En Büyük Hayalimdin Sen -Tama...

By rasgar

388K 20.8K 795

Herkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tan... More

1.Karşılaşma
2.'Bir Dakika'
3. Kurallar
4.Tozlu Raflardan İnen Geçmiş
5.üzgün(!)
6. Şaşkın
7. Büyükanne
8.Blöf
9. Sonradan Akla Gelir Hep
10. Elbise
11. Misafir
12. Tek Yalan
13.Uzak
14.İlham
15. Hoş geldin Minik
16.Bakıcı
18.Nefret
19. İlk Aşk
20. Tişört
21.Kalbin Kapıları
22. İyi yolculuklar sevgili
23. Senin İçin
24. Özlem
25. Bir Süre
26. Uzun Zaman Sonra
27.Şaşkın Ördek
28. Kurallar
29. Senden Uzak
30.Veda-Aşk Gezisi
31. Neden?
32. Test
33.İstemiyorsun
34. Sen Yoksun
35. Deneyelim mi?
36.Toprak
37.Final

17. Gidemezsin

9.3K 551 23
By rasgar

Foto:Demir

Kafamı son anda çevirmeseydim beni gerçekten öpecek miydi acaba? Gözlerimi dikmiş ona bakarken "Sakın, sakın bir daha bunu deneme." dedim sinirle.Bu adamın benimle alay ederken eğlendiğini görmek sinirlerimi bozuyordu. "Biz sadece kağıt üstünde evliyiz, böyle yakınlaşmalara gerek yok. İstediğin zaman istediğin kızla istediğini yaşa." dedikten sonra hızla yanından ayrıldım. Ona kızmıyordum aslında. Ona karşı koyamayan kendime kızıyordum. Hala o yanıma geldiğinde heyecanlanmama kızıyordum. Kalbimin o yanımdayken yerinden çıkacakmış gibi atmasına kızıyordum.

Mutfağa gidip bebeği Oya'dan aldıktan sonra "Oya rica etsem birini bebeğin mama, bez gibi ihtiyaçlarını alması için gönderebilir misin? Bir şey eksik olmasın ama olur mu?" dediğimde Oya başını sallayınca gülümseyerek mutfaktan çıktım.

Salondan geçerken Demir ortalıkta görünmüyordu. Ona görünmeden odama gittiğimde derin derin nefes aldım. Neden azalmıyordu ona karşı olan duygularım? Bu normal miydi? Esra'yı arayıp gelmesini söylediğimde o geldiğinde rahatlayacağımı biliyordum. En azından bana destek olurdu. Bir şeyler yolunda gitmese bile bir gün bunların bir şekilde geçeceğini söylerdi.

İlham, o kadar  güzel bir bebekti ki ona bakarken salak salak gülümsüyordum resmen. Ben de onun gibi bir bebek istiyordum. Neden doğru adamla evlenmemiştim ki sanki? Onu izlerken Güneş'i kıskanmadan edemedim. Onu seven bir kocası melek gibi bir kızı vardı. Neden kendini boşluğa düşmüş hissedip odaya kilitlemişti ki? Her şeyi olan insanlar da mutsuz olabiliyordu demek ki. 

Bir süre sonra Oya bebek malzemelerinin alındığını haber vermek için geldiğinde "Mama hazırlayıp getirebilir misin?" diye sordum. Başıyla onaylayarak odadan çıktı. Oya benden birkaç yaş büyüktü ve bu durumda ona emir veriyor olmak bana zor geliyordu aslında. Demir ise keyfine göre bazen bağırıyor bazen kibar oluyordu. Oya ona bu kadar süredir nasıl katlanıyordu acaba? Bu adama katlanmak gerçekten zordu. Oya kim bilir hangi nedenle burada kalmak zorundaydı? Yoksa kalmazdı, emindi.

Esra bir süre sonra elinde mamayla odaya geldiğinde gülümseyerek ona sarıldım. "Hoş geldin." 

Bana kocaman gülümsemesiyle baktı. Sonra birden gözleri İlham'a takıldı. "Bu kadar kısa sürede bebek sahibi olman şaşırtıcı doğrusu." dedi şakacı bir tavırla. Gülmeden edemedim. İşte aradığım buydu. Sevdiğim bir insanın yanında olmak. Onun enerjisiyle hayat bulmak.

"Güneş ve Ömür'ün bebeğiymiş ha?" 

