13. Bölüm "MAVİ DENİZLERİN KARANLIK KIYILARI"

24.3K 1.4K 669
                                    

Günaydın🥰

Bir önceki bölüm sonunda yazılan şeyin devamını merak ediyorsunuz biliyorum ama siz de biliyorsunuz ki Ali Karan'ın yazıldığı kısımlar pek sık değil. Gerekli olduğu zamanlarda kısa kısa yazılıyor ve aslında o sadece bulmacanın eksik parçalarını dağıtıyor. Bulmacayı tamamlayacak olan Nilüfer ve sizsiniz☺

Bu bölümde de biraz aklınızı karıştıracak Ali Karan (gerçi birkaç yorumda gördüm, Ali Karan'ın gizlediği gerçeği tahmin edenleriniz olmuş) gelecek bölümde de en olmayan kişi bir gerçeği, diğer bölümde de yani 15. Bölüm de fotoğraf olayı ortaya çıkacak. Sonrası da daha önce dediğiniz gibi kötü günler geride kalacak daha kötü günler başlayacak :))

Son olarak 15. Bölümün kitabın ara finaline denk geleceğini söylemek isterim. Ara vermeyi düşünmüyorum aksine kısa ve sık bölümlerle bir düzen oturmak istiyorum artık. Sizinde bölüm biriktirmek için kitabı bekleten arkadaşlarınız varsa hemen haber verir birinci kitap tamamlanıyor şu bölüm biriktirme işine son verilsinnn☺❤

Oy verip yorum yapmayı unutmayın varlığınızı hissetmek güzel oluyor🥺

Keyifli okumalar🌸

Edit: Lavender_odor🤍

Edit: Lavender_odor🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

13. Bölüm "MAVİ DENİZLERİN KARANLIK KIYILARI"

İnsanların benim için ördüğü duvarların ardına çizdikleri sınırlardan biraz daha taşırdım kendimi. Bir kelebeğin kozasından ayrılması gibi bende yavaş yavaş kanat çırpacağım güne hazırlanıyordum. Önce ayağıma bulaşan dikenli tellerden kurtulmuş şimdi nilüferimi kaplayan çamurlu köklerden arınma zamanıydı.

Bugüne kadar nilüferimin çamurdan ayrıldığı düşüncesi bana sonu hatırlatıyordu. Benim sonum ölümdü. Nilüfer o çamura aitti ve o çamurdan koparsa ölürdü. Belli belirsiz güldüm. Ben artık ölmek için cesaretliydim. Bir çamurun gölgesinde hayatta kalmak yerine özgürce ölebilirdim...

"Niye sırıtıyorsun?" Dedi Hanzade ters ters. Elindeki servis kaşığını geniş tencerenin kenarına çarparak "Çabuk olsana biraz," diye çıkıştı. "İnsanlar seni mi bekleyecek?"

Hep gergin bir havası vardı ama lokanta kalabalık olunca daha da geriliyordu. Ona göre her şey kontrol altında olmalıydı.

"Abartma," dedim kaşlarımı havalandırarak. "Götürüyorsun işte yemekleri. Kimsenin durup salata beklediğini sanmıyorum ben. Üstelik ek olarak yapıyorum salatayı da yetmez diye, biliyorsun."

"Beklesin beklemesin, orası seni ilgilendirmez. Sen işine bak," diye çıkıştı bu kez.

"Sakin olur musun artık?" Elimdeki bıçağın sap kısmını kesme tahtasına vurarak "Ben zaten tüm gün olduğu gibi şimdi de işime bakıyorum." Dedim. "Sürekli başıma gelip acele et acele et diye söylenme bana, elimi keseceğim senin yüzünden." Ters bir bakış attı üzerime. Bende bıçağı yeniden elimde çevirerek salatayı hazırlamaya devam ettim. Sanırım üstüme gelirse benim de aynı şekilde gideceğimi düşündü ve servis için aldığı yemeklerle sitemini de alarak yanımdan ayrıldı. Gün içinde bana çok bulaşmıyordu ama buluşmaya kalktığı zamanlar da biraz sert oluyordu. Bilmiyorum, ya gün içindeki rahat tavırlarımdan hoşlanmamış ya da gece olanlara dair bir şeyler duymuştu da onun için üstüme geliyordu. Gerçi gece yakalanmadığımız ve açıkça bir şey söylemediği için ikinci seçenek eleniyordu.

NİLÜFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin