24.BÖLÜM:"GALERİ"

291 25 40
                                    

Tek başımaydım. Koca evrende bana bunu hissettirecek, her şeyle karşılaşmıştım.

Buraya daha donanımlı gelebilir ve belki de, şartlarımı daha da zorlayabilirdim. Bunun için geç kalsam da, daha fazla oyalanmadım.

Karşışında oturduğum bilgisayardan, yaklaşık bir buçuk saattir gözlerimi ayırmıyorum. Ara ara sigara ve çay molası yapsam da, uzun bir araştırma sonucu edindiğim bilgiler, buna değmişti.  

Lütfü Kıvanç. Kızılçam Genelevi'nin baş patronlarından. 1968 Kilis Doğumlu. Kadın pazarlığı yaptığı dönem, siciline işlenmesine rağmen tutuksuz yargılanmış.

Kızılçam Genelevi, 1998 Mayıs ayında, işletmeye açılıyor. Bu dönem bu iki ortaktan diğeri ise İsmet Sungur. İkisi de 94 yılında Adana Kapalı cezaevinde hüküm giymiş, 1998 yılında ise tahliye edilmiş mahkumlar.

Aynı senenin Mayıs ayında, Kızılçam mevkideki bu müstakil, terk edilmiş okulun tapusunu satın almak için, belediyeye müracaat etmişler. Fakat bu talep, belediyenin işletmeden kira amacıyla kontrat işlemi yapmasıyla, son buluyor. Genelev olarak kullanılması, hiçbir engel teşkil etmiyor ve belediye, hâlâ oradan hem kira, hem de vergi tahsil ediyor.

Lütfü Kıvanç'ın neden hüküm yiyerek Adana'da hapis yattığını ise, geçte olsa öğrenebildim. İnsan ticareti suçundan yargılanmış. Üstelik Asır Sevgi yuvası'nda yapılan çocuk ticareti dosyasından. İdil'in kim olduğunu bilmeden pazarlandığı, Sevgi yuvası.

Anladığım kadarıyla bu adam; sevgi yuvasına çocukları, çeşitli sebeplerle (Çoğu kaçırılmış.) getiren ve resmi kayıtlarla onları sahipsiz ilan ettikten sonra, satışının yapılmasına aracı olan biri. İki yıl hüküm yedikten sonra, tahliye ediliyor.

Bugün Kızılçam Genelevi'nde İdil'in olması, bana bu genelevdeki bir çok kadının, bu sevgi yuvasından pazarlanan kadınlar olduğunu düşündürüyor. İdil, geçmişini ve kim olduğunu bilmiyor ve sadece sahipsiz insanlar, kim olduğunu bilmez.

Bazı saatler aklımdan onu düşlüyor olmak, gerçeklere gözümü açtığım zaman, çok canımı yakıyor. Saatler boyunca farklı erkeklerin teninde olduğunu bilmek, çok acı.

İdil aklıma her düştüğünde, bir yanım bu gerçekleri silemiyor ve hafızama kazır gibi, bana bu anları anımsatıyor.

Geçen senelerde, çokça cinayet haberini yaptığım bir dönem sonrası,  kafamı dinlemek için tatile gitmiştim. Yanıma aldığım kitapta, hayattan çok uzak cümleler bulmuş ve garip şekilde kitabı bitirememiştim.

Kitapta sevginin insanı iyileştiren bir duygu olduğunu okuduğumda, çok hayalperest bir cümle olduğunu düşündüm. Çünkü gittiğim cinayet ihbarlarının bir çoğu, birbirini bir dönem sevip, bir şeyler paylaşan insanlar arasında işleniyordu.

Onların arasındaki sevgi, nefrete dönüşüyordu ve iyileştirmek yerine, içlerinde bu sevgiyi bitiriyorlardı. Hatta nefretle bitirmek istiyorlardı. Bu nefreti, sahibiyle birlikte yok edip, hiç yaşanmamış gibi hayatına devam etmek, onlar için en kolayıydı.

O kadar gerçeklerin içindeydim ki, hislerim kaybolmuştu. Herşeye çok net ve realist bakmaya başlamıştım ve bu cümlenin, bana kalırsa gerçek hayatta, çok bir karşılığı yoktu. Belki de ben, bulamamıştım.

Burada fark ettiğim şeylerden biri de, bu oldu. İdil'in yanındayken bana acı veren herşeyi zihnimden ve bedenimden atabiliyorum. Onun sevgisi beni iyileştiriyordu. Belki bir kaç dakika, belki bir kaç saat ama önemi yok. Göğsümde bir yerlerde olması bile, yetiyor.

LİMONLU KAHVEWhere stories live. Discover now