Başımı salladım. "Oya bir anda tüm bilgileri verdi sanırım."

Başını iki yana salladı. "Merdivenlerde Demir ile karşılaştık. Aslında tüm zamanını bebeğe vereceğin konusunda bir şeyler homurdandı ama anlamadım." 

Demir gibi taş kalpli birinin bebekten hoşlanmamış olmasını yadırgamıyordum. Bu adamda bir insanda olamayacak kadar büyük bir kaya parçası vardı adeta. Bir bebeğe ilgi göstermem bile onun için sorundu. Bir insan nasıl bu kadar merhametsiz olabilirdi?

İlham'a mamasını yedirirken Esra'ya Demir ile az önce olanları anlatıyordum. Esra heyecanla "Neden öpmesine izin vermedin ki?" diye sordu.

Güçlükle yutkundum. Normal bir zamanda olsa bunun için can atardım ama gidecektim ve duygularımın gitmeme engel olmasından korkuyordum. Tabi henüz Esra'ya bunları söyleyemezdim. 

"Biz sadece bir oyunun parçalarıyız Esra, daha fazlasını istemeye hakkım yokmuş gibi hissediyorum." dedim dürüstçe. Demir'den daha fazla ne isteyebilirdim ki? Sonuçta hayalimi gerçek kılıp benimle evlenmişti değil mi? Diğer kızlara yaptığı gibi benimle bir gece geçirip sırra kalem basabilirdi. Öyle yapsa belki de çok daha iyi olurdu. En azından hayatından çıkıp giderdi.

"Tüm bunlar kader bence. Demir o kadar insan varken seninle evlendi Hayal. Belki de kendine bile itiraf edemediği duygular hissediyordur." 

Başımı iki yana salladım ümitsizce. "O sadece vicdanını rahatlatmak istiyor." 

Anlayışla başını salladı. Bir süre sonra İlham uyuduğunda iç geçirerek "Neden evliliğe devam ettiğimi düşünüyorsun değil mi?" diye sordum. Bakışlarıyla onayladığında devam ettim. "Korkuyorum Esra, hayatımda sadece sen ve hayranlarım var. Onların bana sırtını dönmesinden korkuyorum. Onurumu korumak istiyorum. Bunun aşk evliliği olduğuna inandırmak istiyorum." Yalan söylemekten ne kadar nefret edersem edeyim bunu yapmak zorundaymışım gibi hissediyordum.

Esra muzip bir şekilde gülümsedi. "Madem evlendiniz neden onu elde etmeye çalışmıyorsun?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Daha fazla küçük düşmek istemiyordum.

"Ondan ne kadar uzak olursam o kadar iyi sanırım. Hatta başka bir ülkeye gitsem daha iyi olacak." dediğimde Esra büyümüş gözlerle bana bakıyordu. 

"Ciddi olamazsın." diye minik bir çığlık attı.

Üzüntüyle başımı salladım. "Bir süre sonra gideceğim." 

Bir süre sessiz kaldı. Sonra "Gitmesen olmaz mı?" diye sordu hüzünle. O kadar zaman her şeyi paylaşmışken önce evden ayrılmıştım. Şimdi de ülkeden ayrılacağımı söylüyordum. Şok geçirmekte haklıydı.

"Onunla aynı evdeyken Hayal olamıyorum Esra, bambaşka biri oldum sanki. Okuluma yurt dışında devam edeceğim." Esra'nın ellerini sımsıkı tuttum. "Sen de beni ziyarete gelirsin olmaz mı?" 

Hüzünle başını salladı. Kabullendiği bakışlarından anlaşılıyordu. "Madem orada daha mutlu olacaksın, tamam." 

Kollarımı uzatıp ona sarıldım. Onu bırakıp gitmek istemiyordum aslında ama gitmek zorundaydım işte. Hem yakın zamanda belki o da gidecekti. İşte bu ayrılık düşüncesi gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Sanki içimden ılık ılık bir şeyler akıyordu.

***

Esra giderken Oya'yı bebeğin başında durması için çağırmıştım. Aşağı indiğimizde Demir salondaydı. Esra'ya "Yine gel." dediğinde Esra bir şey söylemeden yanından geçip gitti. Bense ona bakmamaya çalışıyordum. Esra'yı geçirdikten sonra odama giderken Demir "Arkadaşın neden öyle?" diye sordu.

Demir'e umursamaz bir şekilde baktıktan sonra "Biraz önce gideceğimi söyledim, o yüzden dalgın olmalı." diye cevap verdim. Demir yavaş yavaş yanıma geldi ama aramızda hala küçük de olsa mesafe vardı.

"Sayılı gün sonra buradan gidecekken bir bebeğin sorumluluğunu aldın ama." dedi alayla.

"O zamana kadar annesi iyileşecektir ya da Ömür bir bakıcı bulacaktır buna eminim. Okul açılana kadar bir süre burada kalmayı uzatabilirim sanırım. Tabi beni evinde görmek istemiyorsan o ayrı."

"Saçmalama Hayal neden seni evimde görmek istemeyeyim ki? Zaten bazen varlığından bile şüphe edecek oluyorum. Ruh gibi bana hiç görünmeden dolaşıyorsun evde." Demir'i tanımıyor olsam beni göremediği için üzüldüğünü bile düşünebilirdim ama öyle olmadığını biliyordum ne yazık ki.

"Sizi rahatsız etmek istemiyorum Demir Bey." derken sesimde açık bir alay vardı. 

"Kimseyi rahatsız ettiğin falan yok. Hem etsen de burası senin evin."  dediğinde kaşlarımı kaldırmış ona bakıyordum. İşte bu Demir'den beklenmeyecek cümleler arasındaydı. Az da olsa beni şaşırtmayı başarmıştı.

"Burası senin evin Demir. Ben de sıradan bir misafirim. Zamanı geldiğinde gideceğim." 

Sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Ne düşündüğünü anlayabilmeyi çok isterdim ama ne yazık ki bu mümkün değildi. "Bana olabildiğince yakın olmak istediğini sanıyordum ama az önce de seni öpeceğimi sanıp deli gibi korktun. Aşkın ne çabuk bitti?" derken sesinde alay vardı.

 Benim için bu kadar ciddi olan bu konuyu alaya aldığı için onu yumruklamak istiyordum. Bu kadar iğrenç olmak zorunda mıydı? Neden duygularımla alay ediyordu ki? Sanki düşmanıymışım gibi davranıyordu bana. Sanki düşmanmışım gibi hayatımı mahvetmekten geri durmamıştı.

"Benim için hiçbir şey vazgeçilmez değil. Tek istediğim yalansız bir hayat." derken sesimdeki nefret belli oluyordu.

Gözleri bir an buz gibi oldu. "Dürüstlükle tanışmadın sanırım, yoksa sana yalan söyleyen adamı fark ederdin." 

Başka bir şey söyleyip konuyu uzatmak istemiyordum. Biraz daha kalırsam öfke nöbeti geçirebilirdim. Bu yüzden hızla yanında uzaklaştım.

***

İlhamla akşam yemeğine kadar oyalandığımızda Oya odaya gelip "Demir Bey sizi çağırıyor." dedi. 

Emri olur başka? "Gelemeyeceğimi söyler misin Oya?" Başını sallayarak odadan çıktı ama bir süre sonra tekrar geldi. "Demir Bey gelmeniz konusunda ısrar ediyor." dediğinde tekrar reddedecek oldum ama Oya'nın yüzünün düştüğünü görünce Demir'in ona bir şey söylediğini düşünerek başımı salladım. Eğer bana sinirlendiyse bana kızmalıydı. Zavallı çalışanlarına değil.

"Şuradaki battaniyeyi aşağı getirir misin Oya?" 

Başını sallayarak dediğimi yaptı. Ah Demir neden insanları kırmak için üstün bir çaba harcıyorsun ki sen? Biraz değişsen dünya her şeye rağmen güzel bir yer olabiliyor. Bir görsen...

Aşağı indiğimde masada oturuyordu. İlham'ı yere serdiğim battaniyeye koyduktan sonra gidip masaya oturdum. İlham aslında hareket etmiyordu ama her ihtimale karşı onu yere yatırmıştım. Masaya oturduğumda yüzüme bile bakmadı. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu bir anlasam. Beni zorla yemeğe çağırıp sonra da böyle mi davranacaktı? Yüzüme bile bakmayacak mıydı yani?

"Evin kurallarına uysan iyi olur." 

Alayla "Neymiş o evin kuralları?" diye sordum. Başını kaldırıp bana baktığında göz göze geldik. Yapma bunu Demir. Senin gözlerine bakmak bana hiç iyi gelmiyor, sen de biliyorsun eminim.

"Yemek saatinde herkes masada olacak. Akşam yemeğinden bir saat önce de evde olacaksın." 

Ona bakakalmıştım. "Birkaç gün için kural mı koyuyorsun?" diye inanamayarak sorduğumda tekrar göz göze geldik.

"Okulunu arayıp kaydını buradaki okuluna geri aldırdım." 

Bir dakika doğru mu duymuştum? "Ne, ne yaptın sen?" dedim sinirle. Bu adam benim hayatım konusunda nasıl karar verebiliyordu? Kimdi o? Nasıl böyle bir şey yapabiliyordu? Ne hala!

"Gitmene izin vermiyorum." 

Sinirle ayağa kalkıp "Senden izin falan istemedim." diye bağırdım. "Sen kimsin ya kim oluyorsun?" 

Hızla kalkıp yanıma geldi. Usulca "Son kural da sesini yükseltmemen." dediğinde sinirle ona tokat attım. Tüm gücümle vurmuştum. Bu kadar ileri gitmeye hakkı yoktu. Hem de hiç!

Kolumu hızla tuttuktan sonra birkaç saat önce yapamadığını yaptı. Beni öptü. Dudaklarımız buluştuğunda ona karşı koymak için direndim. Hatta onu ısırmak istedim ama yapamadım. 

***

Ona karşılık vermemek için direndiğimde sinirle geri çekildi. "Lanet olsun, değişen ne?" diye bağırdı. "Ömür ile konuşmamızı duymasaydın şimdi gerçekten kollarımda olacaktın. Niye şimdi bu seni rahatsız ediyor ki?"

"Çünkü her şey saçma salak bir oyundan ibaret." dedim kendimi toparlamaya çalışarak. Gerçeği bilmemiş olmam benimle istediği gibi oynama hakkı verecekti demek ona. Tam bir salak gibi olacaktım o zaman. Ve o da istediği gibi eğlenecekti. Tam bir pislikti!

"Her şeye burnunu sokmasaydın böyle olmayacaktı." dedi sinirle. Nasıl hala üste çıkmaya çalışıyordu? Bir insan bu kadar hatalıyken nasıl özür dilemek yerine üste çıkmaya çalışırdı?

"Suçlu ben mi oldum şimdi? Kıyafetimi çıkarabilseydim gelmeyecektim ama iyi ki duymuşum. Her gün benimle oyun oynayacaktın ya da bunu yapmaya tenezzül bile etmeyip durduk yere beni üzecektin. Sana güvenmiştim ben, yoksa neden seninle evleneyim ki?" 

"Bana hala güvenebilirsin." dedi ninni gibi sesiyle.

Sinirle "Oradan aptal gibi mi görünüyorum? Haklısın bir kere salaklığıma denk geldin ya hep kandırabileceğini sanıyorsun değil mi?" diye söylendi.

İç geçirdi. "En azından nefret etme." 

Dolan gözlerimle başımı iki yana salladıktan sonra oradan uzaklaştım. Ona istediğini vermeyecektim. Asla yapmayacaktım bunu. Onu affederek vicdanını rahatlatmayacaktım. Öyle bir hakkı yoktu.

***

Tüm gece uyuyamamıştım. İlham her uyandığında ben de yataktan kalkıp onunla ilgilenmek zorunda kalmıştım. Bir çocuğa bakmak gerçekten de büyük bir azim istiyordu. Ömür'ün korkmasını şimdi daha iyi anlıyordum. Ve Güneş'in de. Onlar için daha önce yaşamadıkları bir tecrübe olacaktı. İlham'a bakarken 'Ve çok tatlı bir tecrübe' diye düşündüm. 

Sabaha doğru uyuyakalmışım. Uyandığımda İlham uyanıktı ama beni uyandırmak için ağlamıyordu. Bir süre onun boşluğu tekmelemesini izledim. Ağlamaya başladığında onu kucağıma alıp sakinleştirdim. Sonrasında ise bezini değiştirdim. Sıra karnını doyurmadaydı.  Tam onu kucağıma almış aşağı inerken Demir "Sustur şunu." diye bağırdı. 

İlham'a "Amca sinirli sanırım." diye fısıldadım. Aşağı inince "Biraz bakarsan mama yapacağım." 

Sinirle bana ve ağlayan bebeğe bakıyordu. "Hadi ama kendi çocuğun olduğunda da mı böyle yapacaksın?" diye sordum sevimli olmaya çalışarak.

"Bu seni ilgilendirmez." diye cevap verdi sirke satan bir suratla. Gözleri sanki hiç uyumamış gibiydi.

Evet ilgilendirmezdi. Nasılsa o çocuğun annesi ben olmayacaktım. "Sabah sabah tersinden kalktın sanırım." diye söylendim. Bir şey olsa sinirini benden çıkarıyordu son zamanlarda. 

"Hayal gidin başımdan."  

İlham'a "Sanırım amcaya sen neden gitmiyorsun diye sormalıyız değil mi canım?" dedim neşeyle.

Demir gayet ciddi bir sesle "Burası benim evim." dedi. Dün bana bu evin benim de evim olduğunu söyleyen adam. Düşünceleri fazlasıyla hızlı değişiyordu.

Ona baktığımda kaya gibiydi. Bu kadar duygusuz ve sinirli olmasını anlayamıyordum. "Tamam, gideriz." diyerek odama gittik olabildiğince sakin bir şekilde. Bu adam gidemeyeceğimi mi sanıyordu gerçekten? Ona bağlı değildim asla.  Birkaç eşya aldıktan sonra İlham kucağımda aşağı indim. Oya'ya seslenip İlham'ın eşyalarını getirmesini istedim. Oya merdivenleri çıktı ve birkaç dakika sonra eşyaları getirince "Bir şey mi oldu efendim? diye sordu tereddütle.

"Gidiyoruz." diye cevap verdim umursamaz bir şekilde. Bu evde kalmak zorunda değildim.

Şaşkınlıkla "Nereye?" diye sordu. 

"Bilmiyorum, bulurum bir yer." diye cevapladığımda Demir koltuktan kalkıp yanımıza geldi. Gözleri ateş fışkırıyordu yine. Hem beni burada istemiyordu hem de giderken böyle kızgın bakıyordu. Ne dengesizdi!

"Oya çocuğu al." dedi buz gibi bir sesle. Konuşmak falan istemiyordum. Bir an önce buradan gitmek istiyordum. Bu yüzden İlham'ı vermek istemeyince "Ver." diye bağırdı. İlham korkuyla ağlarken istemeyerek de olsa İlham'ı verdim. Oya neredeyse kaçar gibi odadan ayrılmıştı. Koca salonda ikimiz kaldığımızda sesimin boğuk çıkmaması için yutkundum. 

Ona baktığımda Demir'in gözleri alev alev yanıyordu sanki. "Nereye?" diye sordu hiç bitmeyecek sandığım sessizlikten sonra. 

"Bilmiyorum, rahat olacağım her yer olur." 

"Saçmalama." dedi kesin bir dille. Bu adam hep kendi istediğinin olmasını istiyordu.

"Saçmalamayayım? Burası senin evin ve beni istemiyorsan niye burada kalayım?" 

Sinirle bileğimi tuttu. "Ben git diyene kadar gidemezsin." derken kolumu fazlasıyla sıkmıştı. 

Acıyla "Bırak kolumu." dedim.

Kolumu iyice sıkıp "Gidemezsin, duydun mu?" dedi. 

Sinirle "Duydum bırak, gitmiyorum." dediğimde kolumu hızla bıraktı. O bırakınca bir an göz göze geldik ve sırtımı dönüp hızla odama çıktım. Kolum çok acıyordu ama canımı en çok yakan onun bana davranışıydı. Beni istediği gibi itip kakıyordu ve ben her zaman buna göz yumuyordum. Bir an önce onun bağımlılığından kurtulup baş kaldırmalıydım. Kendime engel olamadan süzülen gözyaşlarımla yatağa uzandım. 

4.9.18 düzenlendi

Continue Reading

You'll Also Like

122K 5.3K 27
Hayatının en özel zamanlarında huzurdan, mutluluktan uzakta karanlığa mahkûm edilmiş bir kız. Nefes almasına rağmen o yaşayan bir ölü misali şimdiler...
849K 38.8K 70
(Bölümler kaldırılmadan düzenlenecek ❣️) Mela ve Çamer iki ayrı kutup. İkiside Karadeniz gibi hırçın. İkiside karadeniz gibi çok güzel. Mela Annesi v...
1.6M 72.6K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1M 36.4K 54
Elindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışları...