"Bana istediğini yap. Noona ile konuş ve işine devam edebileceğini söyle."

Emir kipi kullanmam git gide sinirini bozuyordu. Eminim! Ukala bir şekilde tek kaşı havalandı. Yanındaki telefona uzanarak birkaç tuşa bastı. Gözlerini bir an olsun benden ayırmazken, telefondan gelen sese odaklandı.

"İşine devam edebilirsin. Evet, kovulmadın." Ve hızla telefonu kapattı.

Büyük adımları hareketlenip tam dibimde durdu. İri elleri yavaşça belime sarmaşık misali dolandığında, bedenlerimizi birbirine yaslamıştı. Boynuma çarpan nefesleri ile göğüsüm hızla inip, kalkmaya başlamıştı. Dişlerinin arasına aldığı beyaz tenimi çekiştirdiğinde nefesimi tuttum.

Bu canımı yakmaktan çok zevk veriyordu.

Sebepsizce...

Serbest bıraktığı boynumdan, kulağımın arkasına doğru dili ile ıslak bir yol çizdi. "Sen dedin diye yapmadım. Yada söylediğin o saçma cümle için. Sen ve bedenin bana aitsiniz. İstediğimi yapabilirim. Sakın, bir daha. Bir daha bana emir kipi kullanma Jimin." Sesindeki ukala tavıra nazaran gözlerinin içerisi parıldıyordu. Yüzündeki sırıtış kaybolduğunda, bakışları dudaklarımı bulmuştu. Omuzundaki ellerimi hareket ettirmeden öylece sabit durdum.

Ne yapacağını tahmin edebiliyordum. Tahmin ettiğim şey olmuştu da. İnce dudaklarını, kalın dudaklarım üzerine örtmüştü. Sert hareketlerine yetişmek benim için imkânsız gibi bir şeydi. Islak dili, dudaklarım arasından kayıp gitti. Dillerimiz onun yetkisi ile birbirine çarparken sabit kalan ellerimi sıkıca boynuna doladım.

Pantolonumun bel kısmından içeriye giren eli oyalanmadan kalçamı kavramıştı.

Metal topların ipini kavrayarak, çekiştirmeye başladı. İçimden tek tek çıkarttığı topları gözümün önünde sallamaya başladı. Islanmış toplara utançla bakmıştım. Resmen öpüşmek ile tahrik olmuştum. Dudaklarımın üzerine sürttüğü metal parçayı dişlerim arasına yerleştirdi.

Dört top çenemden aşağıya sallanırken, bir tanesi dişlerim arasına duruyordu.

Üzerime eğilerek, aralık kalan dudaklarımı nazikçe öptü. "Bu gece benden kaçamayacaksın Jimin." Sarhoş olmuş bakışlarımı sabit tutmaya çalışarak derin nefesler aldım. Korkmamalıydım.

Ne yapabilirdi ki?

Lânet arabanın içerisinde resmen zangır zangır titriyordum! Saat geç olmuştu ve ikimiz sessizce eve gidiyorduk. Tek kelime etmeyişi içten içe bir korkuya kapılmama neden oluyordu.

"İn." Yavaşça kemerimi çözerek, arabadan indim. Soğuk hava bedenimi titrettiğinde, büyük kapı aralanmıştı. Üzerimdeki ceketi orta yaşlı çalışan aldığında yanımızdan uzaklaşmıştı. Ortam yine karanlıktı. Geçen seferki ile aynı olan kırmızı loş ışık, büyük salona hakimdi.

Tanrı aşkına, bu evde normal ışık yok mu? Neden karanlıkta duruyorlar?

"Bayan Wang, evinize gidebilirsiniz."

"Peki, bay Jeon." Elimi kavrayan iri eller ile bedenim merdivenlere doğru çekiştirildi. Tanrı'm, neden korkuyorum? En üst kata vardığımızda, geniş odanın kapısını aralamıştı. Sıcak odaya girdiğimizde, bir şeyler demek için dudaklarımı aralamıştım.

Aralamıştım fakat, sırtım sert duvara çarptığında dudaklarımın arasından sadece ufak bir inilti çıkmıştı.

Üzerime eğilen bedeni dudaklarıma hakim olduğunda, beceriksizce karşılık verdim. Bir ceza daha kaldıramazdım. Bu geceden sonra yürüyebileceğimi de sanmıyordum zaten...

My Sexy Sex Partner! JīkookWhere stories live. Discover now