qi [e]

477 85 69
                                    

         Kiraz çiçeklerinin altında oturmuş, örgü şapkasını kafasına geçirmişti genç kız. Yaraları henüz tamamen iyileşmemişti, ama hareket etmekte zorluk çekmiyordu. Bu yüzden baharın sunabileceği en güzel manzarayı izlemeye karar vererek odasından çıkmıştı.


        Yanındaki taşın üstüne hızlıca oturup kendisine dönen Adrien, beyaz çiçeklere adadığı bakışlarını üstüne çekmeyi başarıverdi hemen. Ardından, haylaz bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Hanedanlığa hüküm süren güneşin etkisiyle altın sarısı saçları parlıyor, yeşil gözleri neşeyle onu inceliyordu.


        "Bugün hava ne kadar güzel değil mi?" diyerek genç kızın şapkasını kafasından çıkardı. Örgü şapkanın baskısıyla toplu duran saçları açılmış, uzun siyah bukleler omuzlarından aşağı dökülmüştü. "Neden hep şapka takıyor ya da saçlarını bağlıyorsun? Böyle daha güzeller."


        "Saçlar onurumuzun bir simgesidir, tanrının huzurunda ya da odamızda olmadığımız sürece onları düzenli tutarız." diyerek kurdelesini aramaya başladı genç general. Ancak ipekten yapılma aksesuarı en son ne zaman gördüğünü bile hatırlamıyordu, haftalarca yataktan kalkmamıştı. 


Şimdi ise kurdelenin her zamanki yerinde, bileğinde olmaması fazlasıyla normaldi.


        "Boşa uğraşma," küçük kahkası ile genç kızın bileğini tuttu ve dikkatini ona çevirmesini sağladı. "Seni tapınakta da, yaralıyken de, uyurken de gördüm. Benim yanımda saçlarının dağınık olup olmaması sorun değil."


      Cümlesini tamamlamasıyla yanında oturan genç kız hızla ayağa kalkmış, kızaran yanakları ve titreyen elleriyle onu göstermişti. "Sen... sen ne dediğinin farkında mısın?"


      Şaşkın askerin herhangi bir cevap vermesine fırsatı kalmamıştı, genç kızın hizmetçilerinden biri yanlarına gelip eğilmişti. Anı böldüğü için sinirlenmek ve sevinmek arasında gidip geliyordu genç adam. "Majesteleri iyileşmenizi kutlamak için bir şölen düzenleyecekmiş. Uygun olup olmadığınızı soruyor."


"Sormaya kim gelmiş?"


"Majestelerinin korumalarından biri... kızıl saçları var."


        Kimden bahsedildiğini anlamışçasına başını aşağı yukarı salladı genç kız. Ardından, kızaran yüzünü saklamak için kullandığı şapkayı saçına geçirdi. "Ne zaman uygun görürlerse düzenleyebileceklerini, katılmaktan gurur duyacağımı ilet lütfen."


        Konuşmasını tamamlamasıyla arkasına bakmadan, koşar adımlarla ahşaptan eve yöneldi. Hem sinirli, hem de şaşkın bir hali vardı. Ancak nedenini anlamakta zorlanıyordu Adrien.


          Tam bu sırada, hizmetçi kız kıkırdayarak yardımına yetişti. "Bizim hanedanlığımızda, bir kıza 'saçının dağınık halini görmemde sakınca yok' diyemezsin. Yalnızca aile üyeleri bu hakka sahiptir çünkü."


      Kafasını yana eğip anlamayan bakışlar atan askeri fark etti ve iç çekti hizmetçi kız, ardından ellerini beline koydu. "Yani, ona evlenme teklifi etmenle aynı durum bu!"


...

bölüm 7

"son müşteri"


        Elinde fransız polisiye-gerilim yazarına ait "Sisle Gelen Yolcu" adlı kitabı tutuyor, ara sıra tezgahın arkasındaki Adrien'a bakıyordu genç kız. Sabah saatlerinde kafeye girip Nino'ya siparişini söylemesine rağmen gitmemişti; en arkadaki masada oturmuş, belki de beşinci çayını içiyordu.


Güneş batalı saatler olmuştu, kapanış vakti birkaç dakika ötelerindeydi.


      Masaların üzerini silen esmer genci yanına çağırdı ve kulağına eğilerek fısıldadı. "Arkadaşının çıkmasını rica etmen gerek." dedi en nazik ses tonuyla. 


       Siyah saçlı kızın bir anda kafeye gelip saatlerce beklemesi şaşırtıcı bir durumdu, ama asıl sorun attığı bakışlardı. Adrien'ı gözden geçirip ciddiyetle her hareketini izliyor, ardından kitabını okumaya geri dönüyordu.


       Elindeki bezi personel odasına bıraktı ve gerindi, ardından sarışın gence yaklaştı Nino. "Aranızda bir şey mi oldu? Normalde Marinette kafelere baskın yapıp çalışanları dikizlemez."


"Onu kaç gündür görmedim bile, aramızda ne olmuş olabilir?"


       Esmer genç omuzlarını silkti ve arkadaşının yanına doğru adımladı. Küçük bir şaka eşliğinde genç kızı kafeden çıkaracağı belliydi, yüzünde neşeli ve haylaz bir ifade yer edinmişti.


Ancak, eli boş bir şekilde tezgaha geri dönüyordu.


"Seninle konuşmak istiyormuş."


"Orada beklemesine gerek yok o zaman, gelsin konuşalım."


        "Bilmiyorum patron," dedi esmer genç, ardından gözlüklerini düzeltti. "Ciddi bir şey var gibi. Benim işim bitti, çıkacağım, sen de gidip ne olduğunu sor istersen."

...


wei dianxia, 2020.



goodbye kiss [adrienette]✅Where stories live. Discover now