2.BÖLÜM:TAVAN ARASINDAKİ TOZLU KALP

1.4K 460 1.3K
                                    






2.BÖLÜM:TAVAN ARASINDAKİ TOZLU KALP

Ahmet Kaya | Acılara Tutunmak




Sol göğsünün altında mayın taşıyan kadın oraya ilk adımını atacak adamın mezarı olacaktı.

Konuşmak istiyordum, konuşacaktık. "Hiç sana ihtiyacı olduğunu bildiğin halde kalbin tarafından aldatıldın mı?" dedim mezarlık kokan sesimle. Ben onu toprağın altında yapayalnız bıraktığım ilk gün aldatmıştım.

Nerdeyse bitmek üzere olan sigarayı esir ettiği parmaklar küçük bir hareketle sigarayı dudaklarına kavuşturdu. Tek solukta kalan kısmı biten sigarayı yerde ayakları altındaki toprak zeminde ezerek söndürdü. Düşünmek için zaman kazanmaktan ziyade bir sakinlik vardı tavrında. Başımı dizlerime dayayıp yüzümü ondan tarafa çevirmiş ve bir çocuk gibi dudaklarından çıkacak cevabı bekliyordum.

"Bilmem zar zor atıyor benim kalbim." Onun kalbi zar zor işlerken benim kalbim atmıyordu. "Ya sen, sen aldattın mı?" dedi hiçbir anlam çıkaramıyordum.

Göz yaşım kendini gecenin sessizliğine asmıştı. "Aldattım, sevdiğim adamın mezarını terk ettim." Sesim titredi. Ağladığım içi öleceğini söyleyen adamı terk etmiştim.

İçine çektiği soluğun acı çığlığı aramızda asılıydı. "Neden peki, hâlâ sevdiğim adam diyebildiğin birini terk ettin?" Sesinde onu zorlayan ve benim anlam veremediğim bir yıkım vardı.

Ona bunu hem açıklamak hem de açıklamamak istiyordum. Daha üç kez gördüğüm bir adama güvenecek biri değildim ben. Peki bu içimdeki bilmediğim kara istekte neyin nesiydi?

"Leyla ile Mecnunu izledin mi sen hiç?" Kaşları çatıldı. Benim ne yapmak istediğimi çözmek ister gibi sönmüş buzlarını bana dikti. Gözlerim bir anlığına kalın dudaklarına takıldı. Bunu fark eder etmez gözlerimi kaçırdım. Bir utançla değildi kaçırmamın sebebi. Rahatsız olmuştum.
"İzlemedim." diye mırıldandı.

Yutkundum!

Bakışlarının ağırlığı altında kalmıştım. Dizlerimin üzerinde olan sol yanağımı canımı acıtacak kadar diz kapaklarıma bastırdım. "Hani Mecnun, Leyla'nın mezarının başında kimsesiz kalmış gibi oturduğu bir sahne vardı ya. Hayatta en çok bunu yaşamaktan korktum." Bir el yüreğimi sıktı.

Derin bir soluk çektim hüzünle dolmuş ete. Devam etmek çok zordu. "Ben o anı yaşadım. Şimdi kaçıyorum. Benim ona her gitmediğim dört yıl var ya..." Soluksuz kalmıştım. Biriken yumruları yutamıyordum. "İşte o dört yıl içindeki her gün her saat her dakika kadar aldattım ben onu." Kalbim eski bir plak gibi tersten çalıyordu. Herkesin severek dinlediği o sözler, benim plağımda intihar ediyordu.

Sıcak ve temiz nefesi yüzüme çarptı, o tanımlayamadığım kokusuyla birlikte. Baktı öylece, yaramdan tanımak ister gibi telaşsız bir bakıştı.

"Sen onu aldatmıyorsun," dedi sertleşen sesiyle. "Sen sadece korkuyorsun."

Kendime bile itiraf edemediğim gerçek karşımdaydı. "Korkuyorum." dedim herkes kadar yaralanmış sesimle.

İtirafım onu afallattı. Yalnızlığı insanlarla dolu olan kadının itirafı kim olduğunu bilmediği adamaydı.

"Çok açık sözlüsün bu gece, ama kalbinin kırıklarını bu kadar açığa çıkarma, kimsenin umurunda olmaz." Olmamıştı zaten. Yırtık bir tebessüm süsledi dudağımın kenarını.

KÂKTÜS MEZÂRLIĞI Kde žijí příběhy. Začni objevovat