3!

40.4K 1.1K 3.4K
                                    

Keyifli okumalar.

Korkuyordum...

Hayır, hayır! Bu korku değil! Bu saf endişeydi... Bay Jeon'un kahveye yaptığım şeyi görmesi beni delicesine utandırmış ve yerin dibine sokmuştu. Kendimi çok fazla rezil hissediyordum. Hemde, çok, çok fazla... CV'm boktan olduğu hâlde beni işe almıştı. Fakat benim yaptığım şey...
"Aptalın tekisin, Jimin! Tamamen aptalsın!" Ellerimi saçlarımın arasına daldırarak, sarı tutamları çekiştirdim.

Ağlamak istiyordum! Ben ne zamandır bu kadar aptal bir insan olmuştum? Akrabalarımın hepsi haklıymış! Aptal, şişko bir domuzun tekiydim! Zaten, onlar yüzünden bu hâlde değil miydim? Eğer bana ufacık bir yardım eli uzatsaydılar
-en azından eğitimim için- okulumu bitirerek güzel bir işe alınabilirdim. Siktiğimin CV'sin de en azında lise mezunu yazardı!

İkide bir elimin arasındaki telefonumu kontrol ediyor, bay Jeon'dan bir mesaj bekliyordum. Giyindiğim siyah kot pantolonum ve üzerine rast gele geçirdiğim bol kazak ile resmen titriyordum. Hayır, soğuktan değil! Dedim ya endişeden!

Tamam, biraz korkuyorda olabilirim...

Ama biraz!

Sonuçta, karşımdaki adam Kore'nin zengin adamlar listesindeki birisiydi. Beni dava etse donuma kadar alabilirdi. Ki, alabileceği pek bir şeyim olduğu da söylenemez...

Ellerimin arasındaki minik telefonumun titremesi ile korku ile gelen bildirime baktım.

+8210*****:
*Konum*

Şoför yollamamı ister misin?

Bir de şoför mü yollayacaktı? Park Jimin, kelimenin tam anlamı ile sıçtığın gün, bugündür! Olmayan donun bile elinden alınacak!

Jimin:
Gerek yok, bay Jeon.

Kendim gelebilirim..

Yaptığım şeyden sonra, gelipte 'evet, yollayın', diyemezdim! Dememeliydim zaten! Üzerime aldığım montum ile evden çıktım. Soğuk hava yüzümü yalayıp geçerken bedenimin titrediğini fark ettim. Hava çok soğuktu...

Elimdeki telefonun imkanları ile konumu zorla bulabilmiştim. Etraf lüks villalar ile doluydu. Karşımdaki eve -tabii ev denirse, burası şato gibi bir şeydi- bir süre bakındım. Benim evim buranın ancak tuvaleti olabilirdi. Korkak adımlarım ile lüks evin çelik kapısına ilerledim. Terleyen ellerimi pantolonuma sürterek, zile bastım. Kapıyı açan
-yüksek ihtimal ile hizmetçi- kadın ile bir süre bakıştık. "Buyurun, bay Jeon içeride sizi bekliyor." Elini davetkâr bir şekilde uzatarak geçmem için yol açtı.

İçeri girdiğimde üzerimdeki montu alarak uzaklaştı. Nereye gitmeliydim? Kaçsam, beni deli sanarlar mıydı?

Saçmalamayı kes Jimin!

Başımı iki yana sallayarak, yanaklarıma ufak tokatlar attım. Adımlarımı büyük salona çevirdiğimde içerisinin çok karanlık olduğunu fark ettim. Neredeyse hiçbir şey gözükmüyordu. Gözlerimi kısarak, bir şeylere çarpmama ümidi ile ilerledim. Kırmızı, loş ışığa doğru ilerleyerek, nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Büyük bir masa ve başında oturan Jeon Jungkook. Sakinsin Jimin, sakin!

"Hoş geldin. Oturabilirsin. Bayan Wang, misafirimize ne istediğini sorun." Öne atılarak masaya yaklaştım. "Bir şey istemiyorum, bay Jeon. Sadece, diyeceklerinizi dinlemeye geldim." Loş ışıkta bile belli olan kızgın bakışları, yerin dibine girmem için tek nedendi. Sanki, o beni sorguya değil de, ben onu sorguya çekiyordum...
"Üzgünüm, yani, bir şey istemiyorum diyecektim..."

My Sexy Sex Partner! JīkookWhere stories live. Discover now