha?

Bakışlarımı Mert'e çevirip elimle tezgahta ki peçeteliği gösterdim.

"Peçete verir misin , Mert?" dedim. Yerinde kalkıp peceteyi aldı. Geri yerine otururken ellerimi temizledim ve Arslan'ın mesajına cevap verdim.

Gönderen: Güzelim
-Yok uyumadım daha. Mutfakta abimin gidişini kutluyoruz. Sen ne yapıyorsun , neden uyumadın?

Bir sarma daha attım ağzıma ve elimi temizledim. Bildirim sesi gelince tekrar baktım.

Gönderen: Arslan
-Geleyim diyeceğim de ben Metin'in arkasından kutlama yapamam. Uyuyacağım şimdi , sende uyu yarın alacağım seni.

Gönderen: Güzelim
-Neden , ne yapacağız yarın?

Gönderen: Arslan
-Yarın öğrenirsin.

Gönderen: Güzelim
-Söylesen ne olur sanki?

Gönderen: Arslan
-İyi uykular yavrum.

Gönderen: Güzelim
-Sana da..

Görüldü attı ve çıktı. Bende daha fazla oyalanmadan ortalığı toplayıp Mert'le birlikte yukarı çıktım. Odaya girip yorganın altına yattım. Sıcaklığın verdiği tatlı hisle uykuya dalmam uzun sürmedi.

                     *****************

Sabah kapının çalmasıyla gözlerim aralandı. Yataktan kalkıp sandalyenin üzerinde ki hırkayı üzerime geçirdim. Kışa yaklaşmamızın şerefine havlar sabahları epey soğuk oluyordu. Odadan çıktım ve merdivenlerden ağır ağır indim. Dış kapıdan gelen konuşma sesleriyle oraya yöneldim. Annem içeride Arslan dışarıda konuşuyorlardı. Ama görmemiş gibi davranıp gözlerimi kıstım daha uyanamamış gibi sonra da söylendim.

"Kim bu ya sabahın köründe kapımıza dayanan." dedim peşi sıra esneyerek. Arslan bana bakıp baştan aşağıya süzdü. Sonra da yüzüme bakıp gülümsedi. Annem bir şey söylemeden mutfağa geçti. Belli ki oğlunu veren anne triplerinden kurtulmuştu. Bu da güzel bir haber. Kapıya yaklaştım ve omzumu kapıya yasladım. Gözleri tekrar üzerimde gezinirken konuştu.

"Geleceğimi söylemiştim." dedi. Onu onaylayıp konuştum.

"Evet ama bu kadar erken olacağını söylememiştin." dedim tekrar esneyerek. Eliyle yüzümün önünde ki saçımı çekip kulağımın arkasına sıkıştırdı ve konuştu.

"Saat 9 güzelim. Erken değil. Sen gece geç yattın sanırım." dedi ve ekledi. "Ayrıca pijamalarını beğendim. Ama evlendiğimizde daha seksi olanlarını giymeni isteyeceğim." dedi. Arkamı dönüp kapıyı suratına kapatsam ayıp olur muydu acaba. Gözlerimi gözlerine çıkarıp konuştum.

"Kışın söz veremem ama yazın bakarız." dedim sonra da ekledim. "Nereye gideceğiz?" diye sordum aynı zamanda da kollarımı göğsümde bağladım. Ellerini pantolonunun cebine sokup konuşmaya başladı.

"İlk nikah günü almaya gideriz. Sonra da yaşayacağımız eve bakmaya gideriz." dedi. Dudaklarımı aralayıp konuştum.

"Arslan , niye bu kadar acele ediyoruz ki?" dedim. Bana doğru bir adım atıp elini belime doladı. Başımı kaldırıp göz teması kurmak zorunda kaldım. Ortam o kadar ciddiydi ki daha demin olan uykum bile bir anda yok oluvermişti.

"Sen neden acele ettiğimizi düşünüyorsun ki?" dedi ifadesizce. Sağ elimi kaldırıp göğsüne parmaklarımı dokundurarak hareket ederken cevap verdim.

"Kahvaltı yaptın mı? Ben yapmadım. Aç karnımıza gitmeyelim diyorum. Hem annem kahvaltı hazırlamıştır ziyan mı olsun şimdi." dedim hala aynı ifadesizlikle yüzüme bakarken belimde ki elinden tutup içeriye çektim. "Nişanlandığımızdan beri hiç kahvaltıya gelmedin bize. Annem de diyordu kaç zamandır damadımı çağır da şöyle bir kahvaltı yapalım diye. Acele derken bundan bahsediyordum. Nişanlını aç aç götürmeyeceksin herhalde.." dedim susmak bilmezken bulunduğumuz yerde kimsenin olmamasının rahatlığıyla Arslan dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı. Gözlerimi açıp kötü kötü baktım. Ya birisi gelseydi.

"Susmuyordun güzelim. Hem de özlemiştim." dedi. Cevap vermeden arkamı dönüp mutfağa girdim hemen peşimden de o. Ocaktan çaydanlığı alıp masadaki çay bardaklarını doldurdum. Ayrıyetten bana ve Arslan'a da doldurup kendi yerime geçtim. Arslan hemen karşımda kalıyordu. Kahvaltımızı yapıp toplamaya başladık Mert ve ben.

Arslanla annem kırk yıl hiç görüşmemiş gibi muhabbet ediyordu. Arslan tatlı dilini kullanarak annemi bir ay sonra düğün olması konusunda ikna ediyordu. Yoksa annem bir ay arayla iki çocuğunu verecek kadın değildir.  Büyük ihtimalle akşam eve gelince benim başıma patlayacaktı bu acelecilik. Neyse sağlık olsun..

Onlar mutfakta konuşurlarken ben yukarı odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Bej rengi pantolon ve açık vizon boğazlı badi üzerine de Camel uzun ceketimi geçirdim.

Aşağıya inip kapıda beyaz bilekli converselerimi giyindim. Kapının oradan mutfağa bağırdım.

"Anne! Hadi bırak adamı işimiz var." dedim. Çok geçmeden mutfak kapısında annem göründü. Bana ayıplayan bakışlar atarken omuz silktim. Arslan bu halime gülümseyip anneme döndü. Elini öpüp alnına götürdü ve konuştu.

"Ellerine sağlık annem. Çok güzeldi her şey. Nikah gününü tam bir ay sonraya alırız. Sakın yetiştirmeyeceğim diye düşünüp kendini yorma. Ben her şeyi halledeceğim." dedi. Tabi annem 'annem' sözünden sonra gerisini dinlememişti zannımca. Niye abartıyorsun ki kadın yani bizde sana öyle sesleniyoruz.

"Tamam oğlum. Dikkat edin birbirinize. Sağ salim gidin gelin." dedi ve bizi uğurladı. Kapıdan çıkıp bahçe kapısının önünde ki arabanın ön koltuğuna kuruldum. Arslan da gelip binince kemerimi taktım ve hareket ettik.

Araba Belediyenin önünde durunca arabadan indim. Arslan da yanıma gelince elimi tuttu ve içeriye girdik. Girişte ki danışmada oturan kadından öğrendiğimiz yere gittik ve tamamlamanız gereken belgeleri aldık. Hemen ardından da 24 Ekim 2020 tarihine nikah günü almıştık.

Belediyeden çıkıp hastanede ki işlerimizi halletmek için oraya gittik. Hastane de kanlarımızı verdik ve oradan da çıkıp diğer işleri ertesi güne bırakma kararı aldık. Şimdi de Arslan'ın emlakçıyla konuştuğu bize en uygun olan  evlere bakmaya gidiyorduk. Araba ilk önce semt olarak bize uzak bir yerde durunca kafadan elemek durumunda kaldık. Ama yine de girip bir gezdik. İki katlı 3+1 evin arka bahçesinde havuzu vardı. Diğer evlere bakmak için geri döndük.

Akşama kadar baktığımız evler ya çok büyük ya da çok uzakta kalıyordu. Akşam üstü bir yerde yemeğimizi yemiş devam etmiştik turumuza. En son mahalleye çok yakın bir yerde bizim evin üç sokak ötesinde bir eve gelmiştik şimdi. Dış tasarımı bizim evlerle aynıydı. Giriş yerinden tutun arka bahçesinin metrekaresine kadar her şeyi aynıydı. Evin içine adam önde biz peşinde girdik. Giriş , salonun kapısı , mutfağın kapısı hep aynıydı. Yukarı çıkınca da aynı manzarayla karşılaştık. Evin en büyük odasına girip etrafı inceledik. Arslan bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Beğendin mi?" diye sordu. Kararsızca bakışlarımı tekrar etrafta gezdirirken konuştum.

"Sence de çok büyük değil mi? Biz iki kişiyiz hayatım. 4 odalı bir ev bize büyük gelmez mi?"dedim. Emlakçı adam konuşacağımızı anlayıp dışarı çıktı. Arslan bana dönüp eliyle yanağımı okşadı.

"Ailelerimizin evlerine çok yakın senin için iyi olur bu. Büyüklüğü dert etme sen , illa ki çoğalacağız. Bu oda bizim odamız olsa , geriye üç oda kalıyor. Şimdilik üç çocukla idare edebiliriz , sen dördüncüye hamileyken de daha büyük bir eve taşınırız." dedi. Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken daha fazla konuşmasın diye ağzını kapattım.

"Delirdin mi sen? Nasıl konuşuyorsun böyle , adam dışarıda ya duyduysa."dedim. Avcunun içerisine öpücük bıraktı ve elimi geri çektim.

"Duyduysa duydu. Biz evleneceğiz farkındasın değil mi , yavrum? Evli çiftlerin yaptıkları aktivitelerden bahsediyorum ne var bunda." dedi. Gözlerimi devirip odadan çıktım. Adam bu katta değildi. Bizim evin tıpatıp aynısı olduğu için diğer odalara da bakıp aşağı indim. Peşimden gelen Arslan elimi tutup beni mutfağa yönlendirdi. Mutfağın genişliği aynıyken tek farkı ada mutfak olmasıydı. Farklı bir boyut kazandırmıştı.

"Mutfak güzelmiş." dedim. Arslan ellerini karnıma sarıp çenesini omzuma koydu ve kulağıma doğru konuştu.

"Bana o minik ellerinle yemek hazırlarsın burada." dedi. Başımı ondan tarafa çevirip konuştum.

"Birlikte yaparız." dedim. Ben öyle söyleyince gözlerini benden çekip mutfak dolaplarında gezdirdi.

"Bakarız." dedi ağzının içinden. Derin bir nefes alıp ondan uzaklaştım ve mutfak kapısının önüne geçtim. Yanıma geldi ve eliyle saçımı yüzümün önünden çekti. Omzunu duvara yaslayıp yüzüme baktı. Bakışlarımı ona çevirdim. Konuşmadan hemen önce dudaklarını ıslattı.

"Beğendin mi , yavrum? Beğenmediysen başka bir yere bakabiliriz." dedi. Kararsızca etrafta gezdirdim.

"Hala büyük olduğunu düşünüyorum ama konum olarak çok iyi yeri. Annemlere çok yakın ve doğup büyüdügümüz yerden uzaklaşmamak en doğrusu. Sen beğendin mi?" dedim. Elini çeneme koydu ve baş parmağıyla okşadı.

"Sen beğendiysen bende beğendim." dedi. Başımı iki yana sallayıp itiraz ettim.

"Sırf ben beğendim diye deme. Bu evde tek ben yaşamayacağım ki. Senin de istediğin yer olmalı. Uzakta oturalım diyorsan uzakta da oturabiliriz." dedim. Bu tepkime gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Sen yanımda olduktan sonra ben saray da da yaşarım , tek göz odada yaşarım. Mekan önemli değil benim için sen benim kollarımın arasında ol yeter." dedi. Kollarımı açıp beline sarıldım. Kolları bana dolanırken başımın üzerini öptü. Emlakçı adam içeriye girince uzaklaştım.

"Ne düşünüyorsunuz beyefendi? Beğendiniz mi?" diye sordu. Arslan bana bakıp tekrar adama döndü.

"Güzel , beğendik. Alıyoruz." dedi. Şaşkınlıkla ona dönüp yan profiline baktım ama hissetmiş gibi bana hiç dönmedi. Adam Arslan'ı onayladı. Kaporasını alıp yarın ofisinde işlemleri halledeceğim söyledi. Ve bizimle birlikte evden ayrıldı. Arabaya binip Arslan'a döndüm.

"Alıyoruz ne demek Arslan?" dedim. Arabayı çalıştırıp yola koyulduktan sonra konuştu.

"Alıyoruz , alıyoruz demek yavrum." dedi. Bıkkın bir nefes verdim ve konuşmaya başladım.

"Kiralayabilirdik. Neden alıyoruz? Hem ben çalışmıyorum. Bir ay içerisinde her şeyi yapmaya çalışıp üzerine bir de evi satın alarak kendini zora sokuyorsun." dedim. Elini dizimde duran elimin üzerine koyup dudaklarının üzerine götürdü.

"Kendimi zora sokmuyorum. Köşede bir birikimim var zaten. Ayrıca çalışmıyorum ne demek? Senin çalışmana gerek yok ki güzelim. Benim çalışmam ikimize de yeter. Ben sana ne dedim , sen bunları düşünme bana bırak." dedi.

"İyi hoş diyorsun da öyle olmuyor işte. Sana bırakayım tamam da evliliğimiz için sadece sen çabalıyormuşsun gibi oluyor." dedim. Arabayı sağa çekip bana döndü.

"O ne demek Efsun? Aramızda paranın lafımı olacak. Tamam çok çalışmak istiyorsan evlendikten sonra benim yanımda çalışırsın. Ama o zamana kadar bir daha aramızda para lafı geçmeyecek. İmkanımız var ki yapıyoruz güzelim." dedi. Bir şey demeden önüme döndüm. Sıkkın bir nefes verip eliyle çenemi tutup kendine çevirdi.

"Gönlün rahat edecekse maaşından keserim evin parasını azar azar." dedi. Vücudumu tamamen ona çevirip sarıldım. Elini belime sarıp beni kucağına doğru çekti. Uzaklaştı ve bakışlarını dudaklarıma çevirdi. Başını yaklaştırırken korna sesi yükseldi. Gözlerini kapattı ve sınırlı soluklar almaya başladı. Şuan içinden sövdüğüne o kadar emindim ki.
Ben kollarından kurtulup yerime oturdum. O sırada Arslan'ın tarafında duran araba tanıdık olsa da içindekileri görmeden emin olamazdım. Tekrar korna çalarken yolcu koltuğunun camı indi. Selin ve Abim başlarını eğmiş arabaya bakıyorlardı. Neyse ki arabanın camları filmliydi. Arslan da camını indirince abim bakıslarını bana sabitledi.
Ah! Tam bir rezillik. Ya görseydi o pozisyonda. Tabi ona kafa yoramadan Arslan'ın siniriyle karşı karşıya kaldı.

Devam edecek..

Sınır 400 vote , 250 yorum

Bu bölümde ki evlilik teklifi sahnesi için fikir veren AyseUzun2  'e teşekkür ederim. O anlattığında daha güzeldi tabi ama elimden geldiğince bende yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

5.5M 293K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
162K 11.5K 35
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
75K 8.1K 16
Etine dolgun, bol kıvrımlı ve birazcık, çok azıcık tombul bir kız olan Evrim ile sporu takıntı haline getirmiş, sağlıklı yaşam gurusu ve kas yığını D...