19.BÖLÜM:ZEHİR SARMALI

542 209 604
                                    







19.BÖLÜM:ZEHİR SARMALI

Özlem Taner | Yolumuz Uğradı

Mabel Matiz | Toy




İncinmiştim.

İncinen ruhum, korkularımı kırık cam parçaları gibi ayağımın altına serdi. Kırık camlar ayağımı kanlar içinde bırakmasına rağmen geri dönmeyecektim. Kırık camların kalbime saplanacağını bilsem de geri dönemezdim. Dorâ Serdengeçti sustukça zihnim benimle biraz daha savaşıyordu.

Savaşına yenik düşsem de kaybeden ikimiz olacaktık.

Dorâ Serdengeçti başlattığın bu şey bir savaşsa eğer ikimiz de kaybettik.

Saatlerdir çalışıyordum, artık gözlerim bilgisayar ekranına bakmaktan yanıyordu. Başımı kaldırdığımda Mert ve Mihrima benden farksız olmadığını görmüştüm. Uyuşan parmak uçlarımı ağrıyan şakaklarıma bastırıp küçük küçük baskılar uygulayarak ovalamaya başladım. Saç köklerimi sızlatan bir ağrı saplanmış ne yapsam geçmeyecek gibiydi.

"Başın mı ağrıyor?" diye soran Mihrima gözlüklerinin üzerinden bana ilgiyle baktı.

Başımı belli belirsiz sallayarak, "Evet." diye mırıldandım. Dudaklarımla birlikte ağzımın içi de kurumuştu.

Mihrima, "Saatlerdir çalışıyoruz bence normal." dediğinde sesindeki yorgunluk hissedilebilir biçimdeydi.

"Ha ben de onu diyorum sütlü çikolatam. Yazdık yazacağımızı bence bugünlük bu kadar yeterli." diyen Mert Mihrima'ya yalvaran gözlerle bakıyordu. "Hem mekana anca gideriz. Sahneyi hazırlayacağım hem misafirlerim var bu gece biliyorsun."

Bakışlarımı Mert'in üzerinden çekip Mihrima'nın güzel yüzüne döndüğümde gözlerinin kısıldığını gördüm. Neden Mert'e böyle şüpheyle baktığını anlayamamakla birlikte sandalyenin yumuşak sırtına yaslayıp onları izlemeye devam ettim. Mihrima, gözlerinde biriken soru işaretlerini dudaklarından dökmesi pek uzun sürmedi.

"Sen bugün fazla isteklisin hayrola Mert?" diye soran Mihrima sorusuyla eş zamanlı başını salladı.

Mert anlamamış gibi bakışlarını bana çevirip tekrar Mihrima'ya dikti. "Yoo, onu da nereden çıkardın sütlü çikolataya bulanmış kara biberim? Benimki iş ahlakı ve misafirperverlik, başka bir şey yok. Kurma aklında, kurma." diyerek saçma sapan el hareketleri yapmaya başladı.

Mihrima omuzlarını silkerek, "Ben bilmiyorum orasını da sen anlatacaksın." dedi.

Birkaç saniye duraksayan Mert gerçekten bir şey anlamamış gibi boş boş bakınıyordu. "Şöyle bakıp durmasana Mihrima. Bu bakışlar karşısında çığlık çığlığa kaçacağım az kaldı." diyerek oturduğu yerden ayaklanarak pencere kenarına doğru yürümeye başladı. "Akşam şu kızıl ırka harika bir bekarlığa veda yapacağım ondan bu isteğim. Ayrıca sen beni mi kıskanıyorsun?" diyerek muzipçe sırıttı.

Mihrima ile aramızda geçen kısa bir bakışma yaşandı.

"Ne diye kıskanacağım ben seni. Başka işim yoktu ya." diyerek gözlerini yumarak başını eğdi. Kıskanmak değildi bu gerçekten kıskanmıyordu sadece Mert'i iyi tanıyordu. "Bende çok yoruldum, bugün yeterince çalıştık ama senle son kez gidip şu çaycıyla bir konuşalım. Sonra haber güme gitmesin." Oturduğu yerden kalkan Mihrima benim varlığımı yeni hatırlamış gibi küçük elini hafifçe alnına vurdu. "Başın için ağrı kesici getirmemi ister misin, Ayladùa?"

KÂKTÜS MEZÂRLIĞI Where stories live. Discover now