DEVAM BÖLÜMÜ| ZAMAN GEÇMİŞ İZLERİ BAKİ

9.2K 778 430
                                    

Oy vererek başlarsanız bölüm daha güzel olurmuş... 👀

GEÇMİŞ| "KIZ ÇOCUKLARI DOĞDUĞUNDA AĞLARDI DUVARLAR"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

GEÇMİŞ| "KIZ ÇOCUKLARI DOĞDUĞUNDA AĞLARDI DUVARLAR"

⚓️

26 Aralık 1993, 00.17

Rize

Yeryüzünü saran kar taneleri doğrudan kalpleri donduran bir buz tabakasına dönüştü. Camdan dışarıya izleyen kadının önce damarlarında çağlayan kanı sonra gözyaşları ve en son kalbi dondu. Elleri arasında sıkıştırdığı çarşaf donmuş parmaklarına yapışmış gibi geriye çekilirken acıyla koptu etinden. "Bebeği emzirmeniz gerekiyor," diyen sese döndü yavaşça. "Niye?" Diye fısıldadı. Daha önce iki çocuk, eşsiz kalplere sahip güzellikte ikizler getirmişti dünyaya. Pekâlâ yenidoğan bir bebeğin emzirilmesi gerektiğini biliyordu. Sorusu Allah'a, sorusu onu dikenli tellerle çevreleyen bahtınaydı. Niye ona böyle bir kader örülmüştü? Kime ne kötülük yapmış kimin canını yakmıştı da henüz yenidoğan bebeğinin ölüm haberinin kesinleşmesi dondurmuştu kanını.

Küçük kızı nadir görülen bir hastalıkla gelmişti dünyaya. Tıpkı ikizleri gibi kızı da acı hissetmiyordu. Doktorunun söylediğine ve genç kadının edindiği tecrübeye göre bu hastalığa sahip yenidoğanlar dünyaya geldikleri anda ağlamazdı. Küçük kızı dünyaya geldiğinde ağlamamıştı. Peki onu öldürmek için yeminler eden babasının elinde can verirken ağlar mıydı?

Kadının koyu kahverengi gözlerinden evlat acısının ateşinde kavrulan bir damla yaş düştü. Hemşirenin kucağında sıkı sıkıya tuttuğu kızı o yaşta yandı ama bedeninin hissedemediği o acı büyük bir alev topuna dönerek tekrar Hanzale'yi buldu. Usul usul ağladı Hanzale. "Hanzale Hanım," diye tekrarladı başucunda bekleyen hemşire. "Kendinizi biraz zorlasanız olmaz mı? Bakın kızınızın beslenmesi gerekiyor."

Hanzale, titreyen elinin tersiyle itti kucağına doğru uzatılan bebeği. Onu bir kez bile kucağına alırsa bir daha bırakamazdı ki bu da imkansızdı. Kocası oldukça açık bir şekilde söylemişti, "Dünyaya bir hasta çocuk daha getirirsen onu doğduğu gün öldüreceğim; elimdeki kanı silmeden, bana sağlıklı bir çocuk verene kadar da seni dölleyeceğim."

Titreyen elleri yanaklarını ıslatan yaşları silerken "İstemiyorum..." diye mırıldandı. "Lütfen, başka bir yol bul, biraz dinlenmek istiyorum." Hemşirenin yeni bir ısrarını önlemek için iyice yatağın içine gömüldü ve usul usul ağlamaya devam etti. Birkaç dakika içinde homurdanmalar eşliğinde odanın kapısı üzerine çarptı. Kuvvetle ihtimal dünyanın en kötü annesi olarak yaftalanıyordu. Kırıklarla dolu olan kalbi yeni bir sızlamayla sınandı. Islattığı yastıktan başını kaldırmadan önce gözleriyle odanın içini taradı. Yalnız kaldığından emin olduktan sonra hafifçe doğruldu. Hemen yanı başında duran çekmeceli beyaz masanın üzerindeki kablolu telefona uzandı. Arayacağı kişiler oldukça sınırlıydı. Hayatı evlilikten önce ve evlilikten sonra diye ikiye ayrılmış, evlilikten sonra olan kısımdan itibaren tamamen yalnızlaşmıştı.

NİLÜFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin