Bölüm 16

689 64 34
                                    


9 Kasım 1998

Kabul etmişti.

Bu onu bir aptal mı yapardı? Gittikçe çukurun daha derinine mi düşüyordu?

Bu korkunç bir fikirdi, ama beyninin mantıklı düşünen kısmını rahatsız ettiği kadar, çaresizce gerçeği kefenlemek isteyen diğer tüm parçalarına cazip bir teklif gibi geliyordu. Vicdanına bile cazip geliyordu çünkü Malfoy'a karşı bir çekim hissetmesini bağdaştıramıyordu.

Hayır yapamazdı.

Zacharias'ın planı mükemmeliyetten çok uzaktı. Her iki tarafın da belki de gizlenmemesi gereken bir şeyi gizlemek için bulunduğu beceriksiz ve yoğurulmamış bir girişimdi.

Zacharias'ın kendi sırrını saklamak için neden bu kadar çaresiz olduğunu sormaya zahmet etmediğini fark etti. O kendi gibi oluyordu. Zararsızdı. Böyle olmak onun seçeneği değildi. Ne kendine ne sevdiklerine ihanet etmiyordu.

Hermione'nin aksine...

Ama insanlar zalimdi. Elbette anlıyordu.

Hafta sonu, Zacharias'a üzerine bir kelime karalanmış parşömenle beraber bir baykuş göndermişti.

Tamam.

Her şeyden öte, doğru olmayan bir mazeret sunulması gibiydi. Ne kadar yanlış olduğu önemli olmaksızın kabul etmek dışında bir seçeneği yoktu. Bu bir yardım ipiydi. Muhtemelen tutunabileceği tek yardım ipi.

Ama bugün kendine verilen rolü oynamak zorunda olduğu gündü. Ve bilinçaltında yapabilir miydi o bile merak ediyordu. Daha önce hiç böyle bir deneyimi olmamıştı.

Ayrıca gerçekten acınası bir oyunculuğu vardı.

Derin bir nefes almaya çalıştı. Kendini farklı bir bakış açısına sahip olmak için zorladı. Yaptığı en tehlikeli şeyin bu olduğu söylenemezdi. Yaptığı en korkunç şeyin yanından bile geçemezdi. Bu hiçbir şey değildi. Kesinlikle değildi. Bu yüzden KSKS sınıfının önünde Zacharias'la buluşurlarken, nefes aldı ve eteğinin baldırlarının iki yanındaki çizgi çeklinde olan dikişlerine odaklandı.

Zacharias'ın kaşları onu görünce havaya kalktı. Sessiz bir iletişim. Bir 'hazır mısın?' bakışı.

Karşılık olarak evet anlamında kafasını hafifçe aşağı eğdi. Konuştukları gibi, eline uzandı. Parmakları kenetlendi. Ve beraber sınıfa girdiler. Geri alamayacağı bir karar daha vermişti.

Gözler onları yakalamaya ve fısıltılar havada dolaşmaya başladığında, aylak aylak, günün birinde biraz olun pişman olmayacağı bir şey yapıp yapmayacağını merak etti. Sabahları her zaman diş fırçasına ihtiyacı olan kadardan fazla diş macunu sıktığı için, günün ortasında yaptığı ayakkabı seçimi için, cümlelere başlama şekli ve beceriksiz bitirme denemeleri için pişmanlık duyuyordu.

Ama bu mükemmeliyetçilikten fazlasıydı. Her küçük şeyi harika yapmak için duyulan basit bir istekten fazlasıydı.

Kusursuz olsa bile kusur buluyordu. Her şeyi hatasız yapmalıydı.

Kapı ve Zacharias'la paylaşacağı sıra arasındaki on adımlık yolda, mükemmeliyete inanmadığını fark etti.

Ve rahatlamış olmalıydı çünkü Malfoy'un gözlerindeki bakış mükemmeliyetten çok uzaktı. Nott'la beraber, genelde oturduğu yerde, en arka sıradaydı. Hermione'nin iyi görmek gibi bir talihsizliği vardı. Malfoy'un yüzünde titreyen duyguyu izleyebiliyordu. Beklediği şey öfkeydi, ama ondan hemen önce alevlenen başka bir şey görmüştü. Bir nevi incinmeydi. Çiğnenmiş bir gururun kanıtı.

Breath Mints / Battle Scars ( Türkçe Çeviri )Where stories live. Discover now