Hem ne diyecekti? Pişkin gibi onu sevdiğini, onu kendine istediğini mi? İç çekti ve telefonu cebine sıkıştırıp, yeniden işine döndü. Yarım saat sonra işi bitmiş aşağı iniyorken, guguk kuşu gibi şaşmayan telefonu öttü. Tam cebinden çıkarıyordu ki annesi köşeyi dönüp, Rana'ya hitaben konuştu.

"Neden bu kadar yüksek telefonunun sesi? Ayrıca kim bu yarım saatte bir mesaj atan?"

"Anne?" Rana elini göğsüne koyup telefona bir göz attı. Bakmazsa ölürdü. Bakar bakmazda telefonunu yere düşürdü. Musa ona, takım elbiseli bir fotoğrafını atmıştı. Arkasında sıra sıra dağların dizildiği, mavi göğün altında, kısa saçları ve tıraş olmuş çehresiyle, Rana'ya kısa süreli bir kalp krizi geçirtecek cinstendi.

"Kızım telefonunu niye yere atıyorsun? Sevdalı mısın, nesin?"

"Ne sevdalısı!" Rana aksice homurdandı. "Sevdalı falan değilim."

"Bu kadar çalışıp, aynı zamanda kuş kadar yersen elin de tutmaz, dilin de." Bir sehpaya tepsi koydu. Tepsinin içinde envai çeşit meyve vardı. 

"Sakın canım istemiyor deme. Baban bu meyvelerin her birini sırf sen ye diye özenle topladı."

"Yemeye çalışırım." dedi Rana ama midesi şimdiden itiraz ediyordu. Eskiden keder yedirmiyordu. Şimdi de midesine düşen bu heyecanlı ürperti... Telefonunu cebine tıkıştırıp, resmi unutmaya çalıştı.

"Çalışma, ye. Yoksa baban bahçe işlerinden bile men edecek seni."

Rana gözlerini kaçırdı. "Ninemin yanına gidene kadar ona yardımcı olmalıyım."

"Baban ve ben başımızın çaresine bakarız. Bizim için ve ninen için bu kadar kaygılanmasan keşke...."

"Benim tüm varlığım sizsiniz." Annesi ifadesine bakıp hüzünle gülümsedi.

"Sen burada yokken babana bir şey olmasından mı korkuyorsun?"

Rana yanaklarını kastı. Güçlü durmak için elinde ki yeşil izleri izledi. "Biliyorsun. İyi bakılmalı. Ben de pek hayırlı bir evlat değilim."

"O kendine çok iyi bakıyor. Hatta yetmiyor, bana bile bakıyor. Allah'ın sevdiği kulu, o kadar hayır işlemiş ki hepsi şimdi önümüze çıkıyor."

"Hiç biri onu iyileştirmiyor."

"Öyle deme. Allahtan ümit kesme. Dua edip bekleyeceğiz kızım. Sen sadece kendini çok harap etme. Biliyorum, ninene de kıyamıyorsun babana da ama kendini ikiye bölemezsin."

"Keşke bir kardeşim olsaydı..." Rana boğazında ki yumruyu yutkunarak geçirmeye çalıştı. "Bu sözlerim seni de çok üzecek biliyorum ama bir kardeşim olsaydı, en azından gözüm arkada kalmazdı."

"Her kardeş, her evlat senin gibi değil güzel kalpli kızım. Allah bize bir tane kız verdi. Evlatların en hayırlısı, insanların en güzeli, inci kalpli..."

Rana gülerken iç çekti. "Daha fazla övme, inanırım."

"Biliyorum baban kadar çok konuşamıyorum seninle. Bazen, gaddar olan taraf ben oluyorum ama hayat, yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız bizi böyle bir insana dönüştürüyor. Korkuyorum kızım."

"Ben de korkuyorum anne. Bir gün, buraya yetişemem diye..."

"Sen köydeki insanların duasını alıyorsun. Yaşlı bir kadına yarenlik ediyorsun. Gençliğini bize harcadın. Her ay geliyor, hatta uzun kışlar boyunca babanı el üstünde tutuyorsun. Bu kadar çabayla, böyle ufacık kalmana şaşmamak gerek."

"Beni takma kafana sen annecim," Rana annesinin kalbini hafifletmek için oturdu ve meyvelerden yemeye başladı. Annesi onu uzun uzun izledi. Sonra sessizce yalnız bıraktı. Rana o gider gitmez telefonu eline aldığı için kendini suçlu hissediyordu. Ciddi anlamda ayvayı yemişti.

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